Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə18/19
tarix17.11.2017
ölçüsü1,03 Mb.
#31999
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19

ERCAN Ertan


Danışman : Prof. Dr. Metin TİMUR

Anabilim Dalı : Su Ürünleri Yetiştiriciliği

Programı : Yetiştiricilik

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Metin TİMUR

Prof. Dr. M. Salih ÇELİKKALE

Prof. Dr. Osman ÖZDEN

Prof. Dr. Meriç ALBAY

Doç. Dr. Devrim MEMİŞ



Sazan Balığı (Cyprinus Carpio L.,) Yetiştiriciliğinde Atık Suların Biyolojik Entegre Sistemle Arıtımının Araştırılması Üzerine Bir Çalışma
Tüm dünyada su ürünleri yetiştiriciliğinde kapalı devre sistemlerin gelişimi, entensif yetiştiriciliğe doğru süratle eğilimi arttırmıştır. Bu sistemlerde biyolojik arıtım en ekonomik yöntem olarak suyun tekrar kullanımına olanak sağlamaktadır.

Balık yetiştiriciliğinin çevreye olumsuz etkileri; askıdaki katı maddeler ve çözünmüş besin tuzlarıdır. Yetiştiricilik sistemlerindeki besin yükünün en az düzeye indirilmesi için çok farklı arıtım metodları kullanılmaktadır. Entegre arıtım sistemleri, balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan etkilerin en aza indirilmesinde en uygun metot olarak görülmektedir.

Bu çalışmada, balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan askıdaki maddelerle, metabolizma yan ürünlerinin tatlısu midyeleri (Unio pictorum) ve tatlısu makrofiti (Elodea canadensis) ile biyolojik olarak arıtımını oluşturan model bir sistem çalışılmıştır.

Deneysel kapalı devre akvaryum sisteminde sazan balıkları, tatlısu midyeleri ve makrofitler toplam 1680 litre su hacmine sahip üç akvaryuma (630L-420L-420L) yerleştirilmişdir.

Deneme boyunca, akvaryumların çıkış suyundan alınan örneklerde fiziksel ve kimyasal (sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, amonyum, nitrit, nitrat, orto-fosfat, toplam fosfor, klorofil-a) analizler yapılmıştır.

Deneme süresince balık, midye ve bitkiler için doğal ortam koşulları sağlanmış ve oluşabilen stres faktörleri fizyolojik gözlemlerle incelenmiştir.

Balıklar, %29,5 protein ve %9,51 yağ oranına sahip pelet yemle ad libitum olarak beslemiştir. Denemeyi oluşturan 2 grupta seksen beş adet sazan balığı, başlangıçta 16,21g ve 16,48g ağırlğa sahip iken, 105 günlük besleme sonunda 59g ve 59,77g ağırlığa ulaşmışlardır.

Bu çalışma sonunda, sazan balıkları yetiştiriciliğinden çıkan atık suyun, entegre arıtım sistemi ile başarılı bir şekilde arıtıldığı anlaşılmıştır. Bu sistemle, sazan balıklarından çıkan atık suyun, arıtılıp daha kontrollü kapalı devre sistemlerde yeniden kullanılabilirliği ve çevreye etkisinin en az olabileceği gösterilmiştir. Sonuç olarak bu sistemle, hem doğal suların sürdürülebilirliği sağlanabilirken, su ürünleri yetiştiriciliğinden kaynaklanan organik kirlilikte bu yöntemle en alt düzeye indirgenebilmektedir.

   


A Research Study On Bıologıcal Integrated Wastewater Treatment System On Carp(Cyprinus Carpio L.,) Breedıng
Intensive aquaculture in recirculating systems is rapidly developing all over the world. To enable reuse of water in these systems, biological treatment is considered the most economically feasible approach in nowadays.

The negative impact of aquaculture derives are mainly from particulate and dissolved nutrients in culture systems. Different methods have been tried to minimize the effects of nutrient loading. Integrated aquaculture is a feasible method to reduce the environmental impacts of by- products from fish culture.

In this study model system is proposed, in which particulate and dissolved metabolites from the effluents of the fish culture are removed by biofilters of freshwater bivalves (Unio pictorum) and freshwater macrophyta(Elodea canadensis). Mechanical solids removal, nitrification, and nutrient assimilation are done by macrophyta and bivalve.

Experimental recirculating aquarium system has 1680 liter water volume. In this system mirror carp, freshwater bivalve and macrophyta were stocked in 3 aquariums. The aquariums volumes are respectively 630-420-420 liter.

During the experiment the physical and chemical water analysis, from the outlet waters of the aquariums were; water temperature, pH, dissolved oxygen, ammonia, nitrite, nitrate, ortho-phosphate, total phosphorus, chlorophyll-a.

Throughout the experimental study, natural conditions were supplied to ensure for carp, freshwater bivalve and macrophyta. Stress factors were also observed by some physiological observations.

The fish were fed ad libitum with a diet containing 29,5% crude protein and 9,51% lipid. Eighty-five carp of two group sizes 16,21 g and 16,48 g grew respectively to 59 g and 59,77 g in 105 days of feeding.

At the end of this study, this integrated system effected significant improvements in the water quality of effluent being released from mirror carp. These improvements may be sufficient to enable recirculation of effluent back into the carp production ponds creating a more controlled system with minimal environmental impacts. So, this integrated system has been shown as a sustainable for water resources and reducing the environmental impacts of aquaculture effluent.



SU ÜRÜNLERİ AVLAMA VE İŞLEME TEKNOLOJİSİ ANABİLİM DALI

  

ÜÇOK ALAKAVUK Didem

Danışman : Prof. Dr. Sühendan MOL

Anabilim Dalı : Avlama ve İşleme Teknolojisi

Programı : İşleme Teknolojisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Sühemdan MOL

Prof. Dr. Mehmet ÇELİK

Doç. Dr. Özkan ÖZDEN

Doç. Dr. Taçnur BAYGAR

Doç. Dr. Saadet KARAKULAK

İstanbul Piyasasında Hazır Yemek Olarak Satılmakta Olan Su Ürünlerinde Riskli Mikroorganizmların Belirlenmesi
Son yıllarda dünya nüfusunun artışı, gıda teknolojilerindeki gelişmeler ve besleyici gıdalara olan talep hazır yemeklere olan ilgiyi arttırmıştır. Bu talebin karşılanmasında sağlıklı ve lezzetli olan su ürünlerinden imal edilmiş hazır yemekler önemli bir yer tutmaktadır. Bununla birlikte, su ürünleri diğer gıdalara göre daha hassas ve çabuk bozulan gıdalar olduğundan su ürünlerinden hazırlanmış yemeklerin üretiminde daha dikkatli olunmalıdır. Bozulma mikroorganizmalarına ek olarak su ürünleri birçok değişik insan patojenini de içermektedir. Bu yüzden su ürünlerinden imal edilmiş hazır yemeklerde gıda güvenliği çok önemlidir.

Bu çalışmada hazır yemek olarak en çok tüketilen donmuş ve soğutulmuş su ürünlerinde gıda zehirlenmesine sebep olan mikroorganizmaların varlığı ve miktarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. 2007-2008’de iki çeşit donmuş ürün (balık köftesi ve okyanus lokumu) dört farklı süpermarket zincirinin yedişer şubesinden, üç farklı soğutulmuş ürün (deniz ürünleri salatası, kalamar dolma, midye dolma) 12 farklı şarküteriden temin edilmiştir.

Yaz ve kış örneklemeleri iki tekrarlı olarak yapılmıştır. Ortam sıcaklığının artışına bağlı olarak yaz örneklemesinde temin edilen ürünlerin mikrobiyal yükü kış örneklemelerinde temin edilen ürünlerinkine göre daha yüksek bulunmuştur. Tüm örneklerde toplam mezofilik aerobik ve psikrofilik bakteri yükü limit değerlerin altında tespit edilmiştir. Örneklemesi yapılan tüm dondurulmuş ve soğutulmuş ürünlerin koliform bakteri yükü açısından tüketiminin riskli olduğu görülmüştür. Örneklerin Escherichia coli yükü genelde limitin üzerinde tespit edilmiştir. Psikrofilik bakteri, toplam koliform, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Bacillus cereus ve Clostridium perfingens yükleri okyanus lokumu örneklerinde en düşük oranlarda tespit edilirken midye dolma örneklerinde en yüksek oranda bulunmuştur.

Sonuç olarak; çalışmamızda su ürünlerinden imal edilen hazır yemeklerde hijyen eksikliği saptanmıştır. İyi kalitede ham materyal ve katkı maddesi, personel hijyeninin sağlanması, çapraz kontaminasyonun önlenmesi, gıda güvenliği kurallarının su ürünleri işletmelerinde uygulanmasının gerekli olduğu çok açıktır. Satış koşullarının iyileştirilmesi de özellikle su ürünlerinden imal edilmiş hazır soğutulmuş yemeklerde çok önemlidir.




Determination of the Risky Microorganisms In Ready-to-Eat Seafood Selling In Istanbul Market
In recent years, an a result of the increase of world population, developement of food technologies and demand for nutritious foods ready-to-eat foods became popular all over the world. Since they are healthy and tastefull ready-to-eat seafoods are the important part of this demand. However, it is well known that seafoods are more sensitive and perishable than other foods and more attention must be paid for ready-to-eat seafood process. In addition to spoilage microrganisms seafood comprises several different human pathogens. Thus food safety for ready-to-eat seafood is more important.

In this study it was aimed to determine the presence and levels of microorganisms causing food poisining in widely consumed frozen and chilled ready-to-eat seafood. Two types of frozen seafoods (fish balls and surimi based mediterrenean delight) from seven branches of four different supermarket chains and three types of chilled seafoods (seafood salad, stuffed calamari, stuffed mussel) from twelwe different retail market have been obtained during 2007-2008. Duplicate sampling has been carried out both in winter and in summer.

It has been determined that microbial levels of the summer samples are higher than the winter samples due to the ambient temperature. Total viable count and total psychrophilic aerobic bacteria counts of all samples were below the limit values. It has been found risky to consume all frozen and chilled seafood due to the coliform bacteria. In general Escherichia coli levels of the samples are over the limits. It has been determined that total psychrophilic bacteria, total coliform, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Bacillus cereus, and Clostridium perfingens levels in Mediterranean delight samples are lower than others but all these bacteria were higher in stuffed mussels.

In conclusion, a lack of hygiene at the production stage of ready-to-eat seafood has been seen in this study. It is clear that it is essential to use high quality raw material and ingredients, to provide personel hygiene, to prevent cross-contamination, to maintain food safety rules in the seafood processing establishments. Improving the selling conditions is also very important especially for the quality of chilled ready-to-eat seafood.



TOSUN Yasemin Şehnaz

Danışman :Prof. Dr. Özkan ÖZDEN

Anabilim Dalı :Avlama ve İşleme Teknolojisi

Programı :İşleme Teknolojisi

Mezuniyet Yılı :2010

Tez Savunma Jürisi :Prof. Dr. Özkan ÖZDEN

Prof. Dr. Sühendan MOL TOKAY

Doç. Dr. Fatih ÖZOĞUL

Doç. Dr. Hünkar Avni DUYAR

Doç. Dr. Taçnur BAYGAR



Dumanlanmış Balıklara İnokule Edilmiş Listeria Monocytogenes’in Farklı Uygulamalarla

İnhibisyonunun İncelenmesi

Bu çalışmada sodyum laktat (SL) katkısı, vakum ve modifiye atmosfer paketlemenin iki farklı sıcaklık (2±1ºC ve 7±1ºC) derecesinde depolanan dumanlanmış alabalıklara aşılanan Listeria monocytogenes ATCC 7644 gelişimine etkisi incelenmiştir.

Bu amaçla, 4-5 log kob/g L. monocytogenes ATCC 7644 ile kontamine edilmiş dumanlanmış alabalıklar altı gruba ayrılmışlardır. 1. ve 2. grup balık örnekleri sırasıyla sadece vakum ve modifiye atmosfer (%100 CO2) paketlenmiştir. 3. ve 4. grup balık örnekleri ise %3 SL ile muamele edilerek sırasıyla vakum ve modifiye atmosfer ile paketlenmiştir. 5. ve 6. grup balıklar %6 SL ile muamele edilerek sırasıyla vakum ve MAP ile paketlenmişlerdir. Tüm gruplar 2±1ºC ve 7±1ºC’de depolanmışlardır. Dumanlanma öncesinde ve sonrasında balık etlerinin besin değeri ve pH değeri, Listeria monocytogenes, toplam mezofilik aerobik bakteri ve toplam psikrofilik bakteri sayım analizleri yapılmıştır. İki farklı sıcaklık değerlerinde depolanan (2°C±1 ve 7°C±1) örneklerde haftada bir olmak üzere Listeria monocytogenes, toplam mezofilik aerobik bakteri, toplam psikrofilik bakteri ve pH analizleri yapılmıştır.

Her iki SL konsantrasyonu ile muamele edilen ve modifiye atmosfer ile paketlenen örneklerde 2±1ºC’de depolama sonunda Listeria monocytogenes inhibisyonu sağlanmış olup, vakum paketlemenin inhibisyonda etkili olmadığı belirlenmiştir. Toplam mezofilik ve psikrofilik bakteri sayımı analiz sonuçlarına göre, depolamanın sonunda MAP’ın mezofilik ve psikrofilik bakteri yükünü düşürmede vakum paketlemeye göre daha etkili olduğu bulunmuştur. 7±1ºC’de depolama sonunda ise tüm örneklerde Listeria monocytogenes inhibisyonu sağlanmamıştır. Toplam mezofilik ve psikrofilik bakteri sayımı analiz sonuçlarına göre ise MAP ve vakum paketlemenin toplam mezofilik ve psikrofilik bakteri sayısını düşürmede etkili olmadığı bulunmuştur.

Sonuç olarak yapılan bu çalışmada %100 CO2 ile MAP paketlemenin düşük (2±1ºC) depolama sıcaklığında dumanlanmış alabalıklarda önemli bir risk faktörü olan Listeria monocytogenes gelişimini inhibe ettiği, yüksek (7±1ºC) depolama sıcaklığının ise inhibisyonda etkili olmadığı görülmüştür. Ayrıca, vakum paketlemeninin ve sodyum laktat uygulamasının her iki depolama sıcaklığında dahi Listeria monocytogenes inhibisyonunda etkili olmadığı belirlenmiştir


A Survey On The Inhıbıtıon Of Inoculated Listeria Monocytogenes Wıth Several

Applıcatıons On Smoked Fısh

In this study, the effects of sodium lactate (SL), vacuum and modified atmosphere packaging on the growth of Listeria monocytogenes ATCC 7644 inoculated in smoked trout fillets under two different temperatures (2±1ºC and 7±1ºC) was investigated.

For this purpose, smoked trout inoculated with Listeria monocytogenes ATCC 7644 at doses of 4-5 log kob/g were divided into 6 groups. First group was packed under vacuum, whereas second group was packed with modified atmosphere (%100 CO2). Third and fourth group was packed under vacuum and MAP after 3% SL application, respectively. Fifth group and sixth group include vacuum packed and MAP fish after 6% SL application, respectively. All groups were stored at 2±1ºC and 7±1ºC. Proximate composition and pH changes of fish muscle, Listeria monocytogenes, total mesophilic aerobic bacteria and total psychrophilic bacteria counts were analysed before and after smoking process. Listeria monocytogenes, total mesophilic aerobic bacteria and total psychrophilic bacteria and pH analysis was also performed once a week during storage of fish at 2±1ºC and 7±1ºC.

L. monocytogenes inhibition was observed in trout packed with MAP at 2±1ºC. Vacuum packaging had no effect on the inhibition of L. monocytogenes. The results of total mesophilic and psychrophilic bacteria counts showed that MAP was more effective in reducing the bacterial growth than vacuum packaging. However, listeria was not inhibited in fish stored at 7±1ºC. Microbiological results also showed that MAP or vacuum packing had no effect in reducing mesophilic and psychrophilic bacterial load in fish stored at 7±1ºC.

In conclusion, this study results showed that Listeria monocytogenes inhibition can be achieved using 100% CO2 MAP packaging at low temperature (2±1ºC) conditions, although high temperature conditions (7±1ºC) had no inhibition effect on L. monocytogenes growth. Vacuum packing and sodium lactate application did not have any effect on the inhibition of L. monocytogenes in smoked trout at both temperatures.



SU ÜRÜNLERİ TEMEL BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

YARDIMCI Cumhur Haldun
Danışman : Doç. Dr. Gülşen ALTUĞ

Anabilim Dalı : Su Ürünleri Temel Bilimleri

Programı : İç Sular Biyolojisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Gülşen ALTUĞ

Prof. Dr. Akın CANDAN

Prof. Dr. Rikap YÜCE

Prof. Dr. Bülent KESKİNLER

Doç. Dr. Reyhan AKÇAALAN ALBAY

Sapanca Gölü Bakteriyolojik Kirlilik Düzeyi İle Enterobacteriaceae Üyelerinde Beta-Laktam Antibiyotik Dirençlilik Frekansının Araştırılması
Bu çalışma, Sapanca Gölü’nün bakteriyolojik kirlilik düzeyini biyoindikatör Toplam Koliform ve Fekal Kolifom bakterilerle belirlemek ve bunları kimyasal su kalitesi parametreleri ile ilişkilendirmek, Sapanca Gölü yüzey sularından ayırımı yapılan Enterobacteriaceae üyesi bakterilerin β-laktam antibiyotik türevlerine olan dirençliliklerini tespit etmek amacı ile planlanmıştır.

Şubat 2005-Ocak 2006 tarihleri arasında Sapanca Gölü’nde seçilen 7 istasyondan alınan yüzey suyu örnekleri aynı gün laboratuvara getirilmiştir. Membran Filtrasyon Tekniği ile süzülerek m-Endo ve m-FC besiyerinde inkübe edilen örneklerde Fekal Koliform ve Toplam Koliform düzeyi tespit edilmiştir. Biyokimyasal testlerle teşhisi yapılan Enterobacteriaceae üyelerinin AMC, AMP, CRO, CTX, CXM ve IPM’e karşı dirençlilik yüzdeleri araştırılmıştır.

Gölün Batı tarafını temsil eden ilk üç istasyonda toplam koliform ve fekal koliform 24x103 kob/100 ml düzeyinde saptanmıştır. Yerleşim alanlarının bulunduğu ve evsel atıkların daha yoğun olduğu bu bölgede, yaz boyunca devam eden yüzme amaçlı kullanım için bu durumun potansiyel risk oluşturduğu, klimatik etkenlere (yağmur, rüzgâr, dalga) bağlı olarak sonraki örneklemelerde Batı kısımda noktasal kirlilik olarak düşünülen bakteriyel yoğunluğun diğer istasyonlara da zaman zaman taşınabildiği görülmüştür.

Enterobacteriaceae familyasına ait 146 izolatın % 67,12’si Ampisiline dirençli bulunmuş ve bunu sırasıyla % 63,01 olarak CXM, %50,00 olarak AMC, %36,98 olarak IPM, %2,74 olarak CTX ve % 1,37 olarak CRO izlemiştir.

Sonuçlar Sapanca Gölü’nden izole edilen bakterilerin tüm dünyada yaygın olarak kullanılan beta-laktam antibiyotik türevlerine karşı gösterdiği dirençliliğin, evsel atıkların olumsuz etkilerinden biri olduğunu göstermiştir. Ekosistem ve halk sağlığı için önemli olan bakteriyolojik kirliliğin, bölgede Enterobacteriaceae üyelerinde beta-laktam antibiyotik dirençliliğini arttırdığı ve çoklu antibiyotik dirençli bakterilerin enfeksiyon etkeni olarak potansiyel risk oluşturduğu görülmüştür.

  

 



Level Of Bacterıal Pollutıon And Frequency Of Beta-Lactam Antıbıotıc Resıstance Of Enterobacterıaceae In The Surface Water From Sapanca Lake
This study was planned to determine the level of bacteriological pollution of Lake Sapanca with bioindicator bacteria, Total Coliform and Fecal Coliform, and their relationship with some water quality parameters, and to investigate the resistance of Enterobacteriaceae members, isolated from surface waters of Sapanca Lake, to beta-lactam antibiotic derivatives.

The surface water samples were taken from seven stations selected at Lake Sapanca and transported to the laboratory in the same day between February 2005 and January 2006. The level of Fecal Coliform and Total Coliform were determined in the samples filtered using Membrane Filtration Technique and incubated on m-Endo, m-FC agar. The antibiotic resistance percentage of Enterobacteriaceae members, identified using biochemical tests, to AMC: Amoxicillin clavulanic acid, AMP: Ampicillin, CRO: Ceftriaxone, CTX: Cefotaxime, CXM: Cefuroxime, IPM: Imipenem were investigated.

In first three stations, represented Western part of the lake, levels of Total Coliform and Fecal Coliform were determined as 24x103 cfu/100 ml. This result posed a potential risk for swimming throughout summer season, as this is a residential area and has a higher amount of domestic waste water. It was observed that bacteriological pollution was carried to the other stations by climatic factors (rain, wind, and wave) in the following sampling period.

146 strains belonging to Enterobacteriaceae, were resistant to ampicillin (AMP) in the percentage of 67,12% and followed by the other antibiotics; CXM 63,01%, AMC 50,00%, IPM 36,98%, CTX 2,74%, and CRO 1,37%.

The results indicate that the resistance of isolated bacteria against beta-lactam antibiotics, which are used as current antibacterial agents all over the world, is one of the negative effects of anthropogenic factors in Sapanca Lake. As a result of bacterial pollution which is important in ecosystems and thus in human health, the level of beta-lactam antibiotic resistance of Enterobacteriaceae members increased and multi-drug resistance bacteria are a potential risk of infection in this region.


TONAY Arda Mehmet
Danışman : Prof. Dr. Bayram ÖZTÜRK

Anabilim Dalı : Temel Bilimler

Programı : Deniz Biyolojisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Bayram ÖZTÜRK

Prof. Dr. Gülşen ALTUĞ

Prof. Dr. Enis MORKOÇ

Prof. Dr. Ertuğ DÜZGÜNEŞ

Prof. Dr. Hüsamettin BALKI

Batı Karadeniz’de Karaya Vuran Cetacea Türlerinin Kalkan Balığı Avcılığı İle Etkileşimi
Karadeniz, yarı kapalı bir deniz olduğundan aralarında memelilerin de bulunduğu deniz canlılarının yaşam alanlarının zarar görmesi ve kirlilik gibi tehditlere karşı çok hassastır. Karadeniz’de üç Cetacea türü yaşamaktadır; bunlar mutur (Phocoena phocoena), afalina (Tursiops truncatus), ve tırtak (Delphinus delphis)’tır. Karadeniz’de yaşayan yunuslar tesadüfi ağa yakalanma (bycatch), habitat kaybının neden olduğu besin azalışı, deniz kirliliği ve salgın hastalık sonucu kitlesel ölümler gibi birçok tehditle karşı karşıyadır. Ancak, bölgede koruma altında olan Cetacea türlerinin ölümleri ve biyoekolojileri hakkında periyodik olarak yapılmış yeteri kadar çalışma yoktur. Bu nedenle tehditlerin değerlendirilmesi ve bu canlılar hakkındaki temel bilgilerin toplanması, etkin koruma önlemlerinin belirlenip uygulanması açısından önemlidir.

Bu çalışmanın amacı; öncelikli olarak Batı Karadeniz’de karaya vuran ve kalkan dip uzatma ağlarına tesadüfi yakalanan Cetacea türleri hakkında bilgi toplamak, bu şekilde ölen Cetacea miktarını belirleyebilmek ve kalkan av mevsimi dışında bölgede gerçekleşen ölümler hakkındaki ilk biyolojik bilgileri almaktır. Yaş tayinleri ile ilkbahar-yaz mevsiminde Türkiye’nin Batı Karadeniz kıyılarında yaşayan mutur popülasyonunun yaş-boy kompozisyonunu belirlemek amaçlanmıştır.

Bu çalışmada Batı Karadeniz’de kalkan ağlarına tesadüfi yakalanan ve karaya vuran Cetacea ölümleri incelenmiştir. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde işbirliği yapan balıkçı teknesinin 2007 ve 2008 yıllarındaki iki kalkan av sezonunda avcılığı izlenmiş, tesadüfi ağlarına yakalanan Cetacea türleri incelenmiştir. İkinci bölümde Türkiye’nin Batı Karadeniz sahilleri 2007 baharı ve 2009 yazı arasında mevsimsel olarak taranmış, karaya vuran Cetacea türleri tespit edilmiş, kalkan balıkçılığı ile ilişkisi araştırılmıştır. Üçüncü bölümde ise en çok ölümün görüldüğü tür olan muturların diş örneklerinden yaş tayinleri yapılarak kalkan balıkçılığının popülasyona etkisi anlaşılmaya çalışılmış ve Batı Karadeniz mutur popülasyonunun biyoekolojileri hakkında bilgi edinilmiştir.

Bu çalışmada 2007-2009 yılları arasında bölgede 25’i tesadüfi ağa yakalanma, 83’ü karaya vurma olmak üzere toplam 108 Cetacea ölümü rapor edilmiştir. Kalkan avcılığında hem 2007 hem de 2008 yılları için CPUE (Catch Per Unit Effort) değeri km başına 0,19 Cetacea bireyi olarak bulunmuştur. Tesadüfi ağa yakalanmaların % 75’inin kalkan av yasağının olduğu Mayıs ve Haziran aylarında gerçekleştiği görülmüştür. Üç tür içinde kalkan avcılığı en fazla muturların (% 98) ölümüne neden olmaktadır. Bölgede kalkan avcılığında 2007 yılında 361(±332)-1829(±675) (SE), 2008 yılında 608(±408)-2249(±790) (SE) adet muturun öldüğü tahmin edilmektedir. Afalina için ise 2007 yılında 153±142 (SE) adet tahmin edilmiştir.

Karaya vuran Cetacea bireyleri ileri derecede bozunmuş olduğundan çok azının (% 16) balıkçılıkla etkileşimi kesin olarak tespit edilmiştir. Ancak yasak kalkan av sezonunu da kapsayan bahar ve yaz mevsiminde (% 72) sonbahar ve kış mevsimine (% 28) göre daha fazla ölüm gözlenmiştir. 2009 yaz mevsiminde daha çok tırtak türünü etkileyen bir toplu karaya vurma vakası (her üç türden en az 114 birey) yaşanmıştır.

Bölgede en çok mutur ölümü erkeklerde 111-120 cm, dişilerde 121-130 cm boy aralığında görülmektedir. Örnekleme yapılabilen toplam 32 muturun (tesadüfi yakalanan 19 ve karaya vuran 13 birey) yaş tayinlerine göre; karaya vuran hayvanlarda en çok ölüm 1 (% 31), 4 (% 23) ve 5 (% 23) yaşlarında, ağa yakalananlarda ise 4 (% 26) ve 5 (% 21) yaşlarında görülmüştür. Dip uzatma ağları ile yapılan özellikle Mayıs ve Haziran aylarındaki kalkan balığı avcılığı, mutur stoklarının sürdürülebilirliği için bir tehlikedir. Özellikle gebelerin, yavru bakımı yapan dişilerin, ergin olmayan ve erginleşmekte olan (3-4 yaş) bireylerin ölümü olumsuz etkiyi artırmaktadır. Kalkan av yasağının gerektiği gibi uygulanması koruma altında olan ve dünya denizlerinde sadece Karadeniz’de yaşayan bu Karadeniz alt türünde görülen ölümlerin azalmasını sağlayacaktır.

Bu çalışma verileri ile aynı bölgede 1999, 2002 ve 2003 yıllarında kalkan ağlarına tesadüfi yakalanan (n=91) ve 2003-2005 yılları arasında karaya vuran muturların (n=232) boy ve cinsiyet bilgileri incelendiğinde, dişilerin erkeklerden yaklaşık 10 cm daha uzun olduğu ortaya çıkmıştır. Ortalama boy dişilerde 121,1±22,37 cm (% 95 CI), erkeklerde 111,1±28,93 cm (% 95 CI) olarak bulunmuştur. En büyük boy dişilerde 140 cm, erkeklerde 132 cm’dir. En küçük yeni doğan 63 cm boyundadır. Yavrulama zamanı Nisan-Haziran aylarıdır. Asimptotik boy dişilerde 120,4 cm; erkeklerde 116,6 cm bulunmuştur. Bulunan en yaşlı birey 8 yaşındadır. Asimptotik boyları Kuzey Karadeniz ve Azak Denizi’nde yaşayanlardan yaklaşık 10 cm kısadır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, Güneybatı Karadeniz’de yaşayan muturlar Karadeniz’de ve dünya denizlerinde yaşayan diğer muturların en küçükleridir.

Bu çalışmanın ortaya koyduğu sonuç ve öneriler, Türkiye’nin Batı Karadeniz kıyılarında yaşayan Cetacea türleri için daha ayrıntılı bir koruma planının hazırlanmasında ve uygulanmasında kullanılabilecek temel verileri oluşturmaktadır.




Interaction With The Cetacean Strandings And Turbot Fisheries In The Western Black Sea
The Black Sea is almost an enclosed sea, and therefore very sensitive to threats such as pollution and deterioration of habitats of marine organisms, including marine mammals. There are three Cetacean species living in the Black Sea; the harbour porpoise (Phocoena phocoena), bottlenose dolphin (Tursiops truncatus) and common dolphin (Delphinus delphis). Cetaceans in the Black Sea are faced with several threats such as accidental catches in fishing gear (bycatch), habitat degradation causing the reduction of prey resources, marine pollution and epizootics resulting in Cetacean mass mortality events. However, there are not sufficient studies, conducted on a periodical basis, on mortality and life stories of the protected Cetacean species in the region. Therefore it is important to assess the threats and gather basic knowledge about these animals to elaborate and implement effective conservation measures.

The aim of this study is to gather information on Cetacean bycaught in bottom gillnets and stranded ashore, to determine the number of Cetaceans that died this way, and to collect biological information on dead Cetaceans in the area, out of the turbot fishing season. The age determination was conducted to understand the age-size composition of the harbour porpoise population living off the Turkish Western Black Sea coast during spring and summer, and effects of turbot fishery on the harbour porpoise population.

In this study, the mortality of Cetaceans bycaught in turbot nets and stranded on the Western Black Sea coast was examined. This study consists of three parts. In the first part, the cooperative turbot fishing boat was observed during two fishing seasons in 2007 and 2008, and Cetaceans bycaught in their nets were examined. In the second part, the Turkish Western Black Sea coast was surveyed seasonally between the spring of 2007 and summer of 2009, stranded Cetacean species were determined, and its relation with turbot fishery was studied. In the third part, effects of turbot fishery on the harbour porpoise population, the most common species found dead, was examined through age determination using teeth, and information on the life history of harbour porpoises in the Western Black Sea was obtained.

A total of 108 Cetacean specimens were examined in this study during 2007-2009, 25 of which were bycaught and 83 were stranded. In turbot fishery, the CPUE was found to be 0.19 Cetacean individuals per kilometer in both 2007 and 2008. It was observed that 75% of the bycatches occurred during May and June, when turbot fishery was banned. Among three Cetacean species, turbot fishery causes the death of harbour porpoises the most (98% ). It was estimated that the number of harbour porpoises died during turbot fishing was 361(±332)-1829(±675) (SE), in 2007 and 608(±408)-2249(±790) (SE) in 2008. The estimated number of bottlenose dolphins died in the same way was 153±142 (SE) for 2007.

Among the stranded Cetaceans, only a few individuals (16% ) showed some evidence of net entanglement because stranded Cetacean specimens were at an advanced stage of decomposition. However, more strandings were observed during late spring and early summer (72% ), which includes the illegal turbot fishing season, compared to autumn and winter (28% ). In the summer of 2009, there was a case of unusual mass stranding (at least 114 individuals of all three species), which mostly affected the common dolphins.

Most dead harbour porpoises were individuals between 111-120 cm in length for males and 121-130 cm for females. According to the age determination of 32 harbour porpoises (19 bycaught and 13 stranded individuals), most stranded animals were observed in the age of 1 (31% ), 4 (23% ) and 5 (23% ), and among bycaught animals in the age of 4 (26% ) and 5 (21% ). Turbot fishing by using bottom gillnets, especially in May and June, is a threat to the sustainability of harbour porpoise stocks. Especially the death of pregnant and nursing females as well as immature and maturing (age 3-4) individuals would increase the negative effect. The proper implementation of the ban on turbot fishing will result in a decrease in the mortality of this Black Sea subspecies.

When examining the body length and age data of the harbour porpoises bycaught in turbot nets (n=91) in 1999, 2002 and 2003, and of the stranded harbour porpoises (n=232) in 2003-2005 in the same area (as this study was conducted), it was found out that females were approximately 10 cm longer than males, the avarage body length of the females was 121.1±22.37 cm (95% CI), and the average body length of the males was 111.1±28.93 cm (95% CI). The maximum body length was 140 cm for females and 132 cm for males. The smallest newborn was 63 cm. The breeding period was April-June. Asymptotic length of the species was 120.4 cm for females and 116.6 cm for males. The oldest individual found was 8 years old. The asymptotic length of harbour porpoises in this area was found to be about 10 cm shorter than those living the Northern Black Sea and the Azov Sea. According to the results of this study, the harbour porpoises living in the Southeastern Black Sea are the smallest among the other harbour porpoises living in the Black Sea and other seas in the world.

It is envisaged that the results and suggestions presented by this study can be used in designing and implementing a better elaborated conservation plan for Cetacean populations in the Western Turkish Black Sea coast.




Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin