Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


İSTANBUL'DA YAPILAN BÜYÜLERDEN BEŞ ÖRNEK



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə80/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   134

İSTANBUL'DA YAPILAN BÜYÜLERDEN BEŞ ÖRNEK

\\\


I- Muhabbet için. Aşağıdaki [yandaki] tılsım bir bakır levha üzerine yazılır. Sevdiğinin ve anasının adı da aynı bakır levhaya yazılır. Bakır levha kızgın ateşe atılır. Sevdiği geldikten sonra hemen ateşten çıkarılır. Tılsım budur:

II- iki kişiyi birbirinden ayırmak murad edildikte yekşembe(pazar) günü ikindi ve kuşluk saatlerinde iki parça ekmeğe yazılıpbirini köpeğe birini kediye yedire:

III- Uşak ve hizmetçi kaçsa bunu yazalar, O kaçan kimseninsakin olup yattığı yerde gömeler.Yolu bağlanıp gidemeyip geri gele:

fc'^3 \ «J \\ ^ V-b

y^_j_>. 9\ Ju

av ~


V- Bir kadının helâlinden hâmile kalması için. Bu vekfı yazıp döşeğine koya. Vefk budur:

M. H. Bayrı, İstanbul Folkloru, 1972, s. 185, 188, 190, 192



BÜYÜK BENT

344

345

BÜYÜK ÇORAPÇI HANI

içine maydanoz tohumu konulmuş kovadan alınan su ile sabah akşam yüz yıkamanın inşam zararlı etkilerden koruduğuna inanılırdı. "Zar bozan, zor bozan, büyü bozan" tütsüsü de eskiden İstanbul'da başvurulan büyü bozma eylemlerinden biriydi. Buna göre bir ana kızın idrarı ve bir demet mısır püskülü bir kap içerisinde kaynatılır; daha sonra püsküller buradan çıkarılarak kurutulur ve tütsü yapılır. Bu tür koruyucu büyülerden biri de yemek üzerine leylek pisliği kurusu serpmekti. Eski istanbul'da muska yazan, okuyup üfleyen ve kendilerini din adamı olarak tanıttıkları için "hüd-damlı hoca" diye anılan bazı büyücülerin birtakım gizli güçleri, cin ve peri cinsinden hizmetçileri, yardımcıları olduğuna inanılırdı. Hüddamlı hocalardan bazıları büyü yapmak kadar büyü bozmakla da ünlüydüler.

istanbul'un değişik semtlerinde ve ö-zellikle Nuruosmaniye Camii'nden Çem-berlitaş'a giden yol üzerindeki dükkânlarda oturan kılık kıyafet ve konuşmalarından dışarıdan geldikleri anlaşılan birtakım hocaların bir zamanlar gizliden gizliye büyü yaptıkları, muska yazdıkları, remil attıkları, çalınmış ya da kaybolmuş malları buldukları ve karı kocanın arasım açmak, onları birbirine yaklaştırmak için şirinlik muskası yazmak gibi her işin üstesinden geldikleri her çevrede konuşulmuş, yankı yapmıştır.

Eski İstanbul'da ün yapmış büyücülerin birçoğu etki alanlarım saraya, sarayla yakından ilgisi bulunan, kibar ve rical konaklarına kadar genişletebilmişlerdir.

Büyü, biçim ve içerik değişikliklerine uğrayarak halk arasında bugün de belli ölçülerde devam etmekte, kendilerine din adamı süsü veren birtakım açıkgözler gizliden gizliye büyü ve benzeri işler yapmaya devam etmektedirler (bak. ü-fürükçülük-cincilik).

Bibi. Hikmet Turhan (Dağlıoğlu), "Büyü",HBH, II, 23-24 (1933), 17-21; M. H. Bayrı,"Büyüler Hakkında", HBH, VI, 63-64 (1937),49-50, 23-26; Bayrı, İstanbul Folkloru, 178-200- M. Sertoğlu, "İstanbul Tılsımları", TarihDünyası, S. 36 (Aralık 1952), s. 1481-1482,1494; "Büyü, Büyücüler", ISTA, VI, 3186-3189; A. inan, Hurafeler ve Menşei, Ankara,1962; S. V. Örnek, 100 Soruda İlkellerde Din,Büyü, Sanat, Efsane, İst., 1971; U. Baıias,Anadolu Düğünlerinde Büyüse! inanmalar,Karabük, 1974; t. Z. Eyüboğlu, Cinsel Büyüler, I-II, ist., 1976; ay, Sevgi Büyüleri, tst.,1979; H. Tanyu, "Büyü", DlA, VI, 501-506.\ İSTANBUL

BÜYÜK BENT

Büyük Bent veya Belgrad Bendi, İstanbul'un kuzeyindeki Belgrad Ormanı'nda, Kâğıthane Deresi'nin bir kolu olan Topuz Deresi üzerindedir.

Bendin kitabesinde III. Ahmed tarafından 1135/1723'te yaptırıldığı yazılır. Kitabenin bir beytinde, Yapup mecrasın istanbul'a bu âbı getirmişti / Cenâb-ı Hazret-i Fatih Mehmed Hân Cem Paye denmektedir. Buradan bendin II. Mehmed (Fatih) tarafından yaptırıldığı anlaşı-

Büyük Bent'ten iki görünüm.



Fotoğraflar Kâzım Çeçen

labilir. Ancak bu bendin suyunun Fatih döneminde (1451-1481) İstanbul'a gitmesi imkânsızdı. Bendin bulunduğu yerden Cebeciköy'e kadar isale hattının, üç tanesi çok büyük olmak üzere, 7 kemerden geçmesi gerekir. Belgrad Ormanı'nda buradaki geç Roma devrinde, 4. yy' da yapılmış olan büyük isale hatlarının bütün kemerleri Konstantinopolis'i kuşatan kavimler tarafından 7. yy'dan itibaren yıkılmıştı. 1542-1550 arasında bu bölgeyi gezen P. Gilles de bütün kemerlerin temeline kadar yıkılmış oluğunu bildirmektedir.

İstanbul 1453'te fethedildikten sonra şehirde büyük su sıkıntısı çekiliyordu. Fatih eski isale hatlarının derhal onarılmasını emretti. Belgrad Ormanı'ndan su getiren geç Roma tesislerinin ana galerisinin Cebeciköy ile Bozdoğan Kemeri arasındaki bölümü yeniden yapılır gibi onarıldı ve bu 25 km uzunluğundaki bölüm-

de bulunan 21 kemer de yeniden yapıldı. Cebeciköy Deresi'nin sağ sahilinden alınan su, Bozdoğan Kemeri'nden Halic'e doğru 50 m uzakta, bugünkü Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan yine Fatih'in yaptırdığı sıra çeşmelere akıtıldı. Bu çeşmelere çokluk anlamında "Kırkçeşme" dendi, sonra bütün tesis aynı ad ile anıldı. Büyük Bent'in kitabesindeki beyitten II. Mehmed'in (Fatih) İstanbul'a Cebeciköy civarından gelen isale hattının suyunun getirildiğinin anlaşılması gerekir. Büyük Bent ve civarından gelen Kırkçeşme' nin isale hatları, I. Süleyman (Kanuni) (hd 1520-1566) tarafından 1554-1563 arasında Mimar Sinan'a yaptırılmıştı. Sinan büyük kemerleri yeniden yaptı, Roma galerilerim tamir etti, yenilerini de ekledi ve eski tesisi çok genişleterek Cebedköy'de-ki Güzelcekemer'i de yaparak isale hattını ana galeriye bağladı. Bu arada Fatih'in yaptırdığı bölüm de yeniden onarıldı.

Büyük Bent'in yerinde Roma devrinde yapılan bir bendin bulunmuş olması ihtimali fazladır. Bendin geç Roma devrinde yapıldığı ve I. Süleyman tarafından ona-rıldığı aşağıdaki belgelerden de anlaşılmaktadır: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, III. Ahmed bölümünde bulunan 1815 numaralı Kırkçeşme isale hattının, Sinan tarafından çizildiği sanılan krokisinde, tam Büyük Bent'in bulunduğu yerde bir havuz görülmektedir. Bu kroki 1563'ten önce yapılmıştır. Çünkü 20 Eylül 1563'te afet şeklinde yağan yağmurlardan sonra meydana gelen sellerden yıkılan kemerlerin onarıldığı 1563-1564'te yapılan Paşa Kemeri veya Balıkzade Kemeri denen kemer bu krokide yoktur.

Kırkçeşme tesislerinin 1564'te hizmete girmesinden 15 yıl sonra, 1579'da yazılan bir Süleymanname'de (Chester Be-atty, Dublin Ms. 418) Nakkaş Osman tarafından çizilen Kırkçeşme isale hattının planında, Büyük Bent'in bulunduğu yere "havuzha-i Belgrad" (Belgrad havuzlan) yazılmış olması da burada bir bendin olduğunu doğrular.

Büyük Bent'in bulunduğu Topuz Deresi üzerinde, 2 km kadar memba tarafında, 1620'de II. Osman (hd 1618-1622) tarafından yaptırılan Topuz Bendi veya KaranhksBent'in suyu Büyük Bent'in haznesine akar. Bütün bentlerde bulunan lülelerle debi ölçme tertibatı bu bentte yoktur. Ayrıca bent inşası bakımından Büyük Bent'in bulunduğu yer Karanlık Bent'in-kine göre çok daha uygundur. 1563'te Mimar Sinan'ın yaptığı Kırkçeşme isale hattının doğu kolunun başlangıcı Büyük Bent'in hemen altındadır. Büyük Bent' ten alınan suların debisi lülelerle ölçülerek su alma yerine verilir. Bütün bunlar . 1620'de Karanlık Bent'in inşası sırasında Büyük Bent'in mevcut olduğunu gösterir.

Özetlenecek olursa, Büyük Bent geç Roma devrinde, 4. yy'da inşa edilmiş, 7. yy'da Konstantinopolis'i kuşatan kavimler tarafından tahrip edilmiş, I. Süleyman (Kanuni) tarafından Kırkçeşme tesislerinin yapımı sırasında onarılmış, tekrar harap olması üzerine 1723'te III. Ahmed yeniden yaptırmıştır. 1730-1755 arasında I. Mahmud (hd 1730-1754) yıkılan bu bendi tekrar inşa etmiştir. 1900'de II. Abdülhamid bendin üstüne bir kademe ekleyerek yükseltmiş, su tutma kapasitesini artırmıştır.

Büyük Bent doğrusal eksenli kagir ağırlık barajı tipindedir. Büyük Bent'in drenaj alanı 6,930 km2'dir. Derenin man-sap tarafındaki en alçak yerinden (talveg) korkuluk duvarı üstüne kadar yüksekliği 12,5 m, korkuluk duvarı kalınlığı 0,70 m, yüksekliği 0,85 m'dir. İki sahil arasındaki tepe uzunluğu (kret) 845 m, kret genişliği 2,30 m'dir. Bendin taban genişliği ise 9,70 m, hava tarafının yüzü alt kademede 100/48, üst kademede 100/17'dir.

Bendin her iki tarafında serbest dolu-savak bulunmaktadır. Göl hacmi 1.318.162 rrf'tür. Dipsavak olarak l adet 400 mm çapında font boru, su alma için ise l

adet 250 mm çapında boru konmuştur. Debi ölçme tertibatı olarak, ölçme sandığı üzerine, eksenleri dolusavak seviyesinden 96 mm aşağıda olan 18 orifis konmuştur. Osmanlı debi ölçme birimi olan l lüle=36 it veya 52 mVgündür. Boru çapına göre akıttığı debi lüle cinsinden şöyledir: 4 adet 5'lik lüle, 4 adet 10'luk lüle, 4 adet 15'lik lüle, 4 adet 20'lik lüle, 2 adet 25'lik lüle; toplam 18 orifisten 250 lüle (13.000 mVgün) su alınabilir.

Bibi. Nirven, istanbul Sulan; Çeçen, Kırkçeşme.

KAZIM ÇEÇEN



BÜYÜK BENT KASRI

Belgrad Ormanı'nda, Büyük Bent'in(->) yanında yer almaktaydı.

Günümüzde mevcut olmayan bu kasır III. Ahmed (hd 1703-1730) tarafından 1129/1717'de yaptırılmıştır. Lale Devri'n-de, mesire yeri olarak, Kâğıthane (Sa'dâ-bâd) ve çevresinin yanısıra Belgrad Ormanı'nda bulunan çeşitli bentler ve havuzlar da revaç bulmuştur. III. Ahmed' in sık sık düzenlemekten hoşlandığı günübirlik gezintilerde (binişlerde) genellikle Sa'dâbâd'dan yola çıkıldığı, Belgrad Ormanı'ndaki suyolları izlenerek Bü-yükdere'ye gelindiği, padişahın da burada bekleyen saltanat kayığı ile saraya avdet ettiği bilinmektedir. Aynı yöredeki birtakım başka köşkler ve kasırlar gibi, Büyük Bent Kasrı da bu biniş güzergâhı üzerinde bulunmakta, hünkâr ile maiyetinin biniş sırasında mola verdikleri menzillerden birini oluşturmaktaydı. Kasrın 18. yy sonlarında harap düştüğü ve 1212/1797'de III. Selim (hd 1789-1807) tarafından, büyük ölçüde aslına sadık kalınarak onartıldığı tespit edilmektedir.

Sedat Hakkı Eldem, günümüzde, bazı temel izleri dışında tamamen ortadan kalkmış bulunan Büyük Bent Kasn'nın planını, S. Nirven'in yayımlamış olduğu, 1797 onarımına ilişkin belgelere, Jean-Baptiste van Mour'a ait bir tabloya ve Melling'in bir gravürüne dayanarak resti-tüe etmiştir. Nirven'in yayımladığı belgeler arasında yer alan, III. Ahmed tarafından yaptırılan kasrın planı ile III. Selim onarımındaki değişiklikleri gösteren plan, özellikle bu planlarda mekânların niteliklerini belirten yazılar, söz konusu res-titüsyonun temelini oluşturmuştur. Kasrın inşa edildiği yıllarda İstanbul'da bulunan van Mour'un tablosunda yapı kuşbakışı olarak resmedilmiştir. Melling'in, kasrın III. Selim onarımından hemen sonraki halini tespit eden gravüründe ise bendin önündeki vadiden.. kızlarağasına ait çıkmalı odanın görünüşü yer almaktadır.

Büyük Bent Kasrı, konumu ve tasarımı açısından, Lale Devri'nde, Boğaziçi ve Haliç kıyılarında kıvamını bulmuş o-lan yalı mimarisinin, Büyük Bent'in arkasındaki yapay göle uyarlanması olarak değerlendirilebilir. Bendin üzerine, bununla dik açı oluşturacak biçimde yerleştirilen kasır, bir yandan arkasındaki

yamaçları kaplayan ormanla, diğer taraftan gölle ve bendin önündeki vadiyle bütünleşmektedir.

Tek katlı ahşap kasır, simetriye ve ak-siyaliteye riayet etmeyen ilginç tasarımı ile emsalinden ayrılmaktadır. Bendin üzerindeki platforma da geçit veren giriş bölümü bir dağılım merkezi niteliğindedir. Bunun sağında kalan ve göle bakan kanat hünkâra, solunda kalan ve vadiye bakan kanat ise kızlarağasına ayrılmıştır. Her iki kanatta da biri hünkâra ve kızlarağasına, diğeri maiyetlerindeki ağalara ait ikişer oda, ayrıca birer hela bulunmaktadır. Hünkâr odası ile kızla-rağası odası, eliböğründelerin taşıdığı çıkmalarla genişletilmiş, dikdörtgen açıklık-lı ve kepenkli pencerelerle donatılmıştır. İki parçalı olarak tasarlanan kepenk-lerin, yatay eksenler üzerinde aşağıya ve yukarıya doğru açıldıkları anlaşılmaktadır.

Kasrın koruya bakan arka kesiminde bendegâna ait bir oda daha bulunmaktadır. III. Selim'in gerçekleştirdiği onarımda kızlarağası odası ile yanındaki ağalar odasının birleştirildiği, arkadaki bendegân odasının da büyütüldüğü gözlenmektedir.



Bibi. Nirven, İstanbul Sulan, 43; S. Nirven, "Bendi Kebir, Büyük Bend, Üçüncü Sultan Ahmed Bendi", ISTA, V, 2494-2497; Bidem, Köşkler ve Kasırlar, II, 188-191; K. Çeçen, "Büyük Bend", DlA, VI, 507!

M. BAHA TANMAN



BÜYÜK ÇORAPÇI HANI

Büyük Çorapçı Hanı, Kapalıçarşı(->) ile Mısır Çarşısı(->) arasında uzanan Mahmut Paşa Caddesi üzerindeki hanlar grubunun, Fincancılar Yokuşu ile Mahmut Paşa Caddesi'nin kesiştiği köşede inşa edilmiştir.

Yapı bulunduğu yerin topografyasına uydurularak, sokağın ve zamanındaki mevcut yapılaşmanın imkânlarına bağlı olarak üç kenarı düz bir plan şemasına sahiptir. Buna bağlı olarak cepheler de kırık plan konturlarma sadık kalmıştır. Yaklaşık 47x45 m'lik bir alana inşa edilmiştir.

Büyük Çorapçı Hanı'nın plan kuruluşu avluya da yansımıştır. Mahmut Paşa Caddesi'ndeki ana giriş kapısı beşik tonoz örtülü bir koridor ile avluya açılır. Giriş koridorunun iki yanında yer alan taş merdivenlerle üst kata çıkılır. İki kat olarak inşa edilmiş yapının zemin kat revakları ile üst kat revaklarınm taşıyıcı sistem olarak taş örgü payeler üzerine tuğla-derz olarak yuvarlak kemerlerle meydana getirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Her iki katta da revak sistemlerinin tonoz sistemiyle örtülü olduğu, geçirdiği büyük değişikliklere rağmen an-laşılabilmektedir. Her iki kat revakların-da kemerler tuğla-derz dokuya sahiptir.

Zemin kat revaklarına açılan bir sıra mekân dizisi birer kapı ve pencereye sahip olup, taş kemer ve sövelidir. Bunlarda da zaman içinde büyük değişiklikler yapılmıştır.

BÜYÜK DOĞU

346

347

BÜYÜK SARAY

Büyük Saray'ı betimleyen bir çizim.

Clive Foss and Paul Magdalino, Rome and Byzantium, Elsevier Phaidon, 1977

Yapıda, değişmeyen özelliğiyle günümüze ulaşan bir hacim de bodrum mekânıdır. Üst kat revakları gerişinde sıralanan mekânlar da birer kapı ve pencere ile revak altına, birer pencere ile de cephelere açılırlar.



Zaman içinde önemli değişikliklerle özgün durumunu kaybeden yapıda, kalan bazı cephe yüzeylerinden, zemin kat cephe yüzeyinin penceresiz olduğu, üst kat cephe yüzeyinde ise her odaya ait birer pencere yer aldığı anlaşılır.

Yapının ana cephesi Mahmut Paşa Yo-kuşu'nda olup ortada giriş kapısı taş sö-veli ve yay kemerli olarak sade bir şekilde yer alır. Cepheleri üstten sınırlayan tuğla kirpi saçak bordürü işe yer yer günümüze ulaşabilmiştir.

Kaynaklarda, I. Süleyman (Kanuni) zamanında (1520-1566) Kaptan-ı Derya Pi-yale Paşa tarafından inşa ettirildiği belirtilen yapının 16. yy'ın son çeyreğine ta-rihlenmeşi mümkün görülebilir.

Bibi. ISTA, VI, 3238. . ..

GÖNÜL CANTAY



BÜYÜK DOĞU

Necip Fazıl Kısakürek'in yayımladığı, po-lemikleriyle ün yapan siyaset ağırlıklı, edebiyatı da içeren dergi-gazete. İlk sayışı 17 Eylül 1943'te çıkan haftalık dergi, on kareden fazla kapatılmış olması ve zaman zaman gündelik gazete ya da aylık dergiye dönüşmesi sebebiyle bir devamsızlık izlenimi verir. En son çıktığı 5 Haziran 1978'e kadarki otuz beş yıllık sürede yayımlandığı yılların toplamı ancak sekizi bulur. En uzun yayın dönemi 2 Kasım 1945 ile 2 Nisan 1948 arasındaki iki buçuk yıllık süredir. Bu kopukluğa rağmen, yayımcısının kişiliği sebebiyle Büyük Doğu, bütün Türkiye' yi etkileyen yayınlar arasında kendine önemli bir yer yapmıştır.

Başlangıçta, daha sonra karşılarında yer alacağı Bedri Rahmi, Hüseyin Cahit, Fikret Adil, Sait Faik, Pertev Naili Bora-tav, Oktay Akbal gibi imzalara da yer veren dergi, 1949'dan itibaren yoğun bir dini ve mistik arayış içine girmiştir. Bu yüzden dini konuların sadece resmi çerçevede ele alınabildiği bir dönemde büyük ilgi toplamış, demokrasinin sağladığı özgürlükler çerçevesinde dini örgütlenmenin organizatörü gibi algılanmıştır. Derginin adı altında ve sloganları kullanılarak oluşturulan siyasi cemiyet Necip Fazıl'a bütün Anadolu'yu dolaşmak ve okuyucu-taraftarlarıyla doğrudan temas olanağını da sağlamıştır. İçkiye ya da kumara düşkünlüğü iddialarına rağmen giriştiği polemiklerdeki kararlılığı ve üslubunun keskinliği sebebiyle ünü, daha da pekişmiştir. Böylece toplumsal kavgasını artan bir şekilde dini alana yöneltmiş olan Büyük Doğu, savcıların ve sıkıyönetimlerin en çok kovuşturduğu yayınlardan biri olmuştur. Başlangıçtaki kadro genişliğine karşılık sonraları derginin büyük kısmını Necip Fazıl değişik imzalarla kendisi doldurmuştur.

İSTANBUL


BÜYÜK HAMAM

bak. MİMAR SİNAN HAMAMI



BÜYÜK POSTANE

bak. POSTA VB TELGRAF NEZARETİ BİNASI



BÜYÜK SARAY

Büyük Saray, Hippodrom'dan(-0 Marmara Denizi'ne uzanan, 100.000 m2'lik bir alanı kaplıyordu. Birbirinden ayrı Bukoleon, Hormisdas ve Dafne gibi isimler alan yapılar, tören salonları, kiliseler, bahçeler ve oyun yerlerinden oluşan bu saray küçük bir şehir görünümündeydi. "İmparatorun Evi", "Saray", "Mukaddes Saray", "Hippodrom Sarayı" gibi isimlerle de tanınan Büyük İmparatorluk Sara-yı'nın Bizans mimari ve sanatında kendine özgü bir yeri vardır.

Bizans sanatı araştırmacılarının başvurduğu İstanbul'daki Bizans imparatorluk saraylarına ilişkin bilgiler, İmparator VII. Konstantinos Porfirogennetos'un (hd 913-959) Törenler isimli kitabından kaynaklanmaktadır. Bunun yanısıra A. Mordt-mann, A. Dethier, J. Ebersolt, E. Mambo-ury, Th. Wiegand gibi araştırmacılar, bu

Büyük Saray'da

bulunan kaplan

avı konulu bir

mozaik (üstte)

ile aynı


mozaikten

ayrıntı (yanda).



Fotoğraflar Tahsin

Aydoğmuş

bilgilerin ışığı altında yaptıkları kısa süreli sondajlarla Büyük Saray'ı tanıtmayı amaçlayan bilgiler edinmeye çalışmışlardır. İngiltere'den St. Andreus Üniversitesi adına Dr. D. Russel'ın mali ve ilmi yardımlarıyla 1933-1938'de Prof. J. H. Bax-ter'ın yapmış olduğu kazılarda, Büyük Saray'ın mozaiklerinin bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. E. Mamboury ve Th. Wie-gand'ın kalıntılara dayanan çizimlerini, II. Dünya Savaşı'ndan sonra 1951-1955'te D. Talbot Rice'ın incelemeleri izlemiştir. Ancak sarayın bir bölümünün yer aldığı Tavukhane, Arasta ve Torun sokakların-daki Osmanlı ve onu izleyen dönemlerdeki yerleşimler Büyük Saray'ın yeterince incelenmesini önlemiştir.

Ayasofya, Hippodrom ve Marmara Denizi arasında uzanan Bizans İmparatorluk Sarayı'nın, İstanbul'un arkeolojisine açıklık getirmesi yönünden büyük önemi vardır. İmparator I. Constantinus (hd 324-337) Roma'daki Palatin, Esquilin sarayları gibi İstanbul'da da bir saray, çeşitli yapılar ve kiliseler yaptırmıştır. Onu izleyen imparatorlar da bunları genişletmiş, yeniletmiş, onanmıştır.

Büyük Saray, başlangıçta birkaç yapı grubundan oluşmuş, sonraki dönemler-

de de bunlar ya genişletilmiş ya da birbirleriyle birleştirilmiştir. Hippodrom'dan denize uzanan kuzeydoğudan, güneybatıya doğru oldukça eğimli arazide geniş teraslara, dayanaklara ve takviye setlerine gereksinim duyulmuş, saray da bunlar üzerine yapılmıştır. Sarayın kuzeybatısında Hippodrom, Zeuksippos Ha-mamı(->), güneybatı ve güneydoğusunda muhafız kışlaları, kuzeyinde Ayasof-ya(->), senato ile Augesteion(->) Meydanı, güneydoğusunda deniz bulunuyordu. Aya Irini(->) Sergios ve Bakos (Küçük Ayasofya) gibi yapılar da bunları tamamlıyordu. Hippodrom yönünde imparatorluk locası, batıda imparatorun kabul salonu ile günlük yaşamını sürdürdüğü yapılar sıralanmıştı. Altın yaldızlı bir kapıdan girilen sarayın ilginç bir kubbesi, Dafne denilen bölümün ise sekizgen planı vardı. Bu yapının ortasında imparatorun locası yer alıyordu. Ayrıca yabancı elçilerin kabul edildiği Magna-ura da yine bu dönemde yapılmıştı. İmparator II. Teodosios zamanında (408-450) saray alanındaki yapım çalışmaları daha da yaygınlaşmış, saray arazisi üzerinde özel kişilerin bina yapması yasaklanmıştır. İmparator burada Tzikanisteri-on ile bazı yapılar yaptırmışsa da bunlar günümüze ulaşamamıştır. Nika Ayaklan-ması'nda (532) yanan saray yeniden yaptırılmış ve ona Bukoleon denilen bölüm eklenmiştir. Saray batıya genişleyerek Çatladıkapı'da en uç noktasına ulaşmıştır. Yapı topluluğunun Halke bölümünde çeşitli heykeller, imparator tasvirleri ve mozaikler vardı. Mozaik süslemeli sütunlar, revaklı avlu ve bunun yanındaki

büyük apsisli salonun da bu dönemde yapıldığı sanılmaktadır.

İmparator II. İustinos (hd 565-578), batıya doğru genişlettiği saraya oktogo-nal küçük kubbeli, St. Vitale veya Sergios ve Bakos'a benzer, mozaiklerle bezeli görkemli bir taht salonu eklemiştir. Sarayı Hippodrom'a bağlayan, triklinos da yine bu dönemde yapılmıştır.

Bizans imparatorları 8. yy'dan sonra da saraya olan ilgilerini sürdürmüşlerdir. V. Konstantinos (hd 741-775) Hıristiyanlığın kutsal eşyalarının korunduğu Meryem Kilisesi'ni, İmparator I. Basileios (hd 867-886) Yunan haçı planlı Nea Ekkle-sia'yı, Tzikanisterion denilen oyun sahnesini ve Hagios Elias ismiyle bilinen yapıları eklemiştir. İmparator VII. Konstantinos Porfirogennetos (hd 913-959) sarayın eski bölümlerini onartmaya başlamışsa da çalışmalar bir süre sonra durmuştur. İmparator I. Aleksios Komnenos döneminde (1081-1118) Blahernai Sara-yı(-0 daha önem kazanmış, Büyük Saray'dan yalnızca resmi ikametgâh ve toplantı yeri olarak yararlanılmıştır.

İstanbul'un Latin istilası (1204-1261) sırasında kentin pek çok yapısı gibi burası da yağmalanmıştır. Ö yıllarda bazı bölümleri yıkılan sarayda Latinler imparatorlarını seçmek için zaman zaman toplanmışlardır.

Bizans imparatorlarının 4-9. yy'larda yaşadıkları Büyük Saray önemini yitirmiş, özellikle Komnenoslar, Ahırkapı ile Sarayburnu arasındaki Mangana Sarayı ile Ayvansaray'daki Blahernai Sarayı'na önem vermişlerdir. Büyük Saray önceleri yalnızca resmi toplantılara ayrılmış ve



x~ «fe£ V*-

sonra da bütünüyle terk edilmiştir. Mimari bazı parçalar da başka yerlerde kullanılmak üzere sökülmüştür. İstanbul'un fethinden yaklaşık otuz yıl önce buraya gelen Floransalı Buondelmonti Büyük Saray'ın tamamen terk edildiğini ve bir taş yığınına dönüştüğünü seyahatnamesinde kaydetmiştir.

İstanbul'un fethinden sonra Büyük Saray'ın bulunduğu alan şehrin imarı ile beraber ele alınmış, doğal olarak da burada yeni yapılanmaya gidilmiştir. Eski Saray kalıntılarından bir ara hapishane olarak yararlanılmıştır. Sarayın kalıntıları da yeni kurulan mahalleler arasında kalmıştır. 17. yy'da I. Ahmed (hd 1603-1617) Dafne ve Katisma bölümlerinin bulunduğu alanda Sultan Ahmed Camii'ni yaptırmıştır. Sultan Ahmed Camii yapı topluluğundan Arasta'nın burada yapımı, Büyük Saray kalıntılarının bir bölümünü ortadan kaldırmıştır.

Büyük Saray'dan günümüze ulaşan kalıntılar çok azdır. Bunun başlıca nedeni de İstanbul'un fethinden sonra burada kurulan, içerisinde birkaç camii olan mahallelerdir. Bununla beraber günümüze ulaşabilen kalıntılar, çevredeki yapılar arasında kalmış, mahzen, sarnıç, bodrumlardır. Bunların yanısıra peristili-nin (sütunlu avlu) mozaikli bir bölümü Mozaik Müzesi'nin bulunduğu alanda görülebilmektedir. Sarayın sütunları, sütun başlıkları, duvar kalıntıları, arşitrav parçaları ile dekoratif elemanlar yine aynı müzededir.

St. Andreus Üniversitesi'nce 1933-1938 arasında yapılan kazılarda 3.700 m2 büyüklüğünde 66,50x55,50 m ölçüsünde

BÜYÜK ŞİŞECİ HAN

348

349

BÜYÜK YENİ HAN

Büyük Yeni Han'ın dış cephesinden (solda) ve içinden görünümler. Fotoğraflar Yavuz Çelenk, 1993

sütunlu bir avlu ortaya çıkmıştır. Çevresi 46 m'lik aralıklarla yerleştirilmiş sütunlar ve geçitlerle çevrili avlunun güneydoğu kesiminde yapı ile bağlantılı 25 m uzunluğunda, 16,50 m genişliğinde bir de apsis bulunmuştur. Ayrıca avlunun ortasında uzanan, 5 m genişliğinde, kaldırım taşından bir yolla karşılaşılmıştır. Bizans döneminde yapılan bir düzenlemede avluya ve galerilere mermer döşenmiş, bu da mozaiklerin günümüze iyi bir durumda ulaşmasına neden olmuştur. Kazılarda değişik tarihlerin yapı kalıntıları ortaya çıkarılmışsa da tahribatın büyüklüğünden, ne amaçla kullanılmış oldukları belirlenememiştir. Ancak Büyük Saray kalıntılarının önemli bir bölümü Mozaik Müzesi karşısındaki, Rıfaî tarikatının Aziz Efendi Tekkesi(->) çevresinde denize doğru uzanan alanda iyi bir durumda görülebilmektedir. Buradaki büyük dehlizler ve saray kalıntıları yeterince incelenmemiş, 1984'te bu alanda bir otel yapımı bile teklif edilmiştir. Tekkenin yanı başındaki Tarım Bakanlığı'na ait yapı ve bahçenin altında da sarayın kalıntıları bulunmaktadır.

Büyük Saray'ın mimari kalıntıları ve mozaiklerinin büyük bir bölümü 1933' te başlayan çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Bununla beraber, bulunanlardan daha çoğunun gün ışığına çıkmadığı da bir gerçektir.

Bizanslı mozaik ustaları Büyük Saray' da birbirlerinden değişik resimlerle adeta bir resim galerisini andıran çalışmalar yapmışlardır. Kireç taşı, mermer küpler, camlar, terrakotalar ve değerli taşlar kullanılan bellibaşlı malzemelerdir.

Bizans sanatının bu zengin mozaik kompozisyonlarının tarihlendirilmesinde, yorumlanmasında farklı görüşler öne sürülmüştür, îlk çalışmaları yapan J. H. Baxter, figürlerin MS 4lO'a ait olabileceklerini ileri sürmüştür. D. Talbot Rice, mozaiklerin MS 450-550 arasında yapılmış olduklarını belirtmiştir. A. Grabar MS 5. yy'm ikinci yarısı veya MS 6. yy başları, Prof. Dr. S. Eyice de MS 450-500 tarihleri üzerinde durmuştur.

Türkiye ve Avusturya arasında 1982'de bir ortak çalışma sözleşmesi imzalanmış

Büyük


Saray'dan

kalan


mozaiklerin

sergilendiği

Mozaik

Müzesi'nden



bir görünüm.

Tahsin Aydoğmuş

ve buna göre Avusturya Bilimler Akademisi ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ortak çalışmalarıyla Büyük Saray mozaiklerinin etüt ve konservasyonu-na 16 Mart 1983'te başlanmıştır. Bu çalışmalar periyodik aralıklarla sürmektedir. Döşemenin nem oranının yüksekliği, doğanın zarar veren etkileri, mozaiklerin altındaki harç tabakalarının dağılması, kimyasal, fiziksel ve biyolojik tahribat mozaiklerde gözle görünür dereceye ulaşmıştır. Çalışmaların başlangıcında zararın hangi boyutlarda olduğunu ve bunların nasıl düzeltilebileceğini çözümlemek için öncelikle mozaik temizliği yapılmıştır. I. ve II. dönem çalışmaları sonunda kon-servasyonu yapılanlar Ayasofya ve Aya Irini'de koruma altına alınmıştır.

Büyük Saray mozaiklerinin bir bölümü bugün halen Aya trini'de koruma altındadır ve çalışmalar omda sürmektedir. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Avusturya Bilimler Akade-misi'nin ortak çalışmalarıyla mozaiklerin de konservasyonu 1994'te bitirilecek, eksikleri tamamlanacak, sonra da yerlerine konulacaktır.

Büyük Saray mozaiklerinde daha çok günlük, kırsal yaşama, av sahnelerine, hayvan dövüşlerine, doğadaki çeşitli hayvanlara, tarımla ilgili sahnelere, çoban, çocuk resimlerine ve mitolojik kompozisyonlara yer verilmiştir. At üzerinde bir hayvana okunu yönelten avcı, kertenkele yiyen griffon, kanatlı aslan, eşeğe saldıran aslan, fil-aslan mücadelesi, leoparın geyiği parçalayışı, tayını emziren kısrak, kaz çobanı çocuklar, keçi sağan köylü, eşeğine yem veren çocuk, testi taşıyan genç kız, sırtında kuzu taşıyan çoban, tarlada çalışan çiftçiler, ipe tırmanan maymun, üzerine yılan dolanmış geyik, mızrakla kaplan avlayan avcı, köpeklerin kovaladığı tavşanlar, pazara giden köylüler, dansözler, koşan adamlar, çayırda gezinen hayvanlar, elma yiyen ayılar, balıkçılar bellibaşlı kompozisyonlardır. Ayrıca mitolojide karşılaşılan Or-pheus çobanı, sırtında Dionisos'u taşıyan Pan, efsanevi avcı Bellerophon'un Chi-maere ile mücadelesi, Odysseus'un Poly-phem ile olan öyküsü de mozaikler üze-

rinde resmedilmiştir. Ayrıca çeşitli doğa ve mimari elemanlarına, kayalara, tepelere, otlara, ağaçlara, tarlalara, nehirlere, göllere, durgun sulara, kapılara, çeşmelere, evlere de burada yer verilmiştir.

Büyük Saray mozaiklerindeki bu kompozisyonlar balık pulu görünümünde oldukça küçük beyaz taşlarla işlenmiş, figürler çoğunlukla çerçeveler içerisine a-lınmıştır. Kompozisyonlarda damalı bir yapım tekniği uygulamasıyla kuvvetli bir gölge-ışık görünümü sağlanmıştır. Stilize şekiller, figürlerin çevik hareketleri ve sert dönüşlerinde, gözle görünür bir enerji ile canlılık vardır.

Büyük Saray mozaiklerinde, Bizans İmparatorluğu'nun her yerinden gelen sanatçılar çalışmıştır. Bundan ötürü de mozaiklerde üslup ve işçilik farklılıkları görülmekte, eyaletlerin kendilerine özgü örnekleriyle karşılaşılmaktadır.

Büyük Saray'ın günümüze ulaşabilen kalıntılarıyla mozaiklerin bir bölümü 25 Eylül 1987'de ziyarete açılan Mozaik Mü-zesi'nde sergilenmektedir.



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin