Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə109/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,87 Mb.
#86730
1   ...   105   106   107   108   109   110   111   112   ...   140

KAPSAIİ, MOŞE BEN ELİYA

(1420, Girit - 1496, istanbul) Hahambaşı. Devrinin ünlü hahamı ve bilgini Eliya Kapsali ha-Yavani'nin oğludur. Tahsilini İtalya ve Almanya'da tamamladı. Bizans' in son Yahudi lideri olan Kapsali İstanbul' un fethinden (1453) sonra II. Mehmed (Fatih) (hd 1451-1481) tarafından huzura çağrılarak kendisine iltifat edildi ve cemaatini yönetme görevi verildi. Siyasi ve ruhani lider olarak cemaat mensuplarının vergilerini tarh ve tahsil edip hazine payını saraya tevdi etmek görevini de yüklendi. Sorumluluklarını bilen ve yetenekli bir kişi olan Kapsali muhafazakâr ve çilekeş derecesinde sofu idi. Kapsali Karaylara Talmud öğretimini yasaklayarak bu konuda meydana gelen sayısız anlaşmazlıklara son verdi. Başarısını ve kendisine gösterilen sevgiyi kıskanan dört haham Kapsali'yi

Musevi dininin aile hukuku kuralları ile ilgili olarak cemaatine yanlış bilgi vermek ve birçok kimsenin bu yüzden bilmeden zina günahını işlemelerine sebep olmakla itham ettiler. O sıralarda Kudüs'teki fakir Yahudilere yardım toplamak gayesi ile İstanbul'a gelen Ribi Moses, Kapsali'nin yürürlükteki yurtdışına para çıkarma yasağı ve Osmanlı İmparatorluğu ile Mısır arasındaki siyasi gerginlik dolayısıyla kendisine engel olmasına kızarak bu dört hahamın iddiasını devrin ünlü bilginlerinden Pado-va (İtalya'da) Hahamı Jozef ben Solomon Kolon'a nakledince Kolon, Kapsali'nin a-foroz edilmesi gerektiğini bildirdi. Günün ileri gelen hahamlarının çoğunun karıştığı anlaşmazlık büyük boyutlara ulaştı. Kapsali İstanbul'da düzenlediği bir toplantıda ithamları reddederek iddialarım kanıtladı. Hatasını anlayan Kolon, oğlunu göndererek Kapsali'den özür diledi.

Kapsali bazı yeniçerilerin zaman zaman Yahudi çocukları rahatsız ettiklerini padişaha nakledince müsebbipleri cezalandırıldı. Fatih'in vefatı üzerine tahta geçen II. Bayezid(->) o sıralarda sancakbeyi olarak bulunduğu Manisa'dan İstanbul'a gelinceye kadar geçen 9 gün içinde intikam almak için durumu fırsat bilen yeniçeriler evinin avlusunda Kapsali'ye pusu kurdular. Aynı avluya bakan evi bulunan Müslüman bir hanımın durumu fark ederek yeniçerilere burada yalnızca Müslü-manlann oturduğunu haykırmasıyla Kapsali muhakkak bir ölümden kurtuldu. II. Bayezid'den de aynı ilgi ve sevgiyi gören Kapsali 1492 ve sonrasında İspanya'dan kovularak Osmanlı topraklarına kabul edilen Sefarad Yahudilerinin yerleşmesi için canla başla çalıştı.

NAİM GÜLERYÜZ



KAPTAN İBRAHİM PAŞA CAMÜ

Eminönü îlçesi'nde, Beyazıt'ta, İstanbul Üniversitesi'nin arka tarafında, Besim Ömer Paşa Caddesi ile Prof. Ümit Yaşar Doğanay Sokağı'nın kavşağında bulunmaktadır. Banisi Kaptan-ı Derya İbrahim Paşa tarafından 1138/1725'te yaptırılmıştır.

Cami, mektep, sebil, aşhane ve hamamdan oluşan külliyenin bir parçasıdır. Bitişiğinde bulunan ve bugün İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi olarak kullanılan bina, külliyenin hamamının bulunduğu yerdedir. II. Mahmud zamanında (1808-1839) hamam, Takvimhane Matbaası olmuş, sonra rüştiyeye ve 1889'da da dilsiz okuluna çevrilmiştir. 1894'teki depremden zarar gören binanın yerinde bugün bulunan kütüphane 1912'de Mimar Kemaleddin Bey tarafından Medresetü'l-Kuzât binası olarak inşa edilmiştir. 1925'ten itibaren İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Dikdörtgen planlı cami, bir sıra kesme taş, iki sıra tuğladan almaşık düzende inşa edilmiş ve kiremit çatıyla örtülmüştür. Doğu ve bati cephesinde iki sıralı beş pencere, mihrap duvarında ise iki sıralı dört pencere bulunmaktadır. Giriş cephesinde üst kısımda üç, alt kısımda ise iki pençe-



KAPTAN PAŞA CAMİİ

434

435

KAPTAN-I DERYA

UUUU UU UUULJIMULJUU

Kaptan Paşa Konağı'nın ön cephe restitüsyonu ve ana kat planı. Eldem, Türk Evi

re mevcuttur. Pencereler, üst kısımda sivri kemerli ve alçı şebekeli, alt kısımda ise tuğladan sivri boşaltma kemerleri içine alınmış, taştan dikdörtgen çerçeveli.ve lokmalı demir şebekelidir. Batı köşesinde yer alan kesme taştan dikdörtgen kaide ve çokgen pabuç kısmı üzerinde yükselen yuvarlak gövdeli güdük minaresi tek şe-refelidir.

Caminin giriş kapısı üzerinde yer alan kitabede, yapılış tarihi ve banisi Sadrazam İbrahim Paşa'nın adı geçmektedir. Harim kısmında girişte mukarnas başlıklı iki mermer sütuna oturan üç kemerli açıklık bulunmaktadır, içeride duvarlar barok tarzda kalem işleriyle süslenmiştir. Mihrap yuvarlak bir niş şeklindedir. Ahşap çubuklu denilen türde yapılmış tavanın ortasında ahşap çubukların radyal kıvrımlarının oluşturduğu bir göbek bulunmaktadır.

Camiyi doğu ve batı yönden çevreleyen nazirenin duvarları taş-tuğladan almaşık düzende inşa edilmiştir. Bu duvarlara taştan dikdörtgen söveli tuğladan boşaltma kemerleriyle açılmış demir şebekeli pencereler yerleştirilmiştir. Hazirede Kaptan İbrahim Paşa ve ailesi, ayrıca 18-19. yy' in ileri gelen devlet adamları ve ailelerinin oluşturduğu 105 tane mezar bulunmaktadır. Mezar taşları geç devir süsleme özelliklerini yansıtan çeşitli çiçek bezemeleriyle donatılmıştır. Hazire duvarlarının kesiştiği köşeye bir sebil yerleştirilmiştir (bak. İbrahim Paşa Sebili).

Bibi. Sicill-i Osmanî, 122; Ayvansarayî, Hadî-ka, I, 175; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 78-79, no. 313; Raif, Mir'at, 488; Eyice, "İbrahim Paşa Külliyesi", Türk Ansiklopedisi, XX (1972), 4; Öz, İstanbul Camileri, I, 82; Eminönü Camileri, 102-104; H. Aksu, "Kaptan İbrahim Paşa Haziresi", istanbul Yazılan-Se-mavi Eyice Armağanı, îst, 1992, s. 233-268. EMİNE NAZA

KAPTAN PAŞA CAMÜ

Eyüp İlçesi'nde, Eyüp Vapur İskelesi karşısında, İskele Caddesi üzerinde, Kızıl Mescit Sokağı karşısmdadır. "Çevri Usta", "Hacı Mahmud", "Büyük İskele" Camii adlarıyla da anılmaktadır.

İlk banisi Gürcü asıllı el-Hac Mahmud Ağa'dır. 1577'de inşa ettirilen mescit 1819' da vefat eden Çevri Usta'nın malından Şehremini Hayrullah Efendi eliyle yenilenmiştir. Mescit üçüncü kez Bahriye Nazırı Boz-caadalı Hasan Hüsnü Paşa tarafından 1900'

Kaptan ibrahim Paşa Camii'nin içinden bir görünüm. Yavuz Çelenk, 1994

de yapılmıştır. Cami kapısı üzerinde bunu belirten dört satırlık kitabe bulunmaktadır. Bu kitabedeki satırlar Şair Refet Efen-di'ye aittir. Minare ilk kez bu dönemde eklenerek cami bugünkü haline getirilmiştir. Eskiden ahşap olan cami bu kez kagir malzemeyle yenilenmiştir.

Caminin altında çeşme vardır. Önceleri cami vakfı olarak kiralanan iki dükkânı ise günümüzde lojman olarak kullanılmaktadır.

Camiye iki taraflı bir merdiven ile çıkılır. Sade bırakılmış kapalı son cemaat yerinin doğu yönünde iki, giriş kapısı yönünde ise bir pencere ile aydınlatma sağlanmaktadır. Batı yöndeki pencereye ait iz belli olmakla beraber bu pencere sonraki bir tamiratta kapatılmıştır. Sağ tarafta ise kadınlar mahfiline girişi sağlayan merdivenler bulunur. Kadınlar mahfili ahşap malzeme ile oluşturulmuştur. Alçak tutulmuş korkuluklar orta kısımda dışa doğru yarım yuvarlak çıkma yapar.

Harime giriş kapısının iki yanında basık kemerli birer pencere mevcuttur. Harim, kare planlıdır. Mihrap, yay kemerli ve iki



Kaptan Paşa Camii

Yavuz Çelenk, 1994

yanda pilastrlarla sınırlandırılmış çok derin olmayan bir niş şeklindedir. Çiçek motifleriyle bezenmiştir. Süsleme oldukça sade ve abartısızdır.

Cami içten kubbe, dıştan ise basit bir çatı ile örtülüdür. Kubbe göbeğinde 1318 tarihli bir ayet vardır. Tavan silmesi oymalı tahtalarla süslenmiştir. Kadınlar mahfili de dahil olmak üzere tavan aplike olarak bezenmiştir. Motifler natüralisttir. Bu süslemelerin bir kısmı sökülmüş, bir kısmının da boyası akmıştır. Cami dıştan, hareketli bir saçak ve silmelerin yanısıra pencere etrafında pilastrlarla hareketli bir görünüme sahiptir. 1984-1985'te yapılan istimlakler sonucu cami doğal dokusundan koparılarak tek başına kalmış, Çevri Usta'nın, caminin yakınında olduğu söylenen mezarı da tarihe karışmıştır.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 279; Öz, İstanbul Camileri, I, 37; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 33. ESRA GÜZEL ERDOĞAN

KAPTAN PAŞA CAMÜ

bak. KAYMAK MUSTAFA PAŞA CAMİİ



KAPTAN PAŞA KONAĞI

Eminönü İlçesi'nde, Beyazıt'ta, Süleymani-ye Mahallesi'nde, Besim Ömer Paşa Caddesi üzerindeki Kaptan İbrahim Paşa Ca-mii'nin(->) karşısında (güneyinde) yer almaktaydı.

Halen yerinde İstanbul Üniversitesi merkez binalarının bulunduğu Eski Saray'ın sınırında, sarayın harem kapısının karşısında yer alan bu konak Kaptan-ı Deıya Hacı İbrahim Paşa (ö. 1725) tarafından yaptırılmıştır. İstanbul'da devlet ricaline ait birçok hayır eserinde olduğu gibi, burada da Hacı İbrahim Paşa'ya ait geniş bir arazinin kısmen cami ile yanındaki sebile ve hazireye tahsis edildiği, bir kısmının ü-zerine de konağın inşa edildiği anlaşılmaktadır. Konağın inşa tarihi 18. yy'ın başlarında yer alsa gerektir.

J. Robertson'un 1853-1855'te Beyazıt Yangın Kulesi'nden çekmiş olduğu panoramik fotoğraflardan ikisinde Kaptan Paşa Konağı'nın sokak cephesinin üst kesimi ile çatısı görülebilmekte, S. H. Eldem de bu görüntülerden hareketle konağın plan ve cephe restitüsyonlanm hazırlamış bulunmaktadır. 1-2 yıl arayla çekilen bu fotoğraflardan ilkinde, konağın 18. yy'daki özgün biçimini büyük ölçüde koruduğu, i-kinci fotoğrafta ise, geçirdiği onarım sonucunda, cephelerinin dönemin zevkine uygun tarzda tadil edildiği dikkati çeker.

İki katlı ahşap konakta, S. H. Eldem'in "iki orta sofalı" olarak tanımladığı plan tipi uygulanmıştır. Biri hareme, diğeri selamlığa ait olan sofalar dikdörtgen planlı olup üç yönde sedirli eyvanlarla kuşatılmış, eyvanların arasına yerleştirilen odaların kapıları, çeyrek dairelerle yumşatılan iç köşelere açılmıştır. Sokak ve arka bahçe yönİe-rindeki evyanların dış hattı kavisli olarak tasarlanmış, sofalar birbirine iki geçitle bağlanmış, bu geçitlerin üzerinde, harem ve selamlık bölümlerinin arasındaki aydınlığa bakan helalar ve kahve ocağı sıralanmıştır. Yüklükler ve sedirlerle donatıl-

mış olan odalar eliböğründelere oturan çıkmalarla genişletilmiş, dikdörtgen açık-lıklı çift sıra pencerelerle aydınlatılmıştır. Sofalara bağlanan eyvanlarda da aynı pencere düzeninin, daha büyük boyutlarda uygulandığı dikkati çekmektedir. Harem kanadında, arka bahçe tarafındaki köşe oda hamam bölümü ile bağlantılı olup soğukluk (camekân) niteliğindedir. Onarım sırasında geleneksel pencere düzeninin bozularak cephelere tek sıra halinde dikdörtgen pencerelerin konduğu, bazı çıkmaların da ampir üslubunda üçgen a-Imlıklar (frontonlar) ile taçlandınldığı görülür.



Bibi. Eldem, istanbul Anılan, 148-153; Eldem, Türk Evi, II, 80.

M. BAHA TANMAN



KAPTAN-I DERYA

"Derya kaptanı", "kapudan-ı derya", "kaptan paşa" da denmiştir. 1867'ye kadar Osmanlı donanmasının komutanlığını yapan beylerbeyleri ve vezirlerdir. Kaptan-ı deryanın İstanbul'un güvenliği ile ilgili görevleri de vardı.

16. yy'a değin "derya beyi", "derya kaptanı" unvanlarını taşıyan kaptan-ı deryalardan Baltaoğlu Süleyman Bey istanbul kuşatmasına katılmıştı. II. Mehmed (Fatih) dönemi (1451-1481) derya beylerinden Has Yunus Bey (1456-1460) ile kaptan-ı derya sanını alan Mahmud Paşa (1466-1472), Gedik Ahmed Paşa (1478-1480) ve Mesih Paşa (1480-1491) İstanbul'un imarı çalışmalarına katılan ve yeni semtlere adlarını veren ünlü kaptan-ı deryalardır.

Gelibolu'daki kaptan-ı deryalık mer-

kezinin 15l6'da İstanbul'a taşınması, 1533' te de Cezayir Beylerbeyi Barbaros Hayred-din Paşa'nın bu göreve atanması ile kaptan-ı deryalık İstanbul'a dönük hizmetler bakımından giderek önem ve etkinlik kazanmaya başladı. Beşiktaş semti Barbaros' un döneminde (1533-1546) geliştiği gibi, Tersane ve Kasımpaşa semtleri de Piyale Paşa'nın kaptan-ı deryalığı (1554-1568) sırasında gelişerek kentin başlıca sanayi merkezi konumuna ulaştı.

Sokollu Mehmed Paşa (kaptan-ı deryalığı 1546-1550) başta olmak üzere birçok vezir ve beylerbeyi bu görevdeki başarılarından dolayı sadrazamlığa yükseldiler. Vezir rütbeli kaptan-ı deryalar, İstanbul'da bulundukları zamanlarda kent sorunlarıyla ilgilenirler, Divan-ı Hümayun toplantılarına da katılırlardı. 17. yy'da ise çoğu, kubbe vezirleri arasından atanan kaptan-ı deryalar, aynı zamanda Divan-ı Hümayun'un daimi üyeliğini de yapmaya başladılar.

Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnamesi, kaptan-ı deryanın divandaki görevi, protokoldeki yeri ve yetkileri konusunda bilgiler verir. Kanunnamelere ve geleneklere göre bu göreve atanan vezir, Paşa Ka-pısı'na gider burada sadrazamla bir süre sohbet edip kahve ve çubuk içerdi. Bundan sonra "şerbet, buhur ve gülsuyu resmi" denen bir törenle Paşa Kapısı ricali de huzura alınır, atama fermanı okunduktan sonra kaptan-ı deryaya sadrazam tarafından kürk giydirilirdi. Kaptan paşa, çavuş-başının eşliğinde alayla Kireç İskelesi'ne iner, buradan filikaya binerek Tersane'ye geçerdi. İskelede Tersane emini ve kethüdası tarafından karşılanarak Büyük Köşk'e

götürülür, burada kahve içip çavuşbaşına ve kaptanlara hilaller giydirirdi. Bu tören sırasında Tersane şeyhi de dua ederdi. Aynı sırada toplar atılarak yeni kaptan-ı deryanın göreve başladığı ilan edilirdi.

Böylece görevine başlayan yeni kaptan-ı derya, Tersane, donanma mensuplarının, Kasımpaşa, Galata sakinlerinin şikâyetlerini dinler, gerektiğinde dava konularım derya kadısına havale eder veya doğrudan kendisi yargıda bulunurdu. Buyrultular yazmak, idam cezası vermek kaptan-ı deryanın yetkileri arasındaydı. Divan-ı Hümayun günlerinde ise sadrazam, ilgili konuları bakması için kendisine verirdi. Halic'in ve Kasımpaşa bölgesinin güvenlik ve kolluk işlerini planlayan kaptan-ı derya, donanmanın mevsimlik bakımı, levent ve kalyoncu gereksinimleri ile ilgilenir, Tersane'nin çalışmalarını yönlendirirdi.

Kaptan-ı derya İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Tersane'deki Kaptanpaşa Divanhanesi denen resmi konakta otururdu. Tersane'nin verimli çalışmasından ve donanmanın hazırlanmasından sadrazama karşı sorumlu olan kaptan-ı deryanın yardımcıları Tersane emini ve Tersane kethüdası idi. Elinde sedef işli asa taşıyan kaptan paşa, donanma ile ilgili tüm atamaları yapar, Haliç'te, Tersane'de, iskele ve yatak limanlarında kol gezmeye çıkardı. Önemli sorunları ise sadrazam ile görüşerek sonuca bağlardı.

Kaptan-ı derya İstanbul'dan donanma ile sefere çıkacağı zaman ilkin Tersane-i Âmire'de sadrazama teftiş verir, sonra ikisi birden Yalı Köşkü'nde padişahın huzuruna çıkarlardı. Bu törende kaptan-ı deryanın "ak libas" (beyaz giysi ve kürk) giyimli olması gelenekti. Kaptan-ı derya, padişahın buyruklarım alır ve kendisiyle vedalaşırken donanma da Sarayburnu açıklarında alay gösterir ve top atışları yapardı.

Sefer dönüşünde de benzeri bir tören yapılır, ayrıca kaptan-ı derya İstanbul halkına bir gösteri olmak üzere yakalanan a-zılı korsanları donanma gemilerinin direk ve serenlerine astırırdı. Sefere çıkışta olduğu gibi dönüşte de padişaha "döşeme baha" adı altında 20.000 kuruş ödemede bulunurdu.

Kaptan-ı derya İstanbul'da iken üç fenerli "kaptan paşa baştardası"na, sefere çıktığı zamanlarda ise bastarda yedeğine binerdi. Ayrıca Haliç ve Boğaziçi gezilerinde 7 çifte, kadırga burunlu özel kayığı ile dolaşırdı. İstanbul'daki törenlere ve resmi toplantılara, başında yalnız sağ tarafı sırma şeridi kallavi, sırtında yeşil aüas kaplı dört yenli samur kürk giyimli ve belinde mücevherli hançerle katılırdı. Padişah huzurundaki törenlerde sadrazamın altında, vezirlerin yukarısında dururdu. Padişah Ter-sane'yi gezmek ya da burada bir geminin denize indirilmesinde bulunmak istediği zaman sadrazam ile kaptan paşa sedef asa-larıyla önünde yürürlerdi.

Kaptan paşa İstanbul'da bulunduğu zamanlarda her cuma günü namazdan sonra Paşa Kapısı'na giderek Arzodası'nda



KAPTAN-I DERYA HACI

436

437

KARA BABA TEKKESİ

Müşir Arif Paşa'mn betimlemesiyle kaptan paşa ve denizciler. LesAnciens Costumes deş VE-mpire Oftoman, Paris, 1864 Galeri Alfa

sadrazamla görüşürdü. Sadrazam seferde ise bu görüşmeyi sadaret kaymakamryla yapardı.

Kaptan paşanın önemli bir görevi, Akdeniz ve Karadeniz sularının güvenliğini ve böylece istanbul'a dönük zahire, yolcu, ticaret trafiğinin devamlılığım sağlamaktı. Bu konudaki başarısızlığı veya yetersizliği istanbul'da kıtlığa neden olurdu. Özellikle de Karadeniz limanlarından zahire, Akdeniz'den Mısır malı sevkıyatının durması istanbul'da büyük sorunlara neden o-lurdu. Bu nedenle kaptan-ı derya istanbul' da bulunduğu zamanlarda Akdeniz-Istan-bul deniz trafiğini, onun adına Rodos san-

cakbeyi kontrol altında tutardı. Kaptan-ı deryanın sefer nedeniyle istanbul'da bulunmadığı zamanlarda ise onun başkentteki sorumluluklarını Tersane-i Âmire e-mini ve kethüdası üstlenirlerdi.

Kaptan paşa sancaklarından ve paşalık hassından gelirleri dışında, donanma ve denizcilik gelenekleri gereği daha başka gelirleri de olan kaptan-ı deryalar, başta istanbul olmak üzere kıyı kent ve kasabalarında su tesisleri, camiler, mektepler yaptırmayı gelenek edinmişlerdi. Fakat Osmanlı denizciliğinin giderek gerilemesi ve kaptan-ı deryalığa da denizci olmayan paşaların atanması bu geleneğin zamanla sönmesine neden olmuştur.

Adolphus Slade, II. Mahmud dönemindeki (1808-1839) donanmanın durumunu ve o sıradaki Kaptan-ı Derya Pabuççu Hasan Paşa'mn yetersizliklerini Kaptan Paşa adlı eserinde anlatır.

1863'te Umur-ı Bahriye Nezareti kurulduktan sonra daha 4 yıl kaptan-ı deryalık ya da kaptan paşalık unvanı korunmuş, ancak 11 Mart 1867'de Osmanlı deniz kuvvetleri yeni oluşturulan Bahriye Nezareti' ne bağlanmıştır. Bu tarihten sonra kaptan-ı derya unvanı salt onursal bir rütbe olarak donanmanın en kıdemli amiraline verilmeye başlanmıştır.

istanbul'da ad bırakan ilk derya kaptanlarından olan Has Yunus Bey'den kaptan-ı deryalığa 6 kez atanan ve bu görevi sonuncu olarak yapan Damat Mehmed Ali Paşa' ya kadar, bazısı 2-3 defa atanan 200 kaptan-ı derya bulunmaktadır.

Van Mour'un çizgileriyle kaptan paşa. Recueil de cent estampes reprisentant different du Levant, Paris, 1712 Galeri Alfa



Bibi. 1. Parmaksızoğlu, "Kaptan Paşa-Kapudan Paşa", ÎA, VI, 206-210; M. Şükrî, Esfâr-ı Bahri-ye-i Osmaniye, ist., 1306, s. 142 vd; Uzunçar-şılı, Merkez ve Bahriye, 414 vd; Pakalm, Tarih Deyimleri, II, 182 vd; H. Tezel, Anadolu Türklerinin Deniz Tarihi, c. I, îst. 1973; Adolphus Slade, Kaptan Paşa, ist., 1973.

NECDET SAKAOĞLU



KAPTAN-I DERYA HACI HÜSEYİN PAŞA ÇEŞMESİ

Beyoğlu Ilçesi'nde, Kasımpaşa'da, Sipahi Fırın Sokağı'ndadır.

Kaptan-ı Derya Hacı Hüseyin Paşa tarafından 1145/1732'de yaptırılmıştır. Bu i-simle bilinen çeşme, mahalle halkı arasında Süruri Çeşmesi olarak da tanınmakta, ismini yakınındaki Süruri İlkokulu'ndan almaktadır.

Osmanlı dönemi mahalle çeşmelerinin güzel bir örneğidir. Bugün suyu akmakta olup, bulunduğu semtin ihtiyacım karşılamaktadır. Çeşme, eskiden Taksim su şebekesine bağlı idi; suyu günümüzde belediye tarafından sağlanmaktadır.

Üstü çatısız büyük bir haznesi olan mermer kaplı tek yüzlü bir çeşmedir. Bakımsızlık ve ilgisizlikten otlarla kaplı üst örtüsü, yer yer bozulmuş mermer kaplamalarına, yarısı yok olmuş aynataşına karşın kolayca onarılabilecek, sağlam, ayakta duran bir çeşmedir.

Lale Devri'nin (1718-1730) süsleme sanatının yansıdığı, tekne setlerinden saçağına kadar her tarafı kabartma çiçek ve tabaklarla meyvelerin incelikle işlendiği bir bezemeyle süslenmiştir. Yarım yuvarlak kavislerin birleşmesinden meydana gelen kemer, çeşme aynasının üzerinde yer almaktadır. Saçak seviyesi ile kemer arasındaki mesafenin fazlalığı dönemin özelliğini yansıtır. Su teknesi yol kotunun altında kalmıştır. Bugüne kadar çeşme hiçbir onanm görmemiş olup sadece mahalle sakinleri tarafından hazne temizliği yapılıp, korunmaya çalışılmaktadır. Onarım ve ilgi bekleyen sayısız mahalle çeşmelerinden biridir.



Bibi. Tanışık, istanbul Çeşmeleri n, 93; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri, ist., 1993, s. 392.

TÜLAY ÇOBANCAOĞLU



Kaptan-ı Derya Hacı Hüseyin Paşa Çeşmesi

Tûlay Çobanoğlu

KARA AHMED PAŞA KÜLLİYESİ

Topkapı'da bulunan ve cami, medrese, sıb-yan mektebi, çeşme ile türbeden oluşan, 16. yy yapısı külliye.

I. Süleyman'ın (Kanuni) (hd 1520-1566) sadrazamlarından Kara Ahmed Paşa tarafından yaptırılmasına başlanmıştır. Kara Ahmed Paşa'mn 13 Zilkade 962/29 Eylül 1555'te idamı üzerine inşaat bir süre durmuştur. Vakfiyesi 2 Ramazan 962/21 Temmuz 1555 tarihlidir. Hadîkatü'l-Cevami' de, külliyenin inşaatına Rüstem Paşa'mn emri üzerine Kara Ahmed Paşa'mn kethüdası Hüsrev Bey'in nezareti altında 22 Şaban 972/25 Mart 1565'te başlandığı ve inşaatın 7 yılda tamamlandığı yazılıdır. Ancak Rüstem Paşa'mn 156l'de öldüğü bilindiğine göre, eğer inşaata başlama izninin Rüstem Paşa tarafından verildiği doğru ise başlama tarihi olarak verilen 1565 tarihinin doğru olmaması gerekir.

Vakfiyeden öğrendiğimize göre evkaf gelirleri istanbul'un "münasip bir mahallesinde" yapılacak olan cami, sıbyan mektebi, 16 oda ve l dershaneli medrese, 16 odalı zaviye, çeşitli müştemilatı ile l aş-hane-imarete tahsis edilmişti.

Günümüzdeki Kara Ahmed Paşa Külliyesi sadece cami, medrese, türbe ve sıbyan mektebinden ibaret olduğuna göre, vakfiyede adı geçen zaviye ile aşhane-ima-rethane ya hiç yapılmamıştır ya da külliyenin çevresinde yapılmış iken zamanla ortadan kalmış olmalıdır.

Kara Ahmed Paşa Camii, şehrin girişlerinden birinin yanında, bir tarafı meyilli yüksek bir arazide inşa edilmiştir. Mimar Sinan tarafından yapılan cami l696'da tamir görmüştür. Kubbesinin 1894 zelzelesinde zarar gördüğü ve onanldığı bilinmektedir. Sıbyan mektebi ile türbe, dış avlu duvarının uzağında ve cadde kenarmdadır. Cami avlusunun üç tarafını medrese çevirmektedir. Böylece burada Kadırga'daki Sokollu Mehmed Paşa Camii ile Edirneka-pı'daki Mihrimah Sultan Camii'nde de rastlanan cami-medrese bileşiminin bir örneği ile karşılaşılmaktadır. Son cemaat yerini beş büyük kubbe örtmektedir. Esas cami mekânı dikdörtgen biçimde olup sütunlara oturan bir altıgen orta kısmı meydana getirir. Dört yan kubbe ile desteklenen ana kubbe bu kısmın üstüne oturur. Sütun başlıkları, mahfil korkulukları ile mahfil ve minber mermerden, itinalı bir işçilikle yapılmıştır. Özellikle minber dantel gibi bir oyma tekniğiyle işlenmiştir. Son cemaat yerindeki dolap nişleri ile içeride ayetli pencere alınlıklarında değerli iznik çinileri bulunmaktadır. Vaaz kürsüsü, cümle kapısı ve pencerelerin ahşap kanatları 16. yy'm geçmeli ahşap işçiliğinin güzel örnekleridir. Mahfillerin altlarındaki ahşap tavanlarda pek az sayıda benzeri günümüze kalabilmiş güzellikte renkli ve altın yaldızlı nakışlar bulunmaktadır.

Türbe yine Mimar Sinan tarafından, Ahmed Paşa'mn ölümünden 3-4 yıl sonra mezan üzerinde temiz bir taş işçiliği ile yapılmıştır. Daha önce türbenin etrafını çeviren haziredeki bütün mezar taşları kaldırılmış, nazirede yalnız bir-iki mezar ta-

Kara Ahmed Paşa Külliyesi'nin genel görünümü.



Tahsin Aydoğmug, 1994

şı ile Ahmed Paşa'mn zevcesi ve I. Selim' in (Yavuz) kızı Fatma Sultan'ın mezarı kalmıştır.

Sıbyan mektebi türbenin biraz ilerisinde yer almaktadır. Mektep üzeri ahşap çatı ile örtülü, kare planlı iki mekândan o-luşmaktadır. Kesme taş ve tuğladan inşa edilmiştir. Külliyenin Arpa Emini Sokağı tarafında bir hazire daha vardır. Arpa Emini Sokağı üzerinde bulunan Ahmed Paşa Çeşmesi'nin dış yüzü tamamen tahrip olduğundan sadece tuğladan yapılmış su haznesi kalmıştır.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 141; Gurlitt, Kons-tantinopels, 83; A. Gabriel, "Leş mosquees de Constantinople", Syria, (1926), s. 393; Halil Et-hem, Camilerimiz, 58-59; Konyalı, Mimar Sinan, 10-31; Egli, Sinan, 71-74; Ş. Yaltkaya, "Kara Ahmed Paşa Vakfiyesi", VD, II (1942), s. 83-168; A. Saim Ülgen, "Topkapı'da Ahmed Paşa Heyeti", VD, s. 169-171; ISTA, I, 431-434. SEMAVi EYlCE

KARA BABA TEKKESİ

Eminönü Ilçesi'nde, Çemberlitaş semtinin, Osmanlı döneminde "Sandıkçılar" veya "Sedefçiler" olarak anılan kesiminde, Mimar Hayrettin Mahallesi'nde, Kara Baba Sokağı'nda yer almaktadır.

Kara Baba

Tekkesi'nin

giriş cephesi.

M. Baha Tanman,

1983

inşa tarihi tam olarak tespit edilemeyen bu tekkenin, Rıfaî tarikatından "Kara Baba" lakaplı Şeyh Mehmed Hilmi Efendi tarafından, 19. yy'ın ortalarında kurulduğu ileri sürülebilir. Bu dönemden önce kaleme alınmış olan ve istanbul tekkelerinin dökümünü veren kaynakların hiçbirisinde Kara Baba Tekkesi'nin adına rastlanmamaktadır. Günümüzde mevcut olan iki kitabeden ilki tekkenin, bir yangın geçirdikten sonra 1286/1869'da yeniden inşa edildiğini, diğeri de 1317/1899'da tekrar yenilendiğini kanıtlar. Ayin günü salı idi. Dahiliye Nezareti'nin 1301/1885'te hazırlattığı istatistik cetvelinde tekkede 4 erkek ile 2 kadının ikamet ettiği, 20. yy'ın başlarında Maliye Nezareti'nden yıllık 1.200 kuruş yemek bedeli tahsisatı olduğu belirtilmektedir.

Tekkelerin kapatılmasından sonra mesken olarak kullanılan, günümüzde de bu kullanımını sürdüren ve bu arada belirli ölçüde tadil edilen Kara Baba Tekkesi iki katlı, kagir duvarlı ve ahşap çatılı bir yapıdır. Tekkenin barındırdığı tevhidhane, harem ve selamlık bölümleri, küçük bir avluyu "U" şeklinde kuşatan bir kitle içinde toplanmış, avlunun bir köşesine türbe yerleş-


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   105   106   107   108   109   110   111   112   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin