Başariyi taniyalim


BAŞARIYI ETKİLEYEN UNSURLAR



Yüklə 450,41 Kb.
səhifə7/15
tarix15.01.2018
ölçüsü450,41 Kb.
#38439
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   15

BAŞARIYI ETKİLEYEN UNSURLAR

Başarılı öğrenci olmanın önemli şartları vardır. Beş ana maddede tespit edilen, en önemlisi ÇALIŞMANIN-ÖĞRENMENİN YOLLARINI BİLMEK ve UYGULAMAK olan bu şartlar, 2. ciltte ayrıntılı olarak incelenmiştir.



Ancak, başarıyı etkileyen – elimizde olan veya olmayan – önemli unsurlar da vardır. Başarıyı olumlu yönde etkileyen bu unsurların büyük çoğunluğu kendi elimizdedir, bize bağlıdır. Diğerleri de bizim çabalarımızla gelişir ve iyileşirler.

Başta AMAÇ, ÜLKÜ olmak üzere, İNANMAK, ÇALIŞMAK, ÖLÇÜLÜ OLMAK, İHTİYAÇ DUYMAK, METOTLU ÇALIŞMAK, ZAMANI İYİ KULLANMAK, AZMETMEK, KENDİ KENDİNE TELKİN ETMEK, FAYDALI OLMAYI İSTEMEK... Bunlar tamamen bizim elimizdedir. Bizim irademizle, bizim kendi çaba ve çalışmalarımızla oluşur ve gelişirler.



DÜŞÜNMEK, SABRETMEK, SEVGİ – SAYGI – HOŞGÖRÜLÜ OLMAK, İNİSİYATİF, CESARET, İYİMSERLİK... gibi başarıyı etkileyen meziyetler, yaratılıştan bir şeyler getiriyorsa da bunlar daha çok kendi çaba ve çalışmalarımızla gelişiyor ve başarıda çok etkili unsurlar haline gelebiliyor.

Başarıyı etkileyen unsurlar arasında yer alan ZEKÂ, SOYA ÇEKİM, FERDİ FARKLILIKLAR... insana yaratılıştan geliyor. Ama bunların da gelişmesi ve ürün verir hale gelmesi gene bize bağlıdır; bizim göstereceğimiz irade gayreti ve çalışmalarımızla oranlıdır.

İçinde yaşadığımız SOSYAL ÇEVRE (aile, akraba, sokak, köy...) ve BAKIM başlangıçta kendimiz dışında oluşuyorsa da zaman içinde bunların da iyileşmesi ve gelişmesi gene kendi özel gayretimizle mümkün olabiliyor.

Tespit ettiğim, başarıyı etkileyen önemli unsurları, ayrı başlıklar altında aşağıda tek tek görelim.


1. AMAÇ


Amaç, ardından koşulan, erişilmek istenen şeydir. Amaç büyük hedeftir, uzak hedeftir, varılmak istenen asıl hedeftir.

Büyük hedefe varmadan önce küçük hedefler fethedilir, yakın hedeflere ulaşılır; asıl hedef (büyük hedef) olan amaca doğru yol alınır. Önümüze çıkan engelleri yene yene ve hedefleri aşa aşa, bir gün gelir; Azmin, iradenin, sabrın ve sebatın da yardımıyla amaca ulaşılır. Amaç yolunda katlanılan sıkıntılar sona erer ve huzura kavuşulur...

Çaba ve çalışmaların, sarf edilen enerjilerin hepsi amaca ulaşmak içindir. O halde, başarmak istiyorsak, önce amacımızı bilmeliyiz. Bir işi yapmaya başlamadan, bir konuyu öğrenmeye geçmeden önce amacımızı (maksadımızı) belirlemeliyiz. Amacımız yolundaki yakın hedefleri açık seçik tespit etmeli ve çizilen yolda –sapmadan- azimle yürümeliyiz.

Amacımız yolunda birçok engeller ve çelmelerle karşılaşabiliriz. Bunları daha önceden görebilmeli, nelerle karşılaşacağımızı ve ne yapacağımızı önceden bilerek işe başlamalıyız. Amacımız, amaç yolundaki yakın hedeflerimiz, karşılaşacağımız engellemeler ve sıkıntılar daha önceden bilinince, azimle işe başlar, hevesle çalışır ve daha verimli sonuçlar alabiliriz. Amacını bilerek çalışan öğrenciler, daha sağlam ve kalıcı öğrenirler.

Amaç yolundaki hedeflerden her birisine ulaşmak ve onları aşmakla amacımıza biraz daha yaklaşmış oluruz. Her hedef bir başarıdır. Fakat, hakiki başarı amaca ulaşmakla kazanılır.

Amaçlar bitmez: Birine ulaşılır, yeniden bir başkasına doğru yol alınır. Yeni amaçlar...Yeni planlar...Yeni hazırlıklar...Yeni çabalar ve çalışmalar...Fethedilen yeni ve yakın hedefler...Açılan yollar...Ve ulaşılan yeni amaçlar...



İşte hayat budur: Dünya dönüyor. Gelişmeler oluyor. Hedefler katediliyor. İnsanlar habire yürüyor. Amaçlara ulaşılıyor. Yeni amaçlara doğru yol alınıyor. Aynı anda birkaç amaca birden yüründüğü de oluyor...Hedeflere, amaçlara ulaşmakla başarmış oluyoruz. Ulaşan başarıyor, başaran ulaşıyor...

Ulaşılan her amaç, insanoğlunun ülküsüne (büyük amacına) ulaşması için katedilen mesafelerdir, tırmanılan basamaklardır...


Amaca ulaşmak şartların yerine

getirilmesine bağlıdır.”

2. ÜLKÜ


Düşüncelerimizde varolan ülkü, insanın

kalbini aydınlatan ışıktır.”

Ülkü, ulaşılmak istenen, ulaşılması her zaman mümkün olmayan yüce dilektir. İdeal de ülkü anlamındadır. Bizim nesil okul sıralarındayken ülkü yerine ideal kelimesini kullanırdık. Ülküsü olanlara idealist derdik. Ülkü, mefkûre ile de eş anlamlıdır.

Bir dileğin yüce dilek olması, onun başkalarına faydalı olmasına bağlıdır.

Büyük amaç olarak belirlediğimiz ülkü, içinde yaşadığımız cemiyete, millete, memlekete ya da insanlığa faydalı olacaksa “ülkü” niteliğini taşır. Sadece kişisel çıkarlara yönelik amaçlar ülkü sayılamaz. Ülküde kamu yararı esastır.



Ülkü, insanı ümit içinde yaşatan, ruhunu güçlendiren, uğrunda fedakârlıklara katlandıran itici bir güçtür. Ülkü, insana yön veren bir kılavuzdur; yorulmadan çalıştıran bir enerji kaynağıdır...

Ülküler uzak hedeflerdir, uzun vadelidir; hemen gerçekleşmesi mümkün değildir. Gerçekleşmesi yılları hattâ yüz yılları içine alabilir... Davasına inanmış kimseler, ülkülerinden sapmadan, sabırla beklemesini bilirler. Ne yaptığını bilerek, azimle çalışanlar er geç ülküsüne ulaşırlar: Ama yaşarken, ama dünyasını değiştirmişken... Ülküsü yolunda ölenler rahmetle anılırlar...

Ülküsü olmayan insan, başarıya götüren itici iç güçlerden mahrumdur...İnsan sevgisi, millî duygu, millî heyecandan yoksundur.

Ülküsüz insan, kurumuş ağaç misali kupkurudur: Meyvesizdir, gölgesizdir.

Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız gemiye benzer. Hayat denizinde hedefini şaşırır, derya üzerinde bocalar durur...

Çeşitli Ülküler Vardır: İnsani ülkü, mesleki ülkü, milli ülkü vb...İyi insan olarak gelişmeyi, mesleğimizde üstün başarıya ulaşmayı, çevremize faydalı olabilmeyi istemek, insanlığa büyük hizmetler yapmayı amaç edinmek de birer ülküdür. Milli ülkü kavramı aşağıda ayrı başlık altında incelenmiştir.
Gerekli Bir Açıklama

Ülkü ve ülkü kökenli kavramlar, bugün toplumumuzun büyük bir bölümünde kullanılmaktan çekiniliyor. Bazı grupların bu kavramları tekeline almaları, ya da öyle görüntü vermeleri; onlara karşı olan çevrelerin tepkisine neden olmakta ve bu kıymetli kavramların değerine gölge düşürmektedir.

Oysa, milletçe sahiplendiğimiz milliyetçilik, Atatürkçülük kavramları gibi, ülkü ve ülkü kökenli kavramlar da bizim için milli değer taşımaktadır. Zira: Hizmetleriyle ve sözleriyle en büyük Türk Milliyetçisi olduğunu defalarca kanıtlamış olan Atatürk de çeşitli konuşmalarında ülkü sözlerini dile getirmiş ve benimseyerek kullanmıştır.

Utkan Kocatürk’ün “Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri” isimli ve 1971 baskılı eserinin 191. sayfasında belirtildiği üzere, 1923 yılındaki bir konuşmasında Atatürk şöyle söylüyordu: “Ülkümüzü açıkça ifade etmeliyiz. Onu İmanla duymalı ve onu hiç yılmadan takip etmeliyiz. Şahsi menfaatlerimizden, hasis emellerimizden sıyrılmaya ancak böyle canlı ve alevli ülküler sayesinde muvaffak olacağız”.

Atatürk 10. Yıl Nutku’nda da “ülkü”, “milli ülkü” ve “milli ülkümüz” sözlerine özellikle yer vermiştir. Manevi kızına bile Ülkü ismini veren Atatürk olmuştur. Atatürk zamanında çıkarılan halkevleri dergisine de Ülkü adı verilmiştir. Bizim yeni öğretmen olduğumuz yıllarda, yürürlükteki yasaya göre, başarılı köy öğretmenlerine verilecek en değerli mükafat “ÜLKÜ ERİ” sayılmaktı.

O halde, neden ona buna kızarak, Atatürk’ün benimseyerek kullandığı “ülkü” ve ülkü kökenli kavramları kullanmaktan çekinelim? Artık bu kavramlara hep birlikte sahiplenmeli ve hiçbir grubun tekeline (inhisarına) bırakmamalıyız.
Millî Ülkü

Millî ülkü millî istektir. Milletçe hep birlikte istediklerimiz millî ülküdür. Millî ülküsü olmayan milletler millî birliğini sağlayamaz ve ülke bütünlüğünü koruyamazlar. Millî birliğini sağlayamayan milletler ve ülke bütünlüğünü koruyamayan devletler dağılmaya, yıkılmaya mahkûmdur. Bunlar hayat denizinde fırtınaya kapılır, hedefini şaşırır, yolunu kaybeder ve dalgalar arasında yok olur giderler. Millî birliğin ve ülke bütünlüğünün korunması ve kuvvetlenmesi, millet fertlerinin millî ülkü sahibi olmasına bağlıdır. Yetişen gençlerin millî ülkü ile dopdolu olmalarına bağlıdır...



Millî ülkü milletin kılavuzudur, yön gösteren pusulasıdır, yolunu aydınlatan güneşidir. Millî ülkü varlığımızın devamıdır... Millî ülküsüz olamayız... Millî ülkümüzü bilmeliyiz...

Atatürk, 10. Yıl Nutkunda, Millî ülkümüzü şöyle açıklamıştı: “...Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız...”

Atatürk, 10. Yıl Nutkunun bir başka yerinde, bizzat “Millî Ülkümüz” deyimini kullanarak şöyle söylemiştir: “...Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlar sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür...” Böyle söyleyen Atatürk, bu yüksek vasıflarımızı geliştirmeyi “millî ülkümüzdür” diye tanımlamışsa da bu sözüyle, bizi millî ülkümüze ulaştıracak olan millî meziyetlerimizi geliştirmemiz ve inkişaf ettirmemiz gereğini belirtmek istemiştir. Millî ülkümüz, yukarıda belirtildiği gibi, Atatürk’ün 10. Yıl Nutkunda yer alan: En mamur ve en medeni bir ülkeye sahip olmak, milletimizi en geniş refaha ulaştırmak, millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmaktır...

Atatürk’e inanan, milletini seven ve milletini yüceltmek isteyen her Türk genci böyle düşünür, bu yolda yetişir, bu yolda gelişir ve bu yolda hizmet verir...

Yaptıkları sayısız hizmetleriyle yetinmeyerek, daha büyük ülküler peşinde koşan BÜYÜK ATATÜRK: “Ben icap ettiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim” diyecek kadar milletine hizmet aşkı duyan ateşli bir ülkücüydü. Ama Atatürk ölmek değil yaşamak istiyordu. Bu konuda: “Mesele ölmekte değil, ölmeden ülkümüzü meydana getirmek, yapmak ve yerleştirmektir.” diyordu.

Ülkü eri olanlar, ülküsü uğrunda ölmeyi elbette göze alabilirler. Ancak, yaşamak suretiyle ülkü yolunda hizmet verileceğini bildikleri için ölmeyi değil yaşamayı düşünürler.

Ülküsü olanlara başarı yolu açıktır. Zira: Ülküsü olanlar isteklidir, canlıdır, güçlüdür ve şuurludur. Ülküsü olanlar emin adımlarla yürür ve daha çabuk başarıya ulaşırlar. Ülküsüne hizmet gayesiyle okuyanlar daha çabuk ve daha iyi öğrenirler. Okullarını başarıyla bitirirler...



NE mutlu: Daha okul sıralarındayken millet ve memleket sevgisiyle kalbi çarpan; ülkü sahibi olan; ülküsüne hizmet gayesiyle yetişen; millî ülküsü uğruna fedakarlıklara katlanmayı peşinen göze alan; ülküsü yolunda şevk ve heyecanla çalışmaya koyulan; hizmet aşkıyla dopdolu, vatansever Türk Gençlerine!...

Büyüklük Ülküsü


Her insanın gönlünde büyük adam olmak ve büyük işler yapmak arzusu yatar. Kimilerinde, bu arzu bir ülkü halinde gelişir. Beğenilmek, iyi işler yapmak, meşhur olmak (ün kazanmak), anılmak, övülmek isteği insan tabiatında vardır.

Duyguları, düşünceleri, bilgileri, becerileri, hizmetleri, tutum ve davranışlarıyla büyük adam olmak vasfını kazanmış kimseler -normal seyrini takip ederek- büyük işler başarabilir, büyük mevkiler elde edebilir ve unutulmazlar arasına katılabilirler.

Fakat, büyük adam olmak vasıflarını geliştiremeyen ve hareketlerini iyi ayarlayamayan birtakım büyüklük heveslileri yarı yolda kalırlar veya tırmandıkları tepelerden aşağıya tepe taklak yuvarlanırlar.

İyi insan olmak vasıflarından uzaklaşmış, fakat o vasıflara sahipmiş gibi görünen kimseler arasından gösterişli büyük adamlar çıkabilir. Ama bunlar büyük değil büyük tanıtılanlardır. Böylelerinin büyüklüğü geçicidir. Bu gibiler çoğunlukla, daha hayattayken mevki ve mülkleriyle birlikte çökerler. Geri kalanlar da ölümleri halinde hemen unutulurlar ve yok olurlar. Hakiki büyükler hiç bir zaman unutulmaz, öldükten sonra da yaşarlar, saygıyla anılırlar.

Kuvvetlilerin eteğine yapışarak veya çeşitli dalavereler çevirerek, iyi ahlâk kurallarını çiğneyerek yükselebilenlere büyük denemez. Bunlar büyüklük hastalarıdır, geriye iyi ün bırakamazlar... Böyleleri saygıyla anılamazlar...

Büyük olmanın ve unutulmazlar arasına katılmanın da kuralları vardır... Büyük olalım. Ama nasıl?.. Bu çok önemli sorunun en güzel cevabını Atatürk vermiştir.



ATATÜRK DİYOR Kİ: “Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin; kimseyi aldatmayacaksın; memleket için gerçek ülkü ne ise, o hedefe yürüyeceksin. Herkes onun aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır; fakat sen buna dayanacaksın. Önüne nihayetsiz manialar yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telâkki ederek; kimseden yardım gelmeyeceğine kâni olarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyüksün derlerse bunu söyleyenlere güleceksin.”

Büyük Önder Atatürk böyle düşünmüş, bu yoldan yürümüş ve amacına ulaşmıştır. Ülküsüne doğru ilerlerken önüne çıkan sayısız engelleri yenmiş, başarmış ve büyük adam olmuştur.

İşte büyük adam olmanın yolu budur...

NE MUTLU! Bu yolu seçerek hizmete hazırlanan Özverili Türk Gençlerine...

NE MUTLU! Bu yoldan yürüyerek amaçlarına ulaşacak olan yarının Türk büyüklerine!..


Yüklə 450,41 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin