1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə109/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   111

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şeyi tartışmıyor muyuz biz? Cumhuriyet savcısı yetkili mercisi, tartışması…

AYLA AKAT (Batman) – Hayır, üstte CHP’nin bir önerisi var. Yukarıda, “Kamu güvenliği ya da millî güvenlik gerekçelerinin çok ucu açık olduğu…”

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – O zaman Hasan Hoca niye konuştu, anlamadım yani.

AYLA AKAT (Batman) - “…ve şiddet ya da nefretin teşviki, insan haklarına dayalı, demokratik ve laik anayasal düzene açık saldırı ve çocuk cinsel istismarının…” Hani “Bunu da ekleyelim ki yukarıda ucu açık kavram olduğu anlaşılmasın.” dendi. Biz dedik ki: Bir bütün kaldırılmasına…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hayır, onu anladım da bunu geçtik. Ben başka bir konu üzerinde konuştum.

AYLA AKAT (Batman) – Hayır, tam da ilgili madde.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Isparta’da bir ilçe kaymakamının kararından bahsedildi. Dediğinizle alakalı değil ki o. Yetkili merci…

AYLA AKAT (Batman) – Sayın Başkan “Bir örnek var mı?” dedi, yetkili mercinin verdiği kararın, bir Başkan…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu tartışıyorduk onun için zaten. O tartışıldı yani. Savcı mı olsun, yetkili merci mi?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Biz tartıştık, onu da tartıştık. Yani ben de bu boyutta algıladığım için onu tartıştık.

AYLA AKAT (Batman) – Yok, “Bir örnek verin.” dediği için sanırım Rıza Bey de bu örneği verme gereği duydu.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani “Yetkili merci mi olsun savcı mı olsun?” lafını…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hasan Hoca konuştu, Rıza Bey konuştu, ben onlara cevaben konuştum.

AYLA AKAT (Batman) – Yani işin aslı, bizim bu paragraf açısından tartıştığımız husus şu: Yukarıda saymış olduğumuz sınırlama gerekçelerinin -yani benim anladığım kısmıyla- ucunun çok geniş olması…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Birisi o, ikincisi…

AYLA AKAT (Batman) – …bu nedenle CHP’nin önerisinde belirttiği hususların en azından toplatmak kararı açısından –çünkü çok ağır yaptırım- tekrardan değerlendirilmesi. Biz bu değerlendirmeyi yaptık, hele hele dedik bunun yetkili kılınan merci eliyle yapılması zaten ciddi bir sorunu daha da içinden çıkılmaz hâle getiriyor diye de bir belirlemede bulunduk. Başkan da yetkili mercinin… Böyle bir tekrardan geçmek istemezdim ama sanırım bir yerde ayrıldınız yani buradaki ortamdan mı uzaklaştınız diye değerlendiriyorum. O örnek üzerine de Rıza Bey’in verdiği örnek var. Tabii ki biz buradaki…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – İki konu tartışılıyordu. Mustafa Bey’le Hasan Bey diğer bir konuyu tartışıyordu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Herhâlde konulardan sadece birisi üzerinde konuşma hakkım var. İkisi üzerinde de konuşmam gerekmiyor, öyle bir mecburiyetim yok.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Efendim…

AYLA AKAT (Batman) – Yok, bize atıfta bulunduğu için söylüyorum.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Size hiç bulunmadım, Hasan Hoca’ya atıfta bulundum.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ayla Hanım, çok dikkatle takip ediyorum, hiçbir şeyi atlamamaya çalışıyorum. Hatta hatta şunu da söyleyebilirim: Sizin ve Rıza Bey'in ortaya koyduğu gerekçeleri gerekçe kabul ederek kamu düzeni ve millî güvenliğin ne kadar gerekli olduğuna da işaret etmek istiyorum, sizin gerekçelerinizle yani.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, bir konuya açıklık getireyim.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Buyurun efendim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, yani tabii ki Mustafa Bey'in de Hasan Hoca’nın da hakkı var. Elbette ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında idari makam mı kararı alır, yaksa efendim, yargısal makam mı bu kararı alır, buna girmiyorum. Ortada bir ihlal var. Bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı, bu ihlali önlemek için nasıl bir önlem alınacağı tabii ki devletin takdirine kalmış bir husustur. Ama görüyoruz ki yani uygulamalardan görüyoruz ki bu ihlallerin temelinde yatan bir neden de, tek neden değil ama önemli bir neden de bu kararların idari makamlar tarafından alınmış olması. Bu nedenle, her ne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bunu belirtmiyorsa da eğer bu ihlalleri önlemek istiyorsak, devletin bu konuda bir önlem almaya niyeti varsa, burada bir düzenleme getirmesi lazım diye düşünüyorum ben yani bizim önerimiz. O bakımdan…

AYLA AKAT (Batman) – Sayın Başkanım, siz de belirttiniz, sanırım şöyle bir durum var ortada: Hani sizin ortaya koymuş olduğunuz gerekçeler, bizim “Kesinlikle bunların bir sınırlama gerekçesi olarak kaldırılması.” önerimizi destekliyor. Bizim ortaya koymuş olduğumuz gerekçeler de sizin açınızdan bu sınırlama gerekçelerinin kalmasını destekliyor. O yüzden çok uzlaşma zemini olmadığı için biz de kifayeti müzakere olduğunu düşündük.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Şimdi, 12’inci… 9, 10, 11’i geçiyorum, onlarda zaten bir problem yok.

KANUNLAR KARARLAR UZMANI SALİH SAĞLAM – Başkanım…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Efendim Salih.

KANUNLAR KARARLAR UZMANI SALİH SAĞLAM – Geçmeden önce 10’la 11 arasında bir notumuz var.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet, çocuk haklarında istismar yasağı…

KANUNLAR KARARLAR UZMANI SALİH SAĞLAM – Evet, onun için zaten şu çocuk haklarına ilişkin maddeyi de ben bastırdım, dağıtayım şimdi üyelerimize. Eğer onu yeterli bulurlarsa ona göre o notu da silelim oradan.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Orada istismar yasağını düzenlemiş miyiz?

KANUNLAR KARARLAR UZMANI SALİH SAĞLAM – Düzenlenmiş efendim.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – O zaman mesele yok yani. Kaldırabiliriz o zaman değil mi? Ayla Hanım, kaldırabilir miyiz?

AYLA AKAT (Batman) – Evet, evet.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Kaldırabiliriz.

Mustafa Bey?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, tabii. Yazmışız bunu.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tamam, evet.

12… Rıza Bey, bu sizin.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada bu, efendim yani bu bizim çok önem verdiğimiz bir şey. Bu, basında çalışanlarla ilgili bir düzenleme. Yani basın özgürlüğünden söz ediyorsak bunun bir ayağı da, önemli bir unsuru da basında çalışanların birtakım haklarının kullanılması yani onların güvence altında olması gerekir ki bu basın özgürlüğü gerçekleşebilsin. Yani basında çalışanların hak ve özgürlükleri güvence altında değilse eğer -sendikal hak ve özgürlükleri örneğin- o zaman tabii basın özgürlüğünün etkili biçimde gerçekleşmesi de güç. O zaman çünkü…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Nasıl? Sendikal hakları yok mu?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yok, yok, çoğunun yok.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Özellikle sendika hakları veya çalışma haklarında genel bir düzenleme içerisinde bunlar yani tabii gazeteciler için özel hüküm yok ama oradaki genel düzenlemeler buraya yeterli olabilir mi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İşte olmuyor şimdiye kadar da o yüzden yani, olmadığı için koyduk.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani yok, benimki sadece bir fikir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani bunu, biz, basın özgürlüğünün bir ayrılmaz parçası olarak gördüğümüz için…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sendikallık bakımından…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani bunun kabul edilmesi basın özgürlüğünü mutlaka genişletici, güvence altına alıcı bir rol oynayacaktır diye düşünüyoruz.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani basın sendikasıyla ilgili herhangi bir sınırlayıcı düzenleme benim bildiğim yok.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama burada bir problem var. Pasında çalışanların sendikaları yok, sendikaları olmadığı için de patron onları istediği gibi işlerinden çıkarabiliyor, işlerine son verebiliyor.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ya, olabilir de yani burada basının… Olabilir, bir mahzuru yok. Rıza Bey'in bütün o konuşmalarına rağmen olsun.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – E, o zaman hemen yeşile boyayalım. Var mı bizce bir mahsuru?

Ayla Hanım…

AYLA AKAT (Batman) – Bizim de bir itirazımız yok. Ben şunu ifade etmek istiyorum: Rıza Bey'in ortaya koymuş olduğu gerekçelerin de çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Özellikle, basın özgürlüğü düzenlemesinin altına bir paragraf olarak her ne kadar genel düzenlemede yer alsa bile bir de içinde çıkamadığımız bir durum var: Türkiye basın özgürlüğü açısından çok geri sıralarda. Bunun bir gerçekliği var ortaya çıkan, tutuklu gazeteciler açısından da…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ayla Hanım, basın mensupları da melek mi yani?

AYLA AKAT (Batman) – Şimdi, isterseniz bunu sabaha kadar konuşabiliriz.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bunlar da evet yani karşılarındaki insanın hak ve hukukunu ihlal ederken hiçbir sınır tanımıyorlar bazen.

AYLA AKAT (Batman) – İşte keşke onlara ceza verilse. Mesela, o başkalarının hak ve hukukunu ihlal edenler cezasız kalıyorlar. Bu konuda bir arkadaşımız tez çalışması da hazırlıyor. Bizim…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Vekilim, benim hakkımda… Özür diliyorum… Bakın…

AYLA AKAT (Batman) – Dünyada toplam 232 gazeteci var tutuklu, bunun 105’i Türkiye'de Ocak 2012 itibarıyla. Bu doğru bir rakam değil. Bütün dünyada…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ama Hükûmetimizin de açıklamaları var yani bunlar sadece fikirlerinden dolayı değil, basın mensubu diye gösterilen…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama basın mensubu başka bir suç işlemiş.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bir de bakın, bunun yaşanmış gerçekleri de var.

AYLA AKAT (Batman) – Ben bitireyim. Başkan başta uyarmıştı karşılıklı olmasın diye, ben bitireyim.

Yani toplamda 232, Ocak 2012 itibarıyla… Yani o sayı sanırım biraz daha arttı bu zaman dilimi içerisinde çünkü 40 kişi de geçen sene alındı. Yani ciddi bir rakam var burada. Bu rakamın açığa çıkmasının tek nedeni dediğiniz gibi keşke olsa, başkalarının hak ve özgürlüklerini kısıtlayan isimler ne yazık ki cezasız kalıyorlar. Saldıranlar… Basın etik kurallarını bir tarafa bırakalım, kişi hak ve özgürlüklerine aykırı davranışlarından dolayı neredeyse ödüllendiriyorlar. Bizim bu konuda açmış olduğumuz bir tek davada henüz somut bir ceza hâli karşılaşmadık, hepsi cezasız kaldılar. Açıktan tehdit, özel hayat mesela her şeyi dile getirerek söylüyorum yani bunu yapanların cezasız kaldığı ama halkı gerçek bilgiyle buluşturanların, bu konuda emek harcayanların ve bedel ödeyenlerin de –ki bugün cezaevinde olmaları da zaten bir bedel ölçüsüdür bizler açısından- kısıtlandığını bu düzenlemelerle, mevcut olan, var olan düzenlemelerin aleyhe yorumu gerekçesiyle de… Ki bunların hakkında açılan iddianamelere baktığımızda sadece haber yaptıkları için… Hani Sayın Başbakan, bunu ısrarla ifade etti: “Bunlar, sadece gazetecilik yapmıyor.” diye ama biz hukuka en azından inancımızı yitirmek istemiyoruz, o yüzden esas aldığımız da haklarında düzenlenen iddianamelerdir. O iddianamelerde de bu insanların haber yaptıkları, bu haberleri alırken de vatandaşla kurmuş oldukları diyalogların, olay yerinde yapmış oldukları incelemelerin iddianamede suç olarak gösterildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. O yüzden Hükûmet bunu açıklamakta zorlanıyor, bu davalar açısından Hükûmet bunu açıklamakta zorlanıyor. Biz, bundan sonraki tartışmanın hani eğer, o yüzden hani bunu tartışırsak sabaha kadar…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yok, tartışmayacağız, sadece Hükûmet kimliğinizle bir paragraf istiyoruz Mustafa Bey.

AYLA AKAT (Batman) - …bütün iddianameleri de ortaya koyarak tartışabiliriz sabaha kadar ama biz şunu ifade edelim: Böyle bir maddede 12’nci fıkra olarak düzenlenmesinde bir sakınca görmüyoruz.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tamam, onda hemfikiriz.

Hükûmet olarak kimliğinizi…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, açıklamakta sıkıntı yok çünkü bu basın yayın dernekleri, kuruluşları bilgileri birbirlerine aktarıyorlar. Bunlarla ilgili gelen Avrupa’daki kuruluşlardan gelen açıklamalar arasında kendileri arasında çelişki var. Bunu açıklamak zor da değil, hani kimin hangi sebeple tutuklu olduğu, hangi maddeden olduğu belli.

AYLA AKAT (Batman) – İddianamelerinde yazıyor.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Var, evet yani bir basın faaliyetiyle ilgili yani bir yazı yazdığı için veya bir haber yaptığı için tutuklu kalan bunlar arasında çok az sayıda kişi var.

AYLA AKAT (Batman) – Son dosyada 40 kişi hâlâ bu gerekçeyle tutuklu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, şöyle ama Ayla Hanım, bir de onların arasından bu gerekçeler arasında böyle bir gerekçede bulunanlar da var ama başka işler de yapmışlar, mesela molotofkokteyli atmışlar falan, bir yerlere…

AYLA AKAT (Batman) – Ben bunu zül sayarım, ne demek “Bir gazeteciye molotofkokteyli atmak.” yani çok ciddi bir itham bu, bu kabul edilecek bir şey değil Mustafa Bey.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Tabii, doğru siz…

AYLA AKAT (Batman) – Yani ne demek “Bir gazeteciye molotofkokteyli attılar.” o da var dosyada demek iddianamede yazmayan bir şey bu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ayla Hanım, kendi konuşmalarınızın kesilmesinden rahatsızlık duyuyorsunuz. Ben de sizin, benim konuşmalarımı kesmenizden rahatsız oluyorum. Müsaade edin, kimse kimsenin süresini, söz hakkını çalmıyor, bitireyim.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Üstelikte hepinize böyle genişçe söz hakkı veren bir başkan var.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama müsaade edin de tamamlayım lafımı, ağzıma tıkıştırmayın yani.

AYLA AKAT (Batman) – Yok, öyle bir arzum yok.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Nedir peki yaptığınız?

AYLA AKAT (Batman) – Öyle bir arzum yok.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Nedir yaptığınız?

AYLA AKAT (Batman) – Değil, öyle değil.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sizin sözünüzün önceliği, hızı var yani bizimki bekleyebilir.

AYLA AKAT (Batman) – Hayır, hiç öyle değil.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sizinki geldiğinde hemen hemen söyleyeceksiniz ağzına, aklınıza. Öyle şey olmaz ya, lütfen! Kendiniz için istediğinizi bizim için de şey yapın.

AYLA AKAT (Batman) – Böyle bir tartışmanın içinde olmakta bile haz etmem yani.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Olabilir, siz açıyorsunuz, “mutabık kaldık” dedik.

AYLA AKAT (Batman) – Bu noktaya ben getirmedim, sizi dinliyorum.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Konuştuk, dedik ki: Bu sendikayla ilgili “tamam.” yani niye açıyorsunuz? Bakıyorsunuz internetten, teyit edelim o bilgileri. Bakın, resmî kurumlardan gelen bilgiler var. Onlarla beraber karşılaştırarak söyleyelim. Bakıyorsunuz adam 10 tane şeyden suçlanıyor, bir tanesi devlet, bir yazı yazmış ama bunlar arasında dediğim gibi molotofkokteyli atmak da var, başka bir şeyde var içerisinde. Bunu nereye koyacağız, hangisine koyacağız bunu? Bakış açınıza bağlı yani gazetecilik kısmından bakarsanız ya sayıyı artırmak istiyorsanız onu kullanırsınız, istemiyorsanız öbürkünü kullanırsınız yani. Bu, çok öyle net, üzerinde tam mutabık kalınmış sayılar, rakamlar değil bunlar. İsterseniz kayıtlar var, isteyebiliriz bunların hepsiyle ilgili tek tek şahıs şahıs isimler var bakanlıkta.

Yani bu maddeyle ilgili şey yapıyorum ben.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ayla Hanım, Sayın Şentop; şu 12’nci maddeyi Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini…

AYLA AKAT (Batman) – Ben, bir söz hakkı istiyorum.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Bir ara vereceğim.

AYLA AKAT (Batman) – Bana söz hakkı verin, sonra ara verirsiniz.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Biraz daha düşüncelerinizi bir rafine ederseniz ikinci şeyde…

AYLA AKAT (Batman) – Hiç gerek yok düşüncelerimi rafine etmeye çok rafine konuşacağım çünkü.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yahu bir beş dakika ara vereceğiz ya.

AYLA AKAT (Batman) – Hayır, teşekkür ederim. Ben de aradan yanayım ama sözümü alayım bir daha bu konuya geri dönmemiş oluruz bu maddeye ve konuya.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın üyem ısrar ettikten sonra ne diyeyim.

Buyurun efendim.

AYLA AKAT (Batman) – Evet. Az önce var olan tartışmanın tarafı olmak çok haz aldığım bir durum değildi açıkçası kimsenin sözünü… O tanımı kullanmayı bile doğru bulmuyorum ağzına tıkmak gibi…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bazen hepimiz yapıyoruz.

Evet.

AYLA AKAT (Batman) – Bu masada tartışma evet, tartışma usulleri bakımından çok da uyulmadığı bir gerçektir, o yüzden siz oturumu açarken herkes söz hakkı alırsa karşılıklı olmaması itinasını gösterdiniz.



OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ne kadar doğru bir karar olduğu ortaya çıkıyor.

AYLA AKAT (Batman) – Gösterdiniz ama hiç kimse için bu tanımı kullanmak doğru değildir, doğru da olmamıştır bu masada kullanılması. Sadece ortaya konulan bir gerçek vardır. O gerçek, özde gerçekliği olmayan birtakım gerekçelerle kamuoyuna da rol modeller aracılığıyla veriliyor, hani Başbakanın dışında da ifade edenler oldu. Bir gazeteciye, hele hele bugün Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteciler ve bunların kimlikleri açık ortada iken bir “Sadece gazetecilik faaliyetinden değil, molotof atmak da var, diğerleri de var, bunların hepsi bakanlıkta var.” diyerek burada yapmış olduğumuz tartışmanın ve bir ülkenin sorunu olarak görmüş olduğumuz tartışmayı başka noktalara çekmenin doğru olmadığını, doğru bulmadığımızı belirtmek istiyoruz ve yapılan operasyonlar açısından biz hukuka bakarız, hukukun elde ettiği delillere bakarız. Bu arkadaşlarımız uzunca bir süre tutuklu kaldılar ve zaten uzun tutukluluk bugün ülkenin gündemindeki bir sorunun aşılmasıyla ilgili değerlendirmeler var ama biz uzun tutukluluğun altında yatan nedenin özde iddianamenin hazırlanmasına bir vesile olabilecek gerekçelerin açığa çıkmamasına bağlıyoruz. Şu an ülkede yapılan birçok haksız, hukuksuz tutuklamanın iddianamelerin hazırlanmasına gerekçe olabilecek vesilelerin, gerekçelerin bulunamamasıyla direkt bağlantılı olduğunu değerlendiriyoruz ve bizim esas aldığımızın da açığa çıkan iddianameler olduğunu tekrar belirtmek istiyoruz. Bu iddianamelerin hiçbirinde de Türkiye’de şu an gazeteci sıfatıyla, basın emekçisi sıfatıyla tutuklu olan herhangi bir tutuklu için henüz molotof attıkları gerçeği Türkiye kamuoyuyla buluşmadı. İddianamelerde yazmıyor, bakanlığın elinde varsa en azından bunu delil olarak ya da iddianamelerde işlenmesi, ek iddianame hazırlanması için mahkemelere sunabileceğine inanıyoruz.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Doğru ama yani Türkiye kamuoyunda bütün bunların da böyle masum olduğu gibi kanaat de yok.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de kısa bir şey söyleyeyim: 76 olarak daha önce İngiltere’deki bir basın izleme kurumunun bildirdiği sayı daha sonra 46’ya inmiş çünkü doğrudan gazetecilik faaliyetiyle ilişkili olmadığı açıklamaları belirtilerek düzeltilmiş.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bir on beş dakika yeter mi?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Efendim bizim için yeterli.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Peki, efendim oturumu kapatıyorum.

Kapanma Saati:15.57


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.24

BAŞKAN : Oktay ÖZTÜRK (Erzurum)

----- 0 -----

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Oturumu açıyorum.

Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı…

Birinci fıkrası “Her -Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi- Türk vatandaşı kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir de not var aşağıda.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – “Vatandaşlık maddesinde kabul edilecek kavram bu madde için de geçerli olacaktır.”

Bu, tabii, bizim önerimizin gerekçesi olarak anılıyor. Evet, biz bu noktada ısrar ediyoruz, yani bizim açımızdan tartışılacak bir şey de yok.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Efendim Ayla Hanım?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İkinci notu kaldırabiliriz.

AYLA AKAT (Batman) – İkinci notu kaldırabiliriz BDP önerisi olarak geçen.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tamam, peki, onu kaldırdık.

Zaten, ikinci fıkrada bir problem yok, değil mi?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Son nota da gerek yok.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – “İkinci fıkranın noktalı virgülden sonraki bölümü eşitlik ilkesi müzakere edilirken değerlendirilecek.”

Eşitlik ilkesinde “görevin gerektirdiği nitelikler, kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir…”

AYLA AKAT (Batman) – Güçlendirmiş oluruz, yani onu illaki kaldırmamıza gerek yok. Cinsiyet eşitliği ilkesi dursa ne olur?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hayır, şey yapıyor. Yani, orada görüşülecek, orada dikkatimizi çekiyor zannediyorum. Kalsın orada.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Kırmızı not…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – “Düzeltme ve Cevap Hakkı”nda problem yok.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O kırmızı notu da çıkaralım efendim müsaade buyurursanız, ikinci fıkranın noktalı virgül hikâyesi.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tamam.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hiç olmazsa böyle kalsın.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi neye geçiyoruz, ne var?

AYLA AKAT (Batman) – Düzeltme ve Cevap Hakkı.

“Düzeltme ve Cevap Hakkı”nı koymuşuz.

MEHMET PARSAK – Onda zaten…

AYLA AKAT (Batman) – Yeşil zaten.

MEHMET PARSAK – Zaman kazanmak için…

AYLA AKAT (Batman) – Hani, acaba birinin önerisi mi var diye değerlendirdim de.

MEHMET PARSAK – “ekolojik açıdan” diye BDP’nin bir önerisi var. Belki, BDP onu şimdiden anlatmaya başlarsa…

AYLA AKAT (Batman) – Nerede?

MEHMET PARSAK – Gelecek “Çevre Hakkı”yla ilgili, bir sonraki, bir sonraki.

Ben bir açıklama yapabilir miyim Başkanım hemen buranın başında?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Üyelerden söz isteyen yoksa vereceğim.

MEHMET PARSAK – Bunları da bitirmiş olursak, Anayasa Uzlaşma Üst Komisyonunun görüştüğü maddeleri bitirmiş olacağız.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tamam.

Efendim Ayla Hanım?

AYLA AKAT (Batman) – Birinci fıkrada BDP önerisi olarak parantez içine alınan “Bu hak, insani gelişimi mümkün kılan sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama, çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme haklarını da kapsar.”

Biz “ekolojik açıdan dengeli bir çevrede yaşama, çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme hakkını da kapsar” şeklinde kendi önerimizi sunmuştuk, burada ayrıntılandırdık.

Tekrar ifade etmek gerekirse, zaten bizim mevcut yasamızda kullanılan kavram “ekoloji” kavramı ve biliyoruz ki…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hangi yasada?

AYLA AKAT (Batman) – Çevre Yasası’nda.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ayrı, evet.

AYLA AKAT (Batman) – Evet, yani bizim alt hukuk normumuzdan…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bizim itirazımız yok ona.

AYLA AKAT (Batman) – “Ekoloji”ye itiraz yok mu?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, hayır.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Anayasa’da var.

AYLA AKAT (Batman) – İşte biz anayasada da “ekoloji” kavramının mutlaka yer alması gerektiğini belirtiyoruz. Bu konuda, “ekoloji” kavramını ve bununla beraber daha önce hak tanımı içerisinde yer almayan ama bugün dünyada bir hak kategorisi içerisine girmiş, insan yaşamını da doğayı da birebir etkileyen başlıklar içerisinde değerlendiriyoruz ve “ekoloji” tanımının, “ekoloji” ibaresinin, kavramının anayasada yer alması gerektiğini de belirtiyoruz.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet.

Mehmet Bey, buyurun.

MEHMET PARSAK – Şimdi, burada, “ekolojik açıdan dengeli bir çevrede yaşama” derken, yani ekolojik açıdan dengeli olacak ama diğer anlamlarda dengeli olmayacak gibi bir durum da çıkıyor. Dolayısıyla, sağlıklı, dengeli, insani gelişimi mümkün kılan da, bunların hepsinin toplamı ekolojinin esasen ortaya çıkmasını da sağlıyor. Yani “ekolojik” dediğiniz zaman o üç unsur ve bunun dışındaki başka unsurlar da ekolojinin içinde. Dolayısıyla, hani muradınızı da karşılaması bakımından “ekolojik açıdan” yerine, insani gelişimi mümkün kılan, sağlıklı, dengeli ve yanı sıra “ekolojik” yerine onun unsurlarını sayabileceğimiz şekilde ifade ederseniz herhâlde mutabık kalınabilir “ekolojik” ibaresini kullanmaksızın.

AYLA AKAT (Batman) – Yani biz de…

Buyurun…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Siz buyurun.

AYLA AKAT (Batman) – Yo, ben Hocamı dinlemek isterim çünkü hani nasıl tamamlayacak uzman arkadaşımızın düşüncesini, ona göre cevap vereyim.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani söz sizin ama siz…

Evet, buyurun Hocam.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ben özellikle -Sayın Vekilime de katkısı olur zannediyorum- kanundaki “ekolojik denge” kavramının ne anlama geldiği, kavram açılımında “Ekolojik denge, insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerinin doğal yapılarına uygun bir şekilde sürdürülebilmesi için gerekli olan şartların bütünü.” diyor. Zaten biz burada “insani gelişimi mümkün kılan, sağlıklı, dengeli bir çevre” derken buradaki “ekolojik denge”yi açmış oluyoruz. Yani “ekolojik denge“ kavramı, burada, bunlarla birlikte anılırsa gereksiz bir tekrar gibi oluyor. O zaman ya bu “ekolojik denge” dediğimiz an şunları ifade etmeyeceğiz çünkü bakın: “Ekolojik denge, insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerinin doğal yapılarına uygun bir şekilde sürdürülebilmesi için gerekli olan şartların bütünü.” diyor.


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin