T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə1/6
tarix26.07.2018
ölçüsü0,69 Mb.
#59396
  1   2   3   4   5   6



T.C

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209

CELSE NO :32

CELSE TARİHİ :25/12/2008
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909

ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KATİP :AHMET ELMALI 116766
25/12/2008 tarihli oturum açıldı,

Tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy,Hüseyin Görüm, Hayrettin Ertekin ,Murat Çağlar, Sedat Peker, Adnan Akfırat, Mete Yazalangil, Semih Tufan Gülaltay ve Sevgi Erenerol dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, ile bir kısım sanıklar müdafilerinden,Ümit Oğuztan müdafii Av. Alper Yarımbıyık, Sanıklar Emin Gürses, İbrahim Benli müdafii Av. Filiz Esen, Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep küçük, Sanık ilhan Selçuk müdafii Av. Fikret İlkiz, Av. Av.Uğur Alacakaptan’ın geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık duruşmaya devam olundu.

Sanık ÜMİT OĞUZTAN huzura alındı,

Sorgulamasına kaldığı yerden devam olundu,

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “ Sayın başkanım, müsaadenizle sanık Ümit Oğuztan’a birkaç soru sormak istiyoruz”

Mahkeme Başkanı” Tabi, buyrun”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Ümit Oğuztan, ifadenizde Tuncay Güney’le tanışma sürecini anlatırken 98-99 yıllarında strateji dergisinde çalışırken tanıştığınızdan bahsediyorsunuz, ancak daha önce göz altına alındığınızda 2001 yılındaki vermiş olduğunuz ifadenizde kendisi ile 97 yılında askere gitmeden önce sizin yanınıza gelip gittiğinden Akşam gazetesinde çalıştığından ve asker dönüşü de sizinle birlikte olduğundan bahsediyorsunuz, bu çelişkiyi biraz açar mısınız? Tuncay Güney ile tam olarak ne zaman, ne şekilde, kim vasıtasıyla tanıştınız? , bu şahısla ilişkileriniz ne oldu? Veli Küçük ile sizi tanıştırmak istedi mi?, bunu biraz daha ayrıntılı olarak anlatabilir misiniz, bu çelişki niye doğdu?”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Memnuniyetle anlatayım efendim, TGS yayıncılık şirketinde göreve başladığım zaman”

Mahkeme Başkanı “ Ne zaman?”

Sanık Ümit Oğuztan:” 97, 96 sonları olması lazım efendim, tam tarih takdir edersiniz ki üzerinden zaman geçtiği için gün ve ay veremiyorum, bir gazete yayınlamak üzere o şirketle yaptım, ben, günlük bir gazete yayınlamak için, yazı işleri müdürü olarak da Akşam gazetesinin yazı işleri müdürlüğü görevinde bulunmuş tecrübeli bir gazeteci olan Alev Çukurkavaklı’yı sözleşme yaparak işe aldım, Tuncay Güney iki kez o tarihlerde Alev Çukurkavaklı ile Akşam gazetesinde birlikte çalıştıkları için, onu nezaket ziyaretine gelmiş idi, bu tanışıklık az önce iddia makamının sorduğu sorunun o bölümüne açıklık getirmeye çabalıyorum, tanıştırılma anlamında bir tanışıklık değildir, bir sima, yani Akşam gazetesinde çalışan muhabirlerle başka yanımda muhabirlerle Alev Çukurkavaklı’yı iki kez ziyaret etmiştir, gıyabında Alev Çukurkavaklı bana bunun Tuncay Güney hakkında başarılı genç bir muhabir olduğu şeklinde kısa bir bilgi vermiştir, bu anlamda, bir tanışıklık orada kastedilen odur efendim, sorunuzun diğer devamını istirham edeyim, lütfen “

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel : “Askerden önce siz tanışıyordunuz, Tuncay Güney ile öylemi , askere gitmeden önce”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Efendim bu anlattığım çerçevede evet, bu anlattığım çerçevede özellikle ifade etmek istedim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu TGS olarak kısalttığınız, Turgut Gıda Sanayi”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Doğrudur efendim, Turgut Gıda Sanayi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Turgut’da sahibi, bu şahıs yağ işiyle uğraşıyor”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Sanayici efendim, yani Türkiye’de, Balkanlar Türkiye ve Ortadoğunun en büyük sanayi yağları, ham ayçiçeği yağı üreten Malkara’da gittim ben fabrikayı gördüm ki büyük bir fabrikanın sahibi, bunun yanı sıra da o fabrikanın dışında başka fabrikaları da olan genç yaşlarda, yani orta yaşlara yakın bir sanayici, ailesi de ticaretle uğraşıyor”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne zaman Turgut Büyükdağ ile tanıştınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “ 96 olması lazım efendim yani 95 sonu.”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel : “ Yani ne vesile ile tanıştınız, siz gazetecisiniz herhangi bir röportaj yapmak için mi başka bir şey için mi”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Hayır efendim ben Kraliçe Sisi diye bir roman yazdım, belgesel romandır bu, yasaklanmıştır daha sonra müstehcen olduğu savıyla hakkımda dava açılmıştır, bu belgesel romanım toplatılmıştır, yargılanmıştır bu kitap ve müstehcen olduğu savıyla da yakılarak imha edilmesine karar verilmiştir mahkeme kararıyla, bende kitabın yazarı olarak ağır bir para cezasına mahkum edilmişimdir, o kitabın kahramanlarından birisi de Hakan Kapgit ismindeki bir şahıstır, kamuoyu bunu Seyhan Soylu adıyla bilir, dolayısıyla bu kitabın o kahramanı, bahsettiğim bu kişi beni tanıştırdı Turgut Büyüğdağ’a söz etmiş, Turgut Büyükdağ’a bir gazete çıkartmak istiyorum diyince benden bahsedilmiş ve rica ettiler bana telefon ettiler, bende bir araba gönderdiler bana Malkara’ya gittim, bu bahsettiğim az önceki fabrikaya, Turgut Büyükdağ ile tanıştım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu yağ işiyle uğraşan, gıda işiyle uğraşan bir insanın gazete çıkarma fikri nereden çıkmış, size anlatı mı acaba, size bir izahta bulundu mu o konuda”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim, her işadamı, bakın sayın savcım, şu bir gerçektir ki, şu söyleyeceğim şey bir gerçektir ki, her büyük sanayici, her büyük iş adamı bir gazetenin bir medya kuruluşunun patronu olma hayaliyle yaşar, nedense Türkiye gibi yani bizim Ülkemiz’de bu böyledir. diğer Dünya’da nasıldır bilemiyorum ama Türkiye’de bütün iş adamlarımızda böyle bir özlem vardır, bunu da biz gazeteciler doğal karşılarız çünkü bu böyledir yani “

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yılında başladı strateji gazetesi, ne kadar sürdü”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Strateji gazetesi hiçbir zaman yayın hayatına girmedi, ben savunmamda ifade etmeye çalıştım çok kısaca, çünkü Ali Kalkancı haberini çıkartınca ben , bütün Maliye yetkilileri bu Turgut Büyükdağ’ın bütün şirketlerini, bir sürü şirketi var adamın, bütün şirketlerini mercek altına almışlar, her gün baskınlar yapıyorlar, defterlerine el koyuyorlar, adam da bundan çok rahatsız oldu, Ümit bey siz bizi yanılttınız biz perişan olduk dediler bu haber bizim başımıza bela oldu, bende baktım ki adam çok panikli ve telaşlı, açıkçası biraz da üzüldüm ve istifa ettim, ayrıldım efendim, dolayısı ile o günlük gazete projesi gerçekleşmemiş oldu”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani strateji olarak hiçbir şey çıkarmadınız mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Strateji diye daha sonra dergi çıkarttım “

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç sayı çıktı, strateji dergisi”

Sanık Ümit Oğuztan: “Mahkemeye sundum bütün sayılarını eksiksiz tarihlerinde, 4,5 ay sürdü efendim, şu an kaç sayı olduğunu bağışlayın hatırlayamadım, bütün sayılar var mahkeme heyetinde”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel : “Yani bütün sayılarında Tuncay Güney ile birlikte çalıştınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet doğrudur efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Seyhan Soylu’da görevli miydi, bu dergide”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim, Seyhan Soylu, ben istifa edip ayrıldım dedim ya efendim ayrıldıktan sonra tekrar bana Turgut bey kendisi beni arayıp dedi ki fabrikamı da kaybettim Ümit bey fabrikamda elimden gitti dedi çok zarar gördük biz ama dedi keşke o zaman gazeteyi inat edip çıkartsaydık korkak davrandım ben bari bir dergi yapalım diye geldi bende o zaman şart koştum kendisine, Seyhan Soylu’nun olduğu bir atmosferde bulunmak istemiyorum dedim, zaten o da beni tehdit ediyor başıma bela oldu dedi bende görüşmüyorum dedi, o şartla başladık biz dergiyi yaptık, yani Seyhan Soylu yoktur bu çatının altında”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Seyhan Soylu ile siz ne zaman tanıştınız, Turgut Büyükdağ’la sizi tanıştıran kişi olarak, ne zamandan beri bu kişiyle ilişkileriniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim ben bir gün yayınevim vardı, Beyoğlu’nda çıktım , evim Nişantaşı Valikonağı caddesindedir, güzel bir havaydı akşamüzeri evime doğru gidiyordum yürüyerek Divan oteli ile radyo evinin arasında eşcinselleri kaldırımda polislerin dövdüğünü gördüm, bir insan olarak da üzüldüm, bir tanesine kartvizitimi verdi, burada bu kaldırımda bu muamelelere maruz kalmak istemiyorsanız, lütfen beni arayın dedim, aradı daha sonra o kişiyle oturdum, hayat hikayesini dinledim, teyp’e kaydettim, oturup bir roman yazdım, bu romanın adı Kraliçe Sisi’ydi, o gün bugündür, bütün Türk kamuoyu Hakan Kapgit adını Kraliçe Sisi olarak tanır”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yıl oldu, bu tam olarak”

Sanık Ümit Oğuztan: “1992-93 sonları olması lazım, hatırlayabildiğim kadarıyla”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evinizde yapılan aramada, Seyhan Soylu’nun Turgut Büyükdağ’ın babası ve kız kardeşi ile yapmış olduğu telefon görüşmelerinin kaydedildiği iki tane 3 nolu ve 6 nolu numara verilen kasetler ele geçirilmiş,

Sanık Ümit Oğuztan: “ Olabilir efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu kasetleri size kim verdi, bu konuları biliyor musunuz, içerisinde geçen konuşmalar var 400 bin dolardan bahsediliyor, Hakan Çillioğlu’ndan, Sedat Peker’den, Ali Kalkancı’dan, Emire Kalkancı’dan bahsediliyor, bunlara biraz açıklık getirir misiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim kaseti ben dinlemedim, Turgut Büyükdağ o kaseti biz dergiyi yani Strateji dergisini yayına soktuğumuz tarihler içerisinde yeniydi, yani ya ikinci ya birinci sayısı olacak, az önce de biraz önce de söyledim, Seyhan Soylu’nun kendisini tehdit ettiğini, babasının evine telefon ettiğini, Turgut Büyükdağ’ın babasının evine telefon ettiğini, oğlunun benimle ilişkisi var, ben ona karılık yapıyorum diye babasına telefon, adam hacı, hakaretlerde bulunuyor ve para sızdırmaya çalışıyor bu yöntemle, o babası da o zaman o teyp, kızkardeşi sanıyorum Turgut bey öyle nakletmişti bana , o bant , telefon konuşmasını bant’a almışlar , Turgut Büyükdağ’ın da evli çoluk çocuk sahibi bir adam, onun da evine böyle abuk subuk telefonlar ediyormuş , o bantları da bir gün almış yanında getirdi dergiye , ya Ümit bey böyle böyle yapıyor bu terbiyesiz ben buna ekmek verdim bu bana böyle yapıyor dedi, o bantlar o zaman orada kalmış yani ben onları özellikle takıp da dinlemedim, hiç de ilgilenmediğim bir konu, yani insanların özel hayatı beni ilgilendirmez ki , ben işimi yapıyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani böyle bir alacağı var mıydı, biliyor muydunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Bilgim yok efendim, anlattığım çerçevededir, bir bilgim yok, ayrıca özür dilerim bağışlayın efendim ben her sorunuza saygıyla cevap vermekten imtina etmiyorum, ayrıca cevap vermekte de zorunda hissediyorum, burada kendimi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Zorunda değilsiniz, cevap vermiyorum diyebilirsiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Zorunda hissediyorum çünkü bu davayı ben en az mahkeme heyeti ve iddia makamı kadar çok ciddiye alıyorum bu davayı, çok önemsiyorum, Ülkem adına çok önemsiyorum, ama bu az önce sorduğunuz soruyu ben iddianamede göremedim o sebeple bağışlayın ”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu belki özel bir şey olduğu için iddianameye konmamış olabilir ama eklerinde var, sizin evinizden çıkan iki tane kaset ve çözümleri de var, inceleme tutanaklarını da görebilirsiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Görmedim efendim, özür dilerim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Avukatınızın sunduğu bir takım belgeler var, bize getirdiği teslim ettiği savcılığımıza,”

Sanık Ümit Oğuztan: “Ben teslim ettim, avukatımla birlikte doğrudur”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onların içerisinde, bu bir ihbar değil, gerçeğin ta kendisidir şeklinde başlayan 7 Mart 97 tarihinde Susurluk araştırma komisyonuna gönderdiğiniz yazı var”

Sanık Ümit Oğuztan: “Doğru efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada bazı konulardan bahsediyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet, Komisyonun resmi raporunda da yer almıştır o belgeler”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu 7 Mart 97 tarihinde sizi harekete geçiren şey ne oldu, niye böyle bir şeye ihtiyaç hissettiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim ben rahmetli değerli gazeteci Çetin Emeç’in, ben eğitimini tamamlayamamış bir insanım, maddi imkansızlıklardan dolayı eğitim hayatımı yarıda kestim, rahmetli Çetin Emeç’le çalıştım, birçok şeyi ondan öğrendim yani gazetecilikle ilgili birçok konuyu ondan öğrendim, üzerimizde emeği vardır, bizim Ülkemizde birçok gazeteci, yazar ve değerli aydınlar öldürülmüştür, bunların katilleri ve failleri bulunamamıştır, birçoğu hali hazırda aydınlanamamıştır, hali hazırda bile üzerinde şaibeler ve gölgeler vardır, bir gazeteci olarak bunu hem bir vatandaş olarak hem bir gazeteci olarak bu olaylara karşı duyarsız kalamazdım, çok doğal bir şeydir bunu yazmış olmam”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Şimdi, Muharrem Demir isminde bir şahıstan bahsediyorsunuz tanık olarak da belirttiniz, bu şahıs kimdir”

Sanık Ümit Oğuztan: “Günaydın gazetesinde çalışmış bir eski bir muhabirdir, dolayısıyla bir gazetecidir, oradan tanıyorum, arkadaşımdır da ayrıca,”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani araştırmaları beraber mi yaptınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Dergiyi beraber çıkarttık, Nefes dergisini, bahsi geçen olaya da birlikte gittik, dolayısıyla tanıktır, orada hadisede”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Diyorsunuz ki, yaptığınız araştırma sonucu Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığını doğrudan tehlikeye sokacak yurt içinde mafya, yurt dışında CIA bağlantılı Ergenekon adlı bir örgütün varlığını tespit ettiğinizden bahsediyorsunuz ve MİT’in iki ay öncesinden bu konuyu bildiğini, ancak harekete geçmediğini 97 yılında siz bunu yani Ergenekon’u kimsenin bilmediği bir dönemde bunu Susurluk komisyonuna sunuyorsunuz, yani bu konuda yani Erol Mütercimler dışında ne tür bir araştırma yaptınız, siz bu Ergenekon örgütünü nereden öğrendiniz, nereden biliyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Efendim, polisle 2001 yılında bu sorduğunuz soruya cevap verdim, 2008 yılında bu davanın iddianamesini hazırlayan siz sayın savcılarıma da bunu hem poliste hem savcılıkta hem de huzurda burada anlatmaya çalıştım, tekrar izin verirseniz anlatayım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Herhalde tam ifade edemedim ben, ifadede aciz kalıyorum sanıyorum, efendim benim kitaplarımı basan yayınevi Yaprak yayınlarıdır, Yaprak yayınları Erol Mütercimler’in ilk kitabını basan yayınevidir, Erol Mütercimleri Türk kamuoyu yazar olarak tanımadan önce ben kendisini bu yayınevinde görüyordum ve tanıyordum. neden çünkü kitap basılmadan önce yayınevinin sahibi bana verdi kitabı okudum, Kıbrıs çıkartması ile ilgili bir kitaptı, dolayısıyla kendisiyle tanıştım, şifahi görüşmelerimizde bana böyle bir örgütten bahsetti, daha sonra da bunu bütün kamuoyuna açıkladı yıllar geçti üzerinden, kaynağını da açıkladı adamacağız, buradan duydum ben bunu, bunun dışında başka bir şey duysam, sayın savcım önünüzde ne yazdığım , belge önünüzde sanıyorum, değil mi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet”

Sanık Ümit Oğuztan: “Mahkeme heyetine de takdim ettik, sunduk, onları yazardım ben zaten efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani sadece Erol Mütercimler’den aldığınız bilgi mi, başka bir bilgi yok yani”

Sanık Ümit Oğuztan: “Lütfen takdirini size bırakıyorum, onu yazan insan onu yazmaz mı efendim, yani bildiğim bir şey olsa ben, benim kafama kimse silah dayamadı ki sen bunu Susurluk komisyonuna yaz diye, bu benim içimden gelen anlattığım gibi bir gazeteciyim, Çetin Emeç öldürülmüş, Uğur Mumcu öldürülmüş, daha bir çok değerli, bir insan kolay yetişmiyor sayın savcım ve benim kapımda bomba patladı, beni kalaşnikoflarla taradılar, bunlar bulunamadı, ben tesadüfen yaşıyorum, yani bunları yaşamış bu duygularda olan bir insan sizce lütfen istirham ediyorum başka bildiği bir şey olsa acaba yazmaz mı, ve bunun istirham ediyorum, lütfen bunun arkasında bir şey aramayın, ben samimiyetle söylüyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Şimdi yine yazdığınız o yazılarda Klasör 89 sayfa 14 Dizi 421’de Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması, Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesi olayları ile ilgili ciddi bir takım iddialarınız var, bu iddialarınızı biraz açar mısınız, yani neye dayanarak bu iddialara ulaştınız o kişilerle birebir görüştünüz mü, topladınız mı delilleri”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim sene 1997 değil mi efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet”

Sanık Ümit Oğuztan: “2008 yılındayız ve burada huzurda da utanarak anlattım, bunu ben bir Türk vatandaşıyım ve gazetecilik yaparak hayatımı devam ettiriyorum, bütün Dünya Türkiye’de işkence vardır diyor, bütün Dünya, bu bizim için büyük bir ayıp, kişisel olarak da burada anlatırken utanarak anlattım, çok kısaca anlattım ve ağır bir travma yaşadım, orada elinizdeki dokümanda yazılı olanları bugün ben detayları açıklayacak durumda değilim, zaten bildiklerimi yazmışım, hepsi o kadar, yani ne yazıyorsa odur”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada polis memuru Mesut diye bir şahıstan bahsediyorsunuz, bunun soy ismi hakkında bilginiz var mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim olsa yazardım oraya zaten, yani ben o konularda cesur bir yazarımdır, yazarım””

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Uğur Mumcu, Eşref Bitlis’in öldürülmesi olayları ile ilgili iddialarınız var, çok ciddi iddialar, burada bir Albay Coşkun Durmuş Kıvrak’tan bahsediyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Telefon numarası da var, adresi de var değil mi efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz bu şahısla görüştünüz mü birebir”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim, ben kendisiyle telefonla görüştüm, telefonu suratıma kapattı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu bilgileri yani çok ince olan belki de”

Sanık Ümit Oğuztan: “Kaynağı da belli, kaynağı da yazıyor, orada efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “MKE’deki silahların şeylerinin silinmesi, seri numaralarının silinmesi, yani bunlar çok özel bilgiler bunları size kim verdi”

Sanık Ümit Oğuztan: “sorunuzun cevabı var sayın savcım orada ben mahkeme heyetine de sundum ve özellikle kalemle de çizdim, şimdi siz bunu bana soruyorsunuz, bunu bana sormamanızı dilerdim efendim, neden biliyor musunuz, keşke bunu dönüp siz bir Cumhuriyet Savcısınız, neden bunları araştırmadınız, neden görevlerini kimler yapmadı diye araştırsanız da sizi ben tarih boyu minnetle ansam, şükranla ansam efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizde olay aydınlansın, konusu için soruyoruz zaten”

Sanık Ümit Oğuztan: “Çünkü ben bir gazeteciyim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Çok güzel, ciddi iddialarınız var”

Sanık Ümit Oğuztan: “Ben acizim efendim, anca o kadar bilgi edebilmişim bir vatandaşınız olarak takdir edersiniz, anca elimden o gelmiş onu da ilgili makamlara bir umutla, bir umutla yazıp göndermişim, ben daha fazla bir şey bilsem mutlaka yazardım efendim ve bunların bedelini ödüyorum sayın savcım şu anda, huzurunuzda “

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine siz o yazınızda Jitem adının Ergenekon adının unutulması için o dönemde sıkça dile getirildiğinden bahsediyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet efendim Jitem diye bir örgüt yok, bunu bütün Türkiye’nin resmi kurumları beyan ediyor halen Jitem var deniyor, işte bu masalı attılar ortaya gerçek Gladyo, gerçek Gladyo yapılanmasının üzerini örttüler, istirham ediyorum , sizlere yalvarıyorum burada huzurunuzda lütfen sizler Cumhuriyet Savcılarısınız yani bir hukukçusunuz, akademik insanlarsınız, okuyan eğitimli insanlarsınız, bu oyuna gelmeyin, burada Gladyo kapatılıyor, perdeleniyor, CIA perdeleniyor”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şöyle diyorsunuz, basın yayın organlarının çoğu, Ergenekon diğer gizli devlet veya resmi birimlerin etkisi olduğunu söylüyorsunuz, Ergenekon ve yukarıda belirttiğiniz herhangi bir basın yayın organını etki altında bıraktığını gördünüz mü, böyle bir şey var mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Çok özür dilerim efendim, dikkatim dağıldı, istirham edeyim tekrar”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ergenekon diyorsunuz, bütün birimleri devlet birimlerini ve basın yayın organlarını etkiliyor diyorsunuz, somut olarak ne gördünüz Ergenekon’un etki ettiği”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Evet, efendim bizi takip, ben yaşadığımı anlatayım, ben gazeteciyim, ben katil değilim bir efendim cani değilim, biz bunu hissediyoruz yani bizim telefonlarımız dinleniyor , taranıyoruz kalaşnikoflarla hem de tek bir silahla değil, bir sürü kalaşnikofla taranıyoruz bunu polis söylüyor, bir sürü mermiler ortada adam yok ortada, kapıma bomba konuyor adam yok ortada, efendim yani telefonlarımız dinleniyor, takip ediliyoruz, Yani bunları birileri yapıyor mutlaka, ne istiyorlar ki biz gazeteciyiz, ben bir şey yapmıyorum ki, hırsızlık yapmıyorum gayri meşru bir şey yapmıyorum, gazetecilik yapıyorum yani, bir gazeteciyle neden bu şekilde uğraşılıyor mesai sarf ediliyor, herhalde bunları bedava yapmıyorlar bir maliyeti de olsa gerek”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İstanbul 1. Ağır ceza mahkemesinde yargılandığınız kişiler var, bu dolandırıcılık olayı ile ilgili, bu kişileri tanıyor musunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Hiç birisini tanımıyorum, orada sadece sekreter bir kızcağız var, onu tanıyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ona takipsizlik verilmiş zaten”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun dışında Ümit Bağbek var, Süleyman Gürleyen var”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet Süleyman Gürleyen ve Ümit Bağbek’i tanırım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Teğmen Murat Oğuz var mesela”

Sanık Ümit Oğuztan: “Murat Oğuz’u da tanırım, gördüm efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani Tuncay Güney ile ilişkileri ne boyuttaydı, sizinle boyutları neydi yani, siz bazen The Marmara oteline gidip birileri ile görüştünüz mü o konularla ilgili biraz açar mısınız “

Sanık Ümit Oğuztan: “Tabi memnuniyetle, Ümit Bağbek, TGS şirketinde çalışırken ben, yani günlük gazete yapılmak üzere ilk işe başladığımda, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü imiş, TGS şirketinin koruma müdürüydü aynı zamanda, Levent’de bir villa kiralanmıştı gazete ve radyo orada faaliyete geçirilecekti hazırlıklar yapılıyordu, orada da özel harekattan emekli polisler beni koruyordu, maaşlı çalışıyorlardı şirketin çalışanlarıydı, onların görevi beni korumaktı”

Mahkeme Başkanı: “ Yani Ümit Bağbek dediğiniz şahıs, sizinle görüştüğünde ilk İstihbarat müdürü imiş mi yoksa “

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görevdeydi o zaman efendim”

Mahkeme Başkanı: “ Hem görevdeydi, hem de dışarıda bir şirkette koruma müdürüydü”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Çok doğru, evet efendim, çok doğru anlattım, her gün gelmezdi ama haftada bir gün, iki gün, Cumartesi-Pazar günleri özellikle hafta sonları gelirdi ve herhangi bir problem bir sıkıntım olup olmadığını sorar giderdi, bu şekilde kendisini tanıdım ve ilişkimde budur hepsi bu kadar. 24 saat nöbet tutardı, yani emekli polisler vardı onlar TGS şirketinde maaşlı bordolu insanlardı, alınmış emekli polis ruhsatlı silahları ceplerinde kapıda nöbet tutarlardı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Bu Jeep’i ,Tuncay Güney diyor ki, işte Süleyman Gürleyen ve Ümit Bağbek, Veli Paşa’ya verilmek üzere hazırlanıyor bu konuda sizin bilginiz var mıydı “

Sanık Ümit Oğuztan: “Süleyman Gürleyen’i de hemen anlatayım, Süleyman Gürleyen’i de tanırım, yine o dönemde Levent’e gelir giderdi, Turgut Büyükdağ’ın işlerini takip eden bir şahıstı yani, onunla öyle merhabalaşırdık, şirketin bir şeyiydi çalışanıydı ya da dostu, yakında dostlukları vardı Turgut Büyükdağ’ın işlerini takip ederdi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunların Jeep alma olayından bilginiz var mı niye Veli Paşa’ya Jeep alma ihtiyacı hissettiler, bunlar Tuncay Güney’e verdiler”

Sanık Ümit Oğuztan: “Kim efendim, Jeep almış”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tuncay Güney ifadesinde öyle diyor ”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim, Tuncay Güney her şeyi söyleyebilir de, ben soruyu tam istirham edeyim tam anlayayım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Bir Jeep alındığından bahsediyor, Ümit Bağbek ve Süleyman Gürleyen bana bir Jeep verdiler, bunu götür Veli Küçük paşaya ver aramızı düzeltelim dediler şeklinde ifadesi var, Veli Paşa’ya gittim o da kabul etmedi diyor, aralarındaki ilişki neydi neyi düzeltmeye çalışıyorlardı”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Süleyman Gürleyen’le Ümit Bağbek’i Tuncay Güney nasıl tanıdı acaba, bu soru bence doğru soru, çünkü o önemli, efendim dergiyi parasının bittiğinden dolayı, Turgut Büyükdağ dergiyi kapatacağım Ümit bey devam edemeyeceğim dedi ve dergi kapandı 4,5 ay sonra, meğerse daha sonra öğreniyoruz ki yani bu mahkeme safhasındayken öğreniyorum ben bunu, yeni son yeni öğreniyorum basında ve kitaplarda yazılanlardan, bu Turgut Büyükdağ Tuncay Güney’le anlaşmış, bunlar strateji dergisini yeniden benim haricimde, yani ben olmadan yayınlamak istemişler ve bir süre beraber olmuşlar, o süre içerisinde Ümit Bağbek’i tanımış Tuncay Güney, Süleyman Gürleyen’i tanımış, benim yaptığım derginin çatısı altındayken oraya ne Süleyman Gürleyen gelmiştir, ne de Ümit Bağbek gelmiştir dolayısıyla Tuncay Güney’in bu şahısları tanıması mümkün değildir, bu benim gıyabımda gelişen bir hadise olduğu için bu sorduğunuz soruya net cevap vermem mümkün değil, takdir edersiniz ki”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Patronunuz olan Turgut Büyükdağ’ın bir takım sıkıntıları ile ilgili olarak Tuncay Güney, Yalçın Tanfer isimli kişi aracılığı ile Veli Küçük’le herhangi bir görüşme yaptıklarından bilginiz var mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Yalçın Tanfer isimli şahısı, bana Turgut Büyükdağ tanıştırdı efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne zaman ne olarak tanıştırdı, size”

Sanık Ümit Oğuztan: “Strateji dergisini yapıyordum, o zaman dergiye yanında bir şahısla geldi tanıştırdı beni Yalçın Tanfer diye bir beyle, Tuncay Güney tanıştırmış”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne iş yapıyormuş Yalçın Tanfer, size ne dedi yani komutan mı dedi başka bir şey mi iş adamı mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır bir açıklama da bulunmadılar, bir kahve içip çıkıp gittiler”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani böyle bir görüşmeden haberiniz var mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Turgut Büyükdağ Bilecik’e gidip Veli Küçük’le görüşme yaptı mı öyle bir bilginiz var mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet gidip görüşmüş, tanışmışlar herhalde Tuncay sanıyorum onu anlatmıştı, Tuncay tanıştırmış yani”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bilecik’e gittiklerinden mi bahsediyor”

Sanık Ümit Oğuztan: “Bir nezaket ziyaretinde bulunduğunu biliyorum ben, benim bildiğim bu kadar, bir kez gidip bir nezaket ziyaretinde bulunmuş”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yalçın’la beraber mi yoksa tek başlarına mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Bilmiyorum efendim ben yanlarında yoktum, bilgimin dışındadır”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadenizde diyorsunuz ki 26 Ocak 2008 tarihinde savcılıkta bizde verdiğiniz ifadenizde”

Sanık Ümit Oğuztan: “Özür diliyorum efendim ,demin ki soruya bağlı bir şey af edersiniz özür dilerim, Yalçın Tanfer o gelişinde bana bir bilgi verdi, bu Fehriye Erdal efendim Patrikhane de saklanmış ve oradan sonra yurt dışına kaçmış”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangi patrikhanede”

Sanık Ümit Oğuztan: “Fener Rum Patrikhanesinde ve bir de fotoğraf verdi, Fehriye Erdal diye, bu dedi estetik yaptırılmış işte bu kılığa büründürülmüş filan, neticede patronumun yanında gelmiş bir adam ciddi de bir görüntüsü var adamın yani bir şahsiyet baktığınız zaman vakur bir adam intiba uyandırıyor, bende bunu o gün sıcağı sıcağına haber yaptım, DGM savcılığından çağrıldım, o habere bağlı olarak gittim, DGM savcılığında da o şahıstan şikayetçi oldum, çünkü haber şeydi, yalan çıkmıştı yani bu şahsın adını filan da verdim, orada ne oldu bilmiyorum, daha sonra, evet efendim buyurun sorunuzu alayım, yani adamın yapısını ben anlatmak istedim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tamam ben çünkü albayları bile rahatlıkla kandırabilen adam olarak bahsediliyor”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Beni kandırdı efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani tabi ki biz şuanda yorum yapacak değiliz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “26 Ocak 2008 tarihli savcılık ifadenizde Ergenekon yapılanmasını fark ettikten sonra, Tuncay Güney’in elinde lobi belgesini gördüm diyorsunuz, belgenin sizin Susurluk komisyonuna verdiğiniz raporla ilgili olduğunu anladığınızı, bir suretini aldığınızı bundan bir hafta sonra Tuncay Güney’in dolandırıcılık suçundan tutuklandığını söylüyorsunuz, bu konuyu açar mısınız, Lobi belgesini incelediniz mi, nerede buldunuz, dijital olarak mı, doküman olarak mı, Tuncay Güney nereden aldığını söyledi bu belgeyi”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim, burada mahkeme huzurunda sayın mahkemeye de ifademi verirken o konuya özellikle değindim, Tuncay Güney’i tanıyanlarda bilirler, Tuncay Güney özellikle radikal guruplara, cemaatlere, efendim PKK’lılara, onların PKK’lıların tünelde Beyoğlu’nda bir sürü yayınevi vardır, literatür oluştururlar, Kürt Literatürü, çünkü yani bir şeyi gerçekleştirmek istiyorlarsa, önce bir kültürünü oluşturuyorlar literatürünü oluşturuyorlar, yumurtayı bile eğer nasıl kırılacağını bilmezsek bir yumurta bile pişiremeyiz, önce bir şeyin kültürü oluşturuluyor, dolayısıyla hep öyle yerlere girip çıkan bir muhabirdir bu, koltuğunun altında devamlı kitaplar, dergiler efendim, çeşitli dokümanlarla dolaşan bir şahıstır, Tuncay Güney, elinde ben bunun bir gün bir çıktı gördüm, çıkış gördüm”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orijinal mi, fax mı, nasıl bir şey, imzalı bir şey miydi yani nasıldı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Onu bilemem efendim yani, efendim şunun gibi bir şu elimdeki gibi bir çıkış gördüm böyle koltuğunun altında, burada da lobi yazınca, lobi dikkatimi çekti nedir bu, söylediğim gibi arz ettiğim gibi, yüce mahkemeye de sivil toplum örgütü kuracaklarmış da, onun dedi şeyi taslağı dedi, o kadar”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “kim kuracakmış, yani kimdir nedir teferruatını öğrenmediniz mi”

Sanık Ümit Oğuztan: “Sormadım efendim, yani sonuçta karşınızdaki bir insana sizi ilgilendirmeyen bir konu hakkında ne derece sorulur, siz takdir edersiniz”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ O belgeyi incelediniz değil mi, o lobi belgesini”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim incelemedim, elimi bile sürmedim, ne olduğunu da bilmiyorum, bunu savunmamda da ifadeye çalıştım, yani orada bir efendim karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar durumuna istirham ediyorum düşürmeyin, yani ben samimiyetle anlatmaya çalışıyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Olaylar açıklığa kavuşsun istiyoruz, onu istiyoruz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Acze düşüyorum o zaman lütfen”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cevap vermeyebilirsiniz, çok kendinizi zorunlu hissetmeyin”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim niye cevap vermeyeyim, çekineceğim bir şey yok ki sayın savcım, yani ben cevap vermek istiyorum, ama yani bir takım kelimelerin üzerinde istirham ediyorum, iddia makamı da gölgede kalır o zaman”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bizde anlamaya çalışıyoruz, olayı anlamaya çalışıyoruz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Yani sizlerde bu sefer eleştiri alıyorsunuz, istirham ediyorum, lütfen efendim, ben net anlatmaya çalışıyorum”

Sanık Ümit Oğuztan müdafii Av. Alper Yarımbıyık” O ifadeyi müvekkilim düzeltti yani oraya yanlış geçtiğini ifade etti ve düzeltti efendim yani, Elinde gördüm ve ne olduğunu sordum, o da bana bir dernek kuracaklarmış, onunla ilgili bir belgedir dedi, yani düzeltilmiş haliyle düşünmek lazım”

Mahkeme Başkanı: “ Anlaşıldı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Eymür ile tanışıyor musunuz, Tuncay Güney tanışıyor muydu, herhangi bir görüşmeniz, ilişkisi olduğunu biliyor muydunuz, böyle bir ilişkisi var mıydı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim ben bir gazeteci olarak, özellikle istihbaratçılardan uzak durmuşumdur, çünkü istihbaratçıların gazetecileri nasıl kullandığını, hepimiz biliyoruz, ben biraz yumuşak yüzlü bir insanımdır, yapım öyledir, hatır gönül bilirim, o tür insanlarla röportaj bile yapmamışımdır, tanışmamışımdır, imtina etmişimdir. Adam çok büyük efendim mafya babasıdır, yani ondan bile çekinmişimdir, niye ben onunla muhatap olayım diye, tanımıyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tuncay Güney’in herhangi bir ilişkisi var mıydı biliyormusunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Tuncay Güney’in anlatımlarını biliyorum sadece, bir sohbet anında bunu yazılı olarak da ifademden önce mahkemeye arz etmiştim. önemli olduğu düşüncesiyle, Tuncay Güney bir sohbeti esnasında, bu İran’lı diplomat Muhsin Karger bu cellat diye de çok çıkmıştır Türk basınında, İran humeyni rejimi sonrası akabinde Türkiye’de görev yapmış bir İranlı bir diplomat, Türk basını bununla ilgili çok haber yapmıştır, Çetin Emeç cinayetinde bile bunun adı geçmiştir, bu Muhsin Karger ile bir eşcinsel kulübünde, çünkü öyle yerlere çok girip çıkar Tuncay Güney’in öyle bir gece hayatı vardır, bir gay kulübünde onunla tanıştığını, dostluk kurduğunu, bu dostluğunun da istihbarat tarafından belirlendiğini ve bu dostluğu sürdürmesini ondan aldığı bilgileri de milli istihbarata aktarmasını Eymür’e aktarılmasının istendiğini, bunları da anlatmıştı sohbetinde, yani bir sohbetinde, ya bak ben, şimdi efendim bu aşağılık kompleksi olan bir şahıs yani bunlarla övünür, önemli şahıslar tanıyorum, bak ben neler yaptım ben önemli adamım diye bunu o minval üzere bize, bana anlattı, yanımda dergide çalışan diğer arkadaşlarda tanıktır buna, bir keresinde de yüzü kireç gibi oldu, bir telefon geldi buna kireç gibi oldu, suratı heyecanlandı filan ben hayrola dedim abi Mehmet Eymür beni aradı dedi, beni niye arıyor ya dedi, filan böyle eli ayağı boşaldı, ya dedim arayabilir yani ne oldu bir şey mi var filan ,yok filan dedi, öyle kaldı konu, yani buna tanık oldum bir keresinde de bu kadar, bilgim budur yani”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Pasaportunuzu ne zaman aldınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Eskidir, benim pasaportum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tuncay Güney’le aynı anda ABD vizesi aldınız mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Turgut Büyükdağ, Seyhan Soylu ve bir magazin gazetecisi arkadaşımız o da bizim TGS şirketinde magazin haberlerini yapmak üzere işe alınmıştır Serdar Kıvılcımlı, bu ikisini ve beni Amerika’ya göndermek istedi, yani gazetecilik yapıyorsunuz, görün Amerika nasıl bir yerdir yani görün bir gazetecisiniz görmemeniz büyük bir eksiklik diye, bu ikisini gönderdi Amerika’ya, gittiler bunlar, bir turizm şirketi vasıtasıyla gittiler orada bir süre kalıp geldiler, yani kısa bir süre bir onbeş gün kadar sanıyorum, ben gazete o zaman kuruluş aşamasında benim fırsatım olmadı böyle bir şeye gitmeye, pek de meraklı değilim yani, bir de gebede kalmak istemedim patronuma gitmedim ben, daha sonra bu dergiyi yaparken tekrar ısrar etti, mutlaka gidin yani herkesin gidip görmesi lazım yani Dünya görüşünüzü etkiler diye, bir de şey yapıyordu yani bir söz çıkmış ağzından adamın kendisini daha sonra tehdit eden yani ekmek verdiği bir insan daha sonra kendisini tehdit edip para sızdırmaya uğraşıyor, böyle bir durumdan da şikayetçi , bana karşı şey hissetti kendisi de herhalde yani söz verip yapmamış durumu hissetti çok ısrar etti, bende onun üzerine bir antetli kağıda yazdım adımı verdim Tuncay’a dedim ki, bunu bir zahmet çünkü orada Amerikan konsolosluğunda Amerikan kütüphanesine filan girip çıkan oradaki insanların bir bölümüyle oradaki görevlilerin bir bölümüyle tanıştığını söyleyip duruyor, bunu dedim ki bir şey yapın verin konsolosluğa, bu biraz sırnaşık bir yapısı vardır, yani yüzsüz bir yapısı vardır ve dedi ki lütfen benim adımı da yazın abi, iyi yazalım kardeşim verdik gönderdim bunu ben , bu kendisine vize almış geldi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yılıydı tam olarak”

Sanık Ümit Oğuztan: “işte o zaman strateji dergisini yayınlıyorduk efendim, yani 98 olması lazım, derginin yayında olduğu tarihler”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yıllık almış vizesini”

Sanık Ümit Oğuztan: “On yıllık vize vermişler buna, almış geldi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nasıl almış onu biliyor musunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Bilemem efendim ben gitmedim konsolosluğa, nasıl almış orada kiminle görüşmüş bilmiyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz sormadınız mı nasıl on yıl vize verdiler diye”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır sormadım efendim, bu çok anormal bir şey gelmedi bana, niye diyeceksiniz benim birçok gazeteci arkadaşın on yıllık Amerikan vizesi var, yani bunu biraz araştırırsanız bu söylediklerimin doğru olduğunu göreceksiniz çünkü bir sanayici bile vize alamaz bırakın Amerikayı Alman konsolosluğuna gitsin on tane fabrikası olsun adama elli tane problem çıkarırlar, ama kültür insanlarına bu zorluğu çıkarmazlar, ayrı bir bölümleri vardır zaten konsoloslukların kültür vizesi der, yani yazar, gazeteci, müzisyen, sanatçı bunlara ayrı bir bölümden vize verirler ve hiçbir müşkülat çıkarmazlar, ne ipotek isterler ne banka hesap numarası isterler, ne de gayri menkul tapularını isterler, ama adam sanayicidir, iş adamıdır hakikaten orada ticaret yapıyordur karşı tarafta konsolosluğa yazı yazar der ki, efendim biz bu sanayici ile iş yapıyoruz ortak burada fabrika kuracağız veyahut işte ithalat ihracat yapacağız elli tane sorun çıkartırlar, ama kültür dünyasındaki insanlara böyle sorun çıkartmadıkları malumunuz olması gerekir, bunda bir anormallik yok kaldı ki daha sonradan benim pasaportumu vermemişler, biz şahsa veririz demişler, kendisine, neden kendisi gelmiyor, gittim benimde pasaportumda on yıllık vize vardır, ibraz edebilirim, hayatımda da hiç gitmedim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aynı tarihli mi, ikinizin de aynı tarihten itibaren mi”

Sanık Ümit Oğuztan: “Yakın olması lazım tabi, yani pek büyük bir fark yok”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “sadece ikinizin mi alındı aynı tarihte başka var mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Anlattığım gibi efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece ikiniz için”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet, eğer gerekiyorsa getireyim, pasaportumu ibraz edeyim, hayatımda hiç gitmedim ben yani ”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bilecik’de hiç bulundunuz mu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim hiç bulunmadım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğu Perinçek, Suphi Kahraman, Adnan Akfırat isimli kişilerle herhangi bir ortak çalışma yaptınız mı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim, Akfırat’ı bir meslektaş olarak elbetteki ismen tanırım, hayatımda da bir iki kerede görmüşümdür, Doğu Perinçek’i ismen elbette ki her Türk vatandaşının tanıdığı kadar tanırım, yani gazeteciyim sonuçta, tabi ki kamuya malolunmuş isimleri ve meslektaşlarımın önde gelenlerin isimlerini ismen tanırım, ama şahsen hiç bahsedilen isimlerle bir oturup çay içmişliğimiz, bir tanışıklığımız yoktur”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1 Nisan 2001 tarihinde Aydınlık, Yeni Aydınlık gazetesinde Adil Serdar Saçan’ın fethullahçı olduğu yönünde bir takım yayınlar çıkmış, siz de göz altında iken bu şahısla birebir görüşmeniz oldu mu, size herhangi bir soru sordu mu, böyle bir izlenim edindiniz mi”

Sanık Ümit Oğuztan: “Edindim, efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nereden edindiniz , biraz açıklar mısınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Beni organize şubeye kelepçeli bir vaziyette getirdiler, bir koridora yan yana dizdiler Tuncay’la, bir duvarın dibinde duruyorum, buramdan tuttu beni beyefendi , şöyle buramdan tuttu hızla duvara vurdu, kafam duvara çarptı, ulan dedi sen Fethullah Gülen’den ne istiyorsun”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Adil Serdar mı dedi bunu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet efendim ve dokuz gün ben orada kaldım, dokuz gün boyunca ben bayılıyordum, artık kendimi kaybediyordum, tekrar kendime geldiğimde yine devam ediyorlardı, beni çırılçıplak anadan doğma soyup gözlerim bağlı vaziyette her gece sistematik olarak her gece sabaha kadar, her gün sen Fethullah Gülen’den ne istiyorsun, Ali Kalkancı’yı nasıl tanıdın, niye bu haberi yaptın, bana bunlar soruldu ve başka hiçbir şey sorulmadı, sizi şerefimle temin ederim, başka bir soru sormadılar, bana”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizinle de Tuncay Güney’le yapıldığı gibi mülakat yapılıp kasete alınmış”

Sanık Ümit Oğuztan: “Başka bir şey daha yapıldı, izin verirmisiniz efendim, önemseyeceğinizi zannettiğim başka bir şey daha yapıldı, bu çok ayıp bir şeydi, aslında, birçok ayıp yapıldı ama çok başka bir şey daha yapıldı, ben bunları işkence görmüş bir insanın duygusallığı ile anlatmıyorum, lütfen istirham ediyorum bunu böyle değerlendirmeyiniz, öyle bir yapıya sahip değilim çünkü, o ayrı bir şey, oradaki yaşadığım duygular bana ait, bir şanstır yaşamışızdır, olup bitmiştir. şikayetçi de olmadım, kişiselleştirmiyorum, ama çok önemli hukuk adına emniyet adına çok önemli bir şey yapıldı. o çok önemli, bunu da takdirini yüce mahkemeye bırakıyorum, benim az önce bahsettiğim kitabımı, beni giydirdiler bir gece, eve götürdüler evime, arama kararı bir şey yok bakın yani, aranma falan bunlar bitmiş, özellikle sadece o kitabın bir nüshasını sende vardır, bu kitap dediler, var arşivimde hatıra olarak elbette ki emek vermiş yazmışım, her ne kadar yakılarak imhasına karar verilmişse de, o benim bir şeref madalyam, her yazarın kitabı yasaklanmaz, onu tarih yargılar tabi ki, zorla benim kitabımın bir suretini alıp tekrar organize şubeye getirttiler ve o romanda adı geçen insanları deşifre ettirdiler işkenceyle, o acaba evraklar içerisinde var mı sayın savcım, benim el yazımla yazılmış romanımın deşifresi, hukuki bu evrakların içerisinde yer alıyor mu acaba, çok merak ediyorum, o acaba hangi amaçlarla kullanıldı ya da kullanılmak istendi, gerçekten onu merak ediyorum, çünkü Tuncay Güney’in sahte plaka ile orada suç işlemiş bir araba satmış olması çok başka bir şey, edebi bu eserin suiistimal edilmesi başka bir şey, bunu gerçekten bugünde hala merak ediyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “6 Şubat 2008 tarihli savcılık ifadenizde mahkemeden disketlerin size verilmiş olabileceğini söylediniz, disketler var, daha sonra marko paşa isimli gazetede bu disketlerin incelenmesi için çalışanlara verdiğinizi, onların oynama yapmış olabileceği şeklinde beyanda bulunmuşsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır, orada da bir yanlışlık var, aynen şöyledir ifadem, o günde ben bunu bu şekilde söyledim, onu lütfen düzeltelim, çünkü ben ne ifade verdiysem ifadelerimi kabul ediyorum, ama orada yine bir cümlede oynama var ben oradan eşyalarımı aldım, adli emanetten, o sırada marko paşa diye bir gazete yapıyorum, bir de bir eski bir hurda Tır’lar aldım, bunlarda da dürüm satıyorum, işsizim çünkü, Tır’da dürüm satıyorum, orada da bir gazete , oradan kazandığım paralarla da bir gazete çıkartmaya uğraşıyorum adını da marko paşa koydum, bu eski marko paşaya bir saygı olsun diye, orada tabi ki çalışanlar var getirdim neticede de benim çalışma mekanım adliyeden aldık bütün ne aldıysam getirip oraya bıraktım, ama bunları kontrol edin bakın edin demedim, şunu söyledim, ifademde orada çalışan insanlara disket, disket bir sarf malzemesidir gazetecilikte, tıpkı kağıt gibidir yani tüketilen bir şeydir bozulur,kırılır, böyle disket ihtiyacı da var orada kullanmış olabilirler, açıp bakmış olabilirler efendim bu mümkündür dedim, ifadem bu şekildedir efendim, kimseye açın bunu kontrol edin ,nedir demedim, böyle bir ifadem yok”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi bu disketlerin içerisinde 1 nolu diskette reaksiyon, etnik kökten dinci, bölücü yıkıcı unsurlar, analiz, tasfiye projesi , reosta operasyonu, sabetaycılık, Mitçi gazeteciler, şirket köstebekler, işçi partisinin Türk ve Kürt’ü birlikte örgütleme tasarımı, analiz, nbc silahları, Kemalist hareket, fabrikatör , Veli Küçük’ten de ele geçen birçok belgeler, 21. yüzyılda casusluk, Kemalist model, Kuvvai milliye cephesi, Cumhuriyet gazetesi doc, dergi analiz proje, gizli gerçekler , Veli Küçük’den de çıkmış şirket ve gizli gerçekler, Securıty a.ş., Halkla ilişkiler doc, Gladyo sanatçıları doc, Fundamentalis terör doc, arenadaki sanat, Hizbullah, Kürt hareketinin tasfiyesi, 21. yüzyılda emperyalizm ulusal program, redaktör casuslar, nato, örtülü faaliyetler 1 , ulusal medya 2001, Mit ve medya ajan gazeteciler, televizyon analiz , usiad , Yezidilik- Adavilik, Osmanlıdan günümüze masonik bilderberg çetesi, mafya ve benzeri, yani birçok örgüt mensubunda bile bulunamayan örgütsel dokümanlar yani bizim tasnifimize göre, yazılış biçimleri açısından örgütsel doküman olarak değerlendirdiğimiz ciddi şeyler çıkmış ve bunlarla ilgili siz sadece diyorsunuz ki mahkemeden çıkarken bunlar Tuncay Güney’den karışmış olabilir, farz edelim ki karışmış olsa bile daha önce Tuncay Güney’in bunlar üzerinde çalışma yaparken veya orada büronuzda bunları hiç görmediniz mi, bunlarla ilgili kimler hazırlık yaptı, kimler yazdı, bir malumatınız yok mu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Şimdi efendim, ifademde yani bu soru bana yöneltildiğinde poliste ve savcılıkta verdiğim ifademde doğrudur, aynı ifadede diretiyorum ve doğrusu bu, ben Tuncay Güney’de, bu sıraladığınız türde hiçbir şey görmedim, benim yanımda çalışırken, ayrıca bütün televizyonlar, gazeteler, dergiler yani yayın kuruluşlarının hepsinde bilgisayarlar vardır, bir sürü, bu bilgisayarlarda muhabirler çalışsın diye kurulur, bu bilgisayarların hepsi Network ağıyla birbirine bağlıdır, her bilgisayar bir diğer bilgisayarı çok rahat görür, birbirlerinden bu bilgisayarlar haberleri, bilgileri rahatlıkla alırlar üzerinde çalışırlar, eğer biz dergiyi yayınlarken Tuncay Güney böyle bir şeyler olmuş olsaydı, ben bunları görürdüm yani dergi yaparken, hadi ben görmedim, diğer arkadaşlarımızdan birileri mutlaka görürdü ve hele böyle Ergenekon falan ben böyle bir şey Ergenekon adı geçtiği yerde benim kulağım dikiliyor, çünkü ben bunu 97’de Erol Mütercimlerden dolayı üzerinde durduğum bir konu, mutlaka dikkat kesilirim, başka türlü bende refleks olmuştur o artık, üzerinde çalıştığınız bir şey çok doğaldır, hiç görmedim böyle bir şey”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin diz üstü bilgisayarınızı sizden başka kimse kullanıyormuydu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Kullanabilir, Tuncay Güney kullanabilir, diğer arkadaşlarım mesela dolu oluyor bilgisayarlar, bir şey oluyor kullanırlardı yani”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şunun için soruyorum, dijital inceleme raporlarında bilirkişi raporunda Klasör 360 dizi 1-36 sayfa 63-198 arasında hp marka diz üstü bilgisayarınızın işletim sistemi tarafından kullanılmayan alanda Unallocated Cluster bazı belgeler tespit ediliyor, yani bunlar tekniklerle silinmiş olan bilgiler”

Sanık Ümit Oğuztan: “Bahsettiğiniz bilgisayar 2008 yılındaki yani şu son operasyonda evimde, polisler bulmadan ben verdim bilgisayarınız var mı dediler ben kendim teslim ettim, HP diz üstü bilgisayar”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sorumu bitireyim, bu bilgisayarın”

Sanık Ümit Oğuztan: “Tuncay’ın o bilgisayarı kullanması mümkün değil”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için soruyorum, mümkün olmayan bir bilgisayarın değişik tekniklerle silinmiş olan bölgeleri değişik programlar var emniyetin temin ettiği bilirkişilerin kullandıkları, burada kurtarılan veriler var, yani silinmiş olup da yeniden kurtarılan veriler, D diskinin içerisinde 13. Kabile isminde Alevi doc. , 13. Kabile doc olarak sizden çıkmış, Veli Küçük’de 5 nolu diskette de Alevi doc isimli bir belge çıkmış, ikisinin de içeriği benzer, yani isimleri farklı, ama içeriği aynı bu konuda ne diyorsunuz”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi: “ Efendim müvekkilimden disket çıkmamıştır, Alevi doc isimli bir disket çıkmamıştır, bu bende iddianamede rastladım, onun için savcılık makamından özellikle henüz kimden ne belge çıktığı belli değil, biz yaptığımız inceleme sırasında da savcılığın çıktı dediği belgelerin pek çoğunun müvekkilden çıkmadığını tespit ettik, örnek Lobi belgesi, bu nedenle sorulan ve hatta savcılık Nihat bey Veli Küçük’e yönelttiği soruların bir tanesinde sizden çıkan belge diye sordu, o belge Veli Küçük’de çıkmamıştı soruyu, o şekilde tevcih etti bu nedenle lütfen henüz kimden ne belge çıktığı henüz tespit edilmemişken, iddianameden böyle bir yoruma varmak mümkün değil maalesef, bu şekilde Veli Küçük’den şu çıktı, bu çıktı diye sorular tevcih edilmesin, bunlar kayda geçiyor Alevi doc. isimli bir disket Veli Küçük’den çıkmamıştır”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Bilirkişi raporundan okudum ben, sadece, bilirkişi raporunda bu şekilde diyor”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük : “İddianamede de var, ancak yanlışlarla dolu”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Düzeltilebilir”

Mahkeme Başkanı: “Kaydınız zabta geçti”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Bu konuda ne diyorsunuz, 13. Kabile doc isimli bir dosya bir tanesi”

Sanık Ümit Oğuztan: Soruyu doğru anladığımı zannediyorum, cevaplayayım mı efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet buyurun”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Şimdi bahse konu bilgisayarı Tuncay Güney’in kullanması mümkün değil, neden Tuncay Güney yok burada yani, o bilgisayarı satın aldığım tarih belli, benim kullandığım bir bilgisayar, Tuncay Güney’in kullanması mümkün değil, ben Şişli gazetesinde ve İstanbul Chanel televizyonunda genel yayın yönetmenliği yaptığım döneme rastlıyor, bu Ümraniye bombaları meselesi başladı, kamuoyuna yansıyor, takdir edersiniz ki bunların haberlerini yapıyorum, ben haberlerini yapıyorum yani siz operasyona başladınız”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Bu 13. Kabile doc isimli belgeyi kim hazırladı”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Ben sorunuza cevap vermeye çabalıyorum “

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Ümraniye’den bahsediyorsunuz da “

Sanık Ümit Oğuztan: “ İzin verirseniz efendim, ben soruyu anladım, anlamasam tekrar istirham ederim, soruyu anladım, cevaplamaya çalışıyorum efendim, takdir edersiniz ki, siz bu Ergenekon adındaki bu operasyonu savcılık yürütürken bir taraftan biz gazeteci olarak bunların haberlerini yapıyoruz, dolayısıyla iddianamede de yer alıyor bu çünkü bunu aydınlatmaya çalışıyorum detaylı olarak, benim bilgisayarımda bu Ergenekon belgesi diye kamuya operasyonla beraber başlayan bu belgeleri biz haber ajanslarından, internetten efendim, polis muhabirlerinden alarak takdir edersiniz ki basına haber yapıyoruz televizyonda, dolayısıyla bu haberleri ben nerede yazıyorum bilgisayarımda yazıyorum, bir takım programlar kullanarak bilgisayarınız silinmiş, yani bunda bir kasıt yok, bilgisayar zaman zaman çöker internete bağlanıyoruz bir sürü oradan ajanslardan, İha’dan vesaireden internet üzerinden bilgi alıyoruz ve bilgisayarlar çok sık virüs kapar, çalışmaz hale gelir, ben bilgisayar uzmanı değilim, benim işim belli, çalıştığımız şirketlerin yayın kuruluşlarının zaten bilgisayar uzmanları vardır, çağırırız bir tanesini, bu çalışmıyor ağırlaştı yine der, virüs girmiş derler, oturup temizlerler bilgisayarı yeniden programları kurarlar, sayın iddia makamı öyle bir anlatıyor ki sanki bunu özellikle yani bir şeyler orada kotarılmış özel bazı bilgisayar programları kullanılarak bir şeyler imha edilmeye çalışılmış gibi bir intiba uyanabilir sorunuz şeklinden dolayı, onun için bunu bu şekilde açıklamak durumundayım, bahsettiğiniz belge de internette yayınlanan bir şey efendim o, ya bana onu bir muhabirim vermiştir okumuşumdur ya internetten almışımdır yani onu Ahmette, Mehmette, Alide, Veli de bilmiyorum kimde çıkmış böyle bir şey yani”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine aynı D dizini içinde 20 ve 24. disketlerinizde de bulunan Lobi doc isimli dosya aynı Lobi belgesi de bu bilgisayarda sizin Tuncay Güney zamanında olmayan bilgisayarın yine silinmiş belgeler bölümünde çıkmış, buna ne diyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Neye efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Lobi belgesi de çıkmış”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Bilgisayarımda çıkmış”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet bilgisayarınızda çıkmış”

Sanık Ümit Oğuztan: “Anlattım efendim şimdi bunlar basında yayınlanıyor paragraf paragraf, bizde haber yapıyoruz bizde haber yapıyoruz”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Basından aldığınız şekliyle mi”

Sanık Ümit Oğuztan: “Haber ajanslarından”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aldığınız şekliyle”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet efendim, yani haber yaptım ben bunları efendim İstanbul Chanel televizyonu genel yayın yönetmeniyim, şuanda nasıl bütün basın, şuanda gazetelerin ya da televizyonların birine gidin bütün bu belgelerin hepsini bulacaksınız, doğal çünkü adam haber yapıyor efendim, ben bunları haber yaptım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine 13. diskette çıkan Televizyon analiz proje doc isimli belge de çıkmış”

Sanık Ümit Oğuztan: “Nerede çıkıyor efendim bu”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bilgisayarınızın silinmiş belgeler bölümünde”

Sanık Ümit Oğuztan: “Mümkün değil yani bu”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bilirkişi raporundan okuyorum yani, Televizyon analiz proje doc”

Sanık Ümit Oğuztan: “Sayın savcım bu arada bir şeyi lütfen müsaade edin açıklığa kavuşturalım bunu lütfen”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Buyurun”

Sanık Ümit Oğuztan: “Şimdi ben gözaltına alındığım zaman bilgisayarımda alındı, cep telefonumda alındı ve disketlerde alındı, ben serbest kaldım, bana polisler kendileri dediler ki, sizin efendim özellikle üzerinde duruyorlardı Veli Küçük’ü tanıyor musun, Veli Küçük’ü tanıyor musun sordular, ya dedim bir tane telefon görüşmemi bana getirin dedim, bütün kaç cinayet varsa ben üstleneceğim, güldüler bana polisler dediler ki evet sizin telefonlarınızı biz kontrol ettik, bilgisayarınızı kontrol ettik bir şey bulamadık dediler ve ben serbest kaldım, şimdi nasıl benim bilgisayarımda bunlar çıkıyor nasıl o zaman o disketlerde hiçbir şey çıkmıyor, şimdi çıkıyor ama iddia makamı diyor ki ben bunu sayın ifademi alan sayın Zekeriya Öz beyefendiye de sordum bu soruyu, efendim dedi çok kalabalıktı polis fırsat bulamamış bilgisayarınızı telefonunuzu incelemiş ama bu disketlere bakamamışlar daha sonra bakmışlar rapor yeni geldi, karşımda Devlet var ben bir bireyim, Devletime de saygılıyım ne diyeyim efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi hak verirsiniz ki, binlerce cigabayt bilgi o anda bakılması mümkün değil, hele hele silinmiş belgelerin özel programlarla günlerce haftalarca çözümü yapıldıktan sonra bilirkişi raporları geliyor, o gün gelmesi mümkün değil”

Sanık Ümit Oğuztan: “Kafanızdaki bir kuşkuya da cevap vereyim, o fırsatı verin bana lütfen, sizlerin sayın iddia makamının kafasındaki bir kuşkuya da cevap vereyim, eğer bu kuşkuysa bir ön yargı değilse”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Asla”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Ben 20.000 yılhapis cezası almış Yargıtay’da bunu onayladı, bir yazarım Dünya’da böyle bir yazar kaç tane var bilmiyorum, bu kadar büyük bir ceza almış, ben yazdım dedim, bana sordu iddia makamı savcılık o zaman Ümit Oğuztan bunu sen mi yazdın, ben yazdım dedim, eğer siz bir ön yargıyla bakıyorsanız ki bunun böyle bir şeyi ben iddia makamına yakıştıramam, ben yazsam bunları yani konuyu oraya getirmeye çalışıyorsanız eğer ben yazdım derim efendim burada insanlar öldü, derim yani ben insanım sonuçta vicdanım almaz derim ki ya ben yazdım bunları derim yani bunları ben bu, bunlar bana 2001 yılında neden sorulmadı efendim, polis 2001 yılında operasyon yaptı,, ilk o zaman çıkıyor değil mi, bu belgeler sayın savcım, peki bunları bana, benim poliste verdiğim 2001 yılında beni de videoya almışlar, mülakat var burada, bana Kraliçe Sisi ‘yi soruyorlar, bunları niye sormamışlar, sayın savcım o zaman”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şuanda çıktığı için soruyoruz, sizde bu belgeler çıktığı için soruyoruz”

Sanık Ümit Oğuztan: “O zaman çıkmamış mıydı, sayın savcım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onu bilemiyorum, o tarihteki savcı ben değildim”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır ben bilginiz olması için dosyayı kendim getirdim üstelikte tasdik ettirdim avukatıma, yani tasdikli biçimiyle 2001 yılındaki dava dosyasını sizlere sundum efendim ben”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi samimi olarak anlattığınızı söylüyorsunuz, bu samimiyetinizden dolayı da şunu soruyorum, yine yapılan incelemelerde, Nefes dergisi sayı 41, 31, 6 Nisan 1997 tarihli derginin 13. sayfasında Ugur Mumcu’ya Cumhuriyet kazığı Timsahların gözyaşları başlıklı yazı bunu siz mi yazdınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet ben yazdım ve sayın yüce mahkemeye de takdim ettim, sundum onu da, evet efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu yazının aynısı Ergenekon dokümanları olarak belirlenen Ulusal Medya 2001, İstanbul 2000 isimli dokümanın 4-5-6. sayfalarında birebir aynısı olarak, yani siz 97’de yazmışsınız bu 2000 tarihli belgede de aynısı var, bunu ne şekilde açıklıyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Ben yayının derginin orijinallerinde sayın iddia makamına da takdim ettim efendim, sayın yüce mahkemeye de takdim ettim, üzerinde yayın tarihi var, dergi hangi tarihte yayınlandığı üzerinde yazıyor, haberi de yazan benim, doğrudur, o zaman o tarihte Tuncay Güney diye bir insanı ben tanımıyorum, tanımıyorum, henüz tanışmamışım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “97’de tanımıyor muydunuz, biraz önce onu sordum yani, askere gitmeden önce tanıdığını söylüyor”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır tanımıyorum, hayır efendim Nefes dergisini yayınladığım tarihte, ben Tuncay Güney’i tanımıyorum, anlattığım şekilde sima olarak bir kez odalarımız ayrı bir cam paravan var, Alev Çukurkavaklı’yı Akşam gazetesinden bir grup gazeteci ziyarete gelmiş, gıyabında onları ağırlayıp teşrif ettikten sonra, açıklamada bulunuyor, Alev Çukurkavaklı diyor ki, böyle böyle işte isimlerini söylüyor, bu, bu tanımak değildir, dolayısıyla o dergiyi yaptığım tarihte Tuncay Güney’i ben tanımıyorum, nasıl oluyor da, o belge, kaç sayfa olduğunu bilmiyorum sizler tabi ki bilirsiniz, ama o haberin herhalde belgenin tamamı o haber değil”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Değil, belli kısımları alınmış”

Sanık Ümit Oğuztan: “Ve başka bir şeyi daha yüce mahkemeye arz ettim, paragraf arasında yazıyor, kaynak iki nokta üst üste konulmuş Oğuztan Arşiv diyor, yani bunun takdirini sizlere bırakıyorum, efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yine silinmiş olan bölümlerde CİA Vehhabillik ilişkisi, Türkiye’de ılımlı İslam modelinin CIA tarafından planlandığı ve MGK kontrolünde uygulamaya konduğu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Nerede yazıyor efendim, anlayamadım”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu sizin silinmiş olan bilgisayarın bölümlerinde, Afyon, eroin, esrar ve kokain sevkiyatını CIA’nın operasyonlarını perdelemek için kurduğu, CAT ünvanlı uçak şirketi aracılığıyla gerçekleştirilirken, dizginler perde ardında ABD’nin kontrolünde ve korumakta büyük özen gösterdiği son derece zeki, entrika teorisyenlerinin elinde olduğu”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Bunlar nerede yazıyor, sayın savcım, özür dilerim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlar sizin bilgisayarınızın silinmiş olan bölümünde kurtarılan belgeler bölümünde”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim bunlar Ergenekon belgesi diye ortaya teşhir edilmedi mi biz bunları haber yaptık, sayın savcım, yani lütfen”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hayır bunlar Ergenekon belgesi değil, bunlar ayrı mesela diyor ki, Türkiye’de 88 yılında yapılan Babalar operasyonunu Amerika tarafından talep edildi diyorsunuz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Ben bunları yayınlamışım, efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sadece yayın olarak mı aldınız, bunları”

Sanık Ümit Oğuztan: “Sayın savcım, hiç eksiksizdir ciltlemişim, özel arşivimdir, başka da yoktur, ben de onlar yani kaybolsa başka yok emeğimdir, arz ettim efendim yüce mahkemeye”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Pekala şu da yer aldı mı , Özel Harp dairesinin Gladyo olduğu yönünde değerlendirmeniz var, bunu nereden çıkardınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim haber bu , bir çok yerde yayınlandı, birçok yerde yayınlandı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani başka yerden alıp da mı yayınladınız, yani onu soruyorum”

Sanık Ümit Oğuztan: “Kuvvetle muhtemel efendim, çünkü burada 11-12 yıl gibi bir zamana geriye doğru gidiyoruz”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu yeni bilgisayarınızdan, 11-12 değil, yeni bilgisayarınızda”

Sanık Ümit Oğuztan: “Olabilir efendim, yapmışızdır haberdir, birçok şeyde yayınlandı bunlar yani, yeni bir şey değil ki bunlar efendim, yani bu davayı da ilgilendirecek yönünün olduğunu düşünemiyorum, keşke dediğim gibi yani o komisyonlara yazdığım belgelerin üzerinde durulsa keşke onlar araştırılsa efendim, yani hakikaten Türkiye’de bir CIA yapılanması var, yani bunlar çıkarılsa da yani minnetle ansak efendim sizleri, bizde burada boşu boşuna eziyet çek, bari bunları yaşadık ama bunlar ortaya çıktı desek”

Mahkeme Başkanı: “ Savcı bey, silindiği kurtarılan belgeler diyorsunuz”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: Silinip kurtarılan belgeler”

Mahkeme Başkanı: “ Kurtarılan belgeler diyorsunuz, ne zaman oraya geçtiğine dair bir kayıt var mı, o belgelerin, o silinen belgelerin o bilgisayara hangi tarihlerde geçtiğine dair bir kayıt var mı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Teknik olarak bilirkişi raporunda var, ben burada şuanda söyleyemiyorum, ama orada tabiî ki”

Mahkeme Başkanı: “ Kayıt tarihi de var mı, silinme tarihi var da, yani kayıt tarihi de mi var”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bilirkişi raporunda muhtemelen var”

Mahkeme Başkanı: “ Yani o bilgiler bilgisayara nasıl aktarıldı ne zaman aktarıldı şeklinde de onlar kurtarıldı mı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Orada tabi ki Word belgesi olduğu müddetçe ne zaman yazıldığı ne değişiklik yapıldığını yazıyor, bilirkişi raporlarında bunlar var”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi o konuya pek kısa temas edip geçtiniz ama biraz daha açar mısınız, Vedat Yenerer geçen günkü ifadesinde de, Fadime Şahin olayını Ümit Oğuztan bize getirdi veya işte o kanalı ile şeklinde bir takım şeyler söyledi yani bu konuyu biraz açar mısınız, bu Fadime Şahin olayı, yani nereden siz Vedat Yenerer ile irtibata geçtiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Memnuniyetle çok isabet ettiniz, lütfettiniz”

Mahkeme Başkanı: “ Bir dakika”

Sanık Vedat Yenerer söz istedi, verildi: “ Sayın başkanım, Fadime Şahin olayını Ümit Oğuztan getirdi demedim, bu tamamen uydurmadır, ben Fadime Şahin olayı patladığı zaman Star gazetesi Star televizyonunda haber araştırma müdürüydüm, o zaman Ali Kalkancı ve Fadime Şahin olayı patlamıştı, o dönemde Ümit Oğuztan televizyona geldiği zaman tanıştım dedim, Fadime Şahin olayını Ümit Oğuztan getirmedi yani böyle bir şey söylemedim ben”

Mahkeme Başkanı: “ Evet, anlaşıldı”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Sayın savcım isabetli bir soru sordu, bunun yani açıklığa kavuşması çok önemli bence, şundan dolayı önemli yani Türkiye adına da önemli herkeste böyle bir imaj yaratıldı ve buna bağlı olarak ta 28 Şubat süreci hedef alınarak bir takım insanlar karalanıp bunlar hedef seçildiler, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin haberlerini ben yapmadım efendim, ben sadece ve sadece Ali Kalkancı haberini yaptım, Ali Kalkancı’yı da mahkemenize anlattığım gibi patronumdan bir un fabrikası yalvarıyordu yakarıyordu, çok cüzi bir miktarını ancak peşin verebiliyordu, gerisine vade istiyordu, niye almak istiyorsun sen yani ne işin var sen madem bak şeyhim diyorsun efendim tarikat, kendisini seyit yapmış peygamber sülalesindenim diye ortalığa bir de kitap bastırmış, bir de yayınevi kurmuş, dini kitaplar basıyor, peygamberimizin sülalesini yazıyor, seyitler diye, kendi adını da en sonuna listenin eklemiş, bak ne güzel para kazanıyorsun zaten, ne işin var bunlarla dediğimiz zaman öğrendik ki, o zaman kendisinden, efendim meğerse Recep Tayip Erdoğan, o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, İstanbul Halk Fabrikalarını kurmuş, fakat Un temininde zorlanıyorlar, ha un temin etmek için ortaklaşa böyle bir işe girecekler, ha yani olay bu, ben Ali Kalkancı’yı haber yaptım sadece, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz hadiseleri arkalarında bir şey arıyorlarsa, eğer hiç benimle ilgisi olmayan konulardır”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfadenizde kısaca değindiğiniz bu Rıdvan Özden’in şehit edilmesi olayı ile ilgili ne tür bir bilgiye sahipsiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “hiçbir bilgiye sahip değilim, dediğim gibi onu arz ettim ifade etmeye çalıştım mahkemeye, hanımefendi geldi televizyona, bunu da üzülerek söylüyorum, ama yani iddia makamı deşiyor, tabi ki duygularımı da ve kişisel intibamı da nakletmek durumunda kalıyorum, kuaförden çıkmış, üzerinde mini etek, ağzı kulaklarında bir hanımefendi geldi. Flaşh televizyonundan içeri girdi, öyle şeyler anlatıyor ki, yani akla ziyan, onu yayınlasam bana gülerlerdi zaten, gülerlerdi, yani en acemi daha mesleğe yeni başlamış bir gazeteci bile onu yayınlamaz, yayınlamadım, ama terbiyem gereği neticede bize misafir olmuş bir hanımefendi var ve ortada bu memleket uğruna ölmüş bir şehit albay var, tabi ki biz nezaketimizi ve saygımızı muhafaza ettik hanımefendiyi kapıya kadar da ceketimi ilikleyip yolcu ettim, ama haberi yayınlamadım çünkü anlattıkları çok saçma sapan şeylerdi”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüşmede yanınızda kimler vardı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hiç kimse yoktu, kameraman vardı, ışıkçı vardı efendim, birde makyaj asistanı vardır, yani ışıkları işte bu kadar”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “16 Haziran 2008 tarihinde”

Sanık Ümit Oğuztan: “Tarihini hatırlamıyorum”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yok yok, ben size şeyi söylüyorum 16 Haziran 2008 tarihinde başka bir soruşturma ile ilgili müşteki sıfatıyla Tomris Özden bir ifade vermiş o ifade de kendisinin Tuncay Güney’le tanıştığını, hatta düğününe katıldığını Tuncay Güney’in, bahsediyor ve şurada diyor ki, Tuncay Güney daha sonra benimle röportaj yapmak amacıyla, beni Flash Tv’ye davet etti”

Sanık Ümit Oğuztan: “Flash Tv’de çalışmıyor ki efendim, Tuncay Güney oraya davet edebilsin”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bende davet üzerine oraya gittim, Tuncay Güney, Ümit Oğuztan ve Yalçın Çakır isimli şahıslar tarafından jandarmayla ilgili bir belgem hile ile elimden alındı diyor, böyle bir belge verdi mi size”

Sanık Ümit Oğuztan: “Böyle bir şey yok sayın savcım, hayır efendim, yani bir belge verecek ciddi bir belge ve bir gazeteci bunu yayınlamayacak, yani lütfen ciddi bir belge verecek hanımefendi, ortada bir şaibeli ölüm var, efendim sonuç itibariyle bir yüksek düzeyde bir subay var, bunu bir gazeteci yayınlamayacak, mümkün değil efendim”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Devam ediyor ifadesinde, ayrıca orada Veli Küçük isimli generalle de irtibatlı olduklarını bana söylediler, Tuncay Güney isimli şahıs benim yanımda üç kez Veli Küçük ile görüştü, böyle bir görüşme oldu mu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim, bir stüdyo, siz orada oturuyorsunuz, karşınızda kamera var çekim yapılıyor ,Tuncay Güney refakatçı olarak gelmiş oraya”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yanınızda mıydı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Hayır efendim stüdyoya giremez, stüdyoya giremez, çünkü personeli değil oranın, dışarıda duruyor, şimdi o hanımefendi nasıl anlamış ki, o duvarın ötesinde duran şahsın telefon etti, Veli Küçük’le 3-4 defa görüştü diyor değil mi yanlış anlamadıysam, nasıl anlamış efendim, nasıl görmüş yani, ben görmüyorum, stüdyoda hanımefendiye soru soruyorum, stüdyoya girilemez çekim yapılıyor çünkü, personeli değil, girmesi de mümkün değil, bahsedilen, burada başka televizyoncu arkadaşlarda var, stüdyoya giremez yani mümkün değil, nasıl anlamış hanımefendi böyle bir şeyi bunu anlayamadım ben, efendim”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi: Efendim bu davanın konusu değil, bu davada bu iddianamede bu konuda herhangi bir ne iddia var, ne itham var, ne suçlama var hiçbir şey yok, iddianamenin bütününde, savcı bey buna ilişkin soruyu neye dayanarak soruyor, yerine gelecek yeni iddianamede varsa bu sorular cevaplandırılabilir, şu anda bu davada yok”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Daha sonra birleştirilmiş, bizim dosyayla başka bir savcı almış, bizim dosyayla birleştirmişler”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “ Şu anda sizin dosyayla birleştirmiş olabilir, ama bizim elimizde hiçbir şey yok, buna ilişkin olarak, siz soruyorsunuz”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Yine sizin klasör 327 dizi 144 sayfa 43’de cinayetin bir başka adı Yeşil isminde bir yazınız var, bu Yeşil hakkında Mahmut Yıldırım hakkında ne biliyorsunuz, hiç görüştünüz mü”

Sanık Ümit Oğuztan: “ Hayır hiç görüşmedim, bütün bildiklerim de zaten varsa bildiğim bir şey yazmışımdır yani, mahkeme heyeti dergileri incelediğinde görecektir yani”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu bilgileri nereden topladınız yani kendisiyle görüşmeniz olmadı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim ben gazeteciyim, yani bilgileri nerede, haber ajansları var, muhabirler var, efendim çok geniş bir yayın ağı var, tabi ki yani bunları şimdi eğer namaz kılacaksa bir adam ezanın sesini duyuyor efendim, ben gazeteciyim, niyet etmişim gazetecilik yapmaya, elbette ki ezanı dinleyeceğim, sizler nasıl bir iddia makamı olarak en küçük bir bulguyu bile değerlendirmeye çalışıyorsunuz, bizlerde saygıyla karşılıyor ve sizlere yardımcı olmaya çalışıyorsak her ne kadar burada sanık olsak bile, takdir edersiniz ki bir gazeteci de duyduğu her şeyi değerlendirmek ister, kaldı ki, ben biraz da iddialı ve risk alan bir gazeteciyim, riskli haberler yapan bir gazeteciyim, burada yani kişinin lafa bakılmaz işidir, yaptığım işi de takdim ettim efendim huzurda, takdirini size bırakıyorum”

Mahkeme Başkanı: “ Savcı bey başka var mı”

C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “ Teşekkür ediyorum”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Sayın başkan, sanık bildikleri konusunda yardımcı olacağını söyledi ve sorulara da cevap verdiği için müsaade ederseniz ben de “

Mahkeme Başkanı:” Buyurun”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “ Daha önce şüpheli olarak ifadeniz alındığı halde ikinci defa sizden elde edilen disketlerdeki bilgiler nedeniyle çağrıldığınızda, Cumhuriyet Savcılığında size gizli tanıklık teklif edildiğini, yanınızda avukatınızın da olduğu anlaşılmakta, söylediniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Doğru efendim”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Kabul etmemeniz üzerin de tutuklandığınızı belirttiniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “O kanaatteydi bende, bu benim kişisel kanaatim efendim yani”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Burada söz konusu olan size hatırlatılan Türk Ceza Kanununun 221. maddesindeki örgütün yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi veren kişinin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp ceza indirimi alacağı mı, yoksa zaten şüpheli olarak ifadeniz alınmış o ifadenizin ortadan kaybedilip sizin gizli tanık yapılacağı mıydı , bu hususu açıklar mısınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Sorduğunuz soruyu doğru anladığımı zannediyorum, sorduğunuz manada bir teklif yapılmadı efendim, sorunuzda taşıyan yani sorunuzu da yansıyan manada bir teklif yapılmadı”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Hukukçu olmadığınız için bu konuyu yanlış anlamış olabilirsiniz, size etkin pişmanlık hükümleri mi hatırlatıldı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim sayın savcının elinde bir çıktı vardı, spirallenmiş şu boyda böyle bir çıktı vardı ve bir yasama ben hukukçu değilim dediğiniz gibi, bir yasa maddesinden söz etti ve gizli tanıklığın içerdiğini söyledi onu göstererek, sayın avukatım Alper bey, Alper Yarımbıyık’da yanımda hazırdı o anda, hatta avukatım müdahale etti dedi ki efendim bu yasa henüz gülerek espri olsun diye böyle bir şey zaten dedi gerçekleşmiş değil, henüz bu yasa onaylanmış değil, yok yok o onaylanacak zaten dedi ayrıca ben yine hukuki bir terim kullandılar, yanlış ifade etmekten imtina ediyorum hukukçu değilim çünkü, yani yetkileri genişletilmiş bir savcıyım, benim yetkim var dedi yani bu mümkün dedi, bizde kendisine bir bilgimiz olsaydı, böyle bir teklife hiç gerek olmadığını bir vatandaşlık görevi addediyorum ben bunu, ta başından beri zaten az önce de sayın iddia makamına da ifade etmeye çalıştığım oydu, benim kimse kafama silah dayamadı takdir edersiniz ki, ben bildiklerimi zaten bazı makamlara ulaştırabileyim diye çırpınıyorum niye Çetin Emeç’in elinde büyüdüm, ben, amcamın da çok yakın arkadaşıydı rahmetli Çetin Emeç emeği var bende adamcağızın, bunun değerlendirmesini de size bırakıyorum,”

C. Savcısı Nihat Taşkın:” Savunmanızda, Gladyonun her zaman iktidarda olacağını, olduğunu bunu da Gladyonun yapısı gereği olduğunu söylediniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet, kuruluş amacı o zaten”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Ve şu anki görüntüyü eleştirerek bunu söylediniz, ancak susurluk komisyonuna gönderdiğiniz dilekçelerde ki kendi isteğiniz ile gönderdiğinizi söylüyorsunuz, Erol Mütercimler’in beyanlarını esas aldığınızı, ondan yararlandığınızı söylüyorsunuz halbuki Erol Mütercimler Gladyo hatta bunu Ergenekon olarak kendisine anlatan kişinin Ergenekon’un, Hükümetin, Genelkurmay’ın hatta her şeyin üstünden olduğundan bahsettiği bilinmektedir, bu sizin onun beyanlarını esas alacağınız”

Sanık Ümit Oğuztan: “Aynı şeyi söylüyoruz, neden aynı şeyi söylüyoruz, şöyle sorunuz bitmiş miydi özür dilerim, sorunuzu kesiyor duruma düşmeyeyim”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Evet yani muhalefetle, hükümetle, Genelkurmay’la, emniyetle ve o günkü durumla ilgili değil, her şeyin üzerinde olan bir kurum olarak tasvir ettiğini belirtmektedir, oysa siz Erol Mütercimler’in Ergenekon konusundaki fikirlerini esas alarak Susurluk komisyonuna kendi isteğinizle dilekçe gönderdiğinizi söylüyorsunuz, şu an ki savunmanızda bu çelişmiyor mu”

Sanık Ümit Oğuztan: “Çelişmiyor efendim, çünkü aynı şeyleri söylüyoruz neden bu Dünya’nın en iyi istihbarat örgütlerini kurmuş bir şahsa kurdurulmuş, general gehlen bir Alman generali, nazi generali buna kurdurmuşlar bunu Amerikalılar, savaş suçlusu olmasına rağmen bunu yargılamamışlar alıp Amerika’ya götürüp el bebek gül bebek diye yaşatmışlar, CIA’yi revize etmişler, kurdurtmuşlar, bir çok örgüt kurdurtmuşlar, bunlardan bir tanesi de Nato Ülkelerinde faaliyet gösterilen adına Gladyo denilen Uluslar arası bir örgüt, Amerika’nın çıkarlarını, Amerikan çıkarlarını gözetmek için kurulmuş, bu örgütün yapısı itibariyle, bunu kurmalarının amacı daima iktidarda olmak, daima iktidarı belirlemek hatta, iktidarı ve ellerinde tutmak, Erol Mütercimler’in söylediğiyle benim bu sözlerin arasında hiçbir fark yok, ben bir çelişki göremiyorum, aynı şeyleri anlatıyoruz aslında efendim”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “O zaman ben yanlış anladım, çünkü bir önceki duruşmadaki savunmanızda mevcut sanıkların hükümet muhalifi bir görüntü çizdiklerini”

Sanık Ümit Oğuztan: “Tabi Gladyo doğru”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Bunun da”

Sanık Ümit Oğuztan: “Doğru muhalefete düşmez hiçbir zaman ki, Gladyo efendim çünkü iktidar daima , erk yani gücü hep elinde tutmak amacıyla oluşturulan bir kadro hiçbir zaman muhalefete düşmez, muhalefete ne zaman düşer sayın savcım, eğer ki Gladyo ve Gladyo odaklarıyla CIA’ ile Amerika ile ters düşerse, Adnan Menderes gibi, o zaman muhalefete düşer, Erbakan gibi o zaman muhalefet, Demirel, Demirel Dünya’da yok böyle bir şey, ben duymadım bilmiyorum belki cahillime bağışlayın altı kere gittim yedi kere geldim diyor sayın Demirel, niye altı kere gidip, yedi kere geliyor çünkü altı kere gidiyor altı defa Amerika’ya dur demiş, onu, o kadarını da beceremem diyince işte o zaman muhalefete düşüyor, kardeşim ben bunu yaparım diyince iktidara geliyor, bunun örneğini hepimiz yaşadık efendim, Dünyada böyle bir şey yok başka, Başbakan altı kere gitsin yedi kere, bir halk bir siyasetçiyi yani evet efendim buyurun”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Geçmişte bu konularla ilgilendiğiniz için mağdur olduğunuzu, yayın organlarınıza bomba atıldığınızı, kalaşnikofu şimdi söylediniz”

Sanık Ümit Oğuztan: “Evet efendim bunlar basına yansımıştır bunlar”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Bunlar soruşturulan olaylar mıdır”

Sanık Ümit Oğuztan: “Nasıl efendim”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Yani bunlar faili meçhul mu kaldı”

Sanık Ümit Oğuztan: “Faili meçhul kaldı tabi efendim, beni alıp götürdüler, bir kerede evime ateş ettiler, beni alıp polis götürdü, evimden o zaman halam 70’li yaşlarda bize dediler ki, kim size ateş etti, ya ben ne bileyim yani şimdi evim taranmış yani ben nereden bileceğim, kovanda bulamadılar, yani doğramayı değiştirdim ben efendim ahşaptı doğramalar biz giriş katında oturuyoruz mecburen pimapen yaptırmak zorunda kaldım ama bir tane mermi kovanı bulamadılar, polisler ne hikmetse”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Sabancı suikastı konusunda yayın yaptınız, bu konuyla ilgili Devlet Güvenlik Mahkemesinde ifade de verdiniz, Tuncay Güney’in bu konudaki beyanlarını okudunuz mu, mülakat çözümünden bahsediyorum”

Sanık Ümit Oğuztan: “Yok, ben iddianamede sadece kendimle ilgili bölümü okudum efendim, bunu samimiyetle söylüyorum, kendi suçlandığım bölümü okudum, 4 cilt bana el arabasıyla getirip verdiler hapishanede, sadece kendi suçlandığım bölümü okudum”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “Yani bu haberin dezenformasyon amaçlı olarak yaptırıldığını bahsediyor, yani özet olarak özü bu, siz böyle bir şey hissettiniz mi, ilk aşamada değil hiç değilse daha sonra”

Sanık Ümit Oğuztan: “Şimdi efendim Tuncay Güney bir dergi düşünün, dergide çalışan bir muhabir, o derginin genel yayın politikasını o dergide neyin haber olup neyin haber olamayacağına karar veren bir konumda değil, o bir muhabir, ben bir genel yayın yönetmeniyim, derginin bu her yayın içinde böyledir, o televizyon, gazete bunlar hep böyledir, yayın politikasını belirleyen genel yayın yönetmenidir, onun altında yazı işleri müdürleri vardır onlar bile yayın politikasını belirleyemezler onların yetkisinde değildir o, genel yayın yönetmeni verir politikayı, neyin haber olup neyin haber olmayacağına yazı işleri müdürleri ve genel yayın yönetmeni karar verir, o haberin üzerinde nedir onun emeği biliyor musunuz sadece git Devlet Güvenlik Mahkemesine kalemine rica et, o dosyaları birer fotokopisini al gel demişizdir, o da oraya gitmiştir, onları alıp getirmiştir, bütün emeği bu kadardır”

C. Savcısı Nihat Taşkın: “O haberdeki emeğinden değil de, haberin içeriğinden yani”

Sanık Ümit Oğuztan: “Efendim Tuncay Güney her şeyi söyleyebilir, söyler yani,


Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin