Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə15/19
tarix17.11.2017
ölçüsü1,03 Mb.
#31999
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19

ÇEKLİ Serap

Danışman : Prof.Dr. Hakan Ali ÇIRPAN

Anabilim Dalı : Elektrik-Elektronik Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Hakan Ali ÇIRPAN

Prof.Dr. Osman Nuri UÇAN

Prof.Dr. Serhat ŞEKER

Prof.Dr. Sıddık YARMAN

Prof.Dr. Mahmut ÜN


Telsiz Algılayıcı Ağlar İle Genişbant Kaynak Konum Kestirimi
Bu çalışmada, dağınık bir algılayıcı ağında genişbantlı temel bant işaret yayan kaynakların konum kestirimi için zaman bölgesinde (domeninde) çözümü yapılan ve EBO (En Büyük Olabilirlik) algoritması tabanlı bir yöntem önerilmiştir. Bazı uygulamalarda ilgilenilen kaynak işareti genişbantlı temel bant (broadband) işaretidir, örneğin; çoğunlukla akustik kaynaklar gerçel değerli (reel) module edilmemiş temel bant işareti yaymaktadır. İşaret genişbantlı temel bant işareti olduğu durumda darbantlı işaret durumunda olduğu gibi işarete ilişkin zaman gecikmeleri basit faz kaymaları şeklinde ifade edilememektedir ve kaynak konumlandırma probleminde göz önüne alınmalıdır.

Bu çalışmada özellikle akustik kaynak konumlandırma için zaman domeninde (time domain), zaman gecikmesi telafili EBO kestirimcisi önerilmiştir ve EBO yönteminin hesap karmaşıklığını azaltmak için çözüm Beklenti En Büyükleme (BEB) tekniği ile yapılmıştır. Algılayıcılar alanda dağınık halde bulunduğundan kaynaktan yayılan işaret algılayıcılara farklı genlik ve zaman gecikmeleri ile varmaktadır. Bundan dolayı algılayıcılar tarafından alınan işaretler birbirinin gürültülü benzerleri olmaktadır. EBO kestirimcisi ile çözüm yapabilmek için kaynak işaretinin zaman gecikmesinden bağımsız biçiminin kullanılması gerekmektedir. Algılayıcıların konumları bilindiğinde algılayıcıların aldığı işaretlerdeki bağıl zaman gecikmelerinden yola çıkılarak işareti yayan kaynağın yeri bulunabilir. Bu zaman gecikmeleri kaynak ile her algılayıcının yeri arasındaki mesafeye bağlıdır. Dolayısıyla bu zaman gecikmeleri genişbantlı temel bant işaret yayan kaynağın zaman domeninde konum kestirimini yapmak için kullanılan algoritmada telafi edilmelidir.

Önerilen zaman gecikmeleri EBO çözümünde kovaryans matrisinin hesaplanması esnasında kullanılmaktadır. Çoklu kaynak durumunda parametre vektör uzayı genişletilerek kaynak konumlandırması yapılmakta ve tatmin edici sonuçlar alınmaktadır. Bu yaklaşım bilinmeyen genişbantlı temel bantlı kaynak işareti için EBO algoritmasının bir uyarlaması olarak düşünülebilir. Literatürde bilinen ve zaman gecikmelerinin işin içine katılmadığı EBO yöntemine nazaran daha iyi sonuç alınmaktadır. İşaretin istatistiksel özelliklerine ihtiyaç yoktur. Yöntem kaynakların konumunu bulabilmekte, uygulanması kolay ve aynı zamanda dar bantlı işaretlerde için uygundur.

Kaynak konumu kestirimi yaparken kullanılan kestirim yönteminin teorik olarak limitlerinin bilinmesi faydalı olacaktır. Bu yüzden bir kestirimcinin varyansının (değişintisinin) alt sınırının belirlenmesini sağlayan bir yöntem olan Cramer Rao Sınırı (CRS) kullanılmaktadır. Yöntemin verimliliğini göstermek için çıkarılan CRS ifadeleri ile kullanılan kestirimcinin varyansı karşılaştırılmıştır. Ayrıca algoritmanın başarımını gösteren benzetim örnekleri sunulmuştur.



Wideband Source Localization Using Sensor Networks
In this study, an algorithm based on the ML (Maximum Likelihood) algorithm is proposed for the localization of the broadband sources in the time domain. The sources are in the close range of the randomly distributed sensors. In some applications the source signal of interest is broadband, for example; most of the acoustic emitter signals are unmodulated and broadband signals. The time delay depends on the signal frequency and thus, time delays cannot be defined as simple phase shifts for broadband signals. When a broadband source is located in the sensor network field, the time delays which depends on the relative distance between the sensors can not be ignored.

In this study, an observation time compensated based broadband source location estimation procedure is developed in the time domain. The ML estimation causes messy calculations and high computational cost. Therefore, this problem eliminated by employing the EM (Expectation Maximization) technique which is an effective tool for the heavy calculation steps. The signals at the outputs of the sensors are the signal delayed versions of each other since the sensors are deployed in the field randomly. The time delays cannot be expressed as simple phase shifts. The relative time delays can be used to estimate the source location when the locations of the sensors are known. The relative time delays involved with each sensor reading are taken into consideration in the proposed time compensated ML (TCML) solution in order to provide a high estimation performance. Hence, the time delays in particular should be compensated in the corresponding algorithm when processing the broadband source signal in the time domain.

The time shifts are included in the solution of the proposed time delay compensated ML solution. In the case of multiple sources, the TCML method can provide satisfactory estimation accuracy for multiple source locations by expanding the parameter vector space. The approach can be considered as an adapted version the ML algorithm for unknown deterministic broadband source signals in time domain. The adaptation enables the approach better and prevailing estimation performance than the ML estimation procedure which is used for the parameter estimation in the literature. There is no need for the statistical properties of the source signals. The proposed method is capable of resolving the individual positions of each source, easy to implement, and applicable for both narrow and broadband signals.

It is useful to take the theoretical performance limit into consideration of an algorithm which is used to estimate the source location parameters. Therefore, Cramer Rao Bound (CRB) is an convenient statistical tool to determine the achievable lower bound of the estimation variance of an estimator. The effectiveness and the estimation Performance of the proposed approach are illustrated by comparing the estimator variance and the derived CRB expressions. In addition, the simulation results that support the performance of the algorithm are given.



ÖZTÜRK Mahmut
Danışman : Prof. Dr. Aydın AKAN

Anabilim Dalı : Elektrik-Elektronik Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Aydın AKAN

Prof. Dr. Ahmet Hamdi KAYRAN

Prof. Dr. Hakan Ali ÇIRPAN

Prof. Dr. Sıddık B. YARMAN

Prof. Dr. Gökhan UZGÖREN



Zaman-Frekans Analizi Kullanılarak Görüntü Damgalama
Sayısal medya ürünleri, yüksek kalite, kolaylıkla değiştirilebilme ve yüksek verimlilikle çoğaltılabilme gibi bir çok avantaj sağlamalarının yanında, kolay kopyalanabilmeleri ve değişikliklere uğratılabilmeleri nedeniyle telif haklarının korunmasının zorlaşmasına sebep olmuşlardır. Son yıllarda bu soruna çözüm olarak damgalama önerilmektedir.

Sayısal damgalama, damga olarak adlandırılan bir bilginin, bir çoklu ortam nesnesinin içine, daha sonra istenildiğinde çıkartılabilecek veya tespit edilebilecek bir biçimde yerleştirilmesidir. Damga, damgalanan nesne hakkında ya da kullanıcıya (veya sahibine) ilişkin çeşitli bilgiler olabilir. Görüntü veya video damgalama söz konusuysa, damga olarak başka bir görüntü veya bir logo kullanılabilir. Damga olarak kullanılan görüntü görülebilir veya görülemez olarak gömülebilir.

Görüntü damgalama hakkında yapılan çalışmalar çoğunlukla uzaysal ve izgesel boyutlarda damgalama yöntemleri üzerine yoğunlaşmıştır. Her iki boyut için de başarılı damgalama yöntemleri geliştirilmiş olsa da, her yöntemin kendine has bazı zayıflıkları da bulunmaktadır. Birleşik uzay-frekans (UF) düzleminde damgalama da ise, görüntünün içinde ne kadar, hangi bölgede ve hangi frekans aralığında bilgi saklanabileceğine ilişkin esneklik kazanılmaktadır.
Bu tez çalışmasında, Ayrık Evrimsel Dönüşüm (AED) yöntemi kullanılan yeni bir uzay-frekans tabanlı görüntü damgalama algoritması sunulmaktadır. Bu çalışmada, görüntünün AED ile elde edilen UF gösterimine damga eklemek için yeni bir yaklaşım sunulmaktadır. Bu yaklaşım kullanılarak daha dayanıklı, görünmez, güvenli ve yüksek kapasiteli bir damgalama algoritması oluşturulmaktadır.

Image Watermarking By Using Time-Frequency Analysis
Although the digital media products have the advantages of high quality, ease of modification and quality duplication, they introduce the problems of copyright protection issues because they can be easily copied and altered. Watermarking techniques are proposed as a solution to copyright protection problems of digital media files.

In digital watermarking a specific information called watermark is embedded in a multimedia file in such a way that it can be detected or extracted when necessary. The watermark may contain information about the digital object as well as information about the user or owner. As for image and video files, the watermark is usually another image or signature logo. The watermark may be embedded so that it is either visible or invisible.

Image watermarking algorithms are mainly concentrated on spatial or spectral domains. Although successful methods have been presented using both approaches, they also have some weaknesses. Watermarking in the joint spatio-frequency (SF) domain provides flexibility in terms of how much watermark will be embedded in which image region, and in what frequency band.

In this thesis study, a new spatio-frequency based image watermarking algorithm which uses Discrete Evolutionary Transform (DET) has been presented. In this work, a new approach is presented for embedding watermark into SF representation of the image which has been obtained by using DET. By using this approach, more robust, invisible, secure and high capacity watermarking algorithm is obtained.



KARAKAYA Bahattin
Danışman : Prof. Dr. Hakan Ali ÇIRPAN

Anabilim Dalı : Elektrik Elektronik Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Hakan Ali ÇIRPAN

Prof.Dr. Osman Nuri UÇAN

Prof. Dr. Serhat ŞEKER

Prof. Dr. Sıddık YARMAN

Prof. Dr. Gökhan UZGÖREN



Çoklu-Giriş, Çoklu-Çıkış, Dik Frekans Bölmeli Çoğullama (MIMO OFDM) Sistemlerinde Kanal Kestirimi

Multimedya tabanlı uygulamalarla tahrik edilen gelecek nesil kablosuz uygulamaları yüksek hızda iletişim yapabilecek kapasitede sistemleri gerektirecektir. MIMO ve OFDM gibi yeni teknikler ihtiyaç duyulacak gelecek nesil yüksek veri hızlı sistemler için seçenekler vaadetmektedir.

MIMO uzay bölgesi içinde yeni altkanallar açmak üzere verici ve alıcı taraflarında çoklu antenler istihdam eder. Paralel kanallar aynı zaman ve frekansta tesis edildiğinden yüksek veri hızı ekstra bantgenişliğine gerek kalmadan gerçeklenir. Bandgenişliği verimliliğinden dolayı gelecek genişbantlı telsiz erişim standartları içinde MIMO bulunması için gayret gösterilmektedir.

Diğer taraftan OFDM kullanılabilir spektrumu üst üste binen fakat birbirine dik olan dar bantlı altkanallara böler ve bu nedenle frekans seçici kanalı, frekans seçici olmayan kanala çevirir. Ayrıca semboller arası girişim (intersymbol interference, ISI), periyodik önek (cyclic prefix, CP) ile OFDM sembollerinin uzatılmasıyla bertaraf edilmiştir. Bu hayati avantajlarla OFDM, dijital ses ve video yayını (DAB, DVB), telsiz yerel alan ağı (WLAN) ve telsiz kentsel alan ağı (WMAN) da olduğu gibi birçok telsiz standartlarında benimsenmiştir. Bu avantajları nedeniyle MIMO ve OFDM sistemlerinin birlikte kullanımını gelecek yüksek veri hızlı sistemler için cazip teknikler yapmıştır.

Bu tezde ileri çoklu-anten çözümleri ile birlikte OFDM’e dayalı OFDMA ve SC-FDMA teknolojilerini kullanan LTE sistemler de ele alınmıştır. Üstün Üçüncü Nesil (Super 3G) olarak da adlandırılan LTE sistemleri, diğer 3G gezgin iletişim sistemleri ile karşılaştırıldığında, 3GPP LTE’nin gelişmiş teknolojiler ve yeni sinyal işleme algoritmaları kullandığı, hava arayüz yapı katmanı, fiziksel katman iletim teknolojileri, ve sistem yapısında köklü değişiklikler önerdiği görülmektedir.
Diğer birçok faz uyumlu dijital telsiz alıcılarda olduğu gibi, kanal kestirimi uyumlu MIMO-OFDM sistemlerindeki alıcı tasarımının, ayrılmaz bir parçasıdır. Telsiz sistemlerinde gönderilen bilgi bir radyo kanalından geçtikten sonra alıcıya ulaşır. Geleneksel faz uyumlu alıcılar için, iletilen sinyal üzerindeki kanal etkisi iletilen bilgiyi geri elde etmek için kestirilmelidir. Alıcı kanalın işareti nasıl değiştirdiğini doğru bir şekilde kestirdiği taktirde iletilen işareti yeniden elde edebilir.

Bu tezde, Sabit Genişbantlı Kablosuz Uygulamalarda MIMO-OFDM ve LTE Uplink sistemleri için, kanal kestirim teknikleriyle ilgili olarak yürütülen çalışmalar ana başlıklar halinde aşağıdaki şekilde sıralanabilir:




  • Bayes ve Kalman Filtre tabanlı yeni etkin kanal kestirim algoritmalarının geliştirilmesi




  • Bu sistemlerin çalışacağı gerçek kanal modellerine ilişkin parametrelerin belirlenmesi ve bu kanalların analiz ve bilgisayar simulasyonlarının yapılması




  • Önerilen kanal kestirim algoritmalarının sayısal alıcılarda çevrimiçi kullanılabilmesi için hesaplama karmaşıklığının azaltılması




  • Geliştirilen bu algoritmaların her biri için başarım analiz yöntemlerinin belirlenmesi ve gerçekleştirilerek varolan yöntemlerle karşılaştırılması




  • Önerilen algoritmaların çalışacağı sistemlerin başarım analizlerinin analitik olarak yapılabilmesi için kuramsal özgün hata üst sınırların geliştirilmesi

Channel Estimation In Multi Input Multi Output (Mımo-Ofdm) Systems
Driven by multimedia based applications, anticipated future wireless applications will require high data rate capable systems. Novel techniques like multiple input multiple output (MIMO) and orthogonal frequency division multiplexing (OFDM) stand as promising choices for future high data rate systems . MIMO employs multiple antennas at the transmitter and receiver sides to open up additional subchannels in spatial domain. Since the parallel channels are established over the same time and frequency, high data rates without the need of extra bandwidth are achieved. Due to this bandwidth efficiency, efforts are in progress to include MIMO in the standards of future broadband wireless access (BWA).

OFDM, on the other hand, divides the available spectrum into a number of overlapping but orthogonal narrowband subchannels, and hence converts a frequency selective channel into a non-frequency selective one. Moreover, inter-symbol interference (ISI) is avoided by the extension of OFDM symbols with cyclic prefix (CP).

With these vital advantages, OFDM has been adopted by many wireless standards such as digital audio and video broadcasting (DAB, DVB), wireless local area networks (WLAN), and wireless metropolitan area networks (WMAN). These benefits has made the combination of MIMO-OFDM an attractive technique for future high data rate systems.

In this dissertation, Long term evolution (LTE) standarts are also considered which uses Orthogonal Frequency Division Multiple (OFDM) based technologies such as Orthogonal Frequency Division Multiple Access (OFDMA), Single Carrier-Frequency Division Multiple Access (SC-FDMA) as their multiple access technologies with frequency domain adaptation in combination with advanced multi-antenna solutions.

LTE for 3G radio access is sometimes referred to as Super-3G. Compared with the 3rd generation mobile communication system, 3GPP LTE has revolutionized the physical layer transmission technologies, the air interface protocol structure layer, and network architecture by adopting series of advanced technologies and novel concepts.

Like many other coherent digital wireless receivers, channel estimation is an integral part of the receiver designs in coherent MIMO-OFDM systems. In wireless systems, the transmitted information reaches the receiver after passing through a radio channel. For conventional coherent receivers, the effect of the channel on the transmitted signal must be estimated to recover the transmitted information. As long as the receiver accurately estimates how the channel modifies the transmitted signal, it can recover the transmitted information.

In this dissertation, we will specifically address following issues arising in channel estimation techniques for MIMO-OFDM systems in fixed broadband wireless applications and for LTE systems:


  • Bayesian and Kalman Filter based new efficient channel estimation algorithms have been worked out and developed for some of the problems mentioned above,




  • Channel model parameters, corresponding to fixed wireless MIMO-OFDM and LTE systems have been investigated and then simulation studies have been carried out,

  • Computational complexity problems of these algorithms when applied to on-line implementations of some algorithms running in the digital receivers have been handled,

  • Implementation of these algorithms based on batch processing and sequential (adaptive) processing depending on how the data are processed and the inference is made has not been completely solved for some of the techniques mentioned above,

  • For each proposed algorithm, performance issues have be explored,

  • Analytical performance bounds for these systems that include developed advanced signal processing algorithms have been explored and studied in details.


GÜNEŞ İbrahim
Danışman : Doç. Dr. Mukden UĞUR

Anabilim Dalı : Elektrik-Elektronik Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Mukden UĞUR

Prof.Dr. Ayten KUNTMAN

Prof.Dr. İlhan KOCAARSLAN

Prof.Dr. Aydoğan ÖZDEMİR

Doç. Dr. Özcan KALENDERLİ



Enerji Nakil Hatlarında Kullanılan Haberleşme Kablolarında Çevresel Etkilerin İncelenmesi

Haberleşme kabloları ülkemiz koşullarında bakır telli hava hatları ile şehirlerarası bilgi akışını sağlamaktadır. Mevcut kablolar enerji iletim hatları ile aynı mekanik sistemde kullanıldığı takdirde manyetik alan etkisi ile haberleşmede kullanılan işarette bozulmalar meydana gelmektedir, bu sebeple haberleşme hattı için ayrı bir mekanik sistem oluşturulmaktadır. Fiber optik kablolar ile bilgi akışı sağlandığında bilgi manyetik alandan etkilenmemekte ve güvenli bir şekilde gönderilebilmektedir. Ancak bu çeşit kablolar enerji iletim hattı ile aynı mekanik sistemi kullandığında elektrik alan etkisi ve çevresel etkiler ile kablo yalıtkanında bozulmalar oluşmaktadır.

Bu çalışmada ülkemiz koşullarında haberleşme sisteminin hava hattı fiber optik kablolar ile gerçekleşmesi ve enerji iletim hattı mekanik sisteminin birleştirilmesi sonucu oluşacak etkiler ve bu etkiler altında kabloların başarımı denenmiştir.

Bu sistemde kullanılacak kabloların yaşlanmalarına etki eden çevresel faktörlerin etki dereceleri belirlenmiştir. Test örneklerinin çevresel etkenler altındaki başarımları Kuru yüzeyde elektriksel ark oluşumu (Dry-Band Arcing Test) yöntemi ile incelenmiştir.

Kullanılan deney yönteminin ana yaklaşımı, enerjilendirilmiş kablo üzerine bir kaç dakika tuzlu suyun püskürtülmesi sonucu oluşan elektriksel boşalmaların kablo üzerinde meydana getirdiği bozulmanın incelenmesidir. Kabloların kullanıldığı ortamdaki çevresel etkiler ve elektrik alandaki değişimlere göre boşalmaların oluşumu da farklılık göstermektedir.

Tez çalışmasında farklı tip haberleşme kabloları test edilmiş, kablonun yaşlanmasının kablo geometrisi ile ilişkisi belirlenmiştir. Farklı ıslaklık seviyeleri için kabloların yaşlanma süreçlerindeki değişim incelenmiş, rüzgar ve titreşim etkilerini modellemek amacı ile deney düzeneğinde bu etkiler oluşturularak test sistemi yenilenmiştir. Farklı deney yöntemleri ile aynı kabloların yaşlanma deneyleri yapılmış ve deney yöntemleri karşılaştırılmıştır. Deneysel çalışmalardan elde edilen sonuçlar, Weibull istatistik modeli kullanılarak güvenilirlilik analizi yapılmıştır.

Deneyler sonucunda, test örneğinde meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişmeleri belirlemek amacıyla, diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC) analizi ile camsı geçiş ve bozulma sıcaklığındaki değişimler, deney sırasında oluşan elektriksel arkların örneklerin yüzeylerinde meydana getirdikleri değişimler taramalı elektron mikroskobu (SEM) altında incelenmiştir. Kablo yapısında meydana gelen bozulmaların fiziksel değişim ve kimyasal bozulma olduğu gözlenmiştir.
  

Investıgatıon Of The External Effects On The Performance Of Communıcatıon Cables Installed At Hv Transmıssıon Lınes
All dielectric self supporting (ADSS) optical fiber cables are progressively being installed on overhead lines. ADSS optical cables have so far shown an acceptable performance on high voltage lines. Nonetheless, failures have occurred with ADSS cables installed on lines with a higher voltage. These failures are caused by electrical discharge phenomena, such as corona, sparking and dry band arcing, since the cables are exposed to the strong electrical field environment. Studies show that corona discharges can be mitigated by installing grading devices and the impact of micro-sparking can be reduced by attaching electric field reducing hardware to towers. The failure of ADSS cables caused by dry band arcing in high electric field environments is potentially an industry wide problem.

In this study, in terms of communication systems with fiber optic cables, overhead lines and power transmission lines to occur as a result of the merging of mechanical systems to create effects and these effects were tested.

The basic concept of the arc resistance test is that the energized cable is sprayed by salt water for few minutes. This produces conducting wet layer on the cable surface and initiate leakage current. The current is limited to few milliamps by a RC circuit. The current dries the surface, produces dry bands and initiates arcing. Transmission lines and communication cables (ADSS cables) are used on the same mechanical systems under the influence of electric field.

ADSS cables mostly used under different environmental effects, such as temperature, wind, vibration, etc. In this study, different level wet layer effect, vibration effect, wind effect on ADSS cables was investigated by using dry band arcing (IEEE 1222 Electrical surface degradation) test method. The performance of cable jacket on ADSS cable is tested under different environmental condition.

The insulating properties of ADSS cables have been investigated by measuring the fundamental and harmonic frequencies of the leakage current flowing over the surface of the test sample for different wet layer model. By using Differential Scanning Calorimeter (DSC) the change in glass transition and degradation temperature of cable samples (for HDPE cable jacket) have been analyzed. The morphologies of the cable samples were observed by using a scanning electron microscope (SEM). This analyze revealed clearly that tracking images of cable jacket has glass type surface. Thermo gravimetric Analysis (TGA) and Fourier Transform Infrared Spectroscopy (FTIR) were used for detect thermo gravimetric characteristic and molecular structure of ADSS cables at the before and after the dry band arcing test.

Different test methods were used at the experiments, for determine life time of the cables. By using Weibull statistics, a special reliability function has been derived, which indicates the remaining lifetime of the ADSS cables according to the test methods.

  

YILMAZ Aziz
Danışman : Prof. Dr. Osman Nuri UÇAN

Anabilim Dalı : Elektrik-Elektronilk Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Osman Nuri UÇAN

Prof. Dr. Ali OKATAN

Prof. Dr. Aydın AKAN

Prof. Dr. Sedef KENT

Prof. Dr. İlhan KOCAARSLAN




Ofdm Tabanlı Haberleşme Kanallarında Ldpc Kodlama
LDPC kodlama benzetimi yapılarak hata başarım performansı gözlenmiştir. Daha sonra OFDM yapısının benzetimi gerçekleştirilmiş ve hata başarım performansı elde edilmiştir. Nihayetinde, OFDM tabanlı haberleşme kanallarında LDPC kodlama yapılmış, hata başarım performansının daha iyi düzeyde elde edilmesine ve daha fazla verinin iletilebilmesine olanak sağlayan, Çok Seviyeli tasarım gerçekleştirilmiştir.
  

LDPC Coding Over OFDM Based Communication Channels
LDPC coding simulation environment established and error rate performans observed. Later, simulation environment of OFDM system realized and error rate performans of this system examined. Finaly, a Multi Level LDPC coded OFDM (COFDM) simulation environment established, which has good error rate performans and more data transfer capability.

İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ

ÖSER Cihan
Danışman : Prof. Dr. S. Feyza ÇİNİCİOĞLU

Anabilim Dalı : İnşaat Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. S. Feyza ÇİNİCİOĞLU

Prof. Dr. Kutay ÖZAYDIN

Prof. Dr. Erol GÜLER

Prof. Dr. Ayfer ERKEN

Doç. Dr. Recep İYİSAN



Yumuşak Zeminler Üzerindeki Toprak Dolguların Limit Denge Ve Performansa Dayalı Tasarımı
Yumuşak zeminler üzerinde yapılan dolguların tasarımındaki en büyük zorluk, altındaki yumuşak zemini de içine alacak şekilde dolguda meydana gelecek bir göçme mekanizmasının oluşturulması ve zemin içinde meydana gelecek göçmenin derinliğinin tahmin edilmesidir.

Dolguların tasarımında dolgunun deprem kuvvetleri etkisi altında da stabilitesini koruması gerektiği göz önüne alınmalıdır. Statik şartlarda stabil olarak duran bir dolguda deprem kuvvetlerinin etkili olması durumunda göçme meydana gelebilmektedir. Bu nedenle dolguların stabilite hesaplarında, deprem sırasında zeminde ve dolguda oluşacak ilave kuvvetlerin ve kayma gerilmelerinin dikkate alınması gerekmektedir.

Zeminlerde, depremler ve tekrarlı yüklemeler sırasında oluşan boşluk suyu basınçları ile deformasyonların ve dolayısıyla göçmeye karşı stabilitenin hesaplanması, o zemine ait belirli gerilme koşulları altında ve tekrarlı kayma gerilmesi etkisindeki mukavemet ve gerilme-şekil değiştirme özelliklerinin bilinmesi ile mümkün olmaktadır.

Dolgu yapımında kullanılan iki yöntemden biri olan tek kademeli dolgu inşaatı yöntemi, drenajsız şartlarda dolgu yükünün tek seferde zemine aktarılması durumu için kullanılmaktadır. Bu yöntemde dolgu yüksekliği, zeminin taşıyabileceği yüke bağlı olarak hesaplanmaktadır. Diğer bir yöntem olan çok kademeli dolgu inşaatı yöntemi ise, tek kademeli inşaat yöntemi ile hesaplanandan daha yüksek dolguların yapılabilmesi için kullanılmaktadır. Çok kademeli dolgu inşaat yönteminde, kademeler arasındaki bekleme sırasında zeminde meydana gelen konsolidasyon nedeniyle zeminin mukavemeti artmakta ve tek kademeli yöntem ile hesaplanandan daha yüksek dolgular inşa edilebilmektedir.

Bu doktora tezinde, yumuşak zeminler üzerine yapılacak dolguların depremli ve depremsiz durumlarda güvenli olarak inşa edilebileceği yüksekliği hesaplayan ve istenilen yüksekliğe ulaşabilmek için dolgu kademelerinin yüksekliklerinin ve kademeler arasındaki bekleme süreçlerinin tayin edildiği bir dolgu inşaat yöntemi geliştirilmesi amaçlanmıştır.

Dolgu kademelerinin yüksekliklerine ve kademe yüklerine bağlı olarak dolgu altındaki zemin elemanlarında meydana gelen deformasyonlar belirlenebilmektedir. Zemin elemanlarının gerilme-deformasyon davranışları incelendiğinde, üst yapılarda olduğu gibi dolgu için de performans seviyesi tanımlanarak dolgu altındaki zemin elemanlarının göçme durumuna ne kadar yakın oldukları da görülebilmektedir.

Tez kapsamında geliştirilen dolgu inşaat yönteminde, zeminde ve dolguda göçme meydana getirmeyecek limit yükseklikler zemin plastisitesi teorisi ve limit denge analiz yöntemi kullanılarak hesaplanmaktadır. Dolgu kademelerinin tasarlanmasında ise kritik durum zemin mekaniği teorisi ve gerilme izi yöntemi kullanılmaktadır.

Dolgu tasarımı için geliştirilen yöntem, Fransa’da yapılan Cubzac-les-Ponts test dolgusunun zemin profili üzerinde uygulanmış ve elde edilen sonuçlar mevcut dolgu sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma sonucunda, yöntem sonuçları ile mevcut dolgunun sonuçlarının birbirine çok yakın olduğu ve geliştirilen yöntemin uygulanabilir olduğu görülmüştür.

Ayrıca tez kapsamında geliştirilen yöntem sonuçları, uygulamada çok sık kullanılan ve bilimsel kabul görmüş Slope/W ve Plaxis bilgisayar programları ile karşılaştırılmıştır. Yöntem sonuçları ile bilgisayar programlarının sonuçları birbirleri ile uyumlu elde edilmiştir.
  


Lımıt State And Performance-Based Desıgn Of Embankments On Soft Soıls
Generating a collapse mechanism for an embankment on the soft soils and estimating the depth of the slip surface are the main problems in the design of the embankments on the soft soils.

In the design of an embankment it must also be considered that, the embankment must be able to sustain the earthquake loads without loosing its stability. An embankment that is stable in static conditions can collapse because of the dynamic forces. In the stability calculations, these dynamic forces and dynamic shear stresses must be accounted for.

Deformations and pore water pressures build up in the soil because of earthquakes and cyclic loadings. Stability calculations of an embankment against failure should entail the determination of the strength and stress-strain properties of foundation soils and embankment soils under the action of both static and cyclic shear stresses.

There are two methods for constructing an embankment. One of these methods is single-staged construction. In this method, the height of the embankment depends on the bearing capacity of the soil and the loading is emposed under undrained conditions. This approach is usually preferred when underlying soils are of high bearing capacity and time limitation is a constraint.

The other method is multi-staged construction. With this method, the height of the embankment can be higher than the height that is calculated with single-staged construction method. In the multi-staged construction method, the strength of the soil increases during the rest time between the loading stages at which foundation soils consolidate to higher strength states so that higher embankments can be constructed.

The purpose of this thesis is, developing an optimal design programme for the construction of multi-stage embankments and creating a new design method to find the limiting safe hight and geometry of the embankment to be built.

In the method that is developed in this thesis, the soil plasticity theorem and the limit equilibrium analyses are being used for calculating the height of the embankment. Critical state soil mechanics theorem and stres paths are used for designing the loading stages of the embankment.

The new method has been applied on the soil profile of the Cubzac-les-Ponts test embankment in France. The results of the new method have been compared with the data of the actual embankment and it is found that the new embankment design method is practical and applicable.




MADEN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin