IV. KÂSÂNÎ’NİN HAYATI VE BEDÂYİU’S-SANÂYİ‘ ADLI ESERİNE GENEL BİR BAKIŞ A. KÂSÂNÎ’NİN HAYATI
Kâsânî (v. 587/1191), yaşamının büyük bir kısmını Halep’te geçirmiştir. Halep, bir dönem Büyük Selçuklu Devleti’nin hâkimiyeti altında kalmışsa da daha sonra Irak Selçuklu Sultanı Mahmud (v. 525/1131), Halep’i 523/1129 tarihinde İmâdüddin Zengi’ye (v. 540/1146) verdi. Onun ölümünden sonra yerine geçen oğlu Nureddin Mahmud Zengi (v. 569/1174) de babasının Haçlılar ile mücadele ve yayılma siyasetini takip etti31. Kâsânî (v. 587/1191) Nureddin Mahmud (v. 569/1174) döneminde Halep’te bulunmuştur.
Âdil bir hükümdar olan Nureddin Zengi (v. 569/1174), şehirde huzur ve sükûnu sağlayarak surları, kaleyi, pazaryerlerini ve yolları tamir ettirip, zaviyeler ve hastaneler yaptırdı. Sünniliği destekleyerek medreseler kurdu ve buraya başka yerlerden ilim adamları getirterek ders verdirdi. Nureddin Zengi’nin (v. 569/1174) vefatının üzerinden çok fazla zaman geçmeden bölgede hâkimiyet Eyyübîler’e geçti32.
Kâsânî’nin (v. 587/1191) Halep'te yaşadığı tarihlerde hâkimiyeti ellerinde bulunduran Zengiler ve Eyyübîler dönemi, özellikle ilmi alanda parlak bir dönem olarak kabul edilmektedir. Şiî düşünceye karşı Sünnîliği desteklemek maksadıyla kurulan medreselerde verilen eğitim ve yapılan tartışmalar, bu kurumları birer enstitü haline getirmişti33. Kâsânî de (v. 587/1191) Halep'te bulunduğu süre içerisinde bu medreselerde dersler vermiştir.
2. Kâsânî’nin Hayatı
Asıl adı Alâuddin Ebû Bekr b. Mes’ûd b. Ahmed el-Kâsânî’dir. Bazı kaynaklarda bu nisbesi Kâşânî olarak geçmekteyse34 de bunun yanlış bir kullanım olduğu kaydedilmiştir35. İlmi dirayetinden ve yazdığı eserden olsa gerek, Meliku’l-Ulemâ lakabı ile anılır36. Orta Asya’da Fergana bölgesinde, Seyhun nehrinin kuzeyinde bulunan Kâsân’da doğan Kâsânî’nin (v. 587/1191) doğum tarihi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Çeşitli ilim adamlarının yanında eğitimini tamamlayan Kâsânî (v. 587/1191), hocası Alâuddin es-Semerkandî’nin (v. 539/1143) Tuhfetu’l-Fukahâ adlı eserini şerh ederek hocasının takdirini kazanmış; bunun üzerine Semerkandî (v. 539/1143), talebesi Kâsânî’ye (v. 587/1191), dönemin Türk hükümdarlarının da aralarında bulunduğu birçok kimsenin talip olduğu kızı Fâtıma’yı nikâhlamıştır. Semerkandî (v. 539/1143), mehir olarak Bedâyiu’s-Sanâyi‘i kabul etmiştir. Bu sebepten dolayı "hocasının Tuhfe'sini şerh etti ve kızıyla evlendi"37 sözü meşhur olmuştur. Bu evlilikten sonra fıkıh, hadis ve hüsn-ü hatta mâhir olan Fâtıma, Kâsânî (v. 587/1191) ve Semerkandî (v. 539/1143) ortak fetva vermeye başlamışlardır38.
Kaynaklarda, Kâsânî’nin (v. 587/1191) ilmî yolculuklar yaptığı ve bir ara Konya’ya giderek dönemin Selçuklu hükümdarı I. Mesud’un misafiri olduğu ve burada çeşitli ilmi münakaşalara katıldığı kaydedilmektedir. Bu münakaşaların birinde, Şa‘rânî nisbeli bir âlim ile39 müctehidlerin yapmış oldukları ictihadlarda isabet edip etmedikleri konusunu tartışırken Şa‘rânî, Ebû Hanife’den her müctehidin kendi ictihadında isabetli olduğunun nakledildiğini ileri sürmüştür. Buna karşılık Kâsânî (v. 587/1191), Ebû Hanife’den her müctehidin ictihadında isabet edebileceği gibi hata da yapabileceğini ve sadece birisinin isabet edebileceğinin nakledildiğini söylemiştir40. Kâsânî (v. 587/1191), muhatabının ileri sürdüğü fikirlerin Mutezile’ye ait olduğunu söylemiş ve ona fiili bir reaksiyon göstermiştir. Sultan, kendi huzurunda yapmış olduğu bu davranıştan dolayı Kâsânî’nin (v. 587/1191) Konya’dan uzaklaştırmasını istemişse de vezirin tavsiyesi üzerine, Halep’te bulunan Nûreddin Mahmut Zengî’nin (v. 569/1174) yanına elçi olarak gönderilmiştir. Halep’te çok iyi karşılanan Kâsânî (v. 587/1191), Zengî (v. 569/1174) tarafından Halâviyye Medresesine hoca olarak tayin edildi ve hayatının sonuna kadar burada müderrislik yaptı41.
Kâsânî, 10 Receb 587 (3 Ağustos 1191) tarihinde Halep’te vefat etti ve şehrin dışında Makâm-ı İbrahim’de medfun bulunan hanımının yanına defnedildi42.
3. Hocaları
Kaynaklarda zikredilen en önemli hocası Alâuddin es-Semerkandî’dir (v. 539/1143). Sadru’l-İslâm Ebu’l-Yusr el-Pezdevî (v. 493/1100), Ebu’l-Muîn Meymûn el-Mekhûlî ve Mecdu’l-Eimme es-Serhakî gibi âlimlerden de ders aldığı söylenmiştir43. Eserinde hocası Semerkandî’den (v. 539/1143) "hocam, zahit, büyük imam şeyh Alâuddin, Ehl-i Sünnet’in Reisi Muhammed b. Ahmed es-Semerkandî" şeklinde söz etmesi, hocası ile aralarındaki ilişkiyi göstermesi bakımından önemlidir44.
4. Öğrencileri
El-Mukaddimetü’l-Gazneviyye adlı eserin yazarı Ahmed b. Mahmud el-Gaznevî ile oğlu Mahmud, kaynaklarda zikredilen öğrencileridir45.
5. Eserleri
Bedâyiu’s-Sanâyi‘ Fî Tertîbi’ş-Şerâyi‘ dışında günümüze ulaşan başka bir eseri bilinmemekle beraber, kaynaklarda Ona ait olduğu söylenen başka kitaplar da bulunmaktadır. Brockelmann Kitâbu’t-Ta’vîlât isminde bir eser ona nispet etse46 de bu, Abdurrezzâk b. Ahmed el-Kâşânî’ye ait olan Te’vîlâtu’l-Kur’ân’dır47. Ayrıca el-Mu‘tekad Fî’l-Mu‘temed olarak isimlendirilen48 es-Sultânu’l-Mübîn Fî Usûli’d-Dîn isminde bir eser de ona nikbet edilir49. Leknevî (v. 1304/1886), Onun el-Kitâbu’l-Celîl adında bir kitabından da söz etmektedir50.
B. BEDÂYİU‘S-SANÂYİ‘İN GENEL DEĞERLENDİRMESİ 1. İçerik Açısından
İbn Abidîn'in (v. 1252/1836), Hanefi mezhebine ait kitaplar içerisinde benzeri bulunmayan bir eser olarak zikrettiği51 Bedayi‘, içerik açısından klasik fıkıh eserlerindeki yönteme sahiptir. Kitâbu’t-Tahâre ile başlayıp Kitâbu’l-Karz ile bitmektedir. 1997’de on cilt olarak basılan Beyrut baskısı esas alındığında ibadetler, muamelât ve ukûbat alanına dair altmış sekiz kitâbın eserde yer aldığı görülür. Elimizde mevcut olan nüshaların orijinal tertibe uygun olduğu ise kuşkuludur. Bizim esas aldığımız nüshada müstensih, Kitâbu Kuttâi’t-Tarîk'in sonunda, ikinci cildin bittiğini, üçüncü cildin Kitâbu'l-Hudûd ile başlayacağını söylemektedir52. Oysa mevcut olan nüshalarda Kitâbu'l-Hudûd elli altıncı, Kitâbu Kuttâi’t-Tarîk ise elli sekizinci bölümde yer almaktadır. Ayrıca bazı yerlerde ele aldığı bir meseleyi, "bunu şu kitapta zikrettik"53 dediği halde söz konusu bölümün daha sonra gelen bir bölüm olması da bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Eserde, miras ile ilgili konular müstakil bir bölüm olarak incelenmemiş olmakla beraber müellif, miras ile ilgili meselelerden bahsederken bunları Kitâbu'l-Ferâiz'de ele aldığını ifade etmektedir54. Bu da Kitâbu'l-Ferâiz'in kitaba eklenmediği veya müstakil bir eser olarak yazılmış olmasına rağmen bize ulaşmadığını göstermektedir. Başka bir yerde Kitâbu'd-Diyât'a da işaret etmekle55 beraber, diyetler ile ilgili meseleleri Kitâbu'l-Cinâyât'ta genişçe ele almıştır.
2. Metot Açısından
Tertip ve metot bakımından klasik Hanefi fıkıh literatüründe önemli bir yere sahip olan eserde, aktarılan görüşler belirli bir sistem dahilinde şöyle sıralanmıştır; önce kabul ettiği ve kuvvetli gördüğü görüşü verdikten sonra kuvvetliden zayıfa doğru bir sıralama ile diğer görüşleri vermektedir. İkinci aşamada ise bu görüşlerin delillerini, en zayıftan başlayarak en kuvvetli ve kabul ettiği görüşe doğru zikretmektedir56.
Kâsânî (v. 587/1191), mezhep içi tartışmalar dışında İmam Malik’in (v. 179/796) görüşlerine de değinmekle beraber hemen her konuda İmam Şafiî'nin (v. 204/820) fikirlerini aktarmakta ve onunla tartışmaktadır. Ahmet b. Hanbel’i (v. 241/855) Ashabu’l-Hadis olarak zikretmekte57 ve Ashâbu’l-Hadis'in görüşlerine birkaç yerde değinmektedir58. Bunlar dışında, Mesruk (v. 63/683), Şürayh (v. 78/697), Said b. Müseyyeb (v. 94/712), İbrahim en-Nehâî (v. 96/714), Mücahid (v. 100/718), Şa’bî (v. 103/722), Hasan-ı Basrî (v. 110/728), İbn Sîrîn (v. 110/728), Atâ’ b. Ebi Rebah (v. 114/732), Nâfi‘ (v. 117/735), Katade (v. 118/736), Mekhûl (v. 119/737), Hammâd b. Ebî Süleyman (v. 120/738), Zührî (v. 124/742), Râbiatu'r-Re'y (v. 136/753), İbn Şübrüme (v. 144/761), İbn-i Ebi Leylâ (v. 148/765), Evzâî (v. 157/774), Süfyan-ı Sevrî (v. 161/778), Süfyan b. Uyeyne (v. 198/813) gibi fakihlerin görüşlerini de zaman zaman aktarmaktadır.
Fıkhî meseleleri teferruatlı bir şekilde ele alırken bu konuların uzantısı olan kelamî tartışmaları bazen onlarca sayfa işlemektedir. Mesela Allahın sıfatları59, Ehl-i Sünnet'e göre isim müsemma60, meşietullah61, cevher-araz62 gibi konulara değinmekte ve uzun mülahazalarda bulunmaktadır. Yine benzer şekilde başka mezheplerin (Mutezile63, Eşariye64, İsna Aşeriyye65, Kaderiye66, Hariciler67, Dehriyye, Zenadıka ve Ehl-i ibâha68, Felasife69) görüşlerini aktarmakta ve bunlara karşı Ehl-i Sünnet'in yaklaşımını savunmaktadır70.
3. Hocası Semerkandî’nin Tuhfe’si İle Olan İlişkisi
Kaynaklarda Bedâyi‘in Tuhfe’nin şerhi olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Kimi bilginlere göre Tuhfe’nin şerhidir71. Bunda, "hocasının Tuhfe’sini şerh etti kızı ile evlendi" sözünün de etkili olmasının yanında, Kâsânî’nin (v. 587/1191), bizzat hocasının nezareti altında Tuhfe’yi yeniden kaleme almış olma ihtimalinin de bulunduğu kaydedilmektedir72. Ancak Bedâyi‘ dikkatle incelendiği zaman, bunun gerek şekil ve gerekse muhteva açısından klasik şerhlere benzemediği ve her iki kitabın tertibinin de faklı olduğu görülür73. Eserde hocasından ziyade, İmam Muhammed'in (v. 189/805) Zâhiru'r-Rivâye eserlerini dikkate aldığı söylenebilir. Mesela Kitâbu'l-Gasb'ın başında İmam Muhammed'in (v. 189/805) gasb ve itlaf ile ilgili meseleleri bu başlık altında incelediğini ve kendisinin de konuyu bu şekilde ele alacağını ifade etmektedir74.
4. Bedâyi‘ Üzerinde Yapılan Çalışmalar
Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed er-Redînî el-Hüseynî’nin Zâdu’l-Ğarîbi’d-Dâyi‘ Min Bedâii’s-Sanâi‘ Fî Tertîbi’ş-Şerâi‘ isimli eseri, Bedâyi‘ üzerinde yapılmış bir ihtisar çalışmasıdır. Bu ihtisar, 925/1519 tarihinde yazılmış olup, bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde bulunmaktadır75. Şâh Muhammed b. Ahmed b. Ebî Suud el-Manastirî’nin Mücerredu’l-Bedâyi‘ Ve Mulahhasu’ş-Şerâyi‘ isimli şerhi kaynaklarda geçse de76 bunun mevcudiyeti tespit edilememiştir77.
Dostları ilə paylaş: |