EğİTİm biLİmleri



Yüklə 0,82 Mb.
səhifə16/21
tarix23.01.2018
ölçüsü0,82 Mb.
#40581
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21

Uyancı Genellemesi
Pavlov bir köpeği çıngırak sesi duyunca salya salgılamaya koşulladığında, hayvanın, zil sesi ya da metronom tıkırtısı duyduğu zaman da (daha az miktarda da olsa) salya salgıladığını keşfetmiştir. Yani koşulludavranış asıl diğer benzer uyarıcılara genellenmiştir. Aynı şekilde, tek ve belirli bir nesneye koşullanan bebek de bütün tüylü beyaz nesnelere karşı korku tepkisi göstermiştir .
Çok iyi kontrol edilmiş laboratuar deneylerinin dışında iki ortam hemen hiç bir zaman birbirinin aynı olmaz. Ama biz yine de bir durumdan diğerine devamlı genelleme yaparız. Zaten bu tür genellemeler olmasaydı, öğrenme pek işe yaramazdı. Öğrendiğimiz bir şey tıpatıp benzer bir durum ortaya çıkmadıkça uygulanamaz, bizim de aynı şeyleri tekrar tekrar öğrenmemiz gerekirdi. Neyse ki genelleme, öğrenilmiş birdavranışın çok çeşitli durumlarda işe yaramasını sağlamaktadır.

Laboratuarlardaki hayvanların öğrenme yaşantılan hemen hemen sadece bizim kendileri için planladıklarımızla sınırlıdır. Bunun dışında, oldukça rahat olmasına karşın genellikle tatsız bir hayat geçirirler. Yaşadıkları kutularda kendilerine yiyecek, içecek, arada sırada da oynayabilecekleri ilginç bir şey sağlanır. Ama insanlar için durum böyle değildir. Çocukluktan başlayarak insanlar pek çok öğrenme olanağı ile karşılaşırlar. Gerek doğa gerek diğer insanlar onlara her günün hemen hemen her saatinde bir şeyler öğretirler. Yani insanlar, hayvanlar gibi bir iki alışkanlık öğrenmekle kalmazlar, yüzlerce hatta binlercesini öğrenirler. Bu öğrenme durumlarından bazıları diğerlerine benzer; işte bu gibi durumlarda insanın bir durumda öğrendiği diğer durumlara aktarılır..



Tutumlann Koşullanması
Hepsi değilse bile çoğu tutumlar basit koşullanmalarla oluşurlar. Nahoş bir durumda bulunursak, bu durumun uyandırdığı olumsuz duygular o duruma ilişkin uyarıcılar için koşulludavranış haline gelir. Yoksulluğun acısını yaşamış bir kimse, yoksulluk işareti sayılabilecek uyarıcılar için olumsuz duygulara sahiptir ve bu uyarıcılardan kaçınır. Koşullanma olumlu tutumlar da doğura bilir. Belli bir kişinin yanında iyi vakit geçirmiş, haz duymuşsak, o kişi bize iyi duygular verecek, ona karşı tutumumuz olumlu olacaktır. Bir çocuk pembe takımlı bir sofrada zevkli yemekler yemişse pembe renge hoş duygular koşullanacaktır.

KISACA:
Klasik koşullanmada, nötr bir koşullanma uyarıcısı , belli birdavranışı uyandıran bir koşulsuz uyarıcıyla eşleştirilir. Söz konusu uyarıcıların tekrar tekrar eşleştirilmesinden sonra, koşullu uyarıcı, koşulsuzdavranışa benzer birdavranışı uyandırır hale gelir. Bu-davranışa koşulludavranış denir.
Bir uyarıcıya yapılan tepkiseldavranışların hemen hemen hepsi koşullanmada kullanılabilir. Burada verilen iki örnek salya salgılamanın ve korkunun koşullanmasıydı. Bir öğrenme türü olarak klasik koşullanma, özellikle duygusal ve heyecansal durumlar ile tutumların koşullanmasında önemli rol oynar.
Uygun testlerle, uyarıcı genellemesi denilen bir olayın varlığı gösterilebilir. Bu olay, daha önce koşulsuz uyarıcı ile hiç eşleştiril-memiş oldukları halde koşullu uyarıcıya benzeyen uyarıcılara da koşullu davranışın gösterilmesi durumudur.

EDİMSEL KOŞULLANMA
Edimsel koşullanma durumundaki bir organizma bir takımdavranışlar ortaya koyar , etrafta dolaşır, koklar, nesnelere bakar, onları iter; fakat klasik koşullanmada olduğu gibi belirli bir uyandırılmış davranış göstermez. Sonunda yaptığı davranışlardan biri bir ödül alır ya da cezadan kaçınmasını sağlar. Bütün bunları özetle şöyle ifade edebiliriz: Edimsel koşullanma, ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın yapılmasını öğrenmektir.
Klasik ve Edimsel koşullanma Arasındaki Farklar
Edimsel koşullanmayı tanımladıktan sonra, bu koşullanma türüyle klasik koşullanma arasındaki farklara biraz daha yakından bakalım.

Belli başlı üç fark vardır:

1- Uyarıcının türü,
2- Öğrenilendavranışın türü ve
3- Davranışın pekiştirmeyle olan ilişkisi.
Uyarıcı: Klasik koşullanmada uyarıcı bir ışık ya da ses gibi belirli bir olaydır ve kısa bir süre için sunulur. Edimsel koşullanmada ise uyarıcı belirli bir olay değildir; çok daha uzun süreli ve birçok öğesi olan bir durumdur. Bu öğelerden sadece biri ya da birkaçı öğrenme ile ilişkilidir.

Davranış: Klasik koşullanmada davranış da tıpkı uyarıcı gibi belirlidir. Ayrıca bu davranış, genellikle tepkisel olarak yapılan ve doğuştan gelme bir davranışdır. Edimsel koşullanmada ise davranışlar, uyarıcı durumda yapılan rastlantısal davranışlardır ve başlangıçta çeşitlilik gösterirler.



Davranış ve pekiştirme: En önemli fark, pekiştirmenin yapılan davranışla ilişkisidir. Klasik koşullanmada pekiştirme daima, insan ya da hayvanın yaptığından bağımsız olarak, koşullu uyarıcının sunulmasından hemen sonra yapılır. Pekiştirme, yapılan davranıştan bağımsızdır. Edimsel koşullanmada ise pekiştirme davranışa bağımlıdır. Denek doğru davranışı yaparsa pekiştirilir, aksi halde pekiştirilmez.
Edimsel Bir Davranışın Öğrenilmesi

Edimsel koşullanmayı göstermenin en iyi yolu, önceleri Skinner kutusu diye bilinen fakat artık Profesör Skinner'e saygı gereği edimsel kutu adıyla anılan bir kutuda olup bitenleri izlemektir.



Bu aygıt çeşitli gereçlerle donatılabilen bir kutudur. Bir, iki ya da daha çok sayıda manivelası, bir ya da birkaç ışık kaynağı, içine yiyecek parçalarının düşürülebileceği bir yiyecek kabı, su sunmayı sağlayacak bir su kabı, elektrik şoku uygulanmasına elverişli madeni ızgara biçiminde bir tabanı olabilir. Bu kutu bize çok çeşitli öğrenme durumlarını inceleme olanağı verir. Bununla beraber, en basite indirgenmiş haliyle edimsel kutu, duvarlarından birinde kutunun içine doğru uzanan bir manivelası, (pedal) onun altında da hayvanı yiyecekle ödüllendirmeye olanak sağlayan bir yiyecek kabı bulunan basit bir kutudan ibaret de olabilir.
Elektrik devresiyle manivelaya bağlanmış bir araç da sıçanın manivelaya her basışını kağıt üzerine kaydeder. Bu araca birikici kayıt aracı denir; çünkü ilk davranış kalemi bir birim, ikinci davranış bir birim daha, üçüncü davranış bir birim daha ilerletir. Yani, davranış kayıtları birbirine eklenir, birikir. Kayıt kağıdı da belli bir hızla hareket ettiği için, kayıttaki dik bir çizgi sıçanın sık sık davranış-da bulunduğunu; göreli olarak yatık bir çizgi ise çok az davranış da bulunduğunu gösterir
Şimdi diyelim ki aç bir sıçanı, bir kayıt aracına bağlanmış olan edimsel kutuya koyduk. Hayvan kutuya yabancı olduğu için, yabancı şeyler de hayvanlarda genellikle korku uyandırdığı için, önce korku belirtileri gösterecektir. Fakat kutu aşina hale geldikçe bu korku belirtileri kaybolacak ve sıçan araştırıcı davranışlarına başlayacaktır.Çeşitli davranışlar gösterecek, duvarları ve aralıkları koklayacak, tabanı ve duvarları tırmıklayacak, arka ayakları üzerine kalkacak, zemin boyunca koşacak, en sonunda da manivelayı hareket ettirecektir, Bunu belki üstüne abanarak, belki başıyla vurarak, belki de ön ayaklarıyla tutarak yapacaktır. Manivela hareket edince de depodan otomatik olarak çıkan bir yiyecek parçası yiyecek kabına düşecek, aynı anda yiyecek mekanizmasının tıkırtısı ve düşen yiyeceğin çıkardığı ses duyulacaktır. Bu, sıçanın ilk doğru davranışı ve kutudaki ilk ödülüdür. Sıçanın yiyeceği görüp yemesi için ise bir dakika kadar bir süre daha gerekmiştir. Sıçan bu ilk yaşantıdan pek fazla bir şey öğrenmemiştir. Fakat hayvan aç olduğu için, yediği yiyecek parçası onu genel uyarılmış haline getirmiş ve daha büyük bir çabayla etrafı araştırmaya başlamasına neden olmuştur. Rastlantı sonucu, sıçan bundan sonra 20 dakika boyunca manivelayı hiç hareket ettirmemiştir. Bu sürenin sonunda, yani deneyin başlamasından itibaren toplam 35 dakika geçtikten sonra, sıçan ikinci kez uygun davranışı göstermiştir. Üçüncü davranış 47., dördüncü davranış da 71. dakikada yapılmıştır. Bu noktada sıçan olup bitenleri "anlamaya" başlamıştır. Daha teknik bir dille söyleyecek olursak, koşullanmıştır, davranışlar sıklaşmıştır. Bir noktadan sonra da, artık hayvan manivelaya basıp yiyeceği yeme davranışlarını öğrenmiş olacaktır.
Başlangıçtan aşağı yukarı 80 dakika sonra sıçan manivelaya basarak yiyecek alabileceğini anlamıştır. O noktada hayvanın davranış sıklığı yüksek ve düzenlidir; yani hayvan koşullanmıştır.

Bu deney edimsel davranışın koşullanmasına bir örnektir. Oturumun başında sıçanın edimsel davranışları çok çeşitliydi: koklama, tırmıklama, koşma, arka ayakları üzerinde durma, seyrek olarak da manivelaya basma. Fakat bu davranışlardan ancak biri, manivelaya basma ödüllendiriliyordu. Bu davranışla ödülün birkaç kez eşleştirilmesinden sonra da hayvan söz konusudavranışı öğrenmişti.Burada dikkat etmemiz gereken nokta sıçanın uygun davranışı kendiliğinden ortaya koyması gereğidir; klasik koşullanmada olduğu gibi uyandırılan tepkisel bir davranış yoktur.



Ayırdetmeyi Öğrenme
Bir uyarıcıya belli bir davranışı, diğer bir uyarıcıya başka bir davranışı yapmayı öğrendiğimiz zaman, buna ayırdetmeyi öğrenme denir. Bu tür öğrenme hem klasik hem de edimsel olabilir. Pavlov köpeklerine çıngırak sesiyle zil sesini birbirinden ayırt etmeyi öğretebiliyordu. Bunu sağlamak için yaptığı şey de sadece uyarıcılardan birini sunduğunda pekiştirme yapmak, diğerini sunduğunda ise yapmamaktı. Genellikle kullanılan işlem şöyledir: Önce bir köpek çıngırak sesine koşullu davranış gösterecek şekilde yetiştirilir. Daha sonra deneyci arada sırada zili çalar fakat arkasından yiyecek vermez. Önceleri köpek zil çalınca da salgılamada bulunur. Bu bir uyarıcı genellemesi örneğidir, çünkü çıngırakla zilin sesi birbirine benzer. Fakat zille yapılan tekrarların ödülsüz kalması sürdükçe, köpek, çıngırak sesine salya salgılamaya devam etmesine karşın, zil sesine gittikçe daha az salgılamada bulunur. En sonunda da zil sesine hiç salya salgılamaz, çıngırak sesi
ne ise her zaman salgılar hale gelir. Hayvan koşullu bir ayırdetme öğrenmiştir.
Edimsel durumlar da ayırt etmeyi öğretecek şekilde hazırlanabilir. Deneyci edimsel kutudaki elektrik sistemini öyle ayarlar ki manivelaya basmak, ancak kutu aydınlatılmışken yiyecek sağlar. Bir süre sonra sıçan aydınlıkla karanlığı ayırtdetmeye ve manivelaya ancak kutu aydınlatılmışken basmaya başlar, ya da aynı noktadan ayrılan iki yoldan karanlık olanın yiyeceğe götürmesi, aydınlık olanın ise götürmemesi sağlanabilir. Yeterince tekrar yaptırılırsa aç bir sıçan aydınlık yolu karanlık yoldan ayırt etmeyi öğrenir.

Gündelik hayatımızda da öğrenilmiş ayırt etmeler pek çoktur. Küçük çocuk bir fincan sütü ekmek parçasından, köpeği tavşandan, anneyi babadan ayırt etmeyi öğrenir. Daha büyük çocuklar da kırmızı trafik lambasını yeşilden, elmayı portakaldan, ayıyı aslandan ayırdetmeyi öğrenirler. Aslında, yaptığımız şeyleri düşünecek olursak, içinde öğrenilmiş ayırt etmenin yer almadığı bir durum bulmak hayli güçtür. Eğitimin büyük bir bölümü de kelimeler ya da kavramlar arasında bir takım ayırt etmelerin öğrenilmesinden oluşur. Bu çeşitliliğe karşın, bütün ayırt etme öğrenmelerinde yaptığımız şey, farklı uyarıcılara farklı davranışlar bağlamaktan ibarettir.



Premack ilkesi: Büyük annenin Kuralları Davranışçı psikolog David Premack tarafından geliştirilen bir ilkedir. Ancak bu ilke aileler tarafından çok eski zamanlardan beri kullanıldığı için 'büyükannenin kuralı' olarak da bilinmektedir.
Bu ilkeye göre çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen (tercih edilmeyen) davranış tip ortaya çıkarılmaya çalışılır (VVoolfolk, 1980). Bu ilke kullanılırken az gösterilen davranıştan başlanılır. Örneğin, sebze yemeğini sevmeyen, ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze yedirmek için "Sebze yemeğini bitirdikten sonra, tatlı yiyebilirsin" denebilir.
Premack ilkesinin kullanılması kolay olduğu için sık sık uygulanabilir. Okulda öğretmen, yazı yazmada isteksiz olan, ancak oyun oynamaktan zevk alan çocuklara 'Yazı yazarsanız, teneffüse çıkabilirsiniz" diyerek onların yazı azı yazmalarını sağlayabilir. Ancak, bu ilke çok sık kullanılırsa, çocuk yaptığı her tür olumlu davranışın karşılığını istemeye başlayabilir.
Premack ilkesini kullanırken öğrencinin hangi davranışları çok sık, hangilerini daha az gösterdiğinin belirlenmesi ve daima az görülen davranışın ilk önce yaptırılması gerekir. Örneğin öğrenciye "Teneffüsten döndükten sonra ödevini tamamla" dediğimiz zaman, öğrenci ödülünü önceden aldığı için davranışı göstermeyebilir.

Kaçınma Koşullanması
Bir kişiden, bir nesneden ya da bir durumdan kaçınmayı öğrenme hem klasik de edimsel bir öğrenmedir. Ancak kaçınma durumunda bu iki tür öğrenme bir biçimde birbirine bağlanmıştır. Kaçınma koşullanması olabilmesi için önce korku ve kaçma koşullanmasının yer almış olması gerekir.
Daha önce gördüğümüz gibi korku koşullanması klasik bir koşullar yani nötr bir uya
rıcı doğal olarak korku uyandıran bir uyarıcı eşleştirilir. Pavlov usulü bu eşleştirme kısa sürede koşullu bir korku yaratır .Korkuya neden olan uyarıcı koşullu koşulsuz da olsa bu kural geçerlidir. Ancak nasıl kaçılacağı tecrübesiz bir organizma için her zaman pek açık değildir; genellikle organizmanın bunu öğrenmesi gerekir. Çabuk öğrenilme hem korku hem de kaçma koşullanmasının ortak özelliğidir.
İnsanlardaki kaçınma da aynı şekilde çözümlenebilir. Örneğin çocukların sıcak nesnelerden kaçınmayı öğrenebilmeleri için, birkaç kez kızgın nesnelere dokunmaları, sonra da tepkisel olarak ellerini çekmeleri (kaçmaları) gerekir. Bu sırada çocuklar sobaya, sigaraya ya da aleve karşı (dokundukları nesne hangisiyse) koşullu bir korku geliştirmişlerdir. Bu korku da kaçınmaya neden olur.
Yetişkin insanlar da korku duydukları durumlardan kaçınırlar çünkü korku ve kaçma koşullanmaları yoluyla, kaçınmaya koşullanmışlardır.

Söndürme ve Bastırma
Öğrenme konusundaki çalışmalar sadece davranışların öğrenilmesi ve kazanılması ile değil, daha önce öğrenilmiş davranışların zayıflaması, ile de ilgilidir. Bu, oldukça önemli bir konudur; çünkü gündelik hayatta, öğrenilmiş davranışların zamanla zayıfladıkları çok sık görülen bir olay dır. Ayrıca, insanların kazandıkları pek çok alışkanlıklar da istenecek alışkanlıklar değildir; dolayısıyla bunları zayıflatmak ya da bunlardan büsbütün kurtulmak istenir. Öğrenilmiş bir davranış nasıl zayıflatılabilir?

Bu üç şekilde sağlanır:

1- Unutma: Bunu başarmak için bir yol, kişinin söz konusu davranışı unutmasına olanak sağlamaktır. Herhangi bir şeyi öğrenmiş olan deneği, öğrendikten günler ya da aylar sonra teste tabi tutarsak, öğrendiği şeyi, öğrenme tekrarlarından hemen sonraki kadar iyi bilememe olasılığı yüksektir. Öğrenilmiş bir şeyin bu şekilde kaybolmasına unutma ya da hatırda tutamama denir. Bugün psikologlar unutma konusunda bir hayli bilgiye sahiptirler; ne zaman az olacağını, ne zaman çok olacağını kolayca kestirebilirler. Unutma daha çok sözel öğrenme durumlarında kendini gösterir. Sözel olmayan alışkanlıklarda ise unutma çok daha azdır. Sözel olmayan bir alışkanlığın gücü, eğer bu alışkanlık uzun süre kullanılmamışsa, bir dereceye kadar zayıflar; fakat pekiştirilmiş birkaç tekrar, onu genellikle bütün gücüyle geri getirir.

2- Söndürme: Bir davranışı zayıflatmanın ikinci yolu onu söndürmedir. Söndürme bir işlem, sönme ise bu işlemin sonucudur. İşlemin kritik öğesi, söndürmek istediğimiz davranışı artık pekiştirmemektir. Bu farkın dışında, sönme sırasındaki diğer bütün işlemler öğrenme sırasındakilerin aynıdır. Pavlov usulü ya da klasik dediğimiz koşullanmada, deneyci koşullanmış hayvana çıngırağı çalar fakat beraberinde yiyecek vermez. Edimsel koşullanmada ise, deneyci hayvanın manivelaya basmasına olanak verir fakat bu çabasını yiyecekle ödüllendirmez. Söndürülecek öğrenme, kaçınma öğrenmesi de olsa, motor bir öğrenme de olsa, ayırdetme öğrenmesi de olsa, işlem aynıdır.davranışı sona erdirmek için, hangi tür olursa olsun, pekiştirmeye son verilir
Söndürmenin sonucu, öğrenilmiş davranışın zayıflamasıdır. Pavlov usulü salgılama koşullanmasında, çıngırak sesi verildiğinde salgılanan salya damlalarının sayısı azalır. Manivelaya basma durumunda, basışlar gittikçe seyrekleşir. Labirent öğrenmede ise koşu hızı yavaşlar, hatta hemen hemen sıfıra iner.
Sönmeyle ilgili bu ifadeler konusunda bazı ek açıklamalar yapmak gerekir. Söylenenler olumlu pekiştireçlerle yapılan öğrenmeler için doğrudur; fakat itici uyarıcılarla yapılan öğrenmeler için pek doğru değildir. Örneğin korku koşullanması, öğrenilmesinin çabukluğuna karşın kolay kolay sönmez. Aslında bütün heyecansal davranışların söndürülmesi güçtür ve bu durum aşırı korkuları ve kaygıları olan kişilerin psikoterapisinde dikkate alınması gereken önemli bir noktadır. Ancak klasik türdeki korku koşullanması çok yavaş bir biçimde de olsa söner.

Kaçınma koşullanması sönmeye son derece dirençlidir. Bazı hayvanlarda ve durumlarda binlerce tekrardan sonra bile sönmeyebilir. Bu durum, örneğin, zil sesini duyunca bir bölmenin üzerinden atlamayı öğrenen köpeklerde gözlenmiştir. Kaçınma koşullanmasında sönmeyi güçleştiren iki özellik vardır. Bunlardan birincisi, kaçınmanın korku koşullanmasına bağlı oluşudur ki bu tür koşullanma kendisi de güç söner, ikinci ve daha önemli olan özellik ise, kaçınma durumunda başarılı bir deneğin pekiştirecin kesildiğinden haberdar olamayışıdır. Denek bir uyarı işaretini gördüğü (ya da duyduğu) zaman davranışda bulunmayı öğrenmiştir. Dolayısıyla cezanın kaldırılması denek için hiç bir şey ifade etmez; ta ki kaçınma davranışını zamanında yapmasın ve buna karşın şokun gelmediğini görsün. Aslında bu gibi tek tük olaylar da pek etkili olmamaktadır. Deneye yeterince devam edilirse en sonunda bir dereceye kadar sönme görülmekte, ama bu hiç bir zaman tam bir sönme olmamaktadır.



3- Bastırma: Bir davranışı zayıflatmanın üçüncü yolu bastırmadır. Bu işlem yolunda daha önce öğrenilmiş bir davranışın her yapılışında ceza uygulanır. Bastırma aslında, daha önce koşullanmış davranışı zayıflatan bir edilgen kaçınma öğrenmesidir. Örneğin bir fare edimsel kutuda yiyecek için manivelaya basmaya koşullanmış olsun. Bu davranışı zayıflatmak için, hem davranış yapıldığında yiyecekle pekiştirmemek suretiyle söndürme uygulanabilir; hem de hayvan, manivelaya her basışında şokla cezalandırılabilir. Genellikle ceza,davranışı geçici olarak bastırır fakat sürekli olarak ortadan kaldırmaz. Davranışı cezayla bastırmanın kuralları da oldukça karmaşık gibi görünmektedir.

Kendiliğinden geri gelme
Davranışların söndürülmesini ve bastırılmasını karmaşık hale getiren etkenlerden biri de davranışların kendiliklerinden geri gelme eğilimleridir. Pavlov, köpeklerine bir dizi sönme tekrarı yaptırdıktan sonra, aradan bir iki gün geçince, salgılma davranışının geri geldiğini görmüştür. Bu davranış, söndürme sürecinin sonundaki duruma kıyasla daha kuvvetliydi. Bu geri gelişe kendiliğinden geri gelme adını verdi. Bu olay tersine bir unutma da sayılabilir; yani sönmenin unutulması
olarak düşünülebilir. Böylece unutma ve sönmenin yavaşlığı ile cezanın göreli etkisizliğine kendiliğinden geri gelme faktörü de eklenince öğrenilmiş davranışların giderilmesi hayli güçleşmektedir.

Aralıklı Pekiştirme
Davranışların giderilmesini yavaşlatan diğer bir etken de aralıklı pekiştirmedir. Şimdiye kadar anlatılan deneylerde pekiştirme devamlı olarak yapılıyordu. Yani, koşullanma ve öğrenme tekrarlarının hepsinde pekiştirme uygulanıyor, sönme tekrarlarında ise hiç uygulanmıyordu. Deneysel durumlarda bu mümkündür, çünkü psikologlar iste-diklerince tutarlı olabilirler.
Gündelik hayatta ise olaylar nadiren tutarlıdır. Ateşle oynayan bir çocuk her zaman ateşe yanacak kadar yaklaşmaz. Ana-baba-lar da, kendi psikolojik durumları ve çocuklara dikkat dereceleri değişebileceği için ödül ve ceza vermede her zaman tutarlı olmazlar. Dolayısıyla çocuklar aynıdavranış için bazen ödüllendirilip bazen ödüllendirilmezler; ya da bazen cezalandırılıp bazen cezalandırılmazlar. İşte aralıklı pekiştirme dedavranışla-rın bazen pekiştirilip bazen pekiştirilmemesi-dir.davranışların her yapılışlarında pekiştiril-melerine ise devamlı pekiştirme denir. Pekiştirmenin devamlı ya da aralıklı olmasının ne önemi vardır?
Bu soruya, aralıklı pekiştirmenin düzenleniş biçimine göre çeşitli cevaplar verilebilir Aralıklı pekiştirmenin düzenleniş biçimine pekiştirme tarifesi denir. Pratikte bu terim aralıklı pekiştirme ile hemen hemen eşanlamda kullanılır. Bir tarife zamana o şekilde bağlanabilir kidavranışlar, örneğin 10 dakikalık aralıklarla pekiştirilir. Bu arada deneğin kaçdavranış yaptığı önemli değildir; pekiştirilmesi için, belirlenmiş süre geçtikten sonra tek birdavranış yapması yeterlidir. Bu tür tarifelere fasılalı tarife denir. Diğer bir tarife türünde, oranlı tarifelerde ise, pekiştirme belli birdavranış sayısından, örneğin lOdavranışdan sonra yapılır.
Fasılalı tarifelerde pekiştirmeler arası zaman, oranlı tarifelerde de pekiştirmeler ara-sıdavranış sayısı eşit tutulursa, bu çeşit tarifelere sabit tarifeler denir. Bu durumlarda psikologlar sabit fasılalı) ve sabit oranlı tarifelerden söz ederler. Tabii değişken fasılalı ve değişken oranlı) tarifeler de vardır. Bu tür tarifelerde pekiştirmeler arası zaman ya dadavra-nış sayısı bir seferden diğerine değişir.
Pekiştirme tarifeleriyle elde edilen sonuçlardan biri şöyle ifade edilebilir: Bu tarifelerle çalışan denekler devamlı pekiştirme tarifesiy-le çalışanlara kıyasla daha fazla davranış gösterirler. Özellikle fasılalar ya da oranlar büyükse,davranış sayısı daha da yükselir. Devamlı pekiştirme tarifesiyle saatte yüz dolaylarında olandavranış sayısı bu tarifelerde binlere çıkar.davranış sayısındaki bu yükseklik aralıklı pekiştirme tarifelerinden sonraki sönme sırasında kendini daha da belirgin bir şekilde gösterir; çünkü sönme sırasında ödül yoktur, dolayısıyla da yemek ya da içmekle vakit geçirilmez. Ayrıca, aralıklı pekiştirmeden sonraki sönme devamlı pekiştirmeden sonraki sönmeye kıyasla çok daha uzun sürer.



MOTOR ÖĞRENME

Basit edimsel öğrenme, belli bir amaca varmak için ne yapılması gerektiğinin öğre-nilmesidir. Bazen psikomotor öğrenme de denen motor öğrenmede söz konusu olan ise, bir şeyin nasıl daha iyi yapılacağıdır. Gündelik hayat, motor öğrenme gerektiren faaliyetlerle doludur. Bunlar arasında çatal kaşıkla yemek yemeyi, konuşmayı, yazı yazmayı, araba kullanmayı, topu hedefe amayı, bir müzik aletini çalmayı sayabiliriz. Bütün bu becerilerde, bireyin davranışlarını hızlı ve doğru olarak yapabilmesi için alıştırma gereklidir.

Motor öğrenmede de uyarıcılar, ayrıtetmenin öğrenilmesinde olduğu kadar önemlidir; fakat burada durum biraz farklıdır. Örneğin, iyi bir golf oyuncusunun, güzel bir vuruş yapabilmek için belirli bir uyarıcı durumuna gereksinimi vardır:Bileğinde ve bacaklarında belli bir duygunun olması, bakışlarının topun üzerinde yoğunlaşması, sopasını kaldırırken omuzlarından ve kollarından dö-nüt uyarıcılarının gelmesi gerekir. Piyanistler ve daktilo yazanlar da "her şeyin yolunda olduğu" duygusunu veren belli bir pozisyona girmedikçe işlerini yapamazlar. Diğer bir deyişle, motor becerilerde, çevre, bedensel iç uyarıcılar ve yapılacak iş arasında bir eşgüdüm söz konusudur. Ancak, motor öğrenmelerde üzerinde daha çok durulan şey,davranışın yapılış tarzıdır.
Motor öğrenme genellikledavranışın yapılmasındaki hız ve hatasızlıkla ölçülür. Örneğin, daktilo sınavlarında hız değerlendirilirken hatalar da hesaba katılır.



BİLİŞSEL ÖĞRENME

İnsan öğrenmesinin söz konusu olduğu durumların hepsinde değilse bile çoğunda klasik ve edimsel koşullanmayı incelerken ele aldığımız türden işlemler yoktur.insanlar bazı şeyleri sadece bunlara maruz kalarak öğrenirler.


Örneğin dün akşam televizyonda haberleri izlemişseniz büyük bir olasılıkla bir şeyler öğrenmişsinizdir; ve bunları başka birisine anlatabilirsiniz. Burada bilişsel öğrenme vardır. Şimdi bu kitabı okurken de ne klasik koşullanmaya, ne edimsel koşullanmaya ne de kaçma koşullanmasına benzeyen bir durumda öğrenme yapmaktasınız. Bu öğrenme durumunun özelliği, yeni bilgilerin depolanması ve eski bilgilerin yeni anlamlar ve bağlar kazanmasıdır.

Pekiştirecin açık biçimde kullanılmadığı ve ağırlık noktasını bilgi depolama ve işlemenin oluşturduğu öğrenme durumları için bir ad bulmak gerekir. "Bilişsel" (cognitive) kelimesi psikologlar tarafından, duyu organlarından gelen girdilerin işlenmesini ifade etmek için kullanılan bir kelimedir. "Öğrenme" ise daha önce de gördüğümüz gibi, davranışlarda yaşantı sonucu meydana gelen oldukça devamlı bir değişikliktir. Bu iki terimin tanımını bir araya getirince "bilişsel öğren-me"nin tanımını elde ederiz:


 

Yüklə 0,82 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin