Dr nazim beratli



Yüklə 0,7 Mb.
səhifə8/40
tarix23.01.2018
ölçüsü0,7 Mb.
#40277
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   40

PARLAYAN ÜÇ IŞIKTAN BİRİ


Afrodit, aşk ve güzelliğin olduğu kadar, ışığın da sembolüdür. Bundan dolayı, İran ve Mezopotamya'daki adı, İştar, Astarte, Sitare olup, İngilizce'ye Star olarak geçmiştir. Ve yine bundan dolayı, Latince'deki adı, gecenin en parlak yıldızı ile ortaktır:

Venüs...


Gökten dünyaya ışık salan üç varlık olduğundan, haberdar mıydınız? Güneş, Ay ve Venüs... Güneş, Zeus'tur ; Ay, Artemis... Venüs de Afrodit... O Akdeniz'in köpüklerinden, doğdu Baf kıyılarında. Bir istiridye kabuğu açıldı ve içinden inci değil, Güzellik Tanrıçası doğdu; Kıbrıs'ta...

Kendisinin ikili bir kişiliği vardır:

Afrodit Urania, temiz sevgilerin sembolüdür...

Afrodit Pendamos ise fuhuşun ve seksin tanrıçasıdır. Demirciler ve İşçiler Tanrısı, Topal Hepheistos'un karısıdır. Herifi neden Demircilerle işçilere tanrı dikmişler de boynuzlu kocaları gözden kaçırıp tanrısız bırakmışlar, bilinmez... Afrodit Pendamos, kocasını Ares ile aldatır. Adonis'in belalısıdır, v.s. Yani, hiç boş durmaz... Çıplak gezer, zira güzelliği gözlerden saklanamayacak kadar önemlidir. Güvercinler, kumrular ve gül ağacı ona kutsaldır.


TANRIÇAYA VURULAN BİR KAYIKÇI


Karadeniz'de Altın Post'u aramaya giden Argonatlar Çanakkale Boğazı'ndan geçerken, Deniz Tanrıçası Tetis, merak edip onları görmek için, memelerine kadar, denizden çıkar. Kürekçilerden Peleo, onu böyle çıplak görünce, vurulur. Tanrıça da bir kadın olduğundan, Peleo'nun kendisine aşık olduğunu bütün kadınlar gibi anlar ve yine bütün kadınlar gibi, kaçmaya başlar. Peleo'nun sevgisi o denli büyüktür ki, işi gücü bırakıp, Tetis'i kovalamaya girişir. O kadar ki, Deniz Tanrıçası pes edip, Peleo'yla evlenmeyi, kabul etti. Düğüne, bütün tanrılar devet edilirler. Biri, hariç :

Fesat Tanrıçası....

Gelin de bir tanrıça olan Tetis'in aklına, şaşmayın. Fesat'ın tanrıçasını kırıp, doğru dürüst bir düğün yapmak olası mı? Değil...Fesat, fesatlığını yapmadan durur mu? O zaman, nerde kaldı düğünün huzuru?

Tetis Deniz Tanrıçasıymış ama, akledememiş işte, şuncacık şeyi!



DÜĞÜN


Tam yenilip içilirken, masalardan en donanmışının üstüne, altın bir elma düşer. Üzerinde, " en güzele" yazmaktadır. Buyrun!... Masadaki kadınların tümü, elmanın kendisinin olduğunu iddia etmeye başlar! Bakılır ki, koskoca tanrıçalar, " en güzel benim" diye saç saça, baş başa girişecekler, denir ki:

" En güzeli, Tanrılar tanrısı Zeus seçsin!"

Zeus Tanrılar tanrısıdır ama ne de olsa, evli bir erkektir ve karısı Hera da sofrada oturmaktadır. Elmayı ona verse, öteki tanrıçalar rezillik edecekler. Gerçekten en beğendiğine verse, Hera başının etini yiyecek, kadın şerrinden korkan zavallı Tanrılar Tanrısı, der ki:

" Bu işi, Kaz Dağları'nın yakışıklı çobanı Paris'e veriyorum. En güzeli, o seçsin!"



YARIŞMA BAŞLIYOR


Bu esnada, tanrıçalar kim daha güzel kavgasını sürdürmekte olup, en zilli olan üçü, ötekilerini ekarte edip, finale kalmışlardır:

Zeus'un karısı Hera, Akıl Tanrıçası Athena ve Güzellik ve Aşk Tanrıçası, bizim Afrodit... Üç tanrıça, Paris'in karşısına çıktılar. Hera ile Athena, an güzel giysilerini giymiş, en parlak mücevherlerini takınmış, en kışkırtıcı parfümlerini sürünmüşlerdir. Afrodit ise, çırılçıplaktır. Onun teninden güzel giysi, memelerinin uçlarından parlak mücevher, terinden bayıltıcı parfüm mü var?

Paris karar veremedi. Altın elma elinde, tanrıçalara öyle bakakaldı. Bunun üzerine her biri, en güzel kendisi seçilirse, Paris'e ne vereceğini anlatmaya başladı:

Hera dedi ki:

" Ey İda Dağının çobanı, en güzel beni seçersen, sana kudret ve zenginlik vereceğim. Bundan sonra, zengin ve kudretli bir adam olacaksın!"

Akıl Tanrıçası Athena buyurdu ki:

" Ey bu dağların doruklarında, kendi, bulutlar ve koyunlarla, kimse bilmeden ömrünü geçirmekte olan Paris, eğer beni seçersen, sana an ve şan vereceğim. Bundan sonra sen, ünlü bir adam olacaksın."

Afrodit, bir erkeğin kendisine ne teklif edilirse hiç duramyacağını en iyi bilen olmalıydı:


" Ey güzel çocuk" diye fısıldadı, " eğer beni seçersen, sen bundan sonra ne kudretli ze zengin; ne de anlı şanlı bir adam olmayacaksın. Yine bu dağların doruklarında sana, bulutlar arkadaşlık edecek ve yine sen bir sürünün peşinde, rüzgarlarla yarışacaksın. Ama eğer sen, beni seçersen, sana dünyanın en güzel kadınını vereceğim! Bu geceyi, seçtiğinle geçireceksin!"

Antik Yunan şairi Mimnermos, boşuna mı demiş:


Hayat nedir altın Afroditsiz?
Ölsem tadamadığım gün
Gizli sevişmeleri ,tatlı armağanları(nı) vuslatın
Yalnız gençliğin çiçeklendiği çağ güzeldir.
Hem erkekler, hem de kadınlar için.
Çökünce,insanı çirkin, kötü eden ihtiyarlık,
acı kaygılar(la) kemirir içini insanın.
Hayat nedir altın Afroditsiz?
Yarışmayı kim mi kazandı?

Siz çıldırdınız mı? Tabii ki Afrodit...

Baf kıyılarının köpüklerinin kızı, sanırım taa o zamandan bir gelenek de oluşturdu...

Dünyanın ilk güzellik yarışması, mitolojiye göre Çanakkale boğazının oralarda, İda Dağı ( şimdiki adı Kaz Dağları ) doruklarında yapıldı ve onu, bizim Bafidi kazandı...

Şu adanın entrikaları, çoğumuzu zaman zaman canından bezdirir. Tanrıçası aşifte olan memleketten ne beklenirdi ki!

Şimdikiler, Afrodit'in eline su mu dökebilir? Oldu mu, böyle olmalı, değil mi ama?!


Not: Bu yazı, Halikarnas Balıkçısı Merhaba Anadolu ve Anadolu Tanrıları ile Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi isimli eserlerden yararlanılarak yazıldı.



SAPHO VE AFRODİT




TARİHİN İLK LESBİEN'İ KIBRISLI İDİ


Eski Yunan edebiyatının en çok eleştirilen şairi, bir kadındır: Sapho...

Şiirlerinin büyük çoğunluğu kaybolmuş olan Safo, soylu bir aileden, Midilli Adası'nda dünyaya gelmiş olup, diktatör Pittakos'a karşı çıktığı için, Sicilya'ya göç ederek, bir süre orada yaşadı. MÖ 7. yy'da yaşamış olan Sapho'nun dili, o zaman Ege adalarında kınuşulan, " Eolya " şivesi olup, Silanyon adlı bir mimar tarafından yapılıp, Siraküza'da durmakta olan heykeli, MÖ 3. yy'da, Roma'ya getirilmişti. Heykeli Roma'ya getirmiş olan vali, onu kendi yatak odasına koymuştu.

Sapho'nun dokuz tane kitabı vardı. Bugün hemen hepsi kaybolmuş olan bu kitaplarındaki şiirlerinde, ozanın konusu, genellikle aşk olup, sonradan kendi adı ile anılan, kendine has, " saffik" diye bir vezinle ve epik tarzda yazdığı eserlerinin çoğunda, büyük bir açık sözlülükle, " Kıbrıslı" diye andığı Afrodit'e duyduğu aşkı anlatmaktaydı.

Midilli'ye döndüğünde, bir Afrodit rahibesi olarak ortaya çıktığı ve etrafına topladığı genç kız ve kadınlara, müzik ve raks dersleri verdiği bir okul kurdu. Güzelliği dillere destan olacak kadar parlak olan Sapho, ayni zamanda, Platon dahil bütün antik düşünürleri de etkilemiş bir sanatçıydı. Kendi öğrencilerinin okuldan mezun oldukları dönemde, onlar için düzenlediği ve eşcinsel ilişkilerin kutsandığı ileri sürülen törenlerden kalma aşağıdaki parça, kendisinindir:

"... hiç yalansız, ölsem daha iyiydi. Ayrılırken, hıçkıra hıçkıra, bana şunları söyledi:

' Ah, Sapho, ne üzücü şey bizler için. İnan olsun, senden istemeye istemeye ayrılıyorum.'

Ona, şöyle cevap verdim:

' Güle güle git... Beni hatırından, çıkarma. Biliyorsun sana nasıl baktığımızı. Bilmiyorsan, sana hatırlatmak isterim. Ne neşeli, ne güzel günler geçirdiğimizin, farkında değilsin. Güllerden, menekşelerden yapılmış birçok çelenklerle, saçlarını süsledin. Kır çiçeklerinden yapılmış dizileri, yumuşak gerdanına doladın. Güzel kokulu yağlar süründün. Yumuşak minderlere uzanıp, dinlendin...' "

Efsaneye göre, Sapho bir de erkeğe aşık olmuştur: Faon adındaki bir delikanlı... Ne var ki ondan yüz bulmaz ve kayalıklar üzerinde ona, liri eşliğinde aşk şiirleri okur.Sesi, bütün " Hellas" a yayılır. Eski bir antolojide şu satırlara rastlanır:

" Ey garip, bu Eolyalı'nın önünden geçerken, içini hazin hazin çekme! Bu mezar taşını, beni sevenler dikmiştir. Bir gün, bu mezar taşı ve mezar da kalmayacaktır. Fakat şunu bil ki: Sapho'nun lirik adının anılmadığı bir gün geçmeyecektir."

Şairin, gerek okuluna topladığı genç kız ve kadınlar; gerekse de Afrodit ile kadınlar arası eşcinsel ilişki yaşadığı düşüncesi, sanatsal değerine karşı yürütülen çekememezlik kampanyasının, başlıca ögesi olur. Kendisi, bu konu hakkında konuşmamayı yeğler. Ne var ki kadınlararası eşcinsellik ondan ve doğduğu Midilli ( Lesbos ) Adası'ndan dolayı, bugün bile Lesbienlik diye bilinir. Aslında, kendisinin lesbien olup olmadığını araştıranlar için, şiirinden başka bir kanıt, yoktur. Ama Afrodit'e hitap ettiği şiirlerinde, ona duyduğu aşk, tutku ve bağlılığı da hiç saklamaz:
" Altın tahtlı, ölümsüz Afrodit.

Ey Zeus'un oyunbaz kızı,

Yalvarırım sana!

Utanç ve acılarla

Ey, ulu, kırma benim gururumu... "
İlk lezbiyen Sapho idiyseydi; partnerinin de bizim Afrodit olduğu, su götürmez.

Not: Bu yazı, Ord. Prof. Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi ve Halikarnas Balıkçısı, Merhaba Anadolu adlı eserlerden yararlanılarak yazıldı.

ÜÇ TANRININ

ÖYKÜSÜ


Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin