B. Bireysel şiddet içerikli haberde egemen olan 1. Söylem Karşısında Okurun Konusu
Böylesi bir “iletişim” karşısında okur, olguları kendi yaşam deneyimleriyle bütünleştirip, algılayabilen bir insan olmaktan çıkarak, enforme edilen insan konumuna düşmektedir. Zaten, “Olgular ve olaylar arasında düşündürücü, öğretici, bilgilendirici nitelikte olanlar değil, satışı arttırıcı, yaşamın önemli olgu ve olayları ile ilgilenmeyi geriletici sansasyonel nitelikte olanlar ayıklanıp, seçilmekte; enformasyon diye bunlarla doldurulmuş bir kitle iletişimi süreci işletilmektedir” (Oskay 1982: 163).
Böylece, habere konu olan olay ve olgulara ilişkin nedensellik bağlarını içerecek ve gerçek yaşamla olan dolaylı ve dolaysız ilintilerinin kurabilmesine yarayacak bir bilgilenmeden uzak bir biçimde sunulan böylesi bir iletişimin, bir yandan, yaşamı şokla şeklinde ve kendi bütünlüğü içinde bir süreç olarak algılamak ve anlamaktan alıkonulmuş bir biçimde yaşama durumunda kalan bireyin yaşam üslubuna denk düşerken, diğer yandan da, aynı bireyin, söz konusu haberlerde yer alan olay ve olguları, kendi yaşam deneyimleriyle algılayabilecek bir eleştiriye tavrı geliştirebilmesine de engel olduğu söylenebilir. Söz konusu sorunsalı ortaya koyabilmek için, incelediğim gazete haberlerinden örnekler sunmak yerinde olacaktır; “homoseksüel iki oğlunun kafasını kesti, katil baba 14 yaşında oğlunu Akşehir, 7 yaşındakini ise Mut’ta öldürdü. Sabıkalı şahıs, homoseksüel olduklarını iddia ettiği 14 ve 7 yaşındaki iki oğlunu boğazlarını gövdelerinden bıçakla ayırarak öldürdüğünü, Akşehir ve Mut’ta gömdüğünü söylemiştir” (Hürriyet 06.02.1976: 1). “ ’25 yıl sabrettim’. Kocasını parçalayan kadın kanlı balta ile karakola teslim oldu. Baltayı, uyurken kocasının başına indiren kadın, ‘o bunu hak etmişti’ dedi” (Günaydın 23.04.1976: 1). Birkaçı ise şöyle; “Kaçan karısının evini buldozerle yıkan koca hırsını alamadı; ‘Dünyayı başına geçirsem de azdır’ dedi” (Hürriyet 01.06.1976: 1). “Liseli kız, babasını satırla doğradı. 17 yaşındaki Neriman ‘Babamı sevgilimle buluşmamı önlediği için öldürmek istedim’ dedi. Uyurken kızının saldırısına uğrayan baba, koma halinde hastaneye kaldırıldı” (Günaydın 10.02.1976: 1). “ ‘Bu çocuk bana benzemiyor’ deyip loğusa karısını öldürdü. Annesinin yanında yatan bebeğin iki yaşındaki kardeşi de, babasının tabancasından çıkan kurşunlarla can verdi” (Hürriyet 23.03.1976: 1). “ ‘Namusu uğruna can verdi”. Cibali Kız Lisesi’nin birinci sınıfına giden 15 yaşındaki Handan Otak, Fatih’teki evinde delik deşik edilmiş bir halde bulundu. Polisler genç kızın vücudunda 36 yara izi saydılar” (Günaydın 16.04.1976: 1). Burada vurgulanması gereken, özellikle Sabah’ta –ve üçüncü sayfada- haberin tamamının neredeyse haberi özetlemek anlamına gelen bir yöntemle sunulduğunun, bir başka deyişle, haberin bir başlık ve onu tamamlayan birkaç alt başlıktan oluşan bir boyuta indirgenmiş olduğunun görülmesidir.
Tam bu çerçevede, aynı gazetede ve bu alanda çalışan muhabirin görüşlerini dile getirmek yerinde olacaktır. “Türk basınının temel kaygısı, okuyucuya iyi haber vermek değil, ‘ben tirajımı ne kadar çok arttırırım, bana ne kadar çok ilan gelir’ şeklindedir. Bütün kaygı, bütün mantık budur. (Durum böyle olunca), örneğin Sabah gazetesi, en rahat ve en kolay nasıl okunur düşünülmüş, ve yapılmış bir gazete. (O zaman) Ne yapmış gazete? Güzel bir çözüm bulmuş kendine göre; haberi spotlarda eritiyor, verebileceği her şeyi üçer satırlık üç spotta veriyor” (Şevkat 1992 tarihinde yapılan görüşme).
“Şehir eşkıyaları; ‘Kendilerine yan gözle bakan genci satırla doğradılar”. ‘Elde edemediği kadını döverek hastanelik etti”. ‘İçki masası kana bulandı. Daha önce bir gazeteciyi yaralamaktan hapis yatan Mehmet Aydın, birlikte içki içtiği iki arkadaşından birini öldürüp diğerini yaraladı’” (Sabah 21.02.1990: 3). “Ablasını doğradı. Askerden gelen Turgay başkalarıyla gezip tozuyor diye ablası Aysel’i bıçakla delik deşik ederek öldürdü” (Sabah 06.03.1990: 3). “Sakarya’da korkunç intikam! Ağrılı Hüseyin Dursun’un evini güpegündüz basan aynı aileden tam 11 kişi silah zoruyla yere yatırıp adamın erkeklik organını kesti, karşı çıkan karısına da öldürdü” (Sabah 23.04.1990: 3). Diğer gazetelerden birkaç örnek; “Görülmemiş Vahşet! Canavar ruhlu Hüseyin Urgancı, önce dostunun sevgilisi Mehmet Yılmaz’ı öldürdü. Daha sonra dostu Fatma Bulut ile kızını boğup pamuk tarlasına gömdü” (Hürriyet 07.02.1990: 3). “Bu nasıl anne! Önce öldüresiye dövdü sonra da... 2 çocuğunu yaktı. İzmir’de cinnet geçiren Ruhane Taşdemir adlı kadının evinden önce çığlıklar yükseldi, sonra dumanlar görüldü. Gözü dönmüş çılgın anne, iki çocuğunu salonun ortasına yatırmış ve üzerlerine kor ateşi atarak yakmıştı” (Milliyet 07.01.1990: 1). “Karısını boğdu, kuşkulandığı adamı vurdu, bir kişiyi yaraladı” (Milliyet 10.04.1990: 1).
Böylece olaylar üzerinde yoğunlaşarak, olaydaki nedensellik bağlarını gözardı edecek biçimde sıra dışı bir nitelik kazandırılmış ve aşırı duygu yüklü hale getirilmiş haberin, dramatik bir kurgulama içinde verilmesi sonuçta, okuru, olguları kendi yaşam-deneyimleriyle bütünleştirip algılayabilen bir kışı olmaktan çıkararak, enforme edilen bir kişi durumuna düşürmektedir. Bunda en önemli etkenlerden birisi, “Kitle kültürünün, haberin yapısına girerek özel bir yansıtma ve özdeşleştirme mekanizması oluşmasıdır. Bu yeni mekanizmanın ön önemli özelliği, güncelle ilgili haberin trajedi, mitoloji ve romanın özelliklerine doğru yönelmesidir. Böylece haber, dış gerçeği romanesk ve teatral bir yapı içinde yeniden üretmeye çalışır ve bu yolla da mitolojiksi bir eğilim benimser” (Özkök 1981: 115-131).
2. Söylemin, Gittikçe Artan Bir Etkinlikle ve Yaygınlıkla Kullanılması
Sistemin yarattığı yaşam biçimine denk düşecek şekilde gazeteler, şok niteliğindeki olayları –özellikle şiddet içerikli haberler bu alanda uygun bir malzeme olarak görülmekte- seçerek, bunları bir şok görünümü altında sunmakta ve bu şoklar arasındaki yapıyı hegemonik ideoloji oluşturmaktadır. Hatta basının söz konusu alanda yer yer aynı sözcük ve tanımları kullanma düzeyine varacak biçimde benzer bir söylemi yeğledikleri görülmektedir.
Sözü edilen örnek haberleri oluşturan olayların meydana geldiği dönemlerin –ki ele alınan ilk dönemde; Türkiye’nin askeri darbeye doğru gidişte önemli rol oynayan siyasal şiddet içerikli haberleri göz ardı etmeyecek biçimde, bireysel şiddet içeren haberleri göz önüne alan, ikinci dönemde ise; darbe sonrası, bir anlamda yeniden yapılanmanın tarihi içinde, yine bireysel şiddet içeren haberleri temel alan bir çerçeve çizilmeye çalışıldığı ve bu çerçeve içinde ele alındığını belirtmemiz yerine olacaktır. “Ankara’da Şehir Savaşı. Tabii Senatör Yurdakuler’in oğlu ve iki öğrenci öldürüldü” (Hürriyet 09.04.1976: 1). “Üniversite ve yüksekokulların önünde geniş güvenlik tedbirleri alındı” (Hürriyet 27.04.1976: 9). “Silahlar konuştu: 6 ölü. Gaziantep’te güvenlik kuvvetleri anarşistlerle 23 saat çatıştı” (Hürriyet 10.06.1976: 1). “Şehrin ortasında silahlar konuştu. Azılı gangster Demir ortalığa dehşet saçtı” (Hürriyet 21.05.1976: 3). “Silahlar konuştu. Engin Testaş isimli şahıs tefecilik yapan Mahmut Elseven’e 10 Milyon lira parasını kaptırmıştı. Defalarca tefeci Mahmut’un bürosuna gidiyor. Alacağını istiyor ancak her defasında tefeci tarafından atlatılıyordu. Önceki gün silahını beline koyup tefecinin bürosuna gitti. Burada çıkan tartışmada iki taraf aynı anda silahını çekip ateşledi” (Sabah 09.03.1990: 3). “Analaşamayan iki ortak silahlarını konuşturdu” (Sabah 04.05.1990: 3). “Denizli’de kanlı gün: 6 ölü. Denizli’de dün vahşet ve dehşet dolu bir gece yaşandı” (Milliyet 07.02.1990: 3). “Antalya’da vahşet. İki genç kadın öldürüldü ve yakıldı” (Hürriyet 12.06.1990: 1). “PKK’da vahşet taktiğine dönüş: 13’ü çocuk, 27 kişiyi katlettiler” (Hürriyet 12.06.1990: 1). “Dehşet saatleri. İşte, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in resmi raporu... Vali, ‘Olay durum raporunda’ yaşanan dehşeti bütün ayrıntılarıyla saat saat kayda aldı” (Günaydın 04.07.1993: 1). “Devleti sarsan dehşet gecesi. Linç edilmek istenen sapık katil komada. İlçede gerginlik. Boyabat’ta sapık katili almak için galeyana gelen halk karşısında yönetim saatlerce aciz kaldı. Vahşi cinayet; Dört yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettikten sonra öldüren 16 yaşındaki katilin, bir ay önce de 11 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmeye yeltendiği, başaramayınca onu da öldürdüğü ortaya çıktı” (Milliyet 19.06.1993: 1). “Avrupa’da PKK dehşeti. Münih Başkonsolosluğunu işgal eden militanlar teslim oldu” (Cumhuriyet 25.06.1993: 1) “Münih’te dehşet saatleri Türk Konsolosluğu’nda 20 kişiyi rehin alarak korku dolu anlar yaşatan PKK’lı teröristler 15 saat sonra Alman polisine teslim oldu” (Sabah 25.06.1993: 1). “Münih’te dehşet saatleri. Ve PKK terörü Avrupa’ya sıçradı. 6 ülkede aynı anda 13 temsilciliğimize saldıran teröristler, 18 kişiyi rehin aldılar” (Hürriyet 25.06.1993: 1). “PKK’nın Avrupa cinneti. Almanya, Fransa, İngiltere, İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka’da Tür temsilcilikleri basıldı, binalar tahrip edildi, görevlileri rehin aldı” (Milliyet 25.06.1993: 1) “PKK’nın gözü döndü. Antalya’da turistik yerlere bombalı saldırı... İki çocuk ağır, 28 yaralı” (Milliyet 24.07.1993: 1). “Terörün gözü döndü. Teröristler Sündüz yaylasında gözlerini kırpmadan masumlar katletti. 14’ü çocuk 8’i kadın 26 ölü” (Zaman 20.07.1993: 1). “Hitlerin Piçleri. Nazi kalıntıları, dün yine bir insanlık suçu işlediler. Solgingen’de Türklerin oturduğu evi kundaklayan dazlaklar, 6 vatandaşımızı diri diri yaktılar... Türkler galeyanda. Gözü dönmüş dazlakların saldırısı Türkler arasında büyük infial yaratırken, başta Almanya olmak üzere tüm dünyadan nefretle karşılandı” (Hürriyet 30.05.1993: 1). “Hitlerin Piçleri. Almanya’nın Solingen kentinde bir evi kundaklayan Naziler, dördü çocuk biri kadın 5 Türk’ü diri diri yaktı. Gurbetçi vatandaşlarımız 7 ay aradan sonra Irkçı Dazlakların yeni bir vahşetini yaşadı. Geçen Kasım’da da Kölln’de 3 Türk yakılmıştır. Tüyle ürperten vahşet, Almanya’nın başkenti Bonn’un kuzeybatısındaki Solingen’de meydana geldi” (Sabah 30.05.1993: 1).
Örneklerini sunduğumuz şiddet olaylarında kendini iyice gösteren bu söylemin, günümüzde, neredeyse düz olayların sunma biçiminde de başat konumuna geldiği görülmekte, bir başka deyişle, yazılı basın, düz olayların (yani, bireysel ve siyasal şiddetin, açık/fiziksel şiddet boyutunu içermeyen yaşam alanlarındaki olayların) sunumunda, şiddet içerikli olayların tanımlanma düzeyinde kullanılan sözcü ve deyimleri (şok, bomba, intikam, kriz, terör, işkence, patlamak v.b.) kullanmakta ve hatta bazen kullanılan başlık düzeyinde aynılık göze çarpmaktadır; “Güneydoğu’da şok önlemler: Cumhurbaşkanı Turgut Özal başkanlığı’nda toplanan Bakanlar Kurulu, Güneydoğu’da sert önlemler alınmasını öngören bir dizi kararlar çıkardı” (Sabah 10.04.1990: 1). “İkinci ’24 Ocak’ geliyor. Koalisyon ortaklarının hazırladığı şok kararları kapsayan ekonomik paket açılınca, yağmur gibi zam yağacak... DYP-SHP koalisyonunun formülü; önce şok tedbirler, sonra rahatlama sağlamak” (Hürriyet 15.11.1991: 1). “Stok ve zam terörü. Pusuya yatan fırsatçılar piyasada mal bırakmadı. Genel seçimler nedeniyle ertelenen zamları bekleyen fırsatçılar, tezgah altında terör estirmeye başladı” (Milliyet 05.11.1991: 1). “Zam işkencesi. Yılbaşından bu yana fiyatı artmayan mal ve hizmet kalmadı” (Hürriyet 27.02.1992: 1). “Vatandaşa zam şoku: ‘Bu kadarının beklemiyorduk’. Son bir hafta içinde dolu gibi yağan zamların üstüne önceki gün yapılan Tekel ve THY zamları da eklenince vatandaş şoka girdi” (Tercüman 18.05.1993: 1). “Memurda zam şoku! ‘Acı reçetenin ilk hapını yutan memurlar, enflasyon altında kalan maaş zammına bütün yurtta büyük tepki gösteriyorlar” (Zaman 15.07.1993: 1). “Sözleşmeliler, bugünkü şoka hazır mısınız? Emlak Bankası’nda çalışan sözleşmeli personele yapılan zam geri alındı” (Milliyet 15.02.1992: 5). “Maaş şoku. Ziraat Bankası milletvekillerinin 22’şer milyonlarını kesti” (Milliyet 17.10.1991: 1). “Poliste şok. Haraç olayı, İstanbul Emniyeti’ni şaşkına çevirdi. Haraç alırken polislerle çatışan 3 gaspçıdan ölü olarak ele geçen kişinin infaz yasasından yararlanan MLSPB militanı, diğer ikisinin Çevik Kuvvet’te görevli polisler, olayın arkasındaki kişinin ise Necati Yıldırım adlı konfeksiyoncu olduğu belirlendi” (Milliyet, 07.06.1991, s.1). “Şok: İnönü’den veda. Eylül’deki SHP Kurultay’ında aday olmayacak. Başbakan vekili aktif siyasetten çekiliyor” (Milliyet 07.06.1993: 1). “ ‘Eylül’deki Kurultay’da Genel Başkanlık’tan çekileceğim’ diyen İnönü şok yarattı” (Meydan 07.06.1993: 1). “İnönü bombası. SHP lideri İnönü’nün dün ‘Genel Başkanlığı bırakacağını’ açıklaması şok etkisi yarattı” (Sabah 07.06.1993: 1). “Banker Amerika’ya kaçtı... Ve 2. Bomba. 2000’i aşkın vatandaşın 250 Milyar parası ile ortadan kaybolan banker Şahap Berker’in 23 Mayıs’ta Amerika’ya kaçtığı anlaşıldı” (Hürriyet 28.05.1992: 1). “Öğretmene şok: Arsa skandalında 2. Bomba. Yılmaz, öğretmenlerden aidat ve araba kampanyası içi toplanan 70 milyarın da şaibeli arsa sahiplerine ödendiğini söyledi” (Hürriyet 14.05.1993: 1). “Çaresizlik bombası: Terör uzmanlarının, PKK’nın son Antalya eylemine bakışı. Uzmanlara göre, turistik tesislere ulaşamayan teröristler, kenar semtlerdeki 3.sınıf otellere saldırarak çıkış arıyor ve bocalama içinde...” (Günaydın 19.07.1993: 1). “Yılmaz’ın Bombası Kemal Ilıcak’ı vurdu. Günlerdir Mesut Yılmaz’ın peşinden koşup yolsuzluk dosyalarının açıklanmasını önlemeye çalışan Ilıcak, haberi gazetelerde görünce beyin kanaması geçirdi. Dün bir dram yaşandı. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, dünkü basın toplantısında isim vermeden Kemal Ilıcak’ın adının karıştığı 346 milyarlık arsa alımıyla ilgili iddialarını açıklarken, Ankara’da beyin kanaması geçiren Tercüman Gazetesi’nin sahibi yoğun bakıma kaldırılıyordu” (Sabah 08.04.1993: 1). “Bu da Çağlar bombası. İlksan’la hükümeti sarsan Mesut Yılmaz, şimdi de Cavit Çağlar-Ziraat Bankası sözleşmesini açıkladı. Yılmaz’a göre, Genel Müdür Coşkun Ulusoy’un kasasında saklanan sözleşme ile Çağlar’a 290 milyar haksız kazanç sağlandı” (Milliyet 14.04.1993: 1). “Mesut Yılmaz’ın elinde şimdi de “Ziraat Bombası” var! Mesut Yılmaz, Ziraat Bankası’nın Devlet Bakanı Cavit Çağlar’a 223 milyarlık kıyak yaptığını iddia etti” (Meydan 14.04.1993: 1). “ ‘Yavşak’ intikamı: Mesut Yılmaz kendisine ‘Yavşak’ diyen Cavit Çağlar’dan intikamını alma fırsatını yakaladı. ANAP lideri, Cavit Çağlar’ın herkesten gizlenen Ziraat Bankası dosyasının ele geçirdi. Dosyadaki bilgilere göre, Çağlar’ın Ziraat Bankası’na olan 243 milyarlık borcu 1999 milyar liraya indiriliyor. Böylece, Çağlar’ın o anda 73 milyar kara geçirildiği belirtiliyor” (Sabah 14.04.1993: 1). “Katsayı krizi: Herkes ‘zam’ istedi, maaşlar belirlenemedi. Bakanlar, katsayı ve ek zam tartışmalarında anlaşamayınca, memur maaşları yine belirsizliğe gömüldü” (Milliyet 11.07.1993: 1). “Kına Kırana. Liderlerin vaatleri ve suçlamaları dorukta” (Milliyet 15.10.1991: 1). “Tv’ler Kıran Kırana. Özel Tv’ler büyük bir rekabete giriştiler” (Milliyet 07.07.1992: 1). “Zamlar patladı. Dün de Tekel ve THY fiyat arttırdı” (Tercüman 18.05.1993: 1). “Borsa, radyo patladı. Çiller’in hükümeti kurmakla görevlendirilmesinin hemen ardından borsa, tarihinde en büyük tırmanışını yaptı... Özel radyolar da, Çiller’in vaadi üzerine dünden itibaren yayına başladı” (Günaydın 15.06.1993: 1). “Borsa patladı, radyo açıldı. Çiller’in başbakanlığının kesinleşmesi üzerine iki ilginç gelişme birden yaşandı” (Günaydın 15.06.1993: 1). “DYP cadı kazan: Koltuk kavgası bıktırdı. Bakanlar ve Milletvekilleri grup toplantısında birbirinin üzerine yürüdü, silahlar göründü, görüşmeler önce ertelendi, sonra akşama alındı” (Milliyet 30.06.1993: 1). “DYP kaynıyor. Manisa Milletvekili Ümit Canuyar’dan sonra, Tevfik Diker ve İzmir Milletvekili Nevzat Çobanoğlu’da DYP’den istifa etti. Bakanlar Kurulu listesine damgasını vurduğu belirtilen Devlet Bakanı Necmettin Cevheri, isyancı DYP’lilerin hedefi durumuna geldi” (Sabah 27.06.1993: 1). “DYP, ‘barut fıçısı’ gibi. Canuyar’dan sonra, Tevfik Diker ile Nevzat Çobanoğlu da istifa etti. Küskünler üst üste toplantı yapıyor. Güvenoyu tartışılıyor. İlk büyük patlama Salı günü grup toplantısında olacak” (Tercüman 27.06.1993: 1). “İşte memuru çıldırtan tablo. Kurumu: Karayolları... Görevi: Genel Müdür. Maaşı: 5.941.700 lira. Kurumu: Aynı. Görevi: Genel Müdür Sekreteri. Ücreti: 8.563.100 lira. Kurumu TEK. Görevi: Genel Müdür. Maaşı: 7.421.200 lira. Kurumu: yine TEK. Görevi: Şoför. Ücreti: 11.862.868 lira. Şoförün Genel Müdüre attığı fark tam tamına 4.441.668 lira” (Hürriyet 01.06.1992: 1).
Dostları ilə paylaş: |