1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə25/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   111

03.10.2012 Tarihli Toplantı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.50

BAŞKAN : Rıza TÜRMEN (İzmir)

_____0_____

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 1 numaralı alt komisyon ya da yazım komisyonu toplantısına hoş geldiniz.

Toplantıda bulunan danışman ve uzmanların adlarını okuyorum: Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, Doç. Dr. Selin Esen, Prof. Dr. Hasan Tunç, Prof. Dr. Yavuz Atar, Prof. Dr. Ali Akyıldız, Meral Danış Beştaş, Özgür Sevgi Göral, Dilek Kumcu, Oğuz Turhan, Kürşat Türker Ercan, Yusuf Uygar, Yusuf Buzgan, Mustafa Kemal Çiçek, Ferhat Kabaiş.

Gördüğünüz gibi epeyce kalabalık bir kadroyla toplantıya başlıyoruz. Bu kadar kalabalık olmasının bir nedeni belki de maddenin taşıdığı önem ya da birbirimizi çok özledik belki. Bugün ele alacağımız madde “Eğitim ve öğrenim hakkı ve özgürlüğü.”

Birinci cümleye baktığımız zaman şunu görüyoruz: Üç parti…

ATİLLA KART (Konya) – Başkanım, konuya girmeden usul hakkında bir değerlendirme yapmak istiyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) – Şimdi, arkadaşlar, birincisi: Biliyorsunuz saat 16.00’da Anayasa Komisyonu toplantısı var. Tabii, o toplantıda bulunmak durumundayız, buradaki arkadaşlarımızın büyük bir bölümü aynı zamanda Anayasa Komisyonunda da görev yapan arkadaşlarımız. O sebeple, saat 15.30 gibi çalışmayı tamamlamamız gerektiği düşüncesindeyim. Perşembe ve cuma biz tam gün çalışmaya hazırız, yani bir yanlış değerlendirme olmaması bakımından bunu özellikle ifade ediyorum, tam gün saat 18.00-19.00’a kadar çalışmaya hazırız. Birinci ifade etmek istediğim konu bu.

İkinci olarak da arkadaşlar, tabii konunun önemi ortada. Burada hepimiz konuşacağız, konuşma noktasında hiçbir kısıtlamanın olmaması… Üç saat de konuşulabilir. Buna şimdiden bir temas etmek gereğini duyuyorum. Onun ötesinde, birinci konuşmalar bittikten sonra tarafların görüşleri de az çok ortaya çıkacağı için ikinci bir konuşma yapmanın da gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunu da yine değerlendirmenize sunmak istiyorum.

Bağlı olarak ihtiyaç olursa, mutabık kalırsak pekâlâ tutanaksız olarak da devam etmeyi yine takdirlerinize sunuyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim.

Belki bu şeyi açıklığa kavuşturabiliriz… Perşembe ve cuma günleri çalışıyor muyuz? Sizin için bir engel var mı perşembe ve cuma günü?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Perşembe günü ben müsait değilim ama çalışırız tabii, Ahmet Bey devam eder; bizim açımızdan sorun yok.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani bu komisyon perşembe ve cuma günü toplantılarına devam edecek mi?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bizim açımızdan olabilir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – MHP açısından?

FARUK BAL (Konya) – Perşembe ve cuma benim mazeretim var, Hocam da yok ama Oktay Bey iştirak edebilecek.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Evet, yani bu toplantılar devam edebilir demek bu, çıkan sonuç o; tamam.

O zaman paragrafların görüşülmesine başlayabiliriz.

Birinci cümleyle ilgili olarak baktığımız zaman görüyoruz ki, üç parti arasında ortak, çok yakın bir madde var. Bu hak ve özgürlüğü olumsuz tarafından ele alıyor. AK PARTİ’nin önerisi: “Kimse eğitim ve öğrenim hak ve hürriyetinden mahrum bırakılamaz.” MHP’nin önerisi: “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Bu hakkın kapsamı kanunla belirlenir, düzenlenir.” BDP önerisi: “Hiç kimse eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılamaz.” Bu, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi’nin 1 numaralı Protokolü’nün eğitimle ilgili 2’nci maddesinde de belirtilen bir cümle. CHP bunu olumlu yönden ifade ediyor, “Herkes eğitim ve öğrenim özgürlüğü ile hakkına sahiptir.” diyor. Bu üç öneri ile CHP önerisi arasında bir ortak dil bulabilir miyiz? Belki önce bunu aramamız lazım.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Birleştirebiliriz, yani “Herkes eğitim ve öğretim özgürlüğü ile hakkına sahiptir. Kimse bu hak ve özgürlükten mahrum bırakılamaz.” türünde bir şey yazabiliriz eğer sizler de uygun görürseniz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Birleştirme de olabilir, CHP’nin önerisi de olabilir çünkü biz hep olumlu bir şekilde ifade ettik şimdiye kadar bütün hak ve hürriyetlerde. Bir problem teşkil etmez kanaatimce.

AYLA AKAT (Batman) – Her iki cümle birbirini pekiştiriyor, yani anlam açısından daha da güçlü bir vurgu veriyor, o açıdan bir arada yazılmasında bir eksiklik olacağını düşünmüyoruz bizde, yani ikisi birleştirilebilir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani iki cümle birden mi kullanılabilir?

AYLA AKAT (Batman) – Evet, iki cümle birden de kullanılabilir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – MHP ne diyor acaba?

Buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Şimdi ileride tartışacağımız kavramlar olacaktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde “…eğitim hakkından yoksun bırakılamaz.” deniliyor. Dolayısıyla, birinci cümlede biz de “öğrenim” kelimesini kullanmış olmakla birlikte, buna farklı anlamlar yüklenebileceği endişesiyle evrensel bir metin olarak İnsan Hakları Sözleşmesi’nin esas alınması gerektiğini düşünüyorum. CHP’nin önerisine göre pozitif olarak “Herkes eğitim hakkına sahiptir veya hürriyetine sahiptir.” diyebiliriz, ona bir itirazımız olmaz. Pekiştirme adına da olsa, mükerrer de olsa “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz.” gibi bir cümlenin ilave edilmesine de karşı olmayız. Ama burada tartışılacak olan şu: Üç parti de “öğrenim hakkı” diyor, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi “öğrenim”den bahsetmiyor. “Öğrenim”in ne anlama geldiğini ifade edersek o belki daha sağlıklı yürümemize imkân sağlar.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hayır, yani bunu iki türlü de yapabiliriz; pozitif bir şekilde ifade de edebiliriz, iki cümleyi birleştirebiliriz de. Yalnız her iki cümlede de “eğitim ve öğrenim”i ayrıca mı ifade edeceğiz, yoksa bir tek “eğitim”i mi söyleyeceğiz? Yoksa maddenin geri kalanında gördüğünüz gibi “eğitim” ve “öğrenim” hep farklı iki kelime olarak, ayrı kelimeler olarak ifade ediliyor yani maddenin geri kalan kısmı, bütün paragraflarında “eğitim” ve “öğrenim” ayrı ayrı ifade edildiğine göre bir şemsiye niteliğinde olan birinci cümlede de bunu belki iki ayrı kavram olarak söylemek daha doğru gibi geliyor.

FARUK BAL (Konya) – Müsaade ederseniz ben biraz daha düşüncemi açıklayayım.

Şimdi, eğitim hakkıyla ilgili olmak üzere kelimelere yüklenen anlamların ne olduğu idrak edilmeden yanlış bilgiler yayılıyor kamuoyuna. Oysa bu anayasada kelimelerin ne anlama geldiğini bizim bilmemiz lazım. Karıştırılan üç tane kavram var. Bunlardan bir tanesi eğitim, bir tanesi öğretim, bir tanesi de öğrenim. Bu üç kavram birbirine karıştırılarak zihin bulanıklığı ile muallel bir sonuç ortaya çıkıyor. Dolayısıyla pek çok kişi “öğrenme” kelimesine atfettiği anlam ile “eğitim” kelimesine veya “öğretim” kelimesine atfettiği anlamı eş değer görerek farklı sonuçlara varabiliyor.

Şimdi, bilinen anlamıyla, öğrenme hakkı doğal bir haktır. Bu doğal hak yaradılış felsefesine uygun bir haktır. Cenabıallah insanları kavim kavim yaratmıştır, kavimlere diller bahşetmiştir. Bu dilleri de yaradılış felsefesine uygun bir şekilde insanlar kullanır ve bu kullanma süreci içerisinde de özgürce kendi bireysel imkân ve kapasitesi içerisinde bunu öğrenebilir. Burada bir tereddüt yok.

