Bölgede faaliyet yürüten dini gruplardan biri de Refah ya da Milli Gençlik Vakfı geleneğinin son halkası Saadet çevresidir. Bu hareket parti faaliyetlerinin yanında, yardım kuruluşları, iş adamları derneği ve Anadolu Gençlik Dergisi gibi kurumları ile halka ulaşmaya çalışmaktadır.
Refah geleneğinin geçmişte yaşadığı iktidar tecrübesi kendisini diğer cemaat ve tarikatlardan farklı görmelerini sağlamaktadır. Grup kendini daha üst bir İslami çatı şeklinde algılamaktadır. Milli Görüş hareketini temsil konumundaki bir görüşmeci düşüncelerini şöyle açıklamıştır; “Müslümanlar’ın en büyük problemi idare noktasından uzaklaşmasıdır. Bir vücut düşün gözü, kolları, bacakları olmadan da hayatını devam ettirebiliyor ama kafası olmazsa devam ettiremez. Başka kardeşlerimiz (dini gruplar) farklı alanlarda hizmetlerini yürütebilirler. Ancak biz bu kafa görevini yerine getirmeye çalışıyoruz” (Erkek, 48).
Bu anlamda, halifeliğin kaldırılmasının oluşturduğu Müslümanlar arasındaki çok başlılık sorununun çözümünü öncelikli gördüklerinden, toparlayıcı liderlik görevinin kendilerinde olduğunu düşünmektedirler. Ancak bugün dini faaliyetler ve sosyal taban açısından çok güçlü olmadıkları gözlenmektedir. 90’lardan sonraki yerel seçimlerinde Diyarbakır, Mardin, Van, Siirt ve Bitlis Belediyelerini alacak bir güce ulaşmış bulunan hareketin bu tarihlerden sonra hızla taban kaybettiği söylenebilir. Özellikle 28 Şubat süreci, sonrasında AK Parti’nin kurulması ve Necmettin Erbakan’ın vefatı bu grubun bölgedeki yapılanmasını olumsuz etkilemiştir. Ayrıca PKK’nin, kendilerini hedef alan çalışmaları da önemli bir etken olarak kabul edilebilir. KİH lideri Dürre; “Kürt Müslüman gençliği bugün RP ve onun yan kuruluşları olan cemaat potalarında bu katliama ne zamana kadar seyirci kalacaklardır. Kürt Müslüman gençliği RP’yi iyi tanımayı ancak beyninin içindeki tabuları yıktığı zaman gerçekleştirecektir (…) Kemalist ideolojinin hayat damarı RP’ye, Kürt ve Kürdistan değerleri peşkeş çekilmemelidir” (1997: 16) diyerek bu grubu Kürtler için hedef haline getirmeye çalışmıştır.
Günümüzde de sıklıkla karşılaşılan “Kürtler bu ülkede hep sıkıntı çekti, zulüm gördü. Ancak Müslümanlar buna duyarsız kaldı” CITATION Ahm03 \l 1055 şeklindeki eleştirinin en çok Gülen grubu ile Saadet grubuna yöneltildiği gözlenmektedir. Hareketin 70’lerden sonra birkaç kez iktidara gelmesi, 90 sürecinde bölgedeki çok sayıda belediyeyi yönetmesi ve 28 Şubat’a kadar diğer dini gruplara göre daha büyük bir İslami hareket olarak görülmesi eleştirilerin çoğuna muhatap olmasına yol açmaktadır. Bazı müntesipler hareketin günümüzdeki zayıflığını dış etkenlerle beraber kendi iç problemleri olarak da görmektedirler (Erkek, 48; Kadın, 23).
Saadet grubu İslam’a hizmet etme konusunda siyaseti önemli bir araç görmesi açısından birçok gruptan ayrılmaktadır. İslami bir toplumun oluşması için devletin İslam kurallarıyla yönetilmesinin öncelikli koşullardan birisi olduğu kabul edilmektedir. Kadın erkek ilişkileri, kızların okutulması, kılık-kıyafet gibi sosyal konularda şehirdeki diğer dini gruplara göre gelenek ile modern arasında bir tutum sergiledikleri gözlenmektedir. Köklü bir hareket olması hasebiyle hemen hemen her yaş, eğitim ve sosyal statüden bağlıları bulunmaktadır. Farklı dini grup ve tarikatlara mensup kimseler bu hareketin içerisinde bir araya gelebilmektedir. Kürt meselesine karşı tutumu İslam kardeşliği ekseninde şekillenmiştir. Ancak bölgede daha çok Türk-İslamcı anlayışın temsilcisi olarak algılanmaktadır.
3.1.6. Özgür-Der Grubu
Bölgede faaliyet yürüten dini gruplardan birisi de Özgür-Der’dir (Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği). Hareket Türkiye genelinde çalışmalar yürütmekle beraber şubeler birbiri ile çok sıkı bir ilişki ve benzerlik göstermeyebilmektedir.
Hareket temsilcileri, bölgedeki geçmişlerinin 80’lere gittiğini ve 90’larda öğrenci grubu çalışmalarının başladığını söylemektedir. Günümüzde de çok sayıda öğrenci evlerinin olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca başka isimlerle faal olan dernekler de vardır. 2000’lerden sonra bölgede dernekleşen grup, çalışmalarını şu üç başlıkta özetlemektedir;
1- Sosyal şahitlik. İçinde yaşanan toplumun fuhuş, işçi ölümleri, fakirlik, kumar gibi her tür sosyal sorunlarıyla ilgili olmak.
2- Siyasal şahitlik. Kürt sorunu, başörtüsü meselesinde sivil toplum olarak üzerine düşeni yapmak.
3- İrşat faaliyetleri. Dinden uzak kalmış ve dine karşı önyargıları oluşmuş sol-ulusalcı kesimler başta olmak üzere toplumun hemen her kesimine sohbet, dergi, radyo ve panellerle ulaşmak (Erkek, 42). CITATION Ahm03 \l 1055 Grup kendisini tarihsel süreç içerisinde şu şekilde tanımlamaktadır; “Eskiden Tefsirciler, Selefciler, Tekfirciler, Hakyolcular denirdi. Biz bunları reddettik. Selefilik kökende var. Ama şimdi yöntem ve usul Selefilikten farklıdır. Malik b. Nebi’nin, ‘İslam toplumlarında bizim üreticiliğimizi yok eden ve geri bırakan bazı yaygın ölü fikirler var’ sözü bizim için yol göstericidir. Amacımız bu ölü fikirleri islah etmektir. Kur’an ve sünnette kaynağı olan hiçbir şeyi bid’at göremeyiz” (Erkek, 42).
Grup müslümanların kardeşliğini esas alır. Kürt meselesinde temel hakların verilmesi ile sorunun çözüleceği düşünülür. Genel olarak İslam ülkelerinde benzer sorunların yaşandığı, Batı’nın İslam dünyasını hem bu tür etnik hem de sosyal sorunlarla başbaşa bıraktığına inanılır. Bu bağlamda sorunların çözümü “Kur’an müslümanlığı”ndadır.
Türk, Arap, Kürt Müslümanlığı gibi söylemler batıl kabul edilir. Seyyit Kutup bu anlamda öncü görülen bir isimdir. Özgür-Der, İslam toplumlarının yeni bir Kur’an nesli ve ıslah çalışmaları ile dirilebileceğine inanmaktadır (Türkmen, 2014). Bölgede Kürt sorununa duyarlı bir grup olarak görülmekte ve Kürt ulusalcı tabanı kendine öncelikli “irşat” kitlesi olarak belirlemektedir. Ayrıca son dönemde Suriye’de El Kaide ve benzer Selefi grupları ile PKK’nin Suriye kolu PYD arasındaki çatışmalarda Selefi grupların yanında durduğu izlenimini veren grup CITATION Ahm03 \l 1055 açıkça Kürt ulusalcılarının hedefi haline gelmiştir. CITATION Ahm03 \l 1055 Grup üyesi olan bir hukukçu (Erkek, 42) El Kaide’yi yaptıkları bazı şiddet olayları sebebiyle kınadıklarını ancak PKK’nin da savaşacak daha fazla insan kazanmak için Suriye’de sürekli Kürt katliamı yapılıyormuş gibi yalan haberler yapmalarına karşı olduklarını söylemiştir. Ona göre örgüt, kendilerinin “gerçekleri” yazmalarından rahatsızlık duymaktadır.
Özgür-Der çevresi “Kur’ani ve Nebevi tasavvuf” yolundan uzaklaştıklarını iddia ettikleri tarikatlara ve geleneksel İslam anlayışlarına karşı çıkmaktadır. Bunlar kaynağı İslam olmayan, atalardan, başka kültürlerden beslenen akımlar olarak görülmektedir. “Tevhidi Müslümanlığın” bu tür uygulamaları bir derece şirk kabul ettiği söylenmektedir (Aydın, 2007). Grubun, genelde okumuş, genç orta tabaka ve esnaf çevrelerinde etkin olduğu tespit edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |