Sistematik kelâM


Sübûtî Sıfatlar A. Sübûtî Sıfatlar-Zât İlişkisi



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə8/35
tarix15.01.2019
ölçüsü1,32 Mb.
#97179
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   35

3. Sübûtî Sıfatlar A. Sübûtî Sıfatlar-Zât İlişkisi

Ehl-i Sünnet kelamalarına göre Allah Teâlâ'nın Zâtı üzerine zait sübûtî sıfatları vardır. Allah hayat ile hayy, ilim ile âlim, irâde ile mürid, kudret ile kadir, sem' ile semi, basar ile basîr, kelâm ile mütekellimdir. Eş'arîler sübûtî sıfatları yedi olarak kabul ederler. Mâtürîdîler ise bu yedi sıfata tekvîn sıfatını da ilave ederek sübûti sıfatları sekize çıkarırlar. 93 Eş'arîlere göre tekvîn, Allah'ın kudret sıfatına râcidir.

Bu sıfatların hepsi, yaratıkların sıfatlarına aykırı olarak Allah'ın kadîm ve kâmil sıfatlarıdır. Sonradan olmuş değildirler. Zâtiyle kâimdirler.

Filozoflar ve Şî'a, ilâhî sıfatların Zât üzerine zâid, mevcut manalar olmadığını, bilakis bunların Zâtın aynı olduğunu iddia ederler. Bunlara göre Allah'zâti ile âlim, zâtı ile kadir, zâtı ile hayydir.

Filozoflar iddialarını şöyle izah ederler:

Eğer sıfat zâta zâid olsa, bu takdirde bir illete muhtaç olur; bu illet ya zâttır; o zaman O'nun hem kabil, hem de fâil olması gerekir ki bu muhaldir veya zâtın gayridir; bu takdirde de vacibin başkası ile kemâli söz konusudur ki bu da muhaldir. Filozofların sıfatların zât üzerine zait olmadığını savunmaları, Allah'ın zâtı ile Vâcibü'l-Vücûd ve her yönden bir olduğunu kabul etmeleri esasına, bu da, "Birden ancak bir çıkar" prensibine dayanır ki, bu prensibin kelâmcılara göre hiçbir değeri yoktur.

Mu'tezile'ye gelince, Allah'ın hayat, ilim ve kudret sıfatları ile vasıflandırılmasını kabul ederler. Fakat bu sıfatlara, bunların kök ve mastarları olan kelimelerin eklenmesini kabul etmezler. Derler ki Allah zâtiyle âlimdir, zâtiyle kadirdir. Fakat sübûtî sıfatı olarak ilmi, kudreti yoktur. Meselâ; Allah bilinenlere tealluku itibariyle âlim, makdurata tealluku itibariyle kadirdir diye adlandınlır. Şu halde onlar da filozoflar gibi sıfatların zâtın aynı olduğunu kabul ediyorlar. Bunların "âlim, fakat ilmi yok" sözleri aynen bir şey için "siyah, fakat siyahlığı yoktur; yani siyahlıkla vasıflanmamıştır" demeye benzer bir saçmalıktır.

Mu'tezile'nin sıfatlar konusunda Yunan felsefesinin tesirinde kaldığı sezilmektedir.

Mu'tezile'ye göre Allah'ın sıfatları kadîm değildir. Çünkü kadîm olan sadece Allah'tır. O'nun dışında kalanlar sonradan yaratılmıştır. Sıfatların kadîm olduğu kabul edilirse, o takdirde bu sıfatlar, Allah'ın zâtına mahsus olan kıdem sıfatiyle ortaklık halinde bulunur; O'na mahsus olan sıfatta ortaklık meydana gelirse, ulûhiyette de bu ortaklık var demektir ki, bu imkânsızdır. Çünkü bunun sonu, birçok ilâh bulunduğu neticesini doğurur. Kur'ân-ı Kerim, Allah üçün üçüncüsüdür diyen Hıristiyanlan küfür ile vasıflarsa;

Allah, üç ilâhtan uçüncüsüdür, diyenler, elbette kâfir olmuşlardır. Halbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur94 ya Allah'ın zâtından fazla olarak, O'na yedi veya daha fazla kadîmler isnat edenlerin hali nasıl olur? diye Ehl-i Sünnet'e itiraz etmişlerdir. Mu'tezile'ye göre, Allah'a kadîm sıfatlar isnat etmek bir nevi şirktir, bunları reddetmek ise, tevhîdi kabul etmek demektir.

Ehl-i Sünnet bu konuda Mu'tezile'ye şöyle cevap verir:

Hıristiyanların kabul ettikleri kadîm, üç uknumun birbirinden ayrılmaları, hatta ilim uknumunun Hz. İsa'nın bedenine intikalini tecviz etmeleridir ki, böylece onlar birçok kadîm zâtlar ispat etmişlerdir. Neticede birçok kadîm zâtları kabul ettiklerinden kâfir sayılmışlardır.

Ehl-i Sünnet ise, kail oldukları yedi veya sekiz kadîm sıfatın Zât'tan ayrılmasını ve intikalini tecviz etmediklerinden birçok kadîm zâtlar ispat etmezler. Kabul ettikleri görüşlerinde çokluk ve kadîmlerin çokluğu gerekmez, küfürlerini de icap ettirmez. Kadîmlerin çokluğunun lüzumu, ancak ispat olunan kadîmlerin çeşitli zâtlar olup, birbirinden aynlmasının ve intikalinin caiz olmasıyladır. Müstakil ve tevhide aykın olan, kadîm zâtların çokluğudur.

Sıfatlar zâtın aynı olamaz. Çünkü-aynı olursa, sıfatın zâta yüklenmesi anlamsız olur, yani bir şeyin kendi kendisine yüklenmesi demek olur ki, bu batıldır. Zâtın mefhumu başka, sıfatların mefhumu başkadır. Ne zât sıfatsız, ne de sıfatlar zâtsız tasavvur olunabilir.

Eğer ilim zâtın aynısı olsa, aynı şekilde kudret de zâtın aynısı olsa, bu takdirde ilim kudretin aynısı demek olur ki, bunun bâtıl olduğu açıktır.

Bu sıfatlar kadîm olup, zâtın ne aynı, ne de Ehl-i Sünnete göre, gayndir" demenin manası şudur:

Bu sıfatlar, Zât-ı İlâhî'nin zihindeki mefhumunu değiştirecek özel mefhumlara sahip oldukları için, gerek fehm ve gerekse zihnî tasavvur itibariyle zâtın gayrıdır. Fakat bu sıfatlar, dış âlemde bir vücutları bulunması itibariyle de mevsuf (zât)tan ayrılıp, müstakil olarak var olamazlar; meselâ zâttan ayrı olarak müstakileri var olan bir kudret" göremiyoruz; biz ancak zât ve kudreti birlikte görebilmekteyiz. İlâhî sıfatların durumu işte böyledir. Bunlar hariç itibariyle zâtın aynıdır; yani zâttan müstakil olarak ayrı bulunamazlar. Zihinde ve fehimde tasavvur edilmeleri itibariyle de zâtın gayrıdırlar; yani akıl her sıfatın manasını anlar ve her birini ayrı ayrı düşünür. Zihinde bir takım manaların bulunması asla şirk anlamına gelmez. Tevhîdi bozacak ve manasını zedeleyecek olan, hariçte çokluğun bulunmasıdır. Kadîm olan ilâhî sıfatları zihinde müstakil olarak düşünmek, tevhîdin manasını bozmaz.

B. Sübûtî Sıfatlar

Yukarıda yaptığımız genel açıklamalardan sonra, sübûtî sıfatları şöyle ele alabiliriz:


a. Hayat

Allah'ın ezelî bir sıfatıdır. Hayat sıfatı, Cenâb-ı Hakk'ın ilim, kudret, irâde, semi’ basar' kelâm ve tekvîn sıfatlarıyla muttasıf olmasını tashih eden bir sıfattır. Çünku hayat ile muttasıf olmayan şeyde, adı geçen sıfatların hiç biri bulunamaz. Bu durumda Alan hakkında, hayat sıfatı vacib olup zıddı olan memat (ölüm) ile sırlanması mümteni'dir. Selbî sıfatların kâinata te'alluku olmadığı gibî, hayat matının da te'alluku yoktur.

Hayat sıfatı bizim hayatımız gibi değildir. Bizim hayatımız sonradandır ve Allah'ın zâtındandır. O'nun hayatı ise zâtının gereği ve hakiki hayattır. Vâcib Teâlâ'nun varlığı bütün mümkünatın varlığının kaynağıdır. Binaenaleyh varlığın en kuvvetlisi, en yükseği ve en mükemmelidir.

Şu âyet-i kerimeler Allah'ın "hayat sıfatı"nı ispat ederler:

"O, ezelî ve ebedî hayat ile bizatihi kendiliğinden diridir, bakîdir! Zât ve kemâl sıfatlarıyla yaratıkların bütün işlerinde hâkim ve kâimdir, her şey O'nunla kâimdir.” 95

"Ebedîhayat sahibi ancak O 'dur.” 96

"Birde, daima diri olup, hiçbir zaman ölmeyen Allah 'a tevekkül et.” 97


Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin