ÇIRAK ÇIKMAK(ÇÖRÜK ÇIKMA?)=BOZULMAK***
Çırım çırım çığırıya= Çığlğk çığllığa imdat isteme, ağlama, yüksek sesle ağlamak
çırım çırım çığırmak= sesli ağlamak
Çırpak= Çırpma aleti (Mikser)
Çırpak= Çırpma aleti (Mikser)
Çırpıcak= Çırpma aleti (Mikser)
Çırtlanguç= Ortası yumuşak yabani ağaç
çıtlak tahtası= ince tahta
Çıvgar,
çıvgın:kamıştan yapılan ok benzeri oyuncak
Çıyan= Akrep? 1. Yeyil gözlü, 2. Kertenkele
Çiçeklik(ARAÇ)içine süs aletleri ve bardak vs.konulan, duvarın içine gömülen tahtadan oyma.
Çiğ(y) düğ(v)e: Henüz buzağılamamış düveler için kullanılır. Bir kaç kere buzağılamış ineklere "uslu inek" denir. Daha çok, sağarken huysuzluk eden inekleri anlatırken kullanılır." Kurt yiyesi, zabah sağarken dizimi depdi.Sanusun çiğ düğe."
Çiğit= çekirdek
çile: 1.dert,huzursuzluk,2.yumak olmamış iplik bağı ; 3.dokuma tezgahı ölçüsü
Çilpi gibi(Zayıf ve çelimsiz sıskalar için) Çilpi Bacaklı( Kötürüm ince zayıf eğri bacaklı)
Çilte=Araç çevresinde "çilte" diye semerin iki yanına bağlı kısa urganlara derler. Bu urganlara ayak basılır veya yük sararken yükün alt tarafına bunlar gelir, üst tarafı da gaş urganı ile bağlanır.Tabii ilçeden ilçeye , köyden köye farklılık oluyor.Tay ve hey kelimesi de böyle sanıyorum.Ayrıca direcen , yüklemede kullanıldığı gibi ağaçların dallarının meyvadan dolayı kırılmasını önlemek, Küre'de olduğu gibi kapının açılmasını önlemek gibi çeşitli amaçlarla kullanılır. Dursun Bey, tanımınız doğrudur yöresel olarak, ancak bizde; kadınlar arasında hakaret ya da aşağılama amaçlı olarak "çilte bacaklı" deyimi kullanılır:))Dursun Bey; Küre'de sizin direcen olarak tarif ettiğiniz ağaçlara "çilte" denir, direcen ise; kapıların açılmaması için dayanan ağaça denir..Çilte=Semerin iki tarafına sarılan yükü tutan ipin adı çilte idi diye hatırlıyorum. Önce ipler iki taraftaki bir dayağa gerilir. Üstüne diyelim ki odun saracaksınız, yük iki tarafı dengeli bir şekilde pay edilir ve sonra çilte yükün üzerinden zıkıca dolandırılıp semerin gaşına tutturulurdu. ÇİLTE=UZUN SOPA
Çimen=Çemen
ÇİMİL,ÇİMİL= Yavaş küçük hareketler
Çimil= Keten posası
Çimke= ince, sıska(çimke bacaklı)
çimmek: yıkanmak, banyo yapmak, yüzmek
çiñilemek= Çınlamak, "Ağamıñ gulakları çiñilesin!"
çirpi:ağaç dallarının çok ince olan parçaları
Çirpicek=haluşka, yayım çorbası gibi yemekler yapılırken, hamurların kaynar suda birbirine yapışmasını önlemek için karıştırmaya yarayan; genellikle Göknar ağaçının en tepesinden kesilerek yapılan 5-6 kollu bir mutfak aracı. (Çırpak, çırpıcak)
Çirşef= İnatçı, Asalak insan
çişmenin çapını dönügce= tosya ...çeşmenin köşesinden dönünce
Çit: Küçük sepet, İçinde saman taşınan fındık dallarının ortalarından yarılarak yapılan 80-100cm yüksekliğinde ve 60-70cm genişliğindeki sepet. Çit= Sepet (Daday-Kastamonu-Taşköprü-Devrekani-Tosya)
çiten: ahırda yeni doğmuş kuzu, buzağı gibi hayvanlar için ayrılmış bölüm,ÇİTEN=AHIRdA HAYVAN YAVRULARININ KONULDUĞU KISIM***
Çitle(?)=?düven sürerken öküzler yaylımdan yemesin diye ağızlarına fındık çubuğundan yapılan bir şey takılırdı. çilte diye hatırlıyorum.
Çiyan= 1. Yeşil gözlü 2. Kertenkele
çiyit: çekirdek
çokmak: köpeğin havlaması,Çokmak= havlamak,Çokmak= Köpek çokması, havlama
çokmak=havlamak Köpekler çokuşuyala=Köpekler havlıyorlar
çokratma: yemek çeşidi
Çokuşma= 1.Üşüşme 2. Havlamak Köpekle çokuşuyala=Köpekler havlıyorlar
Çolu= Çalı, ince dallı küçük ağaçlar
Çoluş etmek=kağnı arabaları yolda kalınca arabanın önüne bir çift at veya öküz daha bağlayarak yardımcı olmak Çoluş=Kağnı arabasını çeken öküzlere eklenen diğer çift öküzler.
Çoluş= Yardımcı güç?
Çomça= Ağaçatan oyma su kabı
ÇOMUR=Çamur
ÇON: Kalça, çoñ: hayvanlarda kuyruk sokumu
çongal: birbirine bitişik
Çoöğmek = çökmek, yıkılmak, çökerek oturmak. (Küre)
ÇORUK: Çarık, eskiden köylerde giyilen deriden yapılmış ayakkabı
Çoşut= Çoşut=ortalığı karıştıran, insanları birbirine düşüren(O göbel boyuna çoşutluk ediya.)H. N. Atsız'da çaşıt casus anlamında kullanılıyordu. Bir de çıfıt var=ortalık karıştıran anlamında. Bir de çıfıt var=ortalık karıştıran anlamında olan söz bu olsa gerek.
Çotuk= Suratsız, asık surat
Çotura (Güvlek) : Tahtadan yapılmış su kabı.
çöğdümek: 1-ayakların yardımıyla basarak yada elle asılarak bir tarafa devirmek,2-ayakta işemek Çöğdümek= Aşağı yukarı ağdumakla aynı manada, diğer kullanım da erkekler için ayakta işemek.., Bir tarafa eğmek
Çöğe= Tavşanın küçüğüne (yahut sincaba?) de çöğe denir miydi?
Çöğen= Baston
çöğmek: işemek , Çöğmek= Çökmek. Ağma'nın daha şiddetlisi. Yani bir tarafa azıcık dengenin bozulması değil, iyice çökmesi.
Çöğür= Saz
ÇÖĞÜRMEK=Çevirmek
Çöğüz = Ceviz
çökelez= sincap
Çökelik-çökelek: Ayranın ısıtılması ve sonra da torbadan süzülmesi ile, ayran tortusundan elde edilen peynir benzeri yiyecek
çökmek: sütün kesilmesi, bozulması, çökmesi
çökü: 1. evli kadınların başlarına taktıkları başlık, örtü, yemeni 2. Dokuma tezegahında bir ölçü
Çökü= ayakları özürlü olup, yürüyemeyen. (Küre)
ÇÖKÜÇ= Çekiç
Çöküç=Çekiç
çölemen: ekmek sacının altına konulan toprak altlık(Araç)
Çölmek= yine aynı anlama gelir asıl adı çömlektir.
Çöm: Kalça
Çömçe, Çömçek, Çömçü =pınar ya da kuyu başlarında bulunan, ağaçtan oyulmuş su içmeye yarayan, saplı kap.. büyük ve ağır maşrapa (Yaklaşık 2-3 lt su alır, kazanla birlikte kullanılır) çömçü= Kulpsuz toprak kap
Çömek, Çemek=Üvendire sapına takılıp tezek kırmaya, sabana yapışan toprağı kazımaya yarayan üçgen yassı demir.
Çömelmek=Oturmak
çömkürmek= bağırmak, havlamak
Çömü= Ağaç kepçe
çöpreşik= karmaşık, çöpreşük doğru(herhalde Daday-Subaşı taraflarındaki söylenişi) bizde de çepreşük şeklinde..
Çöpür: Davarların kıllarına takılmış dal ve ot parçacıkları parçacıkları,Çöpür=karışık saçlı
çöpürlü=sorunlu
ÇÖRDÜ, çördük= yabani armut, ahlat ?
Çördük = Küçükce tatlı sulu bir armut türü.. yabani meyve Çördük= Armudun küçük bir cinsidir. Çok serttir, iyice olgunlaştığında yenir.
çörek: fırın yada ocakta yapılan ekmek
Çörten=Musluk
çörü: pasaklı
çörütmek= çömelmek(Uşakla çörütmüş bi şey toplayala yerleden.)
Çövmek= Bur tarafa devrilmek, dengesi bözulmak
çövdürmek= Burtarafa oturmak, oturtmak (Çiş yapma anlamı da varmıydı bilmem?)
Çövük= 1. Ayı yavrusu 2. Sapı eğik sopa
çözgü: bez dokuma işliklerinde yapılan işlem
çözme : el dokuması bez, ÇÖZME: Bir erkek iç çamaşırı uzun ve ön kısmı fermuar aralığı kadar açık olan eşofman
çufal: çuval
çufalduz: çuvaldız
Çukulata = çikolata
Çul= olarak duyduğum bildiğimin, kesin bir başka yerde gerçek bir adı vardır.
çul=kumaş artığı. peder terzi olduğu için çulla işimiz çok olurdu. Bir de eskiden çul atma vardı hatırlar mısınız? pamuk gibi olurdu Sopaya bağlanan kirişle çul atılırdı. Bir de büyük kazan gibi bir aletin içine yün veya çul doldurulur elle çevrilen pervanesi ya da çarkı vardı mahalle mahalle dolaşırdı. Kalaycı çingeneler kilo başı çul atarlardı.
ÇUL-Dikilen umaşlardan arta kalan parça- diğer anlamı, eskimiş parçalanmış kumaş TÖMÜZLÜK BEZİ- Temizlik bezi
ÇUL-Dikilen umaşlardan arta kalan parça- diğer anlamı,eskimiş parçalanmış kumaş .
Çullu-çullum türbe= Yırtık dökük kıyafet
ÇULLAMA DATLISI - Baklava yaparken yufkaların kenarlarından artan parçaları başka bir tepside gelişi güzel yerleştirerek baklava gibi pişirilerek yapılan tatlı.
Çük= Erkek çocuk cinsi organı için kullanılır.
Çükündür: Turp, Kastamonu merkez civarında bu kelime "pancar "yerine kullanılır. ÇÜKÜNDÜR: Pancar
Çürük çarık(Coruk)= Çürük ve zayıf (meyve ve sebzeler için kullanılır)
Çüş= at ve eşekleri durdurmak için söylenen söz
Daban= Tarlayı düzlemekte kullanılan alet
Daban çekme=çift sürülen tarlada tezekleri ezmek için öküzlere yatay bir ağaç koşulup sürülen tarlada gezdirilmesi
Daban eğserisi, Daban eserisi=Uzun kalın mıh, çivi (Evin tabanı gibi görevleri gören iri ağaçlarda kullanılır)
daban: tarlayı düzlemekte kullanılan ağaçtan yapılmış araçDaban= ahşap evlrdeki ana taşıyıcı koln gibi büyük güçlü kalas... birde tarlda ekin ekildikten sonra, tarlanın yüzeyini düzlemek için kullanılan öküzlerin botyunduruğuna zinçirle bağlanan ağaç tan yapılmış silindir
dada, dadak: bebek yiyeceği
Daday bazarı= Cumartesi
Dadul =Fırın küreği
Daga= Erkek olan keçi yavrusu
DAĞNAMAK: Ayıplamak-
Dağnamuk: Başkalarında görüp de ayıpladığı ,kınadığı şeyler ,kendi yakınlarından birinde ortaya çıkınca söylenir."Bizim uşak da dağnamuğun biri oldu" gibi.
dakılmak:sataşmak DAKILMAK= Bir şeyin arkasına takılıp gitmek, diğer bir anlamı; şaka yapmak
dakım daklavat: bir işte kullanılması gereken araç gereçlerin tümü
dakım: sigara ağızlığı, dakım:sigara içmek için kullanılan ağızlık
DAKIŞ DAKIŞ: Sadır=? kötü koku anlamında kullanılıyor da sadır ne bilen var mı? MESELA İŞKEMBE ÇORBASINDA SADIR KOKUYORDU DENİLİYOR AMA O SADIR NE? İŞKEMBE ÇORBASINDA SADIR KOKUYOR -İşkembe çorbasında hayvan pisliği kokuyor demektir. SADIR- Hayvan pisliğinin kokusu anlamındadır. bİRDE SALDIR SALDIR YORUMU VARDIR BU ÇORBA İÇİN KURU YAĞSIZ TATSIZ TUZSUZ ANLAMINA GELİR saldır saldırı duymuştum bir yerde misafirlikte arpa şehriye çorbası içerken bu nasıl çorba saldır saldır dedi arkadaş bende ekledim dakış dakış tutulmuyor diye ekleyiverdim Saldır saldır- Yağsız, tuzsuz,tadsız yemekler için kullanılır.
DAKIŞMAK, dakışma(k)= kovalamak, arkasından koşturmak dakışmak: sataşmak, peşinden ayrılmamak
Dalabınmak = debelenmek (Küre), suda boğulmamak için çırpınmak
Dalak=bal peteği (Gömeç de aynı anlamda kullanılıyor.)
Dalamak (köpek)= 1.ısırmak..,2. Köpeklerin kavga ile yaralanmaları, 3.köpeklerin insanı yaralaması, 4. Sözle azarlanmak, 5. Elbisenin vucudu rahatsız etmesi
Dalapsamak= at ve eşeklerin çiftleşme arzusu içinde olma durumu Atların ve eşeklerin dişilerinin kızgın mevsimi
dalaşmak: köpek kavgası
Dalı bıtırağı=? (Çoluk çocuğu, torunları?)
dallamak: karıştırmak ,iyilerini ayırmak, seçmek
Dalmuk= örüsgarda dal dalmuk kalmadı..Dalmuk = ? örüsgarda dal dalmuk kalmadı..Dalmuk = ? Dalmuk tek başına anlamı yoktur. Cümle içinde anlam kazanır.Burada anlatılmak istenen; Rüzgar dalını,yaprağını ,meyvasını gibi ne varsa zarar verdi ,kopardı anlamındadır.
örüsger, alasan,fırtına,yel..:
Dam ,,sadece ahır olarak değil,saçak ,kiremitlik olarakda kullanılır,
Dam görme = ağıldaki hayvanların alt, tüy ve yiyecek bakımını yapmaya verilen ad
Dam önü= Damın üstünde bulunan boşluğa denir. Hayat altı da deniyor. (Çatalzeytin)
Dam topraklama=Bir yere kalabalık gitmek..
Dam: Evlerin giriş katında hayvanlar için ayrılmış bölüm.dam: hayvan barınağı, ahır
Damatis=Domates
danadişi. Mahsul zararlısı DANA BURNU ya da DANADİŞİ miydi mahsul zararlıs.
Danam= Erkek evlat kısmına öküzüm denilmiş özür dileyerek söylemek isterin "DANAM" olacak, Küçük erkek çocukları "Dana bu Dana" diye severler
Danamak=Ayıplamak
dangalak:kendini beğenmiş ,ukela
dangırdamak: gelişi güzel ,bağırarak konuşmak
Dapınmak= Ayrıca dapınmak tam olarak tepinmek anlamında değil, bir hedefe ulaşmak için uğraş vermek anlamlarında, ör: Ne dapınıp duruyong öğ şu boş dünyada, nedeseng et ,iş olacağına varu. Dapınmak= çalışmak, debelenmek, sonuca ulaşmak için uğraşıp durmak anlamlarında. Dapınmak kelimesini Tepinmek gibi de düşünebilir miyiz? Merkezde Dalabımak olarak geçer. İki yana kurtulmak için çalışma, debelenme anlamında. Bir de dalapsama vardır ama onunla bu kelimenin ilgisi yok tabi.Dapınmak=çalışmak, debelenmek, sonuca ulaşmak için uğraşıp durmak anlamlarında. Dapınmak kelimesini Tepinmek gibi de düşünebilir miyiz? Merkezde Dalabımak olarak geçer. İki yana kurtulmak için çalışma, debelenme anlamında. Bir de dalapsama vardır ama onunla bu kelimenin ilgisi yok tabi. Dapınmak=çalışmak, debelenmek,sonuca ulaşmak için uğraşıp durmak anlamlarında.
daraba :1.tahtadan yapılmış çit, 2.köy evlerinde salondan dışarıya bakmak için kullanılan penceresiz yer,bakacak
DARABA = Baçe ertafına ,yada bir yeri çevrelemek için ucu sivri tahtaların yere yanyana çakılarak yapılan duvar. Daraba kelimesi Orta Asya'da (Özbekistan) "darbaza" olarak günlük hayatta kullanılmaktadır. DARABA = Baçe ertafına, ya da bir yeri çevrelemek için ucu sivri tahtaların yere yanyana çakılarak yapılan duvar.Daraba = Tahtaların yan yana birleştirilmesi ile oluşturulan bahçe sınırı...(Özbek Türkçesi ; Darbaza)Daraba=Çam veya gürgen tahtaları duvar amacıyla kullanılır."Zabalayın vadım ses yok. Öğ,ebey herifi darabaya vura vura zorunan uyardım.Şehere anca gelebüldük." daraba=İnce hatıldan yapılmış duvar
Darakdalı: Dereotu
Dardağan: Dağınık (insan).
Darıcan =Kuş cinsi
Daş=Taş
Data, Tata, Ta'ta= Tahta
DATLI- Tatlı
Datlı: Tatlı
davar= koyun ve keçiye verilen ad hayvan sürüsü sözlükte göremedim. Davar kelimesi Rusça'dan dilimize geçmiş olabilir,Tavar = mal,satılacak emtea.. davar kelimesi bütünkastamonu köylerinmde küçük hayvan sürüsüne verilen isimdir...keçi davarı.koyun davarı gibi ..yani hayvan sürüsüDavar= Küçükbaş hayvan sürüsü
Davluım=Çarık yapımında kullanılan kömüş derisi(Karadere)Bi çarukluk davlum ve hele ordan)
Davula dönesi= burda anlatmak zor yani şişe galası gibi bişey??? hayvanlara ekseriye'te söylenir
DAYAK=KAĞNILARDA OKLARIN ALTINA DİKİLEN DESTEK***dayak: kağnı arabasının okunun birleştiği yere bağlanmış, arabayı ayakta tutmaya yarayan ağaç kazık, Dayak=Ata, eşeğe yük yüklenirken yükü tutması için konulan ucu çatallı ağaç.
Dayfa=? ( Bu gidişle bu dayfadan bir kitap çıkaracaksınız sanırım hocam:)
de=söyle, konuş.("de bakalım,ne deceyşen de" gibi kullanılır)
debelenmek: tepinmek
Debertlemek=Karıştırmak-Konunun derinine inmek, debertmek-debeşlemek: deşmek, karıştırmak, ellemek
Debertleşdüme= Fazla karıştırma!
Dede= Dedegıl yahut dedegılıç kelimesiyle ilgili mi bilmiyorum; Dede diye bir girizgah sözü var. "Dede Mısdafa'nıñ ettüğüne baksaña..." Bununla alakalı mı bilmem yine Buba çıkası diye bir söz var. Aspa çıksın der gibi. İlenç desen değil, kötüleme sözü ama... Ben de merak ettim," hay aksi bu da yapılır mı?" gibi bir anlamı olabilir mi? Dede=Mecazen elden ayaktan düşmüş, zayıf, gelişmemiş anlamında kullanılır."Dede Mısdafa'nıñ ettüğüne baksaña..." cümlesindeki anlamı böyledir.
Dedegıl=Kağnı, kızak vs. araçların bir parçası.dedegılı: bonduruğa takılan oku tutmaya yarayan halkayla okun birbirine irtibatlanmasını sağlayan tahta düzenek
Dedegılıç= Dedegıl
DEFTERİ DÜRÜLÜPTEN DÜRÜLESİLE =OG KAÇ KERE DEDİM DEFTERİ DÜRÜLÜPTEN DÜRÜLESİLE. Bİ MIK ÇAKMADILA BİLMEYONMU
değirmi : yuvarlak
DEĞİRMİ=Beyaz ince tülbentten yapılan ,kare şekline,kenarları ince tığ oyası yapılan ,özellikle banyo sonrasında baş üşümesin diye üçgen şekline getirip bağlanan baş örtüsü.
değirmilik :başa örtülen eşarp veya yemeni
Değmen = Değirmen "Değmen tahılı hasıllamak" Öğütmek için değirmene götürülecek buğdayın sık kalburlarla elenip, içindeki ot tohumu, taş parçası vs nin ayrılması işi,
Deh= at ve eşekler için kullanılan hareket emri At, eşek için yürütme sözü.Deh=At ve eşeği yürütmek için
Dek durmak= "dekten (denkten) aşmak" :Dek durmak, yaramazlık etmeden, kimseye bir zarar vermeden, durmak demektir. Dekten aşırmak, dek duran bir kişiyi rahatsız ede ede hareketlendirmek, yaramazlık etmesine yol açmaktır. düzgün durmak
dek gelmek: 1.uymak aynısı olmak,2.rastlamak,3.isabet etmek
Dekdalaş olmak=Tam olarak söylersek,DEKDALAŞ OLMAK..(Buradaki dalaşmak kelimesi köpeklerin birbirleri ile kavgası, veya uçakların it dalaşı dediğimiz taciz olayından türemiştir..)
Dekdeleş =Bulaşma, etrafımda ısrarla dolaşma, karışma anlamında
Dekdeleş olmak= askıntı olmak sırnaşmak.. Hocam DEKDELEŞ değild e Daday civarında DEKDOLAŞ OLMAK diye bir deyim var. ASKINTI OLMAK anlamında kullanıldığını biliyorum.Dekdolaş olmak=Cevap: askıntı olmak sırnaşmak.. Hocam DEKDELEŞ değild e Daday civarında DEKDOLAŞ OLMAK diye bir deyim var. ASKINTI OLMAK anlamında kullanıldığını biliyorum.
dekleştirmek: tamamlamak
Deli Oğlan Sarığı Sorum Burmasına benzer Rahmetli nenem aynı malzemeden yaptığı tatlıya Deli Oğlan Sarığı derdi
Deli oğlan sarığı= Sorum Burmasına benzer Rahmetli nenem aynı malzemeden yaptığı tatlıya Deli Oğlan Sarığı derdi
Delimsirek= dengesiz, ayarsız (kişi)
DEMBÜL DÜMBÜL(DAMBUL DUMBUL)= dengesiz, ne yaptığı belli olmayan, kaba saba davranışlar için de kullanılır
deme goma= dedikodu
Demek=hayvanları dışkılarının dışarıya atıldığı delik, açıklık ya da pencere, Temek
Demeyon: Söylemiyorum
demin: biraz önce
Dene= = Tane
denk gelmek= rastlamak. -eve gelüken seynaya dek geldim, selamı va.
Depe=Tepe, Depenge daşı goyunca şartosun kafagıg petmezini akıdurun şartosunn sen beni biliyogmu eee gibi, Depengüstü düşesice=Tepesi üstüne düşesice (İlenç)
DEPECOMBALAK=TEPETAKLAK. Tosya
FİRASETSÜZ=BECERİKSİZ, YETENEKSİZ. Tosya
Depecük= tepecik; tarladan toplanan ekin ve ot vs gibi örünlerin harmanın bir kenarında, üst üste yığılması... aynı zamanda yığın'da denir
Depeleme=Çok doldurma
Depenoluk,
Depesaşa=tepetaklak. işallahhh depesaşa gelüsüng
depestü: baş aşağı,tepe üstü
Depme= kağnı arabasının hızını azaltmak için yapılan ön göbüden arka oka ip ,ya da zinçirle bağlanan ve tekerleği n dönmesini engelleyen 2- 2.5 metre boyunda bir ağaçtan yapılmış fren sistemi.. offf ne zor tanımladım beeee ...
depme=Tepme Depmek= Tepmek, Hatırladığım kadarıyla Çamaşır depilir'di. Annem hâlâ çamaşırı önce deper!
Depük Depme Depüklemek : Tekme adı altında kullanılsa da oğuz boylarına kadar uzandığımızda Bellemek olarak ta geçer Baçcayı depükledim (Belledim) Adamo depükledim (Tekmeledim)
Depük, depmük: = tekme
Depükle depükle= tekmele tekmele
depüklemek: tekmelemek
DEPÜK-Tekme -(Cümle içinde kullanımı-Yokardan depüğü godummu aşurun,biyana çegilivesene ordan.)
depürcüm etme= üzerine yürüyererek kovalama
Deri günü=Pazar günü BEN DERİ GÜNÜ ANGIRAYA GİDECEYİN
Deri= 1. DERİ 2 Pazar. Araça ta pazar gününe DERİ gün de denir
Destancı= Destan söyleyip, teybinden dinletip, yazılı hallerini satan kişi.
deste:buğday ve arpa tırpanla biçildikten sonra küçük öbekler halinde bir araya getirilmesi, Deste=Sap öbeği
Destire=Testere
DESTMAL-DESTİMAL destimen: =mendil, ter-burun mendili, mendil
Deşükleme=araştırma (yaramı deşükleme-deşme..)gibi
devdala: iri yarı kocaman
devek, tevek: kabak,salatalık vb. bitkilerin kök ve gövdesi
Devrüldü= devrildi (yıkıldı)
Devrülegalası: Hayvanlar için kullanılan bir beddua. Devrilip de kalası demek.
Devşek=İki kadın sokakta karşılaştıklarında, biri diğerine halini arz eder; dam çul... uşak devşek sığır sıpa inek çanak samallık mamallık derken aşam oluveriyo!!! günün kısa özeti bu. "Uşak devşek"deki "devşek" kelimesi ne anlama geliyor? Eş mi? Koca mı? Karı mı? Yoksa ev ahalisi mi? Yoksa devşirilmiş şey mi? Yani eve eklenmiş kişiler? ("At yok eşek yok, Bit yok yavşak yok, Garı yok uşak yok!" derdi, bizim köyde Fayık Aaa.)
Deya= Diyor
deyda: daha orada ,işte orda
Deydaha- deydağ = orada diye işaret edilerek kullanılıyor.
Deyhana= İşte orada (Konya'da Daana, Nevşehir'de Teyda, deyda şeklinde kullanılıyormuş) Deyhana-Daha orada, DEYHANA=orada, işte bak, azıcık uzaktaki nesneler için kullanılır
Deymüçü= eskiden köylerde kullanılan bir un ölçeği..
DEYNEK=Yaşlıların yere dayayarak yürüdüğü sopa,asa,
deyon=söylüyorum("deyon deyon anatamayon öğ" derler.)
deyve=söyle. Söyleyiver, deyvemen=söylemem. söyleyemem öğğğ deyveseng nolacak sanki
DEZE= Teyze
Deze= Teyze, Türkistan'da, mesela Kırgızistan'da "Tay ece" deniyor. Dayının kız kardeşi. Dayı ile Tay'ın ilgisi var mı bilmem.
dıbırga: saçsız,kel
DIDIK=Değirmi baş örtüsününün uçlarını enseden karşılıklı geçirilerek başın tepesinde bağlanmas,bağlama şekli ı(al şonu bağlada başına dıdık et) Bazende baş örtülerinin kenarlarına oya yapması için"al şonun dıdıklarını edive " derler
Dıdık=Kümes hayvanlarının ibiği, kadınlarda birde bir tür baş bağlama şekli
dıdılama=çok üşüyüp titreme
Dığan=Bizim germeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor. Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver) İki parmaklı ve ucu yukarı kıvrık harman aletine DİRGEN, üç parmaklı olana ÜÇPARMAK, tırmığa da DIRMUK diyoruz..
dığdının dığdısı:uzaktan akraba
dık(mak)-dıkıvemek= bir yudumda içmek(sıvı gıdalar için)
dıkılmak: tıkılmak ,batmak
dıkım: lokma,Dıkım= (Sulu yiyecekler için) bir lokmalık yiecek
dıkınmak: yiyecek atıştırmak
dıkıvi: yiyiver
dıkmak: yemek yemek
Dıkmak= yutuvermek, ağzına sokmak
Dımdızlak-dıpdızlak kalmak: Soyup soğana çevrilmek?
Dıncıkmak, duncukmak: içlenmek, duygulanmak,ağlamaklı olmak
Dıncıkmak, Duncuktum; Sabırsızlandım. Dıncıkmak, duncukmak; Sabırsızlanmak değil de sanki ağlayacak gibi olmak diye hatırlıyorum. Bu kelimeyi pek severim. Dolukmak kelimesi de benim verdiğim anlamı verebilir ama sanki aklımda anlamı öyle kalmış. DUNCUKMAK=Bunalmak,çok sıkılmak,çok merak etmek,çok terlemek,ağlamamak için kendini tutmak gibi durumlarda içinde bulunduğu sıkıntıyı ifade etmek için kullanılır.DUNCUKTUM denir.
Kürüşlemiş,Kürüşledim; Kocamış Yaşlanmış Yaşlandım
Hedeme; Hizmetli
Belemek; Çokça boyamak, beşikteki çocuğu sarmak, ortalığı batırmak
gudubet - işaret = yüzüne bakılmayacak kadar çirkin itici olan..
düdük gibi = kısa anlamında kullanılıyor... düdük gibi eteği giymiş
Dıraz (dıraz oğlan): İri kıyım, genç erkek çocuk.
Dırmuk = tarladakı deste adı verılen hasatı traktore yukledıkten sonra etrafta dagınık olarak kalan sap adı verılenleri toplamaya yarayan tarak şeklindeki uzun saplı ağaç alet..Dırmuk? biz dığan derdik ona
Dırmuk= DIRMUK= tırmık.. Bizim germeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor. Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver) İki parmaklı ve ucu yukarı kıvrık harman aletine DİRGEN, üç parmaklı olana ÜÇPARMAK, tırmığa da DIRMUK diyoruz..
Dırnak=Tırnak
Dibek= pekmez yapma için kullanılan, ağaçtan yapılmış geniş bir hacmi olan basit ağaç pres
DİBEKDAŞI=İçine buğday konularak ağaç tokmaklarla iki kişi tarafından dövülerek bulgur ve keşkek yapmaya yarayan,içi çukur büyükçe taş parçası
Dibi doruğu... : aslı olmayan, değersiz, önemsiz.
dibi dutmuş da denebülüdibine sarma, süt dibine sarmış denü.. Süt tenceresinin kaynaması sırasında dibinde oluşan yanığa ne denirdi?
Dibildemek = kımıldamak, rahat durmamak..gımış gımış etmek = aynı anlamda
dibine sarma, süt dibine sarmış denü..Süt tenceresinin kaynaması sırasında dibinde oluşan yanığa ne denirdi?
dibine siğmek: altına kaçırmak
Didelemiş= yaşlanmış, ihtiyarlamış.
didi :söyledi,dedi
didiklemek: çok ince parçalara ayırmak
didişlemek: gelişi güzel karıştırmak
didmek:1. tavuk, horoz vb. hayvanların gagalaması, ısırması 2. çok ince parçalara ayırmak
didmük,didmüklemek, ditmek didiklemek anlamında mı? sorunuz; Hatırladığım kadarıyla dit-mek, yolmak, çizmek, tırmalamak... anlamlarında kullanılıyordu. Yüzünü ditmiş (Çocuk), Köpek ditmiş, kedi ditmiş(? yoksa cırmalamış mıydı?) gibi kullanımları vardı. Bu arada çok yukarılarda kaldı bir soru sormuştum; Dede çıkası, Dede galası gi.i bedduaların Dede ile değil, dit-mek ile ilgisi olduğunu çıkarıyorum sizin bu fiilinizden; Yani yüzü tırmalanasıca gibi bir anlamı olmalı.
Dostları ilə paylaş: |