91-Kölenin Mülk Sahibinde Ortaklık İddiası
“Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.”(Rum :30/28)
Ayette, insanların, kendi cinslerinden ve aynı yaratılış evsafına sahip olan kölelerini bile kendilerine denk tutmaya, geçici dünya mülklerine ortak etmeye rıza göstermedikleri gerçeğine işaret edilerek; eşi ve benzeri olmayan Yüce Allah’a şirk koşmanın, O’nun mutlak mülkiyetine ortaklık atfetmenin ne kadar akıl almaz bir iş olduğu temsil yoluyla anlatılmakta ve kölenin efendisine ortak olamayacağı vurgulanmaktadır. Ayrıca Kur’an ayetlerinin, düşünen kafalara hitap ettiği de özellikle belirtilmektedir. Özetle ayet şirkin batıl olduğunu açıl bir şekilde göstermek için verilmiş bir temsildir.338
92-Ölülere, Sağırlara ve Körlere Çağrı
“(Resûlüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin.Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.” (Rum:30/52,53)
Bu iki ayette geçen ölü, sağır ve kör kelimeleri, kalpleri ölmüş, hakka kulak tıkamış ve kalp gözü kör olup hakikati göremeyen insanlar hakkında temsili bir örnekleme vardır. Bu ayetlerde Müşriklerin Peygamberimize karşı olan tavırlarına binaen teselli etmeye yönelik ifadeler içermektedir.
Hakkın Rahmet sesine kulaklarını tıkayan, Peygamberlerin tebliğ ve işret sesinden Kur’an’ın İlahi beyanından rahatsız olan putperestler ve şüphe içinde bocalayan münafıkların hepsi de gönül, akıl ve vicdan kulağı yönünden sağırdırlar.
93-Ölüm Baygınlığı
“(Gelseler de) size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah'a göre kolaydır” (Ahzab, 33/19).
Ayet, hendek savaşından bir tablo çizmektedir. Müslümanlarla aynı safta gözüken münafıklar, savaş meydanından kaçmanın yolarını aramaktadırlar. Zira onlar zora gelmeyen kimselerdir. Savaş esnasında korkulu anlar yaşandığında ödleri patlayacak gibi olurlar. Korku tedirginlik, şaşkınlık gibi halleri doğrudan gözlerine yansımıştır. Artık o gözler solmuş bir çiçek gibi bitkindir, sönüktür,ümitsizdir.Korku hali gidince kahraman kesilirler. Savaş esnasında çalışmayan ellerine bedel, savaş sonrası dilleri çok çalışır ve müminleri sert bir dille eleştirirler. 339
“Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).” (Ahzab:33/44,45)
Verdiğimiz ayette zikredilen beş sıfat, Cenab- Hakk’ın insanlara olan geniş iltifat ve rahmetini, hem Peygamberlik görevinin ana çizgilerini, hem de halkı irşat etmenin metot ve yöntemini yansıtmaktadır. Bunlar Şahit, Mübeşşir, Nezir, Dâî ve ışık saçan bir kandildir.
Bu dinin esas ve prensiplerini, gerçeği bulan ve sonuç sağlayan ilimle birleştirip, güzel çekici öğütlerle süsleyerek sunmayı yansıtmaktadır. Hz. Muhammed (sav)’in elindeki ilahi kitap, dilinde tecelli eden hadisler, kalbinden fışkıran irfan pınarı bu üç ana temayı birleştirip bütünlük içinde işlemektedir. O bakımdan Hz. Muhammed (sav) Efendimiz kalp ve kafaları aydınlatan bir kandil olarak tanıtılmaktadır. Şüphesiz bu kandilin yakıtı ilahi vahiydir; fitili Hz. Muhammed’in kalbidir, muhafazası ise O’nun irfanıdır. 340
95-Yüklenilen Mukaddes Emanet
“Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”(Ahzab,33/72)
Bir yoruma göre ayet, dinin mükellef kıldığı şeylerin zorluğunu böyle bir temsili yolla anlatmaktadır. Bu öyle büyük bir emanettir ki , kuvvet ve şiddette mesel olan göklere, yerlere ve dağlara faraza böyle bir şey arz edilse, kabulden kaçarlar ve ondan korkarlar. 341
Ayetin üslubu, müfessirlerce temsil üslubu olarak değerlendirilir. Yani emanetin, güya göklere, yere, dağlara sunulmuş, “bunun hakkını verebilir misiniz”diye sorulmuş, onlar ise “hayır bu yük bize ağır gelir , biz altından kalkmayız” diye demişler, insan ise o ağır yükün altına girmiştir. Fakat emanetin gereğini yerine getirmemekle çok zalim ve çok cahil olmaktadır.342
İnsana yüklenen emanet, işlenmesinde sevap, terkinde ikab olan ibadet ve davranışlarla, akıl ve düşünce kabiliyetidir. Kulluk ve akıl emanetine riayet edilmezse, zulüm ve bilgisizliğe sapılmış olur. Bu emaneti vermekle Allah, insanı teklifleriyle sorumlu tutmuş ve böylece onu imtihan etmiştir.343
“İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık) yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayıp da şükretmeniz için gemilerin, denizi yarıp gittiğini görürsün.(Fa tır. 35/12)
Ayet temsil yoluyla, Mümin ile kafirin veya dar-ı İslam ile dar-ı küfrün farkına işaret etmektedir.Suyu tatlı ve acı olan iki deniz birbirine nasıl eşit değilse, inananla, inanmayan da birbirine eşit değildir.344
Mümin ile kafir,cesaret ve cömertlik gibi bazı güzel ahlakta beraber de olsalar, aslında farlıdırlar. Çünkü mümin yaratıldığı fıtrat üzere devam etmekte, diğeri ise bunu bozmuş durumdadır.345
97-Körle-Gören ile Aydınlıkla-Karanlık
“Körle, gören bir olmaz.Karanlıkla aydınlık da bir olmaz. Gölge ile sıcak da bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin!”( Fatır, 35/19-22)
Bu ayeti kerime de kör,kafiri; gören, mümini; Zulümat küfrü; nur, İslam’ı; Zill, cennet bahçelerinde ki gölgeyi; haru, Cehennem ateşindeki sıcaklığı temsil etmektedir.346
İman, bilgi, hikmet ve akıl sahibi, ahlaklı, faziletli kimseler ile bunların takip ettiği hak yol ve nail olacakları uhrevi nimetler ile imansız, bilgisiz, akıl, basiret, ahlak ve faziletten yoksun kimseler ve bunların takip ettikleri batıl yol ve uğrayacakları uhrevi azap, kesinlikle bir tutulamaz. Zemahşeri, diriler ve ölüleri; İslam’a girenlerle, girmeyip küfürde ısrar edenler şeklinde yorumlar.347
Dostları ilə paylaş: |