İşte bu, gerçekten de onun özgürlüğü ve örgütlülüğü aynı değerde görmesinin sonucudur. Onun için örgütlülük bir özgürlüktür. Örgütle tanışması da özgürlüğe ilk adım gibidir. Bu onun tüm yaşamını örgütüne ve örgütlenmeye adamasının kaynağıdır. Gerçekten her olanağı ve her durumu örgütlü yaşamı ve amacı üzerinden değerlendirirdi.
Çeşitli olumsuz yanları da var kuşkusuz, her insan gibi, bu kararlı ve inançlı yiğit devrimcinin de. Ancak(204)iyileri görmek ve kötüleri ortadan kaldırmak için, bu iyi yanları yüceltmek, çoğaltmak ve yaygınlaştırmaktır aslolan. İnsanlığın güzel geleceğine, gerçekten onun gibi hatalarını kabul edebilen, sonuçlarını soğukkanlılıkla karşılayan insanlarla gidilecek.
Seçmek, birbirinden önemli anıları kesmek zor olsa da, bir yerde durmak, bir diğer devrimci dostun kesişen yollarının ortaya çıkardığı ortak özelliklerle hatırlamaya devam etmek, belki en doğrusu.
Ümit: Özgüvene dayalı bir kişilik, yaratıcı ve üretken bir kafa...
Yolları Ulucanlar hapishanesinde kesişmişti. Adımları ve yürekleri aynı attığı gibi, gerçekten iki ayrı kültürden, iki ayrı ortamdan gelip de bu kadar ortaklaşmalarıyla ilgi çekici idi Ümit ve Habip. Katledilişlerinin ardından ikisinin de partilerinin Merkez Komitesi üyeleri olduğunu öğrenince hiç şaşırmadım.
Ümit kendine özgü değişik özellikleri olan atak, duygusal, çevresi ile çok iyi ilişki kurabilen birisiydi. Dinlediği müziği, gündelik yaşama, aşka, insana dair yaklaşımları ve kararlılığı, derin bir kendine güvenden besleniyordu. Çoğunlukla durgun geçen ikili sohbetlerde hep kafasında bir şeyler kurar gibiydi. Şimdi onun kaleminden çıkan yazıları okudukça, birikimini gördükçe, o durgun anlarında sürekli bir şeyler ürettiğine emin oldum.
Gerçek bir direnişçi
Ümit’i ilk önce gıyabında tanıdım. Gözaltına alınmış, 8 gün ağır işkenceler görmüştü. Bana başvurulduğunda bir hafta olmuştu ve müdahale edilinceye kadar da(205)serbest bırakılmıştı. Gözaltında olduğunu bana bildiren arkadaşı onun hakkında çok emin konuşmuş, asla ifade vermeyeceğini ileri sürmüştü. Bu denli emin konuşmayı arkadaşların birbirlerine karşı olağan güveninden ibaret olduğunu düşünmüş, ilk kez gözaltına alınan ve tek başına olmasına karşın bu kadar uzun süre gözaltında kalan birisi için bu kadar emin konuşmamasını önermiştim. Ümit arkadaşlarını yanıltmamış ve gerçekten de tam bir direniş göstermişti. Bu bilgi bana iletildi ve onu böylece gıyabında tanımıştım.
İlk karşılaşmamız Bayrampaşa hapishanesinin adli bölümünde oldu. Bir arkadaşı ile birlikte tutuklanmıştı. Üniversite bahçesindeki öğrenci gösterisini çeken polis kameramanlarının dövülmesi olayı nedeni ile tutukluydu. Olay görsel basında sansasyonel bir şekilde yer almıştı. Silahını çeken polisin üzerine tekme ve yumrukla yürüyerek kameranın kırılmasını ve polislerin hırpalamasını defalarca yayınlamışlardı. Bir gün gözaltında kaldıktan sonra tutuklandıklarında Ümit’in suçlamayı kabul edeceğini hiç düşünmedim. Gıyabında onun gerçek bir direnişçi olduğuna yürekten inanmıştım. 8 gün gözaltında iken gördüğü işkence ve olayın koşulları düşünüldüğünde, bu inancı fazlasıyla hak ediyordu.
Gerçekten de öyle olmuştu, olayla ilgisi olmayan bir öğrenci ile birlikte gözaltına alınmış, hiçbir belgeyi imzalamamıştı. Tutuklamaya itiraz ettiğimde, üst mahkeme yargıcı, “Ben olayı televizyondan izledim, çok ilginçti, polisler silah çektikleri halde kurtulamıyorlardı, biraz yatsınlar” diyerek, itirazı reddetmişti.
Aleyhine fazla delil olmasa da zorlu bir süreç bekliyordu onu. ‘96 açlık grevleri başlamıştı. Tereddütsüzce başladığı açlık grevine, tahliye olana dek(206)geçen bir ayı aşkın süre devam etti. Bu sürede yoğun çabamıza rağmen ancak üçüncü duruşmaya çıkabildi. Duruşmaya götürülürken sanıklar birbirlerine kelepçelemek isteniyordu. Siyasi tutuklular ise bunu kabul etmiyorlardı. Duruşmaya geldiği taktirde tahliye olacaktı, ama bu sebeple gelemiyordu. İki kişi olduklarından, sorunu aşmak için, “Bir duruşmaya biriniz gelin, diğeriniz de ikinci duruşmaya gelir” diye önerdiğimde, böyle bir tavrın özel olarak izlenemeyeceğini, eğer diğer arkadaş gitmek isterse gidebileceğini söylemişti. Fiilen de böyle oldu ve ancak çıkarılabildiği üçüncü duruşmada tahliye oldu.
“Rusya’da bir devrimcinin dışardaki mücadele süresi en çok iki yıl olmuştu...”
Tahliyesi sonrasında uzun sayılabilecek birkaç sohbetimiz oldu. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Doğrusu ya, bürokratik işlere ve hukuki süreçlere ilişkin bilgili ve ilgili değildi. Teknik konuları konuştuğumuzda adeta omuzlarına bir yük biniyor gibiydi. Bu hali işlerimizde biraz sıkıntı yaratacak gibi görünse de, işin mantıksal temelini kavramada hiç güçlük çekmediği gibi, bu açıdan görüş ve önerilere de açıktı. Bu aslında kendi bilgi alanı dışındaki konuda ilgilisine inisiyatif tanıma tutumunun göstergesi idi. Habip ile bu açıdan da tam bir benzerlik içindeydiler.
Yeniden karşılaşmamız İstanbul’daki gözaltısından sonra olmuştu. Bir başka dava nedeni ile gıyabi tutuklama kararı ile aranıyordu. Taksim’de gözaltına alınmış; o esnada sloganlarla ve fiili direniş ile çevresini haberdar etmişti. Kendisini tanıyanlar da tesadüfen bu olayı gördüğü için gözaltısından yarım saat sonra bana(207)ulaşılmıştı. Bu kez cezaevine konulması zaten kesindi.
Ne var ki iki günden fazla gözaltında tutulması tutuklama kararı nedeni ile yasadışı olduğundan, yaptığımız itiraz üzerine üçüncü gün apar topar savcılığa çıkarılmış ve cezaevine gönderilmişti. Bu durum nedeni ile işkence yarım kaldığı gibi, soruşturma evrakı dahi birçok eksik ile gönderilmişti. Bu durumu cezaevinde görüştüğümüzde, gözaltı süresine itirazımızın kabul edilmesini ve apar topar tutuklanmasını kesinlikle bir siyasi hesabın sonucu olabileceği düşüncesi ile didik didik irdeliyordu.