«Ordugâhlarda hükümdar çadırları pek göz alıcı bir ihtişamda olurdu. Bunlarla, veziriazam çadırları sokak denilen bezden birer hudud içine alınırdı. Hükümdarların bu muhafaza çevrelen Topkapusu Sarayının «Sürü Sultanî» denilen duvarlarına benzer bir şekilde biçilmişdi, ve kapu-su sarayın «Orta Kapu» adındaki jkapusu şeklinde bezden kulelerle yapılmışdı. Bu giriş kapu-sunun önüne renkli kumaşlardan bir sâyeban gerilirdi. Kapudan girilince geniş bir saha üstünde pâdişâhın beş altı çadırı görülürdü. Bunların birincisine Baş çadır denilir, çadır kısımları arasında yatak, hamam vesâir bölümleri bulunurdu.
«Pâdişâh çadırları tezyinat bakımından diğerlerinden ayrılırdı. Üstleri kırmızı, kahverengi, lâciverd kumaşlardan yapılmış olur ve bunlar çi-, çekler, kuş nakışları ile süslenirdi. Çadırların Ortaları mavi, yeşil nakışlı atlasdandı. Çadır ka-pularma serâser kaplı kapu perdeleri konulurdu.
«Çadırların içleri kıymetli nehâlilerle, halılarla, sedirler, (kırmızı kadife, perdazi mavi kadife, klapdan saçaklı, astarı sarı) şilteler ve yastıklarla yahud bunlar gibi nâdîde işlemeli şiltelerle döşenirdi.
«Pâdişâhın dîvan çadırı 10-16 direkli olurdu. Sırma parmaklıklı pencereleriyle, muhtelif kısımları ile bu büyük otağ adetâ muhteşem bir seyyar sarayı andırırdı. Seferlere altın bir taht da götürülür ve hükümdar kumandanları ile yapdığı toplantılarda bu tahtta otururdu.
«Otağı hümâyunun üstünde altın yaldızlı bir top pırıldar ve kapuların önüne dört tuğ çekilmiş bulunurdu.
«Geçen asırlarda Türk sanatını, zevkini ve ihtişamını temsil eden çadırlar yalnız seferlerde değil, büyük düğünlerde ve alaylarda da kurulurdu. Osmanlı İmparatorluğunun azamet devirle-
3640 —
ÇADIR, ÇADIRCILAR
rinde üç büyük hükümdar, Fâtih Sultan Meh-med, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman çadırlarında vefat etmişdir. Yine o devirlerde bir çok siyasî müzâkereler, resmi kabuller çadırlarda yapılmışdır.
«Birinci Viyana muhasarasında Kanuninin çadırı şehrinsurları karşısına kurulmusdu. Ham-mer sonradan yerine bir bina yapılmış olan otağı jıümâvunu «dâhilen kırmızı kumaşlar ile mef-rûş, haricen altin direkler üzerine kurulmuş» olarak tarif etmektedir.
«Yine o devirde meşhur İbrahim Paşa sarayında 27 haziran 1530 da yapılan düğünde Sultan Süleyman dört lâciverd sütun arasına konulan bir tahta oturmuş ve tahtın üstü «altın ile revnakdır bir sâyeban» ile örtülmüşdü. Sâyebâ-nın tepesinde «gayet kıymetli kumaşlar uçuşuyor ve tahtın civarında bin renkde çadırlar» görülüyordu.
«Osmanlı sarayına asırlarca dünyanın her tarafından gönderilmiş nâdîde hediyeler arasında çadırlar da bulımmuşdur. İran elçisi Şah JCulu İkinci Sultan Selime birçok bahâ biçilmez hediyelerle beraber iki de çadır getirmişdi. Bu çadırlar «muhteşem sahrâî resimlerle» müzeyyendi.
«Osmanlı hükümdarlarının seferlerde kullandıkları çadırlardan başka av çadırları da vardı. Ömrünün uzun yıllarını avlarla geçiren ve Avcı lâkabını taşıyan Dördüncü Sultan Mehmed bu çadırların en muhteşemlerine sâhibdi. Devrinde tutulan bir mehterhane mevcud defterinde bu pâdişâhın çadırları şöyle zikredilmektedir: «dâhilen sırmalı kumaşlarla mefruş, haricen bir pervazı zerduz - dört direkli çimkârî çerge maa muşamba - 12 direkli av sâyebânı, atlas üzerine münak-kaş, astarı kırmızı boğasıdan......
«Gittikçe imalleri pek masraflı bir hal alan çadırların daha sâde yapılmasını İkinci Sultan Mustafa emretmişdi.
«Türk ordugâhında beyaz, yeşil, kırmızı renk çadırlar kullamlmışdır. Çadır direklerinin tepesiae cıva yaldızlı bakır yuvarlaklar konulurdu. Çadır içleri ayrı renk kıymetli bir astar kumaştan yapılır ve bu kısım türlü nakışlarla süslenirdi.
«Viyana önlerine kadar ilerlemiş Türk or
dugâhlarının hâtıralarını yaşatan rengârenk ça
dırlardan, otağı hümâyunlardan sonra son iki
asra âid olan bâzıları bugün müzelerimizde bu
lunmaktadır» (Halûk Y. Şehsüvaroğlu; Türk; Ça
dırları), r ;
İSTANBUL
Türkiyenin her tarafında çadırcılık büyük ve zengin bir iş konusu olmuşdu. Pâdişâhların otağı hümâyunları, sadrâzamların otağı âsafîleri ve- devlet ricali çadırları İstanbulda îmâl edilmişlerdir, büyük çadır imalâthanelerinin şehrin Çadırcılar adı ile mâruf çarşısında toplanmış olduğunu söyliyebiliriz. Yeniçeri çadırları da süley-]mânivede îAğakapusunda, bu büyük mîrî sarayın imalâthaneler kısmında dikilip hazırlanraış-dır. Ord. Prof. İ. Hakkı Uzunçarşılınm «Kapu-kulu Ocakları» adındaki eserinin Yeniçerilere tahsis edilmiş cildinde Agakapusu imalâthanelerinden bahsedilirken bu sarayda kendilerine tahsis edilen yerde, (çadırcı kârhânesinde) milâdî 1761 tarihli bir ulufe defterine göre 20 nefer çadırcının işlediği yazılıdır.
Devlet merkezi olan İstanbul ile Bursa, ve orduyu hümâyunun sefere çıktığı zaman İstan-buldan sonra ilk konak yeri ve ordu kışlağı ola:ı Edirne şehrinin bütün esnafı içinden bir kısmı da «ordu esnafı» adı ile ayrılmışdı ki, harbe giden ordunun peşinden gider; ordunun her türlü ihtiyacını temin ederler idi; yahud başka bir tarif jle cenge ,giden askerin peşinden, çadırlar içinde kurulup kalkan muazzam bir seyyar çarşı ve imalâthaneler yürürdü (B.: Ordu Esnafı; Esnaf; Esnaf ve Ordu Alayları). Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılının yukarıda adı geçen eserinde hicrî 1183 (milâdî 1769-1770) yılında, devam et-mekde olan Rus seferi içinde İstanbuldan, Bur-sadan ve Edirneden «Orducu» adı altında sefere giimiş esnaf in defterleri vardır, son derecede dikkate değer pek kiymetli vesikalardır. Bir çadır bir dükkân veya bir imalâthane olarak o yıl bu üç büyük şehirden sefere iştirak eden esnaf şunlardır:
İstanbuldan
(28 iş üzerine 85 çadır) 2 çadır Hallaç 2 » Kılıççı
-
» Yaycı
-
» Semerci :
4 » Arpacı ' ,
4 . » Saraç
4 » Bezzaz
4 » Eskici
6 » Berber
4 » Nalband
.2 » Mumcu
2 » Başçı
4 .» Nalçacı
ANSİKLOPEDİSİ
3641 —
ÇADIR, ÇADIRCILAR
4. »
|
Attar
|
2 » Kunduracı
|
4 »
|
Bakkal
|
2 » İpekçi
|
4 »
|
Mutaf
|
2 » Semerci
|
|
(kıl iplikden harar yapıcı)
|
2 » Eskici
|
2 »
|
Aşçı
|
2 » Çuhacı
|
3 »
|
Terzi
|
1 » Yaycı
|
S »
|
Kunduracı
|
1 » Saraç
|
2 »
|
Çuhacı
|
2 » Nalband
|
2 »
|
İpekçi
|
2 » Bakkal
|
3 »
|
Çağşırcı
|
2 » Arpacı
|
2 »
|
Kasab
|
1 » Aşçı
|
1 »
|
Çadırcı
|
2 » Mutaf
|
1 »
|
Demirci
|
2 » Terzi
|
1 »
|
Kalaycı
|
2 » Berber
|
4 »
|
Ekmekçi
|
1 » , Kasab
|
1 »
|
Kazancı
|
1 » Kılıççı
|
|
Edirneden
|
1 » Başçı
|
(25 iş üzerine 49 çadır)
|
O hicrî 1183 yılında ordunun peşi sıra 30 iş
|
2 çadır
|
Ekmekçi
|
kolu üzerinde 173 çadırdan mürekkeb bir seyyar
|
2 »
|
Bakkal
|
çarşı yürümüşdür ki asla küçümsenecek iş değil-
|
2 »
|
Aşçı
|
dir. Bu çadırlı seyyar ordu çarşısında çadırcılar,
|
2 »
|
Terzi
|
demirci, kalaycı ve kazancılarla beraber birer ça-
|
1 »
|
Başçı
|
dır ile kalmışlardır.
|
2 »
|
Çuhacı
|
Eski İstanbulun günlük hayatında alelade
|
2 »
|
Postalcı
|
küçük çadırlar da çok önemli bir yer almış idi;
|
2 »
|
Eskici
|
Boğaziçinde ve Haliçde ve Marmarada nakil vâ-
|
2 »
|
Mutaf
|
sıtalarının kayıklarla, öküz arabalarına inhisar
|
2 »
|
Yaycı
|
ettiği zamanlarda yazın Kâğrthâne, Florya, Bel-
|
2 »
|
Nalçacı
|
grad ormanı, Çamlıca, Bulgurlu, Fenerbahçesi,
|
2 »
O w.
|
Berber
|
Haydarpaşa çayırı ve Yukarı Boğazdaki mesire-
|
z »
|
Çağşırcı
|
lere kayıklarla ve arabalarla günü birliğine ;gi-
|
2 »
|
Mumcu
|
dilemediği için, konu komşu toplanır, mutfak ta-
|
2 »
|
Bezzaz
|
kımları, birkaç günlük!, hatta bir haftalık, on
|
2 »
|
Çizmeci
|
günlük erzakları çadırlarla gidilir, mesire yerle-
|
2 »
|
Hallaç
|
rinde, zamanımızın tâbiri ile çadırlı kamplar ku-
|
2 »
|
İpekçi
|
rularak kalınırdı. İstanbul esnafı arasında ise bu
|
2 »
|
Attar
|
çadırlı- mesire kampları ananeleşmiş bir halde idi,
|
2 »
|
Kılıççı
|
her esnaf bir mesireyi benimsemiş, her yıl belli
|
2 »
|
Saraç
|
günlerde bütün kalfaları ve çırakları ile toplanır-
|
2 »
|
Arpacı
|
lar ve oralarda çadırlar kurarak türlü cümbüş,
|
2 »
|
Semerci
|
eğlence, sohbetle günlerce kalırlar idi; meselâ
|
2 »
|
Nalband
|
kuvumcular her yıl Kâsıthâneye ve terlikciler de
|
|
Bursadan
|
Beykoz çayırına giderlerdi.
|
(24
|
is üzerine 39 çadır)
|
Zamanımızda İstanbulun günlük hayatında
|
2 çadır
|
Attar
|
çadır, büyük şehrin barınacak yer bulunamayan
|
2 »
|
Bezzaz
|
yerlerinde vol tamir ve inşâatında ve buna ben-
|
2 »
|
Ekmekçi
|
zer islerde çalışan amelelerin kurdukları basit ve
|
2 »
|
Nalçacı
|
tiril mahrıîtî çadırlarla yine şehir etrafında ko-
|
2 »
|
Çizmeci
|
naklavnn oha çingenelerinin sefil çergelerinden
|
1 »
|
Mumcu
|
ibaret kalmısdır.
|
1 »
|
Hallaç
|
Bir de muhtelif cemiyetler, okullar yazın
|
ÇADIRCI AHMET ÇELEBi MAHALLESi
— 3642 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
— 3643
ÇADIRCI MESCİDİ
sayfiyelerde ve bilhassa deniz kıyılarında hakikaten güzel, muntazam, ciddî, programlı çadırlı kamplar kurarlar; bunlara da çokluk ile Marma-ranın Anadolu kıyısı boyunda, Bostancı ile Tuzla arasında rastlanır; bazı hâli vakti yerinde aileler de husûsî otomobillerinin sayesinde Marma-ranm Rumeli yakasında, Silivri ve Kumburgaz kumluklarında çadırlı kamp kurarlar. Bunlara bir takım âvâre, fakat canlı ve hareketleri gençleri de ilâve etmelidir ki, onlar da bir yolunu bulup tedârik ettikleri bir çadırla, üç beş kafadar birleşerek yine deniz kıyılarında kamp kurarlar ve bohem hayatı tadı ile yazı geçirirler.
ÇADIRCI AHMET ÇELEBİ MAHALLE-
Sİ — Eminönü kazasının Kumkapı nahiyesi mahallelerinden; Sehsüvar, Mimar Hayrettin, Saraç İshak, Bayram Çavuş ve Muhsine Hâtûn mahalleleri ile çevrilmişdir; sınır yollan şunlardır: Çif-tegelinler Caddesinin bir kısmı (Muhsine Hâtûn Mahallesi ile), Kadırga Limanı Caddesinin bir kısmı (Bayram Çavuş Mahallesi ile), Gedikpaşa Caddesinin bir kısmı (Sehsüvar Mahallesi ile), Esirci Kemalettin sokağı ve Kafesli çadır sokağı (Mimar Hayred-din Mahallesi île), Tiyatro Caddesinin bir kısmı (Saraç İshak Mahallesi ile).
İç yolları da şunlardır; Bâli Paşa yokuşu (Çadırcı Ahmed Çelebi Mahallesini boydan boya ortasından ikiye bölüp geçen cadde). Arayıcı sokağı, Çadırcı Camii sokağı, Kurban sokağı, Çilavcı sokağı, Çadırcılar çeşmesi sokağı, Sandalcı İhsan sokağı, Aşmalı Han sokağı, Bahçeli Kahve sokağı, Tayyareci Kemal • sokağı, Mü-sellim sokağı, Peştemalcı Selim sokağı, Gedikpaşa Fırını sokağının büyük bir kısmı (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta No. 3).
\
Fakat Kumkapı nahiyesinin 1963 deki resmî kaydına göre Çadırcı Ahmed Çelebi Mahallesi yukarda adı geçen rehberin tanzim edilip basıldığı ve neşredildiği 1934 yılında lâğvedilerek Mimar Hayrettin Mahallesi ile birleştirilmişdir; mahalle muhtarlığı binasında da her iki mahallenin adını taşıyan bir muhtarlık levhası vardır.
Yukarda adı geçen sokaklarda şu binalar bulunmaktadır: Kara Mustafa Paşa Medresesi, Çadırcı Mescidi, Ayia Kiryaki Rum ortodoks kilisesi, Ermeni protestan kilisesi, Gedikpaşa Orta okulu (eski Fransız mektebi), Gedikpaşa Rum Orta o-kulu; Rum İlkokulu, kışlık ve yazlık Azak sinemaları, Cennet Kız Talebe Yurdu.
Muhtarlığın verdiği rakamlara göre bu sokaklarda, yâni mülga Çadırcı Ahmed Çelebi mahallesinde 539 mesken (ev veya apartıman), bizim bizzat dolaşıp tesbit ettiğimize göre 135 dükkân, 2 ekmekçi fırını, 2 simitçi fırını, 2 dokumacı atölyesi vardır (1963).
Hakkı GÖKTÜRK
ÇADIRCI CAMİİ SOKAĞI — Kumkapu Nahiyesinin mülga Çadırcı Ahmed Çelebi Mahallesi sokaklarından, hâlen Mimar Hayreddin Mahallesi sınırı içindedir, Bâili "/paşa yokuşu
\ K Af £5 L! \ ÇADIR 5.
ı ,f>f j
ESİRCİ KEMALEDDIN
KADIRGA
l
Çadırcılar Mahallesi. (1934 Belediye Şehir Rehberinden)
(caddesi) ile Gedikpaşa Caddesi arasında uzanır, bir araba geçebilecek genişlikde, kaba taş döşeli yol olup iki kenarında üçer katli kagir evler ve sokağa adını veren Çadırcı Mescidinin yan yüzü vardır, Ayia Kiryaki jRum kilisesinin keza yan yüzü, ve Rum ilk okulu vardır; sekenesi ekseriyetle Rumdur, kapu numaraları jl-27 ve 2-12 dir (haziran 1963).
Hakkı GÖKTÜRK
ÇADIRCI CİVANI — Kalender meşreb şâirler tarafından «Şehrengiz» adı verilen manzum risalelerle medhedilen esnaf .güzelleri arasında çadırcı civanlarına da rastlanır; şehrengiz yollu yazılmış ve «Hûbannâmei Dilküşâ» adını taşıyan anonim bir mecmuada çadırcı civanı şu üç beyit ile övülmüsdür ki çadır mehterlerinden olduğu açıkça ifâde edilmiş, çadır mehterleri arasında resmî cellâdlar bulunduğu da îmâ yolu ile gösterilmişdir (B.: Çadır Mehterleri):
Dostları ilə paylaş: |