“Öğretim” kelimesi ile “eğitim” kelimesi ise bilinen anlamıyla bizde şu şekilde kullanılıyor, bizde dediğim akademik çevrelerde: Liseye kadar çocuğun, gencin devletin tayin ettiği bu müfredat dâhilinde, devletin okullarında, devletin tahsis ettiği eğitim araç gereç ve personeliyle eğitim alması. Liseden sonra ise yükseköğretim dediğimiz bunu yine devletin tayin ettiği, özel öğretim kurumları olmakla birlikte yine devletin düzenleme ve denetleme yetkisi dâhilinde belirli bir programla aldığı eğitimdir. “Eğitim” ile “öğretim” arasındaki fark işte burada ortaya çıkıyor. Belki Fransızcadan kaynaklanan bir kelimeyle öğrenciye “étudiant” diyorlar galiba, değil mi, ilkokul öğrencilerine, ilkokul, ortaokul, lise ama üniversite öğrencilerini biraz daha farklı anlama gelecek bir kelimeyle tanımlıyorlar.

Dolayısıyla, burada, bu kelimelere ne anlam yüklediğini her parti kendisi açıkça ifade ederse daha sağlıklı bir sonuca varabiliriz ve bu sonuçlar da daha kolay uzlaşma ve anlaşma noktasında bize ışık tutar.

Teşekkür ediyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, bir açıklık belki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bu 2’nci maddesine, Birinci Protokol 2’nci maddesine atıfta bulunuyor. Dediğiniz doğru tabii Faruk Bey, birinci cümlede sadece “eğitim” var ama maddenin geri kalan cümlelerinde “eğitim” ve “öğretim” birlikte kullanılıyor yani hem eğitim hem öğretim maddenin içinde var aslında. Bunu söyledikten sonra…

FARUK BAL (Konya) – Maddenin içinde var da bizim tekliflerimizde yok. CHP’nin teklifinde “öğrenim” diyor, MHP’nin teklifinde “öğrenim” diyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hepsi öğrenim.

FARUK BAL (Konya) – Adalet ve Kalkınma Partisinin…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Orada da öğrenim.

FARUK BAL (Konya) – BDP’nin teklifinde “öğrenim” diyor. Öğrenimden kastettiğimiz neyse bunu herkes açıklasın, öğretim midir, öğrenme hakkına tekabül eden bir kelime midir?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun Ahmet Bey.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; bizim Anayasa’mızda yani bizim anayasa geleneğimizde, 42’nci maddede sayılmış. Bir, özgürlük pozitif anlamıyla anayasada yer alır. Yoksun bırakılamaz, o özgürlüğün sonucu zaten. Yoksun bırakma, özgürlüğün özünü boşaltma veya sınırlama veya askıya alma anlamına gelir. Onunla ilgili özel bir madde koyacağız, 14’üncü maddenin karşılığı bir maddeyi koyacağız. Özgürlüğü diğer temel hak ve hürriyetlerde hangi formatı benimsemiş isek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde veya bizim 42’nci maddedeki şeye bakmaksızın aynen “Herkes, eğitim ve öğrenim hak ve hürriyetine sahiptir.” dememiz lazım. Pekiştirelim… Anayasalar pekiştirme edatıyla güçlendirilecek metinler değil. Bu hak sınırlanır mı, kötüye kullanılır mı, askıya alınır mı? O şey… Herkes, eğitim ve öğrenim hak ve özgürlüğüne sahiptir; bitti. Efendim, doğrusu bu, pozitif şey edeceğiz yani arkadaşlarla konuştum, hocayla da.

İki, negatifinde, yoksun bırakılamaz. Yani bu bir anayasa koyucu için zaittir. Ya, zaten özgürlükler ne zaman sınırlanacak, özgürlükler ne zaman askıya alınacak, alınabilecek mi, çekirdek özgürlük mü, değil mi genel sistematiğin sorunu. Onun için yani anayasa yazımında da tutarlı olmamız lazım diye düşünüyorum.

Faruk Bey tabii anlam yüklemesi yapıyor bilimsel gelişmelere uygun referanslarla. Bu gibi kavramlara işte gerekçelerde belli bir anlam yükleyebiliriz ama buna biz yeni anayasa hukukunda ve hukuk hermonotiğinde, yorumunda “belirsiz ortak kavramlar” diyoruz. Yarın anayasa uygulayıcısı, anayasa koyucunun gerekçesiyle hiçbir zaman bağlı değildir. Anayasaların da uzun ömürlü olması zaten böyle bir anlam yüklemelerinden yoksun kalan zamanı, aşkın zaman sorunlarını kucaklayan terminolojinin benimsenmesine bağlı. Temel hak ve özgürlük mü? Var. Ha, bunun anlamı ne? Eğer bir anayasa normu seviyesinde bir anlam yoğunlaşmasına varsak, konuşuruz, müzakere ederiz, metni yazabiliriz. Tabii gerekçede bunların hepsi ifade edilecek. Gerçi bugün, Hocamın sahası bu, ben tamamen misafir üye olarak sizleri dinliyorum. Ben ama sadece bir anayasada temel hak ve hürriyetin pozitif değerde yer almasını, Türkçenin pekiştirme edatlarının veya pekiştirme formatlarının bir anayasa konusu olmadığını düşünüyorum. O sorunu çözecek başka şeyler var.

Saygılar sunuyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sağ olun, teşekkür ediyoruz.

Buyurun efendim.

ATİLLA KART (Konya) - Şimdi, arkadaşlar, ben yine yöntem konusunda bir değerlendirme yapacağım.

Sayın Başkan, bence fıkra fıkra tartışmaya geçmeden evvel bir kere eğitim öğretim konusunda genel olarak düşüncelerimizi ifade edelim. O genel olarak düşüncelerimizi ifade ederken şimdi zaten temas ettiğimiz o temel kavramlara yani eğitimden ne anlıyoruz, öğrenimden ne anlıyoruz, öğretimden ne alıyoruz, ana dilini kullanma hakkı nedir, kültürel kimlik hakkı nedir, çift dilli eğitim nedir, resmî dil nedir vesair bütün bu kavramları da çok net olarak ifade etmek durumundayız. Aslında tartışmaların, ihtilafların büyük bir bölümü de o kavramları birini diğerinin içinde yedirerek, birini diğerinin içinde ithal ederek kargaşa yaratılıyor. Ondan sonra da belli bir noktaya varmamız, belli bir uzlaşma yakalamamız zor oluyor. O sebeple fıkra fıkra tartışmayı bırakmak yerine…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İlkesel…

ATİLLA KART (Konya - …bence önce bu eğitim öğrenim konusunda genel bakışımız nedir, düşüncemiz nedir, o konuyla ilgili kavramlar hakkındaki anlayışımız nedir, bunları ifade edelim, bunlar şekillensin. Ondan sonra madde üzerinde, fıkralar üzerinde tartışmamızı yapalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii böyle kuramsal bir tartışma yapmak mümkün elbette ama başka maddelerde yapmadığımız gibi burada yani tanım şeylerini koyamayız, tanım bölümü yapamayız. Bunları gerekçede ifade edebiliriz ama tabii, bu kuramsal şeyleri gerekçede ifade edebiliriz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Atilla Bey, genel değerlendirme yapacağız.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, Ahmet Bey’in söylediği doğrudur, hep pozitif bir şekilde ifade ettik bütün hak ve özgürlükleri. Burada, sözleşmede Birinci Protokol’ün 2’nci maddesindeki o menfi ifade -kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz- aslında şöyle yorumlandı hep: Eğer bir eğitim kurumu varsa hiç kimsenin o eğitim kurumuna girmesi önlenemez yani eğitim hakkı inkâr edilemez, o eğitim kurumuna girmesi hakkı inkâr edilemez; hep böyle anlaşıldı bu. Yani o menfi şeyin anlamı buydu.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Efendim, birinci cümleyle ilgili bir tercih meselesi, menfi olarak veya müspet olarak şey yaparız ama menfi olarak dediğimiz şey şu: Bir haktan yoksun bırakılamayacağını söylüyoruz hiç kimsenin. Hiç kimsenin o hakkı yok ise zaten yoksun bırakma diye bir olay olmaz yani o cümle herkesin o hakka sahip olduğunu da içeriyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İşte aynen o çünkü hak varsa reddedilemez.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Reddedilemez yani hak var ki kural olarak, ondan yoksun bırakılamaz diyoruz ama bunu otururuz, pozitif ifade ederiz, negatif ifade ederiz, orada konuşalım. Ancak Sayın Bal’ın söylediğini Sayın İyimaya farklı bir şekilde yorumladı bana göre. Biz, burada, anayasa hukuku bakımından, sonra burada yazdığımız metni uygulayıcıların nasıl uygulayacağından daha önce, burada biz bu metni yazmadan evvel, hepimiz bu kavramlarla ilgili ne murat ediyoruz, neyi kastediyoruz, onu bir bilelim ki aynı şeyleri kastediyor isek uzlaşma daha kolay olur, farklı şeyleri kastediyorsak acaba o farklı şeylerde bir yaklaşım sağlayabilir miyiz meselesidir. Yani ifade etmek istediğim husus bu.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Buyurun.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ben kavramsal bir açıklama yapmak istiyorum da Sayın Başkan.

Şimdi, bildiğiniz gibi, eğitim hürriyeti hakkı 82 Anayasası’nda “Sosyal haklar” bölümünde düzenlenmiş bulunmaktadır. Sanırım bu düşünceyle anayasa koyucu biraz sosyal hakların dilini kullanarak “Kimse, bu hak ve hürriyetten mahrum bırakılamaz.” demek suretiyle bunun devlet tarafından yerine getirilmesini zorunlu tutmak amacıyla böyle bir dil kullanmıştır.

Biz, şimdi yeni yazmış olduğumuz metinde bunu kişi hakları bölümüne almış bulunmaktayız. Dolayısıyla bu bölümde, CHP’nin teklifinde olduğu gibi “Eğitim ve öğrenim hak ve hürriyetine sahiptir.” denilmesi, kişi hakları sistematik ve literatürüne daha uygundur diyebiliriz. Dolayısıyla Sayın İyimaya’nın söylediği gibi de bu şekilde ifade etmek önceki yazım sistematiğimize de uygun düşer. Ancak bir de diğer husus var. Acaba birinci fıkrada “eğitim”in yanı sıra “öğrenim” denmiş olması, sonraki fıkralarda “öğretim” kelimesinin kullanılması arasında bir fark var mı, bunu anayasa koyucu bilinçli olarak mı yapmıştır? Bu son derece teknik bir kavramdır diye düşünüyorum. Şöyle: Kişi hakkı açısından baktığımızda yani hak ve hürriyet boyutundan baktığımızda buna “öğrenim hakkı” denilmektedir. Buna karşılık buna kurumsal açıdan baktığımızda, devletin yükümlülükleri açısından baktığımızda buna “öğretim” denilmektedir. Dolayısıyla da hak ve hürriyet olduğunu ve buna herkesin sahip olduğunu belirtirken “eğitim ve öğrenim hak ve hürriyeti” denilmesi anayasa literatürü bakımından daha doğrudur, hürriyet literatürü bakımından daha doğrudur ama sonraki maddelerde devlete yüklenecek yükümlülüklerde “öğretim” denilebilir çünkü orada artık devletin yükümlülüğünü ifade ediyoruz.

Benim açıklamam budur ve önerim de birinci fıkranın “Herkes, eğitim ve öğrenim hak ve hürriyetine sahiptir.” şeklinde olması. Daha sonra da zaten bakın AK PARTİ önerisinde bunun bütün vatandaşlar için zorunlu olduğu ve devlet okullarında da parasız olduğu vurgulanmış bulunuyor yani devletin yükümlülüğü de burada teyit edildiği için bu birinci fıkrada tekrar yoksun bırakılamazın ortaya çıkaracağı sakınca da giderilmiş olmaktadır. O hâlde CHP’nin birinci cümlesiyle ama hak ve hürriyet denmek şekliyle, önce “hak”, daha sonra “hürriyet”, arkasından da AK PARTİ’nin ikinci fıkrası sanırım üzerinde uzlaşılabilecek iki fıkradır. Onun dışındaki hususlar tabii tartışmaya açıktır yani başka partilerin önerileri.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Yavuz Hocanın önerisi acaba kabul edilebilir mi BDP tarafından mesela?

AYLA AKAT (Batman) – Tabii, burada CHP’nin ortaya koymuş olduğu iki madde… Biz “İkisini birlikte kullanabiliriz.” dedik ama Sayın Ahmet İyimaya’nın yapmış olduğu açıklamadan sonra, tamam, anayasa yazım tekniği içerisinde de değerlendirdiğimizde CHP’nin ilk fıkrasının yer alması açısından biz de bir sakınca görmüyoruz ama şu var ki işte CHP’nin ilk fıkrası AKP’nin de ikinci fıkrasından ibaret bir düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değil. Belki bu nedenledir ki Sayın Kart’ın ifade ettiği üzere, belki geneli üzerinde bir tartışma yürütüp daha sonrasında maddeler üzerinde bir tartışma yürütebiliriz, sonrasında geçebiliriz diye değerlendiriyoruz.

Diğer bir boyutu, gerçi Özgür Hanım…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, Yavuz Hocamın söylediği enteresan bir şey var yani eğitimle, öğrenim ile öğretim arasındaki fark, bireyin hakkıyla devletin yükümlülüğü arasındaki fark.

AYLA AKAT (Batman) – Devletin sorumluluğu açısından… Biz de öyle görüyoruz. Zaten buradaki temel kaygı ve tartışma da Sayın Bal’ın ifade ettiği yani toplumun genelinde ana dilde eğitim, ana dilinde eğitim üzerine yapılan tartışmalar var. Devlete bu zorunluluğu da yükler mi, bu sorumluluğu da yükler mi yüklemez mi açısından duyulan kaygıdır ifade edilen. O yüzden, bu kavramlardan ne kastedildiği ayrıntılı bir şekilde tartışılsın diye bir öneride bulunmuştur Sayın Bal. Biz de tam da bu noktadan tartışalım yani önemli madde tartışıyoruz, bu masaya otururken de, bu maddenin tartışmalarının nereye varabileceği, hangi konuları… Daha önce de tartıştığımız bir konu, ne kadar gerilebileceği ya da ne kadar yapıcı olabileceği noktasında bir öngörüye de sahibiz. O yüzden tartışmaya başlamak istiyoruz biz de. Hani geneli üzerinden bir tartışma yürütelim.

Şimdi, Türkiye’de mevcut tüm kurumlarda sonuçta eğitim ve öğretim devam ediyor. Yeni bir yıla da başladık. Bu konuda yine tabanımızın da, Türkiye’de belli bir kesimin de bizim dışımızda yani Kürtlerin dışında da ana dilinde eğitim talebi olduğu, bunlar gündeme geldi eğitim öğretim yılı başlaması itibarıyla ve sonuçta biz bu masanın etrafında bunu tartışıyoruz, bu hakkın verilmesi ya da kullanılmasının anayasal güvence altına alınmasını tartışıyoruz. O yüzden, sırtımızı ana dilde eğitime dönerek de tartışamayız. Kaldı ki BDP’nin de önerisinin ikinci fıkrasında direkt “Herkesin nitelikli ve ana dilinde eğitim ve öğrenim görmesini sağlamak devletin başta gelen ödevlerindendir.” diye bir belirleme var. Bunu da daha öncesinde tartıştığımız ve bu noktaya gelen, bizim de bu konuda komisyonun değerli üyelerine yapmak istediğimiz bir sunum var.

Bu konuda çok ciddi araştırmalar var, işin akademisyenlerinin, uzmanlarının yapmış olduğu çalışmalar var. Biz, bu masada ana dilde eğitim noktasında tartışmaların nasıl bir noktaya geldiğinin farkındayız ama yine Türkiye’de toplumsal barışın tesisi noktasında bu konuda atılacak adımın da ne kadar önemli olduğunun farkındayız. O nedenle, yapılan yani biz bu masada oturduğumuz süreç içerisinde yapılan ve bundan önce yapılan uzmanların yapmış olduğu çalışmalar, bu konuyla ilgili olan STK’ların yapmış olduğu çalışmalar, bunları da sizlerle paylaşmak istiyoruz ve önerilerimiz de var. Öncelikli olarak tabii ki bazı uzmanların burada dinlenmesini de tavsiye ediyoruz.

Son olarak, Eğitim-Sen, ana dilde eğitim noktasında tüzüğündeki hüküm nedeniyle almış olduğu cezayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürdü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm etti. Bu konuda belki konunun direkt muhatabı olması itibarıyla bu kurumdan birini dinleyebiliriz. Yine direkt konuyla ilgilenen akademisyenler var, bu konuda yaptıkları tez çalışmaları var, bunları dinleyebiliriz ve yine bunun artık sanatsal bir boyutu da açığa çıktı. Biz bu konuda yapılan sanatsal çalışmaları da ortak izleyebileceğimizi düşünüyoruz ve her şeyden önce ana dilde eğitimin toplumsal barışı, ana dilde eğitim talebinin toplumsal barışın gerçekleşmesi için bir vesile olan toplumlarda bu konudaki mücadele nasıl gelişti, nasıl kazanımlar elde edildi, toplumsal barış nasıl sağlandı? Biz bunu başta da önermiştik, bugün de gündemimize alabiliriz diye değerlendiriyoruz. Dünya örneklerine de bakabiliriz, yerinde inceleme de dâhil olmak üzere. Böyle de değerlendiriyoruz. Tabii bazı önerilerimiz olacak isim noktasında. Arkadaşlarımız sunacaklar bu isimleri.

Bizim şu aşamada… Toplantıya girmeden önce de belki bir tartışmanın konusu oldu. Sonuçta, belirttiğimiz gibi, o kadar çok Türkiye'nin gündemine girmiş bir konu ki insanlar bunun için yazdılar, çizdiler, sanatsal yapıtlar ortaya koydular. Biz de tartışmanın ilk boyutunda şunu ifade ettik: Çok politize olmuş bir kavram, resmî dil açısından, eğitim dili açısından çok politize olmuş ve Türkiye’de ön yargıların beslendiği, tarafların da oluştuğu bir kavram. “Nereden aşabiliriz?” sorusuna, ben bu masada oturan birisi olarak çocuk psikolojisi, pedagojik açıdan ele alabiliriz, bilimsel açıdan ele alabiliriz diye yaklaşmıştım ve çocuk hakları açısından değerlendirmenin bizim açımızdan da önemli olduğunu belirtmiştik.

Şimdi, tam da bu noktada çok bir film edasında izleyemeyeceğimiz ama daha çok belgesel, bir araştırma inceleme olarak ele alabileceğimiz bir yapıt da var. Bunun birer örneğini arkadaşlarımız sizlere dağıtacaklar. Muhtemeldir ki sadece bu grubun üyeleri yani biz masada oturarak bunu bu masanın izlemesini öneriyoruz ama aynı zamanda sizlerin birlikte izleyeceği, birlikte tartışacağı bir zemin olduğundan da kasıtla birer örneğini sizlere de vereceğiz. Sadece bu bir yapıttır. Buna benzer daha farklı yapıtlar da var, bunları da sunacağız ama konunun özüne inmeden yani eğitim dilini tartışırken konunun üstüne gitmeden ve özüne inmeden yapacağımız bir tartışmanın çok anlamlı olacağını düşünmüyoruz.

Sonuçta, biz başta da belirttik, bu masa bir uzlaşma masası. “Hiç uzlaşabileceğimiz bir konu bile değildir.” deyip üstünden atlayabileceğimiz bir şey değil. Tartışabilmeliyiz, belki bu tartışmalar sonrasında belki bir hak verebileceğimiz bir zemini de yakalama sürecimiz gelişebilir diye değerlendiriyoruz.

Bir diğer boyutu, şu an ana dilinde eğitim noktasında Türkiye’deki tartışmalar, evet, bir kamplaşmayı beraberinde getirmiştir. Eğer bu masadaki tartışmaların bir faydası olacaksa o kamplaşmayı belki yıkabilir. Biz inanıyoruz ki bugün Türkiye'nin herhangi bir köşesindeki bir vatandaşın, Türkiye'nin diğer bir köşesindeki ana dili Lazca, Arapça, Kürtçe olan bir vatandaşın kendi dilinde öğretim alıp almamasıyla ilgili bir problemi yoktur ama buna bizim siyaseten ikna olmak durumumuz söz konusudur. O yüzden, bu masadaki talebimiz de, ısrarımız da halkımızın bundan bir ayrıştırıcı değil, halkı bütünleştirecek bir unsur olmasından kaynaklıdır bu konuda sağlanayacak özgürlüğü. Bu nedenle değerlendirmemizi yaptık. Meral Hanım da katkı sunacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ayla Hanım’ın bıraktığı yerden yani biz, söyledi, öncelikle burada hem soruna şöyle soft başlayalım, gerilim olmadan, çocukların ana dilinde eğitim alamaması sebebiyle ilkokul 1’den itibaren neler yaşadıklarını, nasıl bir dram olduğunu birlikte izleyebileceğimizi düşünüyoruz. Yani bunları da sizlere hediye ettik. Evde de sonuçta izlenebilecek bir film. Orijinaldir, sakın şüphe duymayın yani böyle korsan falan da değil, bandrolü var yani.


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin