Evliya deneme



Yüklə 4,3 Mb.
səhifə12/57
tarix17.01.2019
ölçüsü4,3 Mb.
#99316
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   57

Menzil i Değirmenderesi; Tarabuzun'a karîbdir ve liman ı azîmi var.

................ (2 satır boş) ................

Andan yine şimâle (   ) mil gidüp,

Menzil i ka­saba i Şana: Rovuşa limanı; derler, a‘lâ yatakdır.

................ (1 satır boş) ................

Dağlarında ve taşlarında cümle ormanları fındık­lıkdır kim rub‘ ı meskûnda Şana fındığı meşhûr ı âfâ­kdır.

................ (1 satır boş) ................

Andan (   ) mil,

Evsâf ı kal‘a i Sürmene : Bu dahi Tarabefzûn hükmündedir. Sene (   ) târîhinde Ebü'l-feth fethidir. Rûm keferesi binâsı ve anların destinden bedest i Hersekoğlu Ahmed Paşa serdâr olup feth etmişdir. Subaşısı ve yüz elli akçe kadısı ve dizdârı ve neferâtı vardır. Ammâ a‘yânı yokdur. Ve altı rüzgârdan emîn a‘lâ demir dutar yataklı liman ı azîmi vardır. Lâkin batı ve yıldız rüzgârından emîn değildir. Üç dörd demir bırakmağa muhtâcdır.

................ (4 satır boş) ................

Andan (   ) mil,

Menzil i nâhiye i Mahnoz : Tarabuzan hâkin­de altmış pâre ma‘mûr ve âbâdân kurâlardır kim dağları serâpâ kaşık taslağı çimşiristândır.

................ (1.5 satır boş) ................

Andan (   ) mil,

Menzil i kasaba i Kaliparahavoli : Bu dahi Tarabefzûn'a tâbi‘ nâhiye i kübrâdır. Cümle halkı Çiçodur.

................ (2 satır boş) ................

Andan (   ) mil, [254b]

Evsâf ı (   ) Rize

................ (5 satır boş) ................

Andan yine şimâle (   ) mil,



Evsâf ı menzil i kasaba i Hopan : Tarabefzûn hâkinde bu dahi sahil i bahrde bâğ u bâğçeli imâr olmuş rabta i zî­bâdır. Cümle halkı Çağatalazlı kavmidir ve ekse­riyyâ Urumlardır.

................ (5 satır boş) ................

Andan (   ) mil,

Evsâf ı sûr ı kavî ve metîn kal‘a i Gönye : Tarabuzun eyâletinde Batum san­cağıdır. Paşasının hâssı taraf ı pâdişâhîden (   ) akçe­dir ve ze‘âmet 13 ve kılıç timar 72, çeribaşısı ve alaybeğisi vardır. Hîn i seferde kânûn üzere cebelü­leriyle sekiz yüz asker olur. Üç yüz âdem dahi pa­şasının askeri olur. Ammâ Mikrilistân ağzında in­tihâ yı serhad olmağıla merkûm askerler bir sefere me’mûr olmayup bu kal‘a[yı] muhâfaza ederler. Diz­dârı ve beş yüz kal‘a neferâtları vardır. Ve bir oda dergâh ı âlî yeniçe­rileri, sekiz yüz neferâtıyla çor­bacıları, şeb [u] rûz nevbet beklerler ve yüz elli akçe kazâ yı âsumânî­dir. Nâhiyeleri cümle harbe ucuyla söyleşir, âsî Çiço Laz kurâlarıdır. Kadısına senevî bin guruş olur. Beğine yedi bin guruş olur. Kal‘ası leb i deryâda (   ) üzre şekl i murabba‘ Şeddâdî binâ yı sengîn­dir. Kadîm i eyyâmda (   ) binâsıdır. Ve sene (   ) târîhinde (   ) (   ) fethidir. Ve niçe kerre Kazak ı Ak gelüp istilâ edüp mâl-ı ganayimin alup harâb [u] yebâb edüp gitmişdir. Kal‘a içre cümle (   ) örtülü tahtânî ve fevkânî (   ) aded hânelerdir. Ve cümle (   ) mihrâbdır. Cümleden ma‘mûr [u] âbâdân (   ) câmi‘i bir minâreli tahtânî ve kiremit örtülü câmi‘dir.

................ (2.5 satır boş) ................

Bu kal‘a nehr i Çoruğ kenarında vâkı‘ olmuş­dur. Nehr i Çoruğ "cûy ı rûh"dan galatdır. Cûy ı rûh ya‘nî Rûh ırmağı demekle meşhûr bir âb ı hayevân­dır. Erzurûm'un cânib i garbîsinde Canha ve Koy­lıhisâr ve Şebin Karahisâr dağlarından cem‘ olup cereyân ederek Bayburd şehrinin içinden cereyân edüp iki tarafı ma‘mûr hânelerdir. Andan Bayburd kal‘ası kayaları altından ubûr edüp Lazgi vilâyeti hudûdu içre niçe kurâ ve kasabâtların mezâri‘ [u] besâtînlerin rey edüp bu Gönye kal‘a­sının cânib i (   ) kullesi dibinde Karadeniz'e mah­lut olur. Geçid vermez ve kantara dutmaz deryâ-misâl bir nehr i azîmdir kim niçe bin Laz meneksile kayıkları bu nehr ile baş yukarı şark cânibine Mikril vilâyetlerine tuz ve demir ve âlât-ı silâh ve elvân lekfûrî (?) bezler götürüp Mikrilistân ve Gürcîs­tân'dan çimşir ve şem‘ i asel ve asel i musaffa ve mümtâz ü müs­tesnâ, mahbûb u mahbûbe çâker ü bintânlar alup Tarabefzûn'a getirirler. Latîf ticâret yerleridir. Bu şehri dahi seyr [u] temâşâ edüp Gönye'den yine şimâl cânibine gidüp Kemerler nâm yerden gayrı cümle gemilerle nehr i Çoruğ'a girüp bir gün şark cânibine gidüp.

{Evsâf ı vilâyet i Mikrilistân}



Menzil i Han­dala : Bu mahalde Gönye sancağı hudûdu tamâm olup Mikrilistân beği Eda-huş nâm aşîret beğinin hudûdudur. Dağları serâpâ çimşiris­tân­dır. Ma‘mûr cevizli ve bâğçeli köyleri vardır. Beğlerinin kö­yünde bir gice yatup vâfir tatyîb i hâtırımızla mu­kayyed oldular. [255a]

................ (35 satır boş) ................

Bu Mikrilistân; vilâyetinde yetmiş pâre şehr-mi­sâl kurâları temâşâ edüp yine Gönye kal‘asına gelüp cümle refîklerimiz (   ) [255b] Tarabefzûn'a gidüp hakîr Gönye ağası Zenberekçibaşı odasıyla Azak seferine me’mûr olup bu hakîr dahi bin elli (   ) senesi mâh ı (   ) nde Azak gazâsına giderken,

Abaza vilâyetine gitdiğimiz menâzilleri bildirir

Evvela on pâre Laz meneksile gemisine üç yüz tüfenk-endâz yeniçeri ve bu hakîrin beş aded Gürcî gulâmlarıyla gemilere süvâr olduk.

{Sitâyiş i me­neksile gemisi} Ammâ meneksile ta‘bîr etdükleri gemiler nehr i Çoruğ kenarında hâsıl olan kaba ka­vak ağacından gemilerdir kim üç pâre tahtadandır. Bir tahtası tekne-misâl altındadır. Birer tahta dahi yanlarındadır. Tâ bu mertebe levha i kebîrlerdir. Ve bu gemilerin kenarında iki âdem beli kalınlığı kamış ve hasır saz urulmuşdur. Deryâ fırtınası ol kamışlar­dan gemi içine giremeyüp bu gemiler Karadeniz fırtınasında mantar gibi yüzer. Kıçı başı nâ-ma‘lûm tekne gibi bir gûne turfe kayıklardır. Bu deryâda anlara meneksile derler. Yüzer âdem alır.

Bunlar ile Gönye kal‘asından muvâfık ı eyyâm ı latîf ile kal­kup cümle umûrumuz Cenâb ı İzzet'e tefvîz edüp yine Mikrilistân kıble eyyâmıyla nehr i Çoruğ'u ubûr edüp yine Mikrilistân hudûdunda İskele i Sükarı, limanı vardır, anı ubûr edüp andan İskele i Han­de­re, limanı yokdur. İskele i Suri, limanı ve bir ha­râb kirmânı var, İskele i Yavısa, limanı ve bir virân kal‘ası var. İçinde Mikril çobanları koyun keçi kışladırlar. İskele i Zapçe, limanı yokdur. Lâkin bir azîm harâb kal‘ası var.

Bu tahrîr olunan beş aded iskeleler cümle Mikrilistân hudûdundadır. Asla ammâr kurâları yokdur. Ancak mâh ı temm­ûzda mahsûl mev­simin­de bâzargân gemileri gelüp tuz ve barud ve bakır âvânî ve âlât-ı silâh getürüp kız ve oğlan ve zerdeva ve balmumu bunun em­sâli şeyler alırlar. Dağlar içre bâğlı ve bâğçeli, ma‘mûr ve âbâdân Mikril'in âsî köyleri vardır. Ne‘ûzü billah deryâ-misâl asker olsa dağlarına çıkılmak mu­hâldir. Kırk elli bin Aznavur tüfenk-endâz Mikrilî vardır. Bâlâda mezkûr olan beş aded iskeleleri bir gün bir gicede ubûr edüp niçe bin seyr [u] temâşâ­lar edüp Gönye'den yüz mil olmuş, ertesi gün

Men­zil i nehr i azîm Faşa çayı: Bir nehr i azîmdir kim Tuna-misâl bir vâsi‘ nehrdir. Ba‘zı yeri bir mil enli ba‘zı mahalli nısf mil teng mahal­lerdir. Ammâ umkı sekiz kulaç ve on kulaç der­bend­dir. İçinde Mikrilistân ve Abaza vilâyetine giden ge­miler girüp yüz mil yukaru giderler. Âb ı hayatdan nişân verir nehr i kebîrdir. Karadeniz'in cânib i poy­razı nihâyetinde bir körfez bucağına vâki ol­muşdur. İslâmbol'dan bu mahalle gelince bin üç yüz mildir. Karadeniz'in bir ucı bu Faşa çayıdır. {İslâmbol'dan Faşa nehri 1300 mil}. Menba‘ı, Mik­rilis­tân ve Gürcîstân ve Dağıstân ve Kabartay Çer­kezistânı mâbeynlerinde kûh ı El­burz'dan ve Ubur dağından ve Sadşe dağlarından cem‘ olup cânib i cenûba cereyân ederek Mikril ve Abaza mâbey­ninde Karadeniz'e mahlut olur. Câ­nib i şarkîsi serâpâ âsî Mikrilistân köyleridir. Câ­nib i garbîsi Abazistân'ın Çaçlar kavmi diyârıdır. İki cânibi dahi çengelistân ve ormanistân olmağıla Aba­zalar Mikrili, Mikril Abazaları serîka edüp bâzar­gân­­lara satarlar. Ve dahi ba‘zı müverrihler bu Faşa çayıyçün Şirvân ve Gîlân ve Demirkapu deryâsı ki âna müverrihler Bahr i Haraz [Hazar] derler, "Bu çay ı azîm ol deryânın ayağıdır kim Karadeniz'e munsab olur", derler. Ammâ bu nehr i Faşa âb ı hayâtdır ve Gîlan deryâsı Karadeniz kadar bir deryâdır, belki dahi vâsi‘dir. Zehr i mâr-misâl bir bahr i azîmdir. Kara­deniz ile ol Bahr i Haraz'un mâbeyni on beş konak yerdir kim vilâ­yet i Kabar­tay Çerkezi ve vilâyet i Dağıstân'ın kûh ı Elburz'ı var. Niçe ayağı olup Bahr i Haraz Karadeniz'e mah­lût olabilür. Eğer derlerse, "Zîr i zemînden men­fez bulup gelir" derler­se Bahr i Haraz acıdır; bu Faşa çayı âb ı hayâtdır. Bu kavl hi­lâf ı tasavvurdur. Bu Faşa ça­yın ubûr edüp artık câ­nib i garba tevec­cüh edüp kâmil bir günde Karade­niz kenarınca gidüp.

Evsâf ı vilâyet i şehnâze; ya‘nî diyâr ı Abaza



Serâpâ Karadeniz'in cânib i şimâlisi sahilinde vâkı‘ olmuş ibtidâsı Faşa çayı, âhir hudûdı cânib i garbda kırk iki konak yerde Kefe eyâleti hükmünde Taman cezîresi kurbunda Anapa kal‘ası limanında nihâyet bulur. Tûl ı dırâz, vilâyet i Abaza'dır.

Der-beyân ı ibtidâ tulû‘ ı kavm i Abaza ;: Bi-kavli müverrih i Tuhfe eydür: Kaçan kim Ce­nâb ı Bârî Hazret i Âdem'i edîm i arzda yed i kud­retiyle halk etdikde Tatar sıfatlı halk edüp cennet i me’vâsında civârına da‘vet edüp cümle melâ’ikeye emr [256a] edüp Âdem'e secde etdiler, illâ İblis i telbîs secde etmediğine delîl i kat‘î âyet 1 âyeti bürhândır. Ba‘dehû Cenâb ı Bârî'nin [i]râdet i ezelîsi ol imiş kim, Hazret i Âdem belinden Hazret i Risâleti getirüp rûy ı arzda hâtemü'l-enbiyâ ve şefî‘ i dâ­reyn ide. Hazret i Âdem'i gendüm bahânesiyle yer yüzüne indirüp Hindistân'da cezîre i Serendil'de niçe zaman mücerred sâkin olup ba‘dehû Mekke i Müker­re­me'de Cebel i Arafat'da Hazret i Havvâ ile buluşduğuyçün Cebel i Arefe dediler. Bi-kavli Mu­hammed ibn İshâk; Hazret i Havvâ'dan kırk bin evlâ­dı Tatar sıfatında olup evlâd evlâd münteşir i âlem oldu. Cennet'de Âdem Safîyy Lisân ı Arabî ve Pârisî kelimât ederken rûy ı arza hübût edince nisyâ­ndan Lisân ı Arabî'yi ferâmûş edüp lisân ı İbri ve Süryânî ve Dehaklı ve Derî lisânları kelimât ederlerdi kim hâlâ diyâr ı Kuncistân'da ve Ber­be­ris­tân'da ve sa’ir karalar vilâyetlerinde tekellüm olu­nan elsine i muhtelifelerdir. Tâ Tûfân ı Nûh'a dek bu elsineler ile tekellüm edüp geçinirlerdi. Ba‘de't-tûfan Haz­ret i {Nûh evlâdlarından Hâm ve Sâm ve Yâfes evlâd­larından cümle yetmiş iki millet ve yetmiş iki li­sân peydâ oldu. Andan Hazret-i} İsmâ‘îl'de lisân ı Arabî ve Fârisî istimâ‘ oldu. Andan sonra rûy ı arza ecnâs ı mahlûkât müstevlî olup elsine i muhtelifeler şâyi‘ olup her diyârda birer lisân peydâ oldu. Ammâ ibtidâ lisân ı gûnâ-gûn peydâ eden Hazret i İdrîs'dir. Zîrâ Cenâb ı Bârî ibtidâ ana niçe bin ilm ihsân edüp kâtib idi. Vahy ile nâzil olan suhufları tahrîr edüp mücelled ederdi. Kable't-tûfân cemi‘î kütüblerin Mısr ı Atîk'in cânib i garbında nehr i Nîl aşırı cebel i Here­me­yen­dir kim anlara hâlâ Fir‘avn dağları derler, galatdır. Tûfândan mukaddem binâ eden Sarıd-ı köhnedir. Hazret i İdrîs'in cümle kitâb­ların bu cebelde pinhân edüp ba‘de't-tûfân ol kitâb­ları çukarup cemî‘î hukemâ yı kudemâlar tilâvet ederek yüz kırk yedi lisân ı gûnâ-gûn andan mün­teşir olup İsmâ‘îl Ne­bî'den Arabî ve Fârisî zuhûr etdi. Hazret i Ays'dan lisân ı Türkî şâyi‘ oldu kim lisân ı Tatar'dır. Hu­lâ­sa i kelâm Arab ve Tatar'dan Cenâb ı Hak bu cihânı (   ) aded kavm i gûnâ-gûnlar ile müzeyyen etdi.

İbtidâ Tatar'dan tenâsül bulan kavm i gûnâ-gûnlardan : Evvelâ, kavm i Tatar ve Hind ü Sindî ve Muğânî ve Lûristanî ve Moltânî ve Banyânî ve âteş-perest i Hindistân, on iki kavm ve on iki lisândır, ve kavm i Çîn ve Hıtâ ve Hoten ve Fağfûr ve Kavzak ve Moğol ve Noğol ve Türk-Tatar ve Özbek ve Acem ve Dağıstân'da Kumuk ve Kıl­mah, on iki kavm ve on iki lisândır, ve Nogay ve Heşdek ve Labka ve Çağa­tay ve Lezgi ve Gürcî ve Mikrîl ve Şavşad ve Dadyan ve Açıkbaş ve Ermeni ve Urum ve Türkmân ve Kababta ve İsrâ’ilî ya‘nî Yehûdî ve Moskov, Gürcî'dendir, ve Ya‘kûbî ve Karâyî ve Frenk, on iki kavm lisândır, Yahûdîdir ammâ Mesîhâ-mezhebdirler, evvelâ İşpaniya ve Fransa ve Ceneviz ve Portakal ve Venedik ve Dodoşka ve Sırf ve Latin ve Bulkar ve Hırvad ve Lotozyan ve lisân ı Talyan (   ) (   ) (   ).

Acem'den hâsıl olan keferelerin ibtidası Menû­çehr'in evlâdlarından dördü firâr edüp Eğre câni­bin­de tavattun edüp "Siz kimsüz?" deyü su‘âl etdik­lerinde "Men-i çehâruz" ya‘nî "dörd âdemiz" dediler. Men-i çâr'den galat "Macar" kavmi oldular kim on beş aded kavm keferelerdir. İbtidâ Orta Macar [ve] Erdel Macar ve Seykel ve Saz ve Hayduşak ve Leh ve Çeh ve Korol ve Tut ve Kırako ve Rus on iki kavmdir ve Eflâk ve Boğdan ve Sirce ve İsfah ve Felemenk ve Dunkarkız ve Da­ni­mar­ka ve İngilis ve Nemse ve İngiltere ve Dış Fransa ve Hırvad [ve] Macar ve Boşnak anlardandır. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ).

Ammâ kabâ’il i eşref-i mahmûdu'l-hasâ’il olan fusahâ yı mes‘ûdu'ş-şemâ’il kavm i Arab'dan ibtidâ Cezîre i Mısır'da kırk aded kavm i reng-â-reng hâsıl olmuşdur.

Evvelâ Mağribî ve Fes ve Merâ­nkeşî ve Afnu ve Mayburno ve Cicelkân; ve Asvânî ve Sûdânî ve Kuncî ve Kırmankî ve Bağaniski ve Muncî ve Ber­berî ve Nûbî ve Zencî ve Habeşî ve Kelâpişî ve Alevî ve Dumbî (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) Arab ı Ye­men ve Bağdâd ve Arab ı Mevâl ve Arab ı Mekke ve Medîne ve Bâdiye ve Ummân cümle urbân üç bin alt­mış kabiledir, dahi ziyâde demişler.



Ammâ cümle­den kabâ’il i Hâşimî i Kureyşî ve Ebathîdir kim Server i kâ’inât ve Mefhar i mev­cûdât ol sülâle i [256b] Sâmî'den vücûda gelmişdir kim kevn ü me­kân anınçün halk olup anın rû-yı âbına bâlâda tahrîr olunan elsîne i muhtelife ve gûnâ-gûn kavm ile rûy ı dünyâ müzeyyen olup ümmetlerinin destinde cümle milel i muhtelife zâr [u] zebûnlardır. Kavm i Arab'dan mâ‘adâ kabâ’il i gûnâ-gûna acem derler. Anınçün ism i şerîfleri "Seyyidü'l-Arab ve'l-‘Acem" deyü mevsûfdur. Bu bâlâda tahrîr olunan akvâmın netice-i ecdâdları Âdem i Sânî, Hazret i Nûh Necî evlâdlarından Sâm ve Hâm ve Yâfes'e müntehî olur. Dahi netice i silsîle âhiri Âdem Safîy'de karâr bu­lur. Ez-în-cânib maksûd [u] merâmımız seyâhatnâ­memizde Abaza kavminin ibtidâ zuhûru ahbâr ı sikâdan Cevâhir i Ahbâr tahrîr etmişlerdir kim ba‘de hicreti'n-Nebeviyye sene 25 târîhinde Hazret i Ömer hilâfetinde kabâ’il i Kureyş'den Beşe nâ­mında bir Arab meliki var idi. Ve hâkim-i kavî iktidâr idi. Irak ve Yesrib ve Bathâ ve Yemen ve Aden ve melik i Seba‘ memleketlerine mutasarrıf idi. Bu mezkûr Beşe melikin beş evlâdı vücûda gelüp her biri birer fetâ bahâdır oldular. Büyük oğlu Cebel el-Hime ikincisi Arab ve üçüncüsü Keysû ve bu Keysû'nun üç oğlu oldu. Biri Keys, biri Mevâl, biri Tayy idi. Yine Beşe'nin dör­düncü oğlu (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) hikmet i Hudâ babaları Beşe, Arab melîki merhûm olup Haz­ret i Ömer'in re‘yiyle mîr i âşîretliği büyük oğlu Cebel el-Hime'ye tevcîh olundu. Bir gün bu Cebe­l el-Hime hatâ’en bir Arabın gözün çıkarup Arab huzûr ı Hazret i Ömer'e geçüp da‘vâ edince şer‘ ile Cebel el-Hime'nin gözün çıkarmak icâb etdi. Hemân Cebel el-Hime gayretinden nâmûs edüp ol gice cümle aşâ’ir [u] kabâ’iliyle ve dörd birâder i cân-berâberiyle firâr edüp Antakiyye'de Harkil Krala varup bir karârgâh ister. Ol dahi Cebel el-Hime'ye Şam ı Trablus dağların verüp leb i deryâda bir şehr bünyâd eder. Hâlâ Cebeliyye şehri Cebel el-Hime binâsı olduğıyçün Cebeliyye derler. Bunda dahi kerr u ferr u dârât sâhibi olup Şam ve Medîne etrâfların nehb ü gârât başlayup üzerine Hâlid b. Velîd ve Esved ibn Mikdâd yüz bin asker ile hurûc edüp Cebel Cebelîde karâr edemeyüp gemilerle İspanya diyâ­rına firâr edüp şehr i azîm Avlonya dağlarında karâr etdiler. Kavm i Kureyşî olduk­ların­dan sâkin olduğu dağlara Kuryeleş dağı ve Kuryeleş Arnavudu derler. Frenk lisânıyla muhtelit oldukla­rın­dan Arnabud li­sânı peyda etdiler. Hâlâ ol dağ Arnavudları cümle Arab gibi saçlı kavmdir. Ve şiğirleri ve türkileri Arab âğazeleridir. Anın içün Arnavud kavminin aslı Arabdandır kim cedleri Cebel el-Hime'dir. İlbasan kurbunda yatır. Ammâ mürted i bî-dîn olmamışdır. Ba‘dehû evlâdı Dukad mürted olmuşdur. Avlonya ile Delvinye mâbeynin­deki Dukad dağlarında sâkin olurlar. Esmerü'l-levn Arab gibi lehçeli ve saçlı Ar­navudlardır. Ez-în-cânib Cebel el-Hime üzre gelen Hâlid ibn Velîd Cebel el-Hime'nin karındaşı Arab'ı ve Keysû'nun oğlu Keys'i ve Mevâl'i ve Tayy;'ı kayd-bend ile Hicâz'a götürüp Bağdâd çölünde yurd ve­rüp Keys, Keys urbânına melik oldu. Tay, Tay kabî­lesine melik oldu.

Ammisî Arab Ummân diyârına melîk olup ammâ Keysû ve birâder i cân-berâber­leri Lazkî ve Abazî bu üç birâderler tevâbi‘ [u] levâ­hıkıyle Hâlid ibn Velîd elinden firâr edüp diyâr ı Yunaniyân'da Konya şehrine andan Kostantin'e gelüp birkaç sene karâr ederken Âl i Emeviyûn'dan Mu‘aviye b. Ebî Süfyân'ın İslâmbol üzre hurûcların istimâ‘ edüp anda dahi karârları kalmayup gemilere süvâr olup Karadeniz sâhilinde Tarabefzûn kralı Tekfur Yanvan'a varup bir cây ı münâsib isterler. Ol dahi "Bunlar kabâ’il i Kureyş'dendir. Bunlara "va‘de ve vefâ olmaz" deyü ibtidâ Lazki'ye Gönye kal‘asından içeri Çoruğ nehri kenarın Lazki'ye yurd verüp Laz tâ’ifesi Lazkî'den münteşir olup Laz kavminin aslı Arab'dır. Anın birâder i vustâsı Keysû'ya Çerâkis dağların verüp anda karâr eder. Anınçün Çerâkise tâ’ifesi kabâ’il i Kureyş urbânın­dandır. Ve Abâzi'ye bu Abaza vilâyetin verüp bu Karadeniz kenarında tenâsül bulup ma‘mûr [u] âbâdân etdiler. [257a] Anınçün bu Abaza kavminin ecdâdları bu kabâ’il i Kureyşdendir.



Çerkes ve Abaza ve Laz ve Arnavud ve Arab ı Ummân ve Urbân ı Tayy ve Urban ı Keys cümle karındaş evlâdları ve Kureyşîlerdir kim Ce­nâb ı Bârî'nin hikmet i ezelîsinde rûy ı arzı bu kavmler ile müzeyyen etmek imiş. Edîm i arzı böyle imâr etdi. 1 Ammâ vilâyet i Abaz'da ibtidâ ma‘mûr olan aşîret i Çaçlardır: Mikrilce dahi kelîmât ederler. Zîrâ nehr i Faşa'nın karşu tarafı sâfî Mikrilistân­dır. Câc beğzâdeleri vardır. İsmi (   ) on bin Aznavu as­kere mâliklerdir. Bir mezhebde değil, harâmî ba­hâ­dır kavmdir. Gâyet mahsûldâr dağları vardır. Ceviz­le­ri ve fındıkları ve zerdavaları çokdur. Silâh­ları, Arab gibi ok-yay ve harbedir. Atlısı azdır, piyâ­deleri şeh­bâz­dır, mahbûb u mahbûbeleri şehnâzdır. İske­le­leri cânib i garba iki konak gidüp Lakba derler, azîm iskeledir. Tarabefzûn'a üç yüz mildir. Ammâ gemiler kışla­yamaz. Kıble ve gün doğusu gâyet şiddet üzre eser. Andan bir konak yine canib i garba leb i deryâ ile

Karye i Hıfal: Aşî­ret i Arlan hudûdudur. Bin bahâdıra mâlikdir ve gâyet mahsûllü yerleri vardır. Beğlerinin ismi (   ) iskelesi Laçığa derler, baş iskeledir. Bunda bir gice mihmân olduk. Latîf limandır. Sayf u şitâda gemiler eksik değildir. Andan yine cânib i garba iki konak

Aşîret i Çandalar hudûdudur. Beğlerinin ismi (   ) on beş bin bahâdır kavm olur. Sahîh Abaza bun­lardır. Dağ Çandaları derler. İskelelerine kakır derler. Dağda Hoka; nâmıyla deryâya nâzır bir bâğlı ve bâğçeli karyesi vardır. Andan yine cânib i garba leb i deryâ ile üç konak gidüp

Aşîret i Büyük Çan­dalar: Yigirmi beş kurâları vardır. On beş bin askere mâlikdir. Beğinin ismi (   ) limanına Çanda derler. Gemi­ler kışlayamaz. Bu kabîlenin dağları ardı Mâmşuh Çerkesi vilâyetidir. Bu Çandalardan yine cânib i garba leb i deryâ ile bir konak gidüp,

Evsâf ı aşîret i Keçler : Bâğ ı İrem-misâli bir mahsûlâtlı vilâyetdir. Yetmiş pâre kurâdır. İki bin tüfenk-endâza mâlikdir. Beğinin ismi (   ) ve âb ı hayât suları vardır. Ammâ Pisu nehri; nâmında bir nehr i azîm suyu var, gemiler girer. Kûh ı El­burz'dan berü gelüp bu mahalde Karadeniz'e mun­sab olur. Mâh ı temmûzda aslâ geçid vermez âb ı hayâtdır. Kış günleri gemiler yatar emîn yerdir. Ve Keçler kavminden bu mahalle gelince bu nehrin iki cânibi bâğ ı İremlerdir kim gûnâ-gûn meyve i hüdâ­yîler hâsıl olur. Bu Keçlerin on bin askeri olur, çoğu atlılardır ve ulu kavmdir ve gâyet mâldâr hır­sız­­lardır. Bu aşîretde Havka; nâm bir karyede Zepraha nâm bir Abaza hânesinde mihmân olup cüm­le yeni­çeri yoldaşlarımıza on koyun boğazla­yup ziyâfet edüp sızbal ve şılharçı ve pastalar tenâ­vül edüp def‘ i cû‘ etdik. Andan yine garba iki ko­nak,

Evsâf ı aşîret i Arıt : Keçler kavminden çok kavmdir. Ammâ ol kadar bahâdır ve şeci‘ ve hırsız değillerdir. Ekserî tüccârdır. Zerdava sayd ederler. Hınzırları gâyet çokdur. Bir mezheb nedir bilmezler ve kitâb nedir bilmezler ve âdeme rîş-hand edüp gülmezler. Sağ sözlü kavmdir. Belki otuz bin kadar âdem olur. Beğlerinin ismi (   ) Beğleri kırk elli pür-silâh Aznavûr Abaza ile yigirmi koyun ve üç sığın geyik getirüp "Safâ geldiniz" deyü ta‘zîm etdi. Beğ dedikleri bir saçlı âdem arkasında kılçıklı kebe çeğmanı ve elinde oku yayı ve belinde kılıçlı bir şehbâz yiğit idi. Huddâmları cümle gîysûdâr pen­çe i âfitâb bâkireler idi. İskelesine Arıtlar derler. Bir gice anda mihmân olduk. Anda gemiler kışlaya­maz, zîrâ açık iskeledir. Bir is­kelesine dahi Layoş derler. Bunda dahi gemiler kış­layamaz. Ancak altı ay yatar. Ammâ gâyet bender iskeledir. Cânib i şimâlde azîm dağlar içinde,

Vilâyet i Sadşe : Seydî Ahmed Paşa vilâyetidir. Şimâl cânibinde Çerkes kavmiyle meşâ oldukları ecilden lisân ı Çerkes ve lisân ı Abazaca fasîh bilir­ler idi. Bin şeci‘ tüvânâ bahâdırlardır. Bunların şûr [u] şerrinden Çerkez ve Abaza dâ’imâ hazer üzre olduklarından Arıt kavmi bunlara aman verüp Arıt iskelelerine esir ve şem‘ i asel ve zerdeva getirüp ti­câret ederler. Ve Takaku Çerkezi dahi emân ile [257b] gelüp gemilerde ticâret ederler.

Andan yine cânib i garba üç konak deryâ ke­na­rın­ca hıyâbân ve dırahtistân ve çengelistân kûh ı bü­lend­leri ve niçe ammâr kurâları seyr [ü] temâşâ ederek,



Evsâf ı aşîret i Kamış ;: Beğlerinin ismi (   ). On bin bâhâdır, şecî‘ kavmdir. Melek Ahmed Paşalı Kamış Mehemmed Ağa bu kabîledendir. Ker­rât ile Arıt kavmin bozup beğlerin esîr etmişlerdir. Zirâ bu Abaza kavmi birbiriyle ceng [u] cidâl edüp evlâdla­rın ve avretlerin uğurlayup kâr etmeğile ge­çinirler. "Hırsız olmayan âdem bu kavmin yanında şûm u bedbaht kavmdir" deyü mec­lis­lerine koma­yup kız vermezler. Bu Kamış dağlarında iri do­muzları olur kim her biri eşek kadardır. İskelesi vardır ammâ ol kadar işlemez. Zîrâ halkı gâyet âsî­lerdir. Ve bu Kamış kavmi içinde Mısır'dan ve İslâm­bol'dan gelme Tophâne Abazaları vardır. Mescid­leri var, evlâd [u] ensab sâhibi müselmânları çok­dur. Ve âb [u] hevâsı gâyet latîfdir. Cümle kurâları kıbleye ve deryâya nâzırdır. Bunda dahi çârsû-yı bâzâr yokdur. Ammâ iskele başlarında bâzâr yeri vardır. Bundan yine garba leb i deryâ ile üç ko­nakda,

Evsâf ı aşîret i Suçalar; : Beğlerinin ismi (   ) Cümle on bin piyâde asker i nâmdâr olur. Amma sengistân yerler olmağıla atlısı azdır. İskelesi vardır ammâ ismi ma‘lûmım değildir. Bunda bir gice Havdıka nâm bir köyde mihmân olup meğer ol gice bir düğünleri var imiş. Bize yüz tekne söğüş pişmiş koyun etleri ve böğrilce çorbaları ve bal suları ve bozalar ve pasta ve şılharcı ve sızballar getirüp niçe yüz pençe i âfitâb gılmân ve bâkireler hizmet edüp ale's-sabâh Gönye ağası refîkımız sâhib i hâneye bir dülbend bâğılsadıkda cihân anın oldu. Zirâ bu diyâr­larda aslâ çârsû-yı bâzâr ve hân ve hammâm ve dükkân ve kenîse ve gayrı imâretlerden bir şey yokdur. Hemân dağlar başında kırkar ellişer hâneli köylerdir. İskelelerine yılda bir kerre her diyârın gemileri barut ve kurşu[m] ve tüfenk ve ok-yay ve fi­şenk ve kılıç ve kalkan ve mızrak ve gayrı âlât ı silâh ve eski pabuç ve çuka kenarı ve gömleklik bez ve bogası ve ocak demirleri ve kazan ve ocak içine ka­zan asacak demir zincir [ve] tuz ve sabun (   ) (   ) bu makûle şeyleri tüccârdan alup bâkireler ve gılmâ­nlar ve rûgân ı şem‘ ve asel i şem‘ ve zerdeva ve asel verirler. Aslâ ve kat‘â bu diyârda altun ve guruş olmaz. Bey‘ [u] şirâları değiş-tokuş iledir. Bu Suça­lardan yine cânib i garba leb i deryâ ile iki konak gidüp,

Evsâf ı aşîret i Cembe ;: Beğlerinin ismi (   ). İki bin piyâde askere mâliklerdir. Bunların iskelele­rinde üç gün meks edüp cümle halkıyla hüsn i ülfet edüp cümle bî-ma‘nî esbâblarımız ve kilim ve kebe ve keçelerimiz ve bez makûlesi eşyâlarımız verüp câriyeler ve mahbûb gulâmlar aldık. Hakîr dahi bir mahbûb Abaza gulâmı alup dördüncü gün yine cânib i garba iki gün temâşâ ederek,

Yüklə 4,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin