Evsâf ı kal‘a i Keliğra Sultân ;: Yanko b. Mâdyan karındaşı Târîh i Yunan sâhibi Yanvan kralın binâsıdır. Sene ( ) târîhinde Mûsâ Çelebî ibn Yıldırım Bâyezîd Hân, Rûm keferesi elinden feth eyledi. Özi eyâletinde Balçık kazâsı nâhiyesidir. Leb i deryâda evc i ebre ser çekmiş şekl i murabba‘ şeddâdî bir kal‘a i sağîredir, dâiren-mâdâr cirmi bin adımdır. Garba nâzır bir kapusu var. İçinde aslâ evleri ve câmi‘ ve hân ve esvâkı ve dizdârı ve neferâtları ve cebehânesi yokdur. Ve yalçın kaya üzre vâkı‘ olmağıla bir cânibinde handakı yokdur. Cânib i şarkîsi yüz kulaç uçurum kayalardır. Bu kal‘anın dahi altı boşdur, zîrâ Keliğra Sultân kayaları üzre vâkı‘ olmuşdur. Sene ( ) târîhinde Nasıf Paşazâde Hüseyin Paşa, Özi eyâletine mutasarrıf iken bu yalılar[ı] bir kaç kerre Özi Kazağı olan Rus ı menhûs nehb u gâret edüp ahâlîsini esîr ederdi. Ba‘dehû mezkûr Hüseyin Paşa kendü mâlıyla bu Keliğra kal‘ası;n ta‘mîr u termîm edüp içine dizdâr ve kul kodu. Hîn i ma‘rekede ibâdullah tahassun edüp Kazak ı Ak şerrinden emîn olurlardı. Gâyet sa‘b u metîn [u] müstahkem kal‘adır. Ba‘dehû Vezîr i a‘zam Kara Mustafâ Paşa, Hüseyin Paşa'ya rağmen kulların Özi kal‘asına ref‘ edüp kal‘a mu‘attal kaldı ve's-selâm.
Hamd i Hudâ âlâm-ı şedâ’id i bahrî çeküp mürg i cân kafes i tenden tayerân etmeden halâs olup sekiz ay bu âsitâne i Keliğra Sultân'da cümle dervîşân ile cân sohbetleri edüp niçe gûne temâşâlar edüp bahâr eyyâmı oldukda cümle ehibbâ ve dûstân ile vedâlaşup vatan ı aslîmiz olan,
İslâmbol'a revâne olduğumuz beyân eder
İşbu bin elli senesinin mâh ı ( ) yevminde Keliğra Sultân'ın ziyâret i vedâ‘ın edüp rûh ı şerîfinden istimdâd taleb edüp Keliğra'dan dörd gulâmımızla bir kayığa süvâr olup Karadeniz kenarınca liman-be-limân hîn i fırtınada kayığı filenklerle kenara çeküp temevvüc i deryâdan emîn olarak kasaba i Kavarna'dan ve kasaba i Balçık''dan ve kal‘a i Varna''dan ve kasaba i Ahyolı ve kasaba i Suzebolu ve kasaba i Musavra ve kasaba i Burkas ve kasaba i Çirgene İskelesi ve kasaba i ( ) [268a] ve kasaba i
................ (1 satır boş) ................
Bu yalılarda olan iskeleleri ve kasaba [ve] büleydeleri seyr [u] temâşâ ederek cezîre i İneada,
................ (1.5 satır boş) ................
geçüp ale's-sabâh,
Kasaba i Terkoz: Karadeniz kenarında şekl i murabba‘ bir şeddâdî kal‘a i nümâyân idi. Anı geçüp andan,
Uskumru çayırı; nâm mahal bir ferah-fezâ çemenzâr vardır. Âl i Osmân'ın cemî‘î yeniçeri oturakları ve korucuları bu mahalde muhâfaza bekleyüp cânib i erba‘asında olan kurâları hıfz [u] hırâset ederler. Zîrâ Kazak küffârı ba‘zı sene bu cânibleri nehb ü gâret ederler. Andan,
Karataşlar nâm bir mahaldir kim İslâmbol Boğazı'nın hâricinde leb i deryâda kayalı bir sengistân mahaldir. Bi-emrillahi Te‘âlâ zamân ı kadîmde bir avret örekesiyle taş olmuşdur. Garîb ve acîb temâşâdır. Bu mahal dahi Eyyub mollası hükmündedir. Bu mahalli dahi geçüp sene ( ) târîhinde mâh ı ( ) minde Bismillah ile Karadeniz'in İslâmbol Boğazı'ndan içeri dâhil olup,
Menzil i kal‘a i Kavak'da lenger bırağup hakîr taşra çıkup secde i şükr edüp rızâ yı Hak içün şükrâne bir kurbân edüp cümle fukarâya bezl etdik. Hamd i Hudâ eğerçi bu seyâhatde hayli berzah ve azâb ı elîm ve âlâm-ı şedâ’id çekdik ammâ hayli seyâhat ve cihâd ı kesîrler edüp Karadeniz'in cânib i erba‘asın dâiren-mâdâr deverân u seyerân etmiş olduk.
Manzara i tûl [u] arîz i Bahr i siyâh
Seyyâhân ı berr [u] bihâra ma‘lûm ola ki bu Karadeniz'i seyâhat edüp im‘ân-ı nazar ile gavvâsı olup temâşâ etdiğimiz hesâbı üzre bu boğazdan Karadeniz'in tûlu Anadolu cânibine şimâle gidüp Tarabefzûn önünden geçüp tâ Faşa Çayı boğazına varınca bin beş yüz mildir. Ve yine Boğazdan Abaza memleketi bin yedi yüz mildir. Ve yine Boğazdan tâ Azak Kal‘ası bucağına varınca iki bin tûlî bir Karadeniz'dir. Anadolu ve Rûmeli cânibinde bu Karadeniz'e bin yedi yüz sağîr ü kebîr nehr i azîm mahlût olur. Cümlesinden ulu nehr i azîm Rûmeli'nde nehr i Tuna'dır kim ana da yedi yüz nehr i azîm munsab olmağıla bahr i azîm olup Bahr i siyâha Kili Kal‘ası önünde ve Tulça Kal‘ası dibinde ve Soluna Boğazı'nda ve Karaharman Boğazı'nda ve Hızır-İlyâs Boğazı'nda, bu beş yerde Karadeniz'e karışır. Bu nehirden küçük Tarabefzûn kurbunda nehr i Faşa ve nehr i Çoruğ ve Taman Kal‘ası kurbunda nehr i Kuban, andan küçük nehr i Tün Azak dibinde ve nehr i Özü, andan nehr i Turla, andan küçük Anadolu cânibinde Bafra kurbunda Kızılırmak ve nehr i Çehârşenbe ve nehr i Sakarya. Bu zikr olunanlar deryâ-misâl nehr i azîmlerdir. Bunlardan mâ‘adâ bin altı yüz seksen nehirler, geçit vermez azîm sular mahlût olur, böyle bir Bahr i siyâhdır. Ve yine İslâmbol Boğazı'ndan Kefe'ye ( ) mildir. Ve Balıklağa ( ) mildir. Ve Akkirmân ( ) mildir. Ve Varna kal‘ası ( ) mildir. Ve Keliğra kayası burnundan karşu Anadolu tarafında Sinop kal‘ası burnu ( ) mildir. Ve yine Boğazdan Amasra ( ) mildir. Ve Ereğli ( ) mildir. Ve Karadeniz'in dâiren-mâdâr cânib i etrâfı Azak deniziyle bile cümle altı bin altmış mil ihâta eder. Ve karadan devr olunsa konak hesâbınca Karadeniz'in etrâfı yüz elli konak ve beş aylık yoldur. Her konağı on ikişer sâ‘at olmak üzre Karadeniz beş ayda devr olunur. Böyle bir bahr i azîmdir. Bu hakîr i pür-taksîr Karadeniz'in dâiren-mâdârın seyâhat edüp bin elli ( ) Şa‘bânü'l-mu‘azzamının evvelki gün Karadeniz Boğazı'ndan sıhhat u selâmetle İslâmbol'a dâhil olup hemân ol sâ‘at Ebâ Eyyûb ı Ensârî hazretlerine varup âsitâne i sa‘âdetine yüz sürüp rûh ı şerîfiyçün bir hatm i şerîfe şürû‘ edüp râh ı Hakka bir kurbân edüp andan peder ü mâderimize gelüp buluşdukda hakîri bağırlarına basdılar. Andan hakîr bir dahi Karadeniz'e gemiyle çıkmağa tevbe i nasûh etdim. Hak Te‘âlâ cemî‘î ümmet i Muhammed'i şerrinden emîn eyleye. Âmîn, yâ mu‘în.
Ba‘dehû elli ( ) Ramazân'ında Gümrük Emîni Alî Ağa'ya imâm olup gicelerimiz kadr, rûzlarımız rûz ı ıyd olup cemî‘î dilberânlar ile cân sohbetleri edüp beleğan mâ-belağ ihsân [u] in‘âmlar alıp Karadeniz'de zâyî‘ [268b] olan esbâblarımız ve gark olan on tokuz aded kölelerimizin ıvazın Cenâb ı Bârî ihsân etdi. Hamd i Hudâ,
Bin elli ( ) senesinde Malta gazâsına gitdiğimiz beyân eder
Evvelâ gazâ yı cezîre i Girid: Sene ( ) târîhinde Sultân İbrâhîm Hân'ın Dârü's-sa‘âde ağalarından Mu‘tak olan Sünbül Ağa nâm ankâ yı zî-şân, beş Mısır hazînesiyle ve elli aded muhassine cevârîler ve niçe âftab gulâm ı mihbânlar ve kırk aded "es-sâfinâtü'l-ciyâd" makûlesi küheylân atlar ile pâdişâh ı Cem-cenâb İbrâhîm Hân'dan {Ağa yı mezbûr} âzâd u me’zûn olup İbrâhîm Çelebi nâm bir re’îs i mellâhın altı kat anbarlı karavana kalyonuna cümle metâ‘ın üç ayda doldurup beş yüz tevâbî‘ i pür-silâhı ve üç yüz aded sâ’ir tüccâr ve iki yüz keştîbân ve Mısır'a menfâ Esîrî Mehemmed Efendi tevâbi‘iyle cümle bin üç yüz aded ibâdullah ile rûz ı cum‘ada Beşiktaş nâm mahalde mütevekkilen-ala'llâh deyüp bâdbânların küşâde kılup top u tüfenk şâdmânları ederek cânib i Mısr'a revâne oldular. Hikmet i Hudâ ( ) cezîre kurbunda altı pâre Malta küffârı kadırgalarına râst gelüp bir gün bir gice ceng i azîm edüp sademât ı topdan kalyon içre olan atlar boşanup guzât ı müslimîne atlar dahi bir şaşkınlık verüp yine bu hâl ile mücâhidîn ceng [ü] savaş ı perhâş edüp limân hevâda kalyon rûy ı deryâda karadağ gibi kalup altı aded kadırga i menhûs kalyonun yemîn ü yesârından döke döke kalyonun direği ve kıçı isa başı ve dümeni gidüp bî-cenâh kaldı ve içinde olan guzât ı müslimînden ancak iki yüz âdem kalup cümle darabât ı top ı kûpden şehîd oldular. Hemân kalyon sâhibi İbrâhîm Çelebi dal-satûr ı Muhammedî olup Kızlar Ağası Sünbül Ağa'ya hıtâben "Bre mel‘ûn Arab, ben sana kâfir vardır, gemiye atlar komayalım ve cebehâne ziyâde alalım ve küffârın bir hoş haberin alup çıkalım ve bu kadar yüklü gemi ile deryâya niçe çıkalım, dedim. Sen emr i şerîf alup beni bu hâl ile küffâra uğratdın" deyü Kızlar Ağasına bir tîğ urup kellesin galtân edince hemân Kızlar Ağasının tevabî‘leri İbrâhîm {Çelebi üzre} ol sâ‘at kılıç üşürüp pâre pâre ederler. Küffâr bu hâli görüp altı pâre kadırga i menhûs ile kalyonun cânib i erba‘asına sarılup derhâl kalyon içre soltat ı kefereyi döküp üç sâ‘at dahi kalyon içre ceng edüp âhir i kâr küffâr ı hâk-sâr kalyonu ahz [u] kabz edüp içinde olan cümle ümmet i Muhammed'i ve Esîrî Mehemmed Efendi'yi esîr edüp kayd-bend edüp kalyonu altı pâre Malta kadırgası yedeğe alup doğru Hanya limanına götürüp lenger-endâz oldular. Kâmil bir ay liman ı Hanya'da meks edüp cemî‘î mal [u] menâl [u] metâ‘ı ve cümle küheylân atları ve nûr-misâl duhter i pâkîze-ahterleri ve mahbûb gılmânları gemiden taşra çıkarup kal‘a i Hanya'da bey‘ u şirâlar edüp cümle duhterlerin bekâretin izâle edüp bu kadar fezâhat ederler. Ba‘zı âkıbet-endîş papas ve bıtrîk ve kıssîs ruhbânlar eydür "Vay biz bu Osmânlı kalyonun ve kızları ve atların bu şehrde görmemek gerek idik. Şimden gerü bu cezîre elden gitdi. Zîrâ kitâbımızda eyle yazar kim bu cezîre i Girid'e Osmânlı kalyonu gele ve atları gele ve kızları gele ardı sıra Türk gelüp gemisine ve atlarına binüp kızlarıyla cimâ‘ edüp bu cezîrede mülk edinüp evlâd sahibi ola" deyü Çalıpapaslar böyle deyü feryâd ederler. Ba‘zı küffâr bu cevâbları papaslardan istimâ‘ edüp niçe bin küffâr birer bahâne ile cezîrelerinden firâr edüp gayrı diyârlarda karâr ederler. Ol asrda cezîre i Girid içre dörd kerre yüz bin Urum re‘âyâsı var idi. Ve cezîrenin cânib i etrâfında yetmiş altı pâre ma‘mûr kal‘a i metîn var idi. "Cümlesinde on altı bin soltat ve murtat cunûd ı cünübü vardır" deyü Gümrük Emîni Alî Ağa efendimize haber geldi. Ba‘dehû bu Kızlar Ağası kalyonunun bu gûne ahvâl i pür-melâli böyle olduğu sa‘âdetlü pâdişâha mün‘akis olunca fi'l-hâl Venedik balyozun Dîvân ı Pâdişâhîye da‘vet edüp "Bre bî-dîn mel‘ûnlar, niçün sulha mugâyir iş işleyüp limanınıza bizim gemilerimiz alan düşmanları, gemilerimiz ile limanlarınıza [269a] kodunuz. Ecdâd ı ızâmım Süleymân Hân sulhu böyle midir?" deyince balyozlar ve konsoloslar ve konçoloz huzûr ı pâdişâhîde zemîn-bûs edüp eyitdiler: "Pâdişâhım! Ahidnâme i mîsâkımızda böyledir kim sizlerin donanması dahi sâ’ir kefere krallarının gemilerin alup limanımıza girse müsâfirdir, deyü ri‘âyet edüp limanımıza koruz. Yohsa biz ahid-şikenlik edüp hâşâ sümme hâşâ kızlar ağanız gemisiyle almış olayız. Bu habâseti edüp limanımıza giren Malta küffârıdır. Biz dahi anlardan âciziz" deyüp ser-ber-zemîn etdiler. Pâdişâh ı cem-haşmet buyurdular kim "Ya biz Malta üzre gazâ edersem, bana gemiler verüp imdâd eder misiz?" dedikde "Cân-baş üzre hizmet edüp üç yüz pâre gemi verelim, asker ve cebehâne ve zahîre sizden, gemiler vermek bizden" deyüp ser-ber-zemîn etdiler. Andan cümle balyozlara hil‘at i fâhireler giydirilüp hâb ı hargûş verdiler. Ba‘dehû,
Mübâşeret i gazâ yı Malta : Hazîne i pâdişâhîden üç bin kîse çıkup Karadeniz'de Canik sancağına ve Sinop ve Amasra ve Ereğli'ye ve Kocaili sancağına ve İzmid'e ve Kemerler tarafında olan yüz yigirmi pâre kazâlara mu‘temedün-aleyh kapucubaşılar kerâste iştirâlarına gidüp üç yüz pâre kadırga içün mezkûr kazâlardan Tershâne i âmireye kerasteler ibtidâ İzmit Paşası Baltacı Paşa'dan ve Alemdağı ve Kapudağı'ndan dağlar gibi kerâsteler yığılup ol kadar ahşâbâtlar geldi kim her iskeleler ve Tershâne gözleri kereste ile mâl-â-mâl olup cemî‘î cezîrelerden üstâd marangozlar gelüp Tershânenin her gözünde birer kadırga bodostaması kurup haftada birer kadırga binâ olunmağa mübâşeret olunup bir başdarda i hümâyûn ve on aded kara mavnalar inşâ olunup Tershâne i âmire âdem deryâsı oldu. Ve cemî‘î Anadolu ve Rûmeli câniblerindeki eyâletlere kapucubaşılar gidüp ve asker sürücü vezîrler gidüp asâkir i İslâm cem‘ olmada ve hünkâr hasekisi ve mîr i alemler Cezâyir ve Tunus ve Tarabulus'a on iki bin altun barut-bahâ gidüp "Evvel-bahârda kapudan paşaya mülâkât olasız" deyü hatt ı şerîfler gidüp anlar dahi âmâde olmada. Efvâh ı nâsda Malta'ya gitmek gazâsı dâstân ı dûstân oldu. Ammâ "El-ma‘nâ fî batnı'ş-şâ‘ir"1 mazmûnunca bu sefer i seriyye-i şerîfi sa‘âdetlü pâdişâh ve Kara Mustafâ Paşa vezîr ve Şeyhülislâm ( ) Efendi bilir, gayrı kimesnenin ne cânibe sefer olacağı nâ-ma‘lûmları idi.
Hâzâ sûret i nâme i fetvâ yı şerîf ;: "Sâbıkan bir vilâyet dârü'l-İslâm'dan olup mürûr ı eyyâm ile küffâr istilâ edüp cevâmi‘ ve mesâcid ve medâris ve minâre ve mahâfili kefere ve dalâlet-âyîn ile mâl-â-mâl olsa ve niçe ef‘âl i habîse ile reh-zenlik edüp me‘âbir i huccâc [u] tüccârı nehb u gâret etseler ve dîn i Muhammedîye şe’n u rahne verseler ve etrâf ı âleme evzâ‘ ı kabîhaları isâ‘at eyleseler pâdişâh ı dîn-penâh hazretleri hamiyyet i İslâm muktezâsınca diyâr ı mezkûru küffâr ı hâk-sâr elinden alup dâr ı İslâma ilhâk eylemeğe kâdir olur mu? Beyân buyurula. el-Cevâb: Allahu a‘lem pâdişâh ı İslâm kefere ile ol zamân sulh eylemek meşrû‘ olur kim kâffe i müslimîne menfa‘at ola. Olmayıcak aslâ sulh meşrû‘ değildir. Menfa‘at müşâhade olunup mü’ebbed veyâhûd muvakkat oldukdan sonra menfa‘atlü zamânda sulh bozulması enfa‘ görülse elbette bozmak vâcibdir ve elzem-i levâzımîndendir. Hattâ Hazret i Risâlet-penâh ehl i Mekke ile sulh edüp altıncı senede Hazret i Alî sulhu bozmağı enfa‘ görüp sulha mugâyir ba‘zı işler işleyüp Hicret i Nebevî'nin sekizinci senesinde Mekke i Mükerreme üzre varup bizzât Hazret i Risâlet-penâh Mekke gazâsında bulunup feth etdiler. Sa‘âdetlü pâdişâh sünnet i Resûlullah'a iktidâ buyurmuşlar. Gazâların Allah mübârek eylesün. ( )Ketebehu'l-fakîrü'l-hakîr ( ) ( ).
Bu fetvâ-yı şerîfi pâdişâh ı Cem-cenâb destine alup gûya bir habl i metîne yapışdı. Ol gün Ebâ Eyyûb ı Ensârî hazretleri ziyâretine varup anda Şeyhülislâm ( ) ( ) Efendi kemerine iki yerden "niyyetü'l-gazâ" deyüp [269b] Hazret i Ömer kılıcın bend kılup Tershâne bâğçesine göç edüp iki yüz pâre kadırgayı cemî‘î levâzımâtıyla itmâm edüp asâkir i İslâm ile leb-ber-leb etdi. Ve elli pâre kadırga Unkapanı'nın iskelesine yanaşup donanma ağası ( ) ( ) Ağa ve kul kethüdâsı ve başçavuş ve serdâr ı mu‘azzam muhzırı ve cümle otuz altı oda yeniçeri ve cümle on bin mevcûd ism [ü] resmli yeniçeri ve on oda topçu ve on oda cebeci, bunlar dahi beş bin asker olup yeniçeriler kadırgalara ve topçu ve cebeciler mavnalara girüp âmâde oldular. Beri cânibden eyâlet i Rûmeli eyâletine mutasarrıf ( ) Paşa, kapusu askeriyle ve eyâletinde olan yigirmi dörd sancak beği askerleriyle cümle erbâb ı zü‘amâ ve erbâb ı timar yigirmi iki bin seksen asker cebelüleri ve beldârları ile cümle yigirmi yedi bin asker olup Boğazhisâra gitmeğe me’mûr oldular. Ve Mora ve Sirem ve Semendire ve Bosna ve Hersek sancakları Mora cezîresinde Benefşe kal‘asında gemilere girmeğe me’mûr oldular. Ve eyâlet i Anadolu'da olan vezîr ( ) Paşa, on dörd sancağında olan cümle kılıç ve ze‘âmet 199 ve kılıç timar 5589'dur, bu erbâb ı zü‘amâ ve erbâb ı timar kânûn üzre cebelüleri ile ve beldâr [u] çerâhorlarıyla ve paşasının askeriyle cümle yigirmi bin askeri müsellah olup Boğazhisâr'a me’mûr oldular. Ve eyâlet i Kapudan Paşa ve eyâlet i Şâm ve eyâlet i Haleb ve eyâlet i Diyârbekir ve eyâlet i Mar’aş ve eyâlet i Adana ve eyâlet i Karaman ve eyâlet i Sivas ve eyâlet i Tarabefzûn, bu eyâletler cümle paşası askeriyle ve timar ve ze‘âmet sâhiblerinin kânûn üzre cebelüleri ile cümle yetmiş bin asker olup cümlesi Boğazhisâr'da gemilere girmeğe me‘mûr oldular. Ve cümle asker sürücü hasekiler ve kapucubaşılar cümle eyâlet askerlerin Boğazhisâr'da âmâde etdiklerinin haberi gelince Âsitâne i sa‘âdetde dörd aşağı bölükler dahi keştîlere ağalarıyla girüp âmâde oldular. Bin elli ( ) nevrûz ı sultânîsinde Sarâyburnu'nda iki yüz pâre kadırga ve başdarde ve kalita ve on iki kara ejdehâ-misâl mavna ve yüz pâre firkate ve karaka ve karavana ve kalyon ve bürten ve binek ve potaç ve şıtıye ve şayka ve karamürsel ve darbuna nâm keştîlere dahi lağımcı ve beldâr [u] çerâhor ve mühimmât, levâzımat [u] cebehâneler koyup cümle yedi yüz pâre yelken Sarâyburnu'ndan lenger-endaht olup cümle ser i kârda olan a‘yân-ı kibâr gemilerinin filikalarına süvâr olup Sarâyburnu'nda Sinân Paşa köşkünde cümle ulemâ ve sulehâ [ve] vüzerâlar ile huzûr ı İbrâhîm Hân'a varup cümle sefer i hümâyûna me’mûr olan vüzerâ ve mîr i mîrân kapudanlara ve ağalara ve çorbacılara bin yedi yüz aded hil‘at ı fâhireler giydirilüp du‘â-yı hayr [u] senâ ile herkes gemilerine gidüp SSerdâr ı mu‘azzam; Yûsuf Paşa ve Sadrıa‘zam Kara Mustafâ Paşa ve Şeyhülislâm kalup pâdişâh ı Aristo-tedbîr, Yûsuf Paşa serdârın destin destine alup ikisi bir kûşeye varup İbrâhîm Hân eydür "Bak a Yûsuf, sen ne cânibe sefere gidersin" dedi. Yûsuf Paşa eyitdi "İnşâallahu Te‘âla Malta gazâsına giderim" dedi. İbrâhîm Hân eydür "İnşâallah bi-takdiri'l-Hayyi'l-Kayyûm cezîre i Girid gazâsına seni me’mûr eyledim. Olmaya kim bu cevâbı bir âdeme ifşâ idesin. Aslâ bir ferd i âferîdenin rûhunun haberi olmasın. Malta gazâsına me’mûruz, demeden gayrı ağzından bir cevâb sâdır olmasın. İbtidâ yolun üzerinde olan cezîre i Girid önünden ubûr edüp Malta'ya doğru azîmet eyle. Ba‘dehû Mora cezîresinde bir iki gün mihmân olup andan bir gice kalkup gerü cezîre i Girid'e avdet edüp vakt i Şâfî‘îde cezîre i Girid'e asker döküp ibtidâ Todori kal‘alarını feth edüp bir sığınup yatacak yer eyle, andan kal‘a i Hanya'ya er döküp muhâsara edüp feth eyle. Sana nasîhat [ve] vasiyyetim budur. İnşâallah ba‘de'l-feth mansûr ve muzaffer geldikde sana ıvazın ederim ki huzûr ı Hakka yüzü ak gidesin. Ammâ su‘âl edenlere Malta'ya giderim, deyü gidesin kim sâ’ir düşman haberdar olmaya. Zîrâ "Üstür zehebeke ve zihâbeke ve mezhebek'1 buyurmuşlardır" deyü İbrâhîm Hân Yûsuf Paşa'ya bu gûne tenbîh ü te’kîd edüp iki kat zer-ender-zer hil‘at i fâhire giydirüp "Yürü Allahu Rabbi'l-âlemîn mu‘în ü zahîrin olsun" [270a] deyü hayr-du‘â ile Yûsuf Paşa zemîn bûs edüp kayığıyla başdardaye gelüp Müneccimbaşı Çelebi Efendi ve Müneccim Hasan Kefrî ve Müneccimek Efendi ve Sadreddînzâde Efendi, bunlar fünûn ı eflâkde her biri tekmîl i fünûn etmiş kimesnelerdir, bunlar ilm i usturlâb üzre gördüler kim sa‘d sâ‘at dâhil olunca serdâr ı mu‘azzama eyitdiler: "Sultânım, bu ân eyyâm ı sa‘ddir, hareket buyurun!" Dedikleri gibi hemân Kapudan Paşa-yı Serdâr ı mu‘azzam Yûsuf Paşa "salpa demir" deyüp beş yüz yerden çeng-i harbîler çalınup ibtidâ başdardaden gülbâng ı Muhammedî çekilüp ba‘dehû bir yaylım tüfenk ve bir yaylım toplar sadâları evc i âsumâna peyveste olup rûy ı deryâ barud ı siyâh dûdından Bahr i siyâh dibelik siyâh oldu. Ve gülbâng ı Muhammedî sadâsından zemîn u âsumân pür olup bu minvâl üzre üç yaylım tüfenk ü top ve gülbâng-i şâdmânî olup başdarda i hümâyûn ibtidâ avanta edüp çalıcı mehterbaşısı segâh faslı ederek Sinân Paşa Köşkü önüne geldikde Musâhib Yûsuf Paşa pâdişâhı ve Sadrıa‘zam Kara Mustafâ Paşa'yı selâmlayup ubûr edince cümle keştîler alay alay turna katarı Sarâyburnu'ndan taşra çıkınca cemî‘î keştîler bâdbânların küşâde kılup bir yaylım top dahi şâdmânları edüp cümle keştîler murg i semender-vâr âteş i Nemrûd içinde kalup eyyâm ı muvâfık ile Akdeniz'e doğru müteveccih oldular. Cümle ahâlî i İslâmbol bu eyyâm ı mübârekde eyyâm ı muvâfık oldu. "İnşâallah mansûr ve muzaffer olurlar" deyü elsine i nâsda güft u gû olup cümle ibâdullah hayr du‘â etdiler. Bu hakîr dahi Yûsuf Paşa efendimizin mü’ezzinbaşısı olup başdarda i hümâyûnda Hazîne Kâtibi İbrâhîm Çelebi ile mankadaş olup şîr-hor-ı mâ ve katr i nebât yiyerek mu‘azzez ve mükerrem zevk u safâ ile bir gün bir gicede,
Menzil i kal‘a i Gelibolu ;: Bunda cümle keştîler lenger-endaht olup kal‘adan hoş geldin topları ve cümle donanma keştîlerinden selâmet topları şâdmânı olup cümle guzât ı müslimîn Gelibolu tershânesine çıkup herkes işgâline meşgûl olup elli pâre Cezâyir ve Tunus ve Tırabulus kalyonlarına Rûmeli askerinin me’mûr olanların kodular. Ve karşu Anadolu cânibinde Çârdâk nâm iskeleden sefere me’mûr olan Anadolu ve Şâm ve Haleb ve gayrı on bir eyâlet askerleri cümle keştîlere me’kûlât [u] meşrûbâtlarıyla bir gün bir gicede mâl-â-mâl olup ikinci günde yine bir yaylım top u tüfenk şâdmânları olup sıyt u sadâ yı top u tüfenkden deryâ vü âsumân dir dir ditreyüp ve cümle asker müstavfâ sulanup mâh ı mezbûrun ( ) günü muvâfık eyyâm ile cümle keştîler kartal kanadı bâdbânların küşâde kılup kal‘a i Bozcaada önünden ubûr ederek ol gün on pâre perâkende firkate ile Karabatak ve İnebahtılı Durak ileri gidüp onar mil ba‘îd karavulluk ve kulağuzluk ve kolluk etmeğe me’mûr olup hil‘at i fâhireler ihsan olundu. Ve edâ yı hizmetden sonra Tershâne i âmire beğliği ihsân olunmak ta‘ahhüd olunup ol gün cezîre i ( ) ( ) lenger-endâz olup üç gün meks olundu. Bunda dahi asâkir i İslâm alınup ve cümle gemiler sulanup başdardade filandıra bayrağı dikilüp ve bir top ı irtihâl atılup üçüncü topda avanta-lenger edüp nefîr i rihâllar çalınup andan yine muvâfık eyyâm ile ol gün cezîre i ( ) ( ) lenger i ikâmet bırağılup asker alınup sulanup andan cezîre i İstendil, bizim adalar içinde Venedik kâfirinin cezîresidir, anın ceneralinden serdâra hedâyâlar gelüp aslâ ana nazar etmeyüp ubûr olundu.
Andan ( ) mil cezîre i Değirmenlik, Âl i Osmânındır ve kapudan paşa hâssıdır, anı ubûr edüp andan ( ) mil Temâşâlık Burnu, anı geçüp andan ( ) mil kal‘a i Atina'yı geçüp andan ( ) mil kal‘a i Termiş, Mora cezîresindedir, anı geçüp andan ( ) mil kal‘a i limân-ı azîm Anapoli, Anapolya dahi derler, Mora cezîresinde limân ı kebîrinin nihâyetinde bir yalçın kaya üzre sa‘b u metîn kal‘adır. Ammâ murâd [u] merâmımız üzre temâşâ edemedik. Bu limanda Rûmeli eyâletinin yigirmi yedi [270b] sancağının sefere me’mûr olan askerini cümle me’kûlât, meşrûbât [ve] ma‘ûnetleriyle gemilere sepişdirüp bir gün bir giceden sonra kûs i irtihâller çalınup andan yine fırışka yıldız rûzgâr ile ( ) mil gidüp kal‘a i Benefşe, limansız açık yer olmağıla ale'l-acele bunda olan asâkir i İslâmları alup ol gün yine eyyâm ile Menekşe Burnu'ndan ( ) mil Cezîre i Girid;
................ (2.5 satır boş) ................
Bundan ubûr edüp aslâ im‘ân-ı nazar ile nazar etmeyüp şâdmânlar ederek cânib i garba cezîre i Malta diyerek cezîre i Çukalar, bunlar dahi kefere Venedik hükmünde birbirine karîb kal‘a i metînli cezîrelerdir. Önünden ubûr edüp ( ) mil cânib i yıldıza meyl edüp Mora cezîresi kenarında kal‘a i Koron önünden geçüp andan ( ) Kal‘a i Moton ı metîn önünden güzer edüp ( ) mil yine cânib i garba gidüp Cezîre i Berak bir küçücek cezîrecikdir, Mora adasına karîbdir, anı geçüp ( ) mil,
Evsâf ı kal‘a i Anavarin; : Mora cezîresinde liman ı azîmdir ve iki kal‘ası vardır, biri aşağı liman ağzı kayalarında, biri evc i âsumâna berâber kayalar üzre vâki‘ olmuşdur. Bunda lenger i ikâmet bırağılup fi'l-hâl donanma yı hümâyûnun batîü'l-hareke olan on pâre tershânenin çakal gemilerini boşaldup cümle levâzımât, mühimmât, cebehâne ve askerîsini ve kürekçilerin gayrı gemilere yerleşdirüp sulanup gayrı tedârikler görürken bu Anavarin limanına karîb Venedik kâfirinin cezîre i Zaklise ve cezîre i Kefelonyoz ceneralleri barud ve gülle ve kurşum ve gayrı çuka ve kumaş ve akmişe i fâhireler ile niçe gûne hedâyâlar getirüp serdâr ı mu‘azzama buluşup "Gazânız mübârek ola" dediler. Ammâ murâd [u] maksûdları çâşıtlık idi. Gördüler kim Osmânlının seferi Malta üzerine olduğuna itmînân ı kalb hâsıl edüp cezîre i dârü'l-bevârlarına avdet etdiler. Bu limanda dahi Mora ve Arnavudluk şehbâzlarından üç bin asker i güzîde dahi gemilere ıskarça olup cümle mücâhidü fî-sebîlillah cemî‘î levâzımâtların görüp sulanup, âb ı hayât nehr i azîmi bu liman içre deryâya mahlût olur, üçüncü gün filandıra dikilüp göç boruları çalınup bu liman ı azîmden tokuz yüz pâre sağîr ü kebîr yelken çıkup sehl engine çıkup Karabatak ve Kapudan Durak nâmân kulağuzların on aded uçkun firkateleri beşer altışar mil ileride giderken Malta cânibine müteveccih olup cümle asker i İslâm bildiler kim donanma yı hümâyûn Malta'ya gider. Hemân kim vakt i zuhr olunca ol deryâ yı bî-emânın ortasına varınca hemân Serdâr ı mu‘azzam Yûsuf Paşa başdarda i hümâyûn ile tarfetü'l-ayn içre girüye dönüp geldikleri yola inân ı dümeni çevirüp "Kaşka alavanta" deyüp başdardaden orsa filandıra ve bayraklar dikilüp kürek rebaçsası ve yelken ile vakt i asrda yine Çukalar önünden ubûr olununca hemân Çuka cezîresi kal‘asının cânib i erba‘asından işâret âteşleri ve işâret topları atılmağa başladı, fi'l-hâl anı ubûr edince vakt i gurûb olup andan ol şeb i muzlimde cümle cezîre i Girid âteş i Nemrûd ile çırâğân olup vakt i Şâfi‘î'de Bismillah ile,
Dostları ilə paylaş: |