Caiz: 6 Câlut: 7



Yüklə 0,66 Mb.
səhifə14/21
tarix12.01.2019
ölçüsü0,66 Mb.
#95639
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   21

Ebû Cehîl :

Arapça bir kelimedir. Ebû, "baba"; cehil ise, "cehalet" anla­mına gelir. Ebûcehil de, "cehalet baba­sı" demektir. Peygamberimiz zamanın­da, Peygamberimizi ve mucizelerini gördüğü halde iman etmeyen; baktığı halde hakikati göremeyen kulakları olduğu halde hak sesleri duyamayan, aklı olduğu halde hidâyete eremeyen nasipsizinsana verilen bir lakaptır.

Ebû Cehîl'ın asıl adı Ömer'di. Pey­gamberimiz (s.a.s), ona cehaletinden dolayıbu ismi verdi.

Ebû Davud:

Ehl-i Sünnet alimleri tarafından doğruluğu kabul edilen ve kütüb-i sitte denilen altı hadis kitabı içerisinde Buharı ve Müslim'den sonra gelen Sünen'in sahibidir. 817'de Sicistan'da dünyaya gelen Ebu Davud, hadis ilminin altmçağı kabul edilen hicrî III. asırda yaşamış ve Ahmed bin Hanbel, Kuteybe bin Said gibi önemli alimler­den ders almıştır. Hazırladığı hadis mecmuası Kitabu's-Sünen'i Ahmed bin Hanbel okumuş ve onaylamıştır. Yine eserleri Kütüb-i Sitte arasında sayılan Tirmizi ve Nesai onun talebeleri arasında yer alır. Diğer sahih hadis kitap­larıyla birlikte, İslam dünyasında kay­nak eser olarak asırlarca okutulan ve başvurulan eserini beşyüzbin hadis arasından seçtiği dörtbinsekizyüz ha­disten oluşturmuştur. Esere aldığı bu hadislerin tamamı ahkam hadisleridir ve fıkıh bablarına göre düzenlenmiştir. Ebu Davud' un eserinde yeralan bazı ha­dislerin Sahihayn diye bilinen Buhari ve Müslim'de bulunmadığı görülmek­tedir. Bununla birlikte o eserine aldığı şüpheli hadisleri illetlerini belirterek almıştır. Sünen-i Ebu Davud, hadis ki­taplarının ikinci tabakasından kabul edilir. Ebu Davud'un ayrıca el-Merasil (Mürsel hadislerle ilgili), Mesailü'l-imam Ahmed (İmam Ahmed bin Han-bel'e sorulan fıkhi sorular ve cevap­larını kapsar) gibi ondokuz adet önemli eseri vardır. Ebu Davud, yetmiş bir yaşında iken Basra'da (8K8) vefat etmiştir.



Ebû Derdâ:

Ashab-ı Kiram'dan âlim ve hâkim olan bu zatın asıl adı " Uveymir"dir. Bir defasında Sevgili Peygamberimiz (s.a.s):



"Üveymir, ashabımın hakimlerindendir." buyurmuş­tur. Ebû Derdâ, ailesi içinde en son müslüman olmuştur. Müslüman olduk­tan sonra büyük bir şevk ve gayretle çalışmış, büyük hizmetler vermiştir. Bedir hariç, diğer savaşlara katılmış büyük kahramanlıklar göstermiştir,

Ebu Derdâ, oldukça mütevazi, derin ilim sahibi, fevkalade liyakatli, cömert, herşeyden ibret alan, idarecilik yeteneğine sahip; hadis, tefsir ve fıkıh ilim­lerinde ihtisas sahibi olan bu zat, hicre­tin 32. yıhnda Şam'da vefat etti.

Ebu Derdâ'nın şu sözleri oldukça mânidadardır:

Halkın sevmediği üç şeyi ben seve­rim: Fakirlik, hastalık ve ölüm! Rab-bime kavuşmayı arzu ettiğim İçin ölümü, beni mütevâzi yaptığı için fa­kirliği, günahlarıma keffaret olduğu için de hastalığı severim."

İnsan, başına gelen felaketlerden dolayı şikâyet etmemeli, acı ve keder­lerini şuna buna söylememeli, diliyle de kendini temize çıkarmamalıdır.

Ebû Eyyûbe'l- Ensarî:

Ashab-ı Kiram'dandır. Diğer bir adı da, "Halid b. Zeyd-i Hazreci"dir. Medine'de bulu­nan ve iki büyük kabileden biri olan Hazrec'in Neccaroğulları reisidir. İkin­ci Akabe biatında müslüman oldu. Me­dine'ye dönünce İslamiyeti önce yakın­larından başlamak üzere yaydı ve kısa zamanda onun bu gayretiyle kabilesi­nin tamamı müslüman oldu.

Peygamberimizin Medine'ye hicret­lerini, Ebû Eyyube'l-Ensarî ve kabilesi büyük bir sevinç ve coşkuyla karşıladılar. Bütün Medİneliler o eşsiz misafiri ağırlatnak için seferber olmuşlardı. An­cak "Kusva" adındaki devesi kimin evi­nin önünde çökerse ona misafir olacak­lardı.

Herkes Peygamberimizin devesine bakıyordu. Nihâyet deve ağır adımlarla ilerleye ilerleye Ebu Eyyub el-Ensarî'nin evinin önüne gelip çöktü. Büyük bir sevinçle hemen yükleri indirdi ve bu aziz misafiri ve yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir'i büyük bir saygıyla ağırladı. Peygamberimiz (S. A.S) bu evde yedi ay misafir kaldı. Ebu Eyyûb el-Ensarî, Peygamberimizin ilk mihmandarı oldu.

Takva ehli idi. Birçok sahabeye ilim ve hikmet dersleri vermişti.

Hicretin 5. yılında İstanbul'un fethi için hazırlanan İslâm ordusuna katıldı. İstanbul önlerine kadar geldi. Çarpışmalar sırasıda hastalandı ve vefat etti. Şöyle vasiyet etmişti:

"Ben ölürsem, cenazemi hemen defnetmeyin. Ordunun gidebileceği yerin en ileri noktasına kadar götü­rün ve orada defnedin." Bu vasiyeti yerinegetirildi.

Fetihten sonra Fatih'in hocası Akşemseddin, Ebu Eyyub el-Ensarî'nin kabrini keşfetmiştir. O tarihten günü­müze kadar İstanbul'un manevi sultanı olarak ziyaret edilmiştir.


Ebû Hanife: 185




Ebû Hüreyre:

Ashab-ı Kiram'ın güzîde simalarındandır. Hayatı boyun­ca bütün imkanlarıyla Peygamberimiz (s.a.s) e hizmet etmiştir, bütün savaş­lara katılmıştır. Asıl adı Abdurrahman'dır. Kedileri çok sevdiği için ona "Kedicik babası" lakabı verilmiştir. Peygamberimizin çok duasını alan bu zat, 5374 adet hadis-i şerif nakletmiştir. Ashab-ı Kiram tarafından çok sevili­yordu. Çok şefkatli ve merhametli idi. İyimser olduğu kadar iyiliksever bir in­sandı. İnsanlara yardım etmeyi çok se­verdi.

Onu hasta yatağında ağlarken gören­ler:

“Ya Ebû Hüreyre neden ağlıyorsun? ölümden mi korkuyorsun?” diye sordularda o şöyle cevap verdi:

“Dünyadan ayrıldığım için ağlamı­yorum. Çıkacağım yolculuğun uzunluğuna, buna rağmen azığımın azlığı­na ağlıyorum. Bu yolculuk neticesin­de cennete mi gireceğim, yoksa ce­henneme mi? Bunu da bilmiyorum. Onun için ağlıyorum,"

Ebu Hüreyre birgün Medine çarşı­sında durmuş, şöyle seslenmişti:

“Ey çarşıdakiler! Sizi şuraya gitmek­ten alıkoyan şey nedir?”

“Nereye ey Ebû Hüreyre?” dediler. Ebû Hüreyre:

“Şurada Resûlullah'ın mirası dağıtı­lıyor. Siz burada duruyorsunuz. Gidip hissenize düşeni almayacak mısınız?” diye cevap verdi. Ashab-ı Kiram iyice merak etmişlerdi.

“Resûlullah'ın mirası nerede dağıtılı­yor?” diye sordular.

Ebu Hüreyre:

“Mescitte!” dedi.

Bunun üzerine çarşıdan büyük bir topluluk mescide doğru koşarak gitti­ler. İçeri girip sağa sola bakındılar. Herhangi birşey dağıtılmıyordu.

Hz. Ebû Hüreyre, onların dönüp gele­ceğini bildiği için çarşıda bekledi.

Biraz sonra hiddetle geri döndüler.

Ebû Hüreyre:

“Ne oldu, göremediniz mi?” diye sor­du.

Onlar:


“Mescitte dağıtılan hiç birşey yoktu,” dediler.

Ebu Hüreyre:

“Hiç kimseyi görmediniz mi?” dedi. Onlar:

“Evet gördük. Bazıları namaz kılıyor, bazıları Kur'an okuyor, bazıları da helal ve haramdan bahsediyordu,” dediler.

Ebû Hüreyre:

“Yazıklar olsun size! işte Resûlul­lah'ın mirası budur!” dedi.




Yüklə 0,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin