Emirül-Mü'minin: 7 Emr-i Bi'l-Ma'ruf Ve'n-Neh-Yi Ani'l Münker: 7



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə37/40
tarix12.01.2019
ölçüsü1,14 Mb.
#95669
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   40

Hud'a:

Tuzak, düzen kurma, aldat­ma, hile. İslam'da insanların birbirlerini aldat­maları yasaktır. Yalnızca savaşta iken (o da yapılan anlaşmalara ve teslim olanlara karşı değil, rnüslümanları yen­mek için bütün gücüyle çalışan) düşmanlara karşı her türlü hile yapıla­bilir. Bunun dışında insanları aldatma­ya çalışmak bir münafıklık işareti sayılmıştır. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:



"Allah'ı ve iman edenleri aldatmaya (hud'a) çalı­şırlar. Oysa sadece kendilerini aldatır­lar. Fakat bunun farkında değillerdir.”254 Münafıkların Allah'ı ve müminleri nasıl aldatmaya çalıştıkları Nisa, 124 ve Enfal, 62. ayetlerde de an­latılmıştır.

Hudeybiye Anlaşması:255

Muhacirler Mekke'den ayrılalı 6 yıl olmuştu. Bu müddet içerisinde inançları uğruna peygamberlerin etra­fında toplanmış yekvücut olmuşlardi. Peygamberi bırakarak Medine'yi terk etmeyi bir an olsun akıllarına getirmemişlerdi. Fakat, doğup büyüdükleri yerleri bir defa olsun görmeyi çok isti­yorlardı. Herkesin ziyaretine koştuğu Allah'ın evini (Kabe'yi) ziyaret etmek istiyorlardı. Ne var ki Kureyş buna müsaade edecekmiydi?

Hz. Peygamber (s.a.s), H.6. yılı ha­ram aylarından Zilkade ayında Kabe'yi ziyaret etmek üzere, silahsız olarak Mekke'ye gideceklerini Ashabına du­yurdu. Ashabı buna çok sevindi. Bil­hassa Muhacirlerin sevinçeleri büyük­tü.

Peygamberimiz, Zilkade ayının ilk pazartesi günü 1500 kişilik Ashabı ile Mekke'ye doğru yola çıktı. Harb silahlarını Medine'de bırakmışlardı. Üzerle­rinde sadece birer kılıç vardı.

Yolda rastladıkları kabileleri de bir­likte Kabe'yi ziyaret için kendilerine katılmalarına davet ettiler. Bunlardan birçoğu "Muhammed kendisini tehli­keye atıyor, giderse artık geri gelmez" diyerek katılmadılar. Çok az iştirak edenler yldu.

Müslümanlar, Medine'nin Mîkat'ı olan Zülhuleyfe'ye geldiklerinde Hz. Peygamber (s.a.s) ihrama girdi, kurbanlık develeri işaretledi, telbiyede bu­lundu. Ashap da aynı şeyi yaptılar.

Küreydiler, müslünıanların Mekke'­ye hareket ettikleri haberini aldı. Bunun sadece bir hac yolculuğu olduğunu öğrendilerse de, onları Mekke'ye koyma­maya karar verdiler. Bunun için savaş vaziyeti alarak karşılamaya hazırlandılar.

Hz. Peygamber (s.a.s) durumu As­habı ile görüştü. Kendilerinin savaş hazırlığı yoktu. Ayrıca Medine'den çıkış niyetleride savaş yapmak değildi. Bunun için bulundukları yerden kalka­rak Hudeybiye'nin sonundaki bir kuyunun başına gelip orada konakladılar.

Karşılıklı elçiler gönderilmeye baş­landı. Önce, Hz. Peygamber elçi gön­derdi. Giden elçi Kureyş'den hakaret gördü ve kaçarak canını zor kurtardı. Daha sonra Hz. Osman gönderildi. O da bir türlü geri dönmedi.

Daha sonra Kureyşin müttefiki kabi­leler peygamberimizle gelip görüştü­ler. Hz. Peygamber de onlara umre için geldiklerini, başka maksattan olmadı­ğını, isterlerse kendileriyle bir anlaşma yapabileceklerini söyledi. Onlar da Mekke'ye dönerek, Hz. Peygamberin niyetinin sadece umre yapmak oldu­ğunu söylediler. Fakat Kureyş inat edip, müslümanları Mekke'ye sokmaya­caklarını bildirdiler. Ebu Süfyan'da Su­riye'den henüz dönmediğinden Mek­ke'de değildi. Kureyş'in lüzumsuz ina­dını anlayamadan müttefikleri askerle­rini alarak kabilelerine döndüler.

Bu sırada, ziyaret için Mekke'ye gi­den 10 sahabi dönmemişti. Onların öl­dürüldüğü söyleniyordu. Hz. Peygam­ber (s.a.s) bundan çok üzüldü ve "Artık muharebe etmedikçe geri dön­meyiz" dedi. Bir "Sadre" ağacının altı­na oturarak Ashabını etrafına topladı. Onlardan, ölünceye kadar harb edecek­lerine harp meydanından kaçmayacaklarına dair biat etmelerini istedi. Onlar da.birer birer biat ettiler. Kur'an-ı Kerim'de övülen bu biata "Biat-ı Rıd­van" denilir. 256

Musâleha Şartları: Müslümanlar sarsılmaz inançlarını Biat-ı Rıdvan'la bir daha isbat ettiler. Bu durum Kureyş'i korkuttu ve sulh yapmaya razı etti.

Müslümanların murahhas heyeti Hz. Peygamberin başkanlığında, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf, Saad b. Ebî Vakkas, Ebû Ubeyde b. Cerrah ve Muhammed b. Mesmele idi.

Kureyşin murahhas heyeti: Süheyl b. Amr'ın başkanlığında, Mukerraz b. Hafz ve Huveytib b. Mesmele'den ibaretti.

Musalahayı yazmakla Hz. Ali görev­lendirildi.

Kureyş murahhası Sulhnamenin ba­şına "Bİsmillahirrahmanirrahim" ibare­si ile, "Bu musalaha, Muhammed Resûlullah ile Süheyl b. Amr arasındadır" ifadesine İtiraz ederek bunların yerine "Bismikellahümme1' ibaresi ile aşağı­daki ifadenin yazılmasını istediler. Hz. Ali bunu kabul etmek istemedi. Fakat Peygamberimiz (s.a.s) istedikleri gi­bi olmasını emretti. Musalaha madde­leri aşağıdaki şekilde tesbit edildi:

Bismikellahümme

Bu musalaha, Abdullah oğlu Muham­med ile Süheyl b. Amr arasındadır.



1. Müslümanlar bu sene Mekke'yi zi­yaret etmekten vazgeçip Medine'ye dö­neceklerdir.

2. Müslümanlar, Mekke'yi gelecek sene ziyaret edecekler ve üç günden fazla kalmayacaklardır.

3. Müslümanlar Mekke'yi ziyarete geldiklerinde kılıçtım başka silah taşı­mayacaklar, kılıçlarda kılıflarında olacaktır.

4. Müslümanlar, Mekke'de bulunan müslümanlardan hiçbirini yanlarına alıp Medine'ye götürmeyecekler ve Medine'deki müslümanlar Mekke'ye dönmek isterlerse mani olunmayacak­tır.

5. Mekkeli müslümanlardan ve müş­riklerden biri Medine'ye giderek müslümanlara iltica ederse, iade olunup Kureyşe teslim edilecek fakat müslümanlardan biri Mekke'ye gelirse Ku­reyş onu teslim etmeyecektir.

6. Arap kabileleri istedikleri tarafla birleşmekte serbesttir. Bu musalaha metni henüz imza edilmemişti ki, baş murahhas Süheyl'in oğlu "Ebu Cendel", zincirlerini sürüyerek Hz. Pey­gamber (s.a.s)e geldi ve müslüman olduğunu söyledi. Fakat babası anlaş­ma gereğince oğlunun iadesini istedi. Hz. Peygamber (s.a.s) Ebu Cendel'e sabırlar diledi ve istemeyerek iade etti.

Muahedenin şartlan görünüşte müslümanların aleyhine idi. Başta Hz. Ömer olmak üzere muahedeye itiraz ettiler, peygamberimizden de kabul et­memesini istediler. Fakat Hz. Ebu Be­kir, bundaki hizmeti anlayamadıklarını belirterek onları teskin etti.

Bu musalahadan sonra, Mekke'den kaçarak Medine'ye gelen ilk müslüman Ebû Buseyr idi. Kureyş iki kişi gönde­rerek Buseyr'iniadesini istedi. Hz. Pey­gamber (s.a.s) anlaşma gereğince onu iade etti. Medine'den ayrıldıktan sonra Ebu Buseyr onlarla dövüştü ve birini öldürdü. Oradan da nahiyesine kaçtı ve burada yerleşti. Mekke'den kaçıp da Medine'ye giremeyen müslümanlar da kendisine sığınınca sayıları kabardı ve Kureyş kervanlarının yolla­rını kesmeye başladılar.

Bunların, kervanları için büyük bir tehlike olduğunu gören Kureyş musalahanın bununla ilgili maddesini feshetmek üzere Hz. Peygamber (s.a.s)’e başvurdu. İki tarafın rızası ile bu madde feshedildi. Maddenin geshedilmesi üzerine, Ebû Buseyr arkadaşlarıyla Medine’ye gelip Müslümanlar arasına katıldılar.

Hz.Muhammed’in Devlet Reislerine Gönderdiği Mektuplar:

Hz. Peygamber Hicri 6. yılda Kureyşlilerle Hudeybiye anlaşmasını yapıp bunu yazılı hale getirdikten sonra, daveti umumileştirme sırası gelmiş bulunuyordu. Bu yüksek vazifeyi, muasırı olan yakın ve uzak devlet reislerine gönderdiği mektuplarla ifa etmiştir.

Dıhye b. Halife’t-ül-Kelbi’nin Bizansa Gönderilmesi:

İlk olarak, Doğu Roma İmparatoru Herakliyüs’e necip ve kibar bir simaya sahip olan Dıhyetü’l Kelbi’yi gönderdi. Herakliyus İran seferinden muzaffer olarak yeni dönmüştü. Kudüs’te muhteşem törenle karşılanıyor, geçtiği yerlere halılar seriliyordu. Dihye mektubu işte böyle bir zamanda kendisine iletti.

Bu sırada Kureyş’in reisi Ebu Süfyanda bir ticaret kafilesiyle Şam’da bulunuyordu.

Herakliyüs, devlet erkanının da hazır bulunduğu bir toplantıda Ebu Süfyan’ı çağırarak ondan Hz. Peygamberin (s.a.s) ailesi, şahsi hayatı, öteden beri kavmi ile münasebeti, kendisine iman edenlerin sosyal durumları, tebliğ ettiği dinin esasları muhaliflerine karşı tutumu gibi hususlarda ilgili olarak bilgi aldı. Aldığı cevapları değerlendirdikten sonra Ebu Sufyan’a:

“Eğer bu cevapların doğru ise, ayaklarımın bastığı şu topraklara yakın bir zamanda o zat sahip olacaktır. Esasen ben, bu peygamnerin zuhûr edeceğini ok iyi bilirim. Yalnız O’nun sizin aranızdan çıkacağını sanmazdım. Eğer O’nun yanına varabileceğimi bilsem, O’na mülaki olmak için her zahmete katlanırdım. Yanında bulunsaydım ayaklarını yıkar, O’na hizmet ederdim.” dedi.

Bundan sonra Herakliyus, Dihye’den Hz. Peygamber’in mektubunu istedi. Mektup şöyle yazılıydı.

“Bismillahirrahmanirrahim, Allah’ın kulu peygamberi Muhammed’den Rum’un en büyüğü Hirekle: Hidayet yoluna selam olsun! Ey Rum milletinin büyüğü! Seni İslam camiasına ve Müslümanlığa davet ediyorum. Müslüman ol ki, kurtuluşa eresin, Müslüman ol ki Allah ecrini iki kat versin. Eğer bu davetimi kabul etmezsen, hristiyan çiftçilerin günahı boynuna olsun! Ey Ehl-i Kitap! Bizimle sizin aranızda müsavi ve müşterek olan bir söze (Tevhid kelimesine) geliniz; birleşelim, Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim ve O’na hiçbir şekilde ortak koşmayalım. Eğer ehl-i kitap bu davetten yüz çevirirlerse, Ey Müslümanlar siz de onlara:

“Şahid olunuz biz müslümanız!” deyiniz.

Rum Kayzeri Herakliyus, Hz. Peygamberin elçisi Dihye’ye iyi muamelede bulundu. Birçok hediyeler vererek yolcu etti.

Abdullah b. Huzafe’nin İran’a Gönderilmesi: İran, Sâsani kisrası Hüsrev Perviz’e elçi olarak Abdullah b. Huzafe’ş Sehmi gönderildi. Abdullah Medayin’e giderek mektubu Kisraya vermiştir. Mektupta şöyle deniyordu.

“...Bismillahirrahmanirrahim, Allah’ın kulu ve peygamberi Muhammed’den Fars’ın büyüğü Kisra’ya. Doğru yola gidenlere, bir Allah’dan başka hiçbir mabut olmayıp, O’nun ortağı bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Peygamberi olduğuna şahadet edenlere selam olsun! Ey Kisra! Seni Allah dini Müslümanlığa davet ediyorum. Çünkü ben bütün insanlara peygamber gönderildim. Ey Kisra! Müslüman ol ki selamete eresin, Olmazsan Mecusi kavminin günahı boynuna olsun!”

Amr. B. Umeyye’nin Habeşistan’a Gönderilmesi: Hz. Peygamber, Amr. B. Ümeyye’yi bir mektupla Habeşistan Meliki Necaşi’ye gönderdi. Mektup şöyle idi.

“Bismillahirrahmanirrahim. Allah’ın Peygamberi Muhammed’den Habeş Meliki Necaşi’ye. Ey Melik! Müslüman olmanı dilerim. Ben senin namına Melik, Kuddus, Selam, Mü’min, Muheymin olan Allah’a hamdü sena ederim. Ve şehadet ederim ki, İsa İbn’i Meryem Allah’ın ruhu ve kelimesidir. Allah o kelimeyi (ki, İsa’ya vücud veren “ol” hitabıdır) ve ruhu çok temiz ve afif olan ve dünya hayatından tamamıyle çekilmiş bulunan – Meryem’e nefhetti. Ve bu suretle İsa’yı yarattı. Nasıl ki, Adem’i de Allah yed-i kudret ile (harika olarak) yaratmıştı. Ey Melik! Seni, eşi ve ortağı olmayan bir Allah’a imana, Allah tarafından gelen şeylere imana davet ediyorum. Çünkü ben Allah’ın bunları tebliğ’e memur Resülüyüm seni ve askerlerinizi Aziz ve Celil olan Allah’a davet ediyorum. Şimdi ben size (İslam umdelerini) tebliğ ettim ve nasihat eyledim, sizde nasihatımı kabul ediniz! Doğru yola gidenlere selam olsun.”

Hatip b. Belta Ebi Beltaa’nın Mısır’a Gönderilmesi: Hatip b. Belta bir mektup ile Mısır Mukavkısı Cüreyc b. Mina’ya elçi olarak gönderildi. O vakitler Mısır Hükümeti Doğu Roma imparatorluğuna tabi olup, Mukavkıs denilen Mısır Meliki Roma Kayzeri tarafından tayin olunurdu. Mukavvıslar da İskenderiye’de otururlardı. Dolayısıyla, Hatıb da Hz. Peygamberin mektubunu Cüreyc b. Mina’ya, iskenderiye’de verdi.

Mektup şöyle yazılmıştı:

“Bismillahirrahmanirrahim. Allah’ın kulu ve Resulü Muhammed'den Kıbt milletinin büyüğü Mukavkıs'a. Selam hidayete erenlere olsun. Bu dua ve temenniden sonra derim ki, seni islam camiasına ve dinine davet ediyorum. Müslüman ol ki, selamete eresin ve müslüman ol ki, Allah ecir ve mükafaatını iki kat vere. Eğer bu davetimden yüz çevirirsen, Kıbt kavminin günahı boynuna olsun! Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müsavi ve müşterek olan bir söze (tevhid kelimesine) geliniz. Birleşip Al-lah'dan başkasına ibadet etmeyelim. Ve O'na hiçbirşeyi oıtak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rab itti­haz etmeyelim. Eğer Kıbt kavmi tevhi­de yüz çevirirse ey müslümanlar! Siz onlara şahit olunuz biz müslümanız?" deyiniz.

Mukavkıs Cüreyc b. Minâ müslüman olmamış ise de, elçiye hürmet etmiş, Peygambere de saygılı bir mektup yaz­mıştır. Ayrıca, seçkin cariyelerinden Mâriye ve Şîrîn adlarında iki kardeş ile binmek için Düldül adındaki beyaz es­teri ve bir takım giyecek eşyasını hedi­ye olarak göndermiştir.

Hz. Peygamber hediye olarak gönde­rilen Mariye'yi müslüman olduktan sonra nikahına almış, bundan İbrahim adında bir oğlu olmuştur. Sîrîn'i de şair Hassan b.Sâbit'le nikahlamıştır.

Hz. Peygamber, yukarıda sayılan hü­kümdarlardan başka şu yerlere de elçi­ler göndermiştir:

1- Sülayt b. Amr Âmiri, Yemâniye'ye

2- Şücâ b.Vehb'i Gassan'a

3- Alâ-i Hadramaî'yi, Bahreyn'e

4- Amr b. As'ı, Umman'a.


Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin