Ayrıca Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde şehzadeler yani padişah çocukları, sarayda iyi bir eğitim aldıktan sonra, sancakların başına yönetici olarak gönderilirdi. Ancak XVII. yüzyıl başlarında veraset sisteminin değiştirilmesi esnasında bu usulün de kaldırılması ve şehzadelerin sarayda tutulup, sancaklara gönderilmemesi devleti idare edecek olan padişahın seviyesinin düşmesine sebep olmuştur.
Osmanlı Devletinde başlangıçta yaya ve müsellimlerden oluşan ordu, daha sonra Kara Ordusu Yeniçeri Ocağı ve Tımarlı sipahilerden oluşuyordu. Preveze deniz savaşında zirveye çıkan Osmanlı Deniz kuvvetleri ise XVII. Yüzyıldan itibaren gerilemeye başlamıştır.
Osmanlı Devletinde başlangıçta yaya ve müsellimlerden oluşan ordu, daha sonra Kara Ordusu Yeniçeri Ocağı ve Tımarlı sipahilerden oluşuyordu. Preveze deniz savaşında zirveye çıkan Osmanlı Deniz kuvvetleri ise XVII. Yüzyıldan itibaren gerilemeye başlamıştır.
Zamanın en disiplinli ve güçlü ordusu Yeniçeri ocağında zamanla korkunç bir disiplinsizlik başlamış ve Yeniçeriler savaş meydanlarından kaçar hale gelmişlerdir. II. Mahmut döneminde 1826’da bu ocak kaldırılmıştır ve “Vakay-ı Hayriye” olarak anılmıştır.
Dirlik sisteminin bozulması Tımarlı Sipahi sisteminin bozulmasının en temel nedenlerinden birisi olmuştur.
III.Selim ve II.Mahmut döneminde bozulan ordunun yerine Avrupai tarzda yeni ordu kurma çabaları gösterilmiş fakat başarılı olunamamıştır. Ordunun bozulmasının en büyük bedeli Balkan Savaşlarında ödenmiştir.
Osmanlı Devletinin ekonomisinin temeli büyük ölçüde tarıma dayanmaktadır. Devlet mali yönden 16. yüzyılda en güçlü noktasına ulaşmıştır. Ancak bu dönemde diğer alanlardaki gerilemeye paralel olarak ekonomide de gerileme baş göstermiştir. Bu gerilemenin sebepleri şunlardır:
Osmanlı Devletinin ekonomisinin temeli büyük ölçüde tarıma dayanmaktadır. Devlet mali yönden 16. yüzyılda en güçlü noktasına ulaşmıştır. Ancak bu dönemde diğer alanlardaki gerilemeye paralel olarak ekonomide de gerileme baş göstermiştir. Bu gerilemenin sebepleri şunlardır:
Osmanlı İlmiye Teşkilatı XV. ve XVI. yüzyıllarda çağdaşlarına göre oldukça ileri bir seviyedeydi. Fatih döneminde Osmanlı Medreseleri, gerek eğitim kadrosu, gerekse program bakımından çok zengindi.
Osmanlı İlmiye Teşkilatı XV. ve XVI. yüzyıllarda çağdaşlarına göre oldukça ileri bir seviyedeydi. Fatih döneminde Osmanlı Medreseleri, gerek eğitim kadrosu, gerekse program bakımından çok zengindi.
Osmanlı medresesi zamana ve şartlara göre kendini yenileyemedi. Bu durum bilim ve teknolojide gelişmelerin takip edilememesi sonucunu doğurduğu gibi devlet idaresinde görev alan şahısların yetişmesini de olumsuz yönde etkilemiştir.
Osmanlı İlmiye Teşkilatı, yönetim bakımından da bütünlük göstermiyordu. Sıbyan Mektepleri Evkaf Nezaretine, Rüştiye ve İdadier Maarif Nezaretine bağlıydı. Medreselere ise Şeyhülislamlık ve Meşihat Makamı bakmaktaydı. Zamanla bunlar dışında yabancı devletlerin kurduğu Yabancı Okullar ve Azınlık Okulları eğitim alanında her yönden büyük bir kargaşanın yaşandığını gösteriyordu.
Yakınçağda özellikle II. Mahmud zamanında ve tazminat döneminde eğitimle ilgili reformlar yapılmaya çalışıldı, ancak bu reformlar medresenin dışında oldu. Yani eğitimde birlik sağlanamadı. Bir taraftan medreseler devam ederken diğer taraftan başka okullar eğitimini sürdürdü.
Bütün bunlar da İlmiye teşkilatını zayıflatan hususlar olmuşlardır.
Adalet kurumu, Türk devletlerinde başlangıçtan beri var olan üç temel kurumdan biridir (Diğerleri ordu ve maliyedir). Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesinde adalet mekanizmasının da rolü büyük olmuştur. XIX. yüzyıl Osmanlı ülkesinde adaletin yerini rüşvet, adam kayırma ve menfaat almıştır. Bu devirlerde tayin edilen valiler ve kadılar çoğunlukla hak ve hukukun değil, daha çok kendi menfaatlerinin yanında yer almışlardır.
Adalet kurumu, Türk devletlerinde başlangıçtan beri var olan üç temel kurumdan biridir (Diğerleri ordu ve maliyedir). Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesinde adalet mekanizmasının da rolü büyük olmuştur. XIX. yüzyıl Osmanlı ülkesinde adaletin yerini rüşvet, adam kayırma ve menfaat almıştır. Bu devirlerde tayin edilen valiler ve kadılar çoğunlukla hak ve hukukun değil, daha çok kendi menfaatlerinin yanında yer almışlardır.
Dünyadaki büyük sosyal patlamaların sebepleri arasında en başta adaletin çürümesi ve zaafa uğraması yer alır. Mesela eski Roma’da daha sonra Fransa’daki olaylarda böyle olmuştur. Türk devletlerinde ise bu tür büyük sosyal patlamalar pek görülmez. Sebebi de Türk devletlerinin adalet kavramı üzerinde daha hassas davranmaları ve pek çok unsurun önüne adaleti koymalarındandır. Yalnız adaletini kaybeden Türk devletlerinin çöküşü de hızlanmıştır. İşte Osmanlı Devleti’nde de adaletin yara alışı bu devlette sosyal patlamalar meydana getirmemiş, fakat devlet hızlı bir çöküş dönemine girmiştir.