Evliya deneme


Lisân ı Istılâh ı Etrâk ı Tosya ve Bolu ve Dörddîvân



Yüklə 4,3 Mb.
səhifə18/57
tarix17.01.2019
ölçüsü4,3 Mb.
#99316
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   57

Lisân ı Istılâh ı Etrâk ı Tosya ve Bolu ve Dörddîvân;: Evvelâ bu Etrâkin dîvân ta‘bîr etdükleri Ertuğrul, Âl i Selçûkiyân[dan] Sultân Alâeddîn as­rında boy beği iken kefere elinden bu dağları feth etdikçe re‘âyâ vü berâyâya istimâlet vermeğiçün dî­vân edüp kös çalduğu yerlere hâlâ dîvân lafzıyla ta‘bîr edüp yedi dîvân yedi nâhiye olmuşdur. Dağî ve bâğî ve yağî âdemlerdir kim lisânları budur;



azık
ekmek

tahıl
buğday

dehle
gözet

zıbar
yat

ğanlı
araba

ün
âvâz

râ­hatlık
avret




yevmi git­miç
kız

kızan
uşak

cılız
küçük

cıbâr
aru

merd
âdem




Safâ yalavaç
Âdem peygamber

Çalab hakkı
Allah hakkı

Yalavaç hakkı
Peygamber hakkı




Ese yalavaç
İsâ peygamber

çebü fakı
çelebi hoca

heleci
söz[278b]




aydıncı
şeyh

banalabân
mü’ezzin

sala
namaz

mezgit
mescid

ayne damı cum‘a câmi‘i




savu yeri
mezârlık

sîn yeri
mezârlık

tâhirlik
hammâm

savu
ağlamak

köplez
yavru köpek




tola
zağar

çomar
koyun köpeği

mastı
fino köpek

yetegen
tazı

çınak
arslan




saplıca
kiraz

dikdük
kiraz kurusu

kişne
vişne

ballı darı
incir

kelem
lahana




kızıl ağaç
havuç

yer sapı
havuç

pürçüklü
havuç

hınza
kereviz

sepüger
turp




çoğaç
güneş

oğlan babucı
armud kurusu

tüğlice donbak
dikenli kestâne

tülüce yumru
şeftâlü




dombak
kestâne

kaplıca burka
yumurta

beğ aşı
yumurta

çullu cü­cük
tavuk

maşatlık
mezarlık




göy­nümiş
olmuş meyve

kak
kuru

kakac
pasdırma

fakı
hoca

zili
sini

zirfe za­ğarı
kaşık




mavmav
kedi

çelerdi
bakdı

dızıkdım
darıldım

palatık
şâhnişin

kırân
taşra

hayâd
avlu




yığma depe
pilav

saraş
zerde

karış katış
aşır aşı

çakal ma­kal
kalye boranı

sıkı
bulgur




çuluk
dutmaç

tukmağı
herîse aşı

sarığı burma
baklava gibidir

hevây dızlık
börek gibidir

döngel
muşmula

boduç
ağaç bardak

yelip
palûde

kekremsi
şarâb

hürpül­dedir
içer

zîven mi
gider misin




zilib
halı

zıkı
karın ağrısı

söykenenin
yasdık

söyken
yasdık

çırak
mum




apışdı
sacayak

üç basdı
sacayak

makrık
mundâr

musmul
temiz

çep
güç




tok tok
havan

sümeğe
fâ’idesiz

kakak
enseri

kirmân


çığlık
sadâ




İse hakı
İsâ hoca

cavvak
lebbî

ne yâlin
nedir hâlin

onat nat
eyidir eyi




çizgindi didim
ağrıdı başım

efelim
kardaşım

setlek
âferim







Bu lugat i mühmelelerden mâ‘adâ niçe bin ke­limât ı türrehâtları vardır kim ne kadar nedîm âdem olsa bir kimesne onların bir kelâmın anlamak ihti­mâli yokdur. Ol diyârın kavmine mahsûs bir turfe lehçe i mahsûsadır kim ancak bu kadar tahrîr olundu. Bu Gerede şehrinden yine

{Menzil-i Karagöl : Sâ‘at 7}cânib i şarka ma‘mûr ve âbâdân kurâları 8 sâ‘atde geçüp,



Menzil i karye i Bayındır: Bolu sancağı nâhi­yesinde başka yüz elli akçe kazâdır. Kurâları sarp dağlarda olmağıla Osmâncık bu diyâr halkın feth edince kanlar ağladı. Bâğlı ve bâğçeli kasaba-misâl üç yüz tahta örtülü hâneleri ve bir hânı ve her hâ­nede müsâfirhâne ahûrları vardır. Her müsâfir bu hânelerde meks edüp akçesiyle yiyüp içer. Ammâ odunu ve suyu ve samanı müftdir. Bu karye halkı bu gûne kâr edüp ankâlardır. Andan kalkup Hammâ­mlı Boğaz nâm bir teng ü muhavvif ve muhâtara bo­ğazı bin renc [u] anâ ile 9 sâ‘atde ubûr idüp,

Menzil i kasaba i Çerkeş;: Kankırı sancağı hâ­kinde subaşılıkdır ve yüz elli akçe kazâdır ve yeni­çeri serdârı ve sipâh kethüdâyeri vardır. Şehri bir bayır dibinde üç yüz hâneli ve bir câmi‘li ve bir ham­mâmlı ve kırk elli dükkânlı bir büleydedir. Ammâ Sultân Murâd Hân efendimizin musâhibi Silâhdâr Mustafâ Paşa yüz elli ocaklı ve yüz aded dükkânlı bir hân ı azîm inşâ edüp bir kasaba ma‘mûr etmiş­dir. Lâkin ömr vefâ etmemek ile kiremit örtülü kalmışdır. Haftada bir kerre cemî‘î kurâ halkı cem‘ olup azîm bâzârdurur. Andan yine cânib i şarka âbâdân içre 7 sâ‘atde,

Menzil i karye i Karacalar;; Kankırı hük­münde ze‘âmetdir. Bir câmi‘li ve çemenzâr ve mahsûldâr yerli üç yüz hâne ahûrlu hâne i fukarâ­lardır. Âyende vü revendeler mihmân olup ahâlîsi kâr ederler. Ammâ mu‘ânid Etrâklerdir. Bir kütüğü kırk kerre müsâfirîne satarlar. Zîrâ her gice mezkûr kütük su içinde yatar. Alan âdem ol kütüğü yak­mak içün on akçe odun alır. Hattâ bir ârif yolcu bir kütüğe bir kevele enserisin mıhlayup Revân seferine gidüp gelince üç sene mürûr [279a] edüp yine bu Karacalar karyesinde hâne sâhibine mihmân olup âteş yakmağa kütüğü getirüp yine üç sene mukad­dem enseriyle mıhlı olan kütüğü getirirler. Tâ bu mertebe mümsik ve hasîs ve le’îm ve tammâ‘ âdemleri vardır. {Kütüğü kırk müsâfire satup kırk yaşında yaşlı kütükdür, deyü medh ederler}. Ammâ yol üzre âyende vü revende müsâfirîne hânelerinde bulundukları rahmetdir ve sulehâ yı ümmetden âdemleri vardır. "el-kâsibu habîbullah"1 deyü şal ve şemle ve tüfenk [ve] kırmızı kuşak ve muhayyer i gûnâ-gûn dokuyup bey‘ [u] şirâ ederler. Karacalar kuşağı meşhûr ı âfâkdır.

Ve ziyâretgâh ı Hazret i Hâbîb i Karamânî; kaddesenallahu bi-sırrıhi'l-aîiz; Maskat ı re’sleri Niğde kurbunda Ortaköy nâmın ortasında mütevel­lid olmuşlardır. Ebü'l-feth Mehemmed Hân asrında merhûm olup bu Karacalar'da bir kubbe i muhtasar içre medfûndur kim ziyâretgâh ı hâs u âmdır. Mev­tine târîh, güfte i Eflâtûnzâde:

Kâle rûhu'l-Kuds ü fî târîhihî

İnne fi'l-cennâti me’vâ rûhihî,1 sene [902]

Bunlar tarîk i Bayrâmîden olup eş-Şeyh Haz­ret i Hamza Efendi: Bu Hazret i Şeyh Karamânî halîfesindendir. Hamzavî-mezheb deyü müttehem olan azîz bu Şeyh Hamza'dır. Bu Habîb i Karamânî ziyâretin edüp bu Karacalar'dan kalkup yine cânib i şarka 9 sâ‘atde,



Menzil i karye i Koçhisâr;: Kankırı hükmünde kazâdır. Nâhiyeleri ma‘mûrdur. Kal‘asını Rûm kefe­resi elinden sene 708 târîhinde Osmân Gâzî feth edüp bir dahi küffâra dâru'l-karâr olmasın içün te­melinden münhedim etdi. Bir câmi‘li ma‘mûr kar­yedir. Kankırı Koçhisârı derler. Andan 9 sâ‘atde,
Evsâf ı kal‘a i Nâsıya
ya‘ni şehr i kadîm Tosıya

Sene (   ) târîhinde Çelebi Sultân Mehemmed fethidir. Sebeb-i tesmiyesi (   ) galat Tosıya derler. (   ) sancağı hükmünde hâsdır. Subaşısı var ve yüz elli akçe şerîf kazâdır. Ve cümle (   ) aded ma‘mûr nâhiyeleri vardır. Yeniçeri serdârı ve sipâh kethüdâ­yeri ve nakîbü'l-eşrâfı ve şeyhülislâmı ve a‘yân [u] eşrâfı vardır. Gerçi Türkistân şehirlerin­den­dir ammâ a‘yân ı ulemâsı çokdur. Şehri bir mürtefi‘ yerde üç bin mikdârı tahta ve kiremit örtülü sâfî tahta ile binâ olunmuş kâr ı kadîmlerdir. Bâğı ve bâğçesi gâyet çokdur. Cümle on bir mahalle ve yigirmi bir mihrâb­dır. Cümleden çârsû içre (   ) câmi‘i

................ (1 satır boş) ................

Bu gice bir ihrâk ı azîm oldu. Bunlardan mâ‘adâ mesâcid [u] me‘âbidlerdir. Ve yedi hân ve (   ) hammâmları var. Ve cümle üç yüz kırk dük­kânları ve kahvehâneleri ve bir demir kapular ile mebnî bir kârgîr binâ bezzâzistânı vardır. Her gûne metâ‘ bulunur. Ammâ cümle halkının kârları mu­hay­yer dokumakdır. Anınçün bezzastânda muhayyer bey‘ [u] şirâ olunur.

Memdûhâtından kozlu ve leblebili halvası ve datlı kutu bozası beyâz süd gibidir, gâyet meşhûr bozası olur. Câbecâ mahbûb u mahbûbesi vardır. Ve hevâsı sehl sakîldir. Gerçi halkı Türkdür ammâ gâyetü'l-gâye garîb dûstlardır.

Ziyâretgâh ı Tosya;: Şehrin hâricinde bir mesîregâh ve çemenzâr yerde

Ziyâret i Şis Baba Sultân: Yol üzre vâki‘ olmuşdur. Ziyâretgâh ı ünâsdır. Ve

Ziyâret i

................ (1 satır boş) ................

Andan 8 sâ‘atde kâh dağlar içre, kâh nehr i Kızılırmak kenarınca gidüp,

Menzil i karye i Hacı Hamza;: Hamzavî Hacı Hamza kim Habîb i Karamânî halîfesidir. Bu kar­yede mütevellid olup iştihâr verdiğiçün Hacı Hamza Köyü derler. Zulümden ahâlîsi dağda bir ma‘mûr kurâda sâkin olurlar. Târîk ı âm üzre ancak bir köhne câmi‘i kalmış, gayrı büyûtları harâbdır. Nehr i Kızılırmak kenarıdır. Karşu cânibi sâfî bâğ u bâğçeler ile müzeyyendir. Bu nehr i Kızılırmağ'ın ibtidâ tulû‘u (   ) sancağında (   ) nâm mahal dağlarından hurûc edüp sâhil i Karadeniz'e Bafra kasabası cen­binde Karadeniz'e mahlût olduğu yerde bu nehir kendüyü evce beraber kayalardan deryâya atup gü­rüldüsü ve sâ‘ikasından âdeme dehşet hâsıl olur. Fa’idesiz coşkun cereyân eder bir sudur. Sayf u şitâ­da dâ’imâ kırmızı kan gibi akar kanlı sudur. Hatta bu hakîr, bu mahalde atımla karşu tarafdaki bâğlara geçmek murâd edüp atımla beni toparlayup cân havlinden karşu kenarda bir söğüt dalına sarılup at­dan ayrıldım. Meğer zâlim su gâyet darplı ve iri iri taşlı yerden cereyân edermiş. Güç ile cân halâs edüp ba‘dehû huddâmlarım atımı getirdiler. [279b]

Bu Hacı Hamza'dan kalkup yine cânib i şarka kâh dağlarda ve kâh Kızılırmak kenarında Sarmaşıklı Kaya nâm evc i âsumâna ser çekmiş bir kûh ı bü­lendin dibinde bir daracık yoldur kim bir cânibi yalçın kaya ve sol tarafı yalçın uçurum yerde Kızı­lırmak ve niçe yerde Kızılırmağ'a batarak 8 sâ‘atde,



Evsâf ı kal‘a i musanna Osmâncık;: Bir tevâ­rîh­de Osmâncık bunda doğdu ve kal‘a i Os­mân­cık hilâfetinde binâ etdi, derler. Ba‘dehû Etrâk i nâ-pâk elinden sene 795 târîhinde Yıldırım Bâyezîd Hân fethi olduğu muhakkakdır. Çorum sancağı hâkinde ve voyvodalıkdır ve yüz elli akçe kazâdır. Ma‘mûr nevâhîleri vardır. Serdârı ve kethüdâyeri vardır, na­kîbi ve müftîsi yokdur, a‘yânı azdır, bâğ u bâğçesi çokdur. Kal‘ası Kızılırmak kenarının karşu cânib i şarkında cisr i azîm ile ubûr olunur. Nehre karîb bir alçak sivri yalçın kaya üzre bir küçük Şeddâdî binâ yı me­tîn kal‘a i hısn ı hasîndir. Dâiren-mâdâr cirmi se­kiz yüz adım şekl i murabba‘ bir kal‘a i yekpâredir (   ) nâzır ancak bir demir kapusu var. Gâyet bâlâ olmağıla içine girüp manzûrumuz olma­mışdır, ammâ taşra varoşu bin mikdârı bâğ u bâğçeli tarz ı kâr ı kadîm Etrâk evleridir. Cümle tahta ve toprak örtülü imâr olmuş evlerdir. Yedi mahalle ve yedi mihrâbdır. Ve dükkânları azdır, ammâ yine her eşyâ mevcûddur. Üç hânı ve ırmak kenarında bir küçük hammâmı var, suyu dollâb ile Kızılırmakdan çekilir. Ve şehrin üç tarafı kumsaldır, aslâ çamur olmaz. Ve hevâsı şiddet i hâr üzre oldu­ğun­dan leziz âbdâr üzüm olur. Ve kumsallığında kebere nâmında bir gûne meyve hâsıl olup sirke ile turşu ederler, gâyet nâfi‘dir ve bu şehirde ol turşu meşhûr ı âfâk ol­muşdur. Ve cümle evleri fukarâ­yânedir. Ve halkı dahi fukarâ yı Bektâşiyân­dır. Zîrâ bu şehrin cânib i garbında bir mürtefi‘ yerde Sultân ı Bektâşiyân medfûndur.

Evsâf ı ziyâretgâh ı şem‘ i âlem, çerâğ ı hurrem, mücerred i bâtın u zâhir, müsafir i gâ’ib [u] hâzır, zübde i evliyâ ve umde i asfiyâ eş Şeyh Hazret-i Ko­yun Baba


Kaddesenallahu bi-sırrihi'l-aziz:

Bizzat Hazret-i Hacı Bektâş ı Velî halîfesidir. Sene (   ) târîhinde muhabbetullahi Te‘âlâ merhûm olup anda medfûndur. Ba‘dehû sene (   ) târîhinde Haz­ret i Sultân Bâyezîd i Velî, aziz i merkûmu leyle i kadrde vâkı‘asında görüp vasiyyet i Azîz ile kabr i şerîfi üzre bir kubbe i âlî ve bir câmi‘ i şerîf ve dervîşân ı zî-şân içün bir meydân ve bir it‘âm ı dâ­rü'z-zıyâfe i pîr [ü] civân ve bir âyende vü revende­ler içün bir mihmânsarây hân ve niçe müte‘addid hücreler ve matbah ve kilâr ve meydân edüp cümle bu hayrât [u] hasenâtla serâpâ kurşum ile mestûr bir binâ yı ma‘mûrdur kim bir fersah ba‘îd yerden gömgök deryâ gibi kurşumları temev­vüc eder şek­linde nümâyân olup kubbe i nîl-gûn­ları ve kubbe i merkad i pür-envârının altun alem­lerinin şa‘şa‘asından benî Âdemin çeşm i ner­gîsi hîrelenir. Ve imâretinde şeb [u] rûz ni‘meti âteş üstünden in­meyüp âyende vü revendeye ni‘meti mebzûldur. Hakîr ibtidâ bu şehre dâhil oldukda bir mürtefi‘ yerde âsitânesine âdâb ı ziyâret üzre varup atebe i süflîsin bûs edüp es-selâmu aleyk ile kabr i şerîfine dâhil olup bir hatm i şerîfe rûh ı şerîfiçün şürû‘ edüp hamd i Hudâ ziyâreti müyesser oldu. Kubbe i münevveresi misk ü anber-i hâm râyihasıyla pür olup cümle ehl i züvvârın dimâğları mu‘attar olur. Ve her gelen zâ’ire, fukarâ ve türbedârları gülâb nisâr ederler.

Na‘ş ı şerîfleri üzre sikke i Bektâşîsini tekye-nişîn vâ‘izi ve fukarâları ale'l-ittifâk bu mu­hibb i fukarâ evliyânın başına tekbîr [ü] tezkîr ile geçirüp cümle âşıkân hayr du‘â edüp "Kuvvet i basa­rın ve sıhhat i bedenin ve seyâhatin ziyâde-ber-ziyâ­de olup sa‘âdet i dâreynde mu‘azzez ve müker­rem olup düşman şerrinden emîn olasın", deyü cümle âşıkân ı sâdıkan [u] dil-rîşân hayr du‘â ile gülbâng ı Muhammedî çeküp Fâtiha i şerîf tilâvet etdiler. Hemân ol azîzin sikke i mübârekesin başına geyin­ce bi-emrillahi Te‘âlâ iki kulağımdan bir rîh ve iki gözlerimden irinli yaşlar bir sâ‘at açup gözle­rim Arab meş‘ali gibi münevver oldu. Zirâ bu abd i ahkar bin elli (   ) Karadeniz'e gark olduğumuz asırda üç gün üç gice rûy ı deryâda uryân şinâverlik ederken şiddet i şitâdan kuvvet i basarım münkatı‘ olmuş-ıdı. Hemân ol tâc ı sa‘âdet ki başıma kondu, kuvvet i basarım ziyâde oldu. Ve sürûr [u] safâm­dan hatm i şerîfi sûre i A‘râf'a indirmeyince tilâ­vet i Kur’ân'dan ferâğat etmedim. [280a] Ba‘dehû âsitâne i sa‘âdetin seyr [u] temâşâ edüp fukarâ­la­rıyla ülfet edüp baba ni‘metlerin tenâvül etdik. Hâlâ kubbe i pür-envârında Sultân hazretlerinin Hacı Bektâş ı Velî'den kabûl etdükleri cihâz ı fakrların­dan hırka ve seccâde ve alemi ve tabl [u] kudûmü ve seccâde ve pâlhengi ve asâsı ve tâc [u] kabâsı hâlâ mah­fûz durur. Ve kubbesinin der-i dîvârında niçe seyyâ­hân u âşıkânın birer gûne hatlarıyla gûnâ-gûn eb­yât [u] eş‘ârlar tahrîr etmişler. Bu dil-rîş dahi küstâ­hâne hatt ı müstekre­himiz ile ser i sa‘âdetleri tara­fına celî hatt ı sülüs ile hâtıra bi'l-bedâhe hutûr edüp tahrîr olunan beytdir:

Kıdve i erbâb ı tahkîk [ü] velî Âl i abâ

Mahzen i sırr ı velâyet Hazret i Koyun Baba

Koyun Baba lakabıyla mülakkab olmalarının sebeb i künyesi: Hacı Bektâş ı Velî ile Horâsân'dan tâ Rûm'a gelince şeb [u] rûz yigirmi dörd sâ‘atde bi­rer kerre koyun gibi melermiş kim aslâ sâ‘at i ha­reketinden tehallüf etmeyüp her melemesi evkât ı hamseyi ayân u beyân edermiş. Bundan gayrı niçe bin menâkıbı vardır. Ve cümle Bektâşiyân beyne'l-halk mezmûmlardır, ammâ bu Koyun Baba fukarâ­ları koyun, kuzu gibi meler halîm ve selîm ve halûk, terk i tecrîd ve ârif i billah ve ehl i sünnet ve'l-cemâ‘a musallî abdullahları vardır. Hulâsa i kelâm çok seyâhatimiz yokdur derler. Ammâ Rûm u Arab u Acem'de böyle âsitâne i azîm yokdur. Ve cisr başında,

Ziyâret i Burhân Dede: Niçe yüz keşf [ü] kerâmeti zuhûr etmiş ulu sultândır. Bu cisr dahi Sultân Bâyezîd i Velî'nin hayrât [u] hase­nâtından vâcibü's-seyr, memdûh ı âlem olmuş on tokuz göz cisr i azîmdir kim her bir kemerleri kavs ı kuzahdan ve kehkeşân ı semâdan ve kudret kemerinden ve tâk i kisrâdan nişân verir kantara i azîmdir. Bir başından bir başına dörd yüz elli adımdır. Böyle dîvâne cereyân eder nehr i azîm üzre üstad ı mi‘mâr, bennâ bir sırât inşâ etmiş kim inşâ‘allah diyâr ı Anadolu'da misli yokdur kim ga­rîb ve acîb cisr i metîndir.

Bu şehrde bir gün tekâ‘üd edüp ertesi kûs i rıh­letler çalınup yine cisri cânib i garba geçüp dağ ve bâğ içre giderek dağların muhavvif ve muhâtara yerle­rinde



Direklibel: Ne‘ûzü billah bir teng ü târ u sengsâr cân bâzârı yerdir kim bir âdem kayalar üzre çıkup taş yuvarlasa bin âdemi helâk eder. Bir tü­fenkli hod kuş uçurtmaz. Böyle bir mel‘ûn boğaz­dır kim Rûm u Arab u Acem'de Direklibel deyü meşhûr ı âfâkdır. Direklibel demeğe bâ’is oldur kim ya‘nî kayaların altları kûh ı bî-sütûn gibi boşdur. Münhedim olup tarîk ı âmmı sedd etmesin deyü niçe sâhib i hayrâtlar mezkûr kayaların altla­rına azîm çam ve ardıç direkleri dayamış, anınçün Direk­libel demek ile şöhret bulmuşdur. Hemân bu ma­halde paşa efendimiz atından nüzûl edüp Bismil­lah ile bizzât kendüleri birkaç taşları râh ı müslimîn­den alup aşağı dereye endaht edince azamet i Hudâ dörd bin mikdârı pîr [u] civân atlarından nüzûl edüp ma‘ber i nâs üzre olan taşları aşağı dereye atup bir tarafdan çeng[-]i harbîler çalınup Allah Allah ile bir sâ‘atde yolu eyle tathîr eylediler kim râh ı tahte­revân ve tarîk ı kal‘a i Revân ve Heme­dân oldu. Anı dahi bu keyfiyetle geçüp Osmâncık'dan berü 9 sâ‘atde,

Menzil i karye i Hacıköy: Direkli Bo­ğazı'ndan berü Amasiyye sancağı hudûdudur. Za­lmden bir vîrân karye[s]i ve bir vîrân hânı vardır. Ammâ gâyet imâr olacak yerdir kim nazîri yokdur. Andan cânib i cenûba Marzıvan sahrâsı içre 6 sâ‘atde,

Menzil i karye i Kerkiraz (?) : Bu dahi Ama­siyye hâkidir. {Yüz elli akçe kazâdır. Altmış pâre kurâsı cümle vakf ı Resûlullahdır}. Bir câmi‘li ve bir hânlı müselmân köyüdür. Ammâ bu dahi vîrâna yüz dutmadadır. İmâr olacak yerdir, zîrâ menzil yeridir. Andan 8 sâ‘at,

Evsâf ı şehr i dârü'l-izzetü asıyye i şâhika ke-ennahâ bakıyyet mine'l Amalika ya‘nî cebel i kudret kal‘a i Amasiyye

Kadîm i eyyâmda kal‘ası Amâlika kavminin binâsıdır. Niçe yüz mülûkden kalmış kal‘a i Kah­kahâ yı Rûmdur. Ba‘zı tevârîhde Ferhâd ı kûh-ken binâ etdi, derler. Mahallinde tahrîr olunur. Ba‘dehû sene 476 târîhinden Âl i Dânişmendiyye'den Sultân Melik Gâzî, Rûm keferesi elinden feth etmişdir. Niçe kerre İrân-zemînin Azerbaycân pâdişâhları muhâ­sara edüp fethinde âciz-mânde kalmışlardı. Ba‘dehû Dânişmendiyân elinden Âl i Selçûkiyân bir takrîb ile alup karâr etdiler. Ba‘dehû sene 795 târîhinde Âl i Osmâ­ni­yân­dan Yıldırım Bâyezîd Hân {üzre} Timur hurûc etdükde {Amasiyye kal‘asın Timur} feth etme­sin deyü mukaddem târîh ile {Yıldırım Hân, Amasiyye'yi} feth edüp İsâ Çelebi'yi hâkim nasb edüp dârü'l-mülk i taht ı selâtîn olup hutbe tilâvet olundu ve "Azze nasruhû, duribe Amasiyye" deyü sikkeli akçesi kat‘ olundu. Zîrâ dağlarında ve şehr i Gümüş'de sîm i halisin üç yerde ma‘deni vardır. Ba‘dehû [280b] pâdişâhlara mahsûs sarây ı hâs ve bâğçe i İrem binâ olunup tahtgâh ı Âl i Osmân oldu. Ebü'l-feth tahrîrinde eyâlet i Sivas hâkinde Amasiyye beğinin tahtıdır. Sevâd ı mu‘azzam ve taht ı pâdişâh ı mükerrem ol­mağıla bir kaç kerre ber-vech i arpalık kânûn üzre bu sancak üç tuğlu vezîrlere sadaka olmuşdur. Taraf-ı pâdişâhîden kânûn üzre paşasının hâss ı hümâyûnu 300.000, sancağında ze‘âmet 19, timar 422, alaybeğisi ve çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Bu cümle erbâb ı zü‘amâ ve erbâb ı timar kânûn üzre cebelüleriyle üç bin asker olup alaybeğisi ve paşası sancağı altında sefer eşerler. Pâk ü müsellah ve mükem­mel askerleri vardır. Ve üç yüz akçe pâye­siyle şerîf kazâdır ve nâhiyeleri gâyet ma‘mûrdur. Evvelâ nâhiye i İnebâzârı ve Geldikkân ve Akdağ ve Kağala nâhiyesi kasabadır. Ve sanca­ğında tokuz kazâdır.

Evvelâ kazâ-yı Köprü, Simere ve kazâ yı Zeytûn ve Gümüş ve Bulak ve kadısına senevî yedi bin guruş olur. Ve paşasına ber-vech i adâlet yetmiş bin guruş olur. Paşasının hâssı altı aded subaşılıkdır.

Evvelâ şehr i Bac-bazar ve Varây ve İnebazarı ve Akdağ ve Suluova ve hâslar subaşısı ve şeyhül­islâmı ve nakîbü'l-eşrafı ve yeniçeri serdârı ve ankâ sipâh kethüdâyeri vardır. Ve a‘yân [u] eşrâfı ve ulemâ ve sulehâ ve ankâ bâzargânları vardır. Ve ankâ hânedân sâhiblerinden beş yüz akçe müte‘addid mollalar ve beğ ve beğzâdeler ve paşa ve paşazâ­deler gâyet çokdur.


Yüklə 4,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin