E. Rü'yetullah (Allah'ın Görülmesi)
Ehl-i Sünnete göre mü'minler Allah'ı âhirette göreceklerdir. Bu akıl ve nakil ile sabitir. Çünkü her mevcudu görmek, aklen mümkündür. Kur'ân-i Kerim'de ve Hadis-i şeriflerde Allah'ın görüleceğine delâlet eden naklî deliller vardır. Yalnız bu görmenin nasıl olacağını bilemeyiz. Şu âyet-i kerime Allah'ın görülmesine delâlet etmektedir:
"Gözler O'nu idrâk etmez; fakat O, bütün gözleri idrâk eder.” 160
İmam Mâtürîdî'ye göre, eğer Allah'ın görülmemesi söz konusu olsaydı, be âyetteki idrâkin olumsuzluğu için herhangi bir hikmet olmaz ve o, anlamı kalırdı. 161 Şu halde bu âyet-i kerimenin hiçbir kimsenin hiçbir zaman Allah; görmemesi anlaşılamaz. Bilakis görenler de Allah'ın zâtının hakikatini idrâk ve ihata edemeyecekler demek anlaşılır. Elbette görmek, idrâkten başkadır. Çünkû; idrâk bir şeyi etrafıyla bilmek demektir. Böylece Allah görülür, fakat idrâk olunmaz deriz.
Hz. Musa'nın;
"Rabbim! Cemâlini bana göster, sana bakayım?” 162 diye istekte bulunması da Allah'ın görülmesinin mümkün olduğuna delildir. Çünkü mümkün olmayan şeyin Allah'tan istenmesi cehalet (bilgisizlik)tir. Halbuki bu durum bir peygamber-için caiz değildir.
Eğer, Allah Teâlâ'nın; "Sen beni göremezsin” 163 buyurmasında kelimesi "ebedî olarak' manasınadır ve bundan Allah'ın âhirette görülemeyeni ileri sürülecek olsa; buna şöyle cevap verilir:
Ebedî olarak manasına gibi "belli bir sürede" manasına da gelir. Nitekim kâfirler hakkında Kur kerîm'de;
“Onlar ölümü asla temenni etmezler” 164 buyurulmuştur. Halbuki onlar âhirte ölümü temenni edeceklerdir.
“Onlar şöyle çağrışırlar; Ey Mâlik, Rabbin bizi öldürsün, azaptan kurtula da siz, azap içinde kalacaksınız, der.”165
Şu âyet-i kerime de Allah'ın görüleceğine delildir:
“Nice yüzler vardır ki, o gün (kıyamette) güzelliği ile parıldar. O yüzler Rablerine bakarlar.”
Bu âyetteki "bakarla kelimesini, Mu'tezile, "intizar ederler beklerle?' ile açıklarlar. Bunun "intizâf manasına ihtimali birkaç yönden olamaz:
Birisi, Cennet, bekleme yeri değildir. Çünkü bekleme bir meşakkattir. Cennet ise meşakkat yeri değildir.
Mürc'e ile Mu'tezile'den Dırâr b. Amr, Ehl-i Sünnet'in cumhuru gibi Allah'ın âhirette görülmesine kaildirler, fakat dünyada kesinlikle görülmeyeceği inancındadırlar. 166
Şu halde netice olarak sözlerimizi Ehl-i Sünnet açısından özetleyecek olursak, âhirette mü'minler Allah'ı göreceklerdir. Ama bu görmenin keyfiyetini biz bilemeyiz. Şurası bilinmelidir ki, şu anda bulunan gözümüzdeki kuyyeden başka olarak Allah tarafından verilen bir kuvvet ile olacaktır. Cihet ve karşılıklı bulunma (mukabele) gibi durumlardan uzak ve görünen ile gören arasında herhangi bir mesafe bulunmadan olacaktır. Bu görme, idrâkten başkadır. Çünkü idrâk, ancak bir şeyi etrafıyla ihatadır. Halbuki Allah, bir sınır ile, son ile vasıflanmaktan uzaktır. Elbette sınırlı ve sonlu olanın, sonsuzu ihata etmesi düşünülemez. 167
II. Kaza ve Kader
Kaza ve kader meselesi, bütün bilginlerin ve filozofların zihinlerini meşgul etmiş, yormuş, kısacası insanların yaratıldığı günden bugüne kadar devam edip gelmiştir. Böylece kaza ve kader meselesi müslümanlar arasında da söz konusu edilmiştir. Bu iki kelime "kaza" ve "kader", müslümaların dilinde daima birlikte kullanılmıştır. Kader; ilim, kaza, tekvin sıfatını ilgilendirir. Biz şimdi bu kelimelerin lügat manalarını, Kur'ân'da geçtiği anlamlanın, Hz. Peygamber'in sözlerini, İslâm büyüklerinin nasıl anladıklarını, kelâmcıların ıstılahlarını ve görüşlerini vermeye çalışacağız.
A. Kaza Ve Kaderin Sözlük Anlamı
Kaza: Aslında bir şeyi sözle veya fiille kesmek ve ayırmak anlamındadır. Bir işi sonuçlandırıp kesip atmak, tamamlamak demektir. Bu yüzden hâkimin hükmüne "kaza" denilir. Aynı şekilde bu sebepten "kaza" kelimesi, genel olarak “hüküm”, “eda”, “ilzam”, “i’lam”, “infaz”, “halk”, “sun” takdir”, “iblağ” ve “inha” (ulaştırma) manalarında da kullanılır.
Kader: Kaza kelimesi gibi "hüküm” "i'lâm, "tebyîri' (açığa vurmak), "îcâb", "ilzânf ve "halk" anlamlarında kullanılmıştır. Fakat "kader" kelimesinin esas manası, "takdimdir ki, "bir şeyin miktanm, ölçüsünü, değerini biçmek, açığa Çıkarmak, tayin etmek ve hikmete göre yapmak" demektir.168
B. Kur'an'da Kaza Ve Kader
Kaza" kelimesinin geçtiği âyetlerde Cenâb-ı Hak, şöyle buyurmuştur:
“Böylece onları, yedi kat gök olarak iki günde yarattı.” 169
“Artık neye hükmün geçiyorsa hükmünü ver.” 170
“Allah, bir şeyin olmasına hükmedince ona ol! der, o da oluverir.” 171
“Oğullarına Kitab'da şunu bildirdik (haber verdik...” 172
“Rabb'in, yalnız kendisine tapmanızı ve anaya babaya iyilik etmenizi emretti" 173
“Allah ve Resulü bir şeyi emrettiğinde mü'min olan bir erkekle mü'mün olan bir kadının (bu iş hakkında) kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” 174
“Musa, süresini bitirince..” 175
“Kader" kelimesiyle ilgili âyetlere gelince;
“Gerçekten Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” 176
“O kasabalar arasında gelip gitmeyi takdir ettik.” 177
“Ancak onun karısını gerçekten (suçlularla beraber) kalanlar arasında olmasını.” 178
“Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri yanımızda bulunmasın, biz onu, ancak muayyen bir ölçü dairesinde göndeririz.” 179
“Su belli bir ölçüye göre birleşti.” 180
“O (Allah) gökten bir ölçüye göre su indiren.” 181
Dostları ilə paylaş: |