KOÇ HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ ÖMER M. KOÇ:
“Sosyal projelerde önemli olan odaklanmak ve farklılık”
Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ömer M. Koç, aynı zamanda Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği ve Türk Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütüyor. 80’inci yılında topluluğun eğitim ve kültür alanlarındaki faaliyetlerini değerlendirirken, Vehbi Koç Vakfı’nın hayata geçirilmesinin kurumsallaşma açısından önemine değiniyor.
“Topluluğun eğitim ve kültür alanlarındaki faaliyetlerini Vehbi Koç Vakfı öncesi ve sonrası olarak iki bölümde değerlendirmek mümkündür. Kurucumuz Vehbi Koç, iş hayatında belli bir noktaya geldikten sonra başta eğitim olmak üzere Türkiye'nin öncelikli sorunlarına kendi gücü nispetinde destek olmayı şiar edinmiştir. 1969 yılında Vehbi Koç Vakfı'nın kurulmasıyla, bu faaliyetlerin kurumsallaşması hedeflenmiştir. Başarılı ancak olanakları kısıtlı öğrencilere burs vermek vakfın kuruluşundan itibaren önemli bir faaliyet olmuştur. Seksenli yıllara kadar resmi kurumlara yardım şeklinde sürdürülen faaliyetler özellikle Koç Lisesi ve ardından Koç Üniversitesi'nin kurulmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Vakfımız önemli miktarda kaynak ayırdığı projeleri bizzat yönetmenin daha iyi netice verdiğine kani olmuş, bu şekilde hayata geçirilen projelerin diğer kişi ve kurumlara da örnek teşkil etmesi amaçlanmıştır. Kendi yönettiğimiz kurumlar dışında ‘Yap, Devret, Sahip Çık’ sloganıyla inşa ederek Milli Eğitim Bakanlığı'na bağışladığımız Koç İlköğretim Okulları ve geçen yıl başlattığımız ‘Meslek Lisesi Memleket Meselesi’ projesi de bu kapsamda bahsedilmesi gereken önemli faaliyetlerimiz arasındadır.
‘’Kaynakların sınırsız olmadığı tespitinden hareketle, ne denli büyük olursak olalım, faaliyetlerimizi belli alanlarda yoğunlaştırmak zorundayız’’
Kültür alanındaki projelerimizin ilk adımı aynı zamanda Türkiye'nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi'dir. Babaannemiz Sadberk Koç'un Türk ve İslam sanatına özel ilgisi, kendisinin vefatından sonra müzenin kurulmasına vesile olmuş, bu kurum da kendi alanında diğer özel projelere öncülük etmiştir. Rahmetli Sevgi Gönül hem Sadberk Hanım Müzesi'ni ülkeye ve dünyaya tanıtmış hem de vakfımız ve topluluğumuzun kültür alanındaki diğer projelerine liderlik yapmıştır. Yakın zamanda Koç Üniversitesi bünyesinde kurduğumuz Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi de vakfımızın kültürel faaliyetlerine bilimsel boyut kazandırması açısından hayati önem taşımaktadır.
Değerlerimizin yurtdışında tanıtımı
Sosyal içerikli projelerde dünyanın önde gelen kuruluşlarının özellikle üzerinde durduğu hususlar ‘odaklanmak’ ve ‘fark yaratmak’tır. Kaynakların sınırsız olmadığı tespitinden hareketle, ne denli büyük olursak olalım, faaliyetlerimizi belli alanlarda yoğunlaştırmak zorundayız. Bir süredir hem topluluk hem de vakıf olarak kültür alanında özellikle çağdaş sanat disiplinine eğiliyoruz. İstanbul Bienali'ne on yıl boyunca vereceğimiz destek bunun en somut örneği. Yapı Kredi Yayınları ile başlattığımız ‘Türkiye’de Güncel Sanat’ dizisi bu alandaki stratejimizi perçinleyecek bir başka girişim. Uzun bir süredir üzerinde çalıştığımız yeni Sadberk Hanım Müzesi projesi arzu ettiğimiz şekilde gerçekleşirse hem İstanbul hem Türkiye için çok önemli bir kültürel pencere açacağımıza inanıyoruz.
TEV’in misyonu ve vizyonu
Türk Eğitim Vakfı’nın kuruluş amacı, yetenekli ve başarılı fakat maddi olanakları sınırlı çocuklar ve gençler başta olmak üzere, ülkemize ve insanlığa katkılar sağlayacak kişilikli, öncü gençleri ve onların yetişecekleri eğitim sistemini desteklemektir. Vakıf, amacını gerçekleştirmek için, maddi desteğe ihtiyacı olan başarılı öğrencilere burs vermekte, okul ve öğrenci yurdu açmakta, eğitim ve öğretim alanında araştırmalar yaptırmakta, sanayi-üniversite-eğitim işbirliğini teşvik edip desteklemekte ve eğitim kurumları yaptırıp işleterek milli eğitimimize yardımcı olmaktadır. TEV’in vizyonu, insan kaynağımızı bilgi üreten ve kullanan konuma getirmektir.
TEV’in misyonu 40 yıldır geçerliliğini hiç kaybetmemiştir. Ülkemizin şartları göz önüne alındığında bu misyon daha uzun yıllar önemli ve geçerli olacaktır. Ancak, TEV olarak geçmişte kişisel bağışlarla yakaladığımız başarıyı sürdürebilmek için, günümüzdeki ve gelecekteki ülke ihtiyaçlarını ele alarak, kişisel bağışların yanı sıra kurumsal işbirlikleri ile yeni projeler de üreterek TEV’i gelecek nesillere daha güçlü devretmeliyiz.”
TURMEPA YÖNETİM KURULU BAŞKANI EŞREF CERRAHOĞLU:
“Sosyal sorumluluk Koç ile yaygınlaştı”
TURMEPA Yönetim Kurulu Başkanı Eşref Cerrahoğlu, Koç Topluluğu firmalarının maddi katkılarının öneminin altını çizerek “bize her konuda büyük güç vermektedirler” diyor:
Sayın Vehbi Koç’un sosyal sorumluluk anlayışını ve öncülük ettiği girişimleri nasıl değerlendirirsiniz?
Vehbi Koç, “Ülkem varsa ben de varım” cümlesiyle sadece iş hayatında değil sosyal sorumluluk alanında da yarattığı ilklerle ülkesine büyük hizmetlerde bulunmuş, "Bu memlekette varlık sahibi olan vatandaşların, bilhassa işadamlarının kendi işlerinden başka memleketin sosyal meseleleri ile meşgul olmaları lazım geldiğine inanıyorum" diyerek diğer kişi ve kuruluşlara öncülük etmiştir.
Sayın Vehbi Koç işadamı kimliği ile kaynağı sağlanmış, iyi organize edilmiş projelerin ancak yaşayabileceğini, bir eserin meydana getirilmesi kadar, yaşatılmasının da önemli olduğunu, hizmet kalitesinin hep üst düzeyde tutulabilmesi gerektiğini altını çizerek vurgulamıştır.
Sayın Vehbi Koç’un kurduğu ve destek olduğu vakıflar bugün son derece başarılı çalışmalarla ülkemizin her köşesinde kendi alanlarında hizmetler sunmakta, ülkemize genç ve eğitimli insanlar yetiştirmekte, bu büyük insanın açtığı yolla kalkınmamıza büyük yararlar sağlamaktadırlar.
Vehbi Koç’un ve Koç Topluluğu’nun ülkemizde kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının gelişmesindeki rolüne ilişkin neler söylemek istersiniz?
Sayın Vehbi Koç’un başlattığı sosyal sorumluluk çalışmaları Koç Topluluğu tarafından da başarılı bir şekilde devam ettirilmektedir. Derneğimizin Kurucu ve Onursal Başkanı Sayın Rahmi M. Koç 1994 senesinde DenizTemiz Derneği/Turmepa’nın kuruluşu ile bir başka ilke imza atarak Sayın Vehbi Koç’un çevreye verdiği önemin denizlerimizin korunması konusunda da devam ettirilmesini sağlamıştır. Bu çerçevede bugün derneğimiz Koç Topluluğu’nun büyük maddi ve manevi desteği ile birçok projeyi gerçekleştirmiş, alanında birçok ilke imza atmıştır.
Bu projelere örnek vermek gerekirse, Milli Eğitim Bakanlığı izni ve ortaklığı ile Yapı ve Kredi Bankası’nın sponsorluğunda 28 kıyı ilimiz ve Van’da tüm okulları kapsayacak, yaklaşık 6 milyon 500 bin öğrenciye, 16 bin 588 okula ve 300 bin öğretmene ulaşılmış olacaktır. Gururla söyleyebilirim ki bu, kişiye ulaşım sayısı açısından ülkemizin şu ana kadar gerçekleşen en büyük projesidir. Bu destek için burada Koç Topluluğu’na ve Yapı ve Kredi Bankası’na teşekkürü bir borç bilirim.
Bir başka projemiz ise tehlike altındaki denizlerimizi korumak amacıyla başlatılan “1200 km.” projemizdir. Bu proje çerçevesinde kurulacak her merkez bulunduğu bölgenin yerel yönetimi ve üniversitesi ile Turmepa’nın ortaklığı ile yönetilecektir. Bu tam bir Avrupa Birliği projesidir. İlk merkezimiz Temmuz 2006 tarihinde hizmete girmiş olup çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir. Bu merkezimizin inşasını ise Arçelik üstlenmiş ve bölgenin böyle güzel bir tesise sahip olmasında en büyük katkı sahibi olmuştur. Bu destek için de burada Koç Topluluğu’na ve Arçelik’e teşekkürü bir borç bilirim.
Koç Topluluğu’nun gerçekleştirdiği sosyal projelerin, ülkemizde bu alanda yürütülen çalışmalar içindeki yeri sizce nedir?
Sayın Vehbi Koç’un Haziran 1992 tarihinde İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı konuşmada belirttiği beş temel konu şunlardır: “Ekonomide devletin rolünün azaltılması”, “Vergi meselesi”, “İstihdamın ve sanayileşmenin hızlandırılması”, “Eğitime daha çok önem verilmesi” ve “Nüfus planlamasının etkili bir şekilde uygulanması”.
Bu alanlardan “Eğitime önem verilmesi” ve “Nüfus planlaması” bugün sadece bir devlet politikası olmayıp, binlerce hayırsevere ve halka yol gösterici olmuştur. Devletin ulaşamadığı yerlerdeki birçok okul, hastane hayırseverler tarafından yapılmıştır. Bunların gerçekleştirilmesinde Sayın Vehbi Koç’un ve onun açtığı ilkeler yolunda şaşmadan ilerleyen Koç Topluluğu’nun rolü son derece büyüktür.
Koç Topluluğu sadece öncü olmakla yetinmeyip katkılarını sürdürmeye devam etmektedir. Bu katkılar hem kendi bünyesindeki vakıflar hem de ülkemiz için faydalı olabilecek her alanda sponsor olma şeklinde süregelmektedir.
“Ülkem varsa ben de varım” cümlesinin “Koç Topluluğu Anayası”sının ilk cümlesi olduğu gerçeğini göz önünde tutarak, Koç Topluluğu’nun bu alandaki katkılarının artarak süreceğine, ülkemizin kalkınmasında aldığı başrolün devam edeceğine bütün kalbimle inanıyorum.
NİHAT GÖKYİĞİT, TEMA’NIN KURULUŞUNU ANLATIYOR:
“Ben takvimi olmayanla iş konuşmam”
Tefken 50 yıl önce ampul üretmeye karar verdiğinde, Vehbi Koç’un merak ederek, kendilerini Ankara’da yemeğe davet etmesiyle tanışan Vehbi Koç ve Nihat Gökyiğit’in dostlukları, Türkiye’nin çevre konusunda en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan TEMA Vakfı’nın doğumuna neden olmuş.
TEMA Vakfı fikri nasıl doğdu?
Vehbi Koç’un çok önemli bir özelliği, yakın çevresindeki kişilerin iyi yapabilecekleri hususları çok iyi tespit edip onları bu işe yönlendirmesi ve işi takip etmesiydi.
Bir gün, “Hayatımın son yıllarında iki konuda hizmet etmek istiyorum; biri aile planlaması, diğeri de ağaçlandırma” dedi. Bizden yardımcı olmamızı istedi ama ben, esasında bizi o işe yönlendirmek istediğini anlamıştım. Hayrettin Karaca ile ara sıra konuşuyordum zaten bu konuyu. Bunun sadece ağaçlandırma olmadığını, toprağa kadar uzandığını anlattım. Bizden bir rapor istedi. Hayrettin Bey, tarih veremeyeceğimizi söyleyince bana döndü ve dedi ki: “Ben, takvimi olmayanla iş konuşmam.” Bu sözü beni çok etkiledi ve sonraki hayatımda hep kılavuzum oldu. Vehbi Bey böyle kesin tavır koyunca, biz de “üç hafta” dedik. Defterine yazdı ve tarihin dolmasına iki gün kala beni aradı. O sırada raporun önüne eklemek için, yönetici özetini yazıyordum. Bilirdim ki bu yönetici özeti iyi anlaşılmıyorsa, özeti yazan kişinin bu işi anlamamış olduğunu düşünürdü. Bunlar, Vehbi Koç’un, bizim duayenimiz olarak, büyük iş tecrübesiyle edinip bize aktardığı bilgilerdir. Özeti okuyunca, “Tamam,” dedi, “şimdi ne yapacağız?” Yani hemen bir eylem planı yapmak ister, boş konuşmayı hiç sevmezdi. Böylece vakfı kurmaya karar verdik. Vakfın öz varlığı için gereken 5 milyar liranın 500 milyonunu Vehbi Bey üstlendi, benim de aynısını koymamı istedi. Sonra Hayrettin Bey ile birlikte, otuz işadamıyla daha görüştük. Eksik olmasınlar, hiçbiri bizi kırmadı ve kısa bir süre sonra vakıf 28 katılımla kuruldu.
Vakıf kurulduktan sonraki süreçte Vehbi Koç’un katkısı nasıl oldu?
Vehbi Bey hiçbir işi söyleyip bırakmaz, mutlaka katılır, takip eder, destek verirdi. TEMA’nın tüm toplantılarına katıldı ve her konuda yanımızda oldu. Bir gün beni aradı ve camilerde cuma hutbesinde bu işin konuşulmasını sağlayacağını söyledi. Gerçekten de bir işi tabana kadar yaymak istiyorsanız, bazı kanalları çok iyi kullanmanız lazım.
Siz uzun yıllardır Koç Topluluğu ile hem iş hem de dostluk anlamında ilişki içindesiniz. Vehbi Koç, çocukları ve torunları… Bu üç kuşak arasında farklılık görüyor musunuz?
Vehbi Bey zor zamanlardan gelmiş, tedbirli, risk alırken çok hesap eden ama aynı zamanda da çok girişimci biriydi. Yeni kuşaklar bizlere göre daha cesur hareket edebiliyorlar. Zaten zamanımız da buna müsaade ediyor. Vehbi Bey’in zamanında böyle dev bir ekonomik güç meydana getirmek hiç kolay değildi, ama o bunu başardı. Vehbi Bey iyi yöneticileri keşfeder ve yanına alırdı. Bakıyorum, yeni kuşaklar da buna özen gösteriyorlar. Vehbi Bey tasarruflu hareket ederdi, bu da zaten o kuşağa mahsus bir özellikti. Hayır işlerinden hiç geri durmazdı ama israfı sevmezdi. Aslında bugün dünyanın dönüp dolaşıp geldiği nokta da yine bu. Doğal varlıkların kendilerini yenilemelerine fırsat vermeyecek surette tahribi ve bu çılgın tüketim nedeniyle dünya artık kendi kendisini yemeye başladı.
Koç Topluluğu’nun sosyal sorumluluk projelerini biliyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?
Artık birçok şirket yöneticisi, yıl sonu faaliyet raporlarında son maddeye sosyal sorumluluk alanında yaptıkları ile ilgili bir şeyler yazma ihtiyacı duyuyor. Bu olumlu bir gelişmedir. Vehbi Koç bu konuda ilk adımları atmıştır ve Koç Topluluğu da onun yolundan giderek sanayici ve işadamlarına örnek olmuştur. Nice 80 yıllar dilerim.
Kafkas arısı ile hayat bulan proje
“Artvin Borçka yöresi biyolojik zenginlik açısından ülkemizde mutlaka korunması gereken üç yerden biri. Ama halk fakir ve orman işletmesinde ağaç işçisi olarak çalışıyor. Bu yüzden halka başka bir gelir kapısı bulunmazsa, bitki örtüsünü korumak mümkün değil. Dokuz ay süren ve uzmanlarca yürütülen araştırmalardan sonra, orada nesli tükenmiş olduğu sanılan Kafkas arısını keşfettik. Bu arı her mevsimde çalışıyor, her çiçekten nektar alıyor, uzun bir dili var ve uysal bir arı… Yani hem ülkemizdeki arıcılık gelişecek hem biyolojik zenginlik korunacak hem halka gelir kaynağı temin edilecek hem de bu arı türü bir gen kaynağı olarak yaşatılacak. Bu bizim çok yönlü projelerimizden biriydi. Yöre halkı sözleşmeli üreticimiz oldu ve bu proje TEMARI adı altında şirketleşti.”
ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan:
“Sosyal alanda dolu dizgin koşmaya devam”
Prof. Dr. Türkan Saylan, yaşamını eğitim olanağından yoksun özellikle de kırsal kesimdeki gençlerin eğitimine adamış bir isim. Başkanı olduğu dernek aracılığıyla, ülke genelinde herkese eşit ve çağdaş bir eğitimin sağlanması, böylece bilinçli, eğitimli, evrensel insan haklarına saygılı, çevreye duyarlı, çağdaş bir toplum oluşturulması yönünde gecesini gündüzüne katarak çalışan bir Cumhuriyet kadını.
“Koç Topluluğu, Türkiye için büyük bir potansiyel,” diyerek söze başlayan Türkan Saylan, bu potansiyelin pozitif yönde kullanılmasının ülkemiz için açacağı olanakları vurguluyor.
Vehbi Koç ile kişisel olarak tanışmayan Saylan, “Vehbi Koç, Türkiye’ye ta başından, Atatürk döneminden başlayarak zekâsıyla büyük katkılarda bulunmuştur. O dönemler Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç bilinmeyen ticareti, giderek sınai üretimi topluma öğretmiştir. Bunu dürüstçe yaptığını da herkes bilir” diyor.
Koç Topluluğu hakkındaki izlenimlerini soruyoruz; Koç Topluluğu’nun nasıl bir resmi var Saylan’da?
“Koç Topluluğu, üretimde çok fazla istihdam yaratmış, çok geniş bir topluluktur. Ayrıca Vehbi Koç’un mirasına sahip çıkan, onun kurdukları üzerinden devam eden bir bütünlüktür. Bu, Türkiye için çok olumlu bir örnektir. Örnek olmanın da ötesinde, Türkiye’nin geleceğine nitelikli insanlar yetiştirmektedirler. Hatta ülkemizin sınırlarını da aşarak, bir evrensellik kazanmıştır. Artık onları bütün dünya tanıyor ve bizler de bununla iftihar ediyoruz.”
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, yılların birikimiyle aie planlaması ve eğitim konusunda önerilerde bulunuyor
Peki, sosyal sorumluluk projeleri? Kendi penceresinden baktığında Koç Topluluğunu, bu açıdan nasıl değerlendiriyor?
“Sosyal sorumluluk meselesinde, Koç Topluluğu’nun hayır anlamında birçok iş yaptığını biliyorum: Okullar, hastaneler… Günümüz dünyasında bu türden katkılar çok önemli ama yeterli değil. Bunun yanında ülkenin gerçekleri doğrultusunda sosyal destek vermek gerekiyor. Ben öncelikli sorunumuzun eğitim olduğunu düşünüyorum. Özellikle gerici akımların en çok sızmaya çalıştığı alan bu. Cumhuriyet karşıtı fikirlerin çocuklara din üzerinden -kuşkusuz hakiki din değil, din sömürüsü üzerinden- aşılandığı bir dönemde, hepimizin sosyal sorumlulukları daha da artmış durumda. Koç Topluluğu’nun 80. yılda 8 bin liseliye burs projesini de yakından biliyorum, çok güzel bir proje. Buna benzer projelerin artması gerekiyor, çünkü bizim toplumumuz darda kaldığında aşiret ve tarikatlara yöneliyor hâlâ. Ne yazık ki büyük bir cehalet var.”
Eğitim, elbette yalnızca okulda verilenden ibaret değil. En az onun kadar, hatta okulda verilen eğitime destek veya engel olması anlamında daha da önemli olan yaygın eğitim, halkın eğitimi. Konu bu noktaya geldiğinde, yana yakıla son yıllardaki uygulamaları anlatıyor Saylan:
“Koç Topluluğu’nun bana göre en önemli çalışmalarından biri, aile planlaması alanına girmiş olmaları. Çünkü bu alan, okula gelme yaşını geçmiş insanların, geleceğe ve çocuklarına yönelik tavrını belirliyor. Bu alandaki çalışmaları çok saygıyla karşılıyorum. Ne yazık ki Türkiye’nin en önemli sorunu olan aile planlaması, henüz halk tarafından tamamıyla anlaşılmamış, hükümetler ve politikacılar tarafından da tam olarak benimsenmemiş bir konu. Birkaç ay önce Sağlık Bakanı, aile planlamasının rafa kaldırıldığını söyledi. Çünkü halk tarafından yanlış anlaşılmış! Ben bu konuda Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPAV) ile görüşmeler yaptım. Bu konudaki gücünü ortaya koyması gerektiğini söyledim. Benim en büyük hayalim, yapılan her çalışmanın ülkenin en ücra noktasına kadar ulaştırılması. Gönüllü çalışmaların sonuçları istatistiklerle anlaşılamıyor. Çünkü bu tip araştırmalarda Türkiye’nin her yerinden gelen sonuçlar aynı kovaya konuluyor, sonra karıştırılıp ortalaması alınıyor. Gerçekliğe baktığınızda ise görüyorsunuz ki, bir köy kızlarını okutuyor, diğeri okutmuyor; bir köyde kuma geleneği var, diğerinde yok… Bu yüzden, mutlaka gönüllü bir kuruluş tarafından çok iyi bir planlama ve araştırma yapılması, bu çalışmanın gereği ve yararlarının devlete empoze edilmesi gerek. Bu çok uzun soluklu bir çalışma gerektiriyor. Para lazım, ama parayla da bitmiyor; halkı tanımak, çalışmayı titizlikle takip etmek şart.”
Prof. Dr. Türkan Saylan, önerilerini iyi dileklerle bitiriyor: “Koç Topluluğu’nun 80. yılını kutluyor, sosyal alanda girdikleri bu yolda doludizgin devam etmelerini diliyorum.
AKADEMİSYENLERİN DEĞERLENDİRMESİYLE
EKONOMİ VE EĞİTİMİN AKTÖRÜ KOÇ TOPLULUĞU
Prof. Dr. Attila Aşkar, Prof. Dr. Ural Akbulut, Prof. Dr. Mustafa Gündüz ve Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Koç Topluluğu’nun üniversitelerle ilişkisini hem Türkiye konomisindeki yeri hem de eğitime katkıları açısından değerlendirdiler.
Koç Topluluğu ile üniversitelerin ilişkisi iki ayrı açıdan ele alınabilir. Birincisi Cumhuriyet’le neredeyse yaşıt, Türkiye ekonomisinin pek çok açıdan öncüsü ve lideri, bugünse bir dünya oyuncusuna dönüşen ticari bir kurum olarak. İkincisi ise 80 yılda adım adım artarak süren kurumsal sosyal sorumluluk projeleri kapsamında üniversitelere katkı yapan bir kurum olarak.
Birinci açıdan bakıldığında üretimden istihdama, ihracattan sermaye yapısına binlerce rakam gözden geçirilip yorumlar yapılabilir, nitekim bu yapılmaktadır da... Gazetelerin ekonomi sayfalarında, televizyon programlarında hemen her gün Koç Topluluğu ile ilgili bu tür haberler yayımlanmaktadır. Üstelik konuyla ilgili akademisyenler de bu konularda araştırmalar yapmaktadır.
İkinci açıdan bakıldığında ise Ankara’da Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’nun yapımıyla başlayıp, pek çok üniversitede yurt, kütüphane, bina bağışlarına, oradan üniversite öğrencilerine verilen burslara ve en nihayet, bugün Koç Üniversitesi ile devam eden sürece ilişkin değerlendirmeler yapmak olasıdır.
Ancak bu ikisi bir bütündür. Bugün üniversitelerle Koç Topluluğu’nun on yıllara dayanan ilişkisinde iki unsurdan birinin göz ardı edilmesi ya da daha az önemsenmesi, fotoğrafın tamamının görülmesini engelleyecektir.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KURUCUSU PROF. DR. İHSAN DOĞRAMACI
“Topluluğun önemi Türkiye ile sınırlı değil”
Koç Topluluğu’nun kurucusu ve Türk iş hayatının öncülerinden Vehbi Koç ile tanışıklığım 1940’lı yıllara kadar gider. Vehbi Bey’in çocuklarının hekimi olmamla başlayan ilişkimiz ilerleyen yıllarda dostluğa dönüşerek devam etti. Kendisinin iş hayatındaki ilginç serüvenini hep yakından takip ettim.
Diyebilirim ki, Vehbi Koç’un iş yaşamının öyküsü, özetle Türk ekonomisinin Cumhuriyet’le başlayan dönüşümünün öyküsüdür. İş hayatına küçük bir ticarethane ile atılan Vehbi Koç, önce mümessillik, müteahhitlik gibi alanlarda büyümüş, daha sonra sanayie adım atmıştır. Bu alanda çeşitli sektörlerde öncü konumunda bulunmuş şirketler, hep Vehbi Bey’in imzasını taşımıştır.
Koç Topluluğu bir taraftan sanayide büyürken diğer taraftan hizmet sektörüne de açılmıştır. Günümüzde, finans alanının, perakendecilik sektörünün önde gelen isimleri, rahmetli Vehbi Koç’un öngörüleriyle başlayan girişimlerle varlık kazanmıştır. Koç Topluluğu bir insan hayatının süresi içinde hızlı büyümenin yanı sıra gereken idari değişimi tereddüt etmeden gerçekleştirmeyi başarmıştır. Zamanı gelince şahıs şirketinden anonim şirkete dönüşmüş, daha sonra holdingleşmeyle birlikte kurumsallaşmaya adım atmıştır. Halka açılma konusunda da Koç şirketleri hep başı çekmiştir. Bütün bu gelişmelerin Vehbi Bey’in öncülüğünde hayat bulduğunu söylemek abartılı olmaz.
‘’Koç Topluluğu, bir insane hayatının süresi içinde hızlı büyümenin yanı sıra gereken idari değişimi tereddüt etmeden gerçekleştirmeyi başarmıştır’’
Bugün, Türkiye ekonomisindeki yeri herkesçe bilinen Koç Topluluğu’nun önemi, Türkiye ile sınırlı değildir. Tanıştığımız dönemde büyük yabancı markaların Türkiye mümessili olan Vehbi Bey, daha sonraki dönemlerde lisanslı üretime yönelmiş ve ihracat yapan konumuna geçmiştir. Bugün, Koç Topluluğu tarafından imal edilen ürünlerin dünya markalarına dönüştüğünü gördükçe gurur duymamak mümkün değil. Bu dönüşüm, hiç şüphesiz, kendi Ar-Ge çalışmalarını başlatmak gibi zamanında alınan isabetli kararların bir sonucudur. Bu kararlar alınırken Vehbi Bey’in ileri görüşlülüğünün belirleyici olduğu kesindir.
Rahmetli Vehbi Koç, içinde yetiştiği topluma karşı her zaman sorumluluk duymuş ve eğitimden sağlığa, sanattan sosyal yardıma dek uzanan pek çok önemli sosyal sorumluluk projesini başlatmıştır. Bunlar arasında benim yakından tanıklık ettiğim projesi, Koç Üniversitesi’nin kuruluşudur. Türk Eğitim Vakfı ve Koç Lisesi gibi örnek girişimlerle eğitim alanına önemli katkılarda bulunan Vehbi Bey, bu alandaki hizmetlerini taçlandıracak olan üniversite kurma düşüncesine başlangıçta çok sıcak bakmıyordu. 1982 Anayasası ile birlikte kâr amacı gütmeyen özel vakıf üniversitelerinin kurulmasına olanak sağlandıktan sonra 1984 yılında Ankara’da Bilkent Üniversitesi kurulmuş ve 1986 yılında ilk öğrencilerini alarak eğitime başlamıştı. Başarılı öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Bilkent örneğinin Vehbi Bey’in üniversite kurma konusundaki tereddüdünü bir ölçüde giderdiğini sanıyorum. Nitekim kendisiyle bu konudaki görüşmelerimizde, yurtdışındaki örnekleri de göstererek Koç Topluluğu tarafından kurulacak bir üniversitenin Topluluğun toplumsal sorumluluk misyonuna büyük katkısı olacağını ve “Koç” ismini en iyi biçimde geleceğe taşıyacağını ifade ettim. Bütün teşebbüslerinde hesabını çok iyi yapan rahmetli Vehbi Koç ikna oldu ve böylece bugün ülkemizin önde gelen yükseköğretim kurumlarından biri olan Koç Üniversitesi ortaya çıktı.
Koç Topluluğu’nun bundan sonra, değerli dostum rahmetli Vehbi Koç’un çizdiği doğrultuda yoluna devam edeceğine, gerek ekonomik alanda gerekse eğitim, sanat ve bilim alanlarında ülkemize katkılarını sürdüreceğine tüm kalbimle inanıyorum.
ODTÜ REKTÖRÜ PROF. DR. URAL AKBULUT:
“Ekonominin iyileşmesinde etkin rol oynamıştır”
Koç Topluluğu’nun gelişimi, Türkiye’nin Cumhuriyet’le gelişerek modern ve örnek bir ülke oluşuna benzetilebilir. Türkiye’nin gelişmesi ile büyüyen topluluk, kendi gelişmesi ile Türkiye’nin büyümesine önemli katkılar yapmaya başlamıştır. Yanmış, yıkılmış, uzun savaşlar sonrasında işgücü, sermaye, altyapı gibi en temel kaynaklarını kaybetmiş bir ulusun Atatürk’ün önderliğinde yeniden doğduğu yıllarda gerekli olan moral gücünün artmasında Koç’un etkisi önem taşır. Vehbi Koç’un küçük bir bakkal dükkânından başlayan yolculuğu bugün dünyanın 100 ülkesinde devam etmektedir. Topluluğun ürettiği ürünler komşu ülkelerden en uzak diyarlara kadar ulaşarak ülke ekonomisine katkı yapmakta ve pozitif bir imaj kazandırmaktadır.
Topluluğun ürettiği ürünler pazarlarda rakiplerini zorlamakta, yurtdışında açılan fabrikalar ülkemizin de rekabet gücünü artırıp bu ülkelerdeki imajını güçlendirmektedir.
Koç Topluluğu, sanayiden tarıma, ticaretten bankacılığa kadar girdiği her konuda diğer Türk şirketlerine iyi bir örnek olmuştur. Planlı yatırımlarla ileriye gitmiş, krizli ve sancılı Türk ekonomisinin dengelenmesinde etkin rol üstlenmiştir.
Koç Topluluğu, sanayi ve ticaretteki başarısını eğitim, kültür ve sanatın gelişmesine de yansıtabilmiştir. Topluluğun kendi imkânları ile açtığı müzeler, yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleşmesini sağladığı sergiler, gösteri, konser ve festivaller ile Türk kültür ve sanat hayatına büyük katkı sağlamaktadır. Türkiye’nin her köşesinde her kademeden eğitim kurumlarına verdiği desteği artırarak sürdürmüştür. Türk eğitim kurumlarına katkısı öğrencilere verilen burslardan yurtlara kadar her kademede gerçekleşmiştir. Bugün birçok ODTÜ mezunu Koç Topluluğu şirketlerinde çalışmaktadır ve bir kısmı Koç bursu almıştır. Tüm mezunlarımız okudukları üniversitenin öğrenci yurtlarından birinin Vehbi Koç tarafından yaptırıldığını bilmektedir. Sayın Vehbi Koç tarafından 1966’da inşa ettirilerek üniversitemize bağışlanan bu yurt, Üniversitemize o tarihe kadar yapılmış en büyük bağış olmuştur.
Vehbi Koç’un kişiliği ile özdeşleşen, Türkiye’nin geleceği olan gençler için çalışkanlık, girişimcilik ve başarı modeli oluşturan Koç Topluluğu’nun 80. kuruluş yılını kutluyorum.
Dostları ilə paylaş: |