16 “(Ey Peygamber!)De ki;”Siz ey kâfirler!”


Önceki(vahiy)lerden bugüne ulaşan hakikatleri doğrulayan bu ilâhi kelâmı sana sapa- sağlam indiren O’dur,üstelik,Tevrat’ı ve İncil’i de O indirmiştir.”



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə22/32
tarix30.07.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63462
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   32
Önceki(vahiy)lerden bugüne ulaşan hakikatleri doğrulayan bu ilâhi kelâmı sana sapa- sağlam indiren O’dur,üstelik,Tevrat’ı ve İncil’i de O indirmiştir.”

“Geçmişte insanlığa yol gösterici olarak,yine hakkı bâtıldan kesin hatlarla ayıran

Mesajı da O indirmiştir.

Allah’ın mesajlarını inkâr eden kimselere gelince;Onlar için şiddetli bir azap

vardır.Zira Allah,üstün ve yüce olandır,insana yaptıkları(yanlışları)nın acısını tattırandır.”

“Yine O’dur sana İlâhi Kelâm’ı indiren.O’nun(veya Kur’an’ın) âyetlerinden bir

kısmının hükmü kesin ve nettir.(muhkem âyetler.)Bunlar İlâhi Kelâm’ın anasıdır.(temelidir.)

Gerisi de müteşabihlerden oluşmuştur.Kalplerinde yamukluk(hastalık/illet)bulunan kimseler,

fitne çıkarmak, ve tevil etmek amacıyla,onun müteşabih olan kısmının peşine düşerler.Oysa

onun gerçek te’vilini kimse bil(e)mez,yalnızca Allah(bilir.)Ve ilimde derinleşenler derler ki;

Biz ona inanırız,tümü Rabbimizin Katındandır.Derin kavrayış sahiplerinden başkası bu gerçe-

ği fark etmese de!”

Âl-i İmran(98);Âyet:2,3,4
Hz.Muhammed(AS)’e indirilen ve en doğru,en güvenilir,en sağlam bilgi olan

vahyin(hayatın ve varlığın) tükenmez kaynağı olan Allah’ın insanlığın dünya ve âhiret mutlu-

luğunu hedefleyen mesajlarını inkâr eden kimseler için,kendi kendilerine yaptıkları haksızlığı

(zulmü)öte dünyada karşılarına çıkmış olarak görecekleri hatırlatılması,ihtarı yapılmaktadır.

Vahyin(Kur’an’ın)âyetlerinin bir kısmının hükmü kesin ve net,bir kısmının yo-

rum gerektiren ve ancak kapsamlı ve çok boyutlu bir bilgi,diğer yönüyle taakkul,tedebbür,tezek-

kür ve tevakkuh başta olmak üzere derin ve geniş/yüksek ufuklu bir bakış açısı bir tefekkür ile

anlaşılabilen müteşabihlerdir.

*
“Kadınlara,oğullara,altın ve gümüş cinsinden yığılmış(biriktirilmiş)servetlere,

gözde ve nişan vurulmuş atlara,sürülere ve ekinlere tutkulu bir sevgi duymak insanoğluna

cazip kılındı.Bütün bunlar dünya hayatının geçici zevkleridir,fakat en güzel gelecek Allah

Katındadır.”

“(Ey Nebi!)De ki:”Size bütün bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?

Sorumluluk bilincine sahip olanlar için,Rableri Katında zemininden ırmaklar çağlayan

yerleşip kalacakları cennetler(ufuksuz,zamansız bahçeler)tertemiz eşler ve (hepsinden üstün

ve büyük olan)Allah rızası vardır.”

Allah kulları(nı)her haliyle görür.”

“Rabbimiz!Kuşkusuz biz iman ettik!Bizi bağışla,günahlarımızı da…Ve bizi

ateşin azabından koru!”diyenleri…”

“(Zorluklara)sabredenleri(katlananları),(imana)sadâkat gösterenleri,(Allah’a)

boyun eğenleri,(O’nun için)harcayanları,(günahlarından dolayı)seherlerde canı gönülden

yalvaranları…(da görür.)”

Âl-i İmran(98);Âyet:15,16,17.
Dünya malının geçiciliği,sonsuz(ebedi)hayatın dünyanın geçici zevklerinden

çok daha hayırlı olduğu vurgulanmakta,tercihini doğru ve yanlış yapanları Allah’ın gördüğü

ve zamanı geldiğinde herkes hakkında son hükmü Kendisinin vereceği hatırlatılmaktadır.

*
138

“Allah Katında tek(geçerli,doğru)din İslâm’dır.Daha önce kendilerime mesaj

(vahiy) gönderilenler(Yahudiler ve Hıristiyanlar v.d.),başka değil,yalnızca kıskançlık(ların)dan

dolayı,kendilerine gerçeğin işareti geldiği halde farklı görüşlere saptılar.Kim Allah’ın mesajla-

rını inkâr ederse,iyi bilsin ki Allah hesabı en seri biçimde görendir.”

“Şu halde,eğer seninle tartışırlarsa de ki:”Ben tüm varlığımla Allah’a teslim

oldum,bana uyanlar da…Daha önce kendilerine vahiy emanet edilmiş olanlara ve vahiyden bihaber olanlara:”Siz de(Allah’a)tüm varlığınızla teslim oldunuz mu?”diye sor!

Eğer teslim olurlarsa,işte o zaman doğru yolu bulmuş olurlar,yok eğer yüz çevirirlerse,sana

düşen(Ey Nebi!İlâhi mesajı)tebliğ etmektir.Zira Allah kulları(nı)her haliyle görür.”

“Allah’ın mesajlarını tanımayan,peygamberleri haksız yere öldüren ve insanlara

fedakâr olmayı öğütleyenlerin kanına girenleri,yürek yakan bir mahrumiyetle müjdele!”

“İşte dünyada ve âhirette yaptıkları iyiliklerin hayrını görmeyecek olan onlardır.

Onlara(dünyada da,âhirette de)yardım eden olmayacaktır.”

“Baksana şu kendilerine daha önce vahiyden pay verilenlere?Aralarını bulmak

için Allah’ın Kitabı’na çağırıldılar,fakat onlardan bir kısmı döneklik yaparak yüz çevirdiler.”

“İşte bu,onların:”Ateş bize birkaç günden fazla dokunmayacak!”demeleri

yüzündendir.Zira uydurmayı gelenek edindikleri şeyler onları inançlarından saptırmıştır.”

“Geleceğinde kuşku olmayan bir Gün(Kıyamet)onları bir araya topladığımızda,

herkesin yaptığının karşılığı hiç kimseye haksızlık yapılmaksızın eksiksiz olarak ödendiğinde,

bakalım (onların hâli)nasıl olacak?”

Âl-i İmran(98);Âyet:19,20,21,22,23,24,25.
Allah Katında tek geçerli dinin İslâm olduğu vurgulandıktan sonra,Hz.Peyg ber(AS)’in-ve diğer bütün peygamberlerin-insanlara(toplumlarına)tebliğ ettikleri dinin de,

kaynağının aynı olduğu,kıskançlık,gurur,kibir,cehalet yüzünden başka yollara bilerek/bilme-

yerek sapanların hesabını Allah’ın seri biçimde göreceği,tüm varlığıyla O’na teslim olmayanla-

rın doğru yolu bulamayacakları,mesajlarına yüz çevirenlerin(sırtını dönenlerin)dünyada da,ahirette (Yüce Yargılama’da)kaybedenlerden olacağı hatırlatılmaktadır.
*
“De ki:”Ey mutlak iktidar sahibi olan Allah’ım!Sen dilediğine iktidar verir,dile-

diğinden de iktidarı çeker alırsın,dilediğini aziz eder,dilediğini de zelil edersin.Senin Elindeki

mahza hayırdır.Elbette Sen(yalnız Sen)her şeye kadirsin.”(…gücü yetensin!)

“Geceyi uzatıp,gündüzü kısaltırsın,gündüzü uzatıp geceyi kısaltırsın!Ölüden

diriyi çıkarır,diriden de ölüyü çıkarırsın.Ve dilediğin kimseye hesapsız rızık verirsin.”

Âl-i İmran(98);Âyet:26,27.



En güzel dualar,kuşkusuz Allah(CC)’ın,Hz.Peygamber(AS) aracılığıyla öğrettiği

dualardır.Bu da onlardan biridir.Allah’ın sonsuz kudreti karşısında kulun acziyetini,teslimiye-

tini ifade etmektedir.
*
“Mü’minler mü’minleri bırakıp da kâfirleri(askeri)müttefik edinmesinler.Kim

böyle yaparsa,Allah’tan bütünüyle kopmuş olur.Ancak kendinizi onlara karşı korumak için

(bilinçli bir tercihse),o başka.Ne ki Allah,Kendisine karşı dikkatli olmanızı ihtar eder,çünkü

bütün yollar Allah’a çıkar.”
139

De ki:”İçinizdekileri saklasanız da,açıklasanız da Allah onu bilir.Zira göklerde ve yerde olanların hepsi O’na ayan(beyan)dır.Ve Allah,her şeye kadirdir.”(…gücü yetendir.)

“Her insan,yaptığı bütün iyilikleri de,kötülükleri de karşısında bulacağı O Gün’

ün kendisinden fersah,fersah uzak olmasını ister.Ne ki Allah,Kendisine karşı dikkatli olmanızı

ihtar eder.(hatırlatır.)Zira Allah’ın kullarına olan şefkati tariflere sığmaz.”

“(Ey Nebi!)De ki:”Eğer Allah’ı seviyorsanız beni izleyin ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın!Zira Allah çok bağışlayandır,eşsiz merhamet kaynağıdır.”

“De ki:”Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin!Yok eğer itaatten yüz çevirirseniz,iyi bilin ki Allah nankörleri sevmez.”

Âl-i İmran(98);Âyet:28,29,30,31,32.
Yukarıdaki çarpıcı âyetlerde;Allah(CC)’ı-gerçekten-sevmenin ölçüsünün Hz.Peygamber(AS)’i izlemek olduğu,günahların bağışlanmasının ancak böyle mümkün olaca- ğına dikkat çekilmektedir.

Peygamber(AS)’e itaat Allah(CC)’a itaat demektir ki,bu kulluğun en öncelikli

şartlarındandır.İtaatsizlik O’nun sonsuz nimetlerine karşı nankörlüktür.

Allah ve âhiret inancı ahlâki sorumluluğun temelidir.Bu temelden yoksun bir

ahlâk anlamını ve değerini yitirir.

Bu arada mü’minleri bırakıp da kâfirlerle askeri ittifak yapmanın sakıncaları

hatırlatıldıktan sonra,böyle bir durumda uygulanacak taktik de bildirilmektedir.
*
“(Ey Nebi!)Bütün bunlar,sana bildirdiğimiz mesajlardan ve hikmetli haberlerden- dir.

“(Şöyle ki;)Allah Katında İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir.Allah onu

toprak türün(bir madde)den yarattı,ardından ona “Ol!”dedi,o da oluş sürecine girdi.”

“İşte(bu)gerçek sana Rabbin tarafından bildirildi,öyleyse tereddüt edenlerden

olma!

“Sana gelen (bu)bilgiden sonra,bu konuda seninle tartışanlara de ki:”Gelin,

oğullarımızı ve oğullarınızı,kadınlarımızı ve kadınlarınızı,bizimkileri ve sizinkileri çağıralım,

sonra canı gönülden yalvaralım ve Allah’ın lânetinin yalan söyleyenler üzerine olmasını dile- yelim.”

“İşte budur işin hakikati,Allah’tan başka ilâh asla yoktur.Hiç kuşku yok ki Allah, evet yalnızca O’dur her işinde mükemmel,her hükmünde tam isabet sahibi olan.”

“Eğer yüz çevirirlerse,unutmasınlar ki Allah(akideyi)ifsat edenleri çok iyi bilir.”

“De ki:”Ey kitap ehli!Sizinle aramızda şu ortak ilkeye gelin:Allah’tan başkasına

kulluk etmeyeceğiz,O’ndan başka hiçbir şeye ilâhlık yakıştırmayacağız.Allah’ın yanı sıra başka birilerini (Hz.İsa,Hz.Üzeyr gibi)rabler olarak kabul etmeyeceğiz.Ve eğer yüz çevirirlerse o zaman deyiniz ki;”Şahid olun ki biz O’na(Tek İlâh olan Allah’a)teslim olduk.”

“Ey kitap ehli!Neden İbrahim hakkında tartışıp duruyorsunuz?Oysa ki Tevrat da, İncil de ondan sonra indirildi.Akletmiyor musunuz?”

“Hadi şu bildiğiniz şeylerde(konularda)tartıştınız,fakat bilmediğiniz şey hakkında

niçin tartışırsınız?Halbuki(doğru ve gerçeği)Allah bilir,fakat siz bilemezsiniz.”

“İbrahim ne Yahudi,ne de Hıristiyan’dı,fakat tam anlamıyla Hakka yönelmiş bir

müslüman(muvahhit)idi.Allah’a şirk koşanlardan da değildi.”

“Gerçekte İbrahim’e en yakın olanlar ona uyanlardır.Yani,işte bu Peygamber ve

iman edenlerdir.Şu da var ki Allah,inananların tümüne yakındır.”

Âl-i İmran(98);Âyet:58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68.

140

“Önceki vahiylerin takipçilerinden kimileri sizi aldatmak isterler,fakat onlar

kendilerinden başkasını aldatmış olmazlar,üstelik bunun farkına da varmazlar.”

“Ey önceki vahyin mensupları!Bizzat kendiniz şahit olup dururken Allah’ımn

mesajlarını neden inkâr ediyorsunuz?”

“Ey önceki vahyin mensupları!Niçin hakka bâtıl elbisesini giydirip de bildiğiniz halde hakikati gizliyorsunuz?”

“Önceki vahyin mensuplarından bir grup dedi ki:”İman edenlere indirilen vahye günün başında inandığınızı söyleyin,o günün sonunda inkâr edin,bu sayede belki(imanlarından)

dönerler.”(…ya da en azından şüpheye düşerler!)

“Fakat sizin dininize uymayan kimseye asla(yürekten)inanmayın!”

(Şu hakikati)ilân et:”Doğru rehberlik sadece Allah’ın rehberliğidir.Size verilenin

bir benzerinin başka birine verilmesi(zorunuza mı gitti),yoksa Rabbinizin Huzurunda aleyhiniz-

de delil getirirler diye mi(korkuyorsunuz)?”

Şunu da ekle:”Lûtuf ve ihsan Allah’ın Elindedir.Onu dilediğine bahşeder.Zira

Allah,(lutfunda)sınırsız olandır,her şeyi bilendir.”

“Dilediğine rahmetini bağışlar.Zaten Allah,muazzam lûtuf sahibidir.”

“Önceki vahyin mensuplarından öyleleri var(dır)ki,kendisine bir hazine emanet

etsen,(kuruşuna dokunmadan)iade eder,öyleleri de var(dır)ki,tek bir dinar emanet etsen,tepesine

dikilmedikçe sana geri vermez.Bu,onların;”Bizden olmayanlara yaptıklarımızdan dolayı bir şey

lazım gelmez!”şeklindeki iddiaları yüzündendir.Fakat onlar bile,bile Allah hakkında yalan söy-

lüyorlar.”

“Bilâkis,kim taahhütlerine sadık kalır ve sorumluluk bilinci taşırsa,iyi bilsin ki,

Allah,sorumluluk bilinciyle hareket edenleri sever.”

“Allah’a karşı taahhütlerini ve yeminlerini(fıtrat sözleşmesini)az bir pahaya

(değersiz dünyevi çıkarlar uğruna)satanlar var ya,onların âhirette payı olmayacak,Allah onlarla

konuşmayacak,Kıyamet Günü Allah onların yüzüne bakmayacak ve arındırmayacak onları. Nihayet onları acıklı bir azap bekleyecek.”

“Yine onlardan öylesi vardır ki,Kitap’tan olmadığı hâlde,0na ait olduğunu sanası-

nız diye dillerini eğip bükerek Kitabı çarpıtırlar ve o(çarpıttıkları pasajlar)Allah Katından olma-

dığı halde,”Bu Allah Katındandır!”derler.Sonuçta onlar,bile,bile Allah’a iftira etmiş olurlar.”

“Allah’ın kendisine vahiy,hüküm ve peygamberlik verdiği hiç kimsenin,bunun

ardı sıra toplum(un)a:”Allah’ın peşi sıra bana da kulluk edin!”demesi düşünülemez.Aksine,

“İlâhi kelâmı derinliğine öğrenip,onu başkalarına da öğreterek Râbbanî şahsiyetler olun!”der.”

“Yine o,(Allah’ın peygamberlik verdiği kimse)melekleri ve peygamberleri rabler

edinmenizi emretmez.Siz Allah’a kayıtsız şartsız teslim olduktan sonra,o size inkârı emreder mi

hiç?”(Varsayın ki etse bile,siz ona uymazsınız!)

“Allah,peygamberler(aracılığıyla kitap ehli)nden;”Eğer vahiyden ve hikmetten

size bir pay verdikten sonra,size hakikatten yanınızda kalanı tasdik eden bir elçi gelirse,kesinlikle

ğı zaman sordu:”İşte bu şarta dayalı ahdimi alıp kabul ettiniz mi?”

“Kabul ve tasdik ettik!”diye cevap verdiler.

Allah buyurdu:”O halde şahid olun!Ben de sizinle birlikte şahitler arasında ola-

cağım!”

“O halde kim bundan sonra yüz çevirirse,işte onlar yoldan çıkmış olanların ta

kendileridir.”

“Yoksa onlar,Allah’ın dininden gayrı(bir inanç sistemi)mi arıyorlar?Oysa ki,

bütün göktekiler ve yerdekiler ister,istemez O’na teslim oldular.Çünkü hepsi(sonunda)O’na

varacaklar.”

Âl-i İmran(98);Âyet:69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83.

141

“De ki:”Allah’a,bize indirilene,İbrahim’e,İsmail’e,İshak’a,Yakub’a ve onun(onla-

rın)nesil(ler)inden gelenlere indirilene,Rablerinden Musa’ya,İsa’ya ve (diğer)tüm peygamberlere

bahşedilen(ler)e inanırız,onlar arasından hiç birini ayırt etmeyiz ve biz yalnız O’na teslim olu- ruz.”

“Her kim kendisine Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyet yolundan(Müslümanlık- tan)başka bir din ararsa,bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir.Üstelik o,âhirette de kay- bedenlerden olacaktır.”

“İman ettikten,Elçi’nin hak olduğuna şahit olduktan,kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra inkâra sapan bir toplumu Allah nasıl muvaffak eder?Çünkü Allah,zul- me gömülen bir topluma rehberliğini asla bahşetmez.”

Tevrat indirilmeden önce İsrâil(oğullarının)kendisine haram kıldığı şeyler dışında bütün yiyecekler İsrâiloğullarına helâl idi.De ki:”Hadi,eğer sözünüzün eriyseniz,getirin

Tevratı da onu gösterin!”

“Ve her kim bundan böyle Allah’a iftira atarsa,işte kendilerine zulmedenler onlar- dır.”

“De ki:”Allah haklıdır!Şu halde,yalnız Hakka yönelen ve (asla)müşriklerden de

olmayan İbrahim’in inanç sistemine uyun!”

“De ki:”Ey önceki vahyin takipçileri!Allah yaptıklarınıza şahit olu dururken,niçin

Allah’ın âyetlerini reddediyorsunuz?”

“De ki:”En önceki vahyin takipçileri!Doğru olduğuna bizzat şahit olduğunuz hâlde,onu eğri göstermeye çalışarak,iman edenleri niçin Allah yolundan döndürmeye(alıkoyma-

ya)çabalıyorsunuz?Ama Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir.”

“Siz ey(bu vahye/Kur’an’a)iman edenler!Kendilerine kitap verilenlerden bir fır- kaya uyarsanız,sizi imanınızdan sonra yeniden inkâra döndürürler.”

“(Onlar böyle yapabilirler),ama siz nasıl olur da Allah’ın âyetleri size okunup dururken ve O’nun elçisi aranızdayken(ki O her zaman ruhaniyetiyle aramızdadır)inkâra

yeltenebilirsiniz?Ne var ki Allah’a sımsıkı yapışan,dosdoğru bir yola yöneltilmiş demektir.”

“Ey(bu vahye)iman edenler!(Peygamber ümmeti!)Allah’a karşı sorumluğunuzun gereğini hakkıyla yerine getirin!Ve(Allah’a)tam teslim olmadan can verecekseniz,sakın ölme-

yin!”(Ne yapın,yapın Müslüman olarak ölmeye bakın!)

“Hep birlikte Allah’ın İpi’ne (Kur’an’a)sımsıkı sarılın ve birbirinizden ayrılma-k yın!Ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın!Hani siz birbirinize düşmanken,kalplerinizin

arasını uzlaştırdı da,O’nun lûtfu sayesinde kardeşler oldunuz;ve siz ateşten bir çukurun kena-

rındaydınız da,sizi oradan kurtardı!İşte Allah,size bu şekilde mesajlarını açıklar ki,doğruyu

bulasınız.”

“Öyleyse sizler,hayra çağıran,meşru ve iyi olanı öneren(imrendiren)kötü ve

yanlış olandan sakındıran(ümmet olmanın gereğini yapan)bir ümmet olun!İşte onlardır ebedi

saadete erecek olanlar…”

“Kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra parçalanıp birbirine

düşen kimseler(toplumlar)gibi olmayın!İşte bunlar için korkunç bir azap vardır.”

“Bazı yüzlerin ağarıp,bazı yüzlerin karardığı O Gün’de,yüzü kara çıkanlara

(denilecek ki):”İmana erdikten sonra inkâra saptınız ha!O hâlde,inkârınızdan dolayı tadın

azabı!”

“Fakat yüzü ağaranlar Allah’ın rahmetine dalacaklar;onlar rahmette ebediyen

kalacaklar.”

Bütün bunlar Allah’ın mesajlarıdır.Bunları belli bir amaç uğruna sana bildiri-

yoruz;zira Allah hiçbir varlığın haksızlığa uğramasını dilemez.”

Âl-i İmran(98);Âyet:84,85,86,93,94,95,98,99,100,101,102,103,104,105,106,107,108
142

58.âyetten başlayan108.âyete kadar devam eden pasajlarda Hz.Peygamber(AS)ve

Müslümanların içinde bulundukları toplumun sosyo-kültürel,sosyo-ekonomik,sosyo-psikolojik

yapısına atıflarda bulunarak,daha önce vahiy indirilmiş olan Yahudiler ve Hıristiyanların yanı

sıra diğer inançlardaki gruplarla olan münasebetlerini düzenleyici ilkeler getirilmekte,İslâm’dan

başka bir inanç sisteminin Allah Katında bir değer ve önem taşımadığı vurgulanmakta,bunun

dışında kalmakta ısrar edenlerin de dünya ve âhirette kurtuluşa ermeleri için,ona katılmaları

gerektiği,başta Hz.Peygamber(AS) olmak üzere onları kurtuluşa davet etmenin her müslümanın

görevi olduğu,Hz.İsa ve Hz.Üzeyr gibi peygamberleri ilâhlaştırmanın yanlış ve sapkın bir düşün-

ce ve davranış olduğu,yerlerin göklerin Tek İlâhı Allah’tan başkasına tapmanın insan onuruna

yakışmadığı,böyle davrananların dünyalarını da âhiretlerini de karartacakları,kendilerine haki-

katin apaçık belgeleri(vahiy)geldikten sonra halâ inkârda ısrar eden toplumlara Allah’ın rehber-

lik etmeyeceği vurgulanmakta,gerekli ilâhi uyarı(lar)-müslümanlığı gereğince özümsemeyen ve

hayatına uygulamayan,ümmet,vahdet bilincine ulaşamayan Müslümanlara da-yapılmaktadır.
*
Ve yine Müslüman ümmetin özelliklerini ve görevlerini dillendiren,inançsızlar

karşısında takınacakları tutum ve tavrı belirleyen şu âyetler;
“Siz insanlık adına çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.İyi ve doğru olanı teklif eder,

kötü ve yanlış olandan sakındırırsınız;zira Allah’a güvenip,inanırsınız.Eğer kitap ehli de güve-

nip inansaydı,haklarında hayırlı olurdu.Onlardan(Allah’a)güvenip inananlar varsa da,çoğunlu-

ğu yoldan çıkmıştır.”

“Onlar size,geçici eziyet vermenin dışında,kalıcı hiçbir zarar veremezler;sizinle

savaşacak olsalar,arkalarını dönüp kaçarlar.Sonra onlara yardım da ulaşmaz.”

(Çağımızda Müslümanların gayrimüslimler karşısındaki ezikliği,yenilmişliği

bu âyetler ışığında değerlendirilmelidir.)

Ancak;şu da bir gerçektir ki;
“Onlar Allah’a ve insanlığa karşı taahhütlerine yapışmadıkları sürece,nerede

olurlarsa olsunlar zillete mahkûmdurlar.Zira Allah’ın gazabına uğramış,üzerlerine zillet ve

miskinlik damgası vurulmuştur.Bütün bunların nedeni,Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve

peygamberlerini haksız yere öldürmeleridir.Bunlarsa(bu eylemleri),isyankâr olmaları ve ısrarla

taşkınlıkta bulunmaları yüzündendir.”

“(Fakat yine de)onların hepsi bir değildir.Önceki vahyin takipçilerinden,gece

boyunca Allah’ın âyetlerini okuyup secdeye kapanan onurlu bir topluluk da vardır.”

“Onlar Allah’a ve âhiret gününe inanırlar;iyi ve doğru olanı teklif eder,kötü ve

yanlış olandan sakındırırlar ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar.İşte bunlar aktif iyi olan-

lardır.”

“Onların yaptığı hiçbir iyilik zayi olmayacaktır.Çünkü Allah sorumlu davrananla-

rı çok iyi bilir.”

“Küfre saplananlara gelince;Onları ne malları ne de çocukları Allah’a karşı koru-

yabilir.İşte onlar ateş yaranıdır,onlar orada ebedi kalıcıdır.”

“Onların bu dünya hayatı için harcadıkları,kendi kendilerine zulmeden bir toplu-

mun ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir kasırgaya benzer.Onlara zulme-

den Allah değildir,asıl onlar kendi kendilerine zulmetmektedir.”

Âl-i İmran(98);Âyet:110,111,112,113,114,115,116,117.
Ve iman edenlere yapılan ilâhi uyarılar,verilen öğütler;




143

“Siz ey iman edenler!Sizden olmayanları sırdaş edinip içinize almayınız.Onlar

size zarar vermek için hiçbir çabadan geri durmazlar;dahası sizi zora sokan her şey hoşlarına gider.Kinleri ağızlarından taşmaktadır;kalplerinde sakladıkları ise daha beter!Biz(buna ilişkin)

işaretleri sizin için(işte böyle)açık ve anlaşılır kıldık;tabi ki eğer aklınızı kullanırsanız.”

“Hadi siz onları sevip,bağrınıza bastınız,ama onlar,(kendilerine indirilen de dahil)

vahyin tümüne inandığınız halde,sizi sevmezler.Ve sizinle karşılaştıklarında:”Biz de inandık!”

derler,fakat yalnız kalınca size olan kinlerinden dolayı parmaklarına diş geçirirler.(Tırnaklarını

yerler!)De ki:”Kininizle geberin!”Allah,göğüslerin en mahrem sırlarını bilendir.”

“Eğer siz bir iyiliğe ulaşırsanız buna üzülüverirler,yok eğer başınıza bir kötülük

gelirse,buna da sevinirler.Ama eğer zorluklara direnir ve sorumluluk bilincini kuşanırsanız,

onların tuzakları size hiçbir zarar veremez.Zira Allah,yaptıkları her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.”

Âl-i İmran(98);Âyet:118,119,120.
Bizler Müslümanlar olarak gayrimüslimlerle olan münasebetlerimizi bu âyetle-

rin çarpıcı ifadelerle dile getirdiği gerçekler doğrultusunda düzenlemeliyiz,değerlendirmeliyiz.



*

Ve işte İslâm-ve insanlık-tarihinin en önemli savaşlarından,dönüm noktaların- dan,ancak sonucu itibariyle hüzün verici olan Uhud Savaşı’nın ilâhi kelâmla anlatımı;
“Hani,sabahleyin mü’minleri savaş düzenine sokmak için evinden çıkmıştın.

Allah da tarifsiz bir biçimde her şeyi duyuyordu,her şeyi biliyordu.”

“İçinizdeki iki grubun-Allah onların velisi olduğu hâlde-paniğe kapıldığını da

(biliyordu.).Artık mü’minler yalnız Allah’a güvenmeliler.”

“Nitekim siz oldukça zayıf bir haldeyken,Allah size Bedir’de yardım etmişti.O

hâlde,Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki,şükredenlerden olasınız!”

“Hani sen(Ey Nebi!)inananlara demiştin ki:”Gönderilmiş üç bin melekle

Rabbinizin imdadınıza yetişecek olması sizin için yeterli değil mi?”

“Kesinlikle evet!Ama siz zorluklara direnir ve sorumluluk bilincini kuşanırsanız,

düşman size ansızın saldırdığında,Rabbiniz size anlı,şanlı beş bin melekle yardım edecektir.”

“Allah bunu,sadece size bir müjde olsun ve gönlünüz onunla ferahlasın diye

(vaad)etti.Zira(zafer garantili)yardım,yalnızca her işinde mükemmel olan,her hükmünde tam

isabet kaydeden Allah Katından gelir ki,küfre saplanan kimselerden bir kısmını mahvetsin ya da

alçaltsın,sonunda umutsuzluğa kapılarak geri çekilsinler.”

“İlâhi emrin gerçekleşmesine dair(Ey Nebi!) senin elinde hiçbir yetki yoktur.Dola-

yısıyla onları(münkirleri)cezalandırmaya karar vermek de(sana düşmez);çünkü onlar zalimlerin

ta kendileridir.”

“Oysa,göklerdeki ve yeryüzündeki her şey Allah’a aittir,dilediğini bağışlar,diledi-

ğini cezalandırır;fakat Allah’ın affı da,rahmeti de tarifsizdir.”

“Siz ey iman edenler!Faizi kat,kat arttırarak boğazınıza geçirmeyin!Sorumluluk

bilincini kuşanın ki,mutluluğa eresiniz!

(Uhud ile ilgili pasajlar arasında faizle ilgili ayetin işi ne?sorusunun cevabı;Okçu-

ların yerlerini terk etmesindeki en önemli amil faiz yemeleri ve dünya malına olan düşkünlüktü.)

“Bir de inkâr edenler için hazırlanmış olan ateşten sakının!”

“Allah’a ve Elçisi’ne de tabi olun ki,rahmete mazhar olasınız!”

“Rabbinizin mağfiretine ermek ve muttakiler için hazırlanmış,gökler ve yeryüzü

genişliğinde olan cenneti kazanmak için birbirinizle(iyilikte,güzellikte,doğrulukta)yarışın!”

(Yahudilerle faiz geliri yarıştırmak yerine cenneti kazanma yarışına girin!)

Âl-i İmran(98);Âyet:121,122,123,14,125,126,127,128,129,130,131,132,133.




144

Mü’minlerin nelerde yarışacağı ve alacakları sonuçları da sonraki âyetler gözler

önüne sermektedir:



“Onlar ki,bollukta da,darlıkta da infak ederler,öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanların hatalarını bağışlarlar;zira Allah,iyilik edenleri sever.”

“Yine onlar,utanç verici bir iş yaptıkları ya da kendi kendilerine bir kötülük ettik- leri zaman,Allah’ı(n her şeyi görüp bildiğini)hatırlayıp,hemen günahları için istiğfar ederler;zira Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir ki?Üstelik onlar,yaptıkları kötülük üzerinde bile,

bile ısrar da etmezler.”

“İşte bunların ödülü,Rablerinden bir mağfiret ve orada yerleşip kalacakları zemi-

ninden ırmaklar çağlayan cennet olacaktır.Çalışıp çabalayanlar için ne muhteşem bir ödüldür bu.”

“Sizden önce de nice hayat tarzları gelip geçti.Öyleyse gezin yeryüzünü ve hakikati yalanlayanlarının sonlarının nasıl olduğunu görün!”

“Bu,(vahiyle bildirilen ibretli örnekler)insanlığa iletilmiş tarifsiz bir bildiridir ve sorumluluk bilincini yüklenenler için de bir rehber ve öğüttür.”

“Öyleyse ne yılgınlığa kapılın ne de üzülün!Eğer gerçekten inanıyorsanız,insan- ların en üstünü mutlaka siz olursunuz.”

Bu âyetin 70 Uhud şehidinin ardından indiği hatırlandığında;(Kurban vermek

kaybetmek değil,kazanmaktır.Zira şahadet ölmek değil,yaşamaktır.Ama eğer üstün değilseniz imanınızı gözden geçirmelisiniz,çünkü onda bir problem olma ihtimali yüksektir,kesindir.)gerçe- ğiyle karşı karşıya gelmemiz kaçınılmazdır.

“Eğer size bir zarar dokunduysa,elbet benzer bir zarar(başka)insanlara da dokun-

du.Zira o(iyi ve kötü)dönemleri Biz insanlar arasında döndürür dururuz ki,Allah iman eden

kimseleri seçip ayırsın ve sizden hakikate şahit olanları tesbit etsin;çünkü Allah zalimleri sev-

mez.”

“Yine Allah,iman edenleri arındırıp üste çıkarsın ve inkârcıları da mahvetsin!”

“Ya,yoksa siz,Allah cihad edenleri ve (yolunda)direnenleri seçip ayırmadan

cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?”

“Nitekim siz,ölümle yüz yüze gelmeden önce(Allah yolunda)can vermeyi arzuluyordunuz,işte şimdi(savaş sebebiyle)onu gördüğünüz hâlde seyirci kalan da(yine)siz

oluyorsunuz”

Âl-i İmran(98);Âyet:134,135,136,137,138,139,140,141,142,143.
İyi ile kötüyü birbirine karıştırmak,haklı ile haksızı bir tutmak zulümdür,adaletsiz-

liktir.Bu zulmü Allah ne işler,ne de işleyeni sever.Bu pasajların ana teması olan Uhud Savaşı

bir hak eleğiydi,terazisiydi.Bu elekte insan elendi,bu terazide iman tartıldı.Sözün gücüne kulak

verenlerle(güvenenlerle),gücün sözüne kulak verenler(güvenenler)seçilip ayrıldılar.Daha

önce kazananlar bir de kayıpla sınandılar,sarsıldılar.Medine İslâm Cemaati üzerinden ideal

bir toplum modeli inşa eden Âlemlerin Rabbi,onları Bedir baharının ardından,Uhud yazıyla

sınadı,sarstı.Sınavın amacı belliydi:Kaybın faturasını kime kesecekler?Allah’a mı,yoksa

kendilerine mi?Allah vahiyle onlara-ve bütün zamanlara mekânlara-olayı nasıl okumaları

gerektiğini de öğretiyordu:”Bu neden böyle oldu?”diye soruyorsunuz,öyle mi?De ki:”Sizin

kendi yüzünüzden!”(Âl-i İmran(98);Â:165)

Sözün özü:Sadece başarıyı kazanç bilen(kabul eden)değil,yaşadığı kayıptan

dolayı kazandığı tecrübeyi de kazanç hanesine yazan hayatın(bilgeliğin)sırrına ermiş demektir.

Böylece iyi kötüden,temiz kirliden ayrılacak,birey ve toplum arınacak,fıtratına

dönecek,barışın,kardeşliğin,sevginin,adaletin,hoşgörünün,dayanışmanın egemen olduğu güzel

bir düzen kurulmuş olacaktır.




145

“Muhammed,yalnızca(aranızdan seçilmiş sizin gibi insan olan)bir elçidir;ondan

önce de elçiler gelip,geçmiştir.O hâlde o ölür,ya da öldürülürse,(ey Müslümanlar)topuklarınız

üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz?Fakat kim topukları üzerinde gerisin geriye dönerse,

iyi bilsin ki Allah’a hiçbir zarar veremez;halbuki Allah,şükredenlerin karşılığını verecektir.”

Âl-i İmran(98);Âyet:144
Resuller ölebilir ama risalet ölmez,kesilmez.Onların tebliğ ettiği ilâhi mesaj

vefatlarından sonra varisleri olan gerçek alimler(elçilerin elçileri)tarafından insanlara ulaş-

tırılmaya devam edilir.

Âyet,Uhud günü Mus’ab’ı Rasulallah zannıyla öldüren İbn Kamie’nin;”Muham-

med öldü!”narası üzerine çözülen saflar münasebetiyle inmiştir.
*
“Siz ey iman edenler!Eğer küfre saplananlara uyarsanız,sizi ökçelerinizin

üzerinde gerisin geri döndürürler,asıl işte o zaman büsbütün kaybedenlerden olursunuz!”

“Hayır!Sizin Mevlânız yalnızca Allah’tır,O’dur yardıma koşanların en

hayırlısı.”

Âl-i İmran(98);Âyet:149,150.
Müslümanlara çok önemli bir şey hatırlatılmaktadır.Özellikle Hz.Peygamber(AS)’ in vefatından sonra takınmaları gereken tavrın ne olacağı ve yardımın yalnızca Allah’tan isten- mesi gerçeği.
*
“Ve doğrusu Allah size verdiği sözü tuttu;hatırlayın ki O’nun izni sayesinde(düş-

manın,ya da savaşın ağır sonuçlarının)köklerini kazıyordunuz;ne ki arzuladığınız zaferi Allah size gösterdikten sonra gevşeyip(Peygamber’in)emri(talimatı)konusunda tartıştınız ve itaatsizlik ettiniz.İçinizde dünyaya(dünya malına,alayişine)özlem duyanlar olduğu gibi,âhirete özlem

duyanlar da vardı.Bunun üzerine Allah,sizi sınamak için düşmanlarınız yenmenize mani oldu.

Fakat O,(şimdi sizi)bağışladı;zaten Allah inananlara karşı çok lütufkârdır.”

“O zaman siz,kimseye bakmadan tepelere doğru kaçışıyor,Peygamber de arkanız-

dan size sesleniyordu.(Medine’ye kadar kaçanlar vardı.Hz.Peygamber(AS)’in etrafındakilerin

sayısı bir ara sekiz kişiye kadar düşmüştü.)İşte bu yüzden(Peygamber’in)elemine(üzüntüsüne)

karşılık,(Allah) size öyle bir elem verdi ki,ne kaçırdığınız fırsata,ne de başınıza gelene üzülmeye fırsatınız olmadı.Zira Allah,yaptıklarınızdan tümüyle haberdardı.”

“Sonra(Allah)bu elemin ardından size bir güven hissi,bir kısmınızı çepeçevre

kuşatan bir dinginlik(sekinet)bahşetti.Diğer bir kısmınız ise canlarının derdine düşmüşlerdi.

Allah hakkında haddini bilmezlik(cahiliyye)çağına özgü,yanlış tasavvurlara kapıldılar.

Diyorlardı ki:”Bizim,mutlak hükümranlıkta bir karar yetkimiz var da(kullanmadık mı)sanki?”

De ki:”Bütün yetki yalnızca Allah’a aittir.”Onlar ise içlerinde gizleyip sana gös-

termedikleri gerçek duygularını(şöyle)dile getiriyorlardı:”Eğer karar yetkisi bizde olsaydı,

burada,bu kadar ölü vermezdik.”De ki:”Evlerinizde kalmış olsaydınız dahi,ölümü mukadder

olanlarınızı,o ölüm,elbet yataklarına kadar kovalardı.”

Bu da,Allah’ın göğüslerinizde olan her bir şeyi sınaması ve kalplerinizde olanları

arıtıp damıtması içindir;zira Allah kalplerin içini bilir.”

Âl-i İmran(98);Âyet:152,153,154.



146

“İki ordunun karşılaştığı gün,içinizden kaçanlara gelince;birtakım(yanlış)

eylemleri sebebiyle şeytan onların ayağını kaydırdı.Fakat(şimdi)Allah onların günahlarını sildi.

Çünkü Allah,tarifsiz bir bağışlayandır,acele cezalandırmayandır.”

“Siz ey iman edenler!İnkâra saplanıp da,yeryüzünde sefere çıkan ya da gazaya

katılan kardeşleri için;”Bizimle kalmış olsalardı,ölmeyecekler ya da öldürülmeyeceklerdi!”

diyenler gibi olmayın!Zira Allah bunu,onların içine bir yürek yarası yapacaktır.Çünkü hayatı

ve ölümü yaratan Allah’tır.Ve Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.”

“Ve eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz,Allah’tan gelecek rahmet ve

mağfiret,onların yığabilecekleri tüm dünyalıklardan daha hayırlıdır.Zira ölseniz de,öldürül-

seniz de,sonunda Allah Katında toplanacaksınız.”

“(Ey Nebi!)Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın.Ama

eğer onlara karşı katı yürekli davransaydın(olsaydın),kesinlikle senden uzaklaşırlardı.Şu halde

onları(senin talimatına uymadıkları için)affet,affedilmeleri için dua et ve yönetim işinde istişa-

re(ye devam)et!Artık kararını verdiğin zaman da,Allah’a güven!Çünkü Allah,Kendisine güve-

nenleri sever.”

“Allah size yardım ederse,sizi artık hiç kimse yenemez.Ama sizi terk ederse,ondan

sonra kim yardım eder size?Şu halde mü’minler(O’nun yardımını istiyorlarsa)yalızca Allah’a

güvensinler.”

“Bir peygamberin hile yapması(asla)düşünülemez!(Ya da bir peygambere ihanet

edilmesi olacak şey değildir!)Zira kim hile yaparsa(ya da ihanet ederse),Kıyamet Günü hilesi

(fiili)açığa çıkarılacaktır.Sonunda herkes yaptıklarının karşılığını eksiksiz alacak ve hiç kimseye

haksızlık edilmeyecektir.”

“Öyleyse,Allah’ın rızasını gözeten kişiyle,Allah’ın hışmına uğrayan ve varacağı yer Cehennem olan kişi bir olur mu?Orası ne kötü bir duraktır!”

“Onlar Allah Katında farklı konumlara sahiptir.Zira Allah(onların ve herkesin)

yaptıkları her şeyi görmektedir.”

“Doğrusu Allah,âyetlerini onlara okumak,onları arındırmak,ilâhi kelâmı ve

hikmeti onlara öğretmek için içlerinden bir elçi çıkararak mü’minlere ihsanda bulunmuştur.

Oysa ki daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı.”

“Onları iki kat musibete uğrattıktan hemen sonra,o musibet sizin de başınıza

gelince;”Bu başımıza nereden geldi?”diye soruyorsunuz,öyle mi?De ki:”Sizin kendi(hatanız)

yüzün(üz)den!”,(Yahudilerle faiz yarışı ve dünya malına aşırı düşkünlük.)

Hiç kuşku yok ki Allah,dilediği her şeyi yapmaya kadirdir.”

“İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler Allah’ın izni(ve iradesi)sonu-

cunda gerçekleşmişti.Bu da(Allah’ın)mü’minleri belirlemesi içindi.”

“Yine ikiyüzlülük yapıp da,kendilerine:”Gelin,Allah yolunda savaşın!”,dahası;

“Kendinizi savunun!”denildiğinde,”Eğer savaş(çıkacağın)ı bilseydik,kesinlikle arkanızdan

gelirdik!” diye cevap verenleri belirlemek içindi.Onlar o gün,kalplerinde olmayanı ağızlarıyla

söyleyerek inkâra imandan daha çok yaklaştılar.Oysa ki Allah,onların gizledikleri şeyi çok iyi

biliyordu.”

“Kendileri evlerinde oturdukları halde,kardeşleri hakkında şöyle dediklerini;

“Eğer bize uysalardı(savaşa gitmeyip,evde otursalardı)öldürülmüş olmayacaklardı!”

De ki:”Hadi eğer sözünüzün arkasında duruyorsanız,başınızdan savın bakalım

ölümü?”

“Ve Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın!Aksine onlar diridirler,rızıkları

Rableri Katındadır.”

Âl-i İmran(98);Âyet:155,156,157,158,159,160,161,162,163,164,165,166,167,

168,169.

147

“Onlar Allah’ın lütfundan kendilerine bağışladığıyla kıvanç duyarlar.Arkadan

gelip de henüz kendilerine kavuşmamış olanlara,geleceğe ilişkin kaygı ve geçmişe ilişkin üzüntü

duymayacaklarını müjdesini vermekten haz alırlar.”

“Onlar,(şehidler)Allah’ın nimeti ve keremiyle,Allah’ın mü’minlere ait ecri zayi

etmeyeceğini müjdelemeye can atarlar.”

Onlar ki,kendilerine dokunan zarardan sonra,Allah’ın ve Elçisi’nin(düşmanı takip

etme)çağrısına uydular.Bunlardan iyilikte sebat gösterenleri ve sorumluluk bilincini kuşananları

(âhirette)muazzam bir karşılık(ödül)beklemektedir.”

“(Yine)Onlar ki,malum insanlar kendilerine:”Bakın,düşmanlarınız size saldırmak

üzere toplandı,onlardan korkun!”demişlerdi de,işte bu(tehdit)onların imanını(şevkini)arttırmış ve

şöyle cevap vermişlerdi:”Allah bize yeter,O ne güzel vekildir!”

“Onlar,(Uhud kahramanları)Allah’ın nimeti ve lütfu sayesinde kendilerine hiçbir

zarar dokunmadan(düşmanı takipten)geri döndüler.Zira onlar,(yalnızca)Allah’ın rızasına talip-

tiler.Zira Allah sınırsız lütuf sahibidir.”(Onlar bunun farkındaydılar.)

“Başkası değil,işte o şeytandır kendi dostlarıyla(sizi)korkutan.O halde onlardan

korkmayın,sadece Benden korkun,gerçekten inanıyorsanız eğer.”

“(Ey Nebi!)İnkârda birbirleriyle yarış halinde olanlardan dolayı üzülme!Unutma

ki onlar,Allah’a(ve sana)hiçbir zarar veremezler.Allah onların âhiretten hiçbir pay almamalarını

murad eder.Ve onları korkunç bir azap bekler.”

Âl-i İmran(98);Âyet:170,171,172,173,174,175,176.

Uhud Savaşının bir başka(psikolojik) açıdan anlatıldığı pasajlardan alınacak

ibretler ve dersler çoktur.Bu savaş üzerinden genel savaş psikolojisine de göndermeler yapılmak-

ta,şahadetin ne büyük bir nimet olduğu vurgulanmakta,Allah’a ve Peygamber’e itaat ve güvenle

itaatsizliğin sonuçlarına değinilmekte,dünyada ve âhirette karşılaşılacak durumlar dile getiril-

mektedir.
*
“(Ey kâfirler!)Allah mü’minleri,sizin yaşadığınız hayat tarzı üzere bırakacak

değildir.Nihayet Allah,iyiyi kötüden ayıracaktır.Allah gaybı size bildirecek de değildir.Fakat

Allah(bu amaçla)elçilerinden(insanlar arasından)dilediğini seçer.Şu halde Allah’a ve elçilerine

inanın!Zira eğer iman eder ve sorumluluk bilincini kuşanırsanız,işte o zaman sizi(âhirette)

muazzam bir karşılık(ödül)bekler.”

“Allah,yakılarak sunulan bir kurban getirmedikçe,hiçbir elçiye inanmamamızı

emretmişti!”diyenlere gelince;De ki:”Benden önce de size peygamberler gelmiş,hem hakika-

tin apaçık belgelerini,hem de sözünü ettiğiniz şeyi getirmişlerdi.Peki,madem doğru söylüyordu-

nuz da niçin onları(elçileri)öldürdünüz?”

“Ve(Ey Nebi!)seni yalancılıkla suçladılarsa,unutma ki senden önce hakikatin

apaçık delilleriyle,ilâhi hikmet yüklü kitaplarla(Zebur v.d)ve aydınlık(ışık)saçan vahiyle gelen

peygamberler de yalancılıkla suçlanmış(lar)dı.”

Âl-i İmran(98);Âyet:179,183,184



Kur’an-ı Kerim’de,ender rastlanan bir ifadeyle 179.âyet,kâfirlere hitapla başla-

makta,yaşadıkları hayat tarzını Allah’ın onaylamasının mümkün olmadığı,ancak O’nun elçilerine(ve Son Elçisi’ne)inandıkları takdirde muazzam bir ödülle ödüllendirilecekleri,ne yazık

ki,onların imansızlıkla ısrar ettikleri,peygamber(ler)i yalanladıkları hatta öldürdükleri gerçeğin-

den hareketle Hz.Peygamber(AS) teselli edilerek,moralinin yüksek tutulması amaçlanmaktadır.

148

“(Ey siz iman edenler!)Elbette mallarınızla ve canlarınızla sınanacaksınız;ve hem sizden önce vahye muhatap olan(Yahudi ve Hıristiyan)lardan,hem de Allah’tan başkasına ilâhlık

yakıştıranlardan birçok incitici sözler işiteceksiniz.Ama,eğer direnir(sabreder)ve sorumluluk

bilincini kuşanırsanız(sizin için hem dünyada,hem âhirette daha iyi olur).;fakat unutmayın ki,

bu bir azim işidir.”(…azim bir iştir.)

“Allah,(daha önceden)vahye muhatap olanlardan:”Onu insanlara açıklayacaksı-

nız ve kesinlikle gizlemeyeceksiniz!”diye söz almıştı.Fakat onlar bunu(verdikleri sözü)kulak ardı

ettiler ve değersiz bir menfaat karşılığı pazarladılar;ne kötü bir alışverişti bu!”

“(Ey Nebi!)Sanma ki yaptıkları (bu tür)işlerle sevinen ve yapmadıklarıyla övül-

mekten hoşlananlar,evet onlar sanma ki azaptan kurtulabilecekler.Onları şiddetli bir azap

beklemektedir.”

Âl-i İmran(98);Âyet:186,187,188
Ahlâki davranış,erdemli yaşayış sadece iyi,elverişli şartlarla sınırlı bir davranış ve

sorumluluk değil,her şartta yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür.Şartların değişmesiyle

değişen bir davranış ahlâki(erdemli)bir davranış olma vasfını yitirmiş demektir.

Şahsiyetinden koparıp imaj(ın)a yatıranlar(yapıştıranlar),insanın imajına değil,

kalplerin özüne bakan Allah nazarında hiçbir şey kazanamayacaklarını-günü gelince-görecekler,

bu onların utancını,pişmanlığını,azabını katlayacak,ama iş işten geçmiş olacaktır.
*
“İnkâra saplananların,yeryüzünde keyiflerinin peşi sıra gezip tozmaları seni yanılt-

masın!”(Ey Peygamber,ey mü’min!)

“O geçici ve uçucu bir hazdır.Sonunda(onların)varacakları yer(tam bir mahrumi-

yet mekânı olan)cehennemdir.O ne kötü bir meskendir!”

“Fakat Rablerine karşı sorumluluk duyanlar var ya,işte onlarındır zemininden

ırmaklar çağlayan cennetler,Allah Katından bir ikram olarak,orada yerleşip kalırlar.Zira Allah

Katında olan erdemliler için en hayırlı olandır.”

“Doğrusu kitap ehli arasında(da)mutlaka Allah’a(gereği gibi)iman eden de,hem

size,hem kendilerine indirilene iman eden de vardır.Onlar Allah’tan saygıyla korkarlar ve Allah’

ın âyetlerini değersiz bir(dünyalık)menfaat için pazarlamazlar.Onların ödülü Rableri Katındadır.

Çünkü Allah,hesabı seri tutandır.”

“Siz ey iman edenler!Zorluklara karşı direnin,direnişte birbirinizle dayanışma

içinde olun,mevzilerinizi(çizginizi,frekansınızı)koruyun ve Allah’a karşı sorumluluk bilincini

kuşanın ki,ebedi saadete erebilesiniz.”

Âl-i İmran(98);Âyet:196,197,198,199,200.
Sûrenin son âyetlerinde;Hz.Peygamber(AS)’ın şahsında Müslümanlara bazı

öğütler verilmekte,her zamanda/mekânda,her şartta kimliklerini korumaları için prensipler

konulmaktadır:1)-İmanlarına yönelik saldırılara direnmeleri.2)-Direnişte dayanışma ve yarışma

içinde olmaları.3)-Bir yangın kulesi nöbetçisi gibi çevrede olan biteni iyi gözlemlemeleri ve ona

göre gerekli tedbirleri almaları.4)Sorumlu davranmaları ve(düşmandan,zorluklardan yılmama-

ları)kaçmamaları.

Bu arada;Kitap ehli arasında Allah’a(gereği gibi)iman eden,hem kendilerine hem

de Müslümanlara inen vahye inanan ,Allah’tan saygıyla korkan ve O’nun âyetlerini değersiz bir

dünyalık çıkar için pazarlamayan seçkin bir zümrenin bulunduğu hatırlatılarak,onlarla iyi ilişki-

ler içine girilmesi,diğerlerinin de kazanılması için elden gelen çabanın gösterilmesi istenmektedir.

***
149

“Siz ey iman edenler!Niçin söylemlerinizle,eylemleriniz birbirine uymuyor?”

“Yapmadığınız/yapmayacağınız şeyleri söylemeniz,Allah Katında ağır(sonuçlar

doğuracak)olan nahoş bir davranıştır.”

“Şüphesiz Allah,davası(İslâm Dini)uğrunda çelikten bir bina gibi saf disiplini içersinde savaşanları sever.”

“(Sizin bu durumunuz),Musa’nın kavmine;”Ey kavmim!Benim Allah elçisi oldu-

ğumu çok iyi bildiğiniz halde niçin beni üzüyorsunuz?”(dediği)zamanki durumu hatırlatıyor.

Ve onlar ne zaman yoldan saptılarsa,Allah da onların kalplerinin sapmasına

izin verdi.Zira Allah,yoldan sapmış bir topluluğa(onların iradesi hilâfına)asla rehberliğini

bahşetmez.”

Yine bir zamanlar Meryem oğlu İsa’nın;”Ey İsrailoğulları!Elbet ben Tevrat’tan

bana kadar gelen tüm hakikatleri doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki bir

elçiyi müjdelemek için size gönderilen Allah elçisiyim.”dediğini hatırlatıyor.

O(ya da onlar/elçiler) onlara hakikatin apaçık belgeleriyle geldiğinde;”Bu(vahiy)

ayan açık bir sihirdir!”dediler.”

Saf(99);Âyet:2,3,4,5,6
Bu âyetler,rivayete göre,cihad farz kılınmadan önce mü’minlerden bazıları(bir

başka rivayete göre Abdullah b.Selam ve arkadaşları);”Keşke Allah’ın en çok sevdiği ameli

bilseydik de onu yapsaydık!” demişler,fakat savaş farz kılınınca da duraksamış,zorlanmış-

lar,yan çizmişlerdi.Bir başka rivayete göre de,âyetler,bazılarının savaşta göstermedikleri kahramanlığı yapmış gibi anlatmaları üzerine inmiştir.

Ancak;Bu ifade genelleştirilerek,her zamanda/mekanda,her şartta müslümanla-

rın-ve bütün insanların-yapamayacakları ya da yapmadıkları bir şeyi yapmış gibi söylememeleri,

yani herkesin kapasitesinin farkında olması ve haddini bilmesi açısından evrensel bir ilke olarak

da kabul edilebilir.

Sonraki âyetlerde,Hz.Musa(AS)ve Hz.İsa(AS)’ın toplumları ile Hz.Muhammed

(AS)’in toplumu arasındaki benzerlikler ve o toplumların peygamberlerine nasıl davrandıkları

gözler önüne serilmekte,Hz.İsa’nın Tevrat’tan ve diğer kutsal metinlerden yola çıkarak

Ahmed isimli bir elçiyi müjdelemek için gönderildiği vurgulanmaktadır.

”Ahmed”,”övgüye daha lâyık olan”,”övgüye mazhar olarak anılan” ya da

“adını en çok andığım” anlamlarına gelmektedir.

Kur’an,Tevrat ve İncil’in Hz.Muhammed(AS)’i müjdelediğini haber verir.

Burada verilen haber,beş hususla teyid edilmiştir.Şöyle ki;

Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin