II. Mahmut, öncelikle Orduyu ele alarak “Sekban-ı Cedit” adında bir ocak açtırdı. Ne var ki, bu deneme de öncekinin akıbetine uğradı ve Yeniçerilerin ayaklanmasıyla son buldu. Bunun üzerine II. Mahmut 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırdı. Bu olaya Osmanlı Tarihinde “Vak’ayı Hayriye” denir. O’nun yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni ve modern bir ordu kurdu. Ardından da yeniliklere hız verdi. 1826’da ilk defa Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
Yabancı uzmanların yardımıyla Tıbbiye (1827) ve Harbiye (1834) gibi yeni askeri okullar açıldı. Medreselerin dışında rüştiye mektepleri açıldı. İlköğretim mecburi hale getirildi. Medresenin dışındaki tüm okullar Nafia Nezaretine bağlandı. Ülkede nüfus sayımı ve mülk yazımı yapıldı. 1831’de Takvim-i Vekayi adıyla ilk resmi gazete yayınlanmaya başlandı. Posta sistemi kuruldu. Yurt dışına çıkışlarda pasaport uygulanmasına başlandı. Sağlık meselelerine el atılarak ilk defa karantina usulü uygulandı. Kıyafette yenilik yapılarak fes ve pantolon giyilmeye, memurlar sakallarını kesmeye başladı.
II. Mahmud, Avrupa hükümdarları gibi doğum günlerini kutlamaya, resimlerini devlet dairelerine astırmaya, elçiliklerde davetlere gitmeye başladı. Kıyafet değiştirmeden şehir içi hatta yurt içi inceleme gezileri yaptı.
II. Mahmud, Avrupa hükümdarları gibi doğum günlerini kutlamaya, resimlerini devlet dairelerine astırmaya, elçiliklerde davetlere gitmeye başladı. Kıyafet değiştirmeden şehir içi hatta yurt içi inceleme gezileri yaptı.
Hükümet teşkilatında değişiklikler yapılarak, nezaretler (bakanlıklar) kurulmaya başlandı. Merkezi otoriteyi güçlendirmek için ayanlar ortadan kaldırıldı, kanunların hazırlanması amacıyla kurullar oluşturuldu. Vezir-i Azam’ın gücü zayıflatılarak padişahın gücü ve otoritesi daha da kuvvetlendirildi. Memurlar için bir ceza kanunu yapıldı. Ülkede yapılacak yenilikleri belirlemek ve uygulamak amacıyla meclisler oluşturuldu. Bu şekilde II.Mahmut döneminde yapılan yenilikler, Tanzimat döneminin fikri hazırlıklarını da oluşturdu.
Fakat Avrupa’daki gelişmelerin ruhu anlaşılamadığından, bu yenilik hareketleri çoğunlukla şekilde kalmış, istenilen sonucu vermemiştir. Bu talihsiz padişah başarısızlığını görerek bir bakıma kahrından ölmüştür.
Tanzimat Dönemi (1839-1876) Osmanlı tarihinde yeni bir devrenin başlangıcıdır. Devletin siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda kötü gidişatını önlemek arzusuyla daha geniş ıslahatların yapıldığı bir dönemdir. Yapılması düşünülen düzenlemelerle ilgili ferman hazırlandıktan sonra, bugünkü Gülhane Parkı’nda okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu diye de anılır. Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan ıslahat projesi, bir ferman şeklinde padişahın, devlet adamlarının, yüksek dereceli memurların, ulemanın, Ermeni ve Rum Patriklerinin, Yahudi Hahamının, esnaf temsilcilerinin, yabancı elçilerin ve kalabalık bir halk topluluğunun huzurunda okundu. Yeni kanunların dayandırılacağı ilkelerin şunlar olduğu belirtiliyordu:
Tanzimat Dönemi (1839-1876) Osmanlı tarihinde yeni bir devrenin başlangıcıdır. Devletin siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda kötü gidişatını önlemek arzusuyla daha geniş ıslahatların yapıldığı bir dönemdir. Yapılması düşünülen düzenlemelerle ilgili ferman hazırlandıktan sonra, bugünkü Gülhane Parkı’nda okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu diye de anılır. Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan ıslahat projesi, bir ferman şeklinde padişahın, devlet adamlarının, yüksek dereceli memurların, ulemanın, Ermeni ve Rum Patriklerinin, Yahudi Hahamının, esnaf temsilcilerinin, yabancı elçilerin ve kalabalık bir halk topluluğunun huzurunda okundu. Yeni kanunların dayandırılacağı ilkelerin şunlar olduğu belirtiliyordu:
1. Müslüman ve Müslüman olmayan bütün halkın mal, namus ve can güvenliğinin sağlanması.
2. Herkesten belli usullere ve kazancına göre vergi alınması.
3 Herkesin kanun önünde eşit tutulması, mahkemelerin açık yapılması ve kimsenin yargılanmadan öldürülmemesi.
4. Herkesin mal ve mülk edinmesinin sağlanması, istediğinde bunları satması veya yenisini alması, çocuklarına miras olarak bırakma hakkının bulunması.
Padişah, bu fermana ve ona dayandırılarak yapılacak kanunlara saygı göstereceğine dair yemin etti. Böylece, ilk kez bir Osmanlı Padişahı, çok geniş olan yetkileri üzerinde bir kanun gücünün varlığını tanımış oluyordu.
Ancak Fermanda yer alan hususların çoğu yerine getirilmedi ve umulan başarı sağlanamadı. Bunun sebepleri ise şunlardır:
Ancak Fermanda yer alan hususların çoğu yerine getirilmedi ve umulan başarı sağlanamadı. Bunun sebepleri ise şunlardır:
1. Batı’dan alınan yeniliklerin derinliğine anlaşılamamış olması ve sadece şeklen benimsenmiş olması.
2. Azınlıklara verilen hakların büyük devletlerce istismar edilmesi. Avrupalı büyük devletler Fermandaki ilgili maddeye dayanarak, içte meydana gelen Hıristiyanlarla ilgili en basit bir olayda bile hak koruma bahanesiyle Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmaktan geri durmamışlardır. Bu durum devletin işini çok zorlaştırmış ve yıkılmasında büyük etkisi olmuştur.
3. Tanzimat Fermanıyla amaçlanan ıslahatları gerçekleştirmek için devlet yeterli kadroya sahip değildi. Halbuki böyle bir hareketin başarılı olabilmesi için mutlaka yeterli ve geniş bir ekibe dayanması gerekiyordu.
Tanzimatçıların gayesi bütün Osmanlı tebaasını dil, din, milliyet ayırımı gözetmeksizin bir Osmanlı vatandaşlığı içinde kaynaştırmak suretiyle devletin parçalanmasını önlemekti. Ancak yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı bu düşünce gerçekleştirilemedi.
Kırım Savaşı’ndan sonra Viyana’da kabul edilen barışın ön şartlarından biri de Osmanlı Devleti’nin, Hıristiyan uyruklarına tanımış olduğu hakların teyit edilmesini öngörüyordu. Oysa Osmanlı Devleti, barış antlaşmasında Hıristiyan tebaası ile ilgili bir hükmün yer almasını istemiyordu. İşte bu nedenle Islahat Fermanı ilan edildi. Bir örneği de Paris’te toplanan Barış Konferansına gönderildi. Fermandaki hususlar eski hakları teyit ettikten başka gayri Müslim unsurlara yeni haklar tanıyordu. Birçok hükümler arasında en çok göze çarpanlar;