T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə33/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   47

H. Bir Kurum Olarak Dedelik


Düşünce tarihimizde, bir düşüncenin Hz. Muhammed’e kadar ulaştığını gösteren, silsileler mevcuttur. Bir ekolün düşünce ve tutumlarının Hz. Muhammed’e dayandığını gösteren bu silsileler incelendiğinde, neredeyse her düşüncenin ona dayandığı görülmektedir. Bir ekolün düşüncenin her dönemdeki temsilcilerinin yer aldığı tabakat türü eserlerde, her ekol kendi düşüncesini ona kadar götürmeye çaba sarf etmektedir. Hz. Muhammed’in söz, fiil ve onamalarını konu alan hadis ilminde, hadislerin Hz. Muhammed’e ravi zinciri ile ulaşmasından farklı bir durumu içermektedir. Hadis, ona ait söz, eylem ve tutumları ifade etmesinden ötürü, onun doğruluğu ancak ona dayanması ile ortaya çıkmaktadır. Düşüncenin ona dayandırılmasındaki amaç ise, bu düşüncenin doğruluğu ile birlikte, onun kutsallığının ima edilmesidir. Farklı düşüncelerin Hz. Muhammed’e kadar götürülmesi sonucunda da o, bu farklı düşüncelerin kaynağı konumuna gelmektedir. Mistik düşünce içerisinde, bir tarikatın uygulamalarının silsile yoluyla Hz. Muhammed’e dayanması da önem araz etmektedir. Teorik ve pratik olarak, Hz. Muhammed’e bir yol ile varmayan bir tarikat, mevcut değildir.

1. Dedelik Kurumunun Yapısı


Dil açısından gerçek anlamında kan bağı ile kurulan bir ilişki olarak, kişinin babasının babası anlamını ifade eden “dede” kavaramı, gerçek anlamının dışında “saygınlık” ve “yaşlılık” ifadesi olarak da kullanılmaktadır. Bu anlamlar, diğer tarikatlarda dinsel önderi ifade etmek için kullanılan şeyh sözcüğünde de mevcuttur. Alevilikte dede sözcüğünün kullanılması, dinsel otoriteyi tanımlayan ve aynı şekilde söz konusu saygınlık niteliklerini kendisinde bulunduran kişi için Türkçe bir sözcük kullanma isteğinden kaynaklanmaktadır. Kan bağı ile oluşan diğer ilişkileri ifade eden baba, kardeş, bacı, ağabey vs. tüm kavramların, gerçek anlamıyla ilişkili olarak, gerçek anlamının dışında kullanıldığı görülmektedir. Örneğin baba kelimesi, gerçek anlamıyla birlikte, bir düşüncenin önderi anlamında da kullanılmaktadır. Kur’an’da da baba sözcüğünün, söz konusu anlamda kullanıldığı pek çok ayet bulunmaktadır.671 Kardeş sözcüğü de gerçek olarak kan bağıyla oluşan bir ilişkiyi ifade ettiği gibi, iki kişi arasındaki duygusal, düşünsel yakınlığı da ifade eder. Ali Yaman, “Türkçe’de “d” harfi ile başlayan ender sözcüklerden biri olan “dede” sözcüğü Oğuzca kökenlidir. Bu sözcük, edebi Türkçe’de “baba, dede, cet, ihtiyar, amca ve dayı” anlamlarında kullanılmıştır. Zaman içerisinde ise “dede” sözcüğü Anadolu’da “ata” ve “baba” sözcükleri gibi ulusal efsane kahramanları ve din uluları için kullanılır hale gelmiştir”672 demektedir. Bununla birlikte Türkçe dışındaki dillerdeki karşılığı da, halk arasında kullanılmaktadır. Aleviler zaman zaman “dede” ile aynı anlamda olmak üzere “pir”, “mürşid”, “sercem” ve “seyyid” sözcüklerini kullanmaktadırlar.673

Soyları, Hz. Muhammed’e varan aileler için ocakzade sözcüğünün kullanılmasıyla, diğer dinlerdeki ateş kültü arasında bir ilişki kurmak mümkün değildir. Ocak sözcüğü ateşin konulduğu ve yakıldığı yer anlamında kullanıldığı gibi, aile anlamında da kullanılmaktadır. Bektaşilikteki ocak anlayışının oluşmasıyla ateşin kutsallığı arasında ilişki kurmak ve ateşin kutsallığı olgusunu ateşin bir tanrı olarak kutlandığı dönemlerdeki köklü kalıntılara674 indirgemek, bu anlayış içerisindeki ocak kültünü açıklar nitelikte değildir. Ateş kültünün neredeyse bütün kültürlerde olması, onun, insan yaşamı için öneminden kaynaklanmaktadır.

Ocak sözcüğünün mecazi anlamda aile anlamında kullanılması, Türkçe’ye özgü değildir. Arapça’da ocak yani ateşin içerisinde tutuşturulduğu yer anlamında mavkid, kânun, atîme (ç. atâim) sözcükleri kullanılmaktadır. Mavkid sözcüğü, ateş anlamındaki vukûd sözcüğünden yer ismi olarak türetilmiş bir sözcüktür ve mecazi anlamda aile için kullanılmamaktadır. Kânun sözcüğü ise içerisinde bir şey saklanan nesne anlamındaki kin sözcüğünden türemiştir. Kılıcın saklandığı nesneye kin (Türkçe’de kın) dendiği gibi, insanları yağmurdan koruyan anlamında da ev ve sığınak için de kin (ç. eknân, ekinne) sözcüğü kullanılmıştır.675 Bu durumda bir sözcüğün asıl anlamından mecazi anlama geçişinde zorunlu olarak var olması gereken ilişki, bu sözcükte mevcuttur. O da, ateşin konulduğu yer ateşi koruduğu gibi, evin de insanı korumasıdır. Dedelerin mensup oldukları ailenin, ocak olarak isimlendirilmesinin de bu ilişkiden ortaya çıkmış olması muhtemeldir. Çünkü bu aile, insanları kötülüğe düşmekten korumakta ve insanların iyi fiilleri için bir sığınak olmaktadır.

Dinsel bir otoritenin oluşması, yetkenin kurallarına uygun olarak bağlılarının olmasına dayalı olduğundan, dedelik otoritesinin bağlıları olmaktadır ki, bu kişilere tâlib denilmektedir. Sözlük olarak, bir şeyi isteyen anlamına gelen bu kelime, terim olarak bir dedeye bağlılığı içerir ve bağlının fiilini tanımlar. Nitekim bazı tarikatlarda da, bu terimler doğru bilgi ve eyleme götüren anlamında mürşit ve bunu isteyen anlamında mürit kavramlarıyla ifade edilmektedir. Alevilikte, diğer tarikatlardan farklı olarak talip, zorunlu olarak bir dedeye bağlı olan kişiyi ifade etmektedir. Diğer bir deyişle diğer tarikatlarda kişi istediğine bağlanmakta iken, Alevilikte bu bağlılık önceden belirlenmekte ve kişinin babası ve ataları hangi ocağın talibiyse, kendisi de o ocağın talibi olmakta ve başka ocağa bağlılık gösterememektedir.676 Clarke göre, “dede-talip bağının gücü, bireysel dedenin karizmasına ve otoritesine, her toplumun kendi içyapısına göre değişebilir, fakat bu ilişki –göksel olarak belirlenmiş seçkinler (dedeler) ve onlara tabi kitleler (talipler)- Alevi sosyal yapısının çekirdeğini oluşturur.”677

Dinsel otoritenin belirlenmesine ilişkin kurallar, genel olarak kalıtımsaldır. Şia’nın imamet anlayışında imamların ve Alevilikte dedelerin soy olarak Hz. Muhammed’e kadar ulaşması anlayışının İslam öncesi temelleri mevcuttur.678 Dinsel otoritenin kalıtımsal olarak devam etmesi, kutsal dinlerin dışında da mevcuttur. Sözgelimi Mircea Elieada, bir kişiye Şamanlık güçlerinin bağlanmasının iki yolla olduğunu, birisisinin Şamanlık “mesleğinin” kalıtsal aktarımı ve diğerinin de kendiliğinden gelen bir “iç çağrısı” ya da “seçilme” ile olduğunu ifade etmektedir.679

Alevilik açısından dede, Alevilik inançlarını benimsemiş, dinsel ve sosyal görevleri yerine getiren karizmatik kişiliği olan dinsel yetke olarak tanımlanabilir. Bu tanımda yer alan inanç kelimesinin Alevilik ile özelleştirilmesi, onu diğer ekollerin inançlarından ayrıştırmak içindir. Dedenin görevleri sadece dinsel olanla sınırlı olmadığından ve sosyal görevleri de içerisinde aldığından, görev alanlarının belirlenmesi açısından bu ayrım vurgulanmıştır. Dedenin karizmatik kişiliği ise, onun tabiatüstü bir güçle ilişkisini tanımlamaktadır ki, dede kavramının diğer bazı tanımlarında “yarı kutsal” veya “kutsal” niteliğine yer verilmektedir.680 Dedeliğin dinsel bir yetke olması ise, yaptırma ve yasaklama hakkı ve gücü olmasından kaynaklanmaktadır. Dedenin sosyal görevleri olmasına rağmen bu tanıma yetkenin niteliği olarak yer almaması, bu görevin dinsel yetkeliğe bağlı olarak ortaya çıkmasındandır.

Alevilik yapılanması içerisinde dedeler çeşitli kısımlara ayrılmaktadır. Bu kısımlar da, Hacı Bektaş’ın soyundan gelen Çelebiler, soyları on iki imama kadar zincirleme olarak devam eden ocakzadeler ve Hacı Bektaş’ın yolunu izleyenlerden gelen yol evlatlarıdır.681 Dedeliğin bu tasnifinde, soyun ve yolun dikkate alındığı görülmektedir ki, bunlardan biri kan bağını ve diğeri de düşünce bağını tanımlamaktadır. Dedeliğin soya bağlı olarak yürümesi, dedelik yetkesinin bilgisel/zihinsel ve bedensel yeterliliği gerektirmesi nedeniyle, bazı durumlarda noksanlıklar ortaya çıkarmaktadır. Bu noksanlık, siyasal yetkenin kalıtımsal olarak devam ettiği saltanat ve hilafet gibi siyasal sistemler açısından da akıllı olmak ve ergen olmak konularında çözülmesi gerekli bir sorun olmuştur. Dedenin, inançların bilgisine sahip olma ve ibadetleri kurallarına uygun olarak yönetme gibi dinsel görevleri ve yargılama gibi sosyal görevi gereği, bilgisel ve bedensel yeterliğe sahip olması, onun görevinin özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Dedenin bilgisel olgunluğunu sağlayacak örgün eğitim kurumları olmadığından, dedeliğin soydan gelene değil de yoldan gidene verilmesi, bilgi ve tecrübe olarak gelişen günümüz Alevi bireylerinin dedeye bağlılık gücünü arttıracaktır. Diğer bir deyişle taliplerin yetkeye bağlılığı, dedenin taliplerin ihtiyaçlarını karşıladığı ve cevap verdiği sürece devam edecek ve bağlılığın gücü artacaktır. Çünkü, dinsel otorite olarak dedenin, otoritesini toplumun bütün kesimlerinde uygulayabilmesi için hiyerarşi oluşturulmuştur. Bu hiyerarşi de mürşit, pir, rehber ve talipden oluşmaktadır. Talip, imam soyuna kan bağı ile bağlı olmayan kişiye denmektedir.



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin