2004 faaliyet raporu


VERGİDE ADALET İSTİYORUZ!



Yüklə 0,87 Mb.
səhifə2/17
tarix06.08.2018
ölçüsü0,87 Mb.
#67429
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

VERGİDE ADALET İSTİYORUZ!

VERGİ ÜCRETLİDEN DEĞİL SERMAYEDEN ALINSIN!


SERMAYE GELİRLERİ PEŞİN VERGİLENDİRİLSİN!

DOLAYLI VERGİLER KALDIRILSIN SERVET VERGİSİ DÜZENLENSİN!


631 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE HAYIR! EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET!

YAŞASIN GREVLİ TOPLU SÖZEŞMELİ SENDİKAL MÜCADELEMİZ!


İNSANCA ONURLUCA BİR YAŞAM İÇİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE, BES’E ÜYE OLMAYA!

YAŞASIN BES, YAŞASIN KESK!




MERKEZ YÖNETİM KURULU

15.04.2002

BASINA VE KAMUOYUNA


İMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütünün yapısal uyum projeleri doğrultusunda devletin yeniden yapılandırılması adı altında, kamu kurumları hızla özelleştirilmekte ya da tasfiye edilmektedir.
İşçi ve emekçi örgütlerinin tüm itiraz ve karşı çıkışlarına rağmen, TELEKOM, POAŞ, PETLAS, SEKA, ET BALIK KURUMU, ORÜS, KAMU BANKALARI gibi kamu hizmeti gören kuruluşları özelleştiren hükümet, krizi gerekçe göstererek pek çok kurumun bölge müdürlüklerini kapatmayı hedeflemektedir.
5 Nisan 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile tasarruf gerekçesiyle sağlık, sosyal güvenlik, tarım orman, enerji, sanayi, ulaşım, madencilik ve köy hizmetleri alanlarında kamu hizmeti gören 31 kamu kuruluşuna bağlı 185 bölge müdürlüğünün 3 yıl içinde kapatılması gündeme getirilmiştir.
Tasarruf tedbirleri kapatmaların gerçek gerekçeleri değildir. Esas olarak, kamusal hizmetler veren bu kuruluşların küçültülmesi, kapatılması ya da yürütülen hizmetlerin özel sermayeye devredilmesinin çerçevesi VII. 5 Yıllık Kalkınma Planında belirtilmiştir.
Bu süreç Norm Kadro çalışması adı altında başlatılmış ve kamu kurum ve kuruluşlarının birleştirilmesi, birimlerin kaldırılması, değiştirilmesi veya yeniden kurulması şeklinde planlanmıştır.
Bu planın temel unsurlarından biri de hala TBMM gündeminde olan ”Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı”dır. Tasarıda, yerel yönetimler kamu hizmetlerinin tasfiye aracı olarak kullanılmakta, yerel kamu hizmetleri piyasa malı haline getirilmektedir. Su, kanalisazyon, çöp hizmetleri birleştirilerek tüm hizmetler özel sermayeye bırakılmakta, eğitim ve sağlık hizmetlerinin önce yerelleştirilmesi sonra da paralı hale getirilmesi hedeflenmektedir.

112’si 31 Mayıs 2002 tarihi itibariyle kapatılması planlanan kamu kuruluşlarının bir kısmının yürüttüğü hizmetlere kısaca değinmekte yarar görüyoruz.

Türkiye genelinde 9 ilde bulunan ve tamamı kapatılacak olan Emekli Sandığı Bölge Müdürlüklerinde, binlerce memurun emekli aylıkları ile dul ve yetim aylıklarının bağlanması işlemleri, sağlık karnesi değişimi, eczane, optik ve hastane ödemeleri yapılmaktadır.

Bölgesel hizmet veren Hıfzısıhha Müdürlüklerinin öncelikli işlevlerinden birisi koruyucu sağlık hizmetleridir. Aynı zamanda, her türlü gıda maddelerinin, salgın hastalıkların kontrolleri ve sonuçları resmi makamlarca bağlayıcı kabul edilen çeşitli tahlillerin yapıldığı kurumlardır.

8 Bölge Müdürlüğü kapatılması düşünülen Devlet Su işleri Genel Müdürlüğünün yürüttüğü hizmetler, toplumsal yaşamın ekonomik ve sosyal yönden ilerlemesini sağlamak, üretimi arttırmak, iklim koşullarının etkilerini en aza indirmek veya yok etmek, güvenli ve duyarlı hidro elektrik enerjisi üretmek, su temin etmek, suyla ilişkili hizmetleri çevreyle barışık olarak yerine getirmek, bakım ve onarım hizmetleridir.

Otoyol, devlet ve il yolları ağını örmek, köprüler inşa etmek, onarmak, bakım ve emniyetlerini sağlamak, yol ve trafik güvenliğini tesis etmek gibi görevleri olan Kara Yolları Genel Müdürlüğünün ise 6 Bölge Müdürlüğü kapatılmak istenmektedir.

Yine, 6 Bölge Müdürlüğü kapatılmak istenen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ise, köylere yeterli ve salıklı içme suyu sağlamak, toprak ve su kaynaklarını geliştirmek, bu amaçla çiftçilere kredi vermek, köy içi sosyal tesisleri kurmak, sulama ve köy içme suyunu temin etmek amacıyla gölet, pompa, bent ve kanal gibi tesisler yapmak görevleri arasındadır.

Bölge Müdürlükleri kapatılması planlanan, Arsa Ofisi, Tapu Kadastro, Çay işletmeleri, Boru Hatları ile Petrol Taşıma, Meteoroloji, Makine Kimya, Türkiye Kömür İşletmeleri, Maden Tetkik ve Arama, Toprak Mahsulleri Ofisi, Orman, Gelirler ve Gümrükler Başmüdürlükleri, Devlet İstatistik Enstitüsü ve bunun gibi kurumların sunduğu hizmetler, tüm halk kesimlerinin yararlandığı kamu hizmetleridir.

Hükümet, tasarruf gerekçesiyle kapatılması öngörülen bölge müdürlüklerine ait hizmet binası, lojman, sosyal tesis, misafirhane, lokal ve benzeri tesisler ile taşıtları, demirbaşları kısa bir süre içinde satmayı hedeflemektedir.

Bölge Müdürlüklerinin kapatılması bu kurumlarda çalışan binlerce emekçiyi, ailelerini ve kamu hizmeti alan kesimleri doğrudan etkilemektedir. Hükümet, kamu kurumlarını tasfiye ederken, çalışanlara ya emekli ol, ya Ankara-Merkeze nakil dilekçesi ver ya da bir başka kuruma geç demektedir.

Krizi aşmak için çalışanlar zorunlu emeklilikle karşı karşıya kalıyor, personel sistemi, esnek, kuralsız, denetimsiz hale getiriliyor, “devlet memurluğu” statüsü sınırlandırılıyor, sürekli işçi istihdamı neredeyse yasaklanıyor ve sözleşmeli geçici işçi temel istihdam politikası haline getiriliyor.

Kamu hizmeti alan kesimlere ise PARAN KADAR HİZMET AL, işlerinizi Ankara’dan çözün demektedir.

Hükümet attığı her adımda ülke yararını, emekçileri ve halkı görmezden gelmekte, emek karşıtı politikalarla yarattığı ekonomik krizi derinleştirmeye devam etmektedir. İMF’ye verilen niyet mektuplarında, Tekel, Şeker fabrikaları, EÜAŞ, TEDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin tüm hazırlıkların tamamlandığı beyan edilmekte ve 2002 yılının sonuna kadar, bu kurumların özelleştirilmesi taahhüt edilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, hükümet ülkesinin ve halkının geleceğini İMF’ye teslim etmiş durumdadır.

Halkımızı doğrudan ilgilendiren Büro, Sağlık, Sosyal Güvenlik, Ulaşım, Yapı, Yol, Su, Elektrik, Tarım, Orman, Enerji, Sanayi ve Madencilik ve benzeri alanlardaki özelleştirme, kapatma, küçültme adı altında sürdürülen kamu hizmetlerinin tasfiye edilmesi Türkiye’de yaşayan herkesi, tüm emek örgütlerini, meslek birliklerini taraf olmaya zorlamaktadır.

Biz aşağıda imzası bulunan ve kapatılması planlanan kurumlarda örgütlü Sendikalar olarak; İMF’nin sunduğu reçeteyi koşulsuz onaylayanları uyarıyoruz!

İMF’nin taleplerine değil, işçilerin, kamu emekçilerinin, yoksul halk kesimlerinin taleplerine kulak verin!

Kamuda özelleştirmeler, bölge müdürlüklerini kapatmalar geri dönüşü zor tahribatlara yol açacaktır.

Sendikalarımız örgütlü gücüyle, ülkemizin geleceğinin ipotek altına alınmasına, özelleştirmelere, kapatma, küçültme uygulamalarına ve çalışanların aileleriyle birlikte mağdur edilmelerine karşı mücadeleyi adım adım örecektir.

Sendikalarımız alanlarımızda bulunan işçi sendikaları, meslek odalarıyla dayanışma içinde tarihsel sorumluluklarını yerine getirecektir.

Özelleştirmeler Durdurulsun !

Bölge Müdürlükleri Değil , İmf Ve Dünya Bankası Kapatılsın !

BES, ESM, SES, TARIM ORKAM SEN, YAPI YOL SEN

GENEL MERKEZLERİ

23.05.2002


BASINA VE KAMUOYUNA

Sosyal güvenlik politikalarını emekçilerin aleyhine düzenlemelerle “yeniden yapılandırmaya!” çalışan hükümet, sosyal güvenlik alanında hizmet üreten çalışanlarını da yıllardır sefalet ücretine mahkum etmektedir.

Mecliste görüşülmeyi bekleyen Bağ-Kur ve İŞKUR yasalarının kapsamında çalışanların mağduriyetini kısmen giderebilecek olan “ek ödemeler” de yer almıştır. Ancak, tasarı komisyonlardan geçmesine rağmen, ek ödemeler bölümü şimdi yasadan çıkarılmaya çalışılmaktadır.

İMF direktifiyle 15 yasayı 15 günde çıkartanlar, çalışanlara ek ödemeyi bile çok görmektedirler. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bağ-Kur ve İşkur çalışanlarına ek ödeme verilmesi amacıyla yapılan çalışmalar, yaklaşık 10 yıldır sonuçlandırılmamıştır. Şimdi yine belirsiz bir tarihe ertelenmeye çalışılmaktadır.

Fedakarca hizmet sunan sosyal güvenlik çalışanları, personel yetersizliği nedeniyle iş yükü altında ezilmektedir. Her geçen gün iş yükü artarken ekonomik kayıpları da artmaktadır. Bu nedenle de karşılıksız fazla mesaiye zorlanarak emekçilerin yıllar önce verdiği mücadelesi ve 8 saatlik işgünü kazanımı yok sayılmaktadır. Çalışanlar bugün, ortaçağ çalışma koşullarına, köleliğe mahkum edilmek istenmektedir. Çalışanlar sefalete mahkum edilirken, kurumlara kalite bayrağı dikilmeye çalışılmaktadır.

İMF’nin “bu memurlar çok, yarısını işten çıkartın” ve “krizi aşmak için çalışanların ücretlerinin aşağıya çekin” emirleri hala hafızalarımızdadır. İMF ve Dünya Bankasının istekleri doğrultusunda davranan hükümet ve meclis, yıllardır biz çalışanların ekonomik ve özlük haklarıyla ilgili taleplerimiz karşısında kayıtsız kalmakta, sesimizi duymamaya ve bizleri görmemeye devam etmektedir.

Bizler “artık yeter” diyoruz. Kararlı tutumumuz ve verdiğimiz mücadelemizle bizleri görmezden gelenleri görmeye başlatacağız. Ek ödeme talebimizde kararlılığımızı ve kazanacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.

*İŞKUR, BAĞKUR VE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI ÇALIŞANLARININ EK ÖDEMELERİ DERHAL BAŞLATILMALIDIR.

*ÜCRET EŞİTSİZLİĞİ GİDERİLMELİDİR VE İNSANCA YAŞAYABİLECEĞİMİZ ÜCRET SAĞLANMALIDIR.

Ek ödeme talebimiz noktasındaki kararlılığımızı, sendikamızın öncülüğünde haklarımızı alana kadar mücadelemizle yükselteceğiz.

Taleplerimiz kabul edilmediği taktirde hizmet üretiminden gelen gücümüzü de kullanmak dahil, mücadelemizi sürdüreceğiz.

UNUTMAYALIM Kİ;

HAK VERİLMEZ ALINIR, ANCAK BİRLİKTE KAZANILIR!

YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN BES, YAŞASIN KESK!

Eylül’ 2002


ADİL, ETKİN VE İNANDIRICI BİR YARGI

YARGI ÇALIŞANLARININ SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİ VE

HUKUKUN ÜSTÜN KILINMASI İLE MÜMKÜNDÜR

Her yıl olduğu gibi bu yıl da adli yıl açılışında; demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, yargı bağımsızlığından söz edilmekte, adil, etkin ve inandırıcı bir yargı sisteminin temel unsuru olan yargı emekçilerin talepleri ve sorunları konusunda bir adım bile atılmamaktadır.

Geçen yıl adli yıl döneminde tanık olduk. Çete mensupları, banka hortumcuları, işkenceciler, bir bir serbest bırakılırken, düşünceleri nedeniyle bir çok aydın cezaevine atılmış, hak arayanlar kötü muamelelere maruz kalmışlardır. İşkolumuzda sendikal faaliyet yürüten Tüm Yargı-Sen ve yöneticileri yargılanmışlardır. Birçok yasa ve anlaşma ile güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükler tehlike altındadır. F tipi cezaevindeki tecrit ve insanlık dışı koşullarda ısrar edilmekte, şiddet derinleştirilmektedir.

Bugün “hukukun üstünlüğü değil, idarenin üstünlüğü” söz konusudur, “kutsal devlet” istekleri yargının üstündedir. Susurluk davası sanığı Korkut EKEN’in davasında olduğu gibi. Ekonomide soygun ve vurgunun, toplumsal yaşamda ise şiddetin hakim olduğu bir sistemde bağımsız, demokratik, adil bir yargıdan bahsedilemez. Mevcut yargı, yaşadığımız sistemin ideal yargısıdır.

Krizden çıkış gerekçesiyle IMF ve Dünya Bankası başta olmak üzere, uluslararası sermaye kuruluşlarına borçlanılmakta, faturası emekçilere yüklenmektedir. Üretime ve yatırıma dayanmayan, borsa, tahvil, dış borç gibi tamamen para ve sermaye piyasasına bağlı ekonomik politikalar sonucunda ülkemizde yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik, eşitsizlik, gelir dağılımında dengesizlik derinleşmektedir. Ülkede yaşanan ekonomik çöküş, doğal olarak yargıyı da etkilemekte, yargı giderek artan iş yükü karşısında personel yetersizliği nedeniyle gereği gibi işlememekte, uzayan yargılama süreci yargıyı işlevsizleştirmektedir. Yargıya bütçeden ayrılan pay, yargının kamusal işlevine orantılı değildir.

Bağımsız, etkin ve demokratik bir yargı, çalışanların sorunlarının çözümünden geçmektedir.

Adliye çalışanları 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilmelerine rağmen, sorumlulukları Hakimler ve Savcılar Kanununa göre düzenlenmiştir. Bu durum nimette ve külfette eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğurmaktadır. Bir adliye çalışanı ufak bir görev ihmalinde 657 sayılı Yasaya göre değil, Hakim ve Savcılar Kanuna göre soruşturma geçirmekte ve sürgün edilebilmektedir. Ayrıca, ağır ceza merkezlerinde bulunan Adli Yargı Komisyonları, çalışanları istemi dışında “görülen lüzum üzerine” keyfi bir biçimde çalıştıkları birimlerin dışındaki yerlere gönderebilmekte, çalışanlar bu tehdit altında görev yapmaktadırlar.

Adliye çalışanlarının görev ve sorumlulukları tek bir yasa ile tanımlanmalı, çalışanlar üzerindeki baskılar son bulmalıdır.

Kamu kurumları içinde en düşük ücret uygulamasının olduğu kurumların başında Adalet Bakanlığı ve adliyeler bulunmaktadır. Aynı işyerlerinde çalışılmasına rağmen, adliye çalışanları ile hakim ve savcılar arasındaki gelir uçurumu 631 sayılı KHK ile daha da derinleşmiştir. Bütçe görüşmeleri döneminde gündeme gelen “Adalet Hizmetleri Tazminatı” bahaneler gösterilerek engellenmiş, yapıldığı söylenen iyileştirmelerde de adliye emekçileri kapsam dışı tutulmuştur.

Kurumlar ve çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliği giderilmeli, tüm kamu emekçilerine insanca yaşam sağlayacak temel ücret talebimiz içinde bulunduğumuz toplu sözleşme sürecinde kabul edilmeli ve yargı alanında bulunan tüm çalışanlara örgütlenme hakkına ilişkin yasak kaldırılmalıdır.

Adliye binalarının metropol illerde dağınık, taşrada yetersiz olduğu, banyo ve mutfakların kaleme çevrilerek çalışma mekanı haline getirildiği, tozlu, rutubetli, sağlıksız koşullarda, yetersiz malzeme ve eski, bozuk daktilolarla çalışmak zorunda bırakıldığı bu olumsuz koşullar zaten ağır olan iş yükünü daha da zorlaştırmaktadır.

Hizmet binalarının fiziki koşulları düzeltilerek çağdaş çalışma ortamı yaratılmalı ve bilgisayar sistemine geçilmeli, malzeme eksikliği giderilmelidir.

İş yükünün her geçen gün daha da arttığı adliyelerde çalışanların daha yoğun ve uzun zaman dilimlerinde çalışmaları gerekmektedir. İşlerin bitmemesi durumunda ise idareciler tarafından soruşturmalar başlatılmakta, mazeret kabul edilmeksizin cezalar verilmektedir. Anayasada fazla çalışma angarya olarak tanımlanmasına rağmen, adliyelerde çalışanlar fazla çalışma karşılığını alamamakta, mağdur olmaktadırlar.

Adliye çalışanlarının mesai dışındaki çalışmaları karşılığında fazla mesai ücreti ödenmelidir.

Personel eksikliği sorununun giderilmesi için bir an önce gerekli sayıda personel istihdam edilmelidir.

Ekonomik kriz bahanesiyle kamu işyerlerinde tasarruf tedbirlerine istinaden başlatılan uygulamaya göre, servis araçlarının vermiş oldukları hizmet karşılığında çalışanlardan katkı payı istenilmektedir. Çalışanlara vermiş oldukları hizmet karşılığında daha çok iyileştirmeler yapılacağı yerde, bu tür uygulamalarla çalışanlar daha da mağdur edilmektedirler.

Başlatılan bu uygulamadan derhal vazgeçilmeli, servis olanakları yaygınlaştırılarak, suçüstü nöbeti ile hafta sonu çalışmalarına katılanlar için de servis uygulamalarına başlanmalıdır. Yasalarda mevcut bulunan, tüm çalışanların yararlanacağı ücretsiz kreşler açılmalıdır.

Adil, etkin ve demokratik bir yargı, yargı emekçilerinin tüm bu taleplerinin dikkate alınması ve çözülmesi ile mümkün olacaktır. Bağımsız bir yargı sisteminin sağlanması için siyasiler yargı üzerinden ellerini çekmelidir. Adalet Bakanı ve müsteşarının hakim ve savcılar kurulundaki varlığına son verilmelidir. Kurul, Adalet Bakanlığı bünyesinden çıkarılmalı, yargıç ve savcılar gerçekten yargı güvencesine kavuşturulmalıdır. Hukukun üstün olduğu ülkelerdeki gibi çağ ve hukuk dışı kurumlar kapatılmalıdır.



MERKEZ YÖNETİM KURULU

İNSANCA YAŞAM VE ÇALIŞMA KOŞULLARI İSTİYORUZ !

DGM’LER KALDIRILMALIDIR !

BAĞIMSIZ YARGI, DEMOKRATİK TÜRKİYE !

YAŞASIN BES, YAŞASIN KESK !
6 Eylül 2002

BASINA VE KAMUOYUNA


Kamu emekçilerinin insanca yaşam ve çalışma koşulları için sürdürdüğü toplu pazarlık süreci uyuşmazlıkla sonuçlanmıştır. Konfederasyonumuz KESK, tarafından belirlenen eylem programı çerçevesinde dün tüm Türkiye’de kamu emekçileri 2 saat iş bırakmış, haklı taleplerini bir kez daha kamuoyuna ve yetkililere duyurmuşlardır. Hizmet sunduğumuz kesimler de eylemlerimize yoğun destek vermişlerdir. Bize sefaleti dayatan yetkililer, kamu emekçilerinin ve halkın tepkisini bastırmak için baskılarını yoğunlaştırıyor.

Dün gece yarısı İstanbul Valiliğince, İstanbul’da iş yavaşlatan, iş bırakan kamu emekçileri hakkında soruşturma başlatılması talimatı verilerek, Konfederasyonumuz (KESK) Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri GÜVEN GERÇEK, Tüm Bel Sen Şube Başkanı Şehmuz EROL, Eğitim Sen 5 Nolu Şube Başkanı Hasan TOPRAK, Eğitim Sen 3 Nolu Şube Başkanı Ekber IŞIK, Eğitim Sen 4 Nolu Şube Sekreteri Hüseyin SÜMBÜL gözaltına alınmışlardır. Bize ulaşan bilgilere göre, daha pek çok Şube yöneticisinin gözaltına alınacağı emniyet yetkililerince ifade edilmektedir.

Adresi bilinen yöneticilerimizin gece yarısı evinden zorla, tehditle valiliğinin emriyle gözaltına alınmalarını, kamu emekçilerinin hak ve özgürlük mücadelesine yapılmış bir saldırı olarak görüyor ve bu hukuk dışı olayı kınıyoruz.

13 yıldır sürdürdüğümüz grevli toplu sözleşmeli sendikal mücadelemizde çok sayıda sürgünle, adli ve idari soruşturmalarla, her türlü baskıyla karşılaştık. Bu saldırılar bizi bir adım bile geriletememiştir.

Bilinmesini isteriz ki, hiç bir baskı, tehdit kamu emekçilerini, sefalet ücretine, kölelik koşullarında çalışma ortamına karşı, insanca yaşam ve sağlıklı çalışma koşulları için yürüttüğü haklı mücadeleden alıkoyamayacaktır..

MERKEZ YÖNETİM KURULU

07.10.2002


BASINA VE KAMUOYUNA


Halkevleri yetmiş yıllık geçmişi olan ve ülkemizin demokrasi kültürünün oluşturulmasında önemli katkıları bulunan demokratik kitle örgütlerinden biridir.

Bolu Valiliği Emniyet Müdürlüğü tarafından Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen yazı ile Halkevi gibi örgütlenmeler “terör örgütlerinin legal örgütlenmeleri ...” diye anılmakta ve bu doğrultuda uyarı için “lise öğrencilerine konferans” verilmesi istenmektedir.

Demokratik kitle örgütleri ve sendikalara yönelik bu tür suçlamalar ve saldırılar ülkemizin demokratikleşme sürecine zarar vermektedir. Korku ve paronoyalarla demokrasi kültürünün yaratılamayacağını ve bundan zararı suçladıkları kurumların değil, tüm toplumun göreceğini yetkililere hatırlatıyor ve bu tutumu kınıyoruz.

MERKEZ YÖNETİM KURULU

..../10/2002



BASINA VE KAMUOYUNA

Sendikamız BES 12 yıldır, kamu emekçilerinin taleplerine sahip çıkma, sorunlarına müdahale etme, taleplerin kazanılması için her türlü mücadele yöntemine başvurmada ısrarlı ve kararlı olduğunu ortaya koymuştur.

Yıllardır sürdürülen bu onurlu mücadele, kamu emekçilerini, sorunlarına sahip çıkarak sendikamızda örgütlenmeye yöneltmiştir.

Kamu emekçilerinin Grevli, Toplu-sözleşmeli, Özgürlükçü bir yasal düzenleme talebine karşı, yasakçı sendika Yasasını çıkaranlar, Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikaların yetki almaması için her türlü yola başvurdular.

07.07.2002 tarihinde açıklanan işkolumuzdaki sahte sendikanın sahte yetkisine açtığımız itiraz davası hala devam etmektedir. Buna rağmen, sahte sendikanın sahte yetkisi Kurum İdari Kurullarında açığa çıkmıştır. Kamu emekçilerinden ve işyerlerinden aldığımız yetki ile örgütlenme alanımızda yer alan çalışan sayısının yoğun olduğu pek çok Kurumda Ekim ayında toplanacak Kurum İdari Kurullarına en çok üyeye sahip sendikamız taraf olarak katılmaktadır.

Örgütlenme alanımızda bulunan;



1-Maliye Bakanlığı

2-Adalet Bakanlığı

3-Dışişleri Bakanlığı

4-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

5-SSK Başkanlığı

6-Milli Piyango İdaresi

7-Türkiye İş Kurumu

8-T.C. Emekli Sandığı

9- Danıştay Başkanlığı

10- Anayasa Mahkemesi başkanlığı

Kurumlarında oluşturulan Kurum İdari Kurullarında; Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ekonomik, sosyal, özlük ve sendikal haklarımızın korunup geliştirilmesi için sendikamız temsilcileri işveren temsilcileri ile pazarlık masasına oturmaktadır.

Bu kurullarda görüşülecek sorunların tespitine yönelik gündem toplantıları tamamlanmıştır.

Bugün ...........................................................................................’da,


  • Sendikal haklarımız, temsilcilik odası-izni, pano,

  • Personel açığı, ek ödeme sorunları, fazla mesai sorunları, unvan yükselmelerinde yaşanılan sorunlar vb

  • Kreş, yemek, ulaşım, lojman, kurum tabipliği, sosyal tesislerden yararlanma,

  • Çalışma ortamı ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi,

taleplerimizi görüşmek üzere ilk oturum toplantısı yapılacaktır.

Tespit edilen sorunlar; yıllarca hükümetler tarafından çözülmediği gibi, IMF programları doğrultusunda. Kamu alanının tasfiyesine ve talanına yönelik uygulamalar sonucunda katlanarak büyümüştür.

Bizler biliyoruz ki; sorunlarımızın kaynağında kamu emekçileri ile ilgili kararların, kamu emekçilerine rağmen alınması, çalışanların karar süreçlerinin dışında tutulması, tercihlerin sürekli emekçilerin aleyhine kullanılması vardır.

Pek çok konuda birikmiş sorunlarımızın çözümünü Kurum İdari Kurullarında görüşeceğiz. taleplerimizin takipçisi olacağız. Bu görüşmelerde sorunlarımızın çözümü sağlanmaz ise, görüşmelerle yetinmeyip, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her türlü mücadele yöntemini kullanarak taleplerimizi, hak kayıplarımızı kazanmak için sürece müdahalede kararlı olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz..

YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN KESK, YAŞASIN BES

25.11.2002

BASINA VE KAMUOYUNA


İHD Genel Başkan Yardımcısı Eren KESKİN’in 7 yıl önce düşüncelerinden dolayı yargılanıp, cezası ertelendikten sonra, Türkiye Barolar Birliğinin kararıyla bir yıl süreyle avukatlık mesleğinden men edilmesini düşünce özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz.

İnsan hakları savunucusu Eren KESKİN’e verilen cezanın Türkiye Barolar Birliğince acilen yeniden değerlendirilmesinin, yapılan hukuksuzluğun telafisi için önemli olduğuna inanıyoruz.



MERKEZ YÖNETİM KURULU

23 Aralık 2002



Yüklə 0,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin