Birinci Bölüm / allah'i tanimak



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə29/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   80

Sorular:


1- İlâhî adalet konusundaki ihtilafın temeli nedir?

2- "Adl" kavramını açıklayınız.

3- Adalet, bütün varlıkların bir, eşit ve aynı olması mıdır? Neden?

4- İlâhî adalet ve hikmetin gerekleri nelerdir?

5- İlâhî adaletin delili nedir?

6- İnsanın yaradılışındaki gaye nedir?

7- Varlıkların farklı yaradılışlara sahip olması ilâhî hikmet ve adaletle nasıl bağdaşmaktadır?

8- Hekîm olan Yüce Allah, yarattığı mahlûkatını neden öldürmektedir?

9- Doğal ve sosyal felaketler, ilâhî adalet ve hikmetin varlığıyla nasıl açıklanabilir?

10- Sınırlı ve mahdut günahlar neden sınırsız ve ebedî azaba yol açmaktadır?


İkinci Bölüm / KILAVUZU TANIMAK / (Nübüvvet ve İmamet)


– Nübüvvet Konularına Giriş

– İnsanoğlunun Vahye ve Peygamberlere İhtiyacı

– Bazı Şüphelere Cevap

– Peygamberlerin İsmeti

– Peygamberlerin İsmetinin Delilleri

– İsmetle İlgili Birkaç Şüphenin Cevabı

– Mucize

– Mucize İle İlgili Birkaç Şüphenin Cevabı

– Peygamberlerin Özellikleri

– İnsanlar ve Peygamberler

– Hz. Muhammed (s.a.a)

– Kur'ân Mucizesi

– Kur'ân'ın Tahrif Edilmezliği

– İslâm Cihanşümul ve Ölümsüzdür

– Hâtemiyyet

– İmamet

– İmama Duyulan İhtiyaç

– İmamın Atanması

– İmamın İsmeti ve İlmi

– Hz. Mehdi (a.s)


21- NÜBÜVVET KONULARINA GİRİŞ

Önsöz


İnsanca ve akıllıca bir hayat sürdürmek isteyen her insanın çözmesi gereken en önemli meselelerin şunlar olduğunu gördük:

1- Kâinat ve insanı var eden kimdir?

2- İnsanın nihaî maksadı neresidir ve yaşamının akıbeti nedir?

3- Her insanın doğru yaşam tarzını öğrenmeye ihtiyacı vardır, ancak bu yolla gerçek saadet ve arzuladığı kemale ulaşabilmesi mümkündür. Bunu öğrenmesini sağlayacak garantili vasıta nedir ve kimlerin elindedir?

Bu soruların doğru cevabı, bütün semavî dinlerin temel inancını teşkil eden şu üç esastır: Tevhit, mead (ahiret) ve nübüvvet.

Elinizdeki kitabın ilk bölümünde "Allah'ı tanıma" konusunu ele alıp bütün mahlûkatın bir ve tek olan Yaratıcı tarafından var edildiğini, hepsinin O'nun hekimâne ve bilge tedbirinde bulunduğunu ve hiçbir varlığın hiçbir konuda, hiçbir işte, hiçbir zaman ve mekânda O'na muhtaç olmaktan beri bulunmadığını belirtmiştir.

Bunları aklî delillerle ispatladık[1] ve bu tür meselelerin ancak akıl yoluyla ispatlanabileceğini vurguladık. Çünkü bir kul olarak gösterilebilecek belgeler ve Allah'ın kelamını belge kabul ediş; ancak Allah'ın varlığı, sözü ve bu sözün itibarının aklî delille ispatlanmış olması hâlinde geçerli ve doğrudur. Nitekim peygamber ve imamın sözüne istinat da nübüvvetle imametin ispatlanması ve onların sözlerinin delil niteliği taşıması (hücciyeti) ile mümkündür. Bu nedenledir ki peygamberliğin temelini de vahiy yoluyla ispatlamak gerekir. Meadın aslı da hem aklî, hem naklî delillerle ispatlanabilir özellikledir.

Binaenaleyh bu ikisinin, yani peygamberlik ve meadın anlaşılması için öncelikle mead ve nübüvvetin aslını ve temelini aklî delillerle ispatlamak yerinde olacaktır. Hz. Muhammed'in peygamberliği ve Kur'ân-ı Kerim'in hakkaniyeti ispatlanınca her iki konunun teferruatı Kur'ân ve sünnet ışığında açıklanabilir olacaktır. Eğitim ve öğretim açısından konuların ayrı ayrı ele alınması daha uygun olduğundan biz de bu geleneğe uyacak ve önce peygamberlik konusun ele alıp açıkladıktan sonra mead konusuna geçeceğiz. Bu sırada daha sonra ispatı gereken belli bir konu ortaya çıkacak olursa istidlaldeki bu gerekli konuyu "meselenin esası" açısından kabul edecek ve yeri geldiğinde ispatlanmasını sağlayacağız.

 

[1]- Geçtiğimiz derslerde konular arasında değindiğimiz ayetler belge gösterme amacıyla değil, bu konuları Kur'ân-ı Kerim'in nasıl ele aldığını örnekleme amacıyla aktarıldı.


Bu Konuya Giriş Nedenimiz


Bu konuyu ele almamızın ilk nedeni varlığın gerçeklerini öğrenmek ve yaşamın doğru yolunu bilebilmek için his ve akıldan başka yolun da varlığını ispatlamaktır. Hata ve yanlışı kesinlikle bulunmayan bu yol, bir nevi ilâhî bir öğretim olan "vahiy"dir ve Yüce Allah'ın bazı seçkin kullarına mahsus olan vahyin hakikatini halk bilmemektedir, zira onun herhangi bir örneğini kendilerinde görememektedirler. Ancak; eser, iz ve etkileri yoluyla onun varlığını anlayabilir ve peygamberlerin (Allah'ın selâmı onlara olsun) Allah'tan vahiy aldıkları yolundaki iddialarını tasdik edebilirler. Vahyin indiği, birisine ispatlanacak ve mesajı ona ulaşacak olursa, o şahıs artık vahyi kabul etmek ve ona göre davranışlarını düzenlemekle yükümlü olur. Bu gerçeği böylece anlayıp idrak eden kimsenin vahye muhalefet göstermesi mazur karşılanamaz artık. Ancak belli bir grup veya bireye mahsus olan ya da sadece belli bir dönem için inmiş olan vahiyler bundan müstesnadır.

Binaenaleyh bu bölümde ele alacağımız temel konuları şöyle özetleyebiliriz: Peygamberlerin bu vazifeyle gönderilmesinin zarureti ve halka ulaşıncaya kadar vahyin her nevi (kasıtlı veya kasıtsız) müdahaleden masun kalma zarureti… Başka bir deyişle: Vahyi alma ve iblağ etme konusunda peygamberlerin ismete sahip olma zarureti ve peygamberlerin nübüvvetini başkalarına ispatlama yolu bulunmasının gerekliliği.

Vahiy ve peygamberlikle ilgili temel meseleler aklî delillerle iyice anlaşıldıktan sonra sıra birden fazla peygamberin gelmiş olması, semavî şeriat ve kitapların inmesi, son peygamber ve son semavî kitabın belirlenmesi ve son peygamberlerin halifelerinin tayini gibi meselelere gelecektir.

Ancak, bu meselelerin hepsinin aklî delillerle ispatı mümkün değildir, bu nedenle birçok konuda naklî ve taabbudî delillere başvurmak gerekmektedir.


Kelam İlminde İnceleme Metodu


Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere felsefeyle kelam ilmi arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Çünkü felsefe, ancak aklî delillerle ispatlanabilen mevzuları içermekteyken, kelam ilminin naklî deliller dışında ispatı mümkün değildir.

Başka bir deyişle felsefeyle kelam ilmi meseleleri arasında, bir yönden özellik ve genellik bağıntısı bulunmaktadır. Yani felsefeyle kelam ilmi, akılla ispatlanabilen ortak konulara sahip oldukları gibi, her birinin kendine has özel konuları da vardır ve felsefenin özel konuları aklî yöntemlerle ispatlanabilirken, kelama has konular ancak naklî yöntemlerle ispatlanabilmektedir. Başka bir deyişle kelam ilminde inceleme metodu ikili bir karışımdır ve bu bilimde hem aklî, hem naklî ve taabbüdî yöntemden yararlanılmaktadır.

Binaenaleyh felsefeyle kelam arasında iki önemli fark bulunmaktadır:

Birincisi; bunlardan her birinin (Allah'ı tanıma gibi) ortak meseleleri olduğu hâlde, ötekinde söz konusu bile edilmeyen özel konuları haiz olmasıdır.

İkincisi: Bütün felsefî konularda inceleme ve araştırma metodu, aklî metottur, kelam ilminde ise bunun aksine, bazı konularda (felsefeyle kelamdaki ortak konular gibi) aklî yöntemden yararlanılmakta, bazı konularda ise (örneğin imamet gibi konularda) naklî metotlardan faydalanılmakta, bazı konularda da (örneğin meadın aslı gibi) her iki yönteme de başvurulabilmektedir. Şunu hemen hatırlatalım ki kelam ilminde naklî ve taabbüdî yöntemle ispatlanan özel konuların hepsi aynı düzeyde değildir. Bilakis bazı konular ve bu cümleden olmak üzere mesela Hz. Resulullah'ın (s.a.a) "sünnet" olarak tanımladığımız söz ve davranışlarının bütününün hücciyeti [delil teşkil etme niteliği] doğrudan doğruya Kur'ân-ı Kerim ayetleriyle ispatlanır (ki bu da Kur'ân-ı Kerim'in hakkaniyetinin aklî delillerle ispatından sonra mümkündür), ardından Peygamber efendimizin (s.a.a) halifesinin tayini ve Ehlibeyt İmamları'nın sözlerinin hücciyeti gibi konular açıklanıp ortaya konulur.

Naklî delillerle elde edilen sonucun ancak senetlerinin kesin ve ispatlarının net olması hâlinde tam anlamıyla güvenilir olacağı ortadadır.



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin