BEYOĞLU
216
217
BEYOĞLU
dan oldukça uzak bir konumda ve Halic'e bakan hâkim bir noktada yer almaktadır.
Amerikan Elçiliği, halen konsolosluğun içinde bulunduğu ve I. Corpi adlı bir Levantene ait olan konağı 1882'de kiralamış, daha sonra 20. yy başında da satın almıştır.
Venedik Sarayı 17. yy sonlarında inşa edilmiş, 18. yy sonunda esaslı bir onarım geçirerek, adeta yeniden yapılmıştır. Fransızların Venedik Cumhuriyeti'ni bağımlılaştırmalarmdan sonra yapı Fransızların kullanımına geçmiş, 1815'te Venedik Avusturyalılara geçince, bu kez Avusturya elçisi burada kalmıştır. Avus-turya-Macaristan Imparatorluğu'na son verilmesiyle, Venedik Sarayı yeniden italyan Elçiliği olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Rus Elçiliği, 1838-1847 arasında İsviçreli mimar Gaspare Fossati tarafından yapılmıştır. Rus Konsolosluğu ise isveç Elçiliği'nin (bugünkü konsolosluk binası) karşısında yer alan ve dönemin yalın-kıstırılmış Rus klasisizmini yansıtan cephesiyle çevresindeki eklektik yapılardan ayrılan Narmanlı Han'da bulunmaktaydı. Rus Elçiliği'nin yakınındaki Hollanda Elçiliği de, 1858'de yine Gaspare Fossa-ti'nin, kardeşi Guiseppe Fossati ile tasarladığı bir yapı grubudur. Aynı yerdeki İsveç Elçiliği, çalışmalarını önceleri buradaki ahşap konakta sürdürmüş, 19. yy başında bir yangında ortadan kalkan yapının yerine, ancak 1870'te bugünkü kagir bina yapılmıştır. 1864'lere dek Be-yoğlu'nda Petit Champs deş Morts'da kiraladığı bir evde çalışmalarını sürdüren Prusya Elçiliği, 1865'te Galata'daki bir konağı satın alarak elçilik binası olarak kullanmış, ancak 1872'de Ayaspaşa'da satın alınan arsaya, elçilik binası (bugünkü Alman Konsolosluğu) (bak. Alman Elçiliği binası) inşa edilmiştir. Alman Elçiliği'nin Taksim dolaylarına yerleşmesiyle, Tünel çevresinde odaklasan elçilik binalarından oldukça uzaklaşılmıştır.
Kamu yapıları arasında, bölge için özel önem taşıyan Altıncı Daire binası Barborini(->) tarafından, dairenin ünlü müdürlerinden Edouard Blacque(-0 za-
manında yapılmıştır. Bu dönemde Ra-sathane-i Âmire adını taşıyan ilk gözlemevi de İstiklal Caddesi üzerinde açılmıştır. Beyoğlu aynı zamanda yabancı ve gayrimüslimlere hizmet edebilmek amacıyla yaptırılan hastanelerin yoğun olduğu semtti. Alman Hastanesi, Fransız Hastanesi, İtalyan Hastanesi ve Rus Hastanesi, geçen yüzyılda yörede yapılan hastane örnekleridir.
Dönemin mimari üsluplarını sergileyen cepheleriyle etkili görünümler sunan hanlar, pasajlar, lüks mağaza, ve dükkânlar, 19. yy Beyoğlu'sunun önemli yapı tipleri olmuştur. Çoğu bugün de varlığını koruyan ünlü pasajlar arasında, Galata yöresine en yakın konumdaki Tünel Pasajı'ndan başlayarak Taksim'e doğru Şark Pasajı, Suriye Pasajı, D'Andria Pasajı, Karlman Pasajı, Olivo ve Panaiya pasajları, Hacopulo Pasajı, Avrupa Pasajı (Aynalı Pasaj), Krepen Pasajı, Hristaki Pasajı, Halep Pasajı, Anadolu Pasajı, Rumeli Pasajı, Afrika Pasajı sayılabilir. Be-yoğlu'ndaki mağazalar da sattıkları ü-rünlerin çeşitliliği ve kalitesi açısından dönemin Avrupa'daki örneklerinden hiç farklı değildi. Zaten bunların bir kısmı da Londra, Paris, Roma gibi merkezlerde bulunan mağazaların şubeleriydi. Aralarında Bön Marche, Au Lion, Mir ve Cottereau gibi örnekleri saymak mümkündür.
Okullar, kültür merkezleri, tiyatrolar bölgede eğitim ve kültüre verilen önemin kanıtlarıdır. Galatasaray Lisesi'nin(->) yamsıra, St. Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu, İtalyan Lisesi, Alman Lisesi, İngiliz Kız Ortaokulu gibi yabancı dilde eğitim yapan okullar, Beyoğlu'nun, varlıklarını bugün de sürdüren başlıca eğitim kurumları olmuştur. 19. yy'da Beyoğ-lu'ndaki elçiliklerle Levanten ve gayrimüslimler tarafından kurulan kültür merkezleri ve sosyal kulüpler yörenin yardıma muhtaç kişi ve kuruluşlarına, çeşitli faaliyetlerinden sağladıkları gelirle katkıda bulunmaktaydılar. İtalyanların Societa Operaia(-») ve daha sonra Casa d'Italia (bak. İtalyan Evi), Fransızların Union Française ve Almanların Teuto-nia(->) adlı kuruluşlarının düzenledikleri
Tünel-Taksim arasında yeniden çalışmaya başlayan tramvay ve Tünel Meydanı. Nazım Timuroğlu, 1993
konser, tiyatro gösterisi, konferans, balo vb faaliyetleri, bölge açısından büyük önem taşımaktaydı.
İstanbul'da ilk tiyatro binalarının kurulması ve etkin bir biçimde aktiviteleri-ni sürdürmesinde öncü bölge, Beyoğlu' dur. 1840 tarihli Naum Tiyatrosu, 1870 büyük Beyoğlu yangınına kadar 30 yıl boyunca yörenin en önemli kültür merkezlerinden biri olmuştur.
19. yy ortalarından itibaren Beyoğ-lu'nda çeşitli nedenlerle bölgeye gelen yabancıların konakladıkları oteller, yeni bir yapı tipi olarak yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Bu oteller arasında Hötel d'Angleterre (bak. Londra Oteli), Bizans Oteli, Hötel de France gibi örneklerin yanında, Pera Palas(-») ve Tokatlıyan(-») otellerinin ayrı bir yeri vardır. 19. yy'ın i-kinci yarısında Beyoğlu'nda sayıları giderek artan kafe ve restoranlar da açılmaktadır. Bunlar arasında Cafe de Byzance, Cafe Concordia, St. Petersbourg Cafe-Restaurant, Cafe du Luxembourg gibi örnekler sayılabilir. Pera Palas ve Tokatlı-yan otellerinin kafe ve restoranları da geçen yüzyıl için ayrı bir önem taşımaktadır. Lebon(->) ve Markiz(-») İstiklal Caddesi'nin, varlığını yakın tarihlere kadar koruyan pastane örnekleridir.
Oldukça sıkışık bir kentsel düzen içinde gelişen Beyoğlu bölgesinde, yeşil alan gereksinimini sağlayan park alanları Petit Champs deş Morts'un bir bölümüne açılan Tepebaşı Bahçesi ile Grand Champs deş Morts'un bir kısmına açılan şimdiki Taksim Belediye Bahçesi'dir.
Beyoğlu'nda 19. yy'ın ikinci yarısına gelinceye dek oldukça fazla sayıda ahşap yapı bulunmaktaydı. Bölgenin gelişiminde önemli rol oynayan ilk elçilik binalarının da ahşap olduğu bilinmektedir. Art arda çıkan yangınlarla büyük tahribata uğrayan ve ortadan kalkan bu yapıların yerine kagir bina yapımı, bu dönemde çıkan ebniye nizamnameleri, Altıncı Daire'nin önlemleri ve günlük gazetelerin uyarı niteliği taşıyan başyazılarıy-la yaygınlaşmıştır. İstanbul'da ahşaptan en hızlı biçimde kagir ve çok katlı yapılaşmaya geçilen bölge, Galata ve Beyoğ-lu'dur. Bu dönemde Avrupa'nın ünlü merkezlerinde görülen kütle, cephe biçimlenişi ve dekorasyon, bölgenin giderek apartmanlara dönüşen kagir yapılarında da aynen uygulanmıştır. 1870 yangınıyla tamamen ortadan kalkan alanların ele almışı, Beyoğlu'nun yeniden düzenlenmesi ve kâgirleştirilmesinin önemli adımlarından biri olmuştur. Bölgenin konutları, doğrudan sokağa açılan kapıları, üst katlarla aynı pencere düzenini içeren zemin katları, arkada, yer alan küçük taşlıklarıyla, genelde dar parselasyon üzerinde gelişen kent evleridir. Sıvalı ya da taş cephelerde zaman zaman tuğla kullanımı da gözlenmekte, pencere ve balkonlarda demir parmaklıklar, tüm cephede yer alan silme, alınlık, pilastr vb bezemeler, tarihsel biçimleri tekrarlayan (historisist) bir anlayışı yansıtmaktadır. Üst katların çıkmaları, altlarındaki
demir ya da taş konsollar, çıkma üstlerindeki balkonlarla 19. yy İstanbul konutunun Galata ve Beyoğlu'nda başlayan ve gelişen örnekleri olarak, yeni konut biçim ve özelliklerini sergilerler.
19. yy sonlarına doğru Beyoğlu'nda, iki-üç katlı ve içinde tek ailenin oturduğu bu konutlardan, gerek var olanların yerine yenileri yapıldıkça, gerekse boş alanlara konutlar inşa edildikçe birden fazla aileyi barındıran çok katlı apartmanlara doğru gidildiği görülmektedir. Örneğin alışverişin büyük önem taşıdığı İstiklal Caddesi üzerindeki büyük mağaza, dükkân ve pasajların üstleri bu tür apartmanlar içermekteydi. Anacadde ve ona açılan sokaklarda, yoğun ticaret ve buna bağlı servet birikimiyle zenginleşen yörenin Levanten ve gayrimüslim aileleri, görkemli cephe ve kitleleriyle anıtsal konut örnekleri yaptırmış, bazıları bu ailelerin adıyla anılan ve bir ölçüde bugüne dek ulaşan bu yapılar, bölgeye ayrı bir önem katmıştır. Yine bölgenin konut örnekleri arasında rastlanan diğer bir grup, sıraevlerdir. Küçük tüccar, esnaf, sanatkâr ve bürokratların konutu olan ve 19. yy'ın ikinci yarısından sonra gayrimüslim azınlıkların ya da çeşitli kiliselerin vakıf mülkü olarak yaptırılan bu ev tipi, dönemin üslup ö-zellikleri açısından Batılı biçimlere en çok bağlı kalan örneklerindendir.
Özellikle 19. yy'ın ikinci yarısında Beyoğlu'ndaki yapım faaliyetlerinde yabancı, Levanten ya da diğer gayrimüslim gruplardan mimarlar büyük etkinlik göstermişlerdir. Bunlardan bir kısmı konut, pasaj vb yapıların yamsıra, görkemli ve önemli diğer yapı tiplerinin de tasarımcıları olarak adları geçen tanınmış isimlerdir. Örneğin, İsviçreli mimar G. Fossati, Rus ve Hollanda Elçiliği'nin; mimar Smith, Naum Tiyatrosu ve Taşkışla'nın; A. Vallaury başta Galata'daki Osmanlı Bankası ve Tütün Reji binası ve Pera Palas olmak üzere çok sayıda yapının; mimar Barborini Altıncı Daire'nin; mimar Kampanaki, Belçika Elçiliği ve Aya Trias Rum Kilisesi'nin; mimar Semprini Santa Maria Draperis Kilisesi'nin; mimar G. Le-oni Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği binası(->) olarak kullanılan I. Corpi'nin evinin mimarlarıdır.
Dostları ilə paylaş: |