2. Kur'ân'da Âhiretle İlgili Kavramlar
Âhiret esasında "âhir" sıfatının müennesidir. Son ve sonraki anlamında sıfat iken din teriminde "dâru'l-âhire" (âhiret yurdu), "hayattı âhire" (âhiret hayatı), "neş'etu'l-âhire" (son yaratılış) şeklindeki bileşimlerin kısaltılmışı olarak isim olmuştur.
"Ahiret bazen "dünya" karşıtı, bazen "birinci' karşıtı olarak kullanılır. Kur'ân-ı Kerim'de ''âhiret" müennes olarak yüz onbeş yerde, "âhir" kelimesi de "el-yem"in sıfatı olarak yirmi altı yerde geçmektedir. Kur'ân-ı Kerim'e göre insanın hayatı ölümle sona ermemektedir. Ölüm daha başka yüksek bîr hayatın başlangıcı olmaktadır. Hayvanların hiçbirisinin ileride öleceğini bilmemesine rağmen, insan bu bilgiye sahiptir. Hep görüyor ve biliyoruz ki, ölüm gelince cisimden oluşan bedenimiz, bütün organlarıyla canlılığını kaybetmektedir. Kısacası ölüm, ruhun beden ve organlarla bağlantısının kesilmesidir. İnsanın ruhu ise kendine ait ve lâyık olduğu makama erişir. İnsan cisimden meydana gelen varlığını kendi duyuları vasıtasıyla gözlemleyebilmektedir. Ancak insan için ruhun varlığını aynı şekilde müşahede etmek mümkün değildir. Çünkü ruh hayatı, fiziki duyu âletleri ile ele alınıp incelenmeyen ve idrak sınırlarımızı aşan bir alandır. Ruhun hayatı, rûci olduğu Allah'ın bilgisi ve tasarrufu altında bulunmaktadır. Kur'ân-ı Kerim ruh konusunda insana çok az bilgi verildiğinden söz etmektedir:
"Sana ruhtan sorarlar. De ki: Ruh Rabbinin bileceği bir iştir. Bu hususta, size ilimden, ancak pek az verilmistir.”585
Demek ki ruh konusu tamamen ilâhi alana ait olup, onun mahiyetine ait bilgi insanın idrak sınırlannın ötesinde kalmaktadır. Onun hakikatini ancak Allah bilir.
Kur'ân-ı Kerim, insanın ilk yaratılışına ve sonrasına şöyle bir hatırlatmada bulunur:
"Biz sizi yarattık! O halde niçin (hakikate) inanmıyorsunuz? Hayat suyuna (meniye) hiç dikkat ettiniz mi? Onu siz mi yaratıyorsunuz? Yoksa yaratan Biz miyiz? Aranızdan ölümü, Biz takdir ettik. Ve hiç bir kimse bunun önüne geçemez. Sizin şekil ve suretçe avunduğunuz ve bildiğiniz kılıkları değiştirmeye ve sizi bilemiyeceğiniz bir doğaçta inşa etmeye elbette kadiriz.” 586
Bu zikrettiğimiz âyet-i kerime, bizi ilk yaratılışımız üzerinde düşünmeye davet ederken, hiç bir kimsenin ölümün önüne geçemiyeceğine, ondan sonraki yaratılışın tamamen farklı ve bizim bilemiyeceğimiz şekilde vuku bulacağına dikkatimizi çekmektedir. Onun nasıl cereyan edeceğini ancak Allah bilir. Âhiret bilgisine insanlar, sadece Allah tarafından gelen Yüce Peygamberlerin haberleriyle vakıf olurlar. Çünkü o gaybî (görülmeyen-fizik ötesi) âleme ait bilgilerdendir.
Kur'ân-ı Kerim, Mekke'de âhirete inanmayan, hayatı "kendi kendine olmuş" veya tabiatın kör güçlerinin bîr eseri gibi kabul eden maddeci görüş sahiplerinin ilimden yoksun iddialarından şöyle söz eder:
"Onlar: Hayat bu dünyada yaşadığımız hayattan ibarettir. Yaşarız, ölürüz. Bizi ancak, zaman helak eder derler. Onların bu bapta bir bilgileri yoktur. Onlar ancak tahmin ederler.” 587
Ayetin ifade ettiği görüş sahiplerine göre insanları öldüren ancak "zaman"da çünkü onlar, hayatı şu görünen maddî varlıklardan ibaret saymakta, manevî âlemi inkâr etmektedirler. Ancak âyet-i kerimenin de belirttiği gibi onların sözleri, ilmî olmayıp, izahı imkânsız boş bir zandan ibarettir. Mademki insanları yok eden öldüren sadece "zaman"dır, öyleyse neden insanların kimisi çocukken, kimisi yaşlıyken, kimi sağlığı yerinde kuvvetli iken, hastalar zayıflar gibi ölüyor ve yok olup gidiyor. Bunların hepsinin "zaman" ile izahı yetersiz ve ilmîlikten uzaktır.
3. Kur'ân'da Âhiret Hayatının İspatı a)Yeniden Dirilme İlk Yaratmayla Karşılaştırılmıştır:
İslâm'ın ilk dönemlerinde ölülerin kıyamet günü tekrar dirilmesini alaylı bir şekilde dile getiren Ubey b. Halef gibi bazı Mekkeli inkarcıların Peygamberin huzuruna bir çürümüş kemikle gelip onu eliyle ufalıyarak "Allah bunu böyle çürüdükten sonra diriltir der misin?" sorularına Kur'ân-i Kerim, gayet açık kısa anlamlı bir cevap vermiştir:
"İnsan görmüyor mu ki, Biz onu bir nutfe (sperm) den "yarattık da o Bize apaçık isyan ediyor. Kendi yaratılışım unutarak Bize karşı misâl vermeye kalkışıyor. Ve: "Çürümüş kemikleri kim diriltebilir?" diyor. De ki: Ona ilk önce kim varlık verdiyse, elbet onu O tekrar diriltir. Bütün yaratılışın her keyfiyetini hakkıyla bilen O'dur.” 588
İlk İslâm filozofu el-Kindî (185-260 h./801-873 m.), ilâhî kaynaklı Kur'ânî delillerin beşerî olan felsefi delillerden daha emin, kesin ve ikna edici olduğunu ifâde etmektedir. O, yukarıda zikrettiğimiz "çürümüş kemikleri kim diriltebilir?" diye soran kâfirlere karşı "Ona ilk önce kim varlık verdiyse, elbet onu O, tekrar diriltir" biçiminde cevap veren Kur'ân delilinin felsefî delillerden daha üstün, "net ve anlamlı" olduğunun açık misâlidir, der. 589
Âyet-i kerime, insanı ilk defa yaratanın onu ikinci defa da yaratabileceğini söyleyerek bunda bir imkânsızlığın olmadığını vurgulamıştır.
Yukarıda zikrettiklerimizden ve başka birçok Kur'ân-ı Kerim âyetlerinden anlıyoruz ki Mekkelilerin çoğu, öldükten sonra dirilmeyi ve kıyamet gününü inkâr ediyorlardı:
“Kâfir olanlar dediler ki: Bizde atalarımız da toprak olduktan sonra tekrar mı dirileceğiz? Bu çeşit sözler, bize de, bizden evvel atalarımıza da söylenmişti. Bunlar, eskilerin masallarından başka birşey değil.” 590
“Kâfir olanlar: Çürüyüp darmadağınık olduktan sonra yeniden halkedileceğinizi haber veren (ve size Peygamberlik eden) bîr adamı size gösterelim mi? Allah hakkında, yalan mı uyduruyor, yoksa deliliği mi var? derler. Hayır, âhirete inanmayanlar, azap içinde, en uzak sapıklık, içindedirler.” 591
“Şayet sen onlara; öldükten sonra dirileceksiniz! diyecek olursan kâfir olanlar derler ki: bu, ancak apaçık aldatmadan başka birşey değildir!.” 592
“Öldükten, toprak ve kemik olduktan sonra tekrar mı dirileceğiz? Bizden evvelki atalarımız da mı dirilecek? De ki: Evet, siz de, onlar da, hem zillet içinde, dirileceksiniz.” 593
Âyet-i kerimeler, âhireti inkâr eden kâfirlerin bu konuda hiçbir ilmî dayanakları olmadığı halde alaycı davranış ve sözleriyle kendilerinin hakikatin dışında ve sapık yolda olduklarından başka birşey ifade etmediğine, insanların ilk yaratılışları nasıl Allah tarafından gerçekleştiyse öldükten sonra dirilmelerinin de yine Allah'ın sonsuz gücüyle vuku bulacağına ve âhirete inanmanın iman esaslarından biri olduğuna dikkat çekmekte, onları düşünüp taşınmaya ve akıllarını kullanmaya çağırmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |