Tkip kuruluş Kongresi Belgeleri



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə76/78
tarix30.07.2018
ölçüsü1,03 Mb.
#64277
növüYazı
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   78

Eğer işçi hareketi içerisindeki sapkın eğilimlere karşı mücadeleyi bugünün geleneksel dar küçük grupları üzerinden anlıyorsak, bu çerçevede zaten bir şey söylememiz gerekmiyor. Yoldaşlar bu çerçevede ifade ediyorlarsa, ben buna tümüyle katılıyorum. Ama tartışılan sorunun mahiyeti bence çok daha değişik. Bu nedenle bizim programatik çerçevede de bu(253)mesele üzerine mutlaka kendi temel perspektifimizi ortaya koymamız gerekiyor. Bu, önümüzdeki dönem açısından da ayrıca büyük bir önem kazanacaktır.

Temmuz: Üslup alanındaki zorluk, programın hem işçi sınıfının öncülerine, hem de bir parça kitlesine dönük olması ihtiyacından; ama hem de bunun, komünist işçi partisinin temel duruşunu ifade eden bilimsel bir metin olmasından geliyor. Yani hem sınıfın öncüsünü, bütün bir partiyi bağlayan ideolojik-programatik bir temel oluyor, hem de sınıfın ileri kesimlerini, giderek daha geniş kesimlerini etrafında toplayacak bir bayrak oluyor. Tam da bu ikisini içiçe yapmaya çalıştığı ölçüde, büyük bir zorlukla karşı karşıya kalıyor.

Bu, bilimsel dil ile ajitatif dil arasında bir zorluk olarak ortaya çıkıyor. Uzunluğu-kısalığı sorununda da bir zorlanma yaratıyor. Klasik programların zorluğu buradan geliyor. Ama yine de bizim klasik program üzerinden yaptığımız tercihin bir mantığı var. Eğer program göndere çekilmiş bir bayraksa, bu bayrak hem bizzat önde taşıyan partiyi, hem de onun arkasından koca bir orduyu birleştirecektir. Onun arkasındaki ordu bu bayrağa baktığında kendi taleplerini görebilmeli. Bu ise metni kaleme almak açısından bir zorluk alanı ortaya çıkarıyor.

Programı kaleme alan yoldaşın bu tartışmaları geniş bileşenle yapma isteğinin gerisinde, programı kollektif bir ürün olarak çıkarmak isteğinin yanısıra, böyle bir neden de var. Bu tercihin ancak tartışmalardan süzülerek yapılabilmesi var. Cihan yoldaşın tartışmalarımız sırasında sıkça verdiği bir örnek vardı. Bir yönü ile açıklayıcı olduğunu düşünüyorum. 1919’da Ruslar program hazırlamaya çalışıyorlar, ki bu program, dünya işçilerine dönük bir propaganda metni. Lenin; bizim bu sorunu çok da abartmamız gerekmiyor. Partinin en yetenekli teorisyenlerinden onunu, yirmisini bir yere kapatalım, telefonlarını çekelim, dünya ile bütün irtibatlarını keselim (o sırada iç savaş sürüyor), birkaç ay çalışsınlar, böylece ortaya bir program(254)çıkarırlar, diyor. Çok abartmayalım dediği yerde bunu söylüyor. Bu, yılların teorik ve pratik deneyimi ile yoğrulmuş önderlerinin bir program metni ortaya çıkarırken nasıl bir zorlanmayla karşılaşacaklarını anlatmak açısından çarpıcı bir örnek.

Ulusal sorunun programda nasıl yer alacağına ilişkin bir tartışma var. Rusların programında tarım programının tuttuğu bir yer var. Rus devriminde proletaryanın yedeğindeki köylülüğün oynayacağı devrimci rolün öneminden hareketle çok önemsenmiş ve ayrı bir başlık olarak ele alınmış tarım sorunu. Bu açıdan bakıldığında, ulusal sorunun konjonktürel bir özellik taşımadığını, devrimimizin önemli bir manivelası olduğunu düşünüyorsak, biz de bu sorunu program içinde ayrı bir başlık yapabiliriz. Bu, konjonktürel bir politik tercih değil, Türkiye devriminin temel yapısal sorunlarına, mevzilenmesine ilişkin bir sorun.

Kendi tarihi dönemimizin havasını taşıyan bir program

Sergen: Kısaca birkaç noktayı belirtmek istiyorum. Birincisi; klasik programa ilişkin söylediklerimize sadık kalmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunlardan ilki, programın kısa ve özlü olması gerektiğine ilişkindi. Bugünkü güçlükler ne olursa olsun, buna mümkün olduğu ölçüde uyabilmeliyiz. Programı kaleme alan yoldaşın da ifade ettiği gibi, burada gerekçelendirmelere, yorumlara girmek gerekmiyor.

Bizim ülkemizdeki sol akımlardan temel bir farklılığımız da şudur: Biz programımızı, siyasal yaşama adım attığımızdan bu yana, adım adım inşa ederek bugüne geldik. Yani yorum ve gerekçelendirmelere başından beri sahiptik. Ama son bir yılda çok daha geniş bir çerçevede yapıldı bu. Buna rağmen bir güçlük de var. Klasik programlar gerçekten çok kısa kaleme alınmış. Bu açıdan bir güçlüğümüz var ve ben bunun bir(255)ölçüde doğal olduğunu da düşünüyorum.

Bizim programımız yapı, hacim ve üslup yönünden ne Komintern’in ‘28 Programı, ne de Spartakistler’in programı gibi olacaktır. Biz bu programlardan yararlanırız, çıkartmamız gereken sonuçları çıkartırız. Bunu yaparken, öncelikle kendi koşullarımızı dikkate almak zorundayız. Klasik programlardan mümkün olduğu kadar öğrenmek, özellikle Engels’in uyarılarını dikkate almakla birlikte, kendi koşullarımızı gözetmek durumundayız. Bu iki açıdan önemli.

Birincisi; bu ülkede bugüne kadar işçi sınıfı adına ortaya konulan programların bilimsel olmadığını, işçi sınıfına ait olmadığını, marksist temellere oturmadığını söylüyoruz. Bizim programımız bu açılardan bir ilk olacaktır gerçekten. Türkiye işçi sınıfına bilimsel bir program ilk kez armağan edilecektir.

İkincisi; çok özel bir tarihsel dönemden geçiyoruz. Komünist Manifesto'nun yazıldığı dönem özel bir dönemdir. Dolayısıyla Komünist Manifesto, yazıldığı gibi yazılmak durumundaydı. 1902’ler farklı bir dönemdir. 1919’da daha farklıdır, program propaganda yönü gözetilerek yazılmıştır. İktidarın alındığı, bütün dünyanın iktidara gelen Bolşeviklerin ne yaptığını merak ettiği, İkinci Enternasyonal’in yıkımının arkasına gelen bir dönemde, bir program kaleme alınıyor. Programda bütün bunlar gözetiliyor.

Biz de çok özel bir dönemden geçiyoruz. Bir Ekim Devrimi gerçekleşmiş, artı koca ulusal kurtuluş savaşları dalgası yaşanmış. Bir dizi ülkede devrimler gerçekleşmiş. Tarihsel bir yenilgi yaşamış koca bir sosyalizm deneyimi var ortada. Tüm bunlar bizim nasıl bir dönemden geçtiğimizi gösteriyor.


Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   78




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin