Translated by WordPort from Brother wp (Daisy/Notebook) document seyha wpt



Yüklə 0,71 Mb.
səhifə2/11
tarix14.05.2018
ölçüsü0,71 Mb.
#50438
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

B. ÖZELLİKLERİ



1. KAREKTERİ
İnandıklarından ve doğru bildiklerinden ömrü boyunca ve kesinlikle taviz vermemiştir.

Haykırarak güldüğü görülmüş değildir. Tebessüm ettiğinde dahi neşeli mi üzüntülü mü, anlamak zordur. Daima neşeli görül-meye ve üzüntüsünü, kesinlikle dışarıya vurmamaya çalışmıştır.

Hak etmeyen kimseye taltifte bulunmamıştır.

Hiçbir kimseyi aşağılamamış ve hor görmemiş, Allah’u Teâlâ’nın bir eseri ve bir yaratığı olarak saygı göstermiştir.

Kimseye küsmemiş, zulmüne uğradığı kimselerle dahi “mer-haba”yı kesmemiştir. Vakarını ve şerefini bilen mazlumların, daima yanında yer almış ve onlara destek olmaya çalışmıştır. Bu nedenlerle, pekçok kimsenin hışmına uğramış ve onların verdiği zararlara katlanmıştır. Bu sebeplerle haksızlıklar karşısında, hiçbir şekilde susmamış ve yapılması gerekeni yapmaktan da çekinme-miştir.

Daha önce kusurlu davranmış olsa bile, bu özelliklerini bilen ve tevbekâr olduğuna inandığı kimselere karşı, yine belirli ölçüler içinde ve ciddiyetini muhafaza ederek muhatap olmuştur.

Hakkından fazlasını talep etmemiş, kimsenin malında gözü olmamış ve aza kanaat etmiştir.
Kendisine zulmedildiğinde ya da öfkelendiği zaman bile, kimse durumunu anlayamaz, kısa zamanda sâkinleşir ve ne yapıl-ması gerektiği hususunda düşünceye, tefekküre dalardı. Kısa bir zaman sonra çözüme ulaşınca öfkesi ve sinirliliği neşeye dönüşür-dü.

Suç işlemekte ısrarlı ve tevbe etmemiş olan kimseler-le selâmdan başka sözle konuşmazdı. Ve bu kimselerle mücadele ederdi.

Ahlâksız, karekteri oturmamış, haddi aşan ve kuralla-ra aykırı davranan, hak ve hukuka riayet etmeyen kimseleri sevmezdi. Bu kimselerle mağdur ve mazlumlar sohbet etseler de kendisi, asla onları bağışlamaz, selâmdan başka bir kelimeyle konuşmazdı.

Kendi vakar ve şerefini ayaklar altına alan bayağı, âciz kimselere, aslâ yaklaşmaz, tutumundan tâviz vermez ve kendilerine karşı sert davranırdı. “Bükemediğin eli öpeceksin!” sözünü bu anlamda düşünmezdi.

Para karşılığı değil, yardım amacıyla müşkül durumda olanların yanında olur ve çağrılarına uyardı.


Cebinden parası eksik olmamakla beraber, borçlandığı kişiler çok az ve kendini bilen, belirli kişilerdir.

Sevilecekse, bu doğru bildiği ölçüler dahilinde sevilmeyi yeğlemiştir.

Örneğin; kadastro tespitleri başlamadan önce dargın, kırgın, dost; uzak ve yakın akrabalarının tamamını, günlerce evinde topla-mış, anlaşmalarını sağlamış ve akitlerine de bağlı kalmaları için âzamî gayreti göstermiştir.
Fizikî Durum ve Alışkanlıkları
Çalıştığı zamanlarda 180 cm. boy ve 75 kg. civarındaki ağırlığa, geniş omuzlara ve kemikli bir yapıya sahip olmakla bera-ber vakarlı yürüyüşü ve dik duruşu sevmeyenlerin kendine muha-tap olmasını engellemiştir.

Çalışma esnasında hafif öne eğilmesi, bütün vücudunu ve zihnî gücünü işine vermesiyle kısa zamanda en yüksek verimi elde etmeyi alışkanlık hâline getirmiştir.

Elli yaşından sonra, aleyhe açılan hukuk davaları sonucu karşılaşılan çeşitli sıkıntılar ve bazı olaylar nedeniyle ve başkala-rının taltifiyle başladığı, çok kerih gördüğü sigara tiryâkiliğinin dışında başka bir kötü alışkanlığı olmamıştır. Bu alışkanlığını hiç de hoş karşılamıyor ve kurtulmak için çaba gösteriyordu.


2. ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

Uygun Çalışma Ortamı Hazırlama

Bir işe, hazırlığını yapmadan önce başlamazdı. İşin nasıl so-nuçlandırılacağını; saatlerce, durumuna göre günlerce, hatta aylar-ca düşünür ve hazırlıklar yapardı.

Yapılacak işde ya da ortaya çıkan problemde teferruâtı, tâlî unsurları tamamen ortadan kaldırır, en önemli sorunu belirledikten sonra icrâata başlardı.

Konuyu tam kavramayı ve kavranmasını isterdi. Kişi tarafından konu, tam olarak anlaşılmamış veya açıklanmamışsa, ya da gizleniyorsa yine de problemin özüne inmeyi ve işin esasını kav-ramayı amaçlar, bir yolunu bulur sorunun ne olduğunu öğrenirdi. Bütün şüphesini ortadan kaldırmak için olayın üzerinden günler, haftalar geçse de konu hakkında aynı soruyu, bir başka şekilde ve defalarca sormaktan çekinmezdi.

En yoğun bir şekilde bir işle meşgul olsa da, dinlenecek ka-dar uyur ve ıstırahatını yapardı.


Zihnini, aklını ve gözünü bulandıran her türlü engel mutla-ka kaldırılırdı.

Eline ve ayaklarına dolaşan engeller de, mümkün mertebe temizlenmeliydi. “Gece karanlığında, üzerine basıp düşeceğin kar-puz kabuğunu geçeceğin yoldan, mutlaka kaldırmalısın!” derdi.

“Ayağına dolaşacak çer-çöp ve molozlar çalışma şevkini kırar ve verimi düşürür.” der ve bunun için, önce çalışma alanının temizlenmesini isterdi. Ders çalışılacak mekândan, dikkati çeken ve dikkati dağıtan ne varsa kaldırılmasını isterdi.
Sağlıkla ilgili olarak; “Sabahleyin kalkınca ve bütün yemek-lerden evvel ve sonra elini-yüzünü sabunla güzelce yıkamak; yatar-ken, çalışmadan sonra ayakları elleri yıkamak; hiç olmazsa günde bir defa dişlerini fırçalamak, haftada bir çamaşırlarını değiştirmek, temiz giymek, temiz yerde oturmak, temiz yemek, temiz insanlarla gezmek, spor yapmak, miskin olmamak, mikroplardan sakınmak” gerektiğini yazmıştır.8

Hamamda 20 dakikadan fazla kalınmasını değil, hemen çıkılmasını tavsiye ederdi.9


Çalışma esnasında, mümkün mertebe bütün enerjinin kullanılmasını arzu ederdi. Kişi bütün her şeyiyle işine kilitlen-meliydi. Zihinle çalışılıyorsa, akla değer verilmeli ve akıl yürütülme-liydi. Kullanılmayan zihnin ve yürütülmeyen aklın yararı yoktu. Üstün semere elde etmek için, yalnız elin ve yalnız kolun ya da yalnız ayakların kullanılması yeterli değildi. Enerji gövdeden kaynaklanmalı, bütün organlar komple çalıştırılmalıydı.

Ekip Çalışması ve İstişâre

Ekibin (aile fertlerinin ya da şirket elemanlarının) çalışmasın-da, çalışanların uyumunun bozulmaması için istişâreye ve diyaloğa çok önem veriyordu. Bir çocuk da olsa fikrinin sorulması, onun moralinin yükselmesine ve böylece işine kendisini, daha fazla vere-ceğine inanıyordu.

Aile çevresinden biri şunu söylüyordu: “Hanımıyla, çocukla-rıyla hatta benimle bile istişâre yapardı. İşle ilgili, sırası ve yeri geldikçe benim de görüşümü sorar, fikrimi alırdı. Benim görüşü-mün önemli olmayacağını bildiği halde yine sorardı. Ben de mem-nun olurdum. Sorduklarına karşı bizlerden aldığı (isteğine uygun) cevaplar doğrultusunda işi yönlendirmesi bizleri, daha da memnun ederdi.”

İster evlâdı, ister başkaları olsun, “şöyle şöyle yap!” diye emir verdiği pek vâki değildi. “Şöyle şöyle … yapılması gere-kiyor.” ya da “şöyle şöyle … yapalım.” derdi. Yapılabilecek olan bir işi dahi, istişâre ettikten sonra yapılmasını teklif ederdi.

Böylece, yapılmayan ve yerine getirilmeyen emirlerin kötü sonuç doğuracağına, emri alanı isyana götürebileceğine ve gevşe-teceğine inanıyordu.

Gevşeyen ve uyumu bozulan kişi, sıkı bir kontrol sonucu yerinde ve zamanında ikaz edilmeli, böylece verim artırılmalıydı.




Yüklə 0,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin