14
Bu dönemin
akademik ilgisi, daha çok yaşayan ve Türkiye’de mevcut
mezhepler üzerindeydi. Dönemin diğer bir önemli ismi olan İsmail Hakkı
(İzmirli) Bey, Yeni İlm-i Kelâm adlı eserinde “Liyevm Mevcut Olan
Fırkalar” başlığı altında Vehhâbîlik, Ahmedîlik ve bazı mehdîlik hareket-
lerine yer vermişti. Fakülte dergisindeki makalelerde ve diğer yayınlarda
Dürzîler, Yezîdîler, Alevîler, Bektâşiler ve Tahtacılar üzerine araştırmalar
yayımlandı. Dönemin akademyasına hâkim Türkçü
ve rasyonalist eğilimlerin
bir sonucu olarak özellikle İmam Mâturîdî ve mezhebi üzerinde duruldu.
Tüm bu yayınlar, klâsik mezhepler tarihi eserlerine kıyasla zengin bir muhte-
vaya sahipti. Araştırma metodları konusunda batıdaki gelişmeler takip edil-
mekteydi. Meselâ Yörükan, Durkheim’in usûlüne bağlı kalacağını belirtti ve
içtimaiyatçı (sosyal-pozitivist) bir metodu benimsedi.
Gözlem ve görüşme
tekniklerini kullandığı alan araştırmaları yaparak mezheplerin yaşayan ruhu-
nu bizzat toplum içerisinde tespit etmeye çalıştı (Kutlu, 2008; Büyükkara,
2005).
1949’da kurulan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki Mezhepler
Tarihi dersleri Yusuf Ziya Yörükan (v. 1954), Yaşar Kutluay (v. 1969),
Muhammed Tancî (v. 1974) ve arkasından Ethem Ruhi Fığlalı tarafından
okutulmuştur. Yüksek Öğretim Kurumu kararıyla 1991 yılında
bu disiplin
tüm ilahiyat fakültelerinde İslâm Mezhepleri Tarihi adında ana bilim dalı
olmuş, bunun altında ise Klasik İslâm Mezhepleri Tarihi ve Çağdaş İslâm
Akımları adı altında iki bilim dalı oluşturulmuştur (Aydınlı, 2008; Kutlu,
2008).
İslâm mezhepleri ve akımları, klâsik oryantalizmin ilgi duyduğu araştırma
alanlarının baş sıralarında yer almıştır. Müslümanlar arasındaki kökleri
eskiye uzayan dinî ve siyasî ayrılıklar hakkında bilgi toplanması, salt bilimsel
gayeler yanında, İslâm dünyası üzerindeki siyasî hedeflerine ulaşmada batılı
sömürgeci güçlere çeşitli avantajlar sağlayacaktı. XIX. yüzyıldan itibaren
oryantalistler, mezhep ve fırkalara dair yazılmış birçok önemli kaynağın hem
neşirlerini yaptılar, hem de bu eserleri batı dillerinden birine kısmen veya
tamamen çevirdiler. Şehristânî’nin
el-Milel’i 1850’de Almanca’ya çevrildi.
İbn Hazm’ın
el-Fasl’ındaki Şiî gruplarla ilgili bölüm 1907’de İngilizce’ye
aktarıldı. Eş‘arî’nin
Makâlât’ının ilk tahkikli neşri 1924 yılında yine bir
oryantalist tarafından yapıldı.
1979’da İran’da gerçekleşen devrim, Şia üzerindeki araştırmaları hızlan-
dırdı. Yeni İran yönetiminin teşvik ve desteği ile İmamiyye Şiası’nın temel
eserlerinin modern baskıları yapıldı. Bu gelişmelerle birlikte Şia araştırmala-
rında bilimsel yayın patlaması yaşandı. ABD’deki 11 Eylül (2001) saldırısı-
nın ardından bu defa Selefîlîk ve Vehhâbîlik ilgi odağı oldu. Bu akımlar
hakkında batıda akademik düzeyde çok sayıda kitap ve makale yayımlandı.
Dostları ilə paylaş: