Translated by WordPort from Brother wp (Daisy/Notebook) document seyha wpt



Yüklə 0,71 Mb.
səhifə11/11
tarix14.05.2018
ölçüsü0,71 Mb.
#50438
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

“MÜLEVVES İŞLER”

Askerlik hizmeti için, çağrı henüz çıkmamıştır ve delikanlılık yıllarının en heyecanlı anlarını yaşamaktadır.

Senenin ağustos ayı, işlerin en yoğun olduğu zamandır.
“Kazanlar” koyun sürüsünün çobanı, çok acele bir iş için, bir günlük bir göreve gitmek zorundadır.

Akşama kadar sürüyü, bol başaklı ve otlu Kazmacı tarlalarında gezdirir ve gece yatacağı yere getirir. Sabahtanberi, gezinen tok hayvanlar hemen yere serilirler.

Ateşini yakar, yatı hazırlığını yapar. O sırada sürüyü kola-yan köpeğin sesi duyulur.

Alaca karanlıkta sürüye iki kişinin yaklaştığını farkeder. Köpekler susar. Hafif hafif konuşmaktadırlar. Karşılaştıklarında şaşırırlar. Karşılarında gördükleri kişiyi yadırgarlar. Ateşin kena-rında otururlar. Kısa bir müddet sonra köpeğin ihbarı yine duyulur. Bu sefer gelenler üç kişidir. Ellerinde torbalar ve büyükçe tencere-ler vardır.

Yeni çobanı görünce hayrete düşerler, çoban da onlara şaşırır. Ama niyetlerini çok güzel anlamıştır. Kendileriyle hiç muhatap olmaz ve uzak durmaya çalışır. Artık kötü niyetleri ortaya çıkan, davetsiz misafirler de çekingen, yeni çobanı hiç nazarı itibara almazlar ve işlerine koyulurlar.

Bir gece önceden kalan yatak yorganı kaldırırlar ve toprağı eşelemeye başlarlar.

Hoşlanmasalar da, keyiflerini kaçırsa da, yeni çoban umur-larında bile değildir. Bir gece önce işledikleri mülevves, yani pis işleri tamamen ortaya çıkar.


Gelen ziyaretçiler, mülevves ziyafetlerine devam ederken, yeni çoban S. Mehmet, biraz uzaklarında çoktan uykuya dalmıştır.

Uyandığında, davetsiz misafirlerin gitme hazırlığında oldukla-rını görür. Tilki uykusunda, yorganın altından onları izlemeye devam eder. Kendi kendine, “Bu midelerine indirdikleri acaba kimin kuzusudur?” diye düşünür.


Daha sonraki yıllarında, şuur altına yerleşen toplumun bu bozuk düzeni ile ne pahasına olursa olsun, mücadelesine devam eder.

"AYAĞININ ALTINA KARPUZ KABUĞU KOYARLAR…"
1960 yılının başlarıydı. "Seyit Mehmet Sezen" adına Ulus Gazetesi geliyordu. Kendisinin Ulus Gazetesi’ne abone olması imkânsızdı. Kurulduktan sonra, oyu hep Demokrat Parti'ye gidi-yordu. Sevmediği bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin yayın organına, yani Ulus Gazetesi'ne abone olamazdı.
Menderes'in, Amerika'dan Marchal (Marşal) yardımlarını almasına rağmen Rusya ile de sanayi tesisleri (çelik ve alüminyum fabrikaları, İstanbul ve Ankara metrolarının) kurulması için, 15 Haziran 1960 da anlaşma yapmak istemesi ve Amerika ile Rusya arasında ikili oynamaya kalkışması, milletine çok güvenerek hareket etmesini olumlu yorumlamıyordu. Halk için fabrikalar ve yollar yapılsa da yine de halka güvenilmemeliydi.

Yunuslar Köyü'nde imamlık yapıyordu. Durumu şöyle anlatmıştı:

"Köy odası kalabalıktı. Köy seçmenlerinin ezici bir çoğunlu-ğu Demokrat Parti'ye oy veriyordu. Toblantıda İlçeden gelen Cumhuriyet Halk Partisi mensupları da vardı. Halk oy verdiği partiyi tenkit ediyordu.

Böylece Demokrat Parti hem içerden, hem de dışardan darbe alıyordu.

Söz sırası bana da gelmişti; 'Halk, Demokrat Parti yönetimi, hatta Menderes öyle hatalar yapıyorlar ki, adamın ayağının altına karpuz kabuğu koyarlar ve kaydırıverirler de haberi olmaz. Demokrat Parti ve Adnan Menderes'in, yakında gümbür gümbür gideceğine inanıyorum.’ dedim. Halk şükretmiyor, Parti yönetimi tedbir olmıyor, Menderes de halkına güveniyor ve milleti için çalışıyordu.

Benim sözüm, Ankara'da Cumhuryit Halk Partisi Genel Merkezi'ne, bir rapor olarak ulaştırılmış. Parti teşkilâtından, 'Bu, Demokrat Parti'nin yok olacağını haber veren, ileri görüşlü imamı tebrik edelim ve Ulus Gazetesi’ne de abone edelim.’ demişler. Gazete aboneliğinin nedeni budur. CHP yöneticileri benimle defalarca görüşmek istediler, ama reddettim."


Demokrat Partisi, 20 Nisan 1960'da karpuz kabuğuna bastırılmış ve 27 Mayıs 1960'ta da düşmüş ve yok olmuştu.

Halk, Menderes ve partisini yalnız bırakmış, yönetimleri de ayağının altındaki karpuz kabuğunu görememişti.





VII. DEFTERLERİ VE KAYNAKLAR


1. DEFTERLERİ VE EVRAKLARI
Yazılarını, düzgün ve işlek el yazısı ile yazmıştır.

Latin alfabesini, 1929 yılında hemen öğrenmiş ve gerektiğin-de bu yazıyı kullanmıştır. İmamlık esnasında, ilkokulu olmayan köylerde, ders verirken odasında kara tahta bulundurarak dinî ilimlerin yanında, yeni yazıyı ve yeterli bilgiyi öğrencilerine öğret-miştir.

Kompozisyon derslerinde öğrendiği ve uyguladığı, ister mül-kî idarede ve isterse yergıda olsun pratikte kullanılabilecek dilek-çe, senet, mukâvele ve sözleşme örneklerinden 60 tanesi hâlen elimizde mevcuttur.

Beş defteri ile bazı evrakları şu anda muhafaza edilmektedir.


a) İlk Mektep Defterleri
Çok itinalı olarak tutulan Kompozisyon Defteri. Bu defterin baş ve son yaprakları yoktur.

Kültür Dersleri Defteri. Bu defter de çok güzel tutul-muş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında verilen tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgilerini ihtiva etmektedir.
b) Askerlik Bilgileri ve Şiir Defteri
“İstanbul Jandarma Alayı Talim Taburu Bölük Üçde, 87 sayfasının, 26.09.1940” tarihli notun yazıldığı bu defter yüz otuz sekiz sayfadır. Defterin içinde, üç ayrı defterden otuz sekiz sayfa ve bazı yazılar bulunmaktadır. Mükemmel tutulan bu defterdeki askerlik bilgileri, askerlik eğitiminin güzel bir örneğidir.

Defterin ikinci kısmı, 88. sayfadan itibaren Hacı Emin Efendi'nin (58 şiirden) 47 şiirini, Yunus Emre ilâhilerini, Yunus Hocafendi'nin birkaç şiirini ihtiva etmektedir. Başka defterlere yazılan şiirlerle, bazı destanlar ve kendisinin şiir denemeleri ile nesir yazıları bu deftere eklenmiştir. Defterin bu bölümü, âdetâ bir şiir antolojisi gibidir.

Defterin Dış Kapağı


Defterin bir bölümünde ve eklerinde dinî, imânî konular ve âhiretle ilgili bilgiler yer almıştır. Bu konuları ihtiva eden yazılar deftere sonradan eklenmiştir.

Yaptığı bazı senetler ve mukâveleler ile Yunus Hocafen-di'nin hediye ettiği anlaşılan iki yaprak, istiğfar ve tevbe şiiri ile yine Hocafendi'den kalan 8 sayfa evrak bu defter içindedir.

Defter, ekleriyle beraber 200 sayfa ve ciltlidir.
c) Mektuplar
Yirmi civarında, çeşitli yerlere yazdığı mektupları vardır.

d) Yazı Usûlleri ve Hac İntibaları Defterleri
Defterin içinde bazı özel bilgiler yer almıştır.

Yazım usûllerini, dilekçe ve tutanak örneklerini, kompozis-yon bilgilerini ihtiva eden bu defter, bazı notların tutulduğu defterin içindedir.

1968 yılında hac yolculuğunda, çok güzel tuttuğu hac intiba-larını bu konudaki bilgileri ve seyahat notlarını ihtiva eden 58 sayfa halindeki küçük defter ile 1964 hac yolculuğunun başında tuttuğu iki sayfa da bu defterin içindedir.


Askerlik ve Şiir Defterinin İç Kapağı

2. KAYNAKLAR



a) Daha Önce Işaret Edilen Defterleri ve Evrakları


İlk mektep, askerlik bilgileri ve şiirlerini toplayan, yazı usûl-leri ve seyâhat notlarını ihtiva eden defterleri ve evrakları.



b) Çok Okuduğu Kitaplardan Bazıları

Antepli Mehmet Efendi, Tefsîr-i Tibyân, İst. 1318. (yazım, 1810).

Ferah Efendi, Tefsîr-i Mevâkip, (Tefsîr-i Tibyân kenarında), İst. 1118.

Muhammed Birgivî, Tarîkât-ı Muhammediyye, İst. 1290.

Süleyman Sırrı, Vesîletü'l-Felâh, İst., 1328.

El-Hac Muhammed Emin Efendi, Risâleler, (Sekiz risâle), İst. 1317-1321.

Ahmet Cevdet Paşa, Kısâs-ı Enbiyâ, İst.1303.

Şeyhzâde Muhammed Esad, Tecvit Şerhi (El-Virdü'l-Müfîd), İst. 1264.

İlk Mektep, 5. sınıf Türkçe, sosyal bilgiler kitapları sağlam ve ciltlidir.

"Yeni Hesap" isimli, 400 sayfayı aşan ve rüştiye mektep-leri için yazılan matematik kitabı ise bazı sayfaları noksan olarak korunmaktadır.


Bu kitapların içinde pekçok not vardır.
d) Diğer Kaynaklardan Bazıları
Ömer Nasûhi Bilmen, Kurân-ı Kerîm’in Tefsiri, Ank. 1992.

Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lûgat, Ank. 1962.

Hacı Emin Efendi. İslamın Nurları, Müge Yayınevi, Ank.

Hâfız Muhammed Murad, “Kavâid-i Fârisiyye,” “Emsiletü Kavâid-i Fârisiyye” ve “Emsiletü’l- Muhtelifetü bi Lisân-i’l-Fârisiyye,” Muharrem Efendi Matbaası, 1283.

Hasan Tahsin Emiroğlu. Esbâbu’n-Nüzûl, c. 12, s. 297. Konya, 1985.

Hüseyin Hamdi. Şerh: Şeyhzâde Muhammed Esad (1263-1848). El-Virdü’l-Müfîd Fî Şerhi’t-Tecvîd. 1264-1849.

İbn Hacer el-Askalânî, (Terc. Ahmed Davudoğlu), Bülûğü’l-Merâm, İst. 1965.

Kemaleddin Üstün, Kırk Âfetlerin Açıklaması, İstanbul.

Yunus Fehmi, Defter ve Kitapları.

Hüseyin Hamdi. Şerh: Şeyhzâde Muhammed Esad (1263-1848). El-Virdü’l-Müfîd Fî Şerhi’t-Tecvîd. 1264-1849.






  1. Güney Köyden Hafız Yunus Ağa ile Beraber Mardin’de



Kardeşleri, Hayrettin ve Muharrem Sezen




Avşar







1 Kasım Sezen, 1909 doğumlu olduğunu söylemiştir. Kendisi, 1327 yılında doğduğunu söyledi diyenler de vardır. Bu tarih, Hicrî takvime göre olabilir.

2 Seyit Ahmet, 1885 tarihinde doğmuş ve 07.09.1922 tarihinde vefat etmiştir.

3 Muharrem, 1887 tarihinde doğmuş ve 21.12.1330 (1914) tarihinde vefat etmiştir.

4 Hasan Çakmak, eski Bolu milletvekili ve Kültür Bakanı Ahmet Çakmak’ın babasıdır.

5 İbrahim Demircioğlu’nun 11.12.2007 günlü, H. Esat Bilge ve aile fertleiri-nin yanında yaptığı konuşma.

6 “Annem anlayışlı, nazik, terbiyeli, kibar konuşan bir İstanbul hanımefen-disi idi.

Annem 5 yaşında, bir paşaya evlatlık olarak gittiği İstanbul’dan dayım Mehmet Sezgin tarafından 22 yaşında getirilmiş. Paşa bu isteğe çok üzülmüş, engelleyememiş. Anneme gelirken, yol harçlığı olarak 35 reşat altını vererek uğurlamış. Annem Kur’ân-ı Kerîm’i çok güzel biliyor, okumaya çok değer veriyordu.” T. Akbıyık



7 “Bana Hacer (Sezen) ablamın anlattığına göre, annem kapının eşiğinde ağlarmış. Beni gördüğünde, ‘Annen, kapının eşiğinde ağlıyor.’ der, haber verirdi.” T. Akbıyık

8 Askerlik Yılları ve Şiir Defteri, s. 80.

9 N. Sezen’le A. Gökgöz’e Ortaokul’a gönderirken yaptığı, temizlikle ilgili tavsiyelerden biri.

10 Bu mealde âyetler Kur’ân-ı Kerîm’de pekçok yerde geçer.

11 Hâfız Muhammed Murad. “Kavâid-i Fârisiyye,” “Emsiletü Kavâid-i Fârisiyye” ve “Emsiletü’l- Muhtelifetü bi Lisân-i’l-Fârisiyye,” Muharrem Efendi Matbaası, 1283.

12 Kardeşi Hayreddin’le ilk ciddî (balık) sürtüşmesi, bu hâfızlık çalışması esnasında olmuştur.

13 Hüseyin Hamdi. Şerh: Şeyhzâde Muhammed Esad, El-Virdü’l-Müfîd Fî Şerhi’t-Tecvîd.

14 S. Mehmet Sezen, Askerlik Notları ve Şiir Defteri, s. 123.

Şiir Defteri”nin bu sayfasında İmam Birgivî’nin hayatı, yetişmesi, çalış-maları ile ilgili bilgi vermiştir.



15 S. M. Sezen, a.g.e., s. 92. Mansıb: Makam, mevki

16 S. M. Sezen, a.g.e., s. 165. Arapça kasîde ve tercümeleri

17 Yunus Fehmi, Hikemiyyât-ı Mesnevî, s. 43.

İbni Mâce, c. 2. s. 188.

18 Hacı Emin Efendi. İslamın Nurları, (Yâdigârı Ahbâb), s. 335.

Bu şiir ve sonraki şiirler defterde bulunmamaktadır. Defterin orta sayfasın-dan kopan yapraklarla gitmiş olabilir.

Teşvîş: Gönülde karıştırma


19 İbrahim Demircioğlu’nun 11.12.2007 günlü, H. Esat Bilge ve aile fertleri-nin yanındaki konuşma.


20 Yunus Fehmi tarafından yazılan bu “Tevbe” ile ilgili belge, S. M. Sezen’in defterleri arasından çıkmıştır.

Metinde geçen bazı kelimelerin anlamları:

Küfr-ü âmden: Bilerek ve isteyerek yapılan küfür

Sâdır: Ortaya çıkma

Berî olma: Kurtulmuş olma, temiz olma

Li vechi’llâh: Allah’ın rızasını kazanmak için.

Ef’âl: Fiiller, çalışmalar.

Akvâl: Sözler.

Rücu’ etme: Dönme.

Tüptü: Tevbe ettim.

Kurbeten: Yaklaşarak.

Ahkâm: Kurallar.

Âmentü: İnandım.

İkrâr: Söyleme, kabul, bildirme.



21 S. M. Sezen, a.g.e., s. 92.

A. Kemaleddin Üstün. Yâdigârı Ahbâb, s. 281.

Basılmış olan şiir aşağıdaki şekildedir:

Kapına yalvarmaya geldim, iltica ettim (sığındım) sana,

Ermez ise afvü gufrânın (bağışlama) bu kemter kuluna,

Yok medetkâr (yetişecek, kurtaracak), kimseden ermez medet, asla bana.

Mâl ve mansıb: Mal ve mevki

Gufrân: Bağışlama



22 S. M. Sezen, a.g.e., s. 154-155.

Bir ilâhî denemesi olarak görülen bu şiirlerin kendisinin olma ihtimali, güçlüdür.



23 Süleyman Sırrı, Vesiletü‘l-Felâh, s. 40-44.

S. M. Sezen’in vefatından 13 gün önce, Vesiletü‘l- Felâh isimli kitaptan, defalarca okuduğu konulardır.




24 S. Sırrı. Vesiletü‘l-Felâh, s. 41-43.

S. M. Sezen’in Vesiletü‘l-Felâh’tan son olarak ve defalarca okuduğu konulardır.




25 Yunus Fehmi, a.g.e, s. 161.

Şecere-i âlem: Evrenin, dünyanın ağacı. Ham meyva: Hazırlıksız ve yetiş-memiş (insan). “İyi ameli olmayan insanın ruhu, beden denen dünya-sından ayrılması çok zor ve acıdır.” anlamında kullanılmıştır.



26 İbni Sina. Aynı eser, s. 14-22’den özetlenerek alınmış ve açıklanmıştır.

27 S. M. Sezen, Şiir Defteri, s. 154-155.

Bu şiirler, bir ilâhî denemesi olarak görülmektedir. Vezin ve kâfiye ölçüleri tutturulmaya çalışılmışsa da şiir özelliklerini taşımamaktadır. Bu denemenin kendisinin olma ihtimali, güçlüdür.



28 S. Sırrı, a.g.e., s. 109-120.

Bu “Ahkâm-ı Cenâze” konusu ile “Ahkâm-ı Kabir” konusu, S. M. Sezen’in vefâtından 13 gün önce defalarca, tekrar tekrar okuduğu ve ezber derecisinde bildiği bir konudur. Vefâtının yakın olduğunu anladıktan sonra tekrar etmeği, çok önemli bulduğu için bu konuları, bazı bölümlerini çıkararak buraya alıyoruz.



29 Bu konu da, ölümüne sayılı günler kaldığını anladığı ve defalarca, tekrar tekrar okuduğu konudur. Tekrar etmeği çok önemli bulduğu için bu konu-yu da bazı bölümleri çıkararak alıyoruz.

30 S. M. Sezen, a.g.e., s. 117.

Tirmizî, Kıyâme, 26 (4/640).



31 S. M. Sezen, a.g.e., s. 154-155.

Bir ilâhî denemesi olarak görülen bu şiirlerin kendisinin olma ihtimali, güçlüdür.



32 Bu üç paragrafta tırnak içine alınan sözler, dilinden düşürmediği sözlerdir.

33 H. Emin Efendi, İslâm’ın Nurları (Yâdigârı Ahbâb), s. 337.

34 S. M. Sezen, Şiir Defteri, s. 176.

Mihmân: Yabancı, konuk



35 S. M. Sezen, a.g.e., s. 94.

Sa’yedip: Çalışıp

Gâile: Dert


36 S. Mehmet Sezen. Aynı Defter, s. 142. (Orj. s. 20.)

Defterin bu kısmında, “24 Mart 944 Yunuslar Köyü'nün imamı Seyit Mehmet” notu düşülmüştür.



37 Bu konu, bölümün sonucu olarak buraya alınmıştır.

38 Fahruddîn er-Râzî. Tefsîr-i Kebîr, c. 2, s. 271.


39 S. Mehmet Sezen, Şiir Defteri, s. 102.

40 Hasûd: Başkasının elinde olan nimeti, varlığı sahibine çok görme, çeke-meme; varlığın ve nimetin yalnız kendisinde bulunmasını isteme, arzu etme.

41 Ebû Dâvud. İbni Mâce’de benzer bir hadis rivâyet etmiştir. (el-Hasede)

42 Abdürrazzâk merfu’ olarak rivâyet etmiştir. (et-Tıyeretü)

43 Buhârî ve Müslim, İbni Ömer (r.a.)’den. (Ênâe)

44 Muhammed Birgivî, Tarîkatı Muhammediyye, s. 123-124.

Önemli kaynaklarından biri olduğu ve sürekli okuduğu için, bu konularda Tarîkatı Muhammediyye’den yararlanılmıştır.

İbni Hacer el-Askalânî. Terc. Ahmet Davudoğlu. Bülûğu’l-Merâm, c. 4, s. 378-381.


45 Fahruddin er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr, c. 11, s. 298.

Ancak Fahri Râzî, bu âyet-i kerîmede “ihtar edilmenin” küfür ve imandan nehi amacını taşıdığını belirtir. “Müminler arasında bu düşmanlık olmaz. Çünkü müminlerin karıları ve çocukları da mümindir. Babaları için düşman olmazlar,” der. (Hasan Tahsin Emiroğlu, Esbâbu’n-Nüzûl, c. 12, s. 297. Tegâbûn, 15. ayetin tefsiri).




46 Konuyu, “Üvez-Asalak” kelimeleriyle özetledikten sonra aşağıda verilen âyet-i kerîmeleri tekrar eder ve açıklamalarda bulunurdu. Üvez: Hayvanların kanı, teri ya da pisliği ile beslenen, yapışkan bir sinek türüdür. Ne kadar çaba gösterilirse gösterilsin hayvanın üzerinden düşmez, ısrarla yapışır ve rahatsız eder.

47 S. M. Sezen, Şiir Defteri, s. 92.

H. Emin Efendi (A. Kemaleddin Üstün), İslâm’ın Nurları (Yâdigârı Ahbâb), s. 281.

Basılmış olan şiir aşağıdaki şekildedir:

Kabına yalvarmaya geldim, iltica ettim (sığındım) sana,

Ermez ise afvü gufrânın (bağışlaman) bu kemter kuluna,

Yok medetkâr (yetişecek, kurtaracak), kimseden ermez medet, asla bana.

Mâl ve mansıb: Mal ve mevki

Gufrân: Bağışlama



48 S. M. Sezen, Şiir Defteri, s. 94.

Sa’yedip: Çalışıp

Gâile: Dert


49 S. M. Sezen, Şiir Defteri, s. 107.

H. Emin Efendi (Kemaleddin Üstün), İslâm’ın Nurları(Yâdigârı Ahbâb), s. 281.

Bu şiirin orijineliyle arasındaki farklılıklar çoktur.


50 H. Emin Efendi (K. Üstün), İslâm’ın Nurları(Yâdigârı Ahbâb), s. 335. Bu şiir ve sonraki şiirler Defterde bulunmamaktadır.

Defterin orta sayfasından kopan yapraklarla gitmiş ya da alınmamış olabi-lir.

Teşvîş: Gönülde karıştırma


51 H. Emin Efendi (K. Üstün), İslâm’ın Nurları(Yâdigârı Ahbâb), s. 337.

52 H. Emin Efendi (K. Üstün), İslâm’ın Nurları(Yâdigârı Ahbâb), s. 340-341.

Penâh: Sığınma, sığınacak yer

Revâ: Uygun, yerinde

Nâçâr: Değersiz, çaresiz

Niyaz etme: Yalvarma

Âğâz etme: Başlama

Rahm: Acıma, koruma


53 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 154-155.

Bu şiirler, bir ilâhî denemesi olarak görülmektedir. Vezin ve kâfiye ölçüleri tutturulmaya çalışılmışsa da şiir özelliklerini taşımamaktadır. Bu denemenin kendisinin olma ihtimali, güçlüdür.



54 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 176-177.

Kân: Membâ, kaynak



55 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 121.

Bu grupta, 119-128. sayfalara kadar onbir ilâhî.



56 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 176-177.

Mihmân: Yabancı, konuk

Tamamı 13 kıta olan şiirin sonunda şu not vardır: “18 Kânû Sânî (Kasım) 947 Cumertesi günü, Ekmeller’de Vakkas’ın vefatı günü yazıldı. Yunuslar Köyü imamı, Seyitmehmet”


57 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 192.

58 Bürde; aba, hırka demektir.

Bu kasîde, El-Bûserî’nin “Kasîdetü’l-Bürde”sidir.

İlk “Kasîdetü’l-Bürde;” Kâab bin Züheyr’in Hz. Muhammed (s.a.) önünde oku-duğu kasîdeye karşı, sırtından çıkardığı hırkayı kendisine giydirmesiyle meşhur olan bir kasîdenin adıdır.


59 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 166-172.

Şiirde geçen bazı kelimelerin anlamları:

Tevkir: Güzel karşılama

Ketem: Susma

Kem: Az kötü, fenâ

Tıfıl: Çocuk

Ker: Kuvvet, meram, maksat

Ker eb’âd: Daha da uzakta

Izam: Büyüklük


60 S. Sezen, Şiir Defteri, s. 190-191.

Şiirin tamamı 27 kıtadır.



61 Tarık Erbaş, İstanbul Teknik Üniversitesi’inin Elektrik Fakültesi’ni bitir-dikdikten sonra Kanada’da ihtisas yapmış ve Kanada’ya yerleşmiştir.




Yüklə 0,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin