Ahmed Cevdet Paşa Tarih-İ Cevdet Cilt1



Yüklə 3,27 Mb.
səhifə28/44
tarix17.08.2018
ölçüsü3,27 Mb.
#71621
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   44

tarlarla Ruslara karşıt olan bir cins Kazaklar otururdu.

Taman adasına ada-i Şâhî de denilirdi.

Doğu da nihayetde Temrek Kalesi bulunup vaktiyle

gerek Kızıltaş Kalesi ve gerek bu Temrek Kalesi çerkez

kabileleri ve abaza eşkiyasmm kötülük yapmalarına kar-

şı koymak için yapılmışsa da anlatıldığı gibi Ruslar Azak

Kalesini ele geçirince Temrek Kalesi ona karşı olarak ge-

çilmez bir engel diye kullanıldıkdan başka Taman'm öte

tarafında Koban'm Azak denizine döküldüğü yerdeki

Mentna adasında da Osmanlı Devleti tarafından Ruslar'a

karşı Aco kalesi yapılmışdı.

Söylendiğine göre Petro Azak Kalesini alıp da Tığan

Kalesini yaptıkdan sonra Aco Kalesinin yapıldığını görün-

ce Tığan Kalesinin yapılması ile uğraşmakdansa Aco Ka-

lesinin yerini ele geçirip de orada bir kale yapmadığına

pişman olmuşdur. Zira oradan Koban nehriyle Kızıltaş

limanına yine oradan Yeni Kale boğazına uğramadan ka-

ra denize çıkmak kabil olmakla orası ele geçirildiği hakle

asıl meramı olan kara denizde gemi işletmek özelliğine

kavuşacakdı. Bu da meramına kesdirme yoldan varacak

hem de bu yolla Kızıltaş limanına ayak basacak Taman

adasını kolayca ele geçirecekdi.

Ruslar Kırım dolaylarıı ele geçirerek, Kırım halı-

ğmdan sayılan kabartaylara taarruza başladılar. îki dev-

let arasında kavga ve çekişmeye sebeb oluyorlar diye iki

devlet arasında sahipsiz ve mevkuf kalmasını ve bir ta-

rafdan işlerine karışılmamasmı ve böylece tam bağımsız-

lıklarını Osmanlı devletine kabul ettirmişdi. Bu halde yi-

ne Azak Kalesinin Ruslardan geri alınması isteği Osman-

lı Devleti ileri gelenlerinin aklından çıkmazdı. Halbuki

Aco ve Temrek kalelerinin istihkâmları Rusları tam ön-

leyecek değerde olmadığından ilk önce bunların tahkima-

tını sağlamlaştırmak ve tamamlamak işini ve Azak Ka-

lesinin geri alınarak kurtarılmasını açıklayan ve anla-


330 AHMED CEVDET PAŞA
tan lâyiha kılıklı kaleme alınmış bir coğrafya risalesi ta-

rafından görülmüşdür. Ve Temrek Kalesi onarıüp geniş-

letilecek olsa gereken taşların bir mikdarını civarındaki

harabe haline gelmiş Anapa Kalesinden alınıp geri kala-

nı da gemilerle Yeni Kale tarafından getirilmelidir diye

adı geçen risale de yazılıdır. Lâkin bu projelerin biri yü-

rürlüğe konulmamışdı. Ruslar ise bir kere kabartayları ,

Osmanlı devleti himayesinden ayırınca çok geçmeden

Küçük Kabartayı kendine tabi kıldıkdan sonra Büyük

Kabartay'a tecavüz edip onları pençesinin altında ezme-

ğe başlamış bir tarafdan da Azak Denizinden deniz kuv-

vetlerini artırmağa ve Kara Denizde donanma .kurmak

emeline düşmüşdü.

1175 tarihinde Rusya'da İmparatorluk tahtına ge-

çen Katerina dünyayı ele geçirmek sevdasiyle Petronun

geri kalan vasiyeti gereğini yapmağa kalkışıp ilk önce

Lehistan'a taarruz edince Osmanlı devleti ondan sonra

taaruzun kendine yapılacağını anlayıp yukarıda anlatıl-

dığı gibi Fransızlar tarafından teşvik görerek 1182 yılın-

da Ruslara harp ilân edildi. Altı sene süren savaşlarda

Osmanlı Devleti büyük yıkım altında kalmış ve Kaynar-

ca karyesinde imzalanan andlaşma ile de yüz kızartıcı bir

yük altına girmişdir.

Kısacası bu seferde Avrupa Devletleri meseleye ö-

nem vermeyip Avusturyalı ise Rusya aleyhine bizimle

birleşmişken yetişdirdiği kuvvetleri Ruslar aleyhine kul-

lanacakken Lehistan işine harcamış ve Lehistan'ın tak-

siminde yeteri kadar yerle yetinmişdir. Fransızlar da

yalnız lâf ile vakit geçirmişlerdir.

Kaynarca andlaşması yirmisekiz açık bilinen mad-

de ile iki gizü maddeyi içine alıp benzeri cildin sonda-

da (9) rakamı ile yazılmıştır.

Osmanlı Devletinin bu savaş ve andlaşmada maddî

ve manevî ortaya çıkan zararları saymakla bitmez. Ka-

TARİH-İ CEVDET

331


terina ise umduğundan da fazla faydalandı. Evvelâ Azak

ve Tıgan Ruslar elinde kaldıkdan başka Yeni Kale, Kerş,

Kılburun kaleleri ve Don Nehri ile Özir Nehri arasında

loir çok yerler Ruslarda kaldı. Ve Osmanlı Devleti Ka-

bartaylardan vaz geçti. İkincisi; Kırım'da hürriyet ve ba-

ğımsızlık usulü yürürlüğe konulunca Rusların Tatarlar

üzerinde kazandığı koruma hakkından ötürü Kırım'ı ma-

nen istüâ etmişdi. Üçüncüsü; koşullar gereğince Eflâk

ve Buğdan da ve Akdeniz Adalarında Osmanlı Devletini

zararlara sokacak nice ipuçları ele geçirdi. Dördüncüsü;

Rusya, Prusya, ve Avusturya arasında Lehistan'ın yapı-

lan ilk taksiminde Rusların eline geçen yerler Tuna kı-

yılarına asker göndermesini kolaylaştırıyor, zaman geç-

tikçe Osmanlı Devletini zarara sokmak için yol açdıkdan

"başka, Leh Devletinin büsbütün yok olmasını da yaklaş-

tırıyordu. Kısaca Petro'nun vasiyetlerinden bir çoğunu

yerine getiren Ruslar Avrupa'da nüfuz ve şan kazandı. O

vakit taksim edilen Lehistan'ın önemi ve büyüklüğü Av-

rupaca gereği gibi bilinmediğinden Avrupa Devletleri

Lehistan'ın bu taksimine pek önem vermemişlerdi. Kate-

rine ise Prusya Kralı ile birleşerek Fransa'nın Soltaire

•gibi meşhur filâzoflarını ele alıp onların aracılığı ile ken-

düerinm böyle yersiz hareketlerini kabul ettirir, onayla-

tırdı. Bunun gibi Katerina Osmanlı Devleti ile olan ilişki-

lerinde de Avrupa gözünde kendini haklı ve insaflı dav-

ranışda gösterirdi.

Şöyleki bu kadar savaş kazanmışken şu kadarcıkla

yetinmemiş ve istilâ ettiği bunca topraklar kendisine is-

tiyerek bol bol verilmişdi. Ama sonraları Avrupa Devlet-

lerinin gözüne büyük bir diken olunca onlarda bu husus-

la Osmanlı Devleti ile beraber çalışmadıklarında hata

etmiş bulunduklarını anlamışlardır.

Kaynarca andlaşmasmda Tatarların mezheb işlerini

"düzene koyma, İslâm şeriatı gereğince İslâm Padişahının


332

AHMED CEVDET PAŞA

hakkı diye yazılı iken bu satırlar hutbe ve paralarının.

Osmanlılar adına olmasiyle yorumlanmış buna Ruslar da

muvafakat etmişken Kırım Hanları tarafından buna ria-

yet edilmeyerek ondan sonra Kırım'da basılan paralarda

Abdülhamid Han'ın namı görülmiyerek Selim Giray ile

Devlet Giray'm bastığı paraların bir yüzünde kendi isim-

leri bir yüzünde de (Darabe fi Bahçe Saray) diye yazıldı.

Şahin Giray'm da bazı gümüş paralarında ve gümüş pa-

ralarının çoğunda kendi adını tuğla şekli içine almışdır.
İSTİDEAD
Vasıf Efendi tahinde eski paralara dair kısa bir araş-

dırma yazısı vardır. Ancak para basma işi şimdi bir özel

san'at olarak bu işi bilenler eski parayı bulmak ve gel-

miş geçmiş milletlerin paralarını takım takım tertipleyip,

bu suretle tarih bakımından bir çok bilinmeyen maddeler

kesif ve hal olunmaktadır. Bugün bile İstanbul'da bu işe

para harcayanlar vardır. Vasıfm bu bahisde yazdığı şey-

ler ne kadar konu dışı ise de bu açıdan yapabildiği ince-

lemeye göre tarihimizi okuyan zevata bir bilim toplamı

açıklaması verümesi uygun görülmüşdür.

Bu fennî bilenlerin incelemesine göre, para basmak

ikibinaltıyüz bu kadar yıl önce Yunanlıların icadı olup

ondan evvel külçe ve eridilip parça şeklinde veya benzeri

şeylerde mal mübadelesi yapılırdı. Ve çok eski milletler

zildızdan birer ilâh yapıp her birine de birer davranış

gücü tanıyarak onların adına bir takım örnek ve ibadet

ettikleri heykeller yaparlardı Cenk İlâhı, Sulh İlâhı gibi

birçok ilâhlar ispat ederlerdi ki, o zamanın bu esatir ve

hurafeleri dahi şimdi antikacılar arasında bir özel fen ol-

muşdur. İşte gelmiş geçmiş milletler bu tapmakların gö-

rünüş şekillerini paralarına da işlemişlerdir.

TARİH-İ CEVDET

333

Yunanlılar paralarına bazen böyle heykellerinin re-



simlerini bazen ağaç ve nebatlar, tepeler, put anıtları ve

kale burcu benzeri bina resimlerini ve bazen bağımsız

hükümdar olanlar kendi model resimlerini ve Cumhuri-

, yetle idare olunanlar da hükümet edilen yerin yakut pa-

ra basüan beldenin adını işlerlerdi. Roma paraları da bu

yapıdadır. Yahudî dininde insan benzerini yapmak yasak

olduğundan paralarına daima çiçekler, ağaçlar ve ben-

zeri şeyler işlerlerdi. Kiyanyan paralarının bazısının bir

yüzünde iki tekerlekli araba üzerinde Şahlarının kabart-

ma resmi ve bazısının bir yüzünde Baykuş, diğer yüzünde

kanadlı ve kuyruklu balığa benzer bir at üzerinde Şah ve

elinde ok, yay kabartma resmi bazısı yukarıdan aşağı ve

yumurtaya yakın ve bir yüzü çukur olup bir yüzünde de

yalnız Şahın elinde ok-yay olarak kabartma işlenmişdir.

Daha bunlara benzer paraları vardır.

Eşkânyan Devleti İran'da kurulmuş olan Yunan hü-

kümetinin kalıntıları üzerine kurulmuş bir hükümet ol-

duğundan onların paraları Yunan paraları benzeri ve Yu-

nan harfleri iledir.

Sasanyan paralarının bir yüzünde Şahlarının kabart-

ma resmi ile lâkabı ve adı diğer yüzünde de Âteşgede res-

mi ve iki tarafında birer insan kabartma resmi işlen-

mişdir. Çünkü Sasanyan hanedanının kurucusu olan Ar-

dişir Kiyanyan sülâlesinden olduğunu iddia ederek Yu-

nanlılara tabi olup girdikleri dini ve putperestliği kaldı-

rarak eski Fers dini olan ateşe tapmayı yeniden ortaya

koyup, yaydığından paralarında Âteşgede resmi ve Peh-

levi yazısı ile Farsça sözleri kabartma işlemeyi ön gör-

müş ve kendinden sonra gelenler de ona uymuşdur.

Vasıf tarihinde der ki; tuf,andan önceleri para işle-

ri yolunda değildi ama, tufandan sonra bulunan definler-

de toparlak ve küb altın ve gümüş karsaları ve Riyal

şeklinde parçalar ve hurma çekirdeği gibi yukarıdan aşa-
334

AHMED CEVDET PAŞA

ğı çubuklar bulunup üzerinde doğal kalın dedikleri işa-

retler ve bitki kabartmaları hayvanat benzeri kabartma-

lar ve sair şekillerle işlenmiş olduğu söylenir. Tufandan

sonra Pişdadyan ve Kiyanyan bile kimi arslan, kimi bay-

kuş ve yırtıcı kuş kabartma resimleriyle para yaptılar,

kahraman ve zorlu, ele geçirme ve bağımsızlık ve galibi-

yet iddiasında olanlar arslan benzerim, her keşle anlaş-

mayı ve sulhu istiyenler baykuş ve benzeri döğüşmeyen

hayvanların, yükseklerde olmayı ve kimseye yalvarma-

mak iddiasında olanlar yırtıcı kuşları işlerdi, bunlardan

bazıları, Hıristiyan hükümdarlar Mecusilerin çoğu Padi-

şahlarının kabartma resmini yahud saltanat yeri ve bir

büyük beldenin şeklini, bazıları tac ve taht, bazıları kılıç

ve değişik eşya kabartma resimlere özenerek para sür-

düler. Eşkanyan Devletinde hem kabartma resim hem

de dilleriyle hükümdarların isimlerini ve tarihlerini ya-

zarlardı. Sasanüer Devleti Yezd-i Cürd de inkıraz blunca

onun soyundan Nuşrevan Farsça mevzun beyitler, çiçek-

ler ve muhtelif işlemelerle isimlerini yazdılar.

Vasıf m bu yolda gidişi sağlam olmayıp, delileri de

olmadığı bu kadar anlattıklarımızla malûm oluyor. Ev-

velâ Pişdadyan'm ve onların asrında olan kavim ve mil-

letlerin paraları yokdu, anlatıldığı gibi para basmak bun-

dan ikibinaltıyüz bu kadar sene önce icad olunmuş idüğü

feımen ispat olunmuşdur. İkincisi kabartma insan resim-

leri ağaçlar bitkiler ve yapılar ve diğer kabartma resim-

leri çoğunlukla Yunan ve Roma paralarında işlenmiş olup

bunlar hal ve yer ile dine bağlı kavrayışlar üzerine ku-

rulmuşdu. Yahudi paralarında mutlaka çiçek ve ağaç

benzeri şeylerin resimleri işlenmiş olup bu da yalnız din

icabı olduğu, bu işi bilenlerin arasında belli olmuşdur.

Üçüncüsü Yunan ve Roma paralarının bazısında binala-

rın ve dağların resmi veya şehrin adı olup ama tamam

bir şehrin resmi paralarda görülmemişdir. Dördüncüsü

TARİH-I CEVDET

335


Eşkanyan paraları Yunan harfleri ile Şasanyan paraları

yukarda anlattığımız gibi olup paralarda mevzun beyit-

ler yazılması îslâmiyetin ortaya çıkışından çok sonra Sa-

fevî Devletinde ve Hisdistan'daki İslâm Devletlerinde

âdet olmuşdur.

Peygamberimizin «sallallahü aleyi-i ve sellem» za-

banmda bedevi Arablar küçük topluluklar halinde yaşa-

yan mület olduğu için para işlerine önem verilmemiş ve

halk elinde geçerli para bulunduğu halde bir ölçüye ve

tartıya göre rayiç mikdarı ayarlanırdı. Bütün Arab top-

raklarında geçerli olan dirhem ve dinar Fers hükümdar-

ları Mecusî ve Hind ve Roma paralarında geçerli di. Pey-

gamberimiz «aleyhissalatü vesselam» zamanı ve yine

Emevî Devletinin başlangıcında cihad ve gazaya bakıl-

dığı için para basmağa önem verilmemişdi. Fakat Doğu-

daki bazı vilâyetlerde gümüş üzerine kenarları kesik Peh-

levî harfleriyle Sasanlar'ın parasına benzer para basıp

Arab harfleriyle de bir kenarına kendi isimlerini Devrin-

de Besmele ve Tehlil yazarlardı. Bunların bir çoğunu ben

gördüm. Bunlardan gördüğümüz Paraların en eskisi (28)

Hicrî senesinde Taberistan'da Hertek kasabasında ba-

sılmış paradır ki kûfî yazı ile devresinde «Bismillah-i

Rabbî» diye yazılıdır ve Hazreti AU'nin «radıyallahü

anh» hilâfeti zamanında (37) senesinde kesilmiş paranın

devresinde yine Kûfî yazı ile «Veli-yullah» diye yazılı ol-

duğu (38) ve (39) senelerinde kesilmiş olanların devre-

sinde anlatıldığı gibi Bismil-lâhi Rabbî yazıldığı görül-

müşdür. (60) tarihinde Dar-ı Ebkürd'de ve (81) tarihin-

de Yezd de kesilmiş olanların devresinde yine Kûfî yazı

ile yalnız «Bismillah» diye yazılı olup bir kenarda da

Peluevî yazı ile Abdullah bin Zübeyr Emir-ül Müminin

diye yazılı bulunmuşdur. Yine bu paralardan (78) sene-

sinde Bisa'de Haceac adma kesilmiş olan paraların Kûfî

yazı ile kenarında El-Haccac bin Yusuf ve devresinde-


336

AHMED CEVDET PAŞA

«Bismillah, ilahe illallah vahdehu Muhammeden Kesû-

lüllah» diye yazılmışdır. Ve yine bu paralardan en yeni

tarihli gördüğümüz para (137) senesinde Taberiştan

ümerasından Süleyman adlı zatın kesdiği parada yine Kû-

fî yazı ile kenarında Süleyman adı yazılmışdır. Bu para-

ları İstanbul'da bu fenne en ziyade titizlik gösteren ve

antika evi Şark paraları içinde en gelişmiş ve başda ge-

leni ahbabımız Suphi Bey efendideki eski paraları birer

birer görüp Kûfî yazı ile yazılı olan geçmiş zaman deyim-

lerini okudum. Fakat tarihleri ve belde isimleri Pehlevî

yazısı ile olup bu yazıda bizce bilinmediğinden bu yönden

yazdıklarımız ancak bu yazıyı okuyan ve okuduğunu her-

kesin bildiği ve teslim ettiği bazı zatların ifadeleri ve in-

celemeleridir. Yine Abdullah bin Zübeyr adına kesilen sö-

zü geçen paraların kenarında iki satir olarak Pehlevî

harfleriyle bir yazı gördük ancak bu yazının Abdullah

bin Zübeyr emir-ül mü'minin ibaresi olduğu ortada kal-

mış bir söylenti kabilindendir.

Adı geçen paralar İslâm milletinin resmî parası ol-

mayıp yalnız işlerde kolaylık olsun diye eskiden olduğu

gu gibi bazı ümeranın kesdikleri paralardır. Bu işi bilen-

lerin anlattıklarına göre slâm milletinde ilk resmî para

yani Devlet eliyle ve Arab harfleriyle kesilen paralar

Emevî paraları ortaya koyanı Haccac'dır. Abdül-Melîk

onu Irak Valisi yaparken para basmasmı da tenbih er-

mişdi. O da söylentiye göre Hicretin 75'inci ve yine riva-

yete göre 76'ncı senesinde para basmağa başlamış ve on-

dan sonra diğer slâm memleketlerinde de Emevî parala-

rı basılmışdır. Ancak her iki tarihde de kesüen Emevî

paraları görülmeyip Emevî paralarından en eski tarihli

olarak benim gördüğüm para (78) tarihinde kesilmiş bir

altın paradır. Bunun Kûfî yazı ile bir yüzünde (lâ ilahe

illallah vahdehu la şerik lehu) ve devresinde (Muham-

med resûl-ullah ürsile bil-hûda ve din-ül hak lizahre aled-

TARIH-I CEVDET

337


din küllühu) ve diğer yüzünde (Allah ahad-Allah-üssamed

lem yelid ve lem yüled) ve devresinde (Bismillah darabe

hazed-dinar fi senet semaniyet ve sebain) diye yazılıdır.

Ancak Floransa Müzesinde (77) senesinde kesilmiş altın

bir İslâm parası görüldüğü bu işi bilenler tarafından söy-

leniyor. İşte en eki altın İslâm parası bu paradır ondan

önceki tarihte altın olarak İslâm parası görülmemişdir.

Emevî paralarından (78) tarihinde kesilmiş gümüş

paralar bu işi bilenler tarafından görülmüş ve rivayet

olunmuşdur. Fakat ben görmedim. Bunlardan en eski

tarihli gördüğümüz para (79) senesinde Basra'da kesil-

miş bir paradır ki, yine Kûfî yazı ile bir yüzünde (lâ ila-

he illallah vahdehü lâ şerik lehü) ve devresinde (Bismillah

darabe haza ed-dirhem bil-Basra fi senet tis'a ve sebain)

ve diğer yüzünde (Allahüahad allâhüs-samed lem yelid

ve lem yüled ve lem yekûn lehu küfüven ahad) ve dev-

resinde (Muhammeden resul-ullah ürsile bil-hüda ve din-

ül hak lizahre aled-din küllühu velev kerhül-mûşrikin)

diye yazılmışdır. İşte Emevî Devletinin altın ve gümüş

paraları hep bu yazüış ve tarz üzere olup hattâ ortadan

kalkdığı (132) senesinde kesiJmiş olan paralarım da gör-

düm hep bu tarzdadır. Fakat Mervan-ı Hımazm tahta

geçtiği (127) senesinde bazı Şark ümerası kendisinden

yüz çevirip âl-i Beyte meyülerini yayınlamak için kesdik-

leri gümüş paralarda son bir tarz kullanmışlardır. Bun-

lardan bazılarını gördüm. Bunlardan Cey kasabasında

kesdikleri paranın bir yüzünde (lâ ilahe illallah vahdehu

lâ şerik lehü) ve etrafında (kul lâ es'üleküm aleyh icra

ilel-muveddet fil-kurbî) ve etrafındaki çemberin dış dev-

resinde (Bismillah darab-ı Beca senet sefoa' ve işrin ve

miet.) ve diğer yüzünde (Allahü ehad Allahüs-samed

lem yelid ve lem yüled ve lem yekûn lehü küfüven ehad)

diye yazılı olduğu görüldü. (128) senesinde Numeyre

F. 22
338

AHMED CEVDET PAŞA

nam beldede ayniyle bu tarz üzere kesilmiş bir parayı da,

gördüm.

Vasıf Efendi mağrib Sultanlarını anlatan bazı ta-



rihlerden nakil ve rivayet ile Hicretin 18'inci senesinde

Hazret-i Ömer «Radıyalalhü teâlâ anh» kesik işlemlerle'

(Lâ ilahe illallah Muhammeden resûl-ullah) ve bazısına

(Lâ ilahe illallah ve Ömer) diye yazıp Abdullah bin Zü-

beyr de Mekke-i Mükerreme'de gizlice dinar keserek bir

yüzüne (Muhammeden resûl-ullah) ve diğerine (Emrul-

lah bil-vefa' vel-adl) ve devresine (Abdullah) sözünü iş-

ledi, diye yazılmışsa da Hazret-i Ömer'in «radıyallahü

anh» adına para kesilmediği fena doğrulamadır. Bu ri-

vayet Taberistan ümerasından Ömer adlı zatın kesdiği

paralardan galat olsa gerekdir. Zannederim ki Pehlevî

yazısı ile olan tarihleri okumamış olduğundan devrelerin-

de Arab harfleri ile yazılan Ömer ismi görülünce Haz-

ret-i Ömer'e «radıyallahü anh» isnad olunuvermişdir. Ve

Abdullah bin Zübeyr Hazretlerine açıkça anlatıldığı gibi

anlatılan ve yorumlanan para bile şimdiye kadar bu fen-

ni bilenler tarafından görülüp söylenilmemişdir. Kaldı ki

ilk önce Arab tarzı üzere para basmak anlatıldığı gibi

yetmişbeş yahut yetmişaltı senesinde Haccac'm icadı ol-

duğu bu işi bilenler önünde kabul edilmişdir. Fakat bin-

ikiyüzyetmişaltı hilâlinde fence yeni buluş olayı ile mes'-

elenin esası değişmişdir, şöyleki Cevad adlı bir İran'lı

İstanbul'a Hicrt'in 40 tarihinde Basrada Arab tarzı

üzekesilmiş bir gümüş para getirmişdir. Ben yine Suphi

Beyefendinin eski İslâm paraları takımı içinde bunu gör-

düm. Kûfî yazı ile bir yüzünde (Allahüs-samed İem yelid

ve İem yuled ve iem yekûnlehü küfüven ehad) ve devre-

üzere kesilmiş bir gümüş para etirmişdir. Ben yine Suphi

ülhak lizahra aled-din külluhû velev kerh-üî müşrikûn)

ve diğer yüzünde (Lâ ilahe illallah vahdehu lâ şerik lehû)

ve devresinde (Darabe haza ed-dirhem bil-Basra fi senet

TARİH-I CEVDET

33&

erbain) diye yazılmışdır. Hazret-i Muaviyenin yahud Hâ-



lid bin Velid'in «radiyallahü anhum» kılıç çekmiş benze-

rinin paraya basıldığım bazı tarihçiler söyler ve yazar-

lar. Vasıf Efendi de onlara uyarak Muaviye bin Ebu Süf-

yan benzerini kılıç çekmiş olarak paraya işletti diye ta-

rihine geçirmiş ve yazmışsa da yazılanlar ve söylentiler

ne ispat edilebilmiş ne de sıhhate varmışdır.

Yine Vasıf tarihinde Hicretin 75'inci senesinde Haccac

Irak'da para kazdırıp paranın bir yüzünde Kûfî yazı ile

(Hüvallahü ehad- Allahüs-samed) ve bir yüzünde (Ab-

dül-Melik) yazdı diye rivayet eylemişdir. Ancak bilindiği

gibi (78) tarihinden ta Emevî devletinin son buluşu olan

(132) Hicrî senesine kadar her senenin altın ve gümüş

olarak değişik darbhanelerde kesilmiş Emevî paralarını

sırasıyle gördüm. Hiç birisinde Halife adı yokdur. Ve Ab-

basî Halifelerinden Mehdî'ye gelinceye kadar basılan İs-

lâm paralarında halife namı yazılmadığı fence tamamen

bilinmektedir. Fakat Berrüşsam'da Roma'lılarm Abdül-

Melik adına benzeterek kestikleri bakır paralarda Abdul-

Meîik namı görülmüşdür.

Abbasî paralarından da bir çoğunu gördüm. İlk önce

(132) senesinde Abbasî şekli üzere para kesilmişdir ki

bir yüzünde (Lâ ilahe illallah vahdehu lâ şerike lehü)

ve etrafında (BismiUâhi darabe haza ed-dirhem bil-kûfe

fi senet seneteyn ve selâsin ve mie) ve diğer yüzünde

(Muhammed Resûl-ullah) ve etrafındaki çenberin dış

devresinde (Muhammeden resûl-üllah ürsüe bil-hüda ve

dinül-hak lizahra ale-din kullunu velev kerh-ül müşri-

kûn) diye yazılmışdır. İşte Abbasîlerin ilk günlerinde

kesilen paralar bu tarzda olup sonra Cafer-i Mansur za-

manında Muhammediye denilen yerin Valisi olan oğlu

Mehdî'nin kesdiği gümüş par alarm bir yüzünde (Lâ ila-

he illallah vahdehu lâ şerikelehü) ve etrafında (Bismil-

lah darabe haze ed-dirhem. Bil-Mehdiye sene isneyn ve
340

AHMED CEVDET PAŞA

hamsin ve mie) diyer yüzünde (Mimma emri bil Mehdî

Muhammed bin emir-ül mü'miniıı) ve etrafında (Muham-

meden resûl-ullah ürsile bil-hüda ilâ ahara) diye yazıl-

mışdır. Ve (155) senesinde kestiği yine bir gümüş parada

da kendi isminden sonra veziri olan (Ei-Hasan) adı gö-

rülmüşdür. Fakat o vakit hilâfet makamı Bağdad'da ve

ona doğrudan doğruya bağlı olan yerlerde kesilen para-

larda yine ad ve unvan yazılmazdı.

İslâm halifelerinden adını ilk önce gümüş paralara

işleten işte bu Mehdî'dir. Kendisi (158) tarihinde cülus

etmiş ve (159) senesinde Bağdad dar-üsselâm da kesdi-

ği paraların bir yüzünde (Lâ i'âhe illallah vahdehü lâ

şerike lehü) ve etrafında (Bismillahi darabe haza ed-dir-

hem fi medînet-ül İslâm senet tis'a ve hamsın ve mie) ve

diğer yüzünde (Muhammed resûl-ullah «Sallallahü aley-

hi ve sellem» el-halifet-üî Mehdî) ve etrafında (Muham-

meden resûl-ullah ürsile bil-hüda ah) diye yazılıdır.

Oğlu Harun-ür-Reşîd de Harun-abad'da Vali iken

(169) senesinde kestiği paraların bir yüzünde (El-halife-

tül Mehdi mimma emri bi Harun bin emîr-ül mü'mimîn)


Yüklə 3,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin