Genellikle bu düşünceler, hiç eleştirilmeden doğruymuş gibi kabul edilmektedir. Bilişsel terapiye göre kişinin işlevsel olmayan bu düşünceleri mantık süzgecinden geçirildiğinde duyguları da genellikle değişmektedir. Bu düşüncelerin, bilişsel olgularla yani inançlarımızla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Temel inançlar en derinde olan zihinsel yapı taslarındandır; “katı”, “toptancı”, “aşırı genelleyicidir”. Otomatik düşünceler ise, en yüzeydeki zihinsel ürünler olarak, belirli durumlara özgüdürler ve insanın zihninden sözcükler ya da imajlar (hayaller) seklinde geçerler. Her ikisinin arasında ise “ara inançlar” bulunmaktadır. Ara inançlar kalıplaşmış tutumlar, kurallar, ve varsayımlardan oluşmaktadır
Bu ara inançların temel inançlar ve otomatik düşüncelerle ilişkisi aşağıda yer alan şekillerde (sekil 2) şematik olarak gösterilmiştir. Bu ara inançların temel inançlar ve otomatik düşüncelerle ilişkisi aşağıda yer alan şekillerde (sekil 2) şematik olarak gösterilmiştir. Temel İnançlar Ara İnançlar (Kurallar, beklentiler, tutumlar, varsayımlar) Durum Otomatik Düşünceler Duygu
Bilişsel terapiye göre, insanların dünyayla ve diğer insanlarla etkileşimleri, dünyaya ve diğer insanlara yönelik kendi deneyimlerine dayalı kendi “bilgilerini” ve “inançlarını oluşturmalarıyla sonuçlanmaktadır. Bilişsel terapiye göre, insanların dünyayla ve diğer insanlarla etkileşimleri, dünyaya ve diğer insanlara yönelik kendi deneyimlerine dayalı kendi “bilgilerini” ve “inançlarını oluşturmalarıyla sonuçlanmaktadır. Bilisel terapist için özellikle önemli olan, işlevsel olmayan bu inançların doğuştan getirilmediği, öğrenildiği, bu yüzden de vazgeçilebileceğidir. Bundan dolayı terapi sırasında gerçeklere dayalı, yeni ve daha işlevsel bilgiler edinilebilmektedir. Bilişsel terapi süresince, başlangıçta daha yüzeyde ve kolay erişilebilir olan otomatik düşünceler üzerinde durulmaktadır. Terapist bu düşünceleri belirlemeyi, değerlendirmeyi ve değiştirmeyi öğretir. Daha sonra tedavinin odağına, bu işlevsel olamayan otomatik düşüncelerin daha derinlerindeki ve pek çok durum için geçerli olan inançlara geçilir. İlgili ara ve temel inançlar çeşitli şekilde değerlendirilerek, sonuçta danışanın olaylara yönelik algıları ve çıkarımları değiştirilir. Daha temel olan bu inançların değiştirilmesi, rahatsızlığın gelecekte tekrarlama olasılığı azaltmakta olduğu belirtilmektedir (Beck, 2001)
Bilişsel kuramın temel varsayımları Bilişsel kurama göre psikolojik sorunlar gizemli, nüfuz edilemeyen güçlerin ürünü değildir. Hatalı öğrenme, eksik veya yanlış bilgi temelinde doğru olmayan yorumlamalar yapılması ve imgelemle gerçekliğin birbirine karıştırılması gibi, sıradan süreçlerin sonucudur. Bu nedenle psikolojik sorunlar, ayrımların netleştirilmesi, yanlış kavramların düzeltilmesi ve daha uyumlu tutumların öğrenilmesiyle çözülebilir. İçe bakış, içgörü, gerçeği değerlendirme ve öğrenme, temelde bilişsel süreçler olduğu için, nevrozlara karşı bu yaklaşım bilişsel terapi olarak adlandırılmıştır (Beck, 2001).
Beck’e göre bilişsel model depresyon tedavisine ilişkin birbirleriyle ilişkili üç kavrama vurgu yapmaktadır. Bunlar, bilişsel üçgen, bilişsel şema ve hatalı bilgi işleme sürecidir . Beck’e göre bilişsel model depresyon tedavisine ilişkin birbirleriyle ilişkili üç kavrama vurgu yapmaktadır. Bunlar, bilişsel üçgen, bilişsel şema ve hatalı bilgi işleme sürecidir .
Bilişsel üçlü Bilişsel üçlü; Bireyin kendisine Geleceğe Yaşantılarına ilişkin bilişsel örüntülerini içerir. Bilişsel üçgendeki ilk unsur bireyin kendisine ilişkin negatif örüntüleridir. Birey kendisini değersiz, yetersiz ya da istenmeyen birisi olarak görür ve bundan dolayı kendisini eleştirme eğilimine girer. Bilişsel üçlünün ikinci boyutu da bireyin geleceğe ilişkin olumsuz görüşlerini içerir. Birey, yaşadığı güçlüklerin gelecekte de devam edeceğine inanmaktadır. Bilişsel üçlünün üçüncü boyutunda bireyin ilişkilerinde yoksunluk yaşadığını düşünmesi yer alır. Birey sosyal ilişkilerinde kendisini istenmeyen birisi olarak görür ve yalnız kalacağına inanır.
Bilişsel şemalar (cognitive schema) Bilişsel modelin içerdiği ikinci temel kavram bilişsel şemalardır. Bu kavram, depresif hastanın yaşamındaki olumlu faktörlerin objektif kanıtlarına rağmen, hala niçin kendini yıkıcı (self-defeating) davranışlarını koruduğunu açıklamak için kullanılmaktadır. Birey, herhangi bir durumla karşılaştığında o durumla ilişkili şeması aktive olur. Şema uzun bir süre aktif olmayabilir ancak özel bazı durumlarda (örneğin, stres) aktive olur. Olumsuz şemalar aktive olduğunda da hasta düşünce süreci üzerindeki kontrolünü kaybeder ve daha uygun şemalarını harekete geçirmekte zorlanır.
Hatalı bilgi işleme süreci Depresif bireyin düşüncelerindeki bu sistematik hatalar onun, karşıt kanıtlar bulunmasına rağmen inancını korumasını sağlar. Beck, düşüncedeki bilişsel hataları kuramını ilk geliştirdiği yıllarda hatalı çıkarsama, seçici soyutlama, aşırı genelleme, büyütme ve küçültme olarak tanımlamış, 1979 yılında da bu listeye kişiselleştirme ve kutuplaştırma hatalarını eklemiştir
Dostları ilə paylaş: |