1926: DEVRİMİN TOPLUMSAL-EKONOMİK İLİŞKİLERİNİN HUKUKİ KURULUŞU VE YÖNETSEL OMURGASI
Aslı YILMAZ
1925 yılının kaderini Şeyh Sait’in adıyla anılan, Genç İlinde başlayarak bölgeye yayılan isyan çizmiştir. Bir anlamda, 1925 yılında Cumhuriyet nefesini tutmuş Şark’ın sesini dinlemektedir. 1926 yılının ikinci yarısında ise Garp toplumsal ve ekonomik hayatın geleceğini tayin etmektedir.
Haziran’da ortaya çıkarılan suikast girişimi sonrasında başlatılan soruşturma ve davalar Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’ni (TCF) siyasal hayattan silecek, İttihat ve Terakki’nin önde gelen isimleri idama mahkum edilecektir.
İZMİR SUİKASTI: KARŞI DEVRİMCİLİĞİN TASFİYESİ
14 Haziran’da Bursa’dan hareket ederek İzmir’e gidecek olan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, İzmir Valisi’nin ivedilikle ilettiği telgraf ile kendisine karşı düzenlenen bir suikast girişimini haber almıştır. Bunun üzerine seyahat iki gün ertelenmiş, Mustafa Kemal Paşa, 16 Haziran’da İzmir’e gelebilmiştir. Suikast girişimi ile ilgili bilgiye ilk olarak 18 Haziran’da yayınlanan Resmi Tebliğ’le erişilmiştir. Tebliğ’e göre, suikast girişiminde bulunanlar silah ve mühimmatları ile suçüstü yakalanmış ve suçlarını itiraf etmişlerdir.
1 Suikastın ortaya çıkarılmasından dört gün sonra, İstiklal Mahkemesi İzmir’e gelmiştir.
2
Suikast girişiminde suçüstü yakalandıkları duyurulan Ziya Hurşit, Laz İsmail, Sarı Efe, Çopur Hilmi ve Gürcü Yusuf İstiklal Mahkemesi’nce tutuklanmış ve sorguya çekilmiştir. Davada soruşturma giderek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) mebuslarını kapsayacak şekilde genişlemiştir. 22 Haziran’da İstiklal Mahkemesi tarafından yayınlanan listeye göre, 49 tutuklu vardır. Tutuklular arasında TCF mebusları da bulunmaktadır (Bkz. Ek 1).3
Dava, “Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu tamamen veya kısmen tağyir, tebdil ve ilga, Büyük Millet Meclisi'ni iskat veya görevden mene cebren teşebbüs” suçundan görülmektedir.4 Diğer bir deyişle suikast girişimi, kişisel bir cinayet girişimi değil; Cumhurbaşkanı’nın nezdinde Hükümet ve Devlet’i değiştirmeye yönelik bir siyasal hamledir. Söz konusu suikast girişiminin siyasal içeriği, 19 Haziran tarihli Hâkimiyet-i Milliye’de yayınlanan Mustafa Kemal Paşa’nın beyanatında dile getirilmiştir.5 "Teşebbüs-ü elimin benim şahsımdan ziyade Cumhuriyetimize ve onun istinad ettiği alî prensiplerimize müteveccih (karşı) bulunduğuna şüphe yoktur. Bu sebeple umumen izhar olunan (gösterilen) hissiyatla, Cumhuriyet ve prensiplerimize olan fart-ı merbutiyetin (bağlılığın) ne derece layezal olduğuna (tükenmez) bir kere daha kaani oldum."
İstiklal Mahkemesi’nde Savcı Necip Ali Bey’in hazırladığı iddianamesinde de aynı vurgu vardır:6
“Bu suikast hadisesi alelade Reis-i Cumhur hazretlerinin şahsına herhangi bir kin ve garazın tahtı tesirinde olarak tatbik edilmek istenen bir cürüm-ü cinaiye değil, doğrudan doğruya bir maksad-ı siyasiye istihdaf edildiğine katiyen kanaatim vardır. Eğer teşebbüsat-ı cinayet muvaffakiyetle neticelenmiş olsaydı ne olacaktı? Şüphesiz ki Reis-i Cumhur hazretlerinin taraftarları ve kendilerinin peresteşkarları bunu hiçbir zaman hazım edemeyecekler ve mukabele-i bilmisile teşebbüs edecekler, derken memleketin evlatları arasında umumi bir mücadele başlayacak ve belki ifrit irticai baş kaldırmış olacaktı. Memleket dahilinde böyle şiddetli mukateleye başlanıldığı zaman hiç süphesiz ki bünye-i içtimaiyemiz derin ve azılı rehineler geçirecek ve milli mukavetimiz azalacaktır. Acaba milli mukavetimiz azaldığı bir sırada memleketimizde haris ve intikam namlularını çevirmiş olan düşmanlarımız bu hale karşı yabancı ve seyirci vaziyetinde mi kalacaklardı?”
26 Haziran 1926’da savcı Necip Bey tarafından hazırlanan iddianamede "Reis-i Cumhur Hazretleri'nin aziz ve kıymettar vücutlarının izalesi ile İcra Vekilleri Heyeti'nin ıskat ve Hükümet-i taklib hırslarıyla cinayet fiilini tertip ve fiiilen tahrik ve ortaya konulmasını hazırlayan ve topluca harekete geçmiş olan" İzmit mebusu Şükrü, Eskişehir mebusu Arif, Saruhan mebusu Abidin, Miralay mütekaidi Rasim, eski Lazistan mebusu Ziya Hurşid, Laz İsmail, Laz Yusuf, Sarı Efe (Edip), Hilmi Çopur ve Abdülkadir ve İdris'in cezalarının tespiti; Nimet Naciye, İhtiyat Zabiti Bahaeddin, Torbalılı Emin ve Şahin'in beraatları istenmiştir.7 30 Haziran’da İstanbul’da suikast olayı ile ilişkileri olup olmadığının anlaşılması için Trabzon mebusu Muhtar, Bursa mebusu Osman Nuri, Trabzon mebusu Rahmi, Erzurum mebusu Münir Hüsrev, İzmit mebusu Mustafa ve Kastamonu mebusu Halid Beyler ile Sarı Efe Edip'in kayınbiraderi Dr. Mustafa Şevket ve Kars mebusu Ömer Bey sorguya çekilmiş, serbest bırakılmalarına karar verilmiştir.8
Suikast davasında yapılan sorgularda, adı geçen TCF mebuslarından Ali Fuat, Refet, Kazım Karabekir, Rüşdü, Cafer Tayyar Paşalara ait iddianame de 1 Temmuz’da hazırlanmıştır. İddianamede, söz konusu ordu mensupları ile diğer şüphelilerin aynı davada yargılanmaları talep edilmiş, talep kabul edilerek dava birleştirilmiştir.9 Bu dava, Suikast Davası’nın birinci kolunun bölümünü oluşturmuştur. Davada, ikinci kol ise Kara Çete ile ilgili iddialarla başlayacak olan İttihatçılar davasıdır.
13 Temmuz’da İstiklal Mahkemesi’nde Suikast Davası’nın ilk (TCF) bölümü kapanmıştır. Alınan karar doğrultusunda, Abdülkadir ve Kara Kemal'in gıyablarında olmak üzere, diğer 13 kişi hakkında idam kararı verilmiştir. Sürmeneli Vahap hakkında on yıl kalebendliğe, Ergani mebusu İhsan, Ardahan eski mebusu Hilmi, Maliye eski Bakanı Cavit, Mersin eski mebusu Selâhaddin, Sivas eski mebusu Kara Vasıf, Erzurum eski mebusu Hüseyin Avni, İzmir eski valisi Rahmi, İstanbul mebuslarından Rauf ve Adnan Beylerin bu davadan ayrılmasına, Ordu mebusu Feridun Fikri, Afyon mebusu Kâmil, Gümüşhane mebusu Zeki, Tokat mebusu Bekir Sami, Mersin mebusu Besim, Bursa mebusu Necati, Erzurum mebusu Münir Hüsrev Beylerle İstanbul mebusu Kâzım Karabekir, Ankara mebusu Ali Fuat, İstanbul mebusu Refet, Edirne mebusu Cafer Tayyar, Isparta eski mebusu Cemal Paşalar ve Erzurum eski mebusu Necati, Canik eski mebusu Ahmet Nafiz Beyler ve Torbalılı Emin Efendi, Trabzonlu Naciye Nimet Hanım, Sürmenelili Keleş Mehvet ve Bahçıvan İdris, Mustafa oğlu Şahin Çavuş ve ihtiyat zabitlerinden Bahaeddin Efendi ile Giritli Hüseyin oğlu Lâtif'in beraatlerine karar verilmiştir. Ankara İstiklal Mahkemesi'nin kararı mahkemelere tebliğ edilerek, idam hükmü aynı gece derhal infaz edilmiştir.
Suikast Davası’nda Cavit Bey’in 6 Temmuz’da yapılan sorgusunda TCF'nin Kara Kemal'in yazıhanesinde yapılan bir toplantı ile kurulduğu iddiası dile getirilmiştir. Bu toplantıda, Kara Kemal, muhalif mebusları destekleyeceğini belirtmiştir. Savcı Necip Ali Bey, İzmir'de Cumhurbaşkanına suikast hazırlayanların haricinde, hükümeti devirmeye yönelik eski İttihatçılardan oluşan "Kara Çete" adıyla anılan bir çetenin olduğunu iddia etmiş,. Kara Çete davasının Ankara'da görüşülmesi isteğini dile getirmiştir. Talep Mahkeme tarafından kabul edilerek dava sanıklarından Cavit Bey, Ergani mebusu İhsan ve eski Ardahan mebusu Hilmi Bey'in 7 Temmuz'da Ankara'ya yollanacakları bildirilmiştir. Bu doğrultuda, Suikast Davası İzmir'de kalacak ve İttihatçılar Davası Ankara'da görülecektir.10 Dava, bu aşamadan sonra “İttihat ve Terakkicilerin yargılanmasına” dönüşmüştür.11
İstiklal Mahkemesi, 17 Temmuz’da Ankara’ya gelmiş ve Kara Çete davasına bakmaya başlamıştır.12 26 Temmuz'da Hüseyin Cahit Bey de tutuklanarak sorguya alınmıştır.13 2 Ağustos’da İstiklal Mahkemesi savcısı Necip Bey, Kara Çete şüphelilerinin soruşturma dosyaları üzerinden incelemesini yaparak iddianamesini hazırlamıştır. İddianame, Kurtuluş Savaşı'nda İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) çalışmalarını, Kara Kemal'in İTC'yi canlandırma çabalarını ve bunların TCF'den yararlandıklarını anlatarak başta Cavit Bey olmak üzere sanıkların cezalarının belirlenmesini istemiştir. Eyüp Sabri, Dr. Rasuhi, eski Hariciye Nazırı Ahmet Nesimi, Salâh Cimcoz, Ali Osman Kâhya'nın da içinde bulunduğu 32 kişinin de cezalandırılmaları istenmiştir.14
26 Ağustos’da Teşkilatı Esasiye Kanunu'nu tamamen veya kısmen tağyir, tebdil ve ilga, Büyük Millet Meclisi'ni iskat veya görevden mene cebren teşebbüsten dolayı Maliye Nazırı Cavit, Dr. Nazım, Ardahan mebusu Hilmi ve Nail Beylerin idamlarına karar verilmiş; Ali Osman Vehbi Bey Çankırı'da, Hüsnü Niğde'de, İbrahim Edhem Kastamonu'da, Ali Osman Kahya Sürmene'de, Salih Reis Malatya'da sürgüne ve firari Rauf ve Rahmi de gıyaben onar yıl kalebendliğe çarptırılmıştır. 37 sanık beraat etmiştir, Hüseyin Cahit Bey de beraat ederek sürgünde olduğu Çorum'a gönderilmiştir. Ayrıca, verilen dört idam kararı aynı gece yerine getirilmiştir: Cavit, Dr. Nazım, Hilmi ve Nail Beyler.15
Suikast davası sırasında ve sonrasında da memurlar arasında soruşturmalar yapılmıştır. “Türklüğe, hükümete, Cumhurbaşkanına ya da kanunlara hakaret etmekten dolayı” 1926 yılı içerisinde Bakanlar Kurulu tarafından alınan yaklaşık doksan takibat (soruşturma) kararı Eylül 1926 tarihinden sonra yoğunlaşmıştır.16
1 Kasım’da TBMM açıldığında, davalar sonuçlanmış, bazı mebuslar hakkında hüküm verilmiştir (Bkz. 11 Kasım). Meclis açılır açılmaz, Başbakan İsmet Paşa olağanüstü duruma istinaden Meclis’den güvenoyu istemiş ve 123 mebusun katılmadığı Genel Kurul’dan 155 güvenoyu alarak göreve devam etmiştir.17 Başbakan İsmet Paşa, güvenoyu sonrasında yaptığı konuşmada, fikir tartışmalarının Meclis kürsüsünden yapılması gerektiğini belirtmekte, fikirlerini beğenmeyenleri Meclis kürsüsüne davet etmektedir: “Büyük Millet Meclisinin ekseriyetinin tasvip ettiği hattı hareket noktai nazarlarına muvafık görmeyenlerin musip yolu, çıkar yolu, ancak intihabatta milletin vekâletini istihsale çalışmak ve her mülâhazanın en geniş serbesti ile teşrih olunabildiği bu kürsüden noktai nazarlarını Büyük Millet Meclisin ekseriyetine kabul ettirmek olmalıdır.”18