Doğrularin öYKÜSÜ Şehit Murtaza Mutahhari



Yüklə 0,68 Mb.
səhifə17/37
tarix08.01.2019
ölçüsü0,68 Mb.
#92994
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   37

60-ÇÖLDEN ODUN TOPLAMAK

Resulü Ekrem(s), yolculuklarından birinde ashabıyla birlikte kuru bir çölde konakladılar. Ateş yakmak için oduna ihtiyaçları vardı. Resulü Ekrem(s), oradakilere odun toplamalarını emretti. Ashap şaşkın bir halde:

-Ya Resulallah! Burası kupkuru bir çöl, dediler. Bakın burada bir tane bile odun göremezsiniz.

Resulü Ekrem(s):

-Yine de her kes ne bulursa getirsin, diye buyurdu.

Ashap, çölde dağılıp, yakacak bir şeyler aramaya başladı. Dikkatli bir şekilde etrafa bakınıyorlardı. Buldukları en küçük yakabilecekleri nesneyi dahi alıyorlardı. Herkes ne bulduysa kendisiyle getiriyordu. Ashabın tamamı, getirdiklerini bir araya topladıklarında çok büyük bir yakacak yığını oluşmuştu. Bunu gören Resulü Ekrem(s), şöyle buyurdu:

-Küçük günahlar da tıpkı bu küçük yakacaklar gibidir. Önce göze gelmezler ama her şeyin bir araştıranı vardır. Siz araştırarak bu kadar yakacak topladınız. Sizlerin günahı da bir araya toplanıyor. Bir gün göze gelmeyen o günahların çok büyük bir yığın haline geldiğini göreceksiniz. 69

61-SOFRADA ŞARAP

Mensur Devaniki, arada bir çeşitli bahanelerle İmam Sadık’ı(as) Medine’den Irak’a çağırarak göz altında tutuyordu. Bazen uzun süre İmamın Hicaza dönmesine engel oluyordu. İmamın Irak’ta olduğu bir anda, Mensur’un ordu komutanlarından biri, oğlunu sünnet ettirmişti. Bir çok insanı sünnet yemeğine davet etmişti. Büyük şahsiyetlerin hepsi oradaydılar. Sünnet yemeğine davet edilenlerden biri de İmam Sadık(as) idi. Sofra açıldı davetliler oturup yemek yemeğe başladılar. Bu arada sofradakilerden biri su istedi. Su bahanesiyle eline bir kadeh şarap verdiler. İmam Sadık(as), durumu fark edince hemen sofradan kalkıp dışarı çıktı. İmamı geri getirmek istedilerse de imam, geri dönmeyerek şöyle buyurdu:

-Allah Resulü buyurmuştur ki: “Allah’ın laneti, şarap bulunan sofraya oturan kimsenin üzerinedir.” 70

62-KURAN DİNLEMEK

İbni Mesut, vahiy katiplerinden biriydi. Yani hangi ayet nazil olsa hemen yazıyordu. Bir gün Resulü Ekrem(s) ona:

-Biraz kuran oku dinleyeyim, dedi.

İbni Mesut, musafını açtı ve mübarek Nisa suresini okumaya başladı. Resulü Ekrem(s), dikkatle onu dinliyordu. “ Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz seni de bunların üzerine şahit getirdiğimiz zaman bakalım bunların hali nasıl olacak”71 ayetine geldiğinde Resulü Ekrem’in(s) gözleri doldu ve :

-Artık yeter, dedi.72

63-HIRSIZIN YAPTIĞI İYİLİK

Uzun zamandır halk arasında sürekli birinden bahsediliyordu. Takvası ve dindarlığıyla meşhur olmuştu. Halk her yerde onun yüceliğinden bahsediyordu. İmam Sadık’ın (as) huzurunda da o adamdan bahsediliyordu. İmam Sadık (as), halkı kendinse aşık eden bu adamı kimseler fark etmeden görmek istiyordu. Bir gün kendisini belli ettirmeden onun yanına gitti. Halkın avam tabakasından oluşan bir topluluk etrafında toplanmıştı. İmam Sadık (as), kendini tanıtmadan olanları seyrediyordu. İmamın dikkatini çeken ilk şey, onun avam aldatıcı hal ve hareketleriydi. Halktan ayrılıp tek başına yürümeğe başladı. İmam Sadık (as) da sessizce onu takip etmeğe başladı. Nereye gittiğini, ne yaptığını ve neye amel ettiğini öğrenmek istiyordu. Kısa bir süre sonra dam, bir fırının önünde durdu. Adamın, fırıncı arkasını döner dönmez oradan aldığı iki ekmeği elbisesinin altına sakladığını ve hemen oradan ayrıldığını gören İmam Sadık (as), çok şaşırmıştı. İmam , kendi kendine: “Herhalde parasını ya daha önceden verdi, ya da daha sonra verecek. Ama öyle olsaydı neden ekmeği fırıncı arkasını döndükten sonra aldı ve elbisesinin altına sakladı?” diye düşündü. İmam, onu takip etmeğe devam etti. Adam, bir meyve satıcısının önünde durdu. Satıcı başka bir tarafa baktığı bir anda adam, iki tane narı alıp hemen elbisesinin altına sakladı ve yoluna devam etti. İmam, daha da şaşırmıştı. Adamın sonunda aldığı ekmek ve narları götürüp hasta bir adama vermesi, imamı daha da şaşırtmıştı. İmam, adamın yanına gelerek:

-Bu gün sende ilginç şeyler gördüm, dedi.

Bütün olanları anlatıp bir açıklama istedi. Adam, imamın üstüne başına baktıktan sonra:

-Zannedersem sen Cafer B. Muhammed’sin, dedi.

-Evet doğru tahmin ettin. Ben Cafer B. Muhammed’im.

-Tabi ki sen Allah Resulü’nün oğlusun. Şerafetli bir nesebin var. Ama maalesef bu kadar cahilsin.

-Bende nasıl bir cahillik gördün?

-Bana bu soruyu sorman cehalette doruklarda olduğunu gösterir. Belli ki dindeki küçük bir hesabı bile anlamıyorsun. Bilmiyor musun, Allah Kuranda şöyle buyuruyor: “Kim bir iyilik yaparsa ona on katı mükafat vardır.” Ve yine Kuranda şöyle buyurmuştur: “Kim bir kötülük yapsa, bir kötülüğünden başka cezası yoktur.” Bu hesaba göre ben iki ekmek çaldım. İki hata sayıldı. İki nar çaldım. İki hata da onlar sayıldı. Toplam dört hata oldu. O iki ekmeği ve o iki narı Allah yolunda verdim. Her birinin karşılığında on sevap aldım. Toplam kırk sevap nasibim oldu. İşte burada basit bir hesap sonucu ortaya çıkarıyor. O da şudur ki, kırktan dördü çıkarırsın otuz altı kalır. Dolayısıyla otuz altı iyiliğim oldu. İşte senin anlamaktan aciz olduğun basit hesap buydu.

-Allah seni öldürsün. Böyle bir hesap yapmakla asıl cahil olan sensin. Kuranın şu ayetini hiç duymadın mı? “ Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder.” Şimdi bu basit hesap senin hatanı anlamana yeter. Sen itiraf ettiğin gibi dört günah işledin. İnsanların malını sadaka diye başkalarına vererek, sevap işlemediğin gibi her biri için birer günah kazandın. Böylece dört günah daha senin dört günahına daha eklendi. Toplam sekiz günahına karşı hiç sevabın olmadı.

İmam, bu açıklamayı yaptığında, adamın gözleri fal taşı gibi açılmış imama bakıyordu. Sonra imamın yanından ayrılarak uzaklaştı.

İmam Sadık(as), bu olayı dostlarına anlatırken şöyle buyurdu:

-Dini konularda, bu şekilde yapılan çirkin ve cahilce tefsir ve açıklamalar, bir takım insanların sapmasına ve başkalarını da saptırmasına neden oluyor.73

64-HZ. EBU TALİBE GÜÇ VEREN SÖZ

Resulü Ekrem(s), karşılaştığı sorunlara hiç önem vermeden ilginç bir mukavemetle Kureyşe karşı direniyordu ve ulaşmak istediği hedefe doğru yürüyordu. Müşrikleri ve küçümsemekte, putperestlerin akılsız olduğunu ve babalarının sapkınlık içinde olduklarını söylemekten çekinmiyordu. Kureyş, artık usanmıştı. Konuyu Hz. Ebu Talip’e(as) açarak, kendisinden yeğenine engel olmasını ya da onu Kureyşlilere bırakmasını istediler. Hz.Ebu Talip(as), yumuşak bir dille onları sakinleştirdi. Sonra iş öyle bir yere vardı ki, artık Kureyşliler tahammül edemez olmuşlardı. Her evde Muhammed’den(s) bahsediliyordu. İki kişi bir araya geldiğinde tedirgin ve üzgün olarak Hz.Peygamberin sözlerini ve davranışlarını ve insanların bölük bölük onun inancına katılışlarını konuşuyorlardı. Durma zamanı değildi. Kureyşliler, söz birliği ederek bu konuyu bitirmeğe ve Hz. Ebu Talip(as) ile daha ciddi bir şekilde konuşmaya karar verdiler. Kureyşin büyükleri, Hz. Ebu Talip’in(as) yanına gelerek:

-Biz yeğenini engellemen için sana rica ettik ama sen bunu yapmadın, dediler. Yaşlılığından ve sana duyduğumuz saygıdan dolayı herhangi bir şey yapmadan önce konuyu sana açmak istedik. Artık onun bizim ilahlarımıza kusur bulmasına , bizim aklımıza gülmesine ve babalarımızın yanlış yolda olduğunu söylemesine tahammül etmeyeceğiz. Bu sefer son sözü söylemeğe geldik. Eğer yeğenini engellemezsen artık senin yaşlılığını ve saygını gözetmeyeceğiz. Onunla ve seninle iki gruptan biri dize gelinceye kadar savaşacağız.

Bu açık ültimatom, Hz. Ebu Talip’i(as) çok rahatsız etti. O güne kadar Kureyşten böylesine tehditkar sözler duymamıştı. Hz. Ebu Talip’in(as) Kureyşe karşı koyacak yeterli gücü olmadığı belliydi. Savaşın başlaması, kendisin, yeğeninin ve bütün akrabalarının ölümüyle sonuçlanacaktı. Bu düşüncesinden dolayı Resulü Ekrem’e birini gönderip, konuyu ona açarak şöyle dedi:

-İş bu boyutlara vardı. Sessiz kalmazsan, hepimiz tehlikedeyiz.

Resulü Ekrem(s), Kureyş tehditlerinin Hz.Ebu Talip’i (as) etkilediğini hissetti. Öyle bir cümleyle cevap verdi ki, Kureyşin bütün sözleri Hz.Ebu Talip’in (as) hafızasından silindi.

-Amcacığım, güneşi sağ elime ayı da sol elime koysalar asla davamdan vazgeçmem. Ta ki Allah’ın dini aşikar olana veya bu yolda can verene kadar…

Bu cümleyi söyledikten sonra göz yaşlarına boğuldu. Hz. Ebu Talip’in(as) yanından ayrılıp, henüz birkaç adım ilerlememişti ki, Hz.Ebu Talip(as) ona :

-Bildiğini yap. Ant olsun Allah’a son nefesime kadar seni savunacağım, dedi. 74


Yüklə 0,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin