266 rcshn, 67 plâ, terfta; -ve metin AfiDd* is yaprak renfcsâs, I yap h



Yüklə 5,51 Mb.
səhifə12/91
tarix27.12.2018
ölçüsü5,51 Mb.
#86796
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   91

ALÎ CELEBİ (Yetim) — On altıncı asır şairlerinden; silâhtarlar zümresinden idi. Barbaros Hayreddin Paşa ile büyük kardeşi Oruç Reisin deniz gazaları üzerine uzun Mr manzume kaleme almıştır. Bibi.: Lâtifi, Tezkirei Ştıerâ

ALÎ ÇOCUK — Sesinin güzelliği yüzünden ikinci Mahmudun iltifat ve ihsanda bulunduğu Bebekli fakir bir çocuktur; (H. 1228) 1813 yazında, bir gün, bu hükümdar, Beykoz civarında Sultaniye çayırı mesiresine-gitmişti; fakat tufanı andıran bir yağmur başlayınca, hemen saltanat kayığına atlayıp Bebekte Hümüyunâbâda geçmişti. Ali Çocuk da, o gün, Bebek camiinde öğle ezanı okumuştu. Çocuğu saray penceresinden dinliyen Sultan , Mahrnud, sesini fevkalâde beğenmiş, derhal huzuruna getirtmiş, Küçük Alinin perişan halinden çok müteessir olmuş, okşayıp sevdikten başka kendi eliyle altmış altın vermişti ki, o devir için, bir fakir aileyi ihya eden bir para idi.



Bibi. : Câbi Said Vekaayinâmesi ' ALİ ÇORBACILAR — Son Yeniçerilerden, biri otuz üçüncü diğeri kırk sekizinci bölüğün çorbacısı iki zâttir; Vak'ai Hayriye-de ikinci Mahmuda sadakat göstererek san-cağışerif altına gelmişler, ocağın lağvı üzerine hassa silâhşorluğu ile taltif edilmişler, fakat bir müddet sonra, Yeniçeri adına hiçbir nişan bırakmamağa ahdetmiş olan bu hükümdar tarafından sürgüne gönderilip gittik-tikleri yerde idam olunmuşlardır. Bibi.: Cevdet Tarihi, XII.

ALİ DEDE — Hadikatül-Cevamiin kaydına göre Rumelihisarmda Torlakdede mescidinin banisi; kabrinin nerede olduğu bilinmiyor (B. : Torlakdede Mescidi).

Bibi.: Hadikatül Cevami, II.

ALİ DEDE (Gül) — Türk dinî musikisinin en son şöhretlerinde, kıymetli bir zakir idi; devranları gayet iyi idare etmesiyle tanınmıştı. 1914 de Kocamustafapasa dergâhı meydancısı bulunurken öldü, Silivrikapı mezarlığına defnedildi.

Bib.: S. N, Ergun, Türk dini musikisi, II.

ALİ DEDE (Htidhtid) — On sekizinci asrın mevlevî dervişlerinden ve namlı taalik hattatlarından; Kulekapısı mevlevihanesinda Şeyh Osman Dedenin hizmetine çocuk denilecek yaslarda girdi; bu irfan ocağında tahsil ve terbiye gördü; Osman Efendi zade Şeyh Abdülbaki Dede zamanında Mevlevihanenin kıraatcilik hizmetine kadar yükseldi, (H. 1164) 1751 de öldü. Aşağıdaki mısra ölümüne söylenen tarihlerden biridir: Karîi kiirsii lâhut ola Hüdhfit Dedemiz

Bibi.: Mustakimzâde, Ttıhfei hattâtin

ALİ DEDE EFENDİ (Ârabzâde, Serney-zen) — Mevlevî dedesi, değerli bestekâr, 1705 de doğdu, 1767 de öldü. Saz eserleri bestelemiş ve zamanmıza yalnız şu altı eseri intikal etmiştir: Bestenigâr (Ağır sakil), dilkes hâ-veran (cifte düyek), ve Şehnaz (ağır hafif) peşrevleri ve ayni makamlarda üç saz semaisi. Hayatı hakkında başka kayda rastlanamadı.

Bibi.: T.Y. Öztuna, Türk musikisi Lügati.


ALÎ DEDE EFENDİ (Nâlîzâde) — On se
kizinci asır ortalarında yaşamış mevlevî der
vişlerinden değerli bir bestekâr; zamanımıza
şu iki eseri kalmıştır: Şehnaz buselik remei
beste «Bir devlet içün çerha temennadan u-
sandık» ve nühüft sofiyan şarkı «Ey servi
kaddi nevreste...». T.Y. Öztuna

ALi DOSTİ BABA— (H. 1230 - 1240) 1814 -1824 arasında Besiktaşta iki gözü de kör cezbeli bektaşi fukarasından bir can idi; kibar ve rical kapılarından verilen sadaka ile geçinirdi. O vakitler Yahyaefendi dergâhından Ortaköye kadar sıra yalılar vardı ve yalılarının önü de, deniz kenarı yol idi; bu yalıların arasında birisi de bir hünkâr imamı yalısı idi. Bir gün Ali Dostî Baba, bu yalının önünden geçerken: «İmam evinden aş, ölü

ANSİKLOPEDİSİ

gözünden yas!» diye bağırır, efendi de pencerede imiş, işitir, Ali babayı uşaklarına tutturur ve bir iyi dayak attırır; zavallı kör, kendine gelip de güçlükle ayağa kalktıktan sonra yalının önünde: «Ya kahhar!..» diye öyle bir müthiş nâra atar ki, sesi karşıdaki Üsküdar sahilinden duyulur. Ertesi gün de imanı efendi azledilir.

Ali Dostî baba bu vakadan bir zaman sonra, bir hayvan tedarik edip bir kervana katılır, Bağdada gitmek üzere İstanbuldan ayrılır.

Bibi. : Kethüdazâde Mecmuası

ÂLİ EFENDİ — Geçen asır sonlarında yaşamış seçkin bir şair ve namlı bir gazeteci; asıl adı Alidir, (H. 1231-1232) 1815-1816 arasında İstanbulda doğdu; babası, Mah-mudpaşa başında kahvecilik yapan Mehmed Ağadır; on yedi yasına kadar babasının kah-hanesinde çıraklık etti, bir taraftan da aşk ile okumağa çalıştı;. Sultanahmet camiinin mahfil dairesinde ikinci Mahmud tarafından açılmış «Mektebi İrfan» ı bitirdiği de rivayet olunur. On yedi on sekiz yaşlarında iken divan kaleminde, bir müddet sonra da bu kaleme bağlı mühimme odasında kâtip oldu; Mahmudpasa Camiinde devrin âlimlerinden İranlı Mirza Safâdan farsça öğrendi. (H. 1261) 1845 de kâtiplik hizmetiyle Şama gitti ve bu şehirde asrın büyük şeyhlerinden Kuşadalı İbrahim Efendiye intisap etti; ki, kendisini terbiye eden şeyhine hürmet duygusunu şu manzumede ifade etmiştir:

Ey gönü! tahtına sultam cihan Kuşadalı Âşıkın hâaei kalbinde nihan Kuşadalı Görünür arife vechi ahadiyet sende Cam can, canı ciha,n, canı cenan Kuşadalı Secde kıldım göricek iki kaşın mihrabın Bülbüli şirden irüb gûşe ezan Kuşadalı Ziybi destanm idüb bağı beka güllerini Olmuşum ben dahi bir gülsen! can Kuşadalı Kendini kendine verdim arada Âli hiç Cismü can, cesimi lisan, kevnü mekân Kuşadah

Bir müddet (galiba iki ay) sonra îstan-bula döndü; komşusu olup konağı üdebâ ve şueranın toplandığı bir mahfil gibi olan Meclisi Maliye reisi Lebib Efendinin delaletiyle Meclisi Muhasebei Maliyeye kâtip oldu. Çok geçmedi, memuriyeti bıraktı, «Ceridei Havadis» e muharrir oldu. Orada Hafız Müşfik ile tanıştı ve bu kalender meşreb, harabat ehli şairin en yakın dostlarından biri oldu. İşrete

ÂLİ EFENDİ

düştü; bir rivayete göre, bir Ramazanda rakıdan vazgeçmesini, raki yerine esrar içmesini tavsiye eden bir ahbabının sözüyle de esrara başladı. Anasının ölümünden sonra olacak, (H. 1287) 1851 de Mahmudpaşadaki evini satmıştı; son günlerini derin bir sefalet içinde geçirdi; bekâr idi, Samurkaş Ali adında bir mahbubu ile yaşıyordu (B.: Ali, Samurkaş), teverrüm etti ve (H. 1273) 1857 de henüz kırk kırk bir yaşlarında iken öldü; Silivrikapı dışına gömüldü; taş dikilmediğin-den kabri kayboldu. Ziya Paşa, ölümüne şu tarih kıtasını söylemiştir:

Bir yegâne şaire kıydı yine Carhi gerdûni sitemker hayf ü hayf Ağlayub tarilü fevtin söyledim Göçdi Âlii suhanver hayf ü hayf.

Orta boylu, zaif ve nahif, iri gözlü, kumral sakallı, güzel bir alamdı. Fevkalâde hassas, zarif ve mağrur idi. Makaleleri ve şiirleri, gazete ve mecmua sayfalariyle ahbap ve dostların not defterlerinde, hayatı gibi perakende ve perişan oldu, çoğu kayboldu, unutuldu. (H. 1268) 1852 de Ceridei Havadis matbaasında basılmış «Hançerli Hanım hikâ-yei garibesi» tek matbu eseridir. Bugün dillerde dolaşan:



Neşve tahsil ettiğin sâ'ger de senden gamlıdır Bir dokun bin ah dinle kâsei fağfurdan

beyti, bu Âli Efendinindir.

Hayatı hakkında muasırları ağzından bazı fıkralar naklonur:

Âli Efendi, babasının ölümünden sonra bir kavas ile evlenen anasiyle beraber oturmuş, Hürmüz adında bir hizmetçi kıza gönül vermiş; bunıı hoş görmiyen anası karlı bir gecede kızcağızı sokağa atmış.. Hürmüz za-tülcenbe tutularak ölmüş.. Şair, biçare maşukasının öldüğü gün ağlayarak Hersekli Arif Hikmet Beyin evine gitmiş ve feci vakayı şu kıtasiyle anlatmış:

Bir garibüddiyar idi Hürmüz Çalışırdı Hûda muhabbetine Bir yezidin elinde oldu şehid Gitti Hakkın civan rahmetine

Bir akşam arkadaşlariyle meyhaneye gitmişler; içeri bir dilenci girmiş, Âliye: — Az sadaka çok belâ defeder! diye avuç açmış. Âli yanındakilerden birine on para vermesini söylemiş, meteliği alan dilenci uzaklaşırken beriki: — Böyle şeylere inanır



ALİ EFENDİ

— 646 —


İSTANBUL

ANSIKLOPEDİSİ

— 647

ALİ EFENDİ (Çavuşzâde)




mısın? diye sormuş, Âli: — İşte, sadakayı verdik, belâ defoldu! demiş.

Bibi. : Mecmuai Ebüzziya; Taarih Encümeni Mecmuasında İbnülemin Mahmud Kemal İnalin Âli Efendi Makalesi.

ALİ EFENDİ — On altıncı asır hattatlarından, şeyh Hamdullahın yetiştirmelerin-dendir. (H. 963) 1555 de yazmış olduğu bir mus'hafışerifin Süleymaniye camii rahlele-rindenden birinde durduğunu Müstakimzade Süleyman Saadeddin Efendi «Tuhfei Hatta-tin» de kaydeder.

ALİ EFENDİ —- On sekizinci asır talik hattatlarından; Silâhtar kalemi kâtiplerinden idi; yazıyı Fındıkzade İbrahim Efendinin yetiştirmelerinden Seyit Osman Efendiden öğrenmişti, (H: 1184) 1770 e doğru öldü.

Bibi.: Müstakimzade, Tuhfei hattâtin

ALİ EFENDİ — On sekizinci asır hattatlarından, sülüs ve nesih yazıyı ressam Ömer Efendiden öğrenmişti; ilk mushafını (H. 1112) 1700 de bitirmiş idi, bu mushafışe-rifi ziyaret etmiş olan Müstakimzade Süleyman Sadeddin Efendi «01 Ömere lâyık Ali denmeğe şayeste idi» diyor; (H. 1120) 1703 de pek genç denilecek bir yaşta öldü.

Bibi.: Müstakimzade, Tuhfei hattâtin

ALİ EFENDİ — Hadikatül-Cevamiia kaydına göre Gedikpasa camiinin banisi, divanı hümayun kâtiplerinden idi; camii, Ge-dikpaşanin semte adını veren meşhur hamamı yanında olduğundan halk ağzında Gedikpasa camii diye anıldı (B.: Gedikpasa Camii)

Bibi.: Hadikatül Cevâmi, I.

ALİ EFENDİ — Haliç Feneri arkasında Merdivenli Mescit adiyle de anılan Karabaş mescidinin banisi, kabrinin nerede olduğu bilinmiyor (B.: Karabaş Mescidi).

Bibi.: Hadikatül Cevâmi, I.

ALİ EFENDİ (Aeem) — Son ortaoyuncularından, namlı mukallidlerden; hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

ALİ EFENDİ (Akbabalı) — On sekizinci asrın sülüs ve nesih hattatlarından, yazıyı asrının yüksek üstatlarından Hoca Mehmed Ra-sim Efendiden öğrenmişti; babası, halvetiye şeyhlerinden Abdülfettah Efendinin halife-siydi; seçkin bir hattat olarak bir hayli eser vücude getirdikten sonra Akbaba köyüne çekilip yazıyı bırakmış, ömrünün son yıllarını

köyünde bağ ve bahçe işleriyle uğraşarak geçirmiş ve (H. 1171) 1757 de Akbabada ölmüş ve bu köy mezarlığa gömülmüştür. Bibi. : Müstakimzade, Tuhfei hattâtin



Arzuhalci Ali

Efendinin kâğıt

damgası


ALİ EFENDİ (Arzuhalci) — Tanzimat devri İstanbulunun büyük şöhretlerinden; «köse» lâkabı ile tanınmış meşhur Mehmed Raif Paşanın üvey babası ki, Paşa: «Yetim kaldıktan sonra tahsil ve terbiyeme gösterdiği dikkat ile beni adam eden üvey pederim Ali Efendidir» dermiş. Ali Efendi, devlet kanun ve nizamları üzerinde derin bir bilgi sahibi imiş, bunlara aykırı istekleri olanlara arzuhal yazmaz imiş; arzuhallerini, üzerinde kendi adını taşıyan hususî kâğıtlara yazar imiş, bundan örtürü yazdığı arzuhaller devlet dairelerinde dikkat ile okunur, arzuhal sahibinin dileği de hemen daima yerine getirilir imiş; kalem âmirleri ekseriya Ali Efendinin dükkânına giderler, sohbet ve muhabbet ederlermiş; ki «sabihülvecih» bir delikanlı olan Raif Efendiyi de onun yanında tanıdıklarından kalemden kaleme nakline ve yükselmesine yardım etmişler.

Bibi.: Nevsali Osmanî.

ALİ EFENDİ (Ayni) — On yedinci asır hattatlarından; aslı Tebrizli bir Azeridit; Taçzade Mehmed Efendiden meşk etmiş, divanî yazıda devrinin şöhretlerinden biri olmuştu. (H. 1100) 1688 den evvel ölmüştür.

Bibi. : Müstakimzade, Tuhfei hattâtin

ALİ EFENDİ (Basiretci) — Tanzimat,

Devri denilen münevver mutlakıyet devrinin gazetecilerinden; 1838 de doğdu, tahsilini küçük yaşta alındığı Enderunu Hümâyunda yaptı, mizacı saray hayatına intibak edemediğinden yirmi iki yaşında, 1860 da j ehemmiyetsiz bir memuriyetle saraydan çıkarıldı, 1863 de Ma-



Basîretli Ali Efendi (Resim: H. Çizer)

liye Nezâreti Tahsilat Kalemine girdi. Bil-

gisi mahdut fakat son derece zekî ve iş adamı kaabiliyetine sahipti, Türkiyede yeni başlamış olan gazeteciliğin verimli istikbalini, kuvvetli kalemlerle meslek ciddiyetini temsil eden siyasî bir gaztenin hem kuvvet, hem de servet temin edeceğini gördü, devrin bir kaç seçkin münevverinin müzaharetini temin ederek 1869 da «Basiret» gazetesini çıkardı ve kısa bir zamanda İstanbulun en çok satan gazetesi hâline getirdi (B.: Basiret Gazetesi).

1870-1871 Fransa - Prusya Harbi başladığı zaman Avrupa basınında Prusyanın gaalib geleceği yolunda ilk tahmin İstanbul-daki Basiret Gazetesinde çıkmıştı, gazetenin sahibi Prens Bismark'ın nazarı dikkatini çekti ve Basiretci Ali Efendi zaferden sonra Almanya Başvekili olmuş bulunan bu büyük devlet adamı tarafından hususî misafiri olarak Almanyaya davet edildi. Ali Efendi bu seyahat ve ziyaretten dönerken gazetesi için Bismark'ın hediyesi olarak o devrin en modern bir makinasım getirdi.

1878 de Basiret, muharrirleri arasında bulunan Ali Suavî'nin müthiş hodbinlik eseri korkunç bir suikastine uğradı ve kapatıldı; Ali Efendi tevkif edildi, uzun istintaklardan sonra, Çırağan Sarayı baskını maznunlarından bir kaafilenin içinde Kudüs'e sürüldüğü (B.: Ali Suavî; Basiret Gazetesi).

Birkaç sene sonra gazete çıkarmamak şartı ile af edilen Ali Efendi İstanbula döndü ise de çok kalmadı, maişet kaygusu ile taşra memuriyetine razı oldu, kaymakamlıkla Ana-doluda dolaştı, son memuriyeti de Erdek kaymakamlığı oldu, 1908 de meşrutiyet ilân edilince hemen istifa ederek İstanbula geldi ve Basireti çıkardı. İstanbul gazete sağnağı altında idi, muvaffak olmak için sonsuz bir enerji lâzımdı, AH Efendi ise mesleğine otuz yıllık bir fasıladan sonra yorgun dönmüştü, Erdek'den ayrıldığına pişmanlık duyarak beş altı nüsha çıkardığı ikinci Basireti kendi eliyle kapayarak inzivaya çekildi, 1912 de Ka-lamıştaki evinde öldü.

Cemalnâdîr Sokağında Akşam Gazetesinin binası Basiretci Ali Efendinin konağıdır. «İstanbulda yarım asırlık vekaayii mühimme» adındaki eseri, hacmen küçük olmasına rağmen devrinin tarihi bakımından kıymetli bir vesikadır.

ALİ EFENDİ (Bürüngözlü) — On sekizinci asır hattatlarından; aslı Kayseri köylerinden, Bürüngözdendir; sülüs ve nesih yazıyı Mirahur Camii İmamı Abdullah Efendi ile Hoca Mehmed Rasim Efendiden öğrenmiş ve her ikisinden de icazetname almıştır. Sadrâzam Hekimoğlu Ali Paşaya intisap etmiş, Kethüda kalemi kâtibi, sonra Kethüda kâtibi, Şehremini, Sipahi kâtibi olmuş, bu son memuriyetinden mâzul bulunurken (H. 1176) 1762 de ölmüştür. Hekimoğlualipaşa Camii mezarlığına defnedilmiştir.

Bibi.: Müstakimzade, .Tuhfei hattâtin

ALİ EFENDİ (Cerrahbaşı) — Hadikatül-Cevamiin kaydına göre, Fatih Sultan Mehme-din cerrahbaşısı ve Fatih Camii civarında Demirciler Mescidinin banisi; kabrinin nerede olduğu bilinmiyor; hayatı hakkında da bundan başka bir kayda rastlanamadı (B.: Demirciler Mescidi).

ALİ EFENDİ (Çatalcalı) — On yedinci asır ulemasından, Şeyhülislâmların kırk üçüncüsü; Şeyh Mehmed adında bir zatın oğludur; Çatalcada doğdu, (H. 1041) 1631 de İstanbula geldi. Sağlam bir medrese tahsili gördü ve Minkarîzadeden mülâzim oldu. Köp-rülüzade Fazıl Ahmed Paşanın Girid seferinde ordu kadısı olarak bulundu; bilgisi ve doğnı-ğu ile bu büyük vezirin itimadını kazandı; (H. 1084) 1673 de Şeyhülislâm oldu ve bu makamda on üç yıl kaldı. Fazıl Ahmed Paşa ile Merzıfonlu Kara Mustafa Paşanın ölümünden sonra Çatalcalı Ali Efendinin doğruluğu devlet erkânından birçoğunun işine gelrriedi, düşmanlarının entrikalariyle nihayet 1685 (H. 1097) de azledildi ve Bursaya sürüldü. 1691 (H. 1109) de İkinci Ahmed tarafından ikinci defa olarak Şeyhâlislâm tayin edildi. Fakat bu yeni ikbali de uzun sürmedi, üçüncü ayı doldurmadan öldü.

Bibi.: İlmiye Salnamesi

ALİ EFENDİ (Çavuşzâde Seyyid) ~ On sekizinci asrın birinci yarısında yaşamış hattatlardan; Nakibüleşraf başçavuşluğunda bulunmuş bir zatın oğlu olmak münasebetiyle Çavuşzâde lâkabını almıştı; Sultanselim civarındaki meşhur Mehmedağa Camiinin başmü-ezzini idi. Sülüs ve nesih'yazıyı devrin üstad-larmdan Derviş Aliden öğrenmiş idi. Gayet dindar, hayatı çok temizgeçmiş bir zat idi; yaşı yüze yakın olarak ölmüştü. Nadide sa



ALİ EFENDİ (Çelebiimam)

— 648


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 649

,ALİ EFENDİ (Hünkâr imamı)





an'aneye uyarak yedi yaşında Kur'anı Kerimi hıfzeyledi» diyor. Yine Öztuna, Midilliden İstanbula pek genç yaşında geldiğini, Medrese tahsili yaptığını, büyük istidadı bulunan musikiye çalıştığını ve Sultan
nat eserlerinden mürekkep zengin bir koleksiyon sahibiydi; ömrünün son yıllarında bunları Kaptanıderya Kaymak Mustafa Paşaya hediye etmiş; o da karşılığında kendisini son demine kadar geçindirecek pek çok şey vermişti, Çavuşzade Ali Efendi (H. 1140) 1727 de öldü, Edirnekapı dışına gömüldü.

Bibi.: Mustakimzâde, Tuhfei hattatın

ALİ EFENDİ (Celebi imam Seyyid) —

On sekizinci asır hattatlarından; sülüs ve nesih yazıda Hüseyin Hablinin yetiştirmelerinden; Kaliçecihasan Camiinin imamlığında, Şeyhülislâm - tsmailefendi Camiinin hatipliğinde bulundu. Kur'anı Kerim kıraatini Buharı sarihi Yusufzade Abdullah Efendiden tahsil etmişti. Yazıda da bilhassa bir Musha-fışerif hattatı olarak tanınmıştı. 1757 (H. 1171) de öldü; Galatada, Asmamescid civarında ecdadından birinin bayrı eseri olan Çizmeci çeşmesi yanına defnedildi.

Bibi.: Mustakimzâde, Tuhfei hattatın

ALİ EFENDİ (Derviş) — On yedinci asır sonlarında yaşamış, zarafeti ile meşhur mev-levi dervişlerinden ve namlı çiçekçilerden; tohumdan beş zerrin yetiştirmişti ki bunlardan Gülşenefrûz (H. 1106) 1694 de, Edhemî müşabihi (H. 1107) 1695 de; Ruşeni Süleyma-nî (H. 1108) 1696 da, Mülûkî müşabihi (H. 1109) 1697 de açmışlardı. Ali Efendi çiçekçiler arasında Dede Şeyh lâkabiyle tanılırdı.

Bibi.: Ubeydullah, Tezkirci şükûfeciyan

ALİ EFENDİ (Hafız) — Abdülâziz devri ildi Abdülhamidin ilk yıllarında, İstanbulun en meşhur muabbirlerinden biri idi; her gün Tophanede Kılıçalipaşa Camii avlusunda yazıcılar sırasında oturur ve müşterilerinin rüyalarını dinliyerek tâbir ederdi. Sabah gazetesinin, (H. 1293) 1876 da çıkmış 55 numaralı nüshasında, şöyle bir ilânı vardır: «Muabbiri meşhur Hafız Ali Efendi kendisine beyan olunan rüyaları hüsnü suretle tâbir ederek ahkâmı tamamiyle ve tâbiri veçhile zuhur etmekte olduğundan railerin rüyalarını tâbir ettirmek üzere efendii mumaileyhe müracaat etmeleri ihtarına müsaraat kılındı».

ÂLİ EFENDİ (Hasan) — Türk posta ve telgrafçılığının pek seçkin sımalarından; 1873 de Trabzonun Görele kazasının Daylı köyünde doğdu; babası İmam Ömer Efendi adında Sivaslı bir zât olup Daylı köyüne göç etmiş,

yerleşmişti. İlk tahsilini Görelede yapan Hasan Âli Efendi 1846 da Kastamonuda kâtiplik ile memuriyet hayatına girdi, 1851 de İzmir vilâyeti baş kâtipliğine tayin edildi; 1858 den 1872 ye kadar benzeri memuriyetlerle Kümelinde dolaştı, 1872 de İstanbula gelerek Posta ve Telgraf Meclisi Reisi, 1880 de nazır vekili, 1888 de de Posta ve Telgraf nazırı oldu



Hasan AK Efendi (Resim: Nezih

ve vefatına kadar bu vazifede kalarak iffeti, namusu, çalışkanlığı ile unutulmaz hatıra bıraktı; İstanbul-da Yeni Cami Posta-hanesi ile Telgrafhane Fabrikası onun eserleridir; Postaha-nenin yeri, 1958 de İş Bankası binasının bulunduğu yerdir.

Tahakkuk ettirdiği Maarif Vekâleti yayınları ile millî kütüphanemize emsalsiz hizmette bulunmuş olan eski Maarif Vekillerinden sair ve mütefekkir Hasan Âli Yücel, bu zâtin torunudur (B. : Yücel, Hasan Âli).

Bibi. : İnönü Ansiklopedisi.

ALİ EFENDİ (Hünkâr imamı Tamburi) —


Geçen asır sonları ile asrımızın ilk yıllarının
büyük ve velûd bestekârı, büyük ve sihirkâr
tanbûr virtüözü; Mustafa Rona'nın «50 yıl
lık Türk musikisi» adındaki eserindeki kay
da göre 1845 -1850 arasında Midilli Adasın
da doğdu; Türk musiki tarihi üzerindeki bil
gisine itimad edilir T.Y. Öztuna ise İstanbul
A n s i klopedisine
tevdi ettiği notta
sanatkârın doğum
tarihini 1836 ola
rak kaydediyor ve:
«Hafız Enis Efen
di ahfadından Ha
fız Bekir Efendi
nin oğlu olup yedi
sekiz batın ötesine
kadar bütün ecda
dı hafızı Kur'an- Hünkâr imam! Ali Efendi
dır; Ali Efendi de (Resim: H. Çizer)

Abdülâzizin cülusunda, (yâni 1861-1865 arasında) Enderunu Hümayuna alınarak müezzini şehriyârî olduğunu, birkaç sene sonra da Kudüs kadılığı payesi ile bu pâdişâha ikinci imam tayin edildiğim söylüyor. M. Rona ise Medrese

Yort/k'

 Cet ze 3« cfcl fias tâ et <$et %ıtn l m* %im


i»r]ifo dif U tef du- U. tt n£ n£*t îa fö ne İV ni

to-ir U te" (W U ftr dic U fe «2ıtefin3 ft ne



i) re 53 zm» «*•<&« nican £jr
("P.^ yörûk vâ reme nem

la U Uuj yr



Sev İ3 it İR sı» Süt İÜ lef

A&IR Â fsUeiil ^35 ta ci-aer^MK. t mt jim b«ı

zı/1 fine «yl

k Ceksınifıu-zen. u re ki meç

Sevdâzeclcsm sen defa îerzul

r

Hünkâr imamı Ali Efendinin bir bestesi



ALİ EFENDİ (İbnürrauf)

— 650 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

651

ALİ EFENDİ (Kütahyalı)




tahsilini Midilli Adasında yaptığını kaydederek İstanbula gelişini masum bir aşk hikâyesi ile süslüyor:

Bir kıza âşık olur, maşukasının ailesi izdivaca riza göstermez, o sırada 19 - 20 yaşlarında bulunan Ali Efendi de Midilliyi ter* eder, İstanbulda gönül yarasının merhamini mûsikide bularak kısa zaman içinde Büyük-şehrin kibar mahfillerinde aranılan simalardan biri olur, saraya intisab ederek hünkâr imamlığına kadar yükselir. Bu muharririn verdiği doğum tarihine ve yaş kaydine göre İstanbula gelişi 1865-1870 arasındadır.

T.Y. Öztuna mûsiki tahsilini sarayda ayp-tığını, hocalarının Lâtif Ağa ile Kanunî Riza Efendi olduğunu, eşsiz kudretle hâkim oldu-ğu tanburu da Tanbûrî Küçük Osman Beyden öğrendiğini, 1885 de sarayı terk ile İzmire gidip yerleştiğini, arada Mağnisada da oturduğunu, 1890 da İzmirde vefat ederek Karşıyaka kabristanına defnedildiğini söylüyor. M. Rona ise: «Hakiki sebebi bilinmemekle beraber, tezvir eseri de denilebilir» İkinci Ab-dülhamidin gazabına uğrayarak İzmire sürülmüş, ömrünün son yıllarını orada geçirmiş, 1902 de vefat ederek Karşıyaka kabristanına gömülmüştür» diyor.

Tanbûrî Fahri Dimgelen İstanbul Ansiklopedisinde şöylece konuşmuştur:

«Muasırımız sayılan bu çapdaki bir üstadın doğum ve ölüm tarihleri ile hayatının safhaları üzerinde biyografların ihtilâfa düşmesi her halde hazindir. Fakat bir hakikat vardır ki herkes orada birleşir, Hünkâr imamı Tanbûrî Ali Efendi yaşadığı devrin rakibsiz tanbur üstadıdır, bestekâr olarak yüzden fazla şarkı bırakmıştır, ki hâlâ çalar ve söyleriz. Saz eseri olarak da Karcığar ve Suzidil peşrevleri ile bir Suzidil Sazsemâisi yapmıştır, bilhassa bu son iki nefîs eserle Suzidil makamının babasıdır denilse yeridir».

Kendisinden feyz almak isteyen gençlerle çok ciddî alâka ile meşgul olmuş, pek çok talebe yetiştirmiş, bunların arasında Tanbûrî Cemil Bey ve Tanbûrî Dürri Bey ve bestekâr Rakım Elkutlu Türk musikisinin büyük şöhretleri olmuşlardır.

Aşağıdaki satırlar T.Y. Öztunanın not-larındandır:

«Sesi pek lâtif olup üstâdane okurdu. Sarışın, mavi gözlü, son derecede nâzik ve

kibardı. Eserlerini oğlu Tanbûrî Aziz Mah-mud Bey külliyât halinde toplamış ise de Aksaray yangınında yanmıştır. Velûd bestekâr karihası, suzidilden sekiz eseri, ki Türk musikisinin en büyük âbidelerindendir, bir ay içinde bestelemesiyle sabittir.


Yüklə 5,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin