Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı


Polychaeta (Annelida) Species Living on Littoral Zone of Kapıdağ Peninsula (Marmara Sea) and their Some Ecological Properties



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə4/24
tarix27.07.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#59897
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

Polychaeta (Annelida) Species Living on Littoral Zone of Kapıdağ Peninsula (Marmara Sea) and their Some Ecological Properties
This study which is aimed to identification of polychaeta species and determination of environment factors that affect the distribution of species in Kapıdağ Peninsula in the south of the Sea of ​​Marmara, was made on 5-6-7-8 April 2011 and 17-18-19-20 October 2011. From 21 stations in total, 6 of which were on the coast (0.5 m) and 15 of which were from the depths ranging between 1 and 30 m (1 m, 5 m, 10 m, 20 m, 30 m), samples collected in two seasons, totally 45 species and 40884 individuals belonging to 21 families were identified.
During the sampling in spring 37 species and 40108 individuals, in autumn 27 species and 776 individuals were identified. The highest number of species and the highest number of individuals in Kapıdağ Peninsula were recorded in spring.
Using the composition of the number of species and the number of individuals at the sampling stations Shannon-Weaver Diversity Index (H') was performed, Bray-Curtis Similarity Index was performed in order to determine the similarity between the sampling stations, Multidimensional Scaling (MDS) was performed in order to analyze the regional distribution pattern and SIMPER analyses were performed in order to identify the percentage of the contribution of each species to the similarities and differences within the groups formed after mass analysis.
In Kapıdağ Peninsula, of the ecological variables of the environment temperature was determined to range between 8 and 18°C, salinity ‰ 12,5 and 29,2, dissolved oxygen between 3,8 and 15,3 mg/l and pH between 7,2 and 8,7. In Kapıdağ Peninsula, in the surface sediment at the sampling stations during the sampling period the percentage of mud between % 0,3 and 94,2, total organic carbon values were between % 0,4 and 3,5, total calcium carbonate values were between % 0,3 and 85,9.

ŞEN Emine

Tez Adı : Hamilelikte Ve Laktasyonda Akrilamid Ve Alkol Uygulanan Farelerin Erkek Yavrularinin Testis Gelişimi

Danışman : Prof. Dr. Melike ERKAN

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Zooloji

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Melike ERKAN

Prof. Dr. Mehmet KAYA

Doç. Dr. Gül ÖZHAN

Doç. Dr. Özen Banu ÖZDAŞ

Yard. Doç. Dr. Meliha İNCELİ

Hamilelikte Ve Laktasyonda Akrilamid Ve Alkol Uygulanan Farelerin

Erkek Yavrularinin Testis Gelişimi
Bu çalışmada hamilelik ve laktasyon süresince oral yolla akrilamid ve alkol uygulanan farelerin erkek yavrularında testis gelişimi ve testiste oluşabilecek oksidatif hasar incelenmiştir.
Endüstriyel alanda yaygın olarak kullanılan akrilamidin, son yıllarda yüksek sıcaklıkta pişirilen gıdalarda kendiliğinden oluştuğu bulunmuştur. Besinlerde bulunan akrilamidin insan ve hayvan sağlığı üzerine norötoksik ve kanserojenik etkileri bulunmaktadır. Ayrıca, erkek üreme sisteminde görülen toksik etkilerinden dolayı infertiliteye neden olabileceği gösterilmiştir. Yapılan çalışmalarda testiste ve epididimiste görülen toksisitenin oksidatif hasara bağlı olabileceği gözlenmiştir.
Diyetle alınabilen diğer bir madde de alkoldür ve alkolün vücutta birçok farklı toksik etkisi bulunurken erkek üreme sistemini de olumsuz etkilediği bilinmektedir. Alkol, yetişkin erkeklerde özellikle testosteron seviyesini düşürerek, Sertoli ve Leydig hücrelerini etkileyerek ve kan-testis bariyerinin bütünlüğünü bozarak üreme sistemini etkilerken; fetal dönemde gonad gelişiminde gerileme ve germ hücrelerinde hasara neden olmaktadır. Alkolün bu etkileri, serbest radikalleri arttırarak ya da endojen antioksidanları azaltarak gerçekleştirdiği düşünülmektedir. Özellikle beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle akrilamid ile alkolün birlikte tüketiminin erkek üreme sistemine etkisinin belirlenmesi önem kazanmıştır.
Dişi farelere hamileliğin 6. gününden itibaren doğumdan sonra 21 güne kadar 14 mg/kg akrilamid ve 2 g/kg alkol günlük olarak uygulanmıştır. Bu çalışmada akrilamid ve alkol uygulanmasından sonra doğan yavru ağırlığının ve gonadosomatik indeksin azaldığı belirlenmiştir. Testiste akrilamid ve alkol uygulanması sonucunda multinüklear hücreler, dejeneratif hücreler, atrofik tübüller ve gelişimin primer spermatosit evresinde tutuklu kalan tübüller gözlenmiştir. Yapılan histometrik incelemelerde spermatogenik hücre, Sertoli ve Leydig hücre miktarlarında azalma görülürken, en fazla azalmanın sekonder spermatosit ve erken spermatid evresinde olduğu belirlenmiştir. Akrilamid ve alkol uygulanması sonrası testiste oluşan lipid peroksidasyonu miktarının ve SOD enzimi aktivitesinin artarken, katalaz enzimi aktivitesinin değişmediği bulunmuştur.
Bu bulgular, alkolün akrilamitten daha etkili bir toksin olduğunu, birlikte uygulandığında ise bu toksik etkinin arttığı belirlenmiştir. Ayrıca, akrilamid ve alkol uygulanmasında hamilelik döneminin laktasyon dönemine göre daha duyarlı olduğu ve her iki dönemde madde maruziyetinde de duyarlılığın arttığı düşünülmektedir.

 

Testıcular Development of Male Mıce Offsprıng Exposed To Acrylamıde and Alcohol ın The Gestatıon And Lactatıon


In this work we investigated the effect of alcohol on development of testicles in male mice ofsprings on potential change in the oxidative damage by oral administration acrylamide and alcohol during gestation and lactation period.  
In the recent years acrylamide, which is commonly used in the industrial sector, has been found that is formed in the food products which have been cooked in high temperatures. The acrylamide found in the food products has neurotoxic and carcinogenic effects on human and animal health. In addition, it has been shown that it can cause infertility due to its toxic effect on the male reproductive system. In the studies it has been shown that the toxicity in the testes and epididymis might be due to the oxidative damage
Another substance with has many toxic effects on human body and negative effects on the male reproductive system is alcohol. Alcohol is affecting the reproductive system, in particular in grown up males, by decreasing the level of testosterone, affecting the Sertoli and Leydig cells, and damaging the blood-testis barrier. In the fetal period, it results in decline in gonad development and damage in germ cells. However, the effects of acrylamide and alcohol together on the male reproductive system have not been investigated in the literature so far. In this article, we investigate the effect of consuming acrylamide and alcohol together. In particular, we investigate histological and biochemical the effects of acrylamide and alcohol on male offspring of mothers consuming them during gestation and lactation.
Female mice were daily exposed to 14 mg/kg acrylamide and 2 g/kg alcohol from the sixth day of gestation to the post natal day 21. It was found that the weight and gonadosomatic index of offspring of mice exposed to acrylamide and alcohol decreased. It was seen that multinuclear giant cells, degenerative cells, atrophic tubules, and maturation arrested at the primer spermatosit level. In the histometric investigation, it was observed that there was a decrease in the amount of spermatogenic cells, Sertoli, and Leydig cells. Maximum decrease was determined in the secondary spermatocytes and round spematides. While the amount of lipid peroxidation and SOD enzyme activity increased after the expose to acrylamide and alcohol, the activity of catalase did not change.
The results show that alcohol is more toxic than acrylamide and when consumed together toxic effect increases even more. Moreover, the gestation period is more susceptible to the adverse effects of acrylamide and alcohol than the lactation period and exposition to these in both periods further increases the adverse effects.

ÇETİN İlknur
Tez Adı : Parkinson Hastalığı Ve İnsan Periferik Kan Lenfositlerindeki Kromozom Hasarları Arasındaki İlişkinin Araştırılması

Danışman : Prof. Dr. Tuncay ORTA

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : -

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Tuncay ORTA

Doç. Dr. Nihal Ömür BULAN

Doç. Dr. Bayram DEMİR

Doç. Dr. Önder KILIÇ

Doç. Dr. Murat BELİVERMİŞ



Parkinson Hastalığı Ve İnsan Periferik Kan Lenfositlerindeki

Kromozom Hasarları Arasındaki İlişkinin Araştırılması
Parkinson hastalığı (PH), bazal ganglionlardan, başta substansia nigra olmak üzere, diğer beyin sapı pigmentli nöronlarını da etkileyen ve yaşlanma ile birlikte gelişen dejeneratif bir süreçtir. Yaşlanma sırasında telomerlerin kısalmasının yanında kalıtsal ve çevresel faktörlerin meydana getirdiği kromozom hasarları da belli bir paya sahiptir. Kromozom hasarlarını ölçen yöntemlerden biri de mikronükleus tekniğidir. Mikronükleuslar (MN), hasar gören kromozomların hücre bölünmesi esnasında yeni oluşan çekirdeklere dahil olmayıp tüm kromozom veya kromozom parçaları şeklinde sitoplazmada yoğunlaşarak meydana gelen küçük nükleus yapılarıdır.
Bu çalışmada, insan periferik kan lenfositlerindeki kromozom hasarları mikronükleus oluşumları ile ölçülerek Parkinson hastalığı ile olan ilişkisi incelenmiştir. Doğal (spontan) MN oluşumlarının ölçülmesine ek olarak, hidrojen peroksit stresinin in vitro uygulanması sonucunda meydana gelen MN frekansları ve proliferatif indeksler (Pİ) de belirlenmiştir. Bu da, çevresel faktör ve diyet alışkanlıklarından bağımsız olarak, hidrojen peroksit stresi ile meydana getirilen oksidatif hasarın genom üzerindeki sitogenik etkisinin daha anlamlı çalışılmasını sağlamıştır.
Bu tez projesinde, periferik kan lenfositleri Parkinson teşhisi konmuş 30 hasta ve bu hastalara uygun yaş aralığındaki sağlıklı bireylerden steril, vakumlu ve çeperi heparinli tüplere alınmıştır. Alınmış olan kanlar iki gruba ayrılıp bir grupta spontan ve diğer grupta ise hidrojen peroksit (H2O2) uygulamasıyla oluşan MN frekansı incelenmiştir. Gruplardan elde edilen sonuçlar t-testi kullanılarak yorumlanmıştır.

  

 



 

 

An Investıgatıon of The Relatıonshıp Between Parkinson’s Disease



and ChromosomeDamage In Human Perıpheral Blood Lymphocytes
Parkinson disease (PD) is a degenerative processes which mainly effects basal ganglions as substansia nigra and other peduncle pigmented neuron. During the aging processes, telomers might get shorter and also chromosomal damages caused by hereditary and environmental factors may have proportional role on aging. Micronucleus technique is one of the chromosome damage assessment methods. Micronucleus (MN) is a small nucleus structure consisted from a whole or sectional chromosomes which are damaged and doesn't join to the new nuclei during the cell division.
In these thesis project, the relationship of chromosome aberrations in human peripheral blood lymphocytes with Parkinson disease was investigated by MN formation. In addition to measuring spontaneous MN formation, MN frequencies and proliferation indexes (PI) after implementation of hydrogen peroxide stress in vitro were also determined. This enabled to study directly cytogenetic affects of oxidative damage by application of hydrogen peroxide stress independently from environmental factors and dietary habits
This project was performed with thirty women and man patients with Parkinson disease and same age matched healthy individuals (control group).Peripheral blood samples from individuals were drawn into two separate sterilized lithium-heparin tubes and one tube was left as a control for spontaneous MN frequencies and the other was applied hydrogen peroxide. Paired t-test was applied for the comparison of spontaneous and hydrogen peroxide induced micronucleus frequencies for each individual in both patients and control groups.

  

BÜLBÜL Selin

Tez Adı : Tuz stresindeki Populus tremula L. (titrek kavak) x Populus alba L. (akkavak) 717-1B4'de proteomik araştırmalar

Danışman : Doç. Dr. Gülriz BAYÇU KAHYAOĞLU

Doç. Dr. Domenico MORABITO

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Botanik

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Gülriz BAYÇU KAHYAOĞLU

Prof. Dr. Nazlı ARDA

Prof. Dr.Orhan KÜÇÜKER

Prof. Dr. Gül CEVAHİR ÖZ

Prof. Dr. Muammer ÜNAL

Tuz Stresindeki Populus tremula L. (titrek kavak) x Populus alba L.

(akkavak) 717-1B4'de proteomik araştırmalar
Araştırmamızda kullandığımız Populus (Kavak), odun formasyonu, uzun-süreli çok yıllık büyüme, sonbahar senesensi, tomurcuklanma, mevsimsel özellikler, çiçeklenme kontrolü, biyotik etkileşimler ve adaptasyon gibi ağaçlara özgü bazı özelliklerin araştırılmasında önemli ve model olarak kullanılan odunlu bir bitki türüdür. İlgili araştırmalarda, Agrobacterium tumefaciens tarafından değiştirilebilmesi nedeniyle, Populus tremula x Populus alba (717-1B4) genotipi tercih edimektedir.

Tuz stresi dünyanın birçok bölgesinde verimliliği sınırlayan önemli bir abiyotik strestir. Bu çalışmada Populus tremula x P. alba (717-1B4)' daki tuz stres yanıtlarını anlamak için entegre edilmiş fizyolojik ve proteomik yaklaşımlar kullanıldı. Bir yaşındaki klonların çeliklerine 51 gün süreyle 75 mM ile 150 mM NaCl konsantrasyonu uygulandı. Uygulama süresince, toplam yaprak alanı, gövde boyu, toplam yaprak sayısı ve radyal büyüme ölçüldü ve bazı farklılıklar belirlendi. Tamamen gelişmiş yaprakta CO2 asimilasyonu ve yaprak stoma iletkenliğinin su buharına dönüşümü ölçüldü. NaCl uygulamasının büyüme, CO2 asimilasyon oranı ve stoma iletkenliğini anlamlı olarak düşürdüğü saptandı. NaCl uygulanan ve uygulanmayan bitki kök, yaprak ve kambiyal örneklerinden toplam proteinler ekstre edildi ve iki boyutlu jel elektroforez ile ayrıldı. 2-D elektroforez sonucunda, kök örnekleri için jel başına 600 nokta, yaprak örnekleri için 900 ise nokta olmak üzere araştırılması gereken proteinler belirlendi. Stres uygulamasının sonucunda, genç ağaçların kök, çelik, gövde ve yapraklarındaki element dağılımı ölçüldü ve kontrole göre birçok farklılıkların olduğu görüldü. Günümüzde, tuz stresinin kavaklar üzerindeki etkisiyle ilgili bu yönde yapılmış çok az literatür bulunmaktadır. Araştırmamızla elde edilen sonuçlar, odunlu bitkilerin abiyotik streslere karşı geliştirdikleri cevaplar hakkındaki bilgimizi artıracaktır.



Proteomes in Salt Stressed Populus tremula L. (tremulous poplar) X Populus alba L. (white poplar) 717-1B4 Proteomic Investigations

Populus (Poplar) is a woody plant used as a model species and important for studying the specific features for the trees such as wood formation, long-term multi-year growth, autumn senescence, budding, seasonal accepted, flowering control, biotic interactions and adaptation. In the related investigations, Populus tremula x Populus alba (717-1B4) genotype was preferred because it can be transformed by Agrobacterium tumefaciens.

Salt stress is a major abiotic stress that limits productivity in many regions of the world. In this research, an integrated physiological and proteomic approach was used to understand the salt stress responses of Populus tremula x P. alba (717-1B4). Cuttings of a one-year-old clones were treated with 75 and 150 mM NaCl concentrations for 51 days. During the treatment, total leaf area, stem height, total number of leaves and the diameter of radial growth were measured and several differences were obtained. CO2 assimiliation rate and stomatal conductance to water vapour were significantly decreased after the NaCl treatments. The total proteins from the roots, leaves and cambial samples of NaCl treated and untreated plants were extracted and separated by Two-Dimensional Electrophoresis. At the end of the 2-D electrophoresis, 600 spots for root samples and 900 spots for leaf samples were observed per each gel. These proteins should be investigated in the future studies. At the end of the stress time courses, the elemental distribution in the roots, cuttings, stems and leaves of the young trees were measured and compared to the control many differences have been seen. For the time being, only a few studies in the literature deal with salt stress effects on poplars plants. The results obtained in this study will contribute the knowledge about abiotic stress response in woody plants.


DURMUŞ Turgay

Tez Adı : Gemlik Körfezi Tintinnid (Protozoa:Ciliophora) Türleri ve Ortamın Bazı Ekolojik Özellikleri

Danışman : Prof. Dr. Neslihan BALKIS

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Hidrobiyoloji

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr.Neslihan BALKIS

Prof. Dr.Mustafa TEMEL

Doç. Dr.Serhat ALBAYRAK

Doç. Dr.Seyfettin TAŞ



Yard. Doç. Dr.Benin TOKLU-ALIÇLI

Gemlik Körfezi Tintinnid (Protozoa:Ciliophora) Türleri ve Ortamın

Bazı Ekolojik Özellikleri
Gemlik Körfezi’nde bulunan tintinnid türlerini, bolluklarını ve ortamın bazı ekolojik özelliklerini belirlemek amacıyla, Haziran 2010-Mayıs 2011 döneminde belirli göz açıklığına sahip plankton kepçesi (40 µm) ve su örnekleyicisi yardımıyla 11 istasyondan (6 kıyı, 5 orta hat) aylık örneklemeler yapılmıştır. Elde edilen örneklerin incelenmesi sonucunda 7 familya, 12 cinse ait toplam 28 tür belirlenmiştir. Eldeki literatür bilgilerine göre, 19 tür Marmara Denizi için ve bu türlerin beşi (Eutintinnus medius (Kofoid ve Campbell) Kofoid ve Campbell, 1939, Metacylis mediterranea (Mereschkowsky) Jörgensen, 1924, Tintinnopsis acuminata Daday, 1887, Tintinnopsis corniger Hada, 1964 ve Tintinnopsis urnula Meunier, 1910) ise Türkiye denizleri için yeni kayıttır. Codonellidae ve Tintinnidae familyalarının diğer familyalara göre sekizer tür ile daha baskın olduğu (% 28,6), birey sayısı açısından ise Codonellidae familyasına ait Tintinnopsis cinsinin diğer cinslere oranla baskın olduğu belirlenmiştir. Bu cinse ait en fazla birey sayısı Ekim ayında kaydedilmiştir (10520 birey l-1). Türlerin çalışma alanında sıklığı incelendiğinde, 12 türün “nadir”, 6 türün “seyrek”, 5 türün “genellikle”, 3 türün “çoğunlukla” ve 2 türün “devamlı” türler olduğu belirlenmiştir. Çalışma süresince deniz suyunun, sıcaklık değerleri 8,1-29,3°C, tuzluluk değerleri ‰ 14,98-38,65, çözünmüş oksijen değerleri 2,06-17,18 mg l-1 ve pH değerleri ise 7,69-8,81 arasında değiştiği kaydedilmiştir.
  

Tintinnid (Protozoa: Ciliophora) Species in the Gulf of Gemlik and Some

Ecological Properties of the Environment
In order to determine the tintinnid species and abundances in the Gulf of Gemlik and some ecological factors that affect distribution of the species, samples were collected with water sampler and a plankton net which has specific aperture size (40 µm) at 11 stations (6 shore, 5 offshore) between June 2010-May 2011 monthly. From the examination of the samples, 28 tintinnid species belonging to 7 familia, 12 genus were identified. According to literature information, 19 species are new record for Marmara Sea, and also 5 of them are new record for Turkish coastal waters (Eutintinnus medius (Kofoid and Campbell) Kofoid and Campbell, 1939, Metacylis mediterranea (Mereschkowsky) Jörgensen, 1924, Tintinnopsis acuminata Daday, 1887, Tintinnopsis corniger Hada, 1964 and Tintinnopsis urnula Meunier, 1910). Codonellidae and Tintinnidae families represented to majority of the species composition (both of 8 species, 28.6%). The genus Tintinnopsis were observed as dominant when compare with the others according to numbers of individuals. The maximum number of individuals of Tintinnopsis were recorded in October 2010 (10520 ind l-1). As a result of evaluating of the data according to existence frequency of the species, 5 groups were obtained such as 2 “very abundant” species, 3 “abundant” species, 5 “common” species, 6 “rare ” species and 12 other “present sporadically” species. During the study, such as temperature (8.1-29.3 ºC), salinity (14.98-38.65 ‰), dissolved oxygen (2.06-17.18 mg l-1), and pH (7.7-8.8) were recorded on each sampling occasion.

ACAR Samet
Tez Adı : Yüzme Egzersizinin Epileptik Sıçanlar Üzerindeki Etkileri

Danışman : Prof. Dr. Kadriye AKGÜN-DAR

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Zooloji

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Kadriye AKGÜN-DAR

Prof. Dr. Şehnaz BOLKENT

Prof. Dr. Cihan DEMİRCİ-TANSEL

Prof. Dr. Gülay ÜZÜM

Doç. Dr. Canan HÜRDAĞ



Yüzme Egzersizinin Epileptik Sıçanlar Üzerindeki Etkileri
Klinik ve deneysel çalışmalar, fiziksel egzersizin beyin fonksiyonları üzerine faydalı etkilerinin olduğunu gösterse de epilepsi üzerindeki etkileri ve bu etkiyi hangi yollarla gerçekleştirdiği tamamen aydınlatılabilmiş değildir. Epileptik hastaların yarıdan fazlasında davranışsal ve bilişsel problemler saptanmıştır. Bilişsel fonksiyonları etkileyen faktörlerden birisi de antikonvulsan ilaçlardır.
Bir antikonvulsan olan sodyum valproat (SV) alımı sürecinde düzenli egzersiz yapmanın epileptik nöbetler, antioksidan mekanizma, öğrenme ve hafıza üzerine nasıl etki edebileceğini ortaya koyan çalışma bulunmamaktadır.

Yapmış olduğumuz çalışma ile söz konusu literatür boşluğununun giderilmesine katkıda bulunmayı ve klinik çalışmalara ışık tutmayı amaçladık. Çalışmamızda 48 adet erkek Wistar albino sıçan kullanıldı. Hayvanlar rastgele bir şekilde her grupta 6 hayvan olacak şekilde Kontrol, Pentilentetrazol (PTZ), Yüzme, Yüzme+PTZ, SV, SV+PTZ, SV+Yüzme, SV+Yüzme+PTZ olmak üzere 8 gruba ayrıldı. PTZ 13x40 mg/kg/i.p.; SV 25x200 mg/kg/i.p.; Serum fizyolojik 25x0,5 ml/kg/i.p.; Yüzme egzersizi 20x60dk/gün olarak uygulandı. Sekiz haftalık suya adaptasyon, yüzmeye alıştırma ve yüzme egzersizi periyodu içerisinde, PTZ kindling epilepsi modeli oluşturuldu ve bir antikonvulsan olan SV uygulandı. Kindling epilepsi modelinde nöbetler 30 dakika gözlendi ve Racine’ in skalasına göre skorlandı. Sürecin sonunda tüm hayvanlara Pasif Kaçınma Testi uygulandı ve 2.gün giriş latans değerleri saptandı.


Deney periyodu sonucunda ketamin-ksilazin anestezisi altındaki sıçanlardan alınan kan plazmasında süperoksit dismutaz (SOD), total antioksidan kapasite (TAK), total nitrik oksit (NO) ve homosistein (Hcy) düzeyleri tespit edildi.
Çalışmamızda Yüzme+PTZ ve SV+PTZ grupları ile PTZ grubu nöbet şiddeti ve frekans değerleri açısından karşılaştırıldığında, PTZ grubundan daha düşük olduğu görülmekle birlikte istatistiksel olarak anlamlılık yoktu. Yüzme+PTZ ve SV+PTZ grupları ile PTZ grubu latans değerleri bakımından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte latansın uzadığı görüldü. Bunula birlikte, Yüzme+SV+PTZ grubu nöbet şiddeti ve frekans değerlerinin anlamlı olarak PTZ grubundan daha düşük olduğu ve latans sürelerinin ise anlamlı olarak uzadığı gözlemlendi. Aynı grubun plazma SOD ve TAK düzeyleri hem PTZ hem de kontrol gruplarından anlamlı olarak yüksekti. Ayrıca aynı grubun total NO değerleri de hem kontrol hem de PTZ grubuna göre anlamlı olarak düşüktü. Pasif kaçınma testinde grupların 2. gün latansları kontrol grubuyla karşılaştırıldığında PTZ (p<0.001), Yüzme+PTZ (p<0.05), SV+PTZ (p<0.05) anlamlı olarak daha düşüktü, Yüzme+SV+PTZ grubunda ise bu düşüş anlamsızdı.
Çalışmamızın sonuçlarına dayanarak; egzersizin ve SV’ nin antioksidan mekanizma ve NO aracılığı ile epilepsi ve öğrenme üzerinde olumlu etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Çalışmamız, PTZ kindling modeliyle birlikte hem bir antikonvulsan uygulanması, hem de yüzme egzersizinin kombine edildiği ilk çalışma olması bakımından özgündür ve bu yönüyle gelecekteki çalışmalara öncülük edecektir.

    


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin