İbn Abbas' tan çeşitli senetlerle rivayet edilen haberlerde Temizlenenlerden maksat meleklerdir. (Ali ASLAN, Büyük kur’an tefsiri, Kurtubi, Vehbe Zuhayli)
Fahreddin er-Razi'ye göre, مُطهَّرُونَ dan maksat meleklerdir. Cenab-ı Hak onları tahir, pak olarak yaratmıştır. Eğer burada abdest kastedilseydi إِلاَّ الْمُتَطَهَّرُونَ veya مُطَّهَّرُونَ Yani hem «TI» hem de «HE» harfi şeddeli gelmeliydi veya «TI» harfinden önce bir «TE» olmalıydı. Hâlbuki sıhhatli ve meşhur kıraate göre kelime mushafta geçtiği gibi مُطَهَّرُونَ şeklindedir. İTHAR kökünden değil, TATHİR kökünden gelir. Şöyle ki: Müşriklerin bazıları bu göklerdendir, şeytan onu indirir, Muhammed'e telkin eder diyorlardı. Nitekim onlar kahinler hakkında da böyle derlerdi. Zira onlar Rasûl-ü Ekrem'in bir kâhin olduğunu iddia ederlerdi.
İlave olarak Fahrettin er-Razi İlgili ayetin tefsirinde şunları söyler. Kitap sözünden "Levh-i Mahfuz" kastedilmiştir. Bunun delili şu ayettir: فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ "Aksine o, yüce bir Kur'an'dır, Levh-i Mahfuz'dadır" (85/Büruc,21,22) (Fahrettin er-RAZİ, Mefatih'ul GAYB)
Seyyid Kutub da Fahreddin Razi'nin görüşünü destekler ve şu ilaveyi yapar: "Kur'an'a sadece temiz olanlar el sürebilir" hadislerindeki aktarma zincirine güvenerek getirdikleri sözleri delil olarak kullanmamız doğru değildir. (Seyyid Kutub, Fizilal'il-Kur'an; Ali Aslan Büyük kur’an tefsiri)
İmam-ı Süyuti: “Kur’an okuma sırasında abdest almak müstehaptır; Abdestsiz Kur’an okumak mekruh değildir, çünkü Peygamber abdestsiz okuyordu der. (el-itkan, 1/295)
· Ayetin üst tarafına bakacak olursak; Büyük bir yeminle başlanıyor, Kur’anın değerli oluşundan, Korunmuş bir kitap olduğundan bahsediliyor.
Ayrıca bazı müşrikler Kur'an'ın şeytanlar tarafından yere indirilmiş olduğunu söylüyorlar.
لاَ يَمَسُّهُ إِلاَّ الْمُطَهَّرُونَ Ayeti bu iddiayı reddediyor. وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ - وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ “O'nu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmedi. Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.” (26/Şuarâ,211,211)
· İbn-i Abbas, Şa'bî, Dahhak, Zeyd b. Ali, Davud b. Hazm, Hammad b. Ebî Süleyman (İmam-ı Azamın Hocası), abdesti olmayan kimsenin Kur'an'a dokunmasını caiz görmüşlerdir. Kur'an'a dokunmadan okumaya gelince, bu ittifakla caizdir. ( Seyyid Sabık, fıkhussünne terc.1/61)
· Abdestsiz Kur’an okumayı caiz görenler; Hz. Alinin: “Cünüplükten başka Peygamberimizi Kur’an okumaktan hiçbir şey engellemezdi” hadisini delil gösterirler. (Bidayetül Müctehid, terc.1/128)
· Fakihlerin Kur'an tilâvetini sünnet bir ibadet olarak gördükleri için okurken abdestli olmanın şart koşmuşlardır. Kur'anı manasını anlamak için okunduğunda abdest almayı şart koşmamışlardır. Ayrıca Abdestsiz Mushaf'a bakarak veya ezberden Kur'an okumak ise ihtilafsız caizdir.
Şafii mezhebinde cünüp ve hayızlının Kur'an'dan bir harf dahi okuması haram kabul edilmiştir. Okumaktan maksat, söylediğini kulağının işiteceği bir sesle okumaktır. Tabi burada kastedilen işitmeyle ilgili problemi bulunmayan bir kulaktır. İçinden okumaya bir mani yoktur. Kur'an okuma kasdı olmaksızın Kur'an'daki zikirleri de okuyabilir. Kur'an'ı abdestsiz okumak ise caizdir.
· Mâlikiler ve İbn Hazm’a göre: Kur’an öğrenen ve öğreten kimsenin Kur’ana dokunması, taşıması ve okuması caizdir. Velev ki bunlar hâiz ve lohusa kadın bile olsa caizdir. Çünkü onların böyle bir engeli ortadan kaldırmaya güçleri yoktur. Cünüp için caiz değildir. Çünkü o, gusül ve teyemmüm ile bu engeli ortadan kaldırır. Cünüp kimse, Mushaf'ı eline alamadan dua ve zikir maksadıyla besmele çekip Fâtiha, İhlâs, Âyetü'l-kürsî gibi sûre ve âyetleri okuyabilirler.
Mâlikî fakihleri bazı sahâbe ve tâbiîn âlimlerinden rivayet edilen görüşlerin desteğiyle, kadının hayız süresi içinde Kur'an okuyabileceğini, fakat hayız kanı kesildiği andan itibaren gusledip temizleninceye kadar cünüp hükmünde olup Kur'an oku- yamayacağını belirtmişlerdir. Özellikle malikiler, kadınların Kur’an öğretmeni ve öğrenimi için Kur’anı eline alıp okuyup okutabilmelerinin ruhsat olduğunu belirtirler. (Diyanet 2 ciltlik İslam ilmihail,1/213)
· Netice olarak Zahiriler dışında: Cünüp olanın kimsenin Kur’ana dokunmasının caiz olmadığı konusunda ittifak vardır. Abdesti olmayanın dokunması konusundaki delillerin buna delaleti kesin değildir. Sünni fıkhî mezhepler caiz olmadığı görüşündedirler. (Vehbe zuhayli, İsl. fıkhı ans. Terc.1/212)
Muhammed bin Sirin (H. 33- 110) ‘dan: Ömer bin el hattab kuran okuyan bir toplulukla beraber oturuyordu ve haceti için gitti , sonra gelip kuran okumağa devam etti. Topluluktan birisi; Ey müminlerin emiri! Abdestsiz olduğun halde kuran mı okuyorsun? dedi. Ömer RA. da cevaben “okunmayacağı hakkında sana kim fetva verdi, yoksa müseylemetül’ kezzab mı (söyledi?) dedi. (imam’ı malik muvatta,1/200 )
Not: Museyleme tül-kezzâb Hz. vahşi tarafından öldürülen Peygamber olduğunu iddia eden yalancıdır.
İmam-ı Buhari de Abdestsiz Kur’ana dokunma ve okumanın yasak olduğunu belirten hadislerin sahih olmadığı görüşündedir. (Seeyid Sabık. A.G.E. 1/73)
Büyük alim Ferrâ, لاَ يَمَسُّهُ ibaresinin anlamı hakkında “Onun yararını, bereketini elde edemez, zevkine varamaz, ancak mutahhar kimseler elde ederler ki onlar da Kur'an'a iman edenlerdir” demiştir. Bu görüş Buhari'nin de ihtiyaridir.
İmam Azam'dan bu hususta değişik rivayetler gelmektedir. Bir rivayette “Abdestsiz Kur'an ellenebilir” denilmektedir ki bu görüş aynı zamanda İbn Abbas ve Şabi'nin bulunduğu seleften bir grubun da görüşüdür. (Ali Aslan Büyük kur’an tefsiri)
İbnul-Kayyım el- Cevziyye (691-751 H) aynı görüşü benimserken şu ilaveleri de yapar.
1-Bu bir haber cümlesidir. Eğer nehiy olsaydı «لاَ يَمْسَسْه» şeklinde cezm olarak gelirdi.
2-Bu ayet Mekki'dir ve Mekki olan bir surede zikredilmektedir. Daha Kur’an Mushaf halinde değildi surelerin azı inmişti. Üstelik, Mekke'de nazil olan âyetler fıkhi meselelerle ilgili değil, iman ve itikadla ilgilidir.
3-Eğer insanların elindeki kitap (Kur'an) burada kastedilseydi kelamın evvelinde bu husustaki yeminin fazla faydası olmazdı. (Ali ASLAN, Büyük kur’an tefsiri; Seyyit KUTUB: Fi zila-ı Kur’an)
İbn Abbastan yapılan nakillerde de; Buradaki "kitap"tan kasıt semadaki kitaptır. Temizlerden maksat da Meleklerdir demişlerdir. (Kurtubi, Vehbe Zuhayli)
Hz. Ali’den gelen şu rivayette bunu desteklemektedir. "Rasulullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) cünüplük dışında her durumda bize Kur'an okuturdu." (Tirmizi K.tahare,146)
Hanefi alimlerinin, hayızlı ve cünübün Kur'an-ı Kerim okumasının yasaklığına dair getirdikleri deliller, iki hadisten ibarettir. Bu hadisler Hz. Ali’nin “Rasûlüllah’ı (SAV) cünüplükten başka hiçbir şey Kur'an okumaktan alıkoymazdı." (Tirmizi,K.Tahâre,146.) hadisiyle İbn Ömer’in "Cünüp ve hayızlı Kur'an okumaz." hadisleridir.
Ancak hemen akla takılıveren bir soruyu burada dile getirmekte fayda var. Delil aldığı hadislerden birinde hayızlı ve cünübün Kur'an'a ait hiçbir şeyi okumayacağı ifade edilmesine rağmen Hanefi alimleri gusül abdesti olmayan bu kişilere "bir ayetten daha azını okuyabilir" şeklinde bir fetvayı nasıl vermişlerdir?
Bu sorunun cevabını Hanefi alimlerinden Kemâluddîn b. Hümam şöyle veriyor: "Bir âyetten daha az bir bölümün Allah (c.c) kelâmı mı, yoksa insan sözü mü olduğu pek anlaşılmaz. Bunun için namazda bir ayetten daha az okumak kıraat sayılmaz ve bununla namaz caiz olmaz. Namazda bir ayetten daha azı kıraat sayılmadığına göre namaz dışında da sayılmaz. Bu sebeple bir âyetten daha azını okumak caizdir."
Alimlerden Kerhî hadisi yorumsuz ele aldığı için bir âyetten az bile olsa Kur’an’a ait bir şeyin okunmasına cevaz vermemiştir. (Halebî, İbrahim, Halebî Kebir, İstanbul 1925, s.57)
Akli yaklaşım ise: “Kişinin abdesti bozulduğunda abdestsizliği ağzına ulaşmaz, bunun için abdest alırken ağzın içini yıkamak farz değildir ve bu halde Kur'an okunabilir. Fakat cünüplük ağıza ulaşır. Cünübün Kur'an okuyamaması ve gusül abdesti alırken ağzını yıkamasının farz olması da bu sebepledir”şeklindedir. (Burhanuddîn el-Merginanî, el- Hidâye, K.Tahâre, Kahire, 1938, c.1, s.18.)
Zâhirî alimleri abdestsizlik halinde bulunanlar için Kur'an'a dokunma yasağı getirenlerin delillerinin sahih olmadığını ileri sürmüş ve onlara karşı kendi görüşlerini el-Muhallâ adlı eserde şöyle ortaya koymuştur:
Peygamber (sallâllahu aleyhi ve sellem), dokunacağını yakînen bildiği halde Hristiyan olan Herakliyus’a içinde: "besmele ile başlayarak Al-i İmran suresinin 64. Ayetini yazmış göndermiştir.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ “Ey Kitap ehli! Hepiniz bizimle sizin aranızda müsâvi bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir şeyi ortak tutmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabb'ler edinmeyelim" ayeti bulunan bir mektup göndermiştir.
Sonuç olarak: Abdestsiz ve aybaşı halinde kadına kuran okumayı yasaklama Hakkında kafi bir nass yoktur. Usulde bilindiği üzere tahrimiyetini ispat eden nass olmadığı müddetçe eşyada asıl olan ibahedır. (mubahlıktır.) Hakkında kâfi bir nass olmadığı halde abdestsiz ve aybaşı halinde kadına kuran okumayı yasaklama Allah helal kıldığı bir şeyi haram kılmadır ki buda tevhide aykırıdır. Abdestsiz ve aybaşı halinde kadına kuran okumayı yasaklayan sahih bir nass yoktur. Sadece içtihatlar vardır. Onun içindir ki mezhepler arasında farklı hükümler çıkmasına Sebep olmuştur. Abdestli dokunulması ve okunması efdaldir. Ancak İnsanları Kur’andan soğutmamak gerekir. Haram demek doğru değildir.
TEYEMMÜM
Alimler Teyemmüm âyetinin (M: 626/H : 4, Müreysî gazası sırasında Hz. Âişe (R.Anhâ) nin gerdanlığının kaybolma hadisesinde nazil olduğunu belirtirler. Teyemmümün sebebi suyun bulunmaması, elde edilmesinin zor olması veya suyun kullanılamaz olmasıdır.
Suyun bir mil uzakta oluşundan, hastalıktan, soğuktan, düşman korkusundan, susuz kalma korkusundan veya suyu elde etme aleti yokluğundan dolayı su kullanmaya muktedir olamayan kimse büyük ve küçük hükmi kirliliği gidermek maksadıyla, temiz toprak veya yer kabuğundan sayılan bir maddeye sürülen ellerle yüzü ve iki kolu mesheder ve hükmi necaseti giderir..
Teyemmüm, abdest ve gusül yerine geçer. Kur'an'daفَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا
Su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin. (Mâide,6) buyurulur: Peygamberimiz, tatbiki olarak göstermiş ve açıklamıştır. Teyemmümün cevazı ve mahiyeti hakkında, ayrıntıyla ilgili görüş farklılıkları hariç tutulursa, fakihler arasında kayda değer bir ihtilaf olmamıştır.
Ayrıca Abdest alındığında sadece bayram ve Cenaze namazlarına yetişememe korkusu varsa teyemmüm yapılır. Teyemmümde niyet; Hadesten temizlenmeye veya yapacağı ibadetin kendisine mübah olmasına niyettir.
Teyemmüm: parmaklar açık vaziyette elleri toprağa iki kere vurmaktan ibarettir. Birinci vuruş yüzü meshetmek için, Diğer vuruş ise dirseklerle beraber kolları mershetmek içindir.”
Vakit girmeden önce teyemmüm etmek caizdir. Kişi, yakınında su bulunduğuna dair zannı galib gelirse, suyu aramadan teyemmüm caiz olmaz. Teyemmümle namaz kılındıktan sonra su bulunursa, namaz iade edilmez: Namaz esnasında su bulacak olursa, namaz bâtıl olur.
Abdestte olduğu gibi, bir teyemmümle istenildiği kadar farz ve nafile namaz kılınır.
Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar.
Gücü varsa, piyasa fiatıyla su da satın alır. Fahiş fiatla satın alması gerekmez: Fahiş fiyattan kasıt, yöredeki piyasa fiyatının kat kat fazlasıdır ve o fiyatla satın almaz. Hem abdest hem de teyemmüm birlikte alınmaz: Yaralı bir kimsenin gusletmesi gerekir de, su yaraya zarar verecek olursa; yarası olan vücudunu yıkar, yara yerini yıkamaz ve orası için teyemmüm de etmez:
ÖZÜRLÜNÜN ABDESTİ
Devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, yaranın devamlı kanaması, kadınların özel halleri dışında (istihâze) özür hali akıntısı gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıklara özür, böyle kimselere de özürlü kimse (mazur, mâzure) denilir.
Bu mazeretler en az bir namaz vakti devam ediyorsa özür hali sayılır. Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır, bu devam eden özür hali abdesti bozmaz. Elbisesindeki bu sebeple bulaşan necasette namazına mani değildir. Vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan o özrün dışında başka abdesti bozan bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vacip, sünnet, eda ve kaza namazı, cuma ve bayram namazı kılabilir, Kabe'yi tavaf edebilir.
Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlünün abdesti bozulmuş olur, yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir. Meselâ idrannı tutamayan kimsenin burnu kanamakla abdesti bozulur. İmam Şafiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir. (TDV. 2 ciltlik ilmihal)
Bir illetin özür olabilmesi için; Bir vakitte abdest alıp namaz kılacak kadar fırsat vermemeli ve sonrada her namaz vaktinde en az bir defa vuku bulmalıdır.
Sabah abdesti güneşin doğuşu ile bozulur. Güneş doğduktan sonra alınan abdest öğle vakti çıkana kadar devam eder. Namazı, özürü tıkayarak, oturarak, ima ile namaz kılabiliyorsa artık özürlü sayılmaz. Bu durumda iken abdest aldıktan sonra özür ortaya çıksa abdest bozulur.
SARGI ÜZERİNE MESH
--Sargının cinsi ne olursa olsun bez, tahta, alçı vs Hem abdest hem gusül için bir defa mesh yeterlidir. Mesh de zararlı ise terk edilir. Soğuk su zarar verir de sıcak su zarar vermiyorsa mesh yeterli olmaz. Sargı yarayı aşıyorsa, çözüp etrafını yıkamak zarar verirse çözülmez
Meshin tüm sargıyı kaplaması gerekmez, çoğunluğu yeterlidir. Mesh için belerli bir süre yoktur, özür devam ettikçe mesh yapılır. Sargıya mesh yapıldıktan sonra değiştirilse tekrar mesh gerekmez. Mesh yapıldıktan sonra üzerine başka bir sargı eklense veya bir kısmı çıkartılsa yenisi üzerine tekrar mesh gerekmez. Özür kalkmadan açılmış olsa mesh bozulmaz, özür kalkarsa bozulur. Abdesti bozan şeyler meshi de bozar.
Bu notların hazırlanmasında isitfade edilen eserler:
-2 Ciltlik Diyanet İslam ilmihali esas alınmakla birlikte aşağıdaki eserlerden de faydalanılarak hazırlanmıştır.
- İslam Hukukunda Milletlerarası Münasebetler ve Ülke Kavramı Dr. Ahmet ÖZEL
-İslam fıkhı ansiklopedisi, vehbe zuhayli;
-İbn-i Rüşd, Bidayetül Müctehid-Nihayetül muktesıt;
-El ihtiyar şerhi İmam mavsili
-Istılah-ı fıkhiyye Kamusu, Ömer Nasuhi Bilmen
-Fıkhussünne terc. Seyyid sabık,
-Kaynaklarıyla İslam fıkhı, Celal YILDIRIM
-Mültega tercümesi
-Dört mezhebe göre İslam Fıkhı, Abdurrahman CEZERİ
-El Hidaye Tercümesi, Merginani,
-Diyanet İslam Ansiklopedisi
-Büyük kur'an tefsiri, ALi ASLAN
-Hakdini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi YAZIR
-Kur’anYolu Tefsiri, Diyanet
-Tesirul Kebir mefetihul Gayb, Fahrettinrazi
-Beyan'ül Hak, Kur'an-ı Kerim'in Nüzul Sırasına Göre Tefsiri, Prof Dr.M.Zeki Duman
-Riyazussalihin, İmam-Nevevi
-Tecrid-i Sarih Tercüme ve Şerhi Kamil MİRAS
-Hadislerle İslam, Diyanet
-İslamın ışığında Günün meseleleri, Prof.Dr.Hayrettin KARAMAN
Ve diğer Hadis, fıkıh, tefsir kitapları
03.04.2015
Abdullah DEMİR
Onikişubat Müftüsü
Dostları ilə paylaş: |