Bibi. Eldem, Türk Bahçeleri; Eldem, Boğaziçi Anılan; "Beykoz Çayırı", İSTA; "Boğaziçi", IA; Kömürciyan, istanbul Tarihi.
TÜLAY ARTAN
BEYKOZ ÇAYIRI TEKKESİ
Beykoz İlçesi'nde, Yalıköy Mahalle-si'nde, Beykoz Çayırı'nın sınırında, Yalıköy Çayın Sokağı'nda bulunmaktadır.
İstanbul tekkelerinin dökümünü içeren matbu kaynakların hiçbirisinde adı geçmeyen bu tekkenin, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nde bulunan 1341/ 1925 tarihli Esâmi-i Tekâyâ Defterinde, Rıfaî tarikatından Şeyh Edhem Sırrı Efendi tarafından 126l/1845'te yaptırıldığı" kayıtlıdır. Adı geçen şeyhin, tekkenin haziresinde yer alan Rıfaî taçlı mezar taşında da ilk bani ve postnişin olduğu
Beykoz Çayırı
Tekkesi'nin
tevhidhanesi.
M. Baha Tanman,
1983
belirtilmiş, sonradan yenilendiği anlaşılan kitabeye vefat tarihi konmamıştır. Günümüzde büyük ölçüde tadil edilmiş bulunan yapının cephesindeki talik hadi mensur kitabe ise, tekkenin, 1318/1900' de II. Abdülhamid'in darüssaade ağalarından Ahmed Abdülganî Ağa tarafından yeniden inşa ettirildiğini belgelemektedir. Tekkeyle ilgili nadir kaynaklardan olan Hüseyin Vassafın 1342/1923-24 tarihli Sefîne'sinde de bu tesis "Beykoz'da Çayır Tekkesi" adı altında İstanbul'daki Rıfaî tekkeleri arasında gösterilmiş, ayin günü (cumartesi) ve şeyhinin adı (Kâmil Efendi) kaydedilmiştir.
Dikdörtgen bir alanı kaplayan tevhid-hanenin duvarları tuğla ile örülmüş, üzeri kiremit kaplı bir çatıyla örtülmüştür. Uzun bir süredir mesken olarak kullanıldığı anlaşılan yapının gerek içi gerekse de cepheleri bilinçsizce tadil edilerek özgünlüğünü hemen bütünüyle yitirmiştir. Cephelerde yer yer, basık kemerli büyük pencerelerin izleri seçilmekte, aslında tek katlı olan yapının içinde sonradan bir katın ihdas edildiği, cephelerde, son derecede düzensiz bir biçimde farklı büyüklükte pencerelerin açıldığı görülmektedir. Zamanında cümle kapısının bulunduğu tahmin edilebilen kuzey cephesinin üst kesiminde, 1318/1900 tarihli ihya kitabesi hâlâ durmaktadır.
Bu yapının kuzeydoğu yönündeki küçük hazire, Şeyh Edhem Sırrı Efendi' nin mezarından başka, tekkenin mensupları olması gereken az sayıda insanın kabrini barındırmaktadır. Hazirenin yanındaki iki katlı ahşap meskenin de tekkenin harem dairesi olması muhtemeldir.
Bibi. Vassaf, Sefîne, V, 269; N. Erbahar, "Bo-ğaz'ın Anadolu Yakası Türk Mimari Eserleri", (ÎÜ Edebiyat Fakültesi Türk islâm Sanatı Anabilim Dalı basılmamış lisans tezi), 1971, s. 45.
M. BAHA TANMAN
BEYKOZ DERİ VE KUNDURA FABRİKASI
Türkiye'de ayakkabıcılık ve dericilik sanayiinin Beykoz'da kurulu, en eski ve gelenekli işletmesi.
Osmanlı döneminde, büyük ölçüde askeri ihtiyaçlara ve ordu ihtiyaçlarına
dönük olarak gelişen imalat ve sanayinin en önemli kollarından biri dericilikti. A-yakkabı, çizme, at takımları ve saraç eşyası başta gelmek üzere her türden deri eşyanın yapımı devlet tarafından örgütlenir, desteklenir, denetlenirdi. İstanbul'da dericilik, büyük üretim olarak II. Meh-med'le (Fatih) başladı. Kazlıçeşme(-») ve Saraçhane(-») 500 yıldan fazla bir süre önce kurulmuş önemli dericilik tesis ve bölgeleriydi. Osmanlı Devleti'nin sanayileşme adımlarına paralel olarak 19. yy başlarında İstanbul'da, bu üretim dalında gerçekleştirilen en önemli proje, Beykoz'daki geniş düzlüklerin ve zengin su kaynaklarının (bak. Beykoz) yakınında kurulu bulunan debbağhanenin, adım adım bugünkü Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'na dönüşmesidir.
Projenin başlangıcı, III. Selim döneminde (1789-1807) 1805'te Beykoz yakınındaki Akbaba Köyü'ndeki bir özel mülk değirmenin suyunun, Beykoz Çayırı civarında bulunan Kâğıthane'ye verilmek üzere devlet tarafından satın alınmasıdır. Böylece, Beykoz'da Hünkâr İs-kelesi'nin kuzeyinde, Servi Burnu tarafında kalan sahil bölgesinde, su ihtiyacı gerek bu kaynaktan gerekse diğer derelerden sağlanan bir sanayi bölgesi kurulurken, Beykoz dericiliği de bu çerçeve içine yerleşmiştir.
1810'da Beykoz'da bir deri imalathanesi kurmuş olan Hamza Efendi'den satın alınan debbağhane orduya devredilmiş ve adı "Dabakhane-i Klevehane-i Âmire" olarak değiştirilmiştir. Bu fabrikada öncelikle ordu için gereken palaska, kütüklük ve koşum takımları üretilmiş; bu girişimlerin devamı olarak, 1816'da fabrika, Beykoz Techizat-ı Askeriye Fabrikası'na dönüştürülmüştür. 1826'da ise aynı bölgede yeni bir tesis kurularak keçi derisinden yeni tip, el üretimi askeri kundura yapımı başlatılmıştır.
Batı sanayi devriminin en önemli gücü olan buhar makineleri de Beykoz fabrikasında ilk olarak 1872'de çalıştırılmaya başlanmıştır. O tarihte yapılan bir yenileme ile 40 beygirgücünde l buhar makinesi, 2 buhar kazanı, 2 taş değirmen ve 70 deri kuyusu eklenerek teknoloji yönünde önemli ve büyük bir adım atılmıştır.
Türk dericiliğini ve ayakkabı geleneğini de önemli ölçüde etkileyen bu teknolojik gelişmenin sonuçları 1856'da, Uluslararası Paris Fuarı'nda, Beykoz fabrikasının ürettiği askeri kundura, çizme, koşum takımı, palaska ve kütüklüklerin sergilenmesi sırasında gözlenmiştir.
Sanayileşme hareketinin bir parçası olarak 186l'de "gedik"lerin ve "esnaf ve sanatkâr birlikleri"nin sanat ve hizmet tekeli kaldırılmış, ıslah-ı sanayi hareketi başlatılmıştır. Bu dönemde, 1870'te Beykoz fabrikasının kundura üretiminin günlük 300 çifte yükseldiği, 1887'de ise Uluslararası Viyana Fuarı'nda fabrika ürünlerinin altın madalya kazandığı görülüyor.
Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'n-
Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası (üstte) ile imalathaneden görünüş (altta). Erkin Emiroğlu, 1993 (üst), Ali Hikmet Varlık, 1993 (alt)
da en önemli teknik gelişmelerden biri, 1912'de gerçekleştirilmiştir. Sadrazam Mahmud Şevket Paşa'nm teşviki ile Avrupa'dan 90 beygirgücünde 2 dizel motoru, yeni makineler, buhar kazanı getirtilmesi ile günlük üretim önce 1.000 çift kunduraya çıkmış, aynı yıllardaki hızlı gelişmelerle büyüyen fabrikada günlük üretim kısa sürede 1.000 adet deri ve 2.000 çift kunduraya ulaşmış, ancak I. Dünya Savaşı sırasında üretim azalmıştır.
Fabrika, 1923'te Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü'ne bağlanmış, 1925'te Sanayi ve Maadin Bankası'na devredilmiş, 1933'te ise "Sümerbank Deri ve Kundura Sanayii Müessesesi" olarak son şekline ulaşmıştır. Günümüzde resmi adı Sümerbank Holding AŞ Beykoz Deri ve Kundura Sanayii İşletmesi'dir.
Beykoz fabrikasının 19. yy'ın ilk günlerinde başlayan ve kesintisiz bugüne kadar gelişerek süren üretiminin en ilginç ürünleri, bugün fabrikanın koleksiyonunda bulunan ayakkabı örnekleridir.
Bu örnekler yardımıyla, yaklaşık' 180 yıllık ayakkabı geleneğinin ve sanatının, teknik ve tasarım yönünden geçirdiği
Yıllar
|
Erkek
|
Şehir Kadın
|
Toplam
|
Erkek
|
Kır Kadın
|
Toplam
|
Erkek
|
Toplam Kadın
|
Toplam
|
1935
|
5.559
|
4.756
|
10.315
|
5.729
|
5.264
|
10.993
|
11.288
|
10.020
|
21.308
|
1940
|
20.396
|
5.574
|
25.970
|
10.171
|
5.351
|
15.522
|
30.567
|
10.925
|
41.492
|
1945
|
15.606
|
10.005
|
25.611
|
4.411
|
2.791
|
7.202
|
20.017
|
12.796
|
32.813
|
1950
|
-
|
-
|
29.628
|
-
|
-
|
7.494
|
-
|
-
|
37.122
|
1955
|
21.764
|
15.095
|
36.859
|
7.786
|
4.187
|
11.973
|
29.550
|
19.282
|
48.832
|
1960
|
25.649
|
20.030
|
45.679
|
6.962
|
5.676
|
12.638
|
32.611
|
25.706
|
58.317
|
1965
|
27.880
|
23.809
|
51.689
|
9.432
|
6.637
|
16.069
|
37.312
|
30.446
|
67.758
|
1970
|
33.318
|
27.888
|
61.206
|
8.029
|
7.150
|
15.179
|
41.347
|
35.038
|
76.385
|
1975
|
40.313
|
36.491
|
76.804
|
8.141
|
7.822
|
15.963
|
48.454
|
44.313
|
92.767
|
1980
|
49.890
|
44.211
|
94.101
|
11.078
|
9.633
|
20.711
|
60.968
|
53.844
|
114.812
|
1985
|
61.977
|
56.720
|
118.697
|
9.272
|
8.094
|
17.366
|
71.249
|
64.814
|
136.063
|
1990
|
74.404
|
67.671
|
142.075
|
11.517
|
10.194
|
21.711
|
85.921
|
77.865
|
163.786
|
Tablo I Beykoz İlçesi'nin Nüfus Gelişimi
Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, îli 34-İstanbul", DiE, Ankara, Temmuz 1993.
BEYKOZ GENÇLİK KULÜBÜ 198
sele, 800 ton lastik, 500 ton solüsyondur. İşletmede 1.286 işçi, 96 memur çalışmaktadır. Yıllık ihracat tutarı 8 milyar TL'dir.
Bibi. A. Giz, "istanbul'un En Eski Sanayi Bölgesi: Kazlıçeşme ve Deri Sanayi", /. S. O. Dergisi, S. 22 (1967); Ö. Küçükerman, Geleneksel Türk Dericilik Sanayii ve Beykoz Fabrikası... Boğaziçi'nde Başlatılan Sanayi, Sü-merbank Yayını, 1988.
ÖNDER KÜÇÜKERMAN
BEYKOZ GENÇLİK KULÜBÜ
istanbul'un en eski ve en köklü spor kulüplerinden biri. Ahmed Midhat Efen-di'nin(->) II. Meşrutiyetin ilanını müteakip 1908'de Beykoz'da kurduğu Beykoz İttihat ve Teavün Cemiyeti'nin Mü-maresat-ı Bedeniyye Şubesi, kulübün nüvesini teşkil eder. 1911'de Beykoz Şark İdman Yurdu adım alarak faaliyetini genişleten kulüp, 1921'de yine aynı semtte faaliyet göstermekte olan Beykoz Zindeler Yurdu ile birleşerek Beykoz Zindeler İdman Yurdu adını aldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra adını Beykoz Spor Kulübü olarak değiştirdi. 1939'da Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün kurulmasıyla gençlik kulüpleri arasına katılarak Beykoz Gençlik Kulübü oldu.
Sarı-siyah formalı kulüp özellikle futbol, kürek, yüzme ve basketbol dallarında faaliyet gösterdi. Futbol takımı uzun yıllar İstanbul I. Ligi'nde yer aldı; "üç büyükler" diye anılan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'a rakip olduğu dönemler yaşadı. Kulüp, uzun yıllar, eski ünlü futbolcusu Kelle İbrahim'in fedakâr çabalarıyla ayakta kaldı. Onun ölümü ve profesyonelliğin kabulünden sonra ekonomik şartlar kulübü hayli sarstı. Kulüp 2. Lig'e, oradan da 3. Lig'e düştü.
Son yıllarda semtteki Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası'nın maddi desteğiyle Sümerbank Beykoz adını alan kulüp halen bu adla faaliyetini sürdürmektedir. Futbol takımı, Türkiye 3. Ligi'nde oynamaktadır. 1949'da basket-bolda Türkiye şampiyonu olan Beykoz bu spor dalında da ayakta durma çabası içindedir.
CEM ATABEYOĞLU
BEYKOZ İLÇESİ
İlin doğu yarısında, Kocaeli Yarımada-sı'nın kuzeydoğusunda yer alır. Beykoz İlçesi'ni batıdan İstanbul Boğazı, kuzeyden Karadeniz, doğudan Şile ve güneyden de Üsküdar ve Ümraniye ilçeleri çevrelemektedir. Bu alan içinde yüzölçümü 396 km2'dir. İlçe merkezi 19 mahalleden meydana gelmiştir. Biri merkez olmak üzere iki bucağı vardır. Beykoz İlçesi Merkez Bucağı'na 11 köy, Mahmutşevketpaşa Bucağı'na da 8 köy bağlıdır.
Beykoz ilçe merkezine bağlı mahalleler; Anadoluhisarı, Anadolukavağı, Beykoz (merkez), Çamlıbahçe, Çiğdem, Çubuklu, Göksu, Göztepe, Gümüşsüyü, İncirköy, Kanlıca, Kavacık, Ortaçeşme, Paşabahçe, Rüzgârlıbahçe, Soğuksu, To-katköy, Yalıköy, Yenimahalle'dir.
Köyleri; Merkez Bucağı'na bağlı, Akbaba, Alibahadır, Anadolufeneri, Çavuş-başı, Çayağzı (Riva), Dereseki, Elmalı, Kaynarca, Mahmutşevketpaşa, Polonez, Poyraz; Mahmutşevketpaşa Bucağı'na bağlı, Ömerli (bucak merkezi), Bozha-
1934-1935 sezonunda Beykoz Spor Kulübü futbol takımı. Cem Alabeyoglu arşivi
ne, Cumhuriyet, Gollü, Ishaklı, Kılıçlı, Öğümce, Paşamandıra'dır.
Beykoz İlçesi eskiden Üsküdar'a bağlıydı. Cumhuriyet döneminde Üsküdar İlçesi'nden ayrılarak, ayrı bir ilçe olmuştur. 1987'de Beykoz'un üç köyü (Hüse-yinli, Kocullu ve Sırapınar) yeni kurulan Ümraniye İlçesi'ne bağlanmış ve ilçe bugünkü idari bölünüşüne kavuşturulmuştur. Beykoz İlçesi'nin nüfus gelişimi Tablo I'de görülmektedir.
Beykoz İlçesi'nde hem şehir, hem kır nüfusu vardır. Beykoz'da 1935-1990 arasında toplam nüfusta 8 kat bir artış söz konusuyken, aynı dönemde şehir nüfusu 14 kat artmıştır. Bu Beykoz'un şehir kesiminin kırsal kesime nazaran daha hızlı nüfuslandığım göstermektedir. İlçede 1940 nüfus sayımında aşırı bir artış görülmektedir. Bu artışta esas etken II. Dünya Savaşı nedeniyle askeri birliklerin hareketleri olmuştur. Daha sonra bu hareket aksi yönde tekrarlanınca Beykoz'un nüfusu normal gelişme düzenine kavuşmuştur. Beykoz İlçesi'nde 1990 nüfus sayımına göre 163.786 kişi yaşıyordu. Bu nüfusun yüzde 52,5'ini erkekler, yüzde 47,5'ini kadınlar oluşturuyordu. İlçe merkezinde 50 yaşına kadar erkek nüfus, bu yaştan sonra da kadın nüfus fazladır. İlçenin nüfus piramidinde doğumların azlığına bağlı olarak nüfus artış oranında bir düşüş de görülmektedir.
İlçe nüfusunun sosyal açıdan bir özelliği okuryazarlık durumudur. Beykoz ilçe merkezinde 6 yaşın üzerindeki nüfusta okuryazarlık oranı yüzde 89,1'dir. İstanbul İli genelinden daha düşük olan bu değer, kırsal kesimdeki nüfus dahil edildiğinde daha da azalmaktadır. İlçe merkezinde okuma yazma bilenlerin yüzde 83,1'i bir eğitim kurumundan mezun olmuştur. Bunlardan yüzde 68, l'i ilkokulu, yüzde 14,9'u ortaokul ve dengi okulları, yüzde 13,3'ü lise ve dengi okulları, yüzde 3,7'si de yükseköğrenim kurumlarını bitirmiştir.
İlçe merkezinde çalışan nüfus 1990
Tablo H Beykoz İlçesi'nde Çalışanların Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı
Erkek
Kadın Toplam
Tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaşım makinelerini kullananlar
|
22.595
|
1.993
|
24.588
|
Hizmet işlerinde çalışanlar
|
4.773
|
507
|
5.280
|
Ticaret ve satış personeli
|
4.246
|
416
|
4.662
|
İdari personel ve benzeri çalışanlar
|
2.489
|
1.475
|
3.964
|
İlmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler
|
2.439
|
1.034
|
3.473
|
Müteşebbisler, direktörler, üst kademe yöneticileri
|
675
|
59
|
734
|
Tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar
|
656
|
52
|
708
|
İşsiz olup iş arayanlar ve bilinmeyenler
|
4.034
|
494
|
4.528
|
Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, ili 34-lstanbuI", DİE, Ankara, Temmuz 1993.
Beykoz camlarının Avrupa'dan ithal edildiklerini düşündürmüştür. Ancak kesin olmamakla birlikte; kumun kalitesinden ötürü Beykoz işi eşyanın ışığı kırmızı renkte yansıtması, kulp ve ayakların ya-pıştırılış şekilleri gibi teknik ayrılıklar ve Beykoz'da 1845 tarihli bir fabrikanın varlığı bu ürünlerin Beykoz' da yapıldıklarını göstermektedir.
Beykoz'da çeşmibülbül, renkli, renksiz kristal, cam veya opal cam türünde ürünler üretilmiştir. Ayaklı ve ayaksız şekiller, kapaklı bardak, kandil, kâse, Medardık, sürahi, karlık, matara, fincan, gülabdan, ibrik-leğen, şamdan, tuzluk, şekerlik, hokka gibi formlar bu grupta görülürler. Kabartma, hareleme, mineleme ve tıraşlama gibi cam tekniklerinin kullanıldığı Beykoz ürünlerinin renksiz
verilerine göre (47.937) çalışma çağındaki nüfusun (12 yaş ve yukarısı) yüzde 44,8'ini oluşturur. Nüfusun geri kalanım emekli, ev kadını ve öğrenci gibi iktisa-den faal olmayanlar meydana getirir. Beykoz ilçe merkezinde ev kadınları ve öğrenciler iktisaden faal olmayan en önemli grubu oluşturmaktadır. İktisaden faal olan nüfusta ise çoğunluk, tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaşım makinelerini kullananlardadır. Bunu hizmet işlerinde çalışanlar ile ticaret ve satış personeli izlemektedir.
Beykoz İlçesi'nde çalışanların faaliyet kollarına göre dağılımı Tablo H'deki gibidir. İlçe merkezinin dışında kır nüfusunun olması ilçe genelinde tabloda görülmeyen tarımsal faaliyetlerin daha da artmasına neden olacaktır. Ayrıca ilçenin, İstanbul'un doğal bitki örtüsünün korunabildiği ender yerlerden olması, buradaki ormancılık faaliyetlerini önemli hale getirmiştir. Günümüzde ilçe ekonomisinde ormancılığın önemi azalmış, bunun yerine turizm hem geleceği olan, hem de çevre sorunlarına yol açmayan bir uğraş olarak önem kazanmaya başlamıştır.
SEDAT AVCI
BEYKOZ İŞİ
Beykoz işi ibrik. F. Bayramoğlu koleksiyonu. Gözlem Yayıncılık Arşivi
19. yy'da Beykoz-Çubuklu semtinde açılan cam fabrikasında üretilmiş kullanıma uygun cam eşya grubu. III. Selim döneminde (1789-1807) Mehmed Dede adlı bir Mevlevînin İtalya'da bu sanatı öğrenerek İstanbul'da uyguladığı bilinir. Boğaziçi'nde İncirköy civarında Müşir Mustafa Nuri Paşa'nın yaptırdığı cam ve billur fabrikası, 1845'te devlet idaresine geçmişti. Bir yıl sonra başarılı ürünleri padişaha sunulan Beykoz fabrikasına İtalyan ve Fransız ustalar getirtilmişti. Tarih boyunca cam eşyanın hem İstanbul' da, hem de Venedik, Murano ve Fransa'da yapıldığı bilinmektedir. Osmanlı sultanlarının Avrupa fabrikalarına kendi zevklerine uygun cam eşya sipariş etmeleri ve 18. yy başlarında Bohemyalı cam ihracatçılarının Beyrut, Kahire ve İstanbul'da imalathanelerinin olması,
199
BEYKOZ KASRI
saydam camdan ya da renksiz kristalden yapılmış olanları daha eskidir.
Bundan sonra "opalin" denilen ve 18. yy'da Reaumur tarafından keşfedilen cam porseleninden yapılmış olan grup gelir ki, Fransa, İtalya, Bohemya, Rusya ve Türkiye'de kullanılan bu teknik, köpüren bir kimyasal karışımın oluşturduğu mikroskobik boyutta hava kabarcıklarının fırınlamada cam yüzeyini kaplama-sıyla meydana gelir. Son grup ise opalin ile çağdaş olan renkli cam veya kristal örneklerdir. Örneklerde yaldızla veya boyamayla yapılmış bitkisel motifler, meyve, gül, maydanoz ve ay, yıldız motifleri, soyut geometrik düzenlemeler, serbest veya dilimli kartuşların içinde yer alırlar. Renkler, beyaz, lacivert, camgöbeği, sarı (opal cam), kırmızı, lacivert, sarı tonlarıdır (kristal cam). Bu grup içinde serpmeliklerde görülen kuş, fıçı ve tabanca formları Türk plastik zevkinin esprili ve serbest örneklerini oluşturur.
Beykoz işi eşyanın bir bölümüne altın, gümüş, pirinç gibi madenlerden süs ve çeşitli kısımlar eklendiği, mine ve mücevherlerle de süslendiği bilinmektedir. Form ve desen olarak Osmanlı zevkinin zarif örnekleri olan Beykoz işi cam ürünleri Ege, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Hindistan'a kadar geniş bir ihraç alanı bulmuştur. 1899'da Saul Modiano adında bir İtalyan Yahudisinin Paşabah-çe'de kurduğu fabrikada son ürünlerini veren Beykoz camcılığı, Avrupa rekabeti karşısında tutunamamıştır.
İSTANBUL
BEYKOZ KASRI
Beykoz'da, Hünkâr İskelesi'nin hemen güneyinde, bir zamanlar Yalıköy'e uzanan çayır ile sahil arasında kalan tepecikte, 19. yy ortalarında yapılmış kasır.
Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından Abdülmecid'e hizmet ve sadakat arz etmek amacıyla inşa edilmiştir. Mimarı Nigoğos ve Sarkis Balyan idi. 1855'te başlayan inşaat 11 yıl sonra, hıdivin oğlu Said Paşa zamanında tamamlandı. O sırada tahta geçmiş olan Abdülaziz'e armağan edildi. Bu kasır Boğaziçi'nin ilk kagir ve yeni üslupta inşa edilmiş yapısıdır. Cephe kaplamasında kullanılan taş İtalya'dan ithal edilmiş, ayrıca yerli beyaz mermer kullanılmıştı.
Kare planlı yapı uzunlamasına üçe bölünmüştür. Ortadaki iki katlı sofa bir kenardan diğerine uzanmaktadır; kat yüksekliği ise 8 m'yi bulur. Sofanın orta bölümündeki camekân fener, kasrın üç kat olarak algılanmasına neden olmaktadır. Kasrın her iki katında da köşelerde birer oda vardır. Bunların arasında bir tarafta beyzi bir plana oturtulmuş çifte merdiven sofası, karşı tarafta yine beyzi bir salon bulunmaktadır. Deniz ve kara cephelerine ise 4 kolon üzerinde taşınan dikdörtgen planlı geniş balkonlar eklenmiştir. Kasra deniz tarafındaki cepheden girilir. Özellikle iç mekânlarda renkli somaki ve mermerler kullanılmış, kasrın duvarlarına büyük endam aynala-
Dostları ilə paylaş: |