Evliya deneme


Eşkâl i ahvâl i kal‘a i Bâbü'l-ebvâb, ya‘nî Demirkapu



Yüklə 4,3 Mb.
səhifə31/57
tarix17.01.2019
ölçüsü4,3 Mb.
#99316
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   57

Eşkâl i ahvâl i kal‘a i Bâbü'l-ebvâb, ya‘nî Demirkapu;: İbtidâ bânîsi Hazret i İskender i Zülkarneyn'dir kim nübüvvetinde ba‘zılar ihtilâf etmişler. Ba‘dehû Âl i Emeviyyûn'dan emirü'l-mü’minîn Yezîd b. Ab­dülmelik;, Mu‘aviye kızı Âtike Hâtûn'dandır. Sene 500 târîhinde Havâricî destinden feth edüp cümle Dağıstân ülke­le­rinin ahâlîleri İslâm ile müşerref ol­dular.

Ba‘dehû niçe yüz kerre bu [316b] Demir­kapu kal‘ası muhâsaralar çeküp kâh harâb ve kâhî imâr olup âhir sene 986 târîhinde Sultân Murâd ı Sâlis vezîrlerinden Özdemiroğlu Osmân Paşa ser­dâr ı mu‘az­zamlık ile deryâ-misâl cüyûş ı muvah­hidîn cem‘iy­yetiyle bu kal‘a altına vardıkda derûn ı kal‘ada olan Sünniyân şâh ı gümrâh tarafından hâ­kim olan Çerâğ Halîfe'yi kayd-bend edüp cümle revâfızları dendân ı tîğdan geçirüp cümle kızılbaş­ların başların ârâyiş ı sükû[n] edüp Demirkapu hânını kellelerle Ordu yı İslâm'da kal‘a miftâhların Osmân Paşa'ya teslîm edüp Çerâğ Hân'ın kellesin galtân edüp çerâğı sönüp şâmı ahşâm olur. Ba‘dehû cemî‘î guzât ı müslimîn Allah Allah ile kal‘aya gi­rüp ezân ı Muhammedîler tilâvet edüp müjde ha­berleri der i devlete gidüp Osmân Paşa müstakıl­len Şirvân eyâletine hâkim [ü] serdâr ı mükerrem bu kal‘a i Demirkapu'yu ta‘mîr u termîm edüp gûyâ bâb ı hadîd i cedîd i metîn olup bu kal‘adan cemî‘î guzât ı müslimîn di­yâr ı Şirvân'a şebhûnlar salup yetmiş pâre kılâ‘ ı metîneleri kabza i teshîre alup eyâlet i azîm olur ve bin aded yeniçeri ve dörd bölük sipâhîleri ağalarıyla ve on oda cebeci ve on oda topcıyân ı dergâh ı âlî ve altmış aded top ı kal‘a-kûp ve beş yüz sandûka cebehâne ve sâ’ir mü­himmât [u] levâzımâtın tekmîl ve mükemmel edüp yeniden üç bin kul konup ve Revâli eyâleti on beş bin asker ile muhâfız kalup adl [ü] adâlet ede­rek ol kadar ma‘mûr [u] âbâdân olur kim gûyâ Şâm ı cennet-meşâm olur. Deşt i Kıpçak tarafından ve Çerkes ve Dağıstân tarafından yollar açılup di­yâr ı Kırım'dan Tatar askeriyle mü­himmât ve levâ­zı­mâtlar gelmede ve mukad­demâ feth olan Ahıska ve Revân ve Gence ve Tiflis ve Tomanis ve Şemahı cânib­lerinden serhad askerleri gelüp gitme­den ol ka­dar imâristân olur kim gûyâ adl i Ömer ile ma‘­mûr olmuş bir diyâr olur. Tâ Sultân Murâd Hân ı Râbi‘ cülûsu senelerinde sipâh ve yeniçeri zor­baları ısyân [u] tuğyânı mahallinde şâh ı Acem fır­sat bulup sene (   ) târîhinde imdâd gelmedüğü ecil­den emân ile kal‘ayı Şâh (   ) teslîm edüp cüm­le guzât ı müs­li­mîn Dağıstân'a, andan Çer­kezistân'a, andan diyâr ı Kırım'a dâhil olurlar. İlâ yevminâ-hâzâ bu kal‘a i sedd i üstüvâr dest i Acem'de ol kadar ma‘mûrdur kim gûyâ vilâyet i Şirvân'da imâ­ris­tân ı Enûşir­vân'­dır. Hâlâ dest i Acem'de hân­lıkdır ve kadılıkdır. Ve on iki hükû­metdir kim münşî ve kelenteri ve darû­ga­sı ve yasa­vulu ve korucu ve dizçöken ağası ve çiğ­yi­yen akası ve iki bin dizçöken tülüngisi var. Cüm­le-i cümele tokuz bin şâhseven ve şâh destinden dolu içmiş nökeri vardır. Bu kal‘a hânıyla mülâkât olup leb i deryâda burc ı Kaytak Hân üzre deryâya nâzır bir sarây ı âlîyi döşeyüp dâ’imâ seyr [ü] temâşâ ederdik. Revân ve Gîlân ve Bakü hânlarının mek­tûb ı muhabbet-uslûblarından hazz edüp şeb [u] rûz tat­yîb i hâtırımızla mukayyed idi. Seksen sâle bâliğ bir kırçıl hân ı nâ-bâliğ Şâh­se­ven Şefî‘ Hân nâm bir hân ı hâm idi kim şeb [u] rûz mest i nevrûz idi. Lâkin nükte-şinâs ve şi‘r-âşnâ ve hattât ve hoş-soh­bet hân idi. Hakîre beş tümen harc ı ma‘ûnet verüp rûz-merre ta‘yînâtımız mat­bah ı Keykâvûs'dan mihmândârlar dârımıza getirir­ler­di.

Ecrâm ı kal‘a i Bâb ı hadîd: Sebeb i tesmiyesi oldur kim bânî i evveli olan İskender i Zülkarneyn bu sedde bir demir kapu inşâ edüp nigehbân­lar komuş idi. Tâ Enûşirvân asrına gelince ol bâb, hadîd olmağıla Demirkapu nâmıyla müsemmâ bir kal‘a i üstüvârdır. Ba‘dehû bânî i sânisî Enûşir­vân'dır. Ba‘dehû bânî i sâlisi Yezdcird Şâh'dır. Bânî i râbi‘ i Şâh İsmâ‘îl'dir. Bânî i hâmisi Özde­mirzâde Osmân Paşa'dır kim ilâ yevminâ-hâzâ sedd i Kahkahâ bir kal‘a i metîndir. Kûh ı Argın ve kûh ı Düneb dâmenlerine vâki‘ olmuşdur. Bir câ­nib i garba Bahr i Haraz kenarına vâki‘ olup cümle esâs dîvârını talattum ı deryâ döğer. Bu dîvârları Yezdcird Şâh'dan sonra Haraz Şâh binâ etdüğün leb i deryâda İskele kapusu üzre Fârisî ebyât ile târîhi tahrîr olunmuşdur. Ve yine bu deryâ cânibinde İskender'in binâ etdüğü sedd i hâytlar deryâda müstağrak olduğu nümâyândır. Ammâ arîz [u] azîm, dîvâr ı kadîm imiş. Mülûk murâd edinse ol dîvârdan kal‘aya gelince liman olmak mümkün idi. Hâlâ burc [u] bârûları bahr içre âşikâredir. Bu deryâ tarafı dîvârı kûh ı bâlâya varınca tûlu bir ok menzili deryâ kenarıdır ve deryâdan yine kal‘a ensesindeki kûha [317a] varınca kal‘anın arzı bir puta oku menzili­dir. Bu kal‘a ilm i hendese üzre bir püşte i âlîde şekl i muhammes binâ olunmuşdur kim bu hakîrin, gerçi dahi kesret i seyâhati yokdur ammâ bu tarh [u] tarz üzre bir hısn ı hasîn ve sedd i metîn ve havâ­leden emîn kal‘a görmedim ve üstâd ı mühendis [ve] bennâ yı âkıbet-endîş bu kal‘ayı üç bölük inşâ etmiş ve cümle üç aded metîn ve kavî üç kat hakkâ ki demir kapulardır. Kal‘anın bir bölüğü şark câni­bine, safh ı cebele hâ’ildir. İkinci kapu şehr içine meftûhdur. Ve cânib i kûh ı Argın'a hâ’il olan dîvâ­rda iki kapu vardır ve aşağı şehre mekşûf iki bâb ı kavî dahi vardır. Biri Müskür kapusudur kim câ­nib i şarkda nâhiye i Müskür'e mekşûf olduğiyçün Bâb ı Müskür derler. Bundan hurûc edenler at araba­larıyla üç günde kal‘a i Şemahı'ya ererler. Ve bir kapu dahi cânib i cenûba, Deşt i Kıpçağ'a ve Kırım ve Çerkezistân'a Dağıstân'a gider. Dağıstân'a at ara­bası işlemez amma Moskov'un Türk kal‘asına ve vilâyet i Kazan'a ve Deşt i Kıpçağ'a cümle at arabaları işler. Ve bu kal‘anın üçüncü bölüğü cânib i bahre düş­müşdür. İçinde ol kadar âbâdân yokdur. Henüz Karçığa Hân kal‘a müstahfı­zânları ve dizçökenler içün hâneler binâ ederdi ve Gîlân ve Bakü tarafından gelen tüccâr ı sevdâger­lerin at arabaları bu hisâriçe bölüğünde mâl-â-mâl olup durur. Zîrâ bu diyârda taş ve sarp râh [u] güzergâh olmamağile cümle at arabaları işler. Ve deryâdan niçe bin keştîler işler. Anınçün ganîmet­dâr diyâr bir kal‘a i üstüvârdır. Bu hisâb üzre bu kal‘anın dâiren-mâdârında ve ende­rûn [u] bîrûnında cümle (   ) aded kapulardır. Ve kal‘anın şekl i murabba‘ı dâ­iren-mâdâr on bir bin altmış adımdır. Ve yetmiş kul­le i azîmlerdir kim her birinde gurebân [u] mücer­re­dân içün birer medrese ve birer mescid mu­kar­rer­dir. Talebelerine Bakü kal‘asından çerâğ içün siyâh neft ta‘ayyün edüp rûz [u] şeb matbah ı Key­kâ­vûs'dan çobra i gendümlerin suhte ve atlara mer­reteyn bezl i it‘âm ederler. Bir nezâketle ule­mâ­ya kal‘ayı hıfz [u] hırâset etdirirler. Ve bu mezkûr yet­miş kulleden mâ‘adâ kal‘anın et­râfında cümle yedi bin altmış dendân ı bedendir. Her şeb i muz­lim­de ve gayr-ı mâhtâbda neft yağıyla kal‘ayı çerâğân ederler. Zîrâ eğer berren ve eğer bahren on üç kavm i adüvv i cânîsi vardır. Ev­velâ deryâda Mos­kov Kazağı kâfiri gemilerle her bâr gelüp taşra nevâhîleri gâret eder. Ammâ zeyl i hisâra gelemez. Leb i deryâda yetmiş pâre balye­mez topları vardır. Cümlesi Âl i Osmân toplarıdır kim, mücellâ ve musaykalı şa‘şa‘asından âdemin reng i rûyları nümâyândır. Ve bir hasm ı kavîsi câ­nib i garbîsinde Âl i Osmân ve Tatar ı Kırım ve Kalmahdır. Ve câ­nib i cenûbunda Çerâkise kavmidir. Ve kıble câ­ni­binde adüvv i ekberi Dağıs­tân'ın Kumuk kavmidir. dahi cânib i şarkîsine mey­yâl düşmanı Tomris Hân ülkesi Gürcîstânıdır. Ol ecilden her şeb suhtevât ve dizçöken nökerât ve ne­ferât ve çıplaklar burc [u] bârûlar üzre "Hudâ hûb" deyü feryâd edüp keşik beklerler. Ve cümle düş­manlarının havf [u] haş­ye­tinden kal‘aya hâ’il bir hayli mesâfe i ba‘îdeden kûh ı Düneb nâmıyla bir cebel i âlî vardır, çen­ge­listân ve hıyâbândır, anda şeb [u] rûz elli nefer nigehbân ı tülüngiyân âmâde du­rup bu kal‘a üzre bir tarafdan bir yâğı ve bâğî ve zâğî urguncu asker zâhir ü bâhir olsa hemân ol kûhda yığılmış hi­zem­lere âteş urup ahâlî i kal‘ayı âgâh ederler.

Ve derûn ı kal‘ada olan imâretleri beyân eder: Evvelâ kal‘anın cümle dîvârında olan taşları cümle fil cüssesi kadar çâr-kûşe taşlardır kim hâlâ zamânemiz benî Âdemleri ol taşın bir dânesin elli âdem ilm i cerr-i eskâl ile kaldırmağa kâdir değil­ler­dir. Ve derûn ı kal‘ada cümle hak i pâk ile mestûr bâğ u bâğçesiz bin iki yüz hâne i tarz ı kadîmdir. Lâkin kal‘anın cenûb tarafındaki dîvâra muttasıl bir sarây ı azîm vardır kim bunda olan ilm i hendese üzre mi‘mâr ı bennâ hurdekâr­lığı İrân ze­mî­nin bir sarâyında yokdur. Ve bu sarâ­ya muttasıl bir câmi‘ i kebîr var. Minâresi mün­hedim olmuş­dur. Bu dahi ibret-nümâ bir câmi‘ i ra‘nâdır. Ve bu câmi‘ kurbunda âb [u] hevâsı latîf bir hammâmı vardır. Osmânlı tarzı binâ olunmuş ammâ bânisi ma‘lûm değildir. Ve bir çeşme i âb ı hayâtı var. Ve cânib i şarka mekşûf Kayık kapusu kurbunda Özdemiroğlu câmi‘i ve hânları ve dükkân­ları vardır. [317b] Ve kal‘adan taşra bir varoş ı müzey­ye­ni vardır. Cümle bin mikdârı hâne i zîbâ­lardır. Câ­nib i selâsında bâğ u bâğçesi çokdur ammâ dâ­rü'l-it‘âmı, imâreti yokdur. Câmi‘ ve hân ve ham­mâm ve çârsû-yı bâzârı çokdur. Gûnâ-gûn ehl i sanâ­yi‘i vardır. Ammâ ekseriyyâ halkı gûnâ-gûn ibri­şim mebrûm edüp kifâflanırlar. Ve câ-be-câ Ku­muk halkının çoğu göbe gerevge zırh düzerler. Ekseriyyâ cümle halkı Sünnî ve Şâfi‘î-mez­heb­ler­dir. Muhteşem ve sâhib i dârât ankâ kimesne­leri yokdur. Ammâ âb [u] hevâsının letâfetinden mah­bûb ve mahbûbesi çokdur. Zirâ İbn Havkal (?) kavli üzre on sekizinci ıklîm i örfiyyedendir. Ammâ ye­dinci iklîm i hakîkînın ıklîm i hâmisi vasatında ve bahr i Haraz kenarında vâkı‘ olmağıla hevâsı sevâ­hile karîbdir. Anınçün mahbûb ve mahbûbesi mem­dûh­dır. Arz ı beledî (   ) ve tûl ı nehârî on yedi sâ‘at ve yedi derece ve iki dakîkadır. Karşu cânibi deryâ aşrı garb tarafına Moskov hükmünde üç yüz mil ba‘îd Heşdek ve Kazan ve Alatar vilâyetleridir, dahi anların mâverâsı Deşt i Kıpçak ve Heyhât sahrâ­larıdır kim hâlâ ol sahrâ yı ferah-fezâlara yigirmi sâldir kim Kılmah Tatarlarından Taysı Şâh ve Mo­yoncak Hân ve Koba Kalmah Hân beşer altışar kerre yüz bin kavm ile sahrâ yı Heyhât'da konup göçerler. Ba‘zı sene tâ Kırım diyârına ılgar edüp şebhûn salanlar Azak kal‘ası kurbunda Gügümlü Suyu kenarında Mısır'dan ma‘zûl Gürcî Mustafâ Paşa'yı şehîd etdiler. Bu mezkur Kalmak küffâr­larıdır. Gerçi küfr [ü] dalâlet ve dîn [ü] diyânet ne­dir bilmezler, ammâ böyle bir behâ’im makûlesi bâğî ve dağî sahrâ-nişîn mahlûk ı pîl-tenlerdir. Ek­ser evkâtda bâzârlığa Bahr i Haraz kenarında Mos­kov'un Kazan ve Heşdek şehirlerine gelüp emân ile yağların fürûht edüp niçeleri Moskov tüccârlarıyla gemilere süvâr olup bu Demir­kapu'ya gelmeğe başladılar. Ve bu Demir­kapu bender i iskele olma­ğıla ta Çîn [u] Mâçîn'den ve Hıtâ vü Hoten'den ve Fağfûr u Moskov diyâr­larından her sene niçe bin keştî gelüp azîm gümrük hâsıl olur. Al i Osmân hükmünde iken iskelesinden ve eyâlet i Şirvân'dan senevî iki yüz kırk yedi yük akçe tahsîl olup cümle nökerlerine ve eyâlet i Şirvân'da yedi sancak sultânlarına ve sulh [u] salâh içün Dağıstân pâdi­şâ­hı­na hâslar ve ulûfeler verilir. Hâlâ bu nizâm [u] intizâmı Özdemi­roğlu Osmân Paşa fethinde Dal Mehemmed Efendi tahrîri üzre zabt edüp adâlet ederler. Hâlâ ol tahrîr üzre eyâlet i Şirvân yetmiş kazâdır ve yedi hânlık ve on iki sultânlıkdır. Ammâ Osmân Paşa tah­rîri üzre timar ve ze‘âmet yokdur, ammâ sultânların ve gayrı hâkimlerin hâslarına vaz‘ ı yed olmayup gâyetü'l-gâye ma‘mûr u âbâ­dân diyâr ı Şirvândır. "Allahu Te‘âlâ yine Âl i Os­mân'a müyesser ide" deyü cümle ahâlîsi du‘â eder­ler. Hattâ biz bu Demirkapu'da iken Âsitâne i Sa‘â­det tarafından bir Gökdolak çaşıt hâ­na gelüp eydür: "Hânım! Geçen sene Osmânlı Ak­deniz içinde cezî­re i Girid'de Yûsuf Paşa nâm serdâr eliyle Hanya derler nâm bu kal‘a yı benâmı alup asker koyup feth i meserreti haberi Kayser Şâha gelüp azîm şâdmânlar oldu. Ve İbrâhîm Hânlarının Şeh­zâ­de Mehemmed nâm evlâdı dünyâya gelüp yine azîm şâdmânîler olup yedi gün yedi gice azîm çerâ­ğân ı Kayser-zemîn oldu" deyince kızılbaşlar hazzit­meyüp Şirvân [ve] Şamâkî ve Gîlânî sünnîler zevk [u] safâ edüp raks etdiler. Zîrâ Âl i Osmân'ın bir yeşil alem i Resûlullah'ıyla bir serdâr ı mu‘az­zam gelmesine muntazırlardır. Allah müyes­ser eyleye.

Evsâf ı ziyâretgâh ı Demirkapu: Âl i Emeviy­yûn'dan sene 500 târîhinde Yezîd b. Abdülmelik kim Mu‘âviye duhteri Âtike nâm hâtûndan müte­vellid olan Halîfe Yezîd'dir. Şâm'dan deryâ-misâl asker ile bu Demirkapu'da havâricîler üzre ceng i azîm olup yedi yüz aded ziyâret i sahâbe i güzîn Rıdvanullahi aleyhim ecma‘în:

Cümlesi Demir­kapu'nun garb tarafındaki dîvâ­rın taşrasında bir mil ba‘îd mezâristân [u] ceb­bânis­tân vardır, anda medf­ûnlardır. Ve dahi diyâr ı Acem'de hâkânı münhe­dim eden yine Âl i Emeviyyûn'dan Hişâm b. Ab­dülmelik hılâfetinde Şâm'dan deryâ-misâl asker Dağıstân ve Kumuk ve Tâbserân ve Kaytak ve bu Bâbü'l-ebvâb kal‘alarını feth edüp cümle ahâlîleri İslâm ile müşerref olduk­ları senede yine bu Demir­kapu'da şehîd olan sahâ­be i kirâmın merkad i âsitân­ları bu cebbânede med­fûnlardır. Kimi kıbâblı ve kimi seng i mezârında sülüs hatt ı ma‘kal ve hatt ı kûfî ile niçe yüz kibâr ı ashâbın ism [ü] resmleriyle tahrîr olunmuşdur. Yet­miş beşi râvî i hadîs ashâb ı güzîn medfûndur, deyü a‘yân ı Demirkapu tefâhur kesb ederler. Eğer bunların seng i mezârları târîhle­rin tahrîr eylesek mecmû‘a i müsevvedâtımız to­mâr ı tavîl olur. Ve ba‘zı merkadin senglerinde celî hattıyla Osmânlı kabirleri vardır. Ve kadîm i evvel kabirlerinin seng i mezârlarında sebeb i mevtleri ve unvân [u] salta­nat­ları ve ism [u] resmleriyle tahrîr olunmuş seng i mer­mer i hâmlardır. [318a]

Ve zi­yâretgâh ı Çihil, ya‘ni Erba‘în makâmı: Kırk aded kabr i azîmlerdir kim ziyâretgâh ı ünâsdır.

Andan ziyâretgâh ı Dede Horhut: Ulu sultândır. Cümle Şirvân halkı bu sultâna mu‘tekid­lerdir.

................ (2,5 satır boş) ................

Ve bu merkad i pür-âşiyânda niçe bin kibâr ı evliyâullahlar âsûdedirler, ammâ ziyâret edüp âşinâ­lık kesb etdiğimiz bunlardır. Rahmetullahi aleyhim ecma‘în.

Ba‘dehû bu seyr [u] temâşâları ve cümle ziyâ­retleri tamâm edüp Demirkapu hânından on tümen kadıbeği ve bir çapar at ve on pârça kutnî i Gücerât, ve iki yüz refîk neferât alup cümle ehibbâ ve dûstânlar ve sultân ve hânlar ile vedâlaşup,

DDiyâr ı Gürcîstân'a gitdiğimiz konakları beyân eder

Evvelâ kal‘adan cânib i kıbleye 12 sâ‘at çenge­listân içre gidüp hudûd ı vilâyet i Dağıstân'da,

Menzil i kasaba i Küre: Ülke i azîmdir kim Dağıs­tân Pâdişâhı Şâmhâl Hân'ın tahtı olan Tâ­be­se­rân hu­dûdunda bâğlı ve bâğçeli ma‘mûr ve mü­zeyyen bin mikdârı hâneli ve câmi‘ i muhtasarı var. Lâkin çârsû-yı bâzârı olmamağıla rûz ı cum‘ada etrâf kurâlar­dan benî Âdem cem‘ olup bey‘ [u] şirâ ederler, lâ­kin altun ve guruş nedir bilmezler. Cümle kâr [u] kesbleri değiş dokuş iledir. Kadîm i ezelden eyle edegelmişler. On bin kadar ehl i beled ibâdul­lahdır. Cümle Şâfi‘iyyü'l-mezheb ve pâk-i‘tikâd ve ehl i sünnet ve'l-cemâ‘at dîndâr kimes­ne­lerdir. Bu şehr içre aslâ nisvân tâ‘ifesi manzûrumuz olma­mış­dır. Meğer bu Dağıstân'da havâtîn kısmı merhûme ol­dukdan sonra kapusundan taşra çıkarup mezâristân şehri seyrine götürürlermiş. Yohsa Hacc ı Şerîfe gitmeden gayrı nisvân tâ’ifesi kapu­sun­dan taşra çıkmak ihtimâli yokdur. Cümle güler cemâlli garîb-dost, ten-dürüst ve zeber-dest âdem­leri vardır. Sehl bâğ u bâğçeleri vardır.

Andan kalkıp yine dağıstân ve hıyâbânistân içre bir harâb kal‘a ubûr edüp (   ) sâ‘atde Avar ülkesi azîmine dâhil olduk. Bu dahi Dağıstân pâdişâhının hâs ülkesidir. Üç gün bu ülke i azîmde yetmiş pâre âbâdân hân ve câmi‘li kendleri temâşâ ederek,



Evsâf ı kal‘a i şehr i Serîrü'l-lân;: Kadîm i ev­velde kal‘ası Hürmüz i Tâcdâr ibn Enûşirvân binâsı­dır. Bu şehr üzre niçe mülûk mâlik olmağiçün ceng [ü] cidâl ve harb [u] kıtâl ide ide Dağıstân şâhı elin­den Acem Şâhı Kör Hudâbende istîlâ etdikde bir dahi Dağıstân ve Gürcîstân ve Âl i Osmân tama‘ edüp istîlâ etdükde mütehassın olmasınlar deyü kal‘asın münhedim edüp hâlâ şehri dest i Acem'de Eriş kal‘ası hâkimi hükmünde kûh ı Elburz dâme­ninde zamân ı kadîmde Dağıstân pâdişâhının taht ı kadîmi bu şehr i azîm idi. Tevârîh i Dağıstân'da bu şehri ibtidâ Hazret i Süleymân kûh ı Elburz'u Belkıs Hâtûn ile ve yer götürmez ins [u] cîn ve cemî‘î em­rine râm olan mahlûkât ile kûh ı Elburz'u seyr [u] temâşâya geldikde ber-hevâ tayarân eden serîrin bu şehrde koyup andan kûh ı Elburz'ı temâşâ edüp bu şehri imâr edüp serîri bunda kalmağile şehr i Serîrü'l-lân deyü tesmiye olunmışdır. Ya‘nî serîr i taht ı Süleymân'dır. Lân, luğat i Fârisî'de yuva'dır, bir lüğatde serîr seyrân idicidir. Ya‘nî "Gezici yu­va" şehri demek ola. Anın içün şehr i Serîrü'l-lân der­ler. Hâlâ bir püşte i hevâdâr üzre hıyâbân ı Acem bir mesîregâh yerdir, serîr i Süleymân'ın yeridir, derler, sahîhdir. Bâbü'l-ebvâb ve Şemahı ve Niyâzâbâd şe­hirlerinin mâbeynine vâkı‘ olmuş şehr i kadîmdir. Lâkin üç serhad mâbeyninde kalmak ile ol kadar imâristân değildir. Ve hevâsı burûdet üzre olmağıla bâğı ve bâğçesi azdır. Cümle üç bin hâk ı pâk ile mestûr hânelerdir. Câmi‘leri vardır, lâkin dest i Acem'de olmağıla cemâ‘atden garîb câmi‘lerdir. Yedi hammâm ve on bir kârbânsarâyı ve yetmiş aded çârsû-yı bâzâr dükkânları vardır. Bir şeb mü­sâfir olmağıla ol kadar temâşâ edemedik. Ammâ yine hânlıkdır ve kadılıkdır. Kelenteri ve münşî ve darûgası ve bin mikdârı nökeri ve dizçökeri ve şâh­çöreği yiyüp bende i şâhdırlar, lâkin Sünnî âdemleri çokdur. Cümlenin kâr [u] kesbleri pembe bezi cüllâ­hlarıdır. Ammâ âb [u] hevâsının letâfetinden Serî­rü'l-lân mahbûbu gâyet memdûhdur. Cümle pembe mezâri‘lerini ve müşebbek bostânlarını rey edecek âb ı hayâtları cânib i garbîsinde kûh ı Elburz'dan tulû‘ edüp cereyân ederek nehr i Kür'e rîzân olur. Âb ı hayâtdan nişân verüp niçe yüz âsiyâbları vardır. [318b] Andan yine cânib i kıbleye (   ) sâ‘at gidüp

Ülke i Hanî: Bu dahi hâlâ Dağıstân pâdişâhı ülkele­rinden üç yüz pâreli kendli çengelistân ve dağıstân içre ma‘mûr [u] âbâdân kasaba-misâl câmi‘li ve hânlı ve bâğ [u] bostânlı kendlerdir. Bir tarafı kûh ı Elburz'a varır. Bunda dahi üç gün azm i râh edüp niçe kend [u] kurâları temâşâ ederek

Ülke i kend i Za­hor: Bu dahi yüz elli pâre, kasaba-misâl bâğlı ve bâğçeli ve câmi‘li ve hân [u] hammâmlı kend i azîmlerdir kim Dağıstân pâdişâ­hı­nın boybeğlerin­den Emîr Yûsuf Beğ hükmündedir. Lâkin bir kaç kerre Acem'e tâbi‘ olmışlardı. Hâlâ sünnî Şâfi‘iyyü'l-mezheb yedi bin cengâver ü dilâ­ver ü server-i hünerver âdemleri vardır. Beğiyle bir gice hüsn i ülfet edüp bize elli aded zerdeva postu ve be­yâbân kedisi postları cebeleyüp hakîr dahi ana üç aded münakkaş Kaya Sultân makramesi verdik. Bu kend içre

Ziyâret i eş-Şeyh Emîr Sultân: Tarîk i Hâ­ce­gân'da ulu sultândır. Bu ülkede olan ulemâ yı Da­ğıs­tân ve müfessirîn ve muhaddisîn ve sulehâ yı üm­metden kimesneler bir diyârda yokdur. Bu di­yâr­da kizb u gıybet [u] mesâvî ve sû’ i zân ve kin [ü] kibir ve buğz [u] adâvet yokdur, illâ adâvetleri revâ­fızla olup anları vilâyetlerine komayup bey‘ [u] şirâ etmezler. Bu mahalde yılda bir kerre bâzâr ı azîm olur. Ve bu mahalde ülke i Dağıstân temâm olup,

Vilâyet i Gürcîstân [u] Şavşadistân vilâyetlerin beyân eder

Evvelâ hududunda olan

Kal‘a i Urdubâr: Acem hükmündedir. Sol tarafımızda kalup hakîr Gürcîstân hâkine sağ ta­rafda mukaddemâ Şemahı'ya giderken temâşâ etdi­ğim Şekî kal‘ası hudûdında (   ) sâ‘at gidüp,

Kend i Zohorya: Hâlâ Gürcîstân ülkesinde Tomris Hân haddinde Tiflis hânına tâbi‘ kend i azîmdir. Re‘âyası cümle Gürcî Aznavurlarıdır. Ve Ermeni ve Gökdolak kavmi var. Andan (   ) sâ‘at,

Evsâf ı kal‘a i kadîm ve taht ı azîm şehr i Kâht

Hudûd ı Gürcîstân'da, hâlâ Acem hükmündedir. İbtidâ bânîsi Enûşirvân'dır. Hazret i Risâlet-penâh rahm i mâderden sa‘âdetle rûy ı arza kadem bas­dıkda Nûşirevân "İşte bir sâhib hurûc zuhûr etdi. Anın ümmetleri şerrinden benim re‘âyâ vü berâyâm hıfz u emânda olalar" deyü bu kal‘ayı kûh ı El­bur[z] dâmeninde havâlesiz arz ı mahsuldârda şekl i mu­hammes seng-binâ bir kal‘a i ra‘nâ etmişdir. Ammâ mürûr ı eyyâm ile câ-be-câ yerleri mün­he­dim ol­muşdur. Dâiren-mâdâr cirmi Husrev gulâmın hat­vesiyle on dörd bin adımdır ve yüz yetmiş burcu ve üç dervezesi var. Ve derûn ı kal‘ada iki bin aded âbâdân hâneler ve câmi‘ i harâblar ve hân ve hammâm ı imârlar ve çârsû-yı bâzâr ı şâhîler ile ârâste ve her hânesi gül i gülistân ile pîrâste olmış, âb [u] hevâsı ve mahbûb u mahbûbesi memdûh ı âlemdir. Âb ı zülâlden nişân ver[ir] suları kûh ı Elburz'un yedinci tabaka aşağı dâmenlerinden gelüp şehr i Kâht'ın hadîka i gaytân [u] ravza i rıdvân hıyâbânların rey edüp cânib i şarkda iner nehr i Kür'e rîzân olur bir âb ı nâbdır. Lâkin hevâsı bürûdete meyyâl olmağıla ipeği memdûh değildir. Ekseriyyâ halkı Ermeni ve Gökdolak ve Gürcî tâ’ifesidir. Hâkimleri başka sultândır. Bin kadar mezheb i Kaderî nöker i Ği‘îye mâlikdir. Ve on iki hâkimi ve kadısı vardır. Ammâ âb [u] hevâsının letâfetinden Şâh İsmâ‘îl, Selîm Hân ile Çıldır gazâsın etmezden mukaddem bu şehrde üç sene sâkin olup kal‘adan taşra sadranc nakşı esvâk­lar ile bir varoş ı mu‘azzam tarh [u] vaz‘ ı esâs edüp imâr etmiş kim gûyâ Orta Macar diyârında Kaşa şehrin imâr etmiş. Ba‘dehû kendüsü Selîm Şâh ile Çıldır'da münhedim olup yüz bin askeri dendân ı tîğ ı bî-dirîğdan geçüp kendüsü Azerbaycân'a cân atup Âl i Osmân'ın urğuncu askeri Gürcîstân as­keriyle bu şehr i Kâht'a gelüp nehb ü gâret edüp ha­râb etdiklerinden berü ol kadar imâr olmamış, ammâ yine sâ’ir şehir varoşlarından müzeyyendir. Ferhâd Paşa Aras kal‘asın imâr ederken bu şehrden niçe bin araba bârı seng i gûnâ-gûnları Aras kal‘asına ref‘ etmiş. Bu şehr sultânı hakîre muhab­beten bir konak refîk olup cânib i kıblede kend i Hodrây Hân'da meks olundu. Nehr i Kür kenarında bin hâneli câmi‘ ve hân u hammâmlı ve esvâk-ı muhtasarlı kenddir. Tiflis hudûdunda bâğlı ve kelenterli kenddir. Andan (   ) sâ‘atde,

Evsâf ı taht ı Gürcî Şavşadistân, ya‘nî kal‘a i binâ yı Betlis, kal‘a i metîn Tiflis

Müverrihân ı İrân zemîn olan Şerefnâme sâhibi nakli üzre bu kal‘a ibtidâ İskender i Zülkarneyn­'in hazînedârı Betlis [319a] binâsıdır. Hatta Van eyâletinde Betlis kal‘ası dahi anın binâsıdır. Hulâsa i kelâm bu kal‘a üzre niçe yüz kerre niçe yüz bin yâğîler ve bâğîler gelüp muhâsara edüp mülûkden mûlüke vakf bir kârhâne i Tiflis'dir. Âhir bu kal‘a Gürcîstân hâkimlerinden Dâvûd Hân hükmünde iken mezkûr hân Âl i Osmân havfinden şâh ı bed-fi‘âlden tâc ı bî-revâc giyüp hânlık pâye­siyle mülkine melîk olmuşdu. Niçe eyyâm mülkiy­yet üzre Enüşirvân-misâl adâlet edüp ma‘mûr [u] âbâdân etmişken âhir sene 986 târîhinde Sultân Mu­râd ı Sâlis asrında Lala Kara Ferhâd Paşa diyâr ı Gürcîstân üzre yer götürmez asâkir i bî-pâyân ile kal‘a i Çıldır'ı ve yetmiş aded tevâbi‘i kal‘aları feth edüp azîmet i kal‘a i Tiflis ve kavm i müflis üzre serdâr ı mu‘azzam azîmet etdüğün mezkûr Dâvûd Hân is­timâ‘ edüp kırk bin asker Tiflis kal‘asına müstahfı­zân koyup cenge âmâde olup kal‘a i Tiflis'i gereği gibi metânet üzre âmâde idi. Beri tarafdan asker i deryâ-misâl kat‘ ı menâzil ve tayy ı merâhil ederek kal‘a i Şûrân sahrâsına gelüp meks i hıyâm edüp ibtidâ hâkim i Tiflis'e bir nâme ile resûl gönderüp ibtidâ dîne da‘vet edüp ba‘dehû kal‘ayı pâdişâha teslîm ve ba‘dehû kal‘a hâricinde harâc-güzâr re‘âyâ olasın ve illâ dîn i mübîn uğruna kılıçdan geçüp cümle ehl [u] ıyâliniz esîr ü pâ-beste ve dil-haste olması mukarrerdir. Kânûn ı Hazret i Risâlet üzre nâme varınca kırâ‘at olunup mefhûmu ma‘lûm olunca cümle kefere ve fecere ve cümle Kızılbâş ı evbâş [u] nâ-tırâş bir yere cem‘ olup müşâvere eder. Netîce i kelâmları ol olur kim "Osmânlı bildiğinden kalmasın" deyü elçiyi kovup kal‘a-bend olmağı irti­kâb ederler. Ammâ yine akıbet-endîş olanlar meşve­ret edüp asker i İslâm'ın muhâsarasına tâkat getire­meyeceklerin bilüp bir gice cümlesi firâr ve terk i diyâr edüp kal‘a hâlî üzre bırağırlar. Bu ahvâl i me­serret-hâl serdâr ı mu‘azzamın mesmû‘ları olup asâ­kir i İslâm ile kal‘adan çıkan küffârın akîblerine düşüp kal‘a i Tiflis kurbunda nehr i Kür'den ubûr edüp bir gün bir gice ılgar ile kal‘a i Zekim altında kal‘a i Tiflis hânına irüp bir sa‘b u metîn ve sengis­tân ve çengelistân içre bir becene i azîm içine kal‘adan götürdükleri girân-bahâ metâ‘ları ve cümle ehl [u] ıyâlleriyle mütehassın olmuşlar. Bi-inâ­yetillahi Te‘alâ guzât ı müslimîn mûr i bî-hisâb mâra üşer gibi Gürcî ve kızılbaşın cânib i erba‘asından hücûm edüp bir hayli ceng i azîm olur. İçerden küffâr amân deyüp aslâ amân verme­yüp kırk bin mikdârı bed-re’y Gürcî ve kızılbaşın başların tırâş edüp bî-baş vücûdların hâke salup asâ­kir i İslâm ol kadar mâl ı ganâ’imle muğtenîm olurlar kim en ednâsı bir kalkan dolusu altuna mâ­lik olur.

Hemân ol mahalde serdâr ı zafer-şi‘âr ye­niçeri ağasın yedi oda yeniçeriyle kal‘a i Tiflis zab­tına gönderüp kendüleri asâkir i İslâm ile ol gün kal‘a i Zekim'i muhâsara edüp amân ile, feth i kal‘a i Zekim sene 986, içine asker koyup andan cânib i şimâli bir günde kal‘a i Kerîm, muhâsara edüp aslâ hücûm ı Âl i Osmân'a tâkat getiremeyüp emân ile kal‘ayı serdâr ı mu‘azzama teslîm etdiler. İçinde olanlar dârü'l-bevârlarına gitdiler. Ammâ hakîr kal‘a i Zekim'i görmedim, ammâ Kâht kal‘ası sahrâsından güzer ederken kal‘a i Kerîm'i görmü­şüm, lâkin ana dahi girmemişim. Andan serdâr ı mûmâileyh şikârın almış kağan arslan gibi bu eyâ­letde niçe şikârlar alup yigirmi altı pâre sağîr ü kebîr kılâ‘lar dahi feth edüp kimin harâb ve kimisin imâr edüp gereği gibi levâzımât [u] mühimmâtların görüp ve her birine dizdâr ve cebehâneler ve mustahfızân asker koyup kat‘ ı menâzil ve tayy ı merâhil ederek kal‘a i Tiflis'e dâhil olduğu ân bir şâdmân ı Âl i Osmâniyân olur kim vilâyet i İrân ve eyâlet i Şirvân sıyt u sadâ yı top ı kal‘a-kûbdan velvele-nâk olup ezân ı Muhammedîler tilâvet olunur.



Yüklə 4,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin