Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə27/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   80

Sorular:


1- Kaza ve kaderin kelime anlamı nedir?

2- İlâhî takdir ve kaza ne demektir?

3- Kaza ve kader hangi açıdan "kesin" ve "kesin olmayan" şeklinde ikiye ayrılır?

4- Bedâ ne demektir?

5- İlmî ve aynî kaza ve kaderî açıklayınız.

6- "Levh-i mahfuz" ve "levh-i mahv ve isbat" nedir? Bunların "değişmez" ve "değişebilir" kaderle ilgisini açıklayınız.

7- "Kaza-kader"le insanın özgür iradesinin toplamını kavrayabilmenin zorluğunu ve kelamcıların bu konudaki görüş ayrılıklarını açıklayınız.

8- Bir tek sonuç üzerinde birden fazla nedenin yaratabileceği çeşitli etkileri açıklayarak, bir tek sonuç üzerinde hangi tür nedenin birden fazla olamayacağını belirtiniz.

9- Kaza-kader konusunda cebriye şüphesine verilecek cevabı açıklayınız.

10- İlâhî kaza ve kadere inanmanın etkilerini belirtiniz.

[1]- Hadid, 22 ve 23.

[2]- Bakara, son ayet.

[3]- Necm, 39.

20- İLÂHÎ ADALET

Giriş


Daha önceki bahislerimizde iki kelamcı grup (Eş'arîlerle Mutezile) arasındaki ihtilaflara değinmiş ve bunların kelam, ilâhî irade, sıfatlarda tevhit, cebir, irade, kaza ve kader gibi çeşitli konuları içerdiğini ve her iki grubun da ifrat ve tefrit gibi vasatın iki ucunda yer aldıklarını hatırlatmıştık.

Bu iki grup arasındaki temel ihtilaf konularından biri de Allah'ın adaleti mevzuudur. Bu konuda Şia'nın görüşü Mutezile'yle aynı çizgide ve muvafık telakki edilmiş ve Eş'ariye karşısında "Adliye (adaletçiler)" adıyla anılır olmuşlardır. Bu konunun kelam ilminde çok önemli bir mihver teşkil etmesi nedeniyle ilâhî adalet mevzuu itikadî bir eksen kabul edilmiş, Şia ve Mutezile'nin akait usulleri ve kelamî mezhebinin en belirgin özelliklerinden sayılmıştır.

Bu arada Eş'arîlerin, Allah'ın adaletini inkâr etmediğini ve Yüce Yaratıcıyı (hâşa) zalim bilmediklerini de hemen hatırlatalım. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de tevil götürmez birçok sarih ayette Yüce Allah'ın adil olduğu ve O'nun asla zulmetmediği ispatlanmaktadır. Bilakis, burada üzerinde durulan konu, insan aklının şeriata (Kitap ve Sünnet'e) başvurmadan da fiil ve davranışları, özellikle ilâhi fiilleri değerlendirip değerlendiremeyeceği ve akıl yardımıyla belirlediği bazı kural ve prensipler çerçevesinde, bir işin yapılması veya yapılmaması gerektiğine hükmedip edemeyeceğidir. Yani mesela, insanoğlu aklî hükümlerle "Yüce Allah'ın müminleri cennete, kâfirleri de cehenneme sokması gerekir." şeklinde bir hükme varabilir mi? Yoksa bu tür yargı ve hükümler ancak vahiy esasınca mı belirlenebilir ve "eğer vahyî hüküm yoksa sırf akılla bu gibi konularda hükme varılamaz." mı demek gerekir?

Görüldüğü gibi asıl ihtilaf konusu "hüsn ve kubh-i zatî ve aklî (fiillerin özlerinde güzel veya çirkin oluşları) meselesidir; Eş'arîler bunu inkâr etmiş ve tekvinî konularda Yüce Allah'ın yaptığının "iyi" olduğunu, teşriî konularda da Yüce Allah'ın emrettiklerinin "iyi" sayılması gerektiğini söylemişlerdir; yani bir iş "iyi" olduğu için Allah onu yapmakta veya emretmekte değildir, o işi Allah'ın emretmesi veya yapması onun "iyi" olduğunu göstermektedir.

Adliye grubu ise, fiillerin tekvinî veya teşriî açıdan Yüce Allah'a isnat edilmeksizin "iyi" ve "kötü" şeklinde tanımlanıp vasıflandığına ve insan aklının da belli bir ölçüye kadar amellerin "iyi" veya "kötü" yönlerini teşhis edebileceğine ve Yüce Allah'ı kötü işlerden tenzih edebilecek kapasitede bulunduğuna inanır. Bu, Yüce Allah'a (haşa) neyin iyi, neyin kötü olduğunu emretmek veya O'na akıl öğretmek anlamında değildir; bilakis insan aklının iş ve fiillerdeki "iyi" ve "kötü" özellikleri teşhis edip bu ölçü ve prensipler gereğince Yüce Allah'ın kötü ve çirkin bir şey yapmasının imkânsız olduğuna hükmetmektir.

Bu meselenin etraflıca tahkiki ve Eş'ariye'yi aklın iyiyle kötüyü teşhis kabiliyetini inkâra iten ve onu sonunda Adliyecilerle karşı karşıya getiren şüphelerin tamamını bu kitapta incelememiz mümkün değildir. Diğer taraftan Mutezile'nin bu konudaki görüşlerinin de bir takım zaaflar içermesi ve onun da yerinde incelenmesi gerekmektedir. Ancak şu kadarını belirtelim ki aklın iyiyle kötüyü teşhis edebileceği aslı, Şia'nın kabul ettiği, Kitap'la sünnetin onayladığı ve Ehlibeyt İmamları'nca teyit edilmiş bir mevzudur.

Bu nedenle burada öncelikle adalet konusunu açıklayacak ve ardından, Allah'ın sıfatlarından olan adaletin aklî delillerini izah ederek bu konudaki en önemli şüpheleri cevaplayacağız.

Adalet Nedir?


Türkçe'sini "adalet" teriminin karşıladığı "adl"in sözlük anlamı eşitlik ve eşitliği sağlamadır. Halk dilinde ise başkalarının hakkına riayet etmek ve "zulüm"ün (başkalarının haklarını çiğnemek) karşıtı anlamlarında kullanılır. Bu nedenle adalet şöyle tanımlanmıştır: "Hak sahibinin bütün haklarının gözetilmesi ve ona verilmesi."

Binaenaleyh önce hak sahibi bir varlık olmalı ve onun hakkını gözetmek "adalet" ve bu hakkın çiğnenmesi "zulüm" olarak adlandırılmalıdır. Ancak bazen "adalet" daha geniş bir anlamda kullanılmakta ve bu kelimeyle "her şeyi yerli yerine koymak ve her işi gereğince yapmak" anlamı kastedilmektedir. Bu anlamda adalet her şeyi kendi yerine koymak ve gereğince yapmak manasını verdiğinden hikmet, adaletli davranış, hekimane davranış anlamlarıyla eşdaş olmaktadır. Ne var ki hak sahibinin hakkının nasıl gözetileceği ve her şeyin hak ettiği yer ve konumun ne olduğu mevzuu, üzerinde durulması gereken başlıca bir konudur. Ahlâk felsefesi ve hukuk felsefesinin önemli bir bölümü bu bahse ayrılmıştır. Konumuzun dışına taşacağından bu mevzulara girmeyi gereksiz görüyoruz.

Burada üzerinde önemle durulması gereken nokta şudur: Hiçbir geçerli sebep olmaksızın yetim bir çocuğun elinden lokmasını almak veya suçsuz bir insanı öldürmek zulümdür ve aklıselim sahibi herkes bunun kabul edilemez bir çirkinlik olduğunu bilir. Bilakis zorla alınan o lokmayı sahibine geri vermek ve katili cezalandırmak adalet ve gereğince yapılan bir uygulama sayılacaktır. Böyle bir hükümde bulunmak ilâhî emre veya nehye de bağlı değildir, Allah'a inanmayan biri bile kolaylıkla bu hükmü verip böyle bir yargıda bulunabilir.

Bu tür bir yargı ve hükmün sırrının ne olduğu ve insandaki hangi idrak melekesinin bu iyi ve kötüyü ayrıştırabilip idrak ettiği vb. gibi konularsa felsefenin çeşitli dallarında ele almaya değer mevzulardandır.

Kısacası, adalet terimi için biri özel ve biri genel olmak üzere iki anlamdan söz edilebilir: Biri başkalarının haklarına riayet etmek ve diğeri başkalarının haklarını gözetmeyi de kapsamına alan hekimane davranmaktır.

Görüldüğü gibi bütün insanları veya bütün nesneleri eşit ve aynı konumda saymak adalet değildir. Yani mesela adil bir öğretmen, ister çalışkan olsun, ister tembel olsun bütün öğrencilerini aynı kefeye koyup hepsini aynı oranda teşvik eden veya cezalandıran bir öğretmen değildir. Yine adil bir yargıç da dava konusu olan bir malı davalıyla davacı taraflar arasında eşit şekilde paylaştıran kimse değildir. Bilakis adil öğretmen her öğrenciyi hak ettiği ölçüde öven veya kınayan kimsedir; adil bir yargıç da dava konusu olan malı gerçek sahibine veren kimsedir. Aynı şekilde adalet ve hikmeti ilâhînin gereği de bütün mahlûkatı eşit olarak ve aynı şekilde yaratmak ve mesela insana da boynuz, yele, kanat vb. vermek değildir. Bilakis yüce Allah'ın hikmeti kâinatı azami hayır ve kemale uğrayacak şekilde yaratmasını ve yekdiğeriyle ilgili türlü aza ve kısımlardan oluşan mahlûkatı da nihaî hedefine uygun şekilde var etmesini gerektirmektedir. Keza, ilâhî hikmet ve adaletin gereği her insanın yetenekleri ve kapasitesi ölçüsünde sorumlu tutulması[1], sonra da her insanın özgür iradesiyle yaptıkları ve kapasitesi ölçüsünde onun hakkında hüküm verilmesi[2] ve nihayet işlediği amellere binaen hak ettiği ödül veya cezaya çarptırılmasıdır.[3]

 

[1]- "Allâh, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez." Bakara, 286



[2]- "Aralarında adaletle hükmedilir, asla haksızlığa uğratılmazlar." Yunus, 54

[3]- "O gün, hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz ve siz ancak yaptığınızın cezasını çekersiniz." Yasin, 54



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin