Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə170/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   166   167   168   169   170   171   172   173   ...   899
BEDEVİ ÂSİTANESİ

120

121

BEDEVÎLİK

18. YY'DA BİR BEDESTEN HÂCEGİSİNİN YAŞAMI

Bezzazistan hâcegîlerinden es-Seyyid Tahir Çelib ... kendü nefsi içün yüzelli ki-se sarf edüb bir âli yalı bina ve mümtaz reftarlu kırk elli civan iç oğlanı hüd-dam istihdam ve mümtaz ve müşteha reftarlu cevâri intihab ve tuhaf ve tefarik-i mefruşat ve libas ve enva'ı saz ve söz ve her cins zevkiyâtı ihzar ve icra ve ilândan tahâşî etmez bir mukarrib olmağla bazı harîs-i dünya olanlar intisab içün ve bazı ehl-i ırz ricâl-i devlet câhım muhafaza ve mukarribe mukarrib olmak içün bu'd mesafeden kat'ı-nazar edüb tahsil-i kurb sevdası ile seksener yüzer klse masraf ile kırk elli aded yalı tarafeynine bina olundukda bir çarşu lâzım deyü bir cami ve bir hamam ve vâfir dekâkin vakfa müsakkafat olarak inşâ ettirdikten sonra dükkânlar kıymetli olmaya revaç vermek içün diyerek leylen ve neharen dükkânlar küşâde ve şehr-âyîn veçhi üzre şümû ve kanadil ile tezyin ve esnâf-ı sazende ve ahbab-ı nâzende ve hayâl-baz ve hokkabaz ve can-baz ve zorbazlar ve hürde retarlu rakkaslar, şirin-zebân, bârîk-miyân âfet-i can fithe-i cihan köçekler ictimâ'ım istimâ' edenler kayık kayığa gecede bir iki bin kayık, kimi serhoş kimi ayık süfehâ meskeni olub kebâir-i ma'dûdeyi ilân et-dikleri sem'-i hümayuna ilka ve kırk günden berü olan fısk u fücuru iymâ olunmağla Padişâh-ı Âlem-penah ve dil-âgâh müfessika olan birkaç dükkânı külliyen hedm ve cem-'iyeti perişan ve nehy-i ani'l-münker kıldıkda Tahir Ağa'nın enfi rağm olmakla yalıyı terk ve Ayasofya kurbünde olan hanesine nakl etdikte Ayasofya tevliyeti sebebine vakfa, sâ'î güne halka ettiği zarardan peyda olan şerer-i âh-ı mazlûmân te'sir etmekle konağı muhterîk olub Yeşil-lioğlu Sarayı kurbüne haremi ve menkûlât makûlesi eşyası nakl olunmuş idi. Şerâre-i âh ona dahi isabet etmekle menkulâtı dahi yanub kül olup ahin yabanda kalmadığı zahir ve Paşabağçesi yalıları tâhir ve Tahir ahvali bahir oldu.



Mür'i't-Tevarih, il/A, 60-61

"' "~ '

Seyyid Ahmed Bedevî'nin istiflenmiş adını ve Bedevî tacını içeren levha (tarihi: 1262/1845-46, hattatı: Rıfaîliğin Keyyalî kolundan Şeyh Mehıned Sırrı Vahdeti Efendi). M. Baha Tanman fotoğraf koleksiyonu

esnafın iş alanını salt antikacılığa yöneltirken, bankacılığın istanbul'a da gelmesi ve "kaime"nin (banknot) ortaya çıkması bedestenin yüzyıllardır süregelen banka ve emanetçi konumunu sarstı. Giderek işlerin kötüye gitmesi ise bu esnaf kesiminin, geleneksel iş ahlakını bir tarafa bırakıp hile ve aldatmacaya yönelmeleri sonucunu getirdi. Sandal Bedesteni ise uzun yıllar kapalı kaldıktan sonra 1914' te İstanbul Belediyesi'nce mezat salonu yapıldı. Bu son dönemde esnaf, aldığının da sattığının da gerçek değerini tam bilmeyen, ama kandırma yöntemlerini uygulamakta başarılı, dindar ve baba sevecenliğinde gözüken, çok ucuza alıp çok pahalıya satmayı amaç edinmiş kişilerdi. Son hâcegiler. çember sakallı, abani sarıklı, kürklü, kerrakeli, kibirli bir kesimdi. Örgütleri ise "Bedesten-i Atik ve Cevanib-i Erbaası Esnaf Loncası" adını taşımaktaydı. Esnaf arasında kimisi şaldan, ipekten, kimisi porselenden, çoğu halıdan iyi anlamaktaydı. Fakat, Avrupa'dan gelen eşya konusunda hepsi bilgisizdi. Ellerine geçeni birbirlerine göstermemeye çalışırlar, dışarıya satmayı amaçlarlardı. Zorba asker ocaklarının kapatılması, Tanzimat döneminde (1839-1876) kent güvenliğinin geniş ölçüde sağlanması ile İstanbul'un her tarafında ve özellikle Beyoğlu cihetinde antikacı dükkânları açılınca hâcegilerin işleri büsbütün bozuldu. Mal sahibi adına sattırdıklarından tellalla anlaşıp bir miktar düşük göstererek haksız kazanç sağlamaktan bile çekinmeyenleri vardı. Bunun için tellal ile hâcegiler arasında "çift harçlı", "hatunlu" gibi ilginç parolalar kullanılıyordu. Nihayet, 19. yy'ın ikinci yarısında bedesten neredeyse terk edilmiş duruma geldi. Son birkaç hâcegi tipi, yine de 1920'lere değin eski geleneğin temsilciliğini sürdürmüşlerdir.

İstanbul'a özgü bir esnaf geleneğini yüzyıllarca yaşatan bedesten hâcegileri ile ilgili olarak Osmanlı tarihine yansıyan ilginç bazı olaylar tespit edilmektedir. Örneğin, bozulma döneminin ilk evresinde hâcegilerin, kuyumcular ve sarraflar gibi, altın ve gümüş paraları törpüleyip veznini l buğday, 2 buğday, hattâ daha fazla azalttıktan sonra "Bir buğday noksandan bir şey anlanmaz!" diyerek piyasaya sürmeleri yakınmalara neden olmuş, III. Mustafa (hd 1757-1774) bedesten kethüdasına ve sarraflara yasaklama fermanı göndermişti. 1687' deki bir zorba ayaklanmasında ise yeniçerilerin Kapalıçarşı'ya ve bedestene yağma amacıyla girmeleri üzerine dolabı soyulan hâcegi Şerif Ağa, bir sırığa yeşil kumaş bağlayıp esnafı arkasına katmış, karşıt hareketin güçlenmesini sağlamıştı. Mür'i't-Tevaritite yazdığına göre ise bedesten hâcegilerinden Tahir Çelebi, cevahir değerini belirlemede uzmandı ve kuyumcubaşı atanmıştı. Serveti tüm İstanbul'da konuşulan Tahir Çelebi'nin konağı ve yalısı, çok sayıda cariyesi, kullanımı helal ya da haram binbir çeşit eşyası vardı. Konağının donanımı vezir-

leri kıskandıracak biçimde lükstü. 1769' da ise bedesten tellallarından sözde sey-yid Hüseyin, bir beygire binip etrafına yeşil sarıklı birçok rezil toplayarak 700-800 kişilik bir kalabalıkla gayrimüslimleri, Yahudileri yakalayıp soymuş, pek çoklarını bu gözü dönmüş kalabalığa öldürtmüştü. Bu olayda, sur dışında toplanan cesetlerin sayısı 28 olarak saptanmıştı. 1776'da sürgüne gönderilen ünlü yobaz zorba Mardinî Şeyh'in, bir bedesten esnafınca saklanan parasının 60 kese olduğu anlaşılmıştı. 1846'da vârissiz ölen Mekkizade Asım Efendi'nin ise bedesten esnafındaki emanet serveti 40.000 kese olarak ortaya çıkartılmıştı.

İstanbul'a gelen yabancı gezgin ve araştırmacıların bedestenlere ve buralardaki esnafa ilişkin gözlemleri de önemlidir. 16. yy'da İstanbul'a gelçn N. de Ni-colay, bedestendeki dükkânların ziynet eşyası ve kürklerle dolu olduğunu, bir kürkün 80-100 dukaya alınabildiğini, bunun Avrupa'ya göre çok ucuz bir fiyat sayıldığını, altın gümüş işlemeli kumaşların, nefis marokenlerin, firuze işlemeli kemerlerin, cumadan başka her gün öğleden sonraya kadar satıldığını yazar. M. Baudier ise zengin esnafın, kıymetli mallarını önlerindeki küçük masalara dizdiklerini, bu esnafın kazançlarının, ödedikleri yıllık verginin çok yüksek olmasından anlaşıldığını, burada genellikle mücevherat ve kıymetli kumaşlar pazar-landığım, kuyumcuların ise bedesten dışında duvarlar boyunca sandıklarını açtıklarını ve yüksek vergi ödediklerini açıklar. Du Loir de 17. yy ortasındaki durumu, aynı tespitlerle aktarır. J. Ma-urand, 1544'te gezdiği bedestenin salı, çarşamba, perşembe günleri açık oldu-

ğunu, dünyanın dört yanından getirilmiş malların burada satıldığını, kapıların açıldığı meydanlarda ise diba, sırmalı kadife, sepuşlar, mendiller, keseler ile ipek örtülerin pazarlandığım yazar. 17. yy başında, Polonyalı Sinıeon, bedestenin dört kapısının, kuyumculara, esir pazarına, kitapçılara, fincancılara ve kavukçulara açıldığını bildirir. İnciciyan, Cevahir Be-desteni'ndeki Hint kumaşları ve mücevherat dolu dolapları, hâcegîleri; Kuyumcular Kapısı önünde altın, gümüş ve cevahir; Oturakçılar Kapısı önünde hazır giysi; Sahaflar Kapısı'nda kitap; Dolancı-lar Kapısı'nda da özel olarak yapılmış değerli giysiler satıldığım anlatır.

Günümüzde Cevahir Bedesteni, turizme yönelik, antika ve hatıra eşyası satan çok sayıda dükkânıyla İstanbul'un tarihten gelen zenginliğini yansıtan özgün bir satış merkezidir. Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 617 vd; Kö-mürciyan, İstanbul Tarihi, 295; İnciciyan, istanbul, 33 vd; Mür'i't-Tevarih, II/A, 60-62, III, 42; Ali Rıza, Bir Zamanlar, 32-33; Mant-ran, İstanbul, I-II; Nicolas de Nicolay, Leş navigations, peregrinations et voyages facits en la Turquie (1561), Anvers, 1577, s. 114; Jerome Maurand, Itineraire de Jerome Ma-urand 1554, Paris, 1901, s. 336-337; Michel Baudier, Histoire generale du serrail et de la cour du grand seigneur deş Turcs, Paris, 1626, s. 10; Du Loir, Leş voyages du sieur du Loir (1640-1641), Paris, 1654, s. 55; Joseph Pitton de Tournefort, Relation d'un voyage du Levant, I, Paris, 1717, s. 514-515; Osman Ergin, "Bedesten", 1A, II, 440-442; (Ergin), Mecelle, I, 790-808; Pakalın, Tarih Deyimleri, I, 187-191; Büngül, Eski Eserler, 45-56.

NECDET SAKAOĞLU


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   166   167   168   169   170   171   172   173   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin