Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı


Effect Of Viscum Album Extract On The Expressıon Of Stress Proteıns In C6 Rat Glıoma Cells



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə6/19
tarix17.11.2017
ölçüsü1,03 Mb.
#31999
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

Effect Of Viscum Album Extract On The Expressıon Of Stress Proteıns In C6 Rat Glıoma Cells

It is known that expression of some stress proteins are elevated in brain tumors, as in many cancer types. Especially, the increase in the expression of Hsp27 and Hsp70 make the cancer cells more resistant to the treatment. In recent years, it has been found that some forms of 14-3-3 protein have also similar effect on various cancer types and therefore, 14-3-3 proteins are approved as stress proteins. This type of proteins become targets in new drug development studies since suppressing the expression of stress proteins supports the treatment process.

It is known that some antioxidants suppress Hsp expression. In this sense, Viscum album that is used as a supplement in cancer treatment, might have a potential of showing a similar effect. The subspecies of this semiparasitic plant, which was collected from lime trees (V. album ssp. album) is very rich regard to methanol soluble antioxidants.

The main purpose of this study is to determine the effect of the methanolic extract of V. album ssp. album on the C6 rat glioma cells, which are used as a model of brain tumors and to achieve some molecular evidences related to the usage of this plant in cancer treatment. Primarily, Hsp27, Hsp70 and 14-3-3 proteins, those expression levels are elevated in brain tumors were investigated in this study.

In the first stage of the study, the effect of methanolic extract on the cell survival was examined. According to the results of cytotoxicity analysis, the concentration that show neither a cytotoxic nor a proliferative effect on the cells was found as 100 μg/ml and this dose of extract was applied to the cells on every stage of the study. The effect of the extract application on the soluble protein profile was exhibited by using 1- and 2- dimensional electrophoresis (1- and 2-DE) techniques. The proteins separated on 1-D gels were transferred to membrane using Western blotting technique and were reacted with the antibodies that are specific to the Hsp27, Hsp70 and 14-3-3 proteins. According to the results of this analyses, Viscum album extract does not effect the expression levels of 14-3-3 , γ, and  forms that are induced by high temperature; reduces the expression levels of Hsp27 and 14-3-3  and  forms, and induces the expression level of Hsp 70.

The proteins separated with 2-DE, were stained with silver nitrate and compared by using gel documentation system. Nearly 700 spots were detected in different samples, with slight dissimilarities. Studies were carried on by focusing target stress proteins. Only the thirteen spots of total 20 spots cut from 2-D gels, stained by dyes compatible with MALDI-TOF MS analysis, were matched in MASCOT database. By the overall assessment of the results of the peptide mass fingerprint spectra, Mowse scores and probable sequence matches belonging to these 13 proteins, 5 proteins induced by heat shock corresponded to Hsp70s in rats. These proteins are, precursor of Grp75, Hsp72-ps1 (Hsp70), Hsc70, Hsc71 and mitochondrial Grp75. Qualitative data showed that beta-kristallin A1, a member of sHSP family, was also induced, but the Mowse score of this protein was quite low.

In conclusion, it seems that methanolic extract of Viscum album might have a potential in using to suppress Hsp27, 14-3-3 and 14-3-3  stress proteins, those expression levels are highly elevated in brain tumors. However, Hsp70 induction should be considered.

Data obtained in this study, will lead to new studies on the chemical composition and action mechanism of Viscum album methanol extract.


  

KARAKAŞ Özge
Danışman : Doç. Dr. Filiz GÜREL

Anabilim Dalı : Moleküler Biyoloji ve Genetik

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Filiz GÜREL

Prof. Dr. Avni KURU

Prof. Dr. Şule ARI

Prof. Dr. Beyazıt ÇIRAKOĞLU

Prof. Dr. Meral ÜNAL



Kışlık Ekmeklik Buğday (Triticum Aestivum L.)’Da Sarı Pas Hastalığına Dayanıklılığın Biyoteknolojik Yöntemlerle İncelenmesi
Puccinia striiformis f. sp. tritici’nin neden olduğu sarı pas hastalığı dünyada buğday üretiminin en önemli sınırlayıcısıdır ve gıda güvenliği için ciddi bir tehdittir. Bu çalışmada Türkiye’de yetişen ve sarı pasa hassasiyetleri daha önce belirlenmiş olan bazı kışlık ekmeklik buğday genotiplerinde genetik çeşitliliğin belirlenebilmesi ve bu hastalığa dayanıklılıkla ilişkili markır bulunması amacıyla EST (anlatım yapan işaretlenmiş diziler) kökenli kontigler, singletonlar ve RGA (direnç gen analogları)-EST’leri incelenmiştir. Bu amaçla sarı pas uygulanmış buğdaya ait toplam 1549 EST’den biyoinformatik analiz ile 136 adet kontig ve 989 adet singleton elde edilmiştir. BlastX taramasına göre kontiglerin %29’u (39) ve singletonların %10’u (96) Triticum aestivum genleri ile homoloji göstermiştir. Kontig ve singletonlarla eşleşen veri tabanı (BlastX) protein sentezi, fotosentez, metabolizma ve enerji, stres proteinleri, transporter proteinler, protein parçalanma ve yeniden dönüşümü, hücre büyüme ve bölünmesi, reaktif oksijen süpürücüleri gibi 8 fonksiyonel gruba ayrılmıştır. Kontig ve singletonlardan tasarlanan primerlerle gerçekleştirilen PZR analizleri kontiglerde en polimorfik fonksiyonel kategorinin fotosentez; singletonlarda ise en polimorfik fonksiyonel kategorinin metabolizma ve enerji olduğunu göstermiştir. EST kökenli primerler ile yapılan PZR analizi çalışmalarında çeşitli derecelerde polimorfizm görülmesine karşın, hassas ve dayanıklı bireyleri ayıracak moleküler markır elde edilememiştir. Elde edilen DNA bandı paternleri buğday genotiplerinde genetik uzaklığı araştırmada kullanılmıştır. Sonuç olarak, en yakın çeşitler Harmankaya99 ve Sönmez2001 (0.2359) iken, en uzak çeşitler ise Aytın98 ve Izgi01 (0.3973) olmuştur.

Genetik çeşitlilik çalışmalarında ayrıca NBS-LRR (lösince zengin tekrarlar) sınıfına ait buğday dizilerinden kökenlenen ve RGA-EST’lerini içeren 77 NBS, kullanılmıştır. PZR analizlerinde 77 RGA-EST primeri kullanılmış ve 38 tanesi genotipler arasında polimorfik bant profili göstermiştir. Sonuçlar EST kökenli dizilerin genetik çeşitlilik çalışmalarında son derece değerli kaynaklar olabileceğini ve hastalık direnç genlerinin etiketlenebileceği haritalama populasyonlarının geliştirilmesinde kullanılabileceğini göstermektedir.



Çalışmada, sarı pas bulaşmış hassas ve dayanıklı buğday çeşitleri kullanılarak EST temeline dayanan çoklu gen anlatım analizleri gerçekleştirilmiştir. Bunun için sadece stres ve stresle ilişkili kontig ve singletonlar kullanılmıştır. Ayrıca ilgili veritabanlarında hastalık dayanıklılığından sorumlu genler belirlenerek bu dizilerden GeXP sistemine uygun primerler tasarlanmıştır. Çoklu gen anlatım analizleri hem sarı pas bulaştırılmış hem de kontrol bitkilerin RNA örneklerinde gerçekleştirilmiştir. Hastalık dayanıklılık mekanizmasını tetikleyecek koşulları taklit edebilmek amacıyla 5 farklı zaman aralığı (0., 8., 12., 24. ve 48. saat) seçilmiştir. Altı buğday genotipi (Triticum aestivum L. cvs. PI178383, Izgi01, Sönmez2001- sarı pasa dayanıklı genotipler ve Triticum aestivum L. cvs. Harmankaya99, ES14, Aytın98-sarı pasa hassas genotipler) seçilen zaman aralıklarında gen anlatım analizlerinde kullanılmıştır. Sonuç olarak, hastalıkla inoküle olmuş bitkilerde anlatımları artan genler arasında PR5 (Patogenezle ilişkili gen), PR2 (singleton CA598181’in BlastX homoloğu) ve GRAB2 (singleton CA597983’ün BlastX homoloğu) genleri öne çıkmış, bu genlerin anlatımları kontrol bitkilerde belirlenmemiştir. Bu genlerin, bitkilerde patojen saldırısına yanıtta önemli rol oynadığı bilinmektedir.
Investigation Of Yellow Rust Disease Resistance In Winter Type Bread Wheat (Triticum Aestivum L.) Using Biotechnological Methods
Wheat yellow rust, caused by Puccinia striiformis f. sp. tritici, is a major constraint in wheat production and is a serious threat to food security worldwide. In this study, EST (Expressed Sequence Tag)-derived contigs, singletones and RGA (Resistance Gene Analogue)-ESTs were used to assess genetic diversity and in order to identify molecular markers related to yellow rust disease resistance among some Turkish wheat genotypes which have been cultivated and examined for their sensitivity to yellow rust disease previously. For this purpose, 136 contigs and 989 singletones were obtained from 1549 ESTs (belong to wheat treated by yellow rust) which were present in databases by a bioinformatics study. Results of the BlastX search showed that 29% (39) of contigs and 10% (96) of singletones have homology to genes of Triticum aestivum. The database-matched contigs and singletones (BlastX) were assigned to 8 functional groups such as protein synthesis, photosynthesis, metabolism and energy, stress proteins, transporter proteins, protein breakdown and recycling, cell growth and division and reactive oxygen scavengers. PCR analyses with primers designed from contigs and singletones showed that the most polymorphic functional category of contigs were photosynthesis and the most polymorphic functional category of singletones were metabolisms and energy. As a result of the PCR analyses with EST-derived primers, a numbers of polymorphic bands obtained however those do not include markers to distinguish sensitive and resistance parents. Instead, DNA banding patterns were used to analyse genetic variability among the resistant and susceptible wheat genotypes, and the mean genetic distance between the genotypes was pointed in this study. The lowest genetic distance was determined between Harmankaya99 and Sönmez2001 (0.2359), and the highest genetic distance between Aytın98 and Izgi01 (0.3973).

77 Wheat NBS (Nucleotide Binding Site) containing RGA-ESTs derived from two NBS regions from wheat sequences of the NBS-LRR (Leucine Rich Repeat) class, were also used for genetic diversity analysis. 77 RGA-EST derived primers were used for PCR analysis and 38 of them showed polymorphic banding profile between the genotypes. The results indicated that EST-derived sequences can be used for genetic diversity studies as highly valuable sources and they were useful in the identification of suitable parents for the development of mapping populations for tagging disease resistance genes.

EST-based multiplex gene expression analyses were performed by using yellow rust infected susceptible and resistant wheat varieties. Only stress and stress related contigs and singletones were selected for the analyses. In addition, the genes responsible for the disease resistance were determined in the related databases and used for primer design proper to GeXP system. Multiplex gene expression analyses were conducted using RNA samples from yellow rust infected and control plants. 5 different time points (0h, 8h, 12h, 24h and 48h) were chosen to mimic the conditions, trigger disease resistance mechanism. Six bread wheat genotypes (Triticum aestivum L. cvs. PI178383, Izgi01, Sönmez2001- yellow rust resistant cultivars and Triticum aestivum L. cvs. Harmankaya99, ES14, Aytın98- yellow rust susceptible cultivars) were used in the chosen time points for the gene expression analyses. As a result, PR5 (Pathogenesis related gene5), PR2 (BlastX homolog of singletone CA598181) and GRAB2 (BlastX homolog of singletone CA597983) were the genes with high expression levels in inoculated plants while there was no expression in the controls. These genes are known to have important roles in defense response mechanisms during the pathogen attacks in plants.

ORMAN MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI

ÖZCAN Mehmet

Danışman : Doç. Dr. Ferhat GÖKBULAK

Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği

Programı : Havza Yönetimi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Ferhat GÖKBULAK

Prof. Dr. Kamil ŞENGÖNÜL

Prof. Dr. Refik KARAGÜL

Prof. Dr. Memduh SERİN

Prof. Dr. Ahmet HIZAL




İzmit-Yuvacık Havzası Orman İçi Meraları ve Mera Vejetasyonu Karakteristikleri

Ülkemizde orman içi mera olarak adlandırılan orman içi açıklıklar yaban hayvanlarına yem temin etme, bitki çeşitliliği ve hidrolojik döngüde oynadığı rol bakımından büyük öneme sahiptirler. Bu açıklıklardaki yem üretimi ve bitki çeşitliliği kendine özgü mikro iklim koşullarına ve bitki besin maddesi dağılımına bağlıdır. Orman içi meralar büyüklüklerine, yükseltilerine ve etrafını çevreleyen meşcere tipine bağlı olarak tarım alanları ve diğer meralardan farklı mikro iklim koşullarına sahip olabilmektedirler. Bu durum orman içi meralarda fiziksel, kimyasal, biyolojik ve hidrolojik süreç ve döngüleri de etkilemektedir. Orman içi meralar bu mikro iklim koşullarının bir sonucu olarak farklı karakteristiklere sahip olmakta ve alanın büyüklüğüne, yükseltisine ve etrafını çevreleyen meşcere tipine bağlı olarak yem üretimi, bitki ile kaplı alan, bitki çeşitliliği ve besin döngüsü farklılık gösterebilmektedir.


Bu çalışmanın amacı orman içi meralarda yem üretimi, bitki ile kaplı alan, bitki çeşitliliği gibi çeşitli bitkisel özellikler ile seçilen bazı kimyasal toprak özelliklerinin (pH, elektriki iletkenlik, organik madde, fosfor, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve azot) orman içi mera büyüklüğü, yükseltisi ve etrafını çevreleyen meşcere tipine bağlı olarak nasıl bir değişim gösterdiğinin belirlenmesidir.
Çalışma İzmit ili Yuvacık havzasında yürütülmüştür. Araştırma 3 faktörlü tamamen tesadüfi alt örneklemeli blok deseni şeklinde olup, faktörler orman içi mera büyüklüğü (0-5 ha, 5-15 ha ve 15 ha <), yükseklik kademesi (800-1000 m ve 1000-1200 m) ve merayı çevreleyen farklı meşcere tipidir (Kayın meşceresi ve karışık meşcere). Elde edilen veriler iki yönlü varyans analizi ile değerlendirilmiş, ortalamalar Tukey testi ile karşılaştırılmıştır (P<0,05). Ayrıca ölçülen bitkisel parametreler ve kimyasal toprak özellikleri ile yukarıda sözü edilen faktörler arasındaki ilişkiyi saptamak üzere regresyon ve korelasyon testleri de gerçekleştirilmiştir.
Araştırma sonuçlarına göre; bitki ile kaplı alan yüzdesinin mera alanı büyüklüğü ve yükseltinin artması ile birlikte ve karışık meşcere ile çevrili meralarda arttığı belirlenmiştir. Buğdaygil familyasına ait bitki türlerinin floristik kompozisyondaki oranı da yine mera alanı büyüklüğü ve yükseltinin artması ve karışık meşcere ile çevrili meralarda artarken, diğer familyalara ait bitki türlerinin floristik kompozisyondaki oranı mera büyüklüğü, yükselti ve karşık meşcere ile çevrili meralarda azalmıştır. Ancak diğer familyalara ait bitki türlerinin floristik kompozisyona katılma oranları her koşulda buğdaygil ve baklagil familyasına ait bitkilerden daha yüksek bulunmuştur. Öte yandan yem verimi mera büyüklüğü ve yükselti ile birlikte azalırken, toprak altı biomass miktarı ise mera büyüklüğü ve yükselti ile birlikte artmıştır. Bitki türü çeşitliliği ve bitki sayısı üzerinde mera alanı büyüklüğünün, yükseltisinin ve etrafını çevreleyen meşcere tipinin herhangi bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.
Toprak özelliklerinden pH yükseklik ile birlikte azalırken, elektriki iletkenlik, organik madde miktarı, fosfor, sodyum, potasyum, magnezyum ve azot miktarları yükselti ile birlikte artmıştır.
Ana faktör olarak mera alanı büyüklüğünün toprak özellikleri üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Örneğin toprakların elektriki iletkenlik ve sodyum değerleri alan büyüdükçe azalırken, potasyum ve magnezyum miktarı artmıştır. Bununla birlikte en düşük organik madde, kalsiyum ve azot değerleri 5-15 ha büyüklüğündeki meralarda tespit edilmişken alan büyüklüğünün pH üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.
Toprakların kimyasal özellikleri alanın etrafını çevreleyen meşcere tipine bağlı olarak da değişiklikler göstermiştir. Örneğin kayın meşceresi ile çevrili meralar en yüksek pH değerine sahip iken, fosfor, potasyum, kalsiyum ve magnezyum değerleri açısından karışık meşcerelere oranla daha düşük değerlere sahiptir. Buna karşılık mera alanını çevreleyen meşcere tipinin toprakların elektriki iletkenlik, organik madde, sodyum ve azot miktarı üzerinde ise önemli bir etkisi belirlenememiştir.
Sonuç olarak, orman içi meralarda alanı çevreleyen meşcere tipinin, alan büyüklüğünün ve yükseltisinin bitki ile kaplı alan, floristik kompozsiyon, yem üretimi ve kök bioması ile toprakların kimyasal özellikleri üzerinde önemli etkiler yaptığı belirlenmiştir.
Günümüzde önem kazanmaya başlayan yaban hayatı yönetimi konusunda orman içi meralar büyük önem arz etmektedir. Gelecekte yaban hayatı yönetimi konusunda bu tür meraların veya açıklıkların oluşturulması zorunluluk haline gelebilir. Bu nedenle bu gibi meralar oluşturulurken, meranın büyüklüğü, yükseltisi ve merayı çevreleyen meşcere tipi ile bu faktörlerin hidrolojik döngü, besin döngüsü ve yem verimi üzerine olan etkileri de dikkate alınarak iyi bir planlama ile oluşturulması gerekebilir.
 

 

 



 

Range Vegetation Characteristics Of Sub-Alpin Forest Range In Yuvacık Watershed, Izmit

Forest openings called forest ranges have great importance in terms of forage production for wildlife and plant diversity. Forage production and plant diversity within forest openings depends on not only microclimatic conditions of the gaps but also distribution of soil nutrients. Forest gaps can have different microclimatic condition from each other, agricultural areas and rangelands depending on its elevation, size and surrounding forest types. This situation can have effects on the biological, chemical, physical, and hydrological processes and cycles in the forest openings. As a result of creating different microclimates, it can be assumed that characteristics of forest gaps can affect forage production, plant cover, plant diversity and nutrient dynamics depending upon gap size, altitude, and adjacent forest type.


The objective of this study was to determine how forage production, plant cover, plant diversity, relationships between plant species and chemical soil properties and selected chemical soil properties including some plant nutrients (pH, electrical conductivity, organic matter, phosphor, sodium, potassium, calcium, magnesium, and nitrogen) change with respect to size of the forest opening, its elevation and surrounding forest stand type.
The study was conducted in Yuvacık watershed in İzmit. Experimental design was complete randomized block design with sub sampling. Factors were gap sizes (0-5 ha, 5-15 ha, and 15 ha<), elevations of the opening (800-1000 m and 1000-1200 m) and surrounding stand types (beech stand and mixed stand). Data were analyzed by using analysis of variance and means were separated with Tukey test (P<0.05). Additionally regression and correlation analysis were carried out for determine relationships between parameters.
Results showed that plant cover increased with elevation, gap size increase and surrounding mixed stand. Gramineae plants in botanical composition increased with gap size and elevation increase and in the openings surrounded by mixed stand. In contrast, other plants from different families decreased with elevetion and gap size increase and in the openings surrounded by mixed stand. Additionally forage production decreased with gap size and elevation increase but root biomass showed totally opposite trend to forage production. Plant diversity and number of plant species were not affected with gap size, elevation of the opening and surrounding stand types.
pH decreased while electrical conductivity, organic matter, sodium, potassium, magnesium, and nitrogen increased with elevation.

Additionally, as a main factor, size of the forest gap affected soil chemical properties. For example electrical conductivity and sodium decreased and potassium and magnesium increased with size of the forest opening. On the other hand, the lowest values of organic matter, calcium and nitrogen were measured in the openings with a size of 5-15 ha. whereas gap size did not have a significant effect on soil pH.


Moreover, level of soil chemical properties within the openings varied depending on surrounding forest stand types. Soils in the gaps surrounded by beech forest had greater pH but lower potassium, calcium and magnesium values than mixed forest types. In contrast, surrounding forest types did not have significant effect on electrical conductivity, organic matter, sodium and nitrogen.
In conclusion, it can be said that forest openings surrounded by different forest types with different sizes at various altitudes can influence percent of plant cover, botanical compositon, forage production, root biomass and nutrient dynamics and hence have different soil properties.
Wildlife management gains importance in Turkey. In future, artificial forest openings will be necessery for wildlife grazing. Therefore to create opening in the forest land, gap size, elevation of the opening and surrounding forest type which have influence on the biological, chemical physical and hydrological processs and cycles in the forest openinngs should be taken into account.

  

VELİOĞLU Nimet


Danışman : Doç. Dr. Aynur Aydın Coşkun

Anabilim Dalı : Orman Mühendisliği

Programı : Çevre ve Orman Hukuku

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Aynur Aydın Coşkun

Prof. Dr. Sedat Ayanoğlu

Prof. Dr. Saba Özmen

Prof. Dr. Avni Yücel Eryılmaz

Doç. Dr. Yusuf Güneş

Ormanlarda Bina ve Tesis Yapımında Sorunlar ve Çözüm Yolları

Ormanlar, yerine getirdikleri fonksiyonlar ve sahip oldukları işlevler nedeniyle toplumların yaşama düzenini etkileyen, temiz hava, çevre sağlığı, görsel zenginlik, toprağı koruma, iklimi iyileştirme ve su rejimini düzenleme gibi hizmetleri aracısız olarak sunabilen, doğal kaynakların başında gelmektedir. Bu vazgeçilmez nitelikleri gereği, zaman içinde talep edilen yararlanma biçimleri değişim göstermekle birlikte, orman ve insan arasındaki ilişki daima var olmuş ve ormancılık faaliyetleri de bu noktada ortaya çıkmıştır. Ormancılığın amacı, mevcut ormanları korumak, geliştirmek ve sürekliliği sağlayarak optimal yararlanmayı temin etmektir. Bu amaca erişebilmek için kullanılan araçlardan birisi de hukuksal düzenlemelerdir Orman mevzuatını oluşturan düzenlemeler, Türk ormancılığının temel ilkeleri üzerine kuruludur ve bu ilkeler; devamlılık, devlet mülkiyeti ve Devlet Orman İşletmeciliği olarak belirlenmiştir.


Ana ilke, devlet orman mülkiyeti ve işletmeciliğidir. Bu ilke, 1982 Anayasasının 169. maddesi ile de güvence altına alınmıştır. Buna göre “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir”. Bu yapı içerisinde, orman mevzuatının ilgili hükümlerinde; kişilere, ormanlar üzerinde özel ve istisnai yararlanma biçim ve hakları da tanınmıştır. Bu haklarda önceleri, orman ürünlerinden yararlanma yönü baskın olmuş; günümüze yaklaşıldıkça ise, orman arazisinden yararlanma ağırlık kazanmıştır. Kişilere tanınan bu haklar, kimi zaman mülkiyet kavramının dahi önüne geçmiş ve ormanlardan yararlanma hakları konusu, hukuki niteliğinden başlamak üzere tabi olduğu tüm süreç açısından tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
Bu çalışmada, 6831 sayılı Orman Kanunun 16.,17., 18. ve 115 maddelerinde düzenlenen ve kişilere ormanlarda bina ve tesis yapma hakkını veren hükümler ele alınmaktadır. Kısaca, inşaat hakkı olarak adlandırılabilecek bu yararlanma biçiminin tabi olduğu koşullar ve hukuki mahiyeti incelenmektedir.
Çalışmanın amacı, orman alanlarında Anayasanın 169. maddesi ve 6831 sayılı Orman Kanunun 16.,17., 18., ve 115. maddelerine göre kurulan, orman içinde bina ve tesis yapılması ile sonuçlanan bu hakkın kullanılmasıyla ortaya çıkan sorunları tespit etmek, hakkın kullanılma sürecinde ortaya çıkan suistimalleri önlemek, saptanan sorunların giderilmesi için yasa değişikliğini de içeren çözüm önerileri üretmektir. Çalışmanın bütünü içerisinde, bu hakkın doğmasında temel koşul olan kamu yararı kavramı da ele alınmakta ve detaylı olarak açıklanmaktadır.

 

 



 

The Problems Emerge From Constructing Building and Infrastructure in


Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin