80yil ozel 07 doc


OPET YÖNETİM KURULU BAŞKANI FİKRET ÖZTÜRK



Yüklə 0,62 Mb.
səhifə6/13
tarix06.03.2018
ölçüsü0,62 Mb.
#44378
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

OPET YÖNETİM KURULU BAŞKANI FİKRET ÖZTÜRK:
Ortaklığımız Türkiye’ye örnek oldu”
Opet Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Öztürk, 80. yılda Koç Topluluğu’nu hem bir ortak hem de bir işadamı olarak değerlendirdi.
Vehbi Koç’un Türk sanayiine olan katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Vehbi Koç, yerli üretim ve sanayie önem kazandıran insandır. İthal yoluyla mal alıp, onları Türkiye’de pazarlamak yerine, üretilen malları direkt yurtiçi ve yurtdışında satmayı amaçlamıştır. Koç Topluluğu özellikle beyaz eşya ve otomotivde yurtiçini olduğu kadar yurtdışına ihracatı da göz önüne alarak çalışmalarını sürdürüyor. Vehbi Bey bu kapasiteyi yıllar önce fark etmiş ve yerli üretime ağırlık vermeyi başarmıştır. Dolayısıyla, hem istihdam yaratmış hem de topluluğun büyümesini sağlamıştır. Çalışanı, bayisi ve tüketicisiyle iç içe olmayı başaran bir insan olarak Vehbi Bey, ülkeye büyük katkıda bulunmuştur.


Sizce Vehbi Koç’un “Ekonomimiz güçlendikçe demokrasi daha iyi yerleşir ve dünyadaki itibarımız artar” sözlerinin Türk iş dünyası açısından anlamı nedir?

Biz bu sözün ne kadar doğru olduğunu 2000-2001 yıllarında bizzat gördük. Yurtdışındaki bankalarla görüştüğüm zaman şirketimizin dört dörtlük, ama ülkemizin riskli olduğunu belirtiyorlardı. fiahsen ben bu “ülke riski” sözüne kızıyordum. Ama 2000-2001 krizinde ülkemizde doların bir günde iki katına çıktığını, dev gibi şirketlerin eriyip gittiğini ve her şeyin altüst olduğunu görünce, ülke riskinin gerçekten var olduğunu anladım. fiirketlerin güçlü olabilmesi, ülke ekonomisinin güçlü olmasına bağlıdır. fiirketiniz ne kadar güçlü olursa olsun, ülkenizde ekonomik anlamda bir istikrar yoksa şirketin gelecekle ilgili bir garantisi olamaz.


Koç Topluluğu’nun ekonomiye katkısından söz edebilir misiniz?

Topluluğun ekonomiye katkısı tartışmasızdır. Daha önce değindiğim gibi, Koç Topluluğu, yerli montaj faaliyetini hızla yerli üretime dönüştürmüş ve bugün dünya pazarlarında dev markalarla boy ölçüşebilecek duruma gelmiş, hatta bazı ürünlerde liderliği bile ele geçirmiştir. Bu trend günümüzde de devam ediyor. Ülkenin en büyük grubu olan Koç Topluluğu hem yurtiçinde, hem de yurtdışında önemli atılımlar yapıyor. Aygaz dışında pek fazla faaliyet göstermediği enerji sektörüne, hızlı, doğru, kararlı ve dev adımlar atarak girdi. Koç Topluluğu’nu dünyanın en büyük şirketleri arasına sokan bu hamlenin zamanlaması çok doğru oldu. Bu yönelmeye pozitif katkı yapan profesyonelleri de unutmamak lazım. Koç Topluluğu’nun bu başarısı, yurtdışından bakıldığında ülkemizdeki diğer topluluklara da güven duyulmasını sağlıyor. Koç Topluluğu; ülkemizin en büyük holdingi olması nedeniyle elde ettiği başarılar, yaptığı organizasyon ve satışlarla diğer şirketlere de örnek bir kuruluştur. Holdingin bu başarısı bir yerde ülkenin başarısına da olumlu katkı sağlamaktadır.


‘’Herhangi bir yerde ticaretle uğraşmakla Koç Topluluğu’nda yönetici olmak arasında çok fark var’’
Ortaklığınızla Koç Topluluğu hakkında daha çok bilgi sahibi oldunuz. Bu düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Tüketici tarafından Koç Topluluğu’na duyulan büyük bir güven var. Herhangi bir yerde ticaretle uğraşmakla Koç Topluluğu’nda yönetici olmak arasında çok fark var. Başarılı olabilmeniz için toplulukta prim sistemiyle motivasyon sağlanıyor. Özellikle üst düzey yöneticilere uygulanan bu sistem, herkesin başarıya ulaşmak için elinden geleni yapmasını sağlıyor. Ben Koç ortaklığından sonra Opet’in geleceğiyle ilgili herhangi bir problem görmüyorum. Çünkü bizim atılımcı ve yaratıcı yönümüzle, Koç Topluluğu’nun mükemmel risk yönetimi anlayışı bir araya geldi. Ortaklıkla ortaya çıkan kuvvetli mali yapı da şirketin sağlam temeller üzerine oturmasını sağladı. Tüketicide bize karşı duyulan bir güven ve memnuniyet duygusu var. Bu da bizi ergeç liderliğe taşıyacaktır.


Diğer şirket ortaklıkları açısından sizin ortaklığınızın önemi nedir?

Türkiye’de bazı ortaklıklar kuruluyor, kurulmaya çalışılıyor. Ama bizim ortaklığımız gerçekten Türkiye’ye örnek olan başarılı bir ortaklık oldu. Opet’in tüketiciye olan yakınlığı ile Koç Topluluğu’nun tüketiciye verdiği güven bir araya gelince büyük bir sinerji ortaya çıktı. Opet, sektöründe kârlılığı ve pazar payı yönünden en çabuk büyüyen şirkettir. Dolayısıyla, bu ortaklıktan iki tarafın da memnun olduğunu düşünüyorum.


Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk anlayışını değerlendirir misiniz?

Ortaklık sözleşmemizde eğitime destek konulu bir madde bulunuyordu. Eğitimi en önemli konu olarak gören ve eğitime yıllardır destek veren kişiler olarak bu maddeyi büyük bir memnuniyetle kabul ettik. Koç Topluluğu eğitime, sağlığa, sanata ve çevreye karşı sosyal sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyor ve bunlara çok önem veriyor. Her şey devletten beklenemez; nasıl ki herkesin kendi evinin önünü temizlemesi, bu tür konulardaki temel felsefe ise sosyal sorumluluk anlamında da herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk anlamındaki faaliyetlerini takdir ediyorum.




KOÇ TOPLULUĞU HEDEF VE İLKELERİ’NDEN:
EN ÖNEMLİ SERMAYEMİZ İNSAN KAYNAĞIMIZDIR
Vehbi Koç, bir kurumda çalışanların taşıdığı önemi her fırsatta vurguladı: “Sermaye bulunur, makine alınır, teknoloji transfer edilir. Fakat iyi eğitilmiş insan gücü yoksa netice almak zordur”
Vehbi Koç, kendisine sık sık yöneltilen “Bir kurumda en önemli unsur nedir?” sorusuna, her zaman “çalışanlar” yanıtını vermiştir. Nitekim “Topluluğun Anayasası” kabul edilen “Hedefler ve İlkeler” metninin “Koç Topluluğu çalışanlarıyla birlikte” sözcükleriyle başlaması bunun en somut kanıtıdır.

Dördüncü paragrafta ise bu durum daha ayrıntılı dile getirilmiştir: “En önemli sermayemiz, insan kaynağımızdır. Ürün ve hizmetlerimizin kalitesi, çalışanlarımızın kalitesiyle başlar. En iyi personeli ve yetişkin insan gücünü Topluluğumuza çekmek ve istihdam etmek, insanımızın yeteneklerinden, gücünden ve yaratıcılığından azami fayda sağlamak; verimliliklerini artırmak, gelişmelerine imkân tanımak ve işbirliği ve dayanışmanın yeşerdiği bir çalışma ortamı yaratmak, Koç Topluluğu’nun kuşaklar boyu devamlılığını sağlamak için seçtiğimiz yoldur.”

Dedesi ve babasının ardından Türk Traktör’de 1997 yılında göreve başlayan Tolga Altuncu ve Koç Topluluğu’nda tam beş şirkette görev alan Görgün Özdemir’in anlattıkları, seçilen yolda bugün gelinen noktayı bize gösteriyor.
AİLESİNİN KOÇ’TAKİ ÜÇÜNCÜ KUŞAK TEMSİLCİSİ TOLGA ALTUNCU:
Bu mirası çocuklarım da gururla taşımalı”
Türk Traktör Üretim Planlama ve Takip Takım Memuru Tolga Altuncu, Koç Topluluğu’nda ailesinin üçüncü kuşağının temsilcisi. Aynı kurumda montaj işçisi olarak görev yapan dedesi İzzet Altuncu ve babası Uğur Altuncu’nun anlattıklarından o kadar etkilenmiş ki, başka bir yerde çalışmayı düşünmemiş bile. fiimdi günün birinde aynı işyerinde oğullarıyla çalışmayı hayal ediyor. Aslında Tolga Altuncu, Koç Topluluğu’nda oldukça sık rastlanan bir durumun kahramanı....
Önce kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

1997 yılında Anadolu Üniversitesi’nden mezun oldum. 1996 yılında okul dönemi boyunca Arçelik Eskişehir Kompresör Fabrikası’nda, yaz tatilinde ise Türk Traktör İnsan Kaynakları Müdürlüğü’nde staj yaptım. 1 Temmuz 1997 yılında Türk Traktör Fabrikası İnsan Kaynakları Müdürlüğü’nde göreve başladım. 17 Ekim 2005 tarihinden bu yana da Üretim Planlama ve Takip Takım Yöneticiliği’nde çalışıyorum.


Aynı grup içinde ailenizin başka fertlerinin de görev yaptığını öğrendik. Koç Topluluğu üyesi olmak ailenizde bir gelenek gibi görülüyor. Onların görevlerinden de söz eder misiniz?

Dedem İzzet Altuncu Türk Traktör'de 1960 yılında montaj işçisi olarak işe başlamış ve 1978 yılında emekli oldu. Bu süreç içerisinde 21.01.1969 tarihinde de sendika temsilciliği yaptı. Türk Traktör, Ankara'da kurumsal imaj olarak çok büyük bir yere sahip. Özellikle teknik okuldan mezun olanların işe girmek için çaba gösterdiği ve çalışmayı çok istediği bir yer. Dedemin anlatımlarından babam Uğur Altuncu o kadar etkilenmiş ki meslek lisesinden mezun olur olmaz Türk Traktör'e başvurmuş ve 1971’de işe başlamış. 27 yıllık bir hizmet sürecinin ardından 1999’da Üretim Planlama Müdürlü’ğünden emekli oldu. Babam ve dedeme ait evde geçen küçüklük anılarım onların çalıştıkları işyerine ait sohbetleridir. Keyifle üretimden, teknik gelişmelerden, çalışanlara verilen değerden bahsederlerdi. Vehbi Koç'un yemekhanede kocaman harflerle yazan "En önemli sermayemiz insan kaynağımızdır" sözünü hep merak ettim. Staj için Türk Traktör'e başladığımda ilk onu görmeyi arzu ettim. Hele fabrikayı gezince onları daha iyi anladım ve kendime ben de hedef koydum. Dedemden babama geçen güzel anılarla dolu bu miras o kadar kıymetliydi ki ben de sahip olmalıydım. Koç Topluluğu şirketleri arasında başarılı ve kuvvetli bağlarla, geçmişi geleceğe taşıyan bu şirkette ben de yerimi almalıydım. En şanslı olduğum noktalardan biri de babamla iki yıl aynı şirkette görev almam oldu. En çok üzüldüğüm konu da dedemin benim Türk Traktör'de çalıştığımı göremeden 1993 yılında vefat etmesi oldu. Onun emanetini ve babama teslim ettiği bu bayrağı gururla taşıdığımı göremedi.



Dedeniz ve babanız itibariyle topluluğu yakından tanıyan birisiniz, ayrıca 10 yıldır siz de bu grubun bir parçasısınız. Bir çalışan gözüyle bize Koç Topluluğu’nu değerlendirir misiniz?

Türkiye'nin en büyük kuruluşu olan Koç Holding ve ona bağlı şirketlerin ülkemizin sanayisine, sosyoekonomik gelişmine sayısız katkıları olmuş ve halen devam etmektedir. Vehbi Koç'un ilkeleri sadece işyerimizde değil evlerimizde de uyulması gereken kurallar olarak benimsenmiştir. Disiplin, saygınlık, teknolojik ve ekonomik güç, insana verilen değer ve en önemlisi ülkemizin laik ve çağdaşlık hedefinde izlediği tutum. Koç Holding'in izlediği yol çok önemlidir. "Memleketim varsa ben de varım" cümlesi Koç Topluluğu şirketlerinin başarısının ardındaki inancı da ortaya koymakta, bizleri gururlandırmaktadır.


‘’Başarılı ve geçmişi geleceğe taşıyan bu şirkette ben de yerimi almalıydım. En şanslı olduğum noktalardan biri de babamla iki yıl aynı şirkette görev almam oldu’’
Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk projelerini yakından izliyorsunuz. Sizin katıldığınız projeler oldu mu?

“Global Compact”in imzalanmasıyla Koç Topluluğu şirketleri, sadece ekonomik ve ticari başarılar değil, topluma karşı sorumluluklarını yerine getiren ve yaygınlaşmasına katkıda bulunan bir değer olarak liderliğini her alanda yaratacaktır. fiirketimde bu konuda son bir yıldır bilgilendirme çalışmaları yapılıyor. Bu ilkelerin gerçekleştirilmesi ve yayılımında hepimize büyük görevler düşüyor. Koç Topluluğu çalışanı olarak bu bilinçte olmaktan mutluluk duyuyorum ve gönüllü olarak uygulamalara katılıyorum.

Ayrıca "Ülkem İçin" projesi kapsamında çeşitli çalışmalara katılıyoruz. Geçen yıl bu proje kapsamında bir ilköğretim okulunu yeniledik. Bu yıl da Lösemili Çocuklar Vakfı ile ortaklaşa bir proje yürütüyoruz. Burada da Koç Topluluğu'nun bir çalışanı olarak görev almak beni gururlandırıyor.
Unutamadığınız bir anınız varsa bizimle paylaşır mısınız?

31 Mayıs 2001’de Semahat-Dr. Nüsret Arsel Etimesgut Eğitim Parkı’nın yapılmasında şirket olarak büyük sorumluluklar üstlenmiştik. Tesisin inşaatı ve donanımları esnasında ben de büyük bir keyif ve gönüllülükle çalışmıştım. Genel Müdürümüz Sayın Hakkı Akkan böyle anlamlı bir uygulama için hepimizi yüreklendirdi ve heyecanla tüm çalışmalara destek oldu. Açılışın olduğu gün "Vehbi Koç bugün aramızda olsaydı, herhalde o da son derece mutlu olurdu" diyen Semahat Arsel, Vehbi Koç'un eğitime büyük önem verdiğini belirterek konuşmasına devam etti: "Bütün sorunların altında yatan eğitimsizliktir, diyen Vehbi Koç, sosyal yardımlaşmayı, ülke sorunlarına eğilmeyi bizlere aşılamıştır.” O gün Sayın Semahat Arsel ve Dr. Nüsret Arsel'le tanışmış olmak, böyle yüce bir olayda görev almak beni çok gururlandırdı.


Çocuklarınızın da Koç Topluluğu’nda yer almasını ister misiniz?

Koç Topluluğu’nun sahip olduğu değerler sadece çalışanlarını değil tüm ülkeyi etkiliyor. Liderlik yaptığı tüm alanlar bizleri mutlu ediyor ve geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor. Sadece ekonomik ve istihdam olarak sahip olduğu gücün yanı sıra birçok şirkete rol model olması da önemli. Özellikle sosyal sorumluluk anlamında yarattığı ve önderlik ettiği projeler birçok şirkete örnek oluyor; kültür ve sanat alanında çalışanlarıyla yarattıkları değerler örnek oluyor.

Bir Koç Topluluğu şirketi olan Türk Traktör’de çalışmaktan çok mutlu ve gururluyum. Dedem ve babamdan bana kalan bu mirası çocuklarım 2 yaşındaki Berke ile 6 yaşındaki Batuhan’a taşımayı çok arzu ediyorum.
OTOKOÇ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI GÖRGÜN ÖZDEMİR:
Toplulukta toplam beş şirkette görev aldı
Görgün Özdemir yaklaşık 20 yıllık bir Koç Topluluğu çalışanı; ama onun en önemli özelliği topluluk içinde tam beş ayrı şirkette çalışması. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki MBA döneminde maddi nedenlerle yaptığı part-time iş dışında tüm çalışma yaşamı Koç Topluluğu’nda geçmiş. fiu anda Otokoç, Birmot ve Avis’in Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı.
Koç Topluluğu'na ilk kez ne zaman ve nasıl katıldınız?

Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken, hiç unutmam, A4 kâğıda elle yazılmış ve okul duvarına yapıştırılmış bir ilan gördüm. İlanda Koç Holding Mali İşler Kooordinatörlüğü’ne yetiştirilmek üzere eleman arandığı yazılmıştı.

Bu ilan üzerine başvurumu yaptım. Sayın Nevzat Tüfekçioğlu ve Alpay Bağrıaçık ile yaptığım görüşmenin ardından Temmuz 1988’de Koç Holding Mali İşler Koordinatörlüğü’nde yetiştirme elemanı olarak işe başlamış oldum.
Aynı grup içinde değişik şirketlerde görev yaptığınızı biliyoruz. Bu süreci anlatabilir misiniz?

Sırasıyla, 1997-2000 yılları arasında İstanbul Fruehauf’ta Mali ve İdari İşler Grup Müdürü, 2000’de Koç Holding ile Kingfisher arasında “joint venture” ile sadece ev geliştirme perakendeciliği yapmak üzere yeni bir şirket kurulması ve Koçtaş bünyesindeki yapı marketlerin yeni şirkete devrine ilişkin geçici bir görevle, vekaleten Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım. 2001 yılı sonunda altı Ford satış şirketinin Otokoç çatısı altında toplanması ile Otokoç’taki görevime başladım. 2005 yılında Birmot ile yaşanan yönetim birleşmesinde aynı sorumluluğu Birmot içinde almış oldum. Yine aynı yılın sonlarında Otokoç ve Avis’in birleşmesini gerçekleştirdik. fiu anda da Otokoç, Birmot ve Avis’in Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevime devam ediyorum.


Bir çalışan olarak Koç Topluluğu'nu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Koç Topluluğu çok büyük bir ailedir. Gerçi büyük bir aile sözü çok sık ve çok farklı ortamda kullanılıyor. Ancak bu terim en çok da Koç Topluluğu’na yakışıyor. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, Topluluk şirketlerine ait bayisinden acentesine, ürün ve hizmet tedarikçilerinden farklı şirketlerin şubelerine kadar mutlaka aileden biri ile karşılaşıyorsunuz.



Koç Topluluğu'nun gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk projeleri çok eskiye dayanıyor. Ben lisans eğitimim sırasında TEV bursiyeriydim. Dolayısıyla Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk projeleri ile bundan çeyrek asır önce tanışmıştım. Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk projeleri ülkemizin en önemli ihtiyacı olan eğitim konusunda yoğunlaşıyor olması beni ayrıca çok sevindiriyor. Çünkü, eğitime yapılmış yatırım geleceğe yapılmış yatırımdır.


Bu projeler içinde yer aldınız mı?

Size ilginç bir anımı aktarmak istiyorum. TEV bursiyeri olduğum yıllarda, bundan 25 yıl önce, bursiyerler olarak kan bağışında bulunmuştuk. Son dönemlerde düşündüğümde, TEV çatısı altında o yıllarda verdiğim kan, içinde yer aldığım ilk sosyal sorumluluk projesi olmuştu.

Daha sonra tüm şirket çalışanları olarak “Ülkem İçin” projelerinde yer aldık. Katıldığımız projelerden birkaçı ise Antalya Ersoy İlköğretim Okulu’na bilgisayarlı teknoloji sınıfı yapılması, Samsun Çarşamba Endüstri Meslek Lisesi’ne teknoloji sınıfı ve motor laboratuvarı kurulması, İstanbul Bahçelievler Çocuk Yuvası’nın yeni yapılan binalarına 0-6 yaş çocuk ergonomisine uygun yıkanma alanlarının yapılması, Manisa’nın Salihli ilçesindeki yeni yapılan Durasıllı İlköğretim Okulu’nun boyanma ihtiyacının karşılanması, Kars’taki İlköğretim okuluna bilgisayar bağışı yapılması, Ankara Atatürk Çocuk Yuvası’nın fiziki ortamının iyileştirilmesi vb. Bunun yanında “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” Projesi dahilinde önemli oranda meslek lisesi öğrencisine şirketimiz ve Türkiye’de yaygın şubelerimizde staj imkânı sağlıyoruz.
Topluluk ya da aileye ilişkin bizimle paylaşabileceğiniz anılarınız var mı?

Koç Grubu’nun kurucusu rahmetli Vehbi Koç ile ilgili her platformda dile getirdiğim iki anımı sizlerle paylaşmak isterim. Bunlardan ilki, hep söylenen Vehbi Bey’in tutumluluğu konusunda. Fındıklı binasından Nakkaştepe’deki yeni binaya taşındığımızın ilk dönemleri idi. Öğle yemeği arasında ofiste yalnız çalıştığım bir gün koridorda Vehbi Bey’i gördüm. Öğle yemeğine gitmiş arkadaşların ofis ışıklarının yanıp yanmadığını kontrol ediyordu. Benzeri hikâyeleri daha önce duymuş olmama rağmen bu olayı yaşamak beni çok etkilemişti.


‘’Lisans eğitimim sırasında TEV bursiyeriydim. Dolayısıyla Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk projeleri ile bundan çeyrek asır once tanışmıştım’’
Bir diğeri ise, Vehbi Bey’in yazdığı “Hayat Hikâyem” ile “Hatıralarım, Görüşlerim, Öğütlerim” kitaplarını kendisine imzalatmak istemiştim. Konuyu sekreteri Suzan Hanım’a aktardıktan sonra, kitapları imzalatılmak üzere kendisine bırakmak için gittiğimde kendimi Vehbi Bey’in odasında buldum. Tabii iş hayatına yeni başlamış biri olarak heyecanlanmamak mümkün değildi. Hangi bölümde çalışıyorsun, hangi okul mezunusun gibi birkaç sorunun eşliğinde kitabımı imzalamıştı. O kitaplar hâlâ kütüphanemde en önemli yeri kaplamaktadır.


OTOMOTİVDEN BEYAZ EŞYAYA

BİNLERCE ÜYELİ AİLE: BAYİLER
Vehbi Koç’a göre bir kuruluşun başarısında üç unsur vardır: Kalite, servis ve iyi organize edilmiş bir satış teşkilatı. Bu yaklaşım bayilerin önemini ortaya koyar
Koç Ticaret Beyoğlu fiubesi Ampul Satış Servisi 1951 yılında kurulur. Bu servisin kurulması ile Türkiye’de ilk defa bayilik sistemine geçilmiştir. Kav Kibrit Fabrikası üretime başladığında kibrit dağıtımı da ampul bayilerine verilir.

Ardından Arçelik buzdolabı üretimine geçince, Vehbi Koç, her yörenin en itibarlı en çalışkan insanlarını bayi olarak seçer. Bayileri düzenli olarak bir araya getirerek bir aile yaratır. Ona göre “Satış sonrası hizmet, gelecek satışların devamı”dır.

Vehbi Koç, bayilerin çok önemli bir işlevi olduğunu biliyordu ve yaşamı boyunca bayilerle yakın ve sıcak ilişkiler kurdu. Onları ailenin bir parçası olarak görüyor ve gezilerinde bayileri işyerlerinde ziyaret ederek, görüşlerini alıyor, düşüncelerine kulak veriyordu.

Bugün Türkiye’nin hemen hemen her kentinde, ilçesinde Koç Topluluğu şirketlerinden birini temsil eden bir bayi vardır. Tüketicilerin yüz yüze ilişki kurdukları kişilerdir bayiler ve tabii yetkili servisler. Bir dünya devi olabilir kurumlar, dünyanın en iyi üretimi ile tartışmasız en kaliteli malı tüketicinin beğenisine sunabilirler. Ama bu dev kurumların görünen yüzü, imajı bayilerdir.

Bu biraz da Türk insanının yapısından kaynaklanır. Bir kez otomobil ya da dayanıklı tüketim malı alınan bayi ile iyi bir iletişim kurulduğu andan itibaren, o artık bir “tanıdık”tır. Bir başka ihtiyaç olduğunda önce ona gidilir, eşe dosta tavsiye edilir.
EN ESKİ BAYİLERDEN BİRİ ERGUN OZAR:
80. yıl benim için gurur vesilesidir”
Bandırmalı Ozar ailesi, 1922 yılından bu yana perakende sektörünün içinde. Koç Topluluğu ile ilişkileri ise Arçelik’in kurulduğu 1955 yılına dayanıyor. Bayiliği bugün Ozarlar Pazarlama ve Tic. unvanlı şirket ile Ergun Ozar ve kardeşi sürdürüyor. Üçüncü kuşak Poyraz Ozar da aynı firmada çalışıyor.
Önce Ozarlar’ın tarihini kısaca aktarır mısınız?

Bayiliğimiz 1955 yılında babam ve amcalarımın 1922 kuruluşlu İ.Muhsin Ozar ve Kardeşleri Koll. fiti. firması ile başlıyor. Ben 1950’li yılların başında, sekiz yaşındayken babamın mağazasında çalışmaya başladım. Üniversiteyi bitirinceye kadar, yıllar boyu yaz tatilimi babamın yanında çalışarak geçirdim. Yedek subay olarak askerlik görevimi yaptıktan sonra da babamın şirketinde yönetici olarak çalışmaya başladım. Ancak 1974’te babamın firması vefatlar nedeniyle sona erdi. Arçelik yöneticileri, bayiliği bana teklif ettiler. O zamandan beri Arçelik bayiliğini kardeşim İ. Ethem Ozar’la birlikte yürütüyoruz.


Bugün gelinen noktada, başlangıca göre sizce ne gibi farklılıklar var?

İstanbul Sütlüce’de günlük 15-20 adet buzdolabı, çamaşır makinesi montajı ile başlayan üretim, bugün gelinen noktada devasa boyutlara ulaşmıştır. Arçelik, yönetim, üretim, dağıtım, yurt geneline dağılmış lojistik ve etkili bir satış sonrası müşteri hizmetleri teşkilatı yani servisler ile ülkemizin özel sektörde en büyük kuruluşu haline gelmiştir.

Ozarlar Pazarlama ve Ticaret firmamız da Arçelik ile paralel ivme kazandı. İki nesildir Arçelik bayiiliğini sürdüren şirketimiz zaman içinde cirosunu önemli ölçüde artırdı ve yakın bir gelecekte ailemizin üçüncü jenerasyonundan oğlum Poyraz Ozar tarafından idame ettirilecek.
Koç Topluluğu’nun size nasıl destekleri oluyor?

Öncelikle nihai tüketiciler olan müşterilerimizin “haklı” şikâyetlerinin giderilmesine yönelik netice alıcı yöntemler kullanılması marka imajına güç katıyor. En çok güvenilen marka olmak, perakende satış bayileri ile birlikte tüm Arçelik ailesi için tabii ki onur vericidir.

Ayrıca, Paro, Koç Ailem gibi organizasyonlar ile, Arçelik müşteri kitlemize ilave imkânlar sunulması, müşteri memnuniyetini artırıyor. Diğer yandan Yapı Kredi Bankası’nın kredi kartı ödeme noktası olarak firmamızın verdiği hizmetin, markamıza potansiyel müşteriler kazandırması da gözden kaçırılmaması gereken bir konudur. Yetkili servislerimizce yapılan bakım, onarım gibi hizmetler ve ürün montajlarından makul bir süre sonra müşterilerimizin belirli merkezlerden telefon ile aranarak müspet-menfi kanaatlerinin sorulmasının da kayda değer bir “özelliğimiz” olduğuna inanıyorum.

Haftanın belli gün ve saatlerinde yapılan ürün tanıtıcı televizyon yayınlarının hem biz bayiler ve çalışanlar hem de müşterilerimiz açısından son derece faydalı olduğuna inanıyorum ve ilgili herkese tavsiye ediyorum.


Koç Toplululuğu’nun sosyal sorumluluk projeleri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sosyal sorumluluk konusunda topluluğumuzun ve Arçelik’in, üst düzey yöneticilerinin mesuliyet duygularıyla proje bazında organize ettiği veya iştirak ettiği programlar ile de örnek teşkil ettiğine inanıyorum. Arçelik benim için bir olgu, bir “kurallar manzumesi”dir. Bu oluşumu kendinde hisseden herkes Arçelik ailesindendir.


Bu yıl Koç Topluluğu 80. kuruluş yılını kutluyor. Uzun yıllar bu kurumla çalışmış biri olarak neler söylemek istersiniz?

Koç Topluluğu Türkiye’de “aile şirketi” olmaktan çıkarak, kendi bünyesinde yetişen profesyonel yöneticilerle kurumsallığa geçen bir “ilk”tir. Önderi olduğu özel sektörde, ekonomimize kazandırdığı başarılar ve kazançlar ile de bu kimliğini sürdürecektir. Bütün bunlar benim için gurur vesilesidir.

BEN OTOMOBİLİ HER ZAMAN SATARIM” DİYEN SEFER SUCU:
Bu büyük ailenin içinde olmalıyım
Sefer Sucu için otomobil, salt insanları bir yerden bir yere taşıyan bir araç değil. Otomobili şöyle tanımlıyor: “Otomobil aslında dünyayı birbirine bağlayan çok önemli bir temel çıkış noktasıdır. Uygarlığın öncüsüdür. Otomotiv aslında endüstrinin bir kolu, endüstrinin insana bir hediyesi.. Otomotiv endüstrisi hava, kara ve denizi de içine alan büyük bir yelpaze. Uygarlıkları birbirine bağlayan, bana göre son derece önemli bir iletişim aracı. Barışı da sağlayan bir unsur otomotiv. Ben ulaşım aracı olarak hiç görmedim. Otomobil otomotiv endüstrisinin belki insana hediyesi, belki uygarlığın bir öncüsü ancak, bütün hayallerin tasarıma dönüştüğü andır aslında otomobil. Bütün ortak hayallerin bir obje haline geldiği bir nesne. ”

Koç Topluluğu ile ilişkisi çok eskilere dayanıyor Sefer Sucu’nun. Bugün 4. Levent Oto Sanayi Sitesi’nde katkıları nedeniyle bir caddeye adı verilen Ahmet Bayman, Sefer Sucu’nun amcası, kendi deyimiyle “Cici Baba”sı. Ahmet Bayman Almanya’da altı yıl eğitim gören, kartvizitinde “Almanya ve Paris Boya Müesseselerinden Diplomalı ve Ford Fabrikası boya ustabaşısı” yazan bir kişi. Oto Sanayi Sitesi’ndeki Standart Belde Tofaş grubunun ilk servislerinden biridir. Ahmet Bayman, Sefer Sucu’yu elinden tutarak oraya götürür.

Sefer Sucu, o dönemin yani 1970’lerin ve Bursa’da kurulan ilk otomobil fabrikalarının aslında Türkiye’deki sanayi devrimini yarattığını düşünüyor: “Bugün aşağı yukarı 70 bin çalışanı ve 1200 yetkili acentesi olan fevkalede geniş bir yelpaze görüyorsunuz. Bunun okulu ise 1970’ler. Bana göre otomotiv sektörü Türkiye’de geleceğin endüstrisinin gelişmesi adına bir sınav sürecidir.”

1983 yılında devraldığı Laleli’deki Gerçek Oto bir otomobil galerisidir. 1985 yılında “abi”lerinden birisi elinden tutarak onu Zincirlikuyu’ya Tofaş’a götürür. O günleri şöyle dile getiriyor Sucu: “O zaman bayilik alabilmek gerçekten de güçtü. Çok saf duygularla bir bayilik istedim aldım. Tabii o zaman bir kurumsal yapının içerisine girdik. Onun havası da bende çok büyük oldu.”

İki yıl kadar sonra bayiliğini iade eder. Bugün kendisi bile bunu nasıl yaptığını anlamıyor:

“Besim Bey ve Güneş Bey İstanbul Oto’da. Çok önemli bir bayiliğimi safça iade ettim. Onlar çok üzüldüler. Taksi piyasasının içindeydim, 131’leri taksiye çıkardığımız dönemlerdi, çok güzel performans gösteriyordum, mükemmel satışlarımız vardı, onlar bundan memnundu. Hâlâ anlamış değilim nasıl oldu?”

Ardından başka bir marka ile keyifle anımsanan 10 yıllık bir birliktelik, onun ardından bir başkası gelir. Bu dönemde gerek giderek büyür.

2007’ye gelindiğinde ise Ford bayiliği gündeme gelir ve Sefer Sucu’nun yolu bir kez daha Koç Topluluğu ile kesişir.


Sefer Sucu, halen sürdürdüğü bayiliği bırakmayacak, ancak Çağlayan’da bir de Ford bayii açacaktır. Nedenini sorduğumuzda “siz olsanız istemez misiniz?” biçiminde biten bir açıklama yapıyor: “Ford’a baktığınız zaman Gölcük projesi mükemmel bir proje ve çok büyük boyutta ihracat yapıyor. Ticari araçlarda fevkalade geniş bir ürün gamına sahip, rekabete açılım sağlayan bir yapısı var. Binek otomobillere baktığınızda kurumsal müşterilere karşı oldukça yoğun taleplere cevap verme yelpazesi var. Mondeo ile beraber binek otomobillerde oldukça güçlü bir yapıya kavuştu. Ayrıca çok hızlı bir şekilde özellikle filo pazarında, rekabetçi bir yaklaşımla ve ürün gamının çeşitliliği ile mükemmel bir pazar elde etti. Baktığınızda böyle bir tablo görüyorsunuz, siz olsanız yapmaz mısınız?”

Aslında bu yeni işbirliğinin ancak tek yönü. Sefer Sucu’yu asıl etkileyen unsur Koç Topluluğu’nun bir üyesi olmak. Kendi deyimiyle “Her zaman her otomobili satabilir” ama bu her şey demek değildir: “Bu büyük organizasyonun içinde olmaktan mutluluk ve haz duyuyorum. Yıllardır bütün bayi teşkilatlarına sahip çıkan bir yapı ve bir organik bağ olduğunu görüyorum. 40 yıllık bir bağ. Bu bir kültür. Bu kültürün içinde olmak güzel bir şey. Ben buraya bakıyorum. Benim elimden hiçbir şey kurtulmaz, ben otomobili her zaman satarım.”

Yıllar önce bir kez üyesi olduğu Koç Topluluğu’na bir kez daha katılmak istiyor. Yetişkin bir oğlu ve kızının o camianın içinde olmasını ve bu mutluluğu onların da yaşamasını istiyor.

ÜLKEM VARSA BEN DE VARIM”


Okullar, yurtlar, kitaplıklar, binlerce çocuğa verilen burslar, müzeler, vakıflar... 80 yılın birikimiyle artarak devam eden sosyal sorumluluk projeleri...
Koç Topluluğu, iş yaşamındaki öncü ve lider rolünü kurumsal sosyal sorumluluk projelerine de taşıdı. Vehbi Koç’un yaklaşık 20 yıllık mücadelesinin sonucunda kurulan ve “Türkiye’nin ilk özel vakfı” olma özelliğine sahip Vehbi Koç Vakfı, eğitim, sağlık ve kültür alanlarında pek çok projeye imza attı.

Koç Topluluğu’nun gerek şirketleri gerek üst yönetimi ve çalışanları Vehbi Koç Vakfı girişimlerinin yanı sıra yardım amaçlı pek çok vakıf ve kuruma da destek veriyor. Darülaceze, Türk Eğitim Vakfı (TEV), Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPAV) bunlar arasında ilk akla gelenler...

Vehbi Koç, eğitim, kültür ve sağlığın yanında “çevre” konusunda da pek çok girişimde bulunmuştu. Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı TEMA’nın bir numaralı kurucu üyesi olması bunun en somut göstergesiydi. Vehbi Koç’un çevre konusundaki bu duyarlılığı aslında tüm Koç Topluluğu’nun ortak paydalarından biri oldu hep. 1984 yılında Türkiye’de AT standardında olan çevre mevzuatındaki yönetmeliklerin yürürlüğe girmesiyle, Koç Topluluğu çevre konusundaki çalışmalarını hızlandırdı ve bu kapsamda “özel sektörde ilk Çevre Mühendisliği Bölümü” kuruldu. Topluluğun yakın zamandaki en önemli çevre projelerinden biri de 1994 yılında Rahmi M. Koç’un kurduğu ve Onursal Başkanı olduğu DenizTemiz Derneği/TURMEPA oldu.

Tüm bu kurumlar uzun yıllardır gerek Vehbi Koç Vakfı’nın gerekse Koç Topluluğu şirketlerinin ve çalışanlarının sosyal sorumluluğu içselleştirmesinin sonucu olarak düzenli destek görüyor...


Yüklə 0,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